you and i ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ (düzenlene...

By itsjimim

85.2K 8.5K 7K

Roseanne Park, ailesinin sorunları yüzünden okulunun en genç öğretmeni Jeon Jungkook ile evlenmişti. Acı; gök... More

one: you know what they say
two: sometimes love ain't so pretty
three: sex with clouds
four: love for us
five: if we apart
six: one more time
seven: inside of me
eight: cause it's too cold
nine: show me all the stars
ten: who do u love?
eleven: she's only and one
twelve: the truth untold
thirteen: someone you loved
fourteen: we were die for love
fifteen: middle of the night
sixteen: rain in pain
seventeen: like an echo
eighteen: keep it fresh like roses
nineteen: sorry for us
twenty: come back home
twenty-one: she's the one
twenty-two: untitled
twenty-three: just in pain
twenty-four: on my veins
twenty-five: kiss and tell
twenty-seven: texting
twenty-eight: lost in this paradise
twenty-nine: you make me a maniac
thirty: my hope in hell
thirty-one: just like that
you're gone, taehyung.
thirty-two: u broke my heart just for fun
THE END
promo for viensa
promo for hey boy!
toplanın ey ahali
promo for 505

twenty-six: happy birthday, Chaeyoung!

1.7K 217 238
By itsjimim

10 Şubat 23:11

Kim Taeyeon. Kim Taehyung'un kendisinden 6 yaş büyük olan ablası.

Birkaç saat öncesine kadar biri bana onun kim olduğunu söylese tam olarak böyle açıklardım onu. Ne eksik ne fazla tam olarak böyle.

Küçüklüğümüzden beri beni sevmemesi bir yana Taehyung ile olan arkadaşlığımızı da zerre desteklemez, küsmemiz için elinden gelen her şeyi yapardı.

Yine de ben onu severdim. Salaktım. Beni sevmesi için her şeyi yapardım ancak yaklaşık dört yıl önce Tanrı gözlerimin açılmasında büyük bir rol oynamıştı.

Bir gece babama içki verdiğini görmüştüm. En başında bunu umursamasamda her gece bunun devam ettiğini görmek beni gerçekle yüzleşmeye iten en büyük etken olmuştu.

Kim Taeyeon, babamın beni dövmesi için ona rüşvet olarak her gece kaliteli şaraplardan sözde 'hediye' ediyordu.

Dişlerimi hıncımı almak istercesine tırnak etlerime saplarken olabildiğince sakin olmaya çalışıyordum lâkin delirmeme ve kendimi dağıtmama oldukça az kalmıştı.

Su bardaktan taşmak üzereydi.

Karşımda endişe ile beni izleyen adamın dudakları aralandığında derin bir nefes aldım. "Chae-"

"Kes sesini!" sinirle bağırmıştım. Onunla aynı odada durmaya dâhi tahammül edemiyorken ismimi ağzına alması onun için intihar olurdu.

Halının üzerinde sessizce oturan minik kız annesinin arkasına saklanırken ellerimi birbirine kenetledim. İki aptal insandan ortaya çıktığı için ona acıyor olsamda ondan nefret edemezdim.

Hiçbir suçu yoktu. Eminim o da annesi ve babasından büyüdüğünde nefret ederdi. Tıpkı benim nefret ettiğim gibi.

"Eğlendiniz mi?" uzun zaman sonra dudaklarımın arasından alaylı bir cümle çıkmıştı.

Üzülmüş müydüm? Hayır. Kalbim sızlıyordu ancak buna üzüntü diyemezdim. Gururum bir hiç sayılıp ayaklar altına alınmış, güvenim olabildiğince çok sarsılmıştı.

En çokta geçmişime acıyordum.

Beni zorla kendine alıp evinde iki yıl boyunca hapis hayatı sürdürtmüştü. İlk haftalarda sürekli beni satın aldığını yüzüme vursada bu ilerleyen zamanlarda yerini tek taraflı saplantılı bir aşka bırakmıştı.

Ben boş yere çektiğim acılara üzülüyordum sadece. Birde en yakın arkadaşım dediğim insanın ablası ile aldatılmış olmak beni oldukça incitmişti.

"Neden bahsediyorsun?" altını gümüşe boyattığı siyah saçlarını geriye attığında Jungkook ona susması için el kol hareketleri yapmayı ihmal etmemiş, sinirimi olabildiğince iki katına çıkarmıştı.

"Ben bir köle gibi yaşıyorken," dedim oturduğum yerden kalkıp yanlarına ilerlerken. "Beni nasıl salak yerine koyduğunuzu düşünüp eğleniyor muydunuz?"

"Onunla asla eğlenmedim." ben onu aldatmamak için Jaehyun'la bile görüşmüyorken o beni aldatmış bir de çocuk peydahlamıştı.

Bütün bunlar çocuk için miydi peki? Ona bir çocuk veremeyeceğim gerçeğini bu kadar önemseyeceğini düşünmemiştim hiçbir zaman.

Bildiğim tek şey yıllardır çektiğim acıdan daha büyüğünü bugün hissetmemdi.

"Demek ki bazı şeyler için yeterli değilmişsin Park Chaeyoung." adını dâhi anmak istemediğim kadın alayla konuştuğunda sehpanın üzerinde duran sıcak -lâkin durmaktan soğuyan- çikolatayı bardağıyla birlikte beyaz elbisesinin üzerine fırlattım.

"Seni burada öldürsem ne olur biliyor musun?" tüm öfkemi haykırırcasına bağırdığımda sinirden ağlamamak için kendimi oldukça zor tutuyordum.

Ben bu kadar kötü bir hayatı hak etmemiştim. Anne, senin bile sevmediğin kızın sadece mutlu olmak istemişti.

Çalan zil sesi ortamda ki gerilimi biraz olsun azaltırken bir daha konuşmamak üzere tekli koltuğa oturdum ve kollarımı birbirine kenetledim.

"Orospu çocuğu," Jungkook kapıyı açar açmaz yüzüne yediği yumrukla gerilerken görmeyi beklemediğim iki beden içeri adımladı. "Bir de çocuk mu yaptın lan?"

Sinirlenmedikçe şiddetle çözmem olayları, Jaehyun'un yıllar önce söylediği cümle beynimin içerisinde yankılanmıştı. Ne kadar sinirlenmiş olduğunu anlamak için boynunda beliren damarları görmek yeterli oluyordu.

"Chaeyoung?" hemen ardından Lalisa dolu gözleri ile salona adımladığında her hangi bir tepki vermemiştim. Veremiyordum.

Dayanacak gücüm yoktu ve ben şuracıkta ölmek istiyordum.

Önümde oturur pozisyona geçip ellerini dizime yerleştirdi ve elimin üzerine bir öpücük bıraktı. "Özür dilerim, fotoğrafları daha hızlı bulmalıydım." hafifçe gülümsedim onun yaşlı yanaklarına karşı.

Bir Jeon olmasına rağmen kişilik olarak hepsinden farklıydı.

"Babam seni üzdü mü?" bakışlarım sözün sahibine dönerken çarpan kalbimi zaptetmek bir işkence olmuştu.

Onun bir çocuğu vardı.

Beni aldattığını düşünsemde bir çocuğu olabileceğini tahmin dahi etmemiş, kendimi bu duruma hazırlayamamıştım. Acizdim.

İç çekerek oturduğum yere mümkünmüş gibi daha çok gömüldüm. Konuşmak istiyordum. Tüm öfkemi dökmek ve cayır cayır yanan göğsümün acısını dindirmek istiyordum fakat her şey istediğimiz gibi ilerlemiyordu.

"Annenin yanına gider misin?" sesim sonlara doğru kısılırken gülümseyerek kafasını aşağı-yukarı sallamış ve zıplayarak uzaklaşmıştı.

İç çektim. Hayatım buradan sonra nasıl düzene girecekti? Tek başımaydım. Omuzlarımdan tutup beni kaldıracak hiç kimse yoktu.

Belki...Hayır, o kesinlike olamazdı.

"Gidelim, çok bile durduk." Jaehyun bileğimden çekiştirip beni kaldırdığında tepki vermeden arkasından ilerlemiş ancak boşta ki elimin tutulması ile tekrar duraksamıştım.

"Kimin evinden kimin karısını götürüyorsun?" Jungkook alayla konuştuğunda elimi çekmek istesem de bu pek mümkün olmamıştı.

Birkaç saniye içerisinde Jaehyun'un alaylı kahkahası evin içerisinde yankılandı. "Sen ciddi misin? Yıllardır köle gibi kullandığın kadının karın olduğu çamaşırların ortaya dökülünce mi aklına geliyor? Ruh hastası."

Beş dakikalık tartışmaları sinirlerimi bozarken yanlarında ağlamamak adına dudağımı ısırıyor, etrafa boş bakışlar atıyordum. "Susun."

Sinirle bağırıp iki kolumu da çektim ve açık kapıdan çıkıp tanıdık arabaya ilerledim.

Ağlayıp zırlayacak, bir şeyleri kırarak sinirimi yatıştıracaktım lâkin bunu onların gözünde yapmayacaktım. Bana acımalarını istemiyordum.

11 Şubat 00:57

Araba kafamda kurduğum binlerce tahminlerin aksine bir sahil kasabasında durduğunda Jaehyun'un bakışları üzerimde dolanmaya başlamıştı.

"Ne bakıyorsun?" sinirle soluduğumda özenle yüzüne bakmamaya çalışıyordum.

Sevgiye öyle susamıştımki bana karşı göstereceği ilk ilgide boşluğa düşüp ağlayabilirdim.

"Nasıl bu kadar güçlü olabildiğini düşünüyordum," dedi ve ekledi. "Ben kız olsam çok ağlak olurdum sanırım."

Alayla kıkırdadım karanlık gökyüzüne doğru. "Sence ağlak olmak için kız mı olman gerekiyor? Zaten öylesin."

Ettiğimiz ilk kavgada ondan ayrıldığımda tam bir hafta boyunca beni arayıp zırlamıştı. Tanrı'm burnundan akan sümükler telefondan kulağıma sıçrayacak gibi hissetmiştim.

"Konu sen olunca ağlak olabiliyorum." dilini damağına vurup önümde ki telefonu açtı ve saati kontrol etti. Çoktan gece yarısını geçmişti ve ben uykusuzluktan ölmek üzereydim.

"İki yılın ardından bunu seninle yapıyor olmak tuhaf," acı bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına. "Sen yokken senin yerine üflerdim mumu."

"Ne mumu?" şaşkınlıkla çattım kaşlarımı. Hiçbir şeyi anlamıyordum. Beynim durmuş gibiydi günlük kullanılan kelimeleri dahi algılayamıyordum.

"Bu kadar olayın ardından bunu yapmam bencilce olabilir," dedi paketinden çıkardığı minik kekin üzerine mum yerleştirip. Ardından da çakmağıyla mumu yakıp elime tutuşturdu. "Ama senin için bencil olacağım."

"Unutmuşum." dedim aniden bugünün 11 Şubat olduğunu hatırlarken. İnsan doğum gününü unutabilir miydi? İki yıldır kutlamıyordum bile. En son Jaehyun'un düzenlediği minik partide üflemiştim mumları.

"İyi ki doğdun," dedi yanağımdan yaşlar süzülürken. "Umarım seni ben dahil hiç kimse üzemez Chaeyoung."

Sessizce burnumu içime çektim. Beni düşünen insanların olması gerçeği içimde uyuyan minik çocuğa çok fazla gelmişti.

...

yok yok olmadı üç saat uğraştım mantıklı bölüm çıkarmak için

neyse biraz idare edin bu bölümü napim

neyse şey

you and i'ın yayımlanmadan önce ilk adı love is gone'dı ve şimdi Rosie'nin solosunda bunun geçiyor olması tuhafıma gitti müneccimim ben

hadi bb değil bye














Continue Reading

You'll Also Like

26.5K 1.4K 21
Baekhyun 10. sınıf öğrencisiydi. Diğer öğrencilere nazaran ders çalışmayı seven, aynı zamanda sınıfın en şen şakrak öğrencisiydi. Herkesin illa bir s...
56K 2.1K 19
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...
6.1K 567 12
okulun iki utangaçı,sahil geceleri,ev gibi hissettiren bir arkadaş grubu ve bolca güneş. summer love|taennie 090623 by june
152K 17K 38
değişiyorsun, dayanamıyorum