MAHPERİ (Mafya Serisi: 1)

By bottomxx

299K 9.9K 2K

Mahperi Kurtoğlu & Azer Miroğlu "Sevme beni. Senin sevmelerine kalmadım ben." Öfkeyle baktığım hareleri gitti... More

Prolog
ALINTI
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
Sühan~Cesur
18. Bölüm
Arya~Ferhat
Gelecekten Kesit
Sühan/Cesur Duyuru
19. Bölüm

4. Bölüm

15.1K 514 243
By bottomxx

Satır arası yorum yapar mısınız 🖤

4. Bölüm: Harabe Ruhlar

"İnan bana, çoğu insanın ruhu bedeninden önce çürür."
.
.
.
.
Aklım enkaz, ruhum harabe.
Göğüsüm sıkışıyor nefes alamıyorum. Sığamıyorum dört duvar aralarına.

Deliriyorum sanırım. Ya da kendimle yüzleşmeye çalışıyorum. Ama tek başıma başaramıyorum.

Aldığım sıcak bir duş sonrası haki rengi dantelli iç çamaşırı takımımı giyinip spor siyah şortumu, siyah yarım atletimi ve üstüne siyah kapşonlu ceketimi alıp evden ağır hareketlerle çıktım.

Sallana sallana yürürken telefonum çaldı. Kimin aradığı umrumda değildi doğrusu. Bu yüzden duymamazlıktan gelip sahile doğru ağır adımlarla devam ettim.

İçimde beni boğan bir sıkıntı vardı. Ailevi sorunlar bir yana dursun sürekli Azer'i de düşünüyordum. Bu adamdan korkmalıydım ki korkuyordumda. Adam ben tehlikeyim diye bas bas bağırıyordu resmen.

Eğer aklımın sürekli meşgul olduğu konular olmasa..ah lanet telefon.

Bilinmeyen numara.
Allah Allah. Azer'i de engellememiştim ama.

"Alo?"

B;Mahperi, ben Biricik.

Kaşlarım çatılmıştı çünkü telefon numaramın bu kadar kolay elde edilebilirliği beni sinir ediyordu.

"Bir sorun mu var?"

B; Evet, var. Sorun Sühan. Ona ulaşamıyorum telefonunun sinyaline bile ulaşamıyorum.

"Ben ne yapabilirim Biricik?"

Sesim biraz sitemliydi. Sonuçta avukat olan dolayısıyla eli ayağı uzun olan oydu.

B; O adam sana yenge dedi. Yani, belki sen tanıyorsundur o yüzden seni aradım.

"Hayır tanımıyo..bir dakika kapat telefonu arayacağım ben seni."

Cevabını beklemeden telefonu kapatıp Azer'i aradım aynı zamanda da sahile giden büyük çarşıya varmış kalabalık arasında tenha bir yer arıyordum.

"Mahperi'm iyi misin? Ne oldu?"

Gözlerimi devirmemeliyim. Devirmemeliyim.

"Sana bir şey sormak için aradım."

Tenha bir yer bulamayınca bir mağaza camına sırtımı yaslamıştım.

"Dinliyorum."

Azer'in sesi oldukça ciddiydi ve beni ciddiye alıyor oluşu tatmin ediciydi.

"Cesur senin arkadaşınmış ya..?"

Soru sorar gibi söylemiş cevap beklemiştim ama yanıt gelmeyince devam ettim.

"..dün Sühanla beraber gitti arkadaşı Biricikte dünden beri haber alamıyormuş bende bir seni arayayım dedim."

"Ne yapmamı istiyorsun güzelim?"

Dişlediğim dudaklarımı serbest bıraktım. İlk defa ciddi bir şekilde sohbet ediyor oluşumuzun gerginliği vardı üstümde.

"Cesur'un numarasını verir misin?"

Sesli bir şekilde gülmüş derin bir nefes vermişti.

"Sühan iyi merak etmeyin. Biraz Cesurla yalnız kalıp konuşmaları gerekiyor."

"Cesur'un numarasını ver dedim."

Sesim normalinden yüksek çıkmıştı.

"Bağırma Mahperi."

Azer'in sesi ise tıslar gibi uyarı doluydu. Hah sanki bir şey yapabilecek anca adamlarını üstüme salsın.

"Senden nefret ediyorum gerizekalı sakın bir daha beni arama."

Telefonu kapatıp çantamın içine bıraktım. Sinirden kuduruyordum resmen aptal herif.

Merak ediyordum bu adamı. O benim her şeyimi biliyor hatta her gün görebiliyordu ama ben neye benzediğini kaç yaşında olduğunu ne iş yaptığını hiç bir şeyi bilmiyordum.

Bu durum gün geçtikçe canımı sıkıyordu. Ve aklıma bir anda güzel küçük bir oyun geldi. Onu yeteri kadar kızdırabilirsem eğer karşıma çıkar diye düşünüyordum.

Tehlikeli durumlarda koruyucu meleğim gibi beliriveriyordu. O zaman, şimdi başıma bir şeyler gelse gelir miydi, çıkar mıydı karşıma? Ya gelmezse. O gün uçurumdan atladığımda gelmemişti. 

Peki, denemekten zarar gelir miydi, sanmam. Telefonumu cebime koyup etrafıma bakındım. Çok kalabalıktı. Bir sürü yabancı suret arasından tanıdık birilerini görmek o kadar makbule geçerdi ki. Ah, benim burada tanıdığım kimse yoktu ki.

Etrafımı incelemeye devam ederek yürümeye başladım. Sahile gitmek için sağa saptığımda alkollü mekanların olduğu sokak karşıladı beni. Hiç tereddütsüz önüme ilk gelenin içine girdim. 

Mekanı hızla inceleyip işime yarayabilecek birilerini bulmayı amaçlamıştım. Ancak istediğim burada değildi. Yüzüm hayal kırıklığıyla asılmıştı. Mekanı terkedip bir diğerine ilerledim.

Umarım Gökhan beni takip ediyorsundur.  Yoksa boşuna uğraşmış olacağım.

Girdiğim bir diğer mekanın kapı eşiğinde durmuş incelerken birkaç kişinin bakışları da bana dönmüştü. Ve evet. Kırmızı deri bir koltuk üstünde tek başına oturuyordu. 

Hayal kırıklığıyla asılan suratım memnuniyetle sırıtır bir hal almıştı. Adımlarımı kırmızı koltukta ki yakışıklı, siyah gömlekli adama yönlendirdim. Sarışın bir adamdı. Eğer sarışınları beğeniyorsanız bu adam hayallerinizi süsleyebilirdi.

Yanına yaklaştığımı farketmiş olacak ki bakışları beni buldu. Hiç tanımadığı ve kendisine deli gibi sırıtarak yönelen kadına kaşlarını çatmış bakıyordu. Yanına izin almadan oturdum.

"Buyur?" Ah ne kaba bir adam. "Eğlenceyi sever misin?" Çatılı kaşları normal bir hal aldı. Dudağının kenarı yukarıya kıvrıldı. " Nasıl bir eğlence olduğuna bağlı." Bacaklarımda fazla oyalanarak boydan boya süzdü. 

Bir elimi göğsüne yasladım, birazda vücuduna yakınlaştım. "Aklında ki eğlenceden." Hoş bir kıkırtı çıktı dolgun dudaklarından. Başını iki defa aşağı yukarı salladı. "Severim." Sesi boğuklaşmıştı, sanırım benden etkilenmiş.

Gözlerimi kısıp başımı hafif sağa yatırdım. "Peki ya tehlike?" Sağa kıvrılmış dudağı yavaşça aşağıya düştü. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Onu daha çok severim."  Dudakları kulağıma sürttü daha sonra geriye çekilip sırtını koltuğa yasladı. Bu hareketiyle göğüsünde duran elim düştü.

İşte o sıra mekanın kapısında telefonla konuşan Gökhan'ı gördüm. Azer'le konuşup direktif alıyor olmalıydı. Hiç tereddütsüz kafasını koltuğun üstüne yaslamış tavana bakan adamın gömleğinin yakalarından tutarak bana bakmasını sağladım. "O zaman eğlen benimle."

Dudaklarını dudaklarımla örttüm. Alt dudağını iki dudağımla kıstırıp emerken büyük elleri belimi sarmalayıp beni kendisine yakınlaştırdı. Dudaklarını benden kurtarıp iki dudağının arasına benim alt dudağımı esir aldı. Ateşle oynuyorsun Mahperi. Dudaklarını uzaklaştırp gözlerime baktı. Koyu mavi gözleri yüzümü hızla inceleyip dudaklarımda durdu. Islak dudaklarımı yaladı. Lanet olsun bu his bu kadar mükemmel olmamalıydı. 

"İsmin ne senin?" Zoraki bir gülümseme. "Ne yapacaksın ismimi ? Nüfuna mı alacaksın?" Her konuşmamızda nefeslerimiz birbirine karışıyordu.

Tekrar dudaklarına kapanmak üzere başımı uzattığımda karşımdaki adam iktirilmişti. Gökhan tarafından. Ve elinde sarışın adamın başına dayanmış bir silah. Peşin sıra mekandan çığlık sesleri yükselmişti. Garsonlar müşterileri mekandan dışarı çıkartırken içeriye iki takım elbiseli adam daha girdi.

Azer mi gödermişti bu adamları ? Beni ona götürmeleri için mi?

"Yenge dışarıya çık." Adama baktım. Sinirlenmişti. Çok sinirlenmişti. Gerilen yüzünde ki elmacık kemikleri iyice belirgin bir hal almıştı. Masmavi gözleri çakmak çakmak olmuştu. "Gökhan sen kimin alnına silah dayadığının farkında mısın?"

Ne ? Bu adam Gökhan'ı tanıyor muydu? "Yanlış adamın kadınını öptün Çakıcı." Gökhan'ın sert sesi beni bir miktar ürkütmüştü. Elinde o ölüm makinesi olmasa belki ürkmezdim. Az önce mekana girmiş olan iki adamdan birisi önümde durdu.

"Yenge sana çık dedim." Gökhan gerçekten sinir bozucu olabiliyordu. Azer'i çağırmalıydı. Bu zebellah gibi başımda dikilen iki dallamayı değil.

Çakıcı denen adam bana döndü. Eğer gözleri bir silah olsaydı bakışlarıyla bana tek bir mermi atar ve işimi bitirirdi. Ama sanmıyorum ki o deli manyak adam buna izin versin.

"Yenge!" Omuzlarımı silkip oflayarak ayağa kalktım. Uyku vaktin geldi yatağa git denilen küçük bir çocuğun çaresizliğinden vardı üstümde. Giderken aklıma gelenle omuzumdan o 'Çakıcı' denen adama baktım, o da bana bakıyordu. Sert bakışları ona dönmemle yumuşamış içten bir gülümsemeye bırakmıştı. 

"Özür dilerim." Gözlerini yumdu bir süre sonra açtı. Sorun yok diyordu sanırım. Dudaklarını kıpırdatarak 'git' dedi. Kafamla onu onaylayıp mekandan çıkarken o iki dev yarması adam peşimden geliyordu.

Kapıya çıktığımızda on beş dakika kadar önce tıklım tıklım olan sokak boşalmış, tenha bir yer halini almıştı. Önümde ki siyah arabanın kapısını açılınca hevesle dev yarmasına döndüm. "Azer'e mi gidiyoruz?" 

"Hayır yenge. Abim seni eve bırakmamızı söyledi." Sinirle homurdandım. Eve asla gitmeyecektim.

Atik bir hareketle sırtımı döndüm. Koştum. Hiç koşmadığım kadar koştum. Ciğerlerim bana durmam için yalvarana kadar koştum. Sadece ruh hastasını görmek istiyordum. O beni aylardır görebiliyordu, takip ettirebiliyordu buna hakkı vardı. Ama benim yoktu. Hah! Manyak herif.

Sonunda sürekli birilerine çarparak koştuğum kalabalıktan çıkmış boş sokaklarından birine girip soluklanmak adına durmuştum. Arkamı dönüp baktığımda görünürde kimse yoktu. Telefonumdan gelen bildirim sesiyle ister istemez elim cebime gitti.

Gönderen: Deli Adam

Eve git Mahperi'm.

Aldığım mesajla küçük bir çığlık attım. Nasıl oluyorduda bu adam her hareketimi biliyordu ? Boş sokağı baştan sona gözlerimle taradım.

Yoktu. Kimse yoktu bu sokakta. Nerden izliyordu beni ?

Beni duyabileceğini düşünerek bağırdım.

"Ya karşıma çık ya da beni rahat bırak manyak adam"

Elimde ki telefonum tekrar titredi.

Gönderen: Deli Adam

Eve gitmeni söyledim Mahperi.

Hırsla ayağımı yere vurdum. O beni görüyordu ama ben onu göremiyordum. Kollarımı birbirine dolayarak boş sokaktan çıkıp oldukça kalabalık meydana geldim.

Evimin ters istikametine doğru yürürken etrafımı da kontrol etmeyi ihmal etmiyordum. Her adımımdan haberi vardı. Yanılmıştım. Karşıma çıkacağını düşünmüş yanılmıştım.

Evimden oldukça uzaktaki sahile geldiğimde derin derin nefes almaya çalıştım. Korktuğum kadar merak ediyordum bu adamı. Ama çıkmıyordu karşıma. Ne zaman karşıma çıkacaksın diye mesaj atmıştım bir kaç kez. 'Zamanı gelince.' Olmuştu cevabı. Tanımadığım bu adam tüm hayatımı kontrolü altına çoktan almıştı.

"Hanım kızım bakar mısın bi?"

Gelen sese döndüm. Karşımda yaşlı, kır saçlı elinde bir sürü balonlar olan telaşlı bir amca vardı. Sinirle kasılan yüzüm gevşedi, gülümsedim.

"Buyur amca?"

"Evine git hanım kızım."

Gülümsemem yüzümde donmuş kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkmıştı.

"Ne?"

"Git kızım. Evine git,lütfen."

Yanımdan hızlı adımlarla ayrılan yaşlı amcanın arkasından bakakaldım. Etrafımı tekrar kontrol ettiğimde her şey normal gözüküyordu.

Henüz kırılmayan inadımla tedirgin adımlarımı sahil boyunca devam ettirdim.

Kolumu sarmalayan ellerle kafam yana döndü. Elinde pamuk şeker olan küçük bir kız çocuğuydu.

"Evine gitmelisin abla."

Cevabımı beklemeden koşturarak yanımdan ayrıldı küçük kız. Bu kadarı fazlaydı sanırım. Korkumdan küçük dilimi yutacak kıvama gelmiştim.

Bu sefer adımlarım trafiğin hızla aktığı caddeye yöneldi. Karşıdan karşıya geçmek için yayalara yanacak olan yeşil ışığı beklerken önümde bir taksi durdu. Şoför tarafinın camı açıldı. Otuzlu yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir abi kafasını bana çevirdi.

"Arabaya bin yenge eve götüreyim seni."

Kocaman olan gözlerim korkuyla titredi. İnsanlarla dolu olan kaldırımda evime doğru koşturmaya başladım. Kalbim ağzımda atıyordu. İnsanlara çarpa çarpa koşarken gözlerimden bir kaç damla göz yaşı çeneme yol aldı.

Önüme çıkan bir ara sokağa hızla dönüp sırtımı duvara yasladım. Ellerimle dizlerimi tutup soluklanmaya çalıştım. Aldığım derin nefesler ciğerlerime yetmiyor gibiydi.

Polis arabasının sesiyle kafamı yerden kaldırdım. Araba önümde durdu. Araba penceresinden bana bakan polis bir nebzede olsada içimi rahatlattı. Sonuçta polis beni her şeyden korurdu.

"Iyi misiniz hanımefendi?"

Cevap vermedim bomboş polis memuruna baktım.

"Gelin sizi evinize bırakalım."

Ne dizlerimde yürüyecek derman kalmıştı ne de bu kadar heyecana daha fazla direnecek kalbim. Cevap vermeden arka koltuğa oturdum. Evimi polis memurlarına tarif ettikten sonra kafamı cama yaslayıp gözlerimi yumdum.

10 Dakika kadar sonra polisin sesiyle dumura uğrayan gözlerimle dikiz aynasından bana bakan polise baktım.

"Geldik yenge."

Siktir. Koca bir siktir.

Hızlı hareketlerle arabadan inip evime attım kendimi. Nasıl bir adamdı bu? Onlar gerçek polis miydi? Bugün ne kadar korkulması gereken bir adam olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı bana. 

Bu kadar korkarken neden onu görmek için çabalıyordum. Çünkü kaçınılmaz son geciktikçe karnımdaki yumru büyüyordu. Korkum artıyordu. Uyurken bile izleniyor oluşumun hissiyatı beni bitiriyordu.

Balkonuma çıkıp üzerimde ki ceketimi sertçe yere fırlattım. Dirseklerimi balkon demirine yaslayıp başımı avuçlarım arasına yasladım. Düşünemiyordum. Daha doğrusu aklım almıyordu. Telefonumun melodisini işitmemle mutfak masasına bıraktığım telefon için içeriye girdim.

Tahmin edin bakalım kim arıyordu?

Azer.

"Ne?" 

"Ne? Öyle mi? Kızım sen aptal mısın?" Attığı kahkahanın sinirle atılmış olduğu o kadar belliydi ki parmağımı ısırmaktan başka bir şey yapamadım. Konuşamadım bile. Oysa ben hiç bir lafın altında kalmadım, kalmazdım.

"Ne sandın gerizekalı ? Başka bir adamı öptüğün için bir anda karşına çıkacağımı mı? Aptal! Ben seni korumak için senden uzak dururken senin yaptığına bak. O adama ne oldu biliyor musun? Öldü. Onu sen öldürdün Mahperi. Senin şımarıklığın yüzünden öldü. Ben sana bir şeyin zamanı var diyorsam zamanı vardır. Şimdi kapat şu telefonu otur ben bir adamın ölümüne nasıl sebep oldum diye düşün."

Sözüne tezat yüzüme kapanan telefonu yavaş hareketlerle kulağımdan uzaklaştırdım. Sanırım yanlış bir şeyler yapmıştım. Ancak bu kadar kolay adam harcamasıda onun sıkıntısıydı. Beni bağlamazdı, bağlamamalıydı. Ah lanet olsun.

Belki de yalan söylüyordu. Öldürmemişti. Ne yani. Gökhan ben çıktıktan sonra o adamı öldürdü mü? Silah sesi duyulmamıştı ama. Belki de duymaya fırsatım olmadı. Sanırım abilerimi arama vakti gelmişti.

Telefonumdan Ferhat abimin numarasını bulup, aradım.

"Alo?"

"Abi? Nasılsın?"

"İyi değilim Mahperi araman iyi oldu. Bende seni aramayı düşünüyordum."

"Bir sorun mu var?"

"Evet. Bir sorun var. Sorunumuz var...Mahperi, babam evleniyor."

"Ne?..Kim, kimle?"

"Yılıdız'la."

"Abi bana annemin arkadaşı Yıldız deme lütfen."

"Ta kendisi."

Şaka mıydı bu? Yıldız abla bunu nasıl yapabilirdi. Annemin arkadaşıydı o. Annemin hiç tanımadığı o şehire geldiğinde konuşup, dertleşebildiği tek insandı. Gerçekten kalleşliğin böylesi. Sinirle yumduğum gözlerimi sol gözümden akan yaşla bir açtım.

"Daha sonra konuşalım mı abi ?"

"Olur, mutlaka ara beni. Konuşmamız gerek. Mahperi inan bana ben, Seydi ve Pamir de bu evliliğe karşıyız."

"Tamam. Kapatıyorum şimdi. Konuşuruz."

Telefonu kapatıp masanın üstüne bıraktım. Dolapların kapaklarını hızla açıp kapatıyor bir ağrı kesici bulmaya çalışıyordum. Sonunda bulduğum hapla sandalyeye çöküp sürahiden bir bardak su doldurdum.

Migrenim tutmuştu. Şu an kafamı duvara çarptırarak patlatmak istiyordum. Telefonumu alıp odama girdim. Panjurları indirerek dışarıdan giren gün ışığını engelledim. Böylelikle odam karanlık olmuştu. Üzerimdeki şortu ve yarım atleti çıkartıp sadece külotumla yatağıma girdim.

Ah lanet Azer'i yine görememiştim. Benim yüzümden bir adam ölmüştü. Yani galiba, belki de bana yalan söylüyordu. Ve babam evleniyordu. Hem de Yıldız ablayla. Lan annem o kadını kardeşi yerine koydu be. 

Anneme bu bir ihanet değil miydi? Başka kadın mı kalmamıştı memlekette? O kadını öldürmek istiyordum. Babamıda. Azer'e söylesem benim için halleder miydi acaba?

Çakıcı. Off. Allahım nolur bana yalan söylemiş olsun nolur. O kadar çok derdim vardı ki hangisine üzülsem, düşünsem karar veremiyordum.

"Hay böyle hayatın içine edeyim ben."

.

.

.

.

Bölüm sonu.

Yeni bölümü beğendiniz mi ?

Oy ve yorumlarını bekliyorumm.

Continue Reading

You'll Also Like

İNCİ By misa

ChickLit

2.9M 132K 59
Polis Bey Ahmet Emir'cim: Nasıl görmedim seni İnci: İşinin başında olduğundan görmemiş olabilirsin İnci: Vurmuşsun adama ters kelepçeyi İnci: Kaşları...
744K 33.4K 51
Hiç beklemediği bir anda baba olan Bora Bey ve hiç beklemediği bir anda iş sahibi olan Sevgili Bakıcı Yasemin.. ** Gözlerimi ağlama sesiyle açtım. G...
4.8M 292K 69
"Bade Karahanlı." Duyduğum tok sesle eş zamanlı olarak derin bir nefes aldım, ağır hareketlerle sesin geldiği yöne döndüm. Kapıyı yavaşça kapattı, gö...
4.8M 353K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...