İlk Gün
Yalnızca kırmızı renkli tuğlalardan oluşan küçük odaya, sırtından ittirildiğinde, Chanyeol'ün hissedebildiği tek şey soğuktu. Vücudundaki bütün açıkta kalan yerleri sanki bir ateşmiş gibi yakan ve aynı zamanda da kutuplardaki sulara girmiş gibi donduran soğuk. Çok fazlaydı, canını acıtacak kadar fazla.
''İçeri gir ve oradaki yatakta otur, seni orospu çocuğu!'' diye bağırdı, kapıyı arkasından kilitlemek için kapatan gardiyanlardan biri.
Chanyeol duyduğu sövgüye rağmen sesini çıkarmadı, normalde ona küfreden birini duysa annesinden emdiği sütü burnundan getirecek duruma gelebilirdi ama şimdi bunu yapamazdı.
Çünkü ölmüştü. Sahip olduğu bütün iyi duygularla birlikte, ruhu da ölmüştü. Ve ölü olduğu için hareket edecek gücü yoktu.
Kafası eğik bir şekilde, odanın ortasında durdu Chanyeol, beyninin yandığını hissedebiliyordu. Kafasının içi alevlerle kaplı gibiydi, bütün vücudu da dahil her şeyini saran ve kötü hissettiren alev cayır cayırdı.
Bileklerini istemsiz bir şekilde hareket ettirince, hayatı boyunca ilk defa fiziksel bir acı hissetmişti, ağırlaştırılmış hapis yattığı için kelepçeleri çıkarmamışlardı ve kelepçelerin keskin kenarları Chanyeol'ün yalnızca iki gün önce yaptığı derin kesiklerin üstünde hareket ettikçe, kahverengi saçlı genç beyninde şimşeklerin çaktığını hissediyordu. Bu acıtıyordu ama canını ondan daha çok yakan bir şey vardı.
Chanyeol kafasını kaldırmadan yatağa doğru yürüdü, elleri arkasında bir şekilde kirli beyaz çarşafın üstüne oturduğunda kendi iç sesini bile duymuyordu. Oysaki hücre çok sessizdi, bu katta ondan başka kimse yoktu. Gözlerini yerdeki noktaya sabitleyip ifadesizce o noktaya bakarken beynindeki alevler hafifçe sönmeye başlamıştı, sakinleşmeye çalışıyordu.
Ama bu imkansızdı.
Yüzünde hissettiği sıcak sıvıyla kafasını havaya kaldırdı Chanyeol, tuzlu gözyaşları yanaklarından çenesine doğru süzülürken ölmek istiyordu. Acısı çok ama çok fazlaydı, bunu kaldırabilir miydi, bilmiyordu.
Küçük bir hıçkırık dudaklarından kendini serbest bırakırken Chanyeol yutkundu, Baekhyun şu anda yaşasaydı ve yanında olsaydı, belki nazik ve güzel elleriyle onun yüzündeki gözyaşlarını temizlerdi. Onu öperdi. Ona sakinleşmesini söylerdi.
Ama o ölmüştü ve yanında değildi.
Uzun çocuğun hıçkırıkları şiddetlenirken gözleri kıpkırmızı olmuştu, buna dayanamıyordu. İlk defa canı yanıyordu ve ölmek istiyordu. İlk defa vücudunda derin yaralar açılmıştı ve onların acısıyla kanamak istiyordu. İlk defa pişman olmuştu ve o pişmanlığın içinde yüzerek boğulmak istiyordu.
Gözyaşları gözlerinin içine tekrardan nazik bir şekilde dolarken gözlerini kırptı Chanyeol. Kirpiklerinin ucundan kurtulan bir damla yere düştü.
Derin bir nefes aldı.
''Eğer,'' diye fısıldadı sanki birileri onu duyabilecekmiş gibi, ''Eğer yanına gelseydim...'' Biraz bekledi, bu gücü kendinden bulmuyordu. Ve sesi çok kırıktı, bir daha birleştirilemeyecek bir cam vazo gibi. Acısı boğazına bile yansıyordu, ''... Beni affeder miydin?'' diyerek birleştirdi Chanyeol cümlelerini, ''Eğer seni bırakmasaydım, her şeye rağmen...'' Elleriyle yüzünü silmek istiyordu ama bileklerindeki kelepçelerden dolayı yapamıyordu, ''Benimle birlikte olur muydun?''
Kafasını kaldırdığında hıçkırıkları daha çok şiddetlenmişti ve birinin bunu duymasından korkuyordu ancak bir sorun olmazdı. Chanyeol şu anda tekti. Yalnızdı. Başka kimse yoktu.
''Seni seviyorum Baekhyun,'' diye fısıldadı Chanyeol kendi kendine, sanki Baekhyun yanındaymış da onu duyacakmış gibi, ''Sana söylemekten korktuğum için kendimden nefret ediyorum ama seni seviyorum.''
Gözyaşları bu sefer pantolonuna damlıyordu ve yüzü ıpıslaktı, hıçkırıkları ise dinmiyordu.
''Seni kendi ellerimle tehlikeye attığım için senden özür dilerim,'' diye mırıldandı hıçkırıkları arasında.
Bir süre daha o pozisyonda durdu ve ağlamaya devam etti, canı çok fazla acıyordu. Ömrü boyunca bu hapisten çıkamayabilirdi ancak Baekhyun ölmeseydi, buna rağmen birbirlerini parmaklıklar ardından da görebilirlerdi.
Ama küçük olan ölmüştü ve Chanyeol onu kendi elleriyle ölüme itmişti.
Gözyaşlarında boğulmaya devam ederken yatağa yüz üstü yattı ve kafasını oraya koydu, bu pozisyon çok rahatsız ediciydi ama alışmak zorundaydı. Baekhyun'u düşünmeye devam ederken, uyuyakalmıştı.
*
İkinci Gün
Chanyeol ertesi gün, yüzüne fışkırtılmış soğuk bir şeyle uyandı. Bilekleri arkadan kelepçeli olduğu için bu pozisyon canını çok yakıyordu ve yüzü kurumuş gözyaşlarından dolayı çok gergindi.
''Uyan, seni pislik torbası!'' diye bir ses duydu Chanyeol, tanıdık değildi ve oldukça kalın bir tondu. Yüzüne fışkırtılmış şeyle yüzünü buruşturdu ve yüzüne dokunmak istedi ancak yapamadı, ''Hem suç işliyor, hem insanları öldürüyor, hem burada göt büyütüyor, hem de uyuyor!'' diye homurdanmaya devam etti ses.
Chanyeol sinirlerinin gerildiğini hissetti ancak sakin olacaktı, sinirlenecek bir pozisyonda değildi şu an.
''N-Ne oluyor?'' diye mırıldandı ve yüzündeki sıvıya rağmen gözlerini açmaya çalıştı, birkaç göz kırpıştan sonra görüşüne orta yaşlı bir adam girmişti. Sinirli görünüyordu ve elinde bir sprey şişesi vardı, Chanyeol'ün yüzüne fışkırttığı şey muhtemelen oydu.
''Ben bu hapishanenin müdürüyüm,'' dedi adam agresif bir ifadeyle, ''Ve az sonra diğer mahkumların banyo sırası bitecek, seni de duş alman için uyandırmam gerekiyordu. Ancak öyle derin uyuyordun ve öyle kendinden geçmişçesine 'Baekhyun' diye sayıklıyordun ki, biraz soğuk suyla seni uyandırmak zorunda kaldım.'' Adam tekrardan kaşlarını çattığında Chanyeol gözlerini kapadı.
''Üzgünüm, biraz yorgundum,'' diyerek açıklama yaptı, kolları bağlı olmasına rağmen rahatlıkla kalkabilmişti yataktan.
''Görebiliyorum,'' dedi adam, ''Şimdi kalksan iyi olur. Ve ayrıca,'' Bakışlarını elindeki torbaya indirdiğinde, Chanyeol da onu takip etmişti, ''Bu torba senin. Annen getirdi.''
Diğerinin gözleri kocaman olmuştu.
Annesi?
''A-Annem mi?'' diye kekeledi Chanyeol.
Müdür alaycı bir şekilde gülümsedi ona, Chanyeol bu gülümsemeyi iyi biliyordu. Kurbanlarına gösterdiği klasik sırıtıştı.
''Evet,'' dedi adam, ''Annen ve baban. Onları aşağıda gördüğümde ağlıyorlardı, eminim ki senin gibi bir oğla sahip oldukları için utanıyorlardır.''
Uzun olan duyduğu şeyle istemsizce kafasını eğdiğinde, ne kadar büyük bir şerefsiz olduğunu fark etti. Tabii ki de öyleydi. Hem sevdiği adamı kaybetmişti, hem de ailesi için büyük bir utanç kaynağı olmuştu.
Ve tüm bunlar kendisinden nefret etmek için büyük bir sebepti.
''Kelepçeleri çıkarırsanız yürüyebilirim belki,'' diye mırıldandı konuyu dağıtmak için.
Adam ceplerini kurcaladı, ''Kollarının uyuşmaması için şimdilik kelepçeleri önden takacağım,'' dedi dobra bir ses tonuyla, bulduğu anahtarla yatakta oturan Chanyeol'a yöneldi, ''En küçük yanlış hareketinde seni vururum, ellerini hareket ettirmeye kalkma bile.''
Chanyeol istemsizce gülümsedi, tehdit onu güldürmüştü.
''Öyle bir amacım yok,'' diye mırıldandı bitkince.
Adam onu ayağa kalkması için kolundan tutarken Chanyeol ayağa kalktı ve odanın ortasına doğru yürüdü. Derin bir nefes alıp gözlerini kapatırken adam ışık hızıyla kelepçelerin yerlerini değiştirmişti.
*
Ateş gibi sıcak bir suyla ve bilekleri kelepçeli bir şekilde ve ayrıyetten bir sürü polisin gözetiminde aldığı duşla sersemlediğini hissetti, hala çok kötü hissediyordu. İstediği tek şey yalnızca uyumaktı.
Polislerden biri onun giyinmesine izin verdikten sonra kelepçeleri çıkarıp arkadan tekrardan bağladı, birlikte hücreye doğru giderlerken Chanyeol kafasını eğik tuttu. Parmaklıkların arkasına tıkılmış başka mahkûmların yanından geçerken ona laf atmalarını umursamıyordu, umursaması gereken bunlardan daha önemli çok şey vardı.
Polis hücrenin kapısını açıp, Chanyeol'ü içeri doğru itti.
''Birazdan psikolojik danışman gelecek,'' dedi kapıyı onun üstüne kilitlerken, ''Nazik davransan iyi olur, gerçi... Başarabilir misin emin değilim.''
''...'' Chanyeol kafasını çevirip ona sırıtan polise baktı. Yüzünde herhangi bir ifade yoktu.
''Bir katilin, nazik davranmak ya da samimi olmak gibi özelliklere sahip olduğunu sanmıyorum,'' diyerek bitirdi polis cümlelerini, hala sırıtıyordu.
Chanyeol çok fazla sinirlenmişti ancak şu an hapishanedeydi ve eğer polislerden biriyle kavga ederse işler daha da kötüye gidebilirdi. Üstüne üstlük bilekleri birbirine kelepçeliydi ve birine vurmak için fazla yorgundu.
Kafasını çevirip yatağa doğru yürüdü, buradaki kimseyi umursamayacaktı.
*
Chanyeol'ün en son hatırladığı şey, yatağa yatıp uyuduğuydu. Fazla bitkin hissediyordu, öyle ki gözlerini bile açamıyordu. Birkaç kez gözlerini açmaya çalıştı ve başarmıştı, görüşüne duvar girdi ve uykusunda ağladığı için yanaklarının çok gergin olduğunu fark etti.
İstemsizce kafasını yana doğru çevirdi, hala uykusundan dolayı sersem gibiydi ancak buna gözleri gördüğüyle kocaman olmuştu, odada bir sandalye vardı ve sandalyede biri oturuyordu. Oturan kişi erkekti ve oldukça gençti, kahverengi saçları, beyaz bir yüzü ve yanağını süsleyen bir gamzesi vardı.
Onu odaya getiren pisliğin bahsettiği psikolog bozuntusu olmalıydı.
Dev, bir süre onun yüzüne baktı ve bir şey söylemedi. Psikolojik gözlem altında olması ne anlama geliyordu, tam olarak bilmiyordu. Bu yüzden yalnızca durdu ve bekledi. Belki bir dakika, belki bir saat, belki de bir gün. Zaten bu kafeste bir saniye geçirmek Chanyeol'a bir ömürmüş gibi geliyordu.
Yılan kişi, ilk olarak doktor olmuştu. Chanyeol'la konuşmak için dudaklarını hareket ettirdiğinde, bileklerindeki kelepçelerle yatakta oturan çocuk hala ona bakıyordu. Ancak ifadesizdi.
''Mer-Merhaba,'' dedi adam gülümseyerek, ''Ben Yixing.''
Yixing yalnızca onunla düzgünce iletişim kurmak istiyordu, Bombshell'i biliyordu ve onu anlamak istiyordu.
Dev, onun yüzüne dikkatle baktı ve inceledi. Dolgun dudaklarını birbirine bastırmıştı ve bir şey söylemeden, yatakta öylece yatıyordu. Yixing açıklama yapmak istemişti, kendini böyle paldır küldür tanıtamazdı.
''Ben senin psikolojik gözetmeninim,'' diye açıklama yaptı ona dik dik bakan Chanyeol'e, ''Her hafta en az bir kez seninle konuşmak için geleceğim.''
Yixing durdu ve bekledi, hatta deve gülümsemişti bile. Ama Chanyeol ne konuştu, ne de bir yüz ifadesi gösterdi. Asla da göstermeyecekti, bu hapishanede olduğu sürece diğer insanlarla iletişim kurmayacaktı. Bu saçmalıklara ihtiyacı yoktu. Onun ihtiyacı olan tek şey Baekhyun'du.
Baekhyun ve Baekhyun'un her şeyi.
Yalnızca oydu.
Başka hiçbir şey değil.
*
İkinci Hafta
''Benimle hiç iletişim kurmuyor bay Youngmin,'' dedi Yixing yüzündeki asık suratlı ifadeyle, hapishane müdürü onu şaşkınlıkla izlerken diğeri ona anlatıyordu, ''Her şeyi denedim. Her şeyi yaptım. Ama benimle konuşmaya bile kalkmadı.''
Müdür, elini yüzüne götürdükten sonra çenesine dayadı ve derin bir nefes aldı, o da ne yapması gerektiğini bilmiyordu. ''Chanyeol'ün seni bu kadar zorlayacağını düşünmemiştim,'' dedi yumuşak bir sesle.
Yixing yüzünü tekrardan buruşturup masadaki kahve fincanına uzandı, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. İlk defa başarısız olmuştu ve bu onun moralini fazlasıyla bozuyordu.
''7 günden fazla oldu,'' dedi bardaktaki kahveden bir yudum alırken, ''Ve 7 gün boyunca bana bir kez bile cevap vermedi. Tek yaptığı bana bakmak, yalnızca bakıyor. Ne yapmalıyım, bilmiyorum.''
''Hım...'' Müdür huzursuzca mırıldanırken gözlerini karşıdaki tabloya dikti. Şu anda Yixing'e gerçekten hiç mi hiç yardımcı olmuyordu, tek yaptığı homurdanmaktı.
''Bakın,'' dedi Yixing onun ilgisini dağıtmak için, ''Belki bana birazcık yardımcı olabilirsiniz. Onunla iletişim kurabilmeyi ve ona yardımcı olabilmeyi gerçekten çok istiyorum.'' Gamzeli çocuk dışarıdan pek belli etmese de çok hırslı biriydi, istediği şeyi almadan durmayacaktı, ''Onunla ilgili bildiğiniz şeyleri anlatın bana.''
Youngmin derin bir nefes aldı. Şu anda bunu kimse bilmiyordu ama Youngmin de bir polisti ve Luhan'la ve Luhan'ın ekip arkadaşlarıyla-Minho, Jonghyun, Taemin, Jinki, Kibum ve Chen- iletişimi vardı. Bu yüzden Chanyeol'ün ne yaşadığını iyi biliyordu.
''Bildiğim şeyleri anlatırsam, bu senin onunla konuşmana yardımcı olacak mı, merak ediyorum.''
Yixing şaşkınlıkla güldü, bay Youngmin gerçekten tuhaf biriydi ve onu anlayabilmek için kafa patlatıyordu.
''Eğer onunla ilgili bir şeyler bilirsem, yaklaşımım biraz daha farklı olur ve böylece onunla konuşabilirim,'' diyerek açıklama yaptı alçak bir sesle.
Youngmin gözlerini ona dikti ve ellerini birleştirdi, tıpkı adli psikologlardan birinin bahsettiği gibiydi Yixing. Hırslı, açıkgözlü ve asla pes etmeyecek bir karaktere sahipti.
''Pekala,'' diye mırıldandı, ''Sana anlatacağım.''
Yixing kulaklarını ve gözlerini dört açıp ona dikkatle baktı, son işi de olsa, Chanyeol'ü konuşturmayı başaracaktı.
Müdür, derin bir nefes aldı önce, ardından ellerini çözdü ve karşısındaki çocuğa düzgün bir şekilde baktı.
''Chanyeol, yakalandığı sırada, sevgilisinin ölümünü gördü.''
Yixing duyduğu şeyle şaşkınlık geçirirken, müdür öylece durdu ve ifadesiz bir yüzle baktı ona. İlk duyduğu zaman o da aynı tepkileri vermişti.
''S-Sevgilisi mi vardı?'' diyerek sordu Yixing, kekeleyerek. Bu korkunç bir şeydi, kendini onun yerine koyduğunda onu anlayabiliyordu.
Ama hiçbir zaman doğru düzgün anlayamayacaktı çünkü insanlar yaşamadan bir şeyin nasıl hissettirdiğini asla bilemezlerdi.
''Evet,'' dedi Youngmin, ''Onun Bombshell olduğunu bilen tek kişiydi sevgilisi.''
''...''
''Ve, Chanyeol'ün gözleri önünde vuruldu. Bunun altından kalkmak kolay bir şey değil.''
''...'' Yixing bir şey söyleyemedi, bunun acısını düşünmek istemiyordu bile.
Youngmin derin bir nefes aldı, ''O önemli bir mahkûm, Yixing,'' diye mırıldandı çocuğun şokla dolmuş gözlerinin içine bakarak, ''Buraya geldiği ilk gün, o fark etmese de dışarıdan onu izledim. Uzunca bir süre ağladı, üstelik kendi kendine konuşup duruyordu. Geceleri uykusunda sayıkladığını fark ettim, psikolojik bir travma geçiriyor olmalı.''
''Öyleyse neden bir şeyler yapmıyorsunuz?'' diye sordu Yixing buna karşılık, ''Bir katil olabilir ama yine de bir kalbe sahip. Bizim gibi bir insan.''
Youngmin kıkırdadı. ''Sen varsın Yixing. Chanyeol'ü iyileştirebileceğini düşünüyorduk.''
Genç olan kafasını eğip rahatsız bir şekilde nefesini verdi ve gözlerini yerdeki bir noktaya sabitledi.
''Ama benimle konuşmuyor.''
''Sana gereken tüm bilgileri verdim,'' diye mırıldandı Youngmin çocuk başını kaldırıp ona baktığında, ''Git ve onunla konuşmaya çalış, başaracağını biliyorum.''
*
Ertesi Gün
Yixing, önceki gün bay Youngmin'in söylediği şeylerden güç almıştı ve evde de kendini yeteri kadar hazırlamıştı ancak ertesi gün Chanyeol'la konuşmak için hücreye geldiğinde, her şeyi unutuvermişti. Dev, her zamanki gibi yatağında yatıyordu ancak bu sefer farklılıklar vardı; bileklerinde kelepçeler yoktu ve gözleri Yixing'e değil, tavana sabitlenmişti.
Gamzeli olan derin bir nefes aldı, ona yardım etmek istiyordu. Ve her şeyi unutmasına rağmen, bunu başaracaktı.
''Merhaba Chanyeol,'' diye mırıldandı yumuşak bir sesle, bir de gülümsedi.
Ancak dev kafasını çevirip ona bakma hareketinde bulunmamıştı bile. Tek yaptığı tavana bakmaktı, Yixing buradayken huzursuz hissediyordu.
''B-Ben,'' dedi Yixing titrediğini hissederek, oturduğu sandalye altında hareket ediyordu sanki, ''Ben dün bay Youngmin'le konuştum. Hani şu hapishane müdürü, belki biliyorsundur.'' Onunla konuşmak için bilerek diyalog girişimleri yapıyordu ama ne yazık ki Chanyeol onu umursamıyordu.
''...''
Yixing derin bir nefes aldı ve yılmadan konuşmaya devam etti, ''Bana senin hakkında bir şeyler anlattı, ondan anlatmasını ben istedim. Çünkü bu şekilde olursa, seni daha çok anlayabilirim diye düşündüm.''
Çinli olan, az sonra gerçekleşecek şeyi hiç beklemiyordu aslında, umduğu, Chanyeol'ün her zamanki gibi susması ve onun yüzünü incelemesiydi. Ama bu sefer çok farklı bir şey yaptı.
Ona cevap verdi.
''Anlayamazsın,'' diye fısıldadığında, Yixing sandalyeden yere düşeceğini hissetti. Ona cevap vermişti ve bu onu çok fazla heyecanlandırmıştı ancak buna rağmen tepkisini korudu ve konuşmaya devam etti.
''Biliyorum ama yin-''
''Benim hakkımda bir şeyler mi öğrenmek istiyorsun?'' diye sordu Chanyeol gözlerini tavandan ayırmadan.
Yixing yutkundu. ''Evet.''
Dev kafasını çevirip ona dikkatli bir şekilde baktığında, diğeri korktuğunu hissetti. Onu ziyaret etmeye başladığından beri görmediği şeydi bu, çok fazla ürkütücüydü. Vücudundaki tüm tüyler, baştan aşağı doğru kalkmıştı.
Chanyeol ona gülümsüyordu. Ama çok tuhaf bir gülümsemeydi bu.
''Öyleyse bana bir kutu kola getir, bay Yixing,'' dedi uzun olan, ''Ve bende sana her şeyi anlatayım.''
*
Y/N: Merhaba! Bombshell'e özel bölüm yazmak istedim, bu sefer son olayları Chanyeol tarafından anlatacağım. İki bölüm olacak, umarım beğenirsiniz-ben beğenmedim- teşekkürler! ^^