Seni Seviyorum...

By 2sirine_iyora

4.4K 140 25

!!!!!!!Aşırıya kaçmamaya çalışsam da +18 sahneler bulunur.!!!!!!!!! ... More

Gökyüzü Sevişirken
1. BÖLÜM - BAŞKA YOL YOK MU?
2. BÖLÜM - BAŞLANGIÇ
3. BÖLÜM - SAHİL SAHA
5. BÖLÜM - GÜNBATIMI
6. BÖLÜM - KIRMIZI ÇİZGİLER
7.BÖLÜM - OTURAKLAR
8. BÖLÜM - KAÇMA.
9.BÖLÜM - YANLIŞ
10. BÖLÜM - MAÇ
11. BÖLÜM - ARKADAȘ
12. BÖLÜM - YENİ HAFTA

4. BÖLÜM - KULÜBE

76 17 2
By 2sirine_iyora

4 Aralık 2020 Çarşamba

Düşüncelerinin arasında öyle kaybolmuştu ki ağladığının farkında bile değildi genç kız. Topuna kaydı bakışları, kendini suçluyordu hala, burnunu çekip seslice konuştu.

"Benim yüzümden..."

Kendi sesini duymasıyla düşüncelerinden kopup kulübeye geri döndü. Gözyaşlarını silip burnunu çekti, ayağa kalkıp montunu giydi sonra çantasını da omzuna atıp kapşonunu geçirdi başına. Bir kolunun altında topu, kapıya yürüdü. Kapıyı açtığı zaman deniz kokusuna karışık tanıdık bir koku geldi burnuna, yaşlı gözlerini ve öne eğdiği başını kaldırınca göz göze geldi.

Genç adam şaşkın bakışlarıyla inceledi. Gözlerinin önüne düşmüştü saçları, arkasında ise bir çift yaşlı yeşil göz vardı. Aniden endişeyle bakışları değişirken aynı zamanda merak etti.

Genç kız da şaşkındı, karşısına çıkmasını beklediği son kişiydi ama denk gelmişlerdi işte. Demek ki o da kulübeyi ara sıra kullanıyordu.

Kendi düşüncelerinin arasında endişeli gözlerle karşılaşınca gülümsedi kız. Onun önünde ağlamayacaktı tabii ki.

Birazcık geri çekilerek önüne gelen saçını kulağının arkasına itti ve o arada gözyaşlarını silip çok kısa burnunu çekti. Toparlanmıştı bile, başını kaldırıp Bora'nın gözlerine baktı ve gülümsedi.

"İyi akşamlar."

Bora üstelemedi ve sohbete devam etti.

"Sana da iyi akşamlar."

Yıldız kapıyı daha çok açarak kenara çekildi.

"Pardon ya, kapıda kaldın sen de."

İçeri adımlarken konuştu.
"Sorun değil, şaşırdım ben de, seni görmeyi beklemiyordum."

Bora içeri geçmişti, ikisinin gözleri kesişince kısa bir süreliğine bakıştılar daha sonra Yıldız kapşonunu düzeltirken konuştu.

"Hmm ben gidiyordum zaten sen keyfine bak. Görüşürüz."

Nedenini anlamadığı bir heyecan kaplamıştı içini Yıldız'ın kapıya yöneldi.

"Yıldız!..." Bora'nın seslemesiyle ona döndü. Kalbinin sesi daha da artmıştı.

"Zamanın varsa kalır mısın? Ben de öylesine gelmiştim zaten tek başıma oturup dinlenecektim."

Yıldız gülümsedi zamanı vardı tabii ki, sadece şu küçük heyecanını kontrol etmeliydi o kadar. Genç kız, çantasını omzundan indirip koltuğun kenarına, yere koydu.

Bora da konuşmaya devam etti.
"Yani kalıyorsun. Teşekkür ederim. Aslında ben okuldan sonra da aradım seni ama gittin hemen, yakalayamadım."

Yıldız bu sefer seslice güldü ve cevap verdi.

"Çünkü çok mutluydum ve hemen eve gidip kardeşime haber vermek istiyordum."

Bora ilk "neyi?" diye düşündü sonra aklına, basket oynarken Yıldız'ın sevinci ve heyecanı geldi. Gerçekten basket oynadıkları için miydi bu kadar mutluluk? Aklına geleni sormaya karar verdi.

"Basket oynadığını mı?"

"Hı hı." Yıldız cevap verirken bile gülümsüyordu.

Kafasında tamamlanmamış parçalarla olay Bora'nın bakış açısından garipti. Bora şaşkın bir şekilde "peki" diye geçirdi içinden ve montunun önünü açarak koltuğun sol tarafına doğru oturdu. Yıldız da onu takip ederek montunu çıkartıp elinden bırakmadığı topuyla birlikte diğer uca oturdu. Ortamdaki sessizlik daha fazla uzamadan Bora konuşmaya başladı.

"Benim de böyle eski bir topum var. Dedem almıştı zamanında."

Yıldız Bora'nın sesindeki yankıyı ve ışıldayan gözlerini fark etmişti gülümsedi Bora'ya dönerek sordu.

"Kaç yaşındaydın?"

"On iki..."

Yıldız biraz şaşkın ona baktı. Bora malesef der gibisinden başını salladı.

"Altıncı sınıfta başlamak zorunda kaldım. O dönemler biraz karışıktı da öyle gelişti."

"Yani tabii ki biraz geç başlamışsın gibi duruyor ama sonuçta bu konuda kesin bir kural yok ve hani baksana şimdi ne kadar iyisin."

"Nasıl bakmak istersen öyle görürsün tabii." Yerinde rahatsızca hareket ederek konuşmasına devam etti. "Evet bir kural yok ama daha erken de başlayabilirdim sonuçta....neyse... Ee senin topunun hikayesi ne?"

Yıldız, Bora'nın verdiği cevaptan bu konuda yarasının olduğunu anladı, konuyu kapatınca da fazla üstüne gitmek istemedi ve sordu soruya cevap verdi.

" Ya aslında çok bir hikayesi yok. Babamın hediyesiydi, ilk topum, bi de baya özlemişim." kucağındaki topa tatlı bir gülümsemeyle baktı. "Onca zaman sonra tekrardan elime almışım, elimden bırakmak istemiyorum vallaha."

Yıldız o kadar güzel gülmüştü ki duyguları yüzünden okunuyordu resmen. Bora yeşil gözlerine baktı genç kızın. Ne kadar doğal ve tatlıydı bu kız.
Bora hissettiği bu samimiyetle gülümsedi ona. Yıldız'ın da hoşuna gitmeye başlamıştı sohbet hiç beklemeden devam etti.

"Sen peki akşam gezisinden mi dönüyordun?"

"Yaani sayılır akşam koşucusuyum ben, sabahları da koşuyorum tabii ama çok düzenli değil. Akşam koşmayı daha çok seviyorum."

"Akşam koşusu ha? İyiymiş..."

Bora onun kulübeyi nerden bildiğini çok merak ediyordu aslında ama direkt de sormak istememişti.

"Genelde eve dönüşte biraz dinlenmek için gelirim buraya daha öncesinde hiç kimseyle karşılaşmamıştım, kulübeyi böyle oturmak için kullanan pek yok sanardım."

"Haklısın, burayı genelde antrenman sonrası takımlar dinlenmek için veya soyunma odası olarak falan kullanıyorlar, yoldan geçenler bilmez burayı."

Yıldız biraz daha rahat oturup konuşmaya devam etti. "Ben de uzun zamandır gelmiyordum da işte, evde duramadım, okulda başladığımı tamamlamak istedim."

Yıldız gülümsedi sonra kısa bir süre Bora'ya baktı.

"Nostalji yaptım senin anlayacağın."

"O yüzden mi ağladın?"

Yıldız bu soruyla tekrardan Bora'nın gözlerine bakarken Bora konuşmaya devam etti.

"Kapıda karşılaştığımızda bulutlu bakıyordun."

Bora'nın gözlerindeki o güzel bakış... kalbi, bir küçük tekledi, Yıldız nefes almak için zorlanırken ona bakmaktan vazgeçemiyordu.
Ne olduğunu anlayamadığı bir hisse kapılmıștı, ne yani tek bir bakışı yüzünden mi böyle hissetmişti? Zorlukla gözlerini ayırıp önüne eğdi başını, saçlarını düzeltip tekrar dikleşirken konuştu.

"Evet anılar biraz fazla geldi."

Kucağındaki topa baktı tekrardan.

"Bugün çok farklıydı benim için."

Bora'ya bakarak konuşmaya devam etti.

"Bugün iki yıldan sonra ilk defa elime top aldım. İki yıldan sonra ilk defa basket oynadım....seninle."

Son kelimemle heyecanlanmıştım. Duygularım bütün bedenimin kontrolünü ele geçirmişti sanki. Gözlerimi ayırmadan ona bakmaya devam ettim. Beni anladığını ve samimiyetini görüyordum gözlerinde. Hissettiklerim kalbimin bir oyunu değil de Bora'nın bakışlarıydı, sesiydi sanki.

Genç adam da Yıldız'dan farklı değildi. "Seninle" derkenki bakışları o kadar doğal ve gerçek gelmişti ki ona, o da Yıldız'dan başka bir yere bakmak istemiyordu.

Basket oynadığı için neden bu kadar neşeli olduğunu şimdi anlıyordu tek bir cümleyle eksik parçalar yerine oturmuştu.

Telefonun çalmasıyla ikisi de irkildi, Yıldız kendi telefonu olduğunu anlayınca sağ tarafta duran çantasına doğru ayaklandı.
O sırada kucağında olduğunu unuttuğu top yere düşünce onu almak için yerde sürüklenen topa uzandı ama Bora topu çoktan tutmuştu bile. Tekrardan göz göze gelmeleriyle Yıldız okulu hatırladı ve gülümsedi. Sahada boş boş otururken ayağına kadar sürüklenen top...

Telefon zili tekrardan çalmaya başlayınca Yıldız topu Bora'ya bırakıp hızlıca çantasından telefonunu buldu, aramaya cevap verdi.

"Alo Taf?"

"Yıldız nerdesin ya arıyorum seni kaç saattir?"

"Ya sen evde yoktun ben de yürümeye çıktım. Duymamışım üzgünüm."

Arkadan gelen araba kornasının sesini duyan Yıldız sordu:

"Sen gelmedin mi eve hala?"

"Yok geldim aslında da çıktım sonra. Levent projemde yardımcı olacak atölyede olacağız biz haberin olsun."

"Tamam peki kolay gelsin size. Hazal teyzeye haber verdin mi peki?"

Hattan ses gelmeyince Yıldız konuşmaya devam etti.

"En azından biri senin nerede olduğunu biliyor."

"Haklısın."

Sesi biraz üzgündü.

"Tamam tamam merak etme ben idare ederim seni. Hadi kolay gelsin."

"Teşekkür ederim kardeşim, görüşürüz."

Yıldız telefonu kapayıp. Tekrar Bora'ya döndü. Boranın elindeki kitabı görünce gülümsedi merakla yanına yürürken sordu. "Neye bakıyorsun?"

Bora, Yıldız telefonla konuşurken kitaplıkta duran albümleri görünce aklına gelen komik fotoğrafla içinde istediği fotoğrafı bulmak için albümleri karıştırmaya başlamıştı.

Bora'nın yanına oturan Yıldız uzaktan kitap zannettiğinin aslında fotoğraf albümü olduğunu görünce onun da anıları canlandı. Yıllar önce bizim başlattığımız albüm geleneği... Tabii ya, öyle bir șey yapmıștık değil mi?
Uzay koç burada antrenman yapan takımların bir arşivi olmasını istemişti zamanında. Bu kaç yılının albümü acaba?

Yıldız kitaplığa döndü bir raf dolusu albüm vardı orada. Bu durum onu gülümsetirken düşündü, onların fotoğrafı hangi albümdeydi acaba? İlk sayfaya yapıştırdıklarını hatırlıyordu ama kaç yıl geçmişti üstünden, unutmuştu, kulübeye girdiğinde aklına gelmemişti bile, bu albüm geleneği.

Unuttuğu için şaşkın ama hatırladığı için de bir o kadar mutlu, Bora'ya döndü. Sayfaları karıştırıyor bir şey arıyordu sanki. Bora yerinden kalkıp başka bir albüm seçti. Ayakta sayfaları karıştırıyordu ki aradığı fotoğrafı buldu.

"Aha iște burada, buldumm."

Yıldız'ın yanına oturup fotoğrafı göstererek konuşmaya devam etti.

"Bak şimdi, bu takım fotoğraf çekilirken ben daha küçüğüm."

Yıldız'a bakıp gülümsedi.

"Sahil sahaya ne zaman gitsem birileri basket oynuyor olurdu ben de napayım aralarına sızardım. Daha küçüktüm, dediğim gibi on iki yaşındaydım ve bu arada bir takımım da yoktu, sahada kim olursa onlarla takılmacalı... Bazen abilerle oynuyordum; yaşıtlarım gelince aralarına kaynıyordum derken zaman geçiyordu."

Yıldız meraklı gözlerle dinliyordu Bora'yı.

"Fotoğrafın çekildiği gün bu abilerleydim. Antrenman sonrası koçlarını beklerken ben de katılmıştım aralarına tek pota eğlencesine oynuyorduk. Sonra bir fotoğrafçı geldi. Abiler maçı bırakmış üstlerini başlarını düzeltiyorlar falan, bense üzülmüştüm. Oyunumuz bozulmuştu yalnız kalmıştım. Onlar iki sıra halinde dizildiler her şey hazır fotoğrafı çekilip dağılacaklar. Ben de küçük aklımla bir karar aldım."

Bora gülerek Yıldız'a baktı.

"O fotoğrafta ben de olacaktım."

Yıldız beklentiyle gözlerini dikti Bora'ya. Bora fotoğrafın üst kısmında bir şeyi göstermek ister gibi parmağını fotoğrafın üstüne yerleştirdi.

"Bak burada. Tam fotoğraf çekileceği sırada abilerin arkasında basket topumu havaya attım sonra ellerimi havaya kaldırarak zıpladım."

İlk gösterdiği yerde bir şey göremeyen Yıldız, Bora'nın anlatımıyla daha dikkatli bakınca havadaki topu ve takımın arkasından uzanmış iki küçük eli görebilmişti. Gülerek Bora'ya baktı ilk, sonra kendini tutamayıp kahkaha atmaya başladı ve albümü uzanıp Bora'nın elinden aldı.

Oradaydı işte küçük bir el ve topu ahahah ne kadar da tatlı bir ayrıntıydı bu böyle.

"Sonrasında biz de böyle çok gülmüştük hatta bana sitem etmişlerdi "niye söylemedin bize fotoğrafta olmak istediğini?" diye."

"Böyle daha tatlı olmuş bence."

Yıldız heyecanla ayağa kalktı sıra ondaydı. Bütün albümlerin ilk sayfalarına bakması gerekiyordu ama umurunda değildi o fotoğrafı bulmak istiyordu.

"Ne arıyorsun?"

"En eski albümü."

Bora'nın sorduğu soruya gülerek cevap vermişti. Albümlerin en eskisi...

Albümleri tek tek kapaklarını açıp kapayan Yıldız'a baktı yüzündeki komik gülümseme hoşuna gitmişti. Ona bu gülümsemenin çok yakıştığını düşünürken Yıldız kendi kendine küçük bir kahkaha attı.

Yıldız, bulmuştu fotoğraflarını Uzay koç sağ başta Taf ile Yıldız ortada aralarında kısa boylu Feride ve takımın geri kalanı... Yıldız hepsinin yüzlerine baktı hepsini görmeyeli o kadar zaman olmuştu ki. Onları tekrar gördüğü için çok mutluydu. Fotoğraftan bile olsa tekrar görebilmişti. Mutluluktan gözleri dolmak üzereyken toparlandı hemen ve Bora'ya baktı.

Yanına oturdu tekrardan. Yıldız, Bora'nın kucağına kapağı kapalı albümü koydu sonra gözlerine heyecan içinde bakmaya başladı.

"Aradığını buldun sanırsam."

Yıldız sonlanmayan gülümsemesiyle başını salladı ve cevap verdi.

"İlk sayfayı aç ve şimdi de sen beni bul bakalım.

"Hmm, peki o zaman."

Bora kapağı açtı ve mavi formalı kız basket takımını incelemeye başladı. Çok sürmemişti ki parmağıyla gösterdi Bora.

"Aha buradasın kıvırcık saçlının yanında."

Yıldız söylediğiyle gülümsedi.

"Taf."

"Ne?"

"Kıvırcık saçlının ismi. Kendisi benim kardeşim olur."

Bora şaşırdı.

"Taf mı?"

Yıldız gülerek cevap verdi.

"Ahahha haklısın annesi ve babası biraz değişik insanlar da."

Bora annesi ve babası derken ne demek istediğini anlamamıştı. Kafası karışmış bir şekilde anlamaya çalışırken, Yıldız kıkırdayarak cevap verdi.

"Üvey kardeşiz de ondan."

Bora bir kez daha şaşırdı ama konuları derinleştirmeden küçük bir cevap verdi

"Benzemiyor olabilirsiniz ama ikiniz beraber... güzel gözüküyorsunuz."

Bora'nın tereddütünü sezmişti ama Yıldız alışmıştı artık normal geliyordu ona bu konular, çekineceği saklayacağı bir şey yoktu. Rahat bir şekilde sohbete devam etti.

"Evet, biz sanki gerçek kardeş gibiyiz aramızdaki çekimi herkes bilir."

Bora gülümsedi Yıldız ekledi.

"Üvey olan benim bu arada. Ama hiç bir zaman öyle hissetmedim."

Bora hiç bir zaman öyle hissetmedim dediğini duyunca nedense üstündeki gerginlik azalmıştı. Onun mutlu olup iyi hissetmesi Bora'yı da sevindirmişti. Onun için geçmiş unutulması gereken bir karabasan gibiydi. Hiç kimsenin yaşamasını istemediği türden.

Bora, kendi dünyasında düşüncelere dalmışken Yıldız omzuna dokununca göz göze geldiler.

"Daldın."

Bora gözlerinin taa en derinine bakan bu yeşil gözlere daha fazla bakmadı. Gözlerini kaçırıp pek bir şey söylemeden saçlarını düzeltti sonra albüme baktı ve takımın sağ tarafında uzun boyuyla dik bir şekilde duran Uzay koçu gördü. Uzay koçu şahsen tanımasa da onun ününü biliyordu Bora.

Daha çok beklemeden konuşmaya döndü.

"Bu arada gözümden kaçtı zannetme, Uzay koçu gördüm fotoğrafta. Onun takımında olduğunu bilmiyordum. Gerçi ben seni niye daha önce görmemişim onu da bilmiyorum."

Yıldız, Bora'nın gözlerini ondan kaçırmış olmasından etkilenmişti. Ama sohbete devam etmesiyle bir şey olmamış gibi davranmaya karar verdi.

"Değil mi? Sen fotoğraf anını anlatırken onu düşündüm ben de. Nasıl denk gelmemişiz oysa ben burada büyüdüm sayılır. Eskiden Şehir'de oturuyorduk, bu yıl buraya taşındık, ama Taf ve benim küçüklüğüm hep burada geçti, neredeyse her gün sahil sahadaydık biz."

"Ben de hep buradaydım hatta hala sahilin bitimindeki sıra evlerden birinde oturuyorum. Orada büyüdüm diyebilirim."

"Ya ne kadar yakınmışsın buraya çok güzel gerçekten. Tüm sahil senin oluyordur bir saatten sonra."

"Evet, ben de o yüzden seviyorum aslında akşam koşularını, bir kaç genç gruptan başka kimse olmuyor genelde akşamları. Hele ki gün batımı sahilden o kadar güzel gözükür ki."

Yıldız sahilin gün batımıyla birleşimini uzun zamandır izlemediğini fark etti, bir ara yapması gerekenlerin arasına bunu da yazıp konuşmaya devam etti.

"Biz de hep Suyolu'na taşınmak istemiştik, dileğimiz bu yıl gerçekleşti. Aslında daha çok okulumun birleşmesi sayesinde oldu ama olsun sonuçta şu an her şey istediğimiz gibi."

"İyi ki birleşmiş okullar."

Bora bunu Yıldız'ın gözlerine bakarak söylemişti.

İkisini saran o sıcak ortam yeniden belirirken Yıldız'ın nefes alış verişleri düzensizleşmiş ve kalbi heyecanla çarpmaya başlamıştı. Bora'nın da ondan farkı yoktu o da daha önce hissetmediği o yakıcı sıcakla baş etmeye çalışıyordu.

Yıldız artık bir şey yapması gerektiğini düşünüp konuşmaya çalıştı ama kısık çıkan sesiyle sadece bir kelime söyleyebildi, daha fazlasını beceremedi.

"Bora, "

Bora isminin bu şekilde kısık söylenmesiyle yutkunma ihtiyacı duydu. O da düşünmeden konuştu.

"Yıldız?..."

Yıldız isminin o boğucu sesle kulaklarına dolmasıyla kesik bir nefes vermek durumunda kaldı.

Kendine gelip durumu toparlamalıydı. Gözlerini ondan zorlukla ayırarak topu tutarken terleyen ellerini bacaklarına yerleştirdi. Başını öne eğince önüne gelen saçlarını düzelti.

"Mmm... şey... kalksak mı acaba.... ne dersin?"

Titrek çıkan sesiyle kesik kesik konuşmuştu, Bora da duyduklarıyla kendine gelince cevap verdi. Aynı zamanda hızlıca ayağa kalkıp üstünü düzeltti.

"A tabii tabii... o zaman ben seni eve bırakıyım."

Yıldız da ayaklanarak montunu giyerken konuştu.

"Aslında hani bırakmana gerek yok."

İkisini de küçük tatlı bir telaş sarmıştı. Bora yerinde duramayarak kapıya yöneldi ve Yıldız'a cevap verdi.

"Yok yok bırakırım ben... o zaman dışarda bekliyorum."

Yanıtı beklemeden dışarı attı kendini. Bora neler olduğunu, aralarındaki bu çekimi anlamaya çalışırken. Soğuk havada derin derin nefesler çekti içine.

Yıldız, Bora'nın kulübeden çıkışıyla aceleci tavırlarını bırakıp birkaç saniye durdu olduğu yerde. Gülümsemesi yanaklarını acıtırken kahkaha atma isteğini bastırmak için elini ağzına kapadı ve duvarda asılı olan küçük aynaya gitti.

Hiii ne kadar da kızarmışım bu ne yaa!! Ahahah tamam Yıldız tamam sakin ol. Gülmek yok. Gülmek yook.

Yıldız aynada gülümsemesini sakinleştirmeye çalışırken beceremeyeceğini anlayınca saçlarını düzletti çantasını omzuna atıp topuyla beraber kapıya yöneldi.

Gülümsemesine çare bulamamıştı ama çıkmak durumundaydı. Kulübenin ışıklarını kapatıp dışarı çıkınca soğuk esen rüzgarla derin bir nefes aldı. Soğuk, yanaklarına iyi gelmişti.

Yolda elleri ceplerinde denize doğru bakan Bora'nın yanına gidip konuştu. Göz göze gelmemek için de başını eğik tutuyordu.

"Gidelim mi?"

Bora olur gibi bir işaret yapıp yürümeye başladı.

Eve gelene kadar sessiz bir yolculuk yapmışlardı. Yıldız evlerinin önüne geldiklerinde durdu.

"İşte burası."

Bora, Yıldız'a dönüp gülümsedi, en son kulübede baktığı gözlerine şimdi tekrar bakabilmişti.
Yıldız da içine dolan gülücüklerle gülümseyerek konuştu.

"Teşekkür ederim, bugün okulda ve kulübede karşıma çıktığın için. Benim için ne kadar önemli bir gündü anlatamam."

Bora ona doğru yavaş bir adım atınca aralarında boşluk olmasına rağmen nefesi kesilmişti Yıldız'ın. Bora'nın gözleri kızın yeşil gözlerinde, içinden geçeni paylaşmak için konuştu.

" Ben teşekkür ederim, tekdüze hayatıma yeşillik kattığın için."

Yıldız tatlı bir gülümsemeyle karşılık verdi. Eve dönerken arkasına baktı gülümseyerek sordu.

"İyi mi geceler o zaman?"

"Ahaha iyi geceler."

Bora arkasını dönmüştü, Yıldız da bahçe kapısını açıyordu ki Bora seslendi.

"Yıldız yarın okula gelecek misin?"

"E ama yarın okul yok ki. Festival için hazırlıklar var gönüllüler gidiyor diye biliyorum sadece."

"Biliyorum ama bizim turnuva için antrenmanlarımız var yarın. Belki sonrasında..."

Ellerini montunun cebinden çıkarıp saçlarını düzeltti.

"Sonrasında bir şeyler yapmak ister misin diye soracaktım."

Yıldız'ın içini kaplayan o gülücük hissiyle cevap verdi.

"Benim bir işim yoktu aslında... olabilir."

Bora aldığı cevapla gülümsedi.

"O zaman yarın saat üç gibi okulda buluşalım mı?"

Yıldız başını salladı.

"Olur."

Gülümseyerek önlerine döndüler. Bora içi mutluluktan kıpır kıpırdı, sakin sakin yürümeye çalışırken Yıldız da heyecanla evin kapısına doğru ilerlemeye başladı.

Gülümsememe hakim olamıyorum resmen. Ne güzel bir gündü bu böyle...



>>>>>>>>>>>

Yarın Yıldız, Bora sahneleri görecek gibiyiz. Ne diyosunuz?

Continue Reading

You'll Also Like

52.7K 683 31
Ne yani kendinizi ne zannediyorsunuz? İstemiyorum gerekiyorsa hem dersten bırakın , hem okuldan atın... Bu kadar asabi olunmaz didem , o çok konuşan...
583K 5.2K 26
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
2.1M 90.9K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
842K 35.6K 51
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...