Soo bir şeyler yapıyor :)
İyi okumalar mommylerim ♡
İlkler zor olurdu. Yeni şeylere başlamak gibi. Cesaret isterdi. Sonlar ise daha kolay ama yaşanmışlıklara sarılmış hazin ya da mutlu sonlar içerirdi.
Ben ortada olmayı tercih ediyordum. Bir adım geri gidersem yaşadıklarımın tekrarına bir adım ileri gidersem bozulmasını istemeyeceğim şeyin sonuna gidebilirdim.
Sevmeye başladığım an sıfırdım. Çektiğim acılarla birer birer yükselttim basamakları. Artık ne olursa olsun sona gelmek istiyorum dediğim anda ortadaydım.
Hâlâ da ortadaydım. Son diye bir şeyin olmadığını kavradığım anda anladım.
Biraz korkaktım da. İki yıl boyunca sevdiğim adam için hiçbir savaş vermemiş bir korkak. Hiçbir şey kazanmamış sadece kalp sızılarımla kalmıştım. Cesaretten yoksundum. Ama bilmediğim şeyleri tecrübe etmek isteyecek kadar da cahil.
Öyle ki uzaktan sevmiş, sadece yanımdan geçerken solumuştum kokusunu.
Şimdiyse hemen yanımdaki sıramda montumu yastık olarak kullanıyordu. Ellerim yeni boyattığı siyah saçlarında gezinirken yeni yıkandığı için her elimi oynatışımda o ferah koku burnuma doluyordu.
Konuşmuyorduk. O uyuyor ben onu izliyordum. Zamanın benden çaldığı anılara daha güzellerini eklemek adına daha çok çabalıyorum.
Başını hafifçe kaldırıp olduğum yöne döndü. Gözlerini aralayıp bir süre yüzüme baktı. "Zil çaldı mı?" Yeni uyandığından dolayı sesi boğuktu.
"Zeki şey seni okul bitti. Sen hala uyumaya devam ediyorsun." Başını koyduğu sıradan hızla kaldırırken açık pencereye kafasını çarpmış tekrardan ayağa kalkmak için harekete geçtiğinde sıraya dizini vurmuştu.
"Siktir ya. Böyle işi sikeyim. Seni de sikeyim. Ne diye haber vermiyorsun" Bir eliyle başını tutarken diğeriyle formasını düzeltmeye çalışıyordu. Yerimden kımıldamazken dudaklarımda kendini belli eden gülümsemem daha da yayılmış, sınıf kapısının önüne gittiği zaman konuşmaya başlamıştım.
" Yeon aptal mısın? Eğer ders başlasaydı emin ol Bay Shin sınıfta yabancı istemiyorum diye atardı seni." Aniden başını kaldırmış gözlerini olabildiğince açmıştı. Yavaş adımlarla gittiği yolu tekrar gelirken gözlerindeki ifade birazdan olacakları uyarır nitelikteydi.
"Beni kandırdın mı?" Bacağımı diğer bacağının üstünden indirirken elimle saçlarımı karıştırmışım. "Aslında kandırmadım. Birazcık kullanabilseydin fark ederdin" sonra biri duyacakmış gibi sessizce devam ettim sözlerime "Ah üzgünüm kullanabildiğini unutmuşum."
Önümdeki sırayı ileri doğru itmiş üstten bana bakmaya başlamıştı. "Senin için kullanabildiğim başka bir şey var." Sözlerine devam etmeden kucağıma oturmuş iki elini de omuzlarıma atıp ensemde birleştirmişti.
"Akşam ne yapıyorsun?" Bir süre düşünmüş ama verebileceğim güzel bir cevap bulamamıştım. "Genelde uyuyorum, televizyon izliyorum ah bilemiyorum yapacak başka pek aktivite yok gibi." Elleriyle ensemdeki saçları oynarken gülümsemiş dudaklarıma bir öpücük kondurup geri çekilmişti.
"Daha eğlenceli aktiviteler yapabiliriz?" Cümlesi hemen bittikten sonra alt dudağımı dişlerinin arasına almış, kendini bana bastırırken saçlarımı çekiştirmişti. Dudaklarımızı hızlıca ayırırken kucağımdan kalkmasını sağladım.
Yüzündeki gülümseme fark edilir derecede solmuş, gözleri yüzümde gezinmeye başlamıştı. "Belki de akşamı beklemeyebiliriz." Bileğini kavradığım anda kahkahası boş sınıfı doldururken en üst kattaki lavaboya sürükledim.
Konu Choi Yeonjun ise utanmak bir yere kadardı.
*!*
Ulaşmak istediğim yere gelince bileğini bırakmış kabinleri tek tek kontrol ettikten sonra ana kapıyı kilitlemiştim. Yeonjun elleri ceplerinde sırıtarak bana bakıyor, aceleci tavrıma gülüyordu.
Yanına gidip ellerini ceplerinden çıkardım. Elleri omuzlarımda birleşirken dudaklarımız da aynı hızla birleşmişti. Giydiği beyaz gömleğin içerisine ellerimi soktuğumda soğuk elimden dolayı gerilirken saçlarımın büyük bir kısmının çekildiğini hissetmiştim.
Öpüşümüz derinleşirken belim lavaboların olduğu mermere gelirken üstüne oturmuş, bacaklarımı Yeonjun'un beline dolamıştım. Gömleğin üstüne giydiği süveteri çıkartırken birkaç düğmesini açmış gerisini açmama fırsat vermeden ellerini kalçamın altında birleştirmiş oturduğum yerden kaldırmıştı. Sırtım sertçe duvarla buluşurken inlemiştim. Kesinlikle bir süre sızısını hissedecektim.
Dudaklarımızı ayırdığımda boynu yeni izler için yana eğilmiş beyaz teninde bir süre öylece dolaştıktan sonra çene çizgisinden başlayıp kulak memesine kadar dilimi dolaştırmış ve daha fazla vakit kaybetmemek adına oradaki yumuşak kısmı ısırmıştım. Kucağından inmek adına bacaklarımı oynattığımda isteğimi yerine getirerek ayaklarımın yerle buluşmasını sağlamıştı. Ellerim bir süre pantolonunun kemer kısmında gezinmiş, gezintiye son vermek adına düğmesine gittiğinde elleriyle durmamı sağlamıştı.
"Bu kadar ileri gidecek miyiz?" Sorduğu soruyla beraber düğmesini açmış fermuarını indirdikten sonra sağ elimle sertliğini kavradığımda hafifçe inlemişti. "Öğle yemeğini seni izlerken kaçırmıştım hyung. Onun yerine sayabiliriz" pantolonunu aşağı doğru indirirken dizlerimin üstüne çökmüştüm.
İç çamaşırının üzerine ufak bir öpücükler konturduktan sonra başımı yukarı kaldırarak yüz ifadesine bakmaya başladım. Başını duvara yaslamış göğsü sertçe inip kalkıyordu.
Ellerim titrerken iç çamaşırını indirirken gözlerim yüz ifadesini aklıma kazımak için bir an olsun yüzüden ayrılmıyordu. Sağ elimle sertliğini kavradığım anda boğuk iniltisi tuvalette yankılanırken öpücüklerime devam etmiş, daha fazla inlemesine sebep olmuştum.
"Siktir Soobin al şunu artık ağzına." Sesi kalınlaşmış ve daha boğuk gelirken gülümsememe sebep olmuştu. "Babacığım mı olmak istiyorsun Yeon?" Sesim eğlenir bir tonda çıkarken, sağ elimi olduğu yerde sıkılaştırırken ileri geri hareket ettirmeye başlamıştım. "Evet Soo! Siktir. Babacığın olmak istiyorum." Dudaklarımda yer alan gülümseme daha da büyürken yavaşça dudaklarımın sertliğini kavramasını sağladım.
Elleri saçlarımı bulurken her defasında daha fazlası için başımı kendine daha fazla bastırmış, geleceği ana kadar aynısını sürdürmeye devam etmişti.
Yüz ifadesi rahatlarken çıkardığım iç çamaşırı ve pantolonunu tekrar giymesine yardım etmiş, dudaklarıma minicik kondurduğu öpücükten sonra başını omzuma yaslamıştı.
"Belki de okulu yarım günlüğüne asmalıyız."
.....
"Hyung istediğin bir şey varsa sipariş verebiliriz." Gözlerini genel olarak beyaz mobilyaların hakim olduğu salondan çekip bana bakmaya başladı. "Sen karar ver." Başını yere eğdikten sonra elleri ensesindeki saçlara gitmiş ve bir süre orada gezindikten sonra bakışları tekrar beni bulmuştu.
"Aslında yeni kıyafetler ve iç çamaşırı vermen güzel olabilir." Gülümseyerek ellerimi elleriyle birleştirip odama geldiğimizde, ellerimi ayırmadan dolabımı ve hemen altında bulunan çekmeceyi açarak iç çamaşırlarını gösterdim. "Ben sipariş verirken sende istediklerini seç." Gözlerimle odamdaki banyoyu işaret ederken tekrar konuşmaya başladım. "İstersen banyoda istersen hemen burada değişebilirsin."
Dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktıktan sonra ellerimizi ayırarak dolaba dönmüştü. "Benimle saç boyamak istediğin banyoyu tercih ederim." Aldığı kıyafetlerle beraber banyoya giderken sırtımı yatak başlığına dayayarak uzandım.
Aklıma beni ektiği ve yiyemeriğim pizzalar gelirken derin bir nefes almış, rehberimde ekli olan numarayı tuşlamıştım. Yapacak başka bir şeyin olmadığını emin olduğumda bir süre telefonla oynamış, ve aynı süre içerisinde neden Yeonjun'un hala banyodan çıkmadığını düşünmüştüm.
Daha fazla dayanamayarak kapıyı tıklattığımda ses gelmemişti. "Yeon iyi misin?" Sorum üzerine içeriden su sesi gelirken rahatlamıştım. Kapıyı aralayarak bedenini dışarı çıkarmış, ellini tekrar ensesine götürmüştü.
"Ben" cümlesine devam etmesi için beklerken daha fazla dayanamayıp söze başlamıştım. "Sen ne?" Gözleri yüzümde gezinirken bir anda ellerini aşağı indirmiş sırtını dikleştirmişti. "Ben acıktım ve sen hiç iyi bir ev sahibi değilsin." Söylediklerine gülerken tekrar yatağımda eski pozisyonumu almıştım.
"Şimdi utandın mı diye sorsam bana yemeklerden bahsetmeyeceksin değil mi?" Hafifçe pembeleşen yanaklarıyla beraber başını onaylar bir şekilde sallamış, önceki konuşmalarımıza gönderme yapamıştım.
İki yıl boyunca hayal etmeye dahi cesaret edemediğim güzel anıları yaşayabiliyor olmak mucize gibi gelirken, asıl mucizenin Choi Yeonjun olduğunu unutmuş ve onun güzelliğine kapılmıştım.
◇
İlk kez bu tarz bir şey yazdım ve ne kadar olduğu konusunda pek emin değilim.
Ve düz yazı bölümlerinden sıkılıyor musunuz? Çünkü birkaç tane daha yazmayı düşünüyorum.
Neysem
Bu da bu kadardı. Yeonbin ile sokuş olmayan bir gün daha.
Diğer bölümde görüşmek üzere ♡