tyranny ㄨ yoonmin ✓

By kooklody

364K 21.6K 50.5K

Park Jimin okulda Min Yoongi tarafından zorbalık görüyordu. Başlangıç: 01.11.2020 Bitiş: 21.06.2021 #myg -1 #... More

1.
.2
3.
.4
5.
.6
7.
.8
9.
.10
.12
13.
.14
15.
.16
17.
.18
19.
.20
21.
.22
23.
.24
25. Final

11.

14.1K 912 1.9K
By kooklody

“Yy-oongi bb-ben özür dilerim. Bilerek vurmadım sana.”

Yoongi sinirle burnundaki kanı durdurmaya çalışırken ben onu sakinleştirmeye çalışıyordum fakat iyice mahvediyor onu daha fazla sinirlendiriyordum. Evet isteyerek vurmamıştım. Ona sevdiğimi söylediğimde dalga geçtiğini düşündüm ve hala da düşünüyordum.

Elimi Yoongi'nin omuzuna koyduğum da o hızla itti elini omuzundan. Kendisine dokunmamı izin vermiyordu.

Yutkundum ve elim ile Yoongi'nin sıkı bileklerini kavradığımda acıtmamak için hafif gevşettim. Onu kendime çevirdim ve bu sefer Yoongi sinirle boğazıma yapışmıştı.

“Biliyor musun? İlk defa bir burslu bana karşı koyuyor.” dedi dudaklarını kulaklarıma yaklaştırarak. Boğazımdaki elleri çözmeye çalıştığımda lanet olası gözlerim sulanmaya başlamıştı.

Sonunda elini boğazımdan çektiğinde yere eğilip rahat nefes alıp vermeye başladım. Korkudan mı? Heyecandan mı? Bilmiyorum ama kalbim delice çarpıyordu.

“Yoongi? Lanet olsun ona ne yaptın?”

Kafamı kaldırdım ve yerdeki dalların tıkırtıları ile buraya koşarak gelen Jungkook'a bakındım.

Ah sonunda biri beni kurtarmaya gelmişti.

“Ne işin var senin burada?” dedi Yoongi Jungkook'un üzerine doğru yürürken.

Jungkook kaşlarını çattı ve Yoongi'nin omuzundan tutarak onu önünden itti. “Onu öldürecektin seni aptal!”

Jungkook yanıma gelip elini koluma koyup kaldırmaya çalıştığında “haline bak Yoongi? Kuzen olduğumuza utanıyorum artık.”

Yoongi kaşlarını çattı ve yanımıza doğru geldi. Sinirden gözleri kısılmış ve iki elini yumruk yapmıştı. Ah Jungkook ile kavga edecekti.

“Eğer bizim okula gelmeseydin utanmak zorunda kalmayacaktın öyle değil mi Jungkook?”

Jungkook kolumu bırakıp Yoongi'nin yanına doğru ilerleyerek elini onun omuzuna koydu. Dudaklarını aralayıp  elini saçlarının arasından geçirdi. “Bu okula senin için gelmediğimi en az sende iyi biliyorsun.”

Yoongi Jungkook'un kolunu yakalayıp kıvırdığında Jungkook acı içinde gözlerini sıktı. “Haddini bilmezsen ben bildiririm.”

Jungkook kahkaha attığında alayla konuşmaya başladı “haydi bildirsene Yoongi!”

Yoongi Jungkook'un kolunu bırakıp onun yakasını sert bir şekilde kavradı. “Seni öldürürüm anlıyor musun?”

Hızlı bir şekilde yanlarına giderek ikisinin arasına girmeye çalıştım fakat Yoongi o kadar sinirlenmişti ki beni elinin tersi ile fırlatmıştı yere.

“Yoongi biliyor musun? Annen en doğru seçimi yapmış.” dedi Jungkook sırıtarak.

Yoongi gözlerini kocaman açtığında aniden Jungkook'un yakasından tutup onu yere fırlattı. Jungkook'un kafası taşa hızla çarptığında taşın üzerinden sıcak kan akmaya başlamıştı. Yoongi sinirden deliye dönmüş ve gözyaşları yüzünü ıslatmıştı “sen ve ailen umarım ölürsünüz. Pisliksiniz.”

Yerde bir ceset gibi yatan Jungkook'a şaşkın ve korkulu gözlerle baktım. Her yerim tir tir titriyordu.

“Ne yaptın sen?” diye bağırdım Yoongi'e fakat onun hiç umurunda değildi.

Yere eğilip Jungkook'un yüzüne vurmaya çalıştım. Umarım ölmemiştir çünkü kafası çok büyük bir darbe almıştı.

Kafamı hırsla kaldırıp dolan gözlerim ile canavar gibi dolaşan bu bedene baktım. “Sen insanlara zarar vermeden duramıyor musun? Görmüyor musun o ölecek!”

Yoongi elini saçlarının arasından geçirdi ve dişlerin arasından tısladı “umarım cehenneme gider.”

Kafamı eğip tekrar Jungkook'u uyandırmaya çalıştım. Ellerimi hissetmiyordum ve ona sert mi yavaş mı vurduğumu bilmiyordum.

Yoongi hızla kolumdan tutup beni oturduğum yerden kaldırmaya çalıştı. Ben Jungkook'u sıkıca tutuyordum.

“Onun yanından kalk.”

Beni sürükleyerek Jungkook'tan uzaklaştırmıştı.

“Sen acımasızın teksin” dedim ağlayaran bir ses tonuyla. Ama o hala ondan uzaklaştırmaya devam ediyordu.

Beni hızla yere fırlatıp yanıma eğildi. Sinirli ve öfkeli gözlerim ile onun uslanmaz yüzüne bakıyorum. “Onu kurtarırsan ya da birine dersen herkese beni sevdiğini söylerim.”

Lanet olsun beni yine tehdit ediyordu. Gözlerimi sıkıca yumdum. Artık gerçekten katlanmaz hala gelmişti. O böyle acımasız olmaya devam ettikçe ondan nefret etmeye başlamıştım. Ben böyle acımasız birini sevemezdim.

Umurumda değil kime dersen de!” ayağa kalkıp onu ittim ve hızla Jungkook'un yanına koştum. Jungkook'u kaldırmaya çalıştım ve o sıra Yoongi kahkaha atmaya başladı. Yavaş adımlarla arkasına bakmadan yürüyordu. “Aşkını herkese söylemekten büyük bir zevk alacağım emin ol.”

Yoongi gözden uzaklaştığında burunumdaki acı ile gözyaşlarıma boğulmuş ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Artık onun eziyetlerine ve öfkesine dayanamıyordum. Ondan gerçekten sıkılmıştım.

Gözyaşlarımı kolum ile sildiğimde Jungkook'u sırtıma attım ve bacaklarından tutarak yürümeye başladım. Nereye gittiğimi yada kampın nerede olduğunu bilmiyordum. Bir an önce Jungkook fazla kan kaybetmeden onu yetiştirmek gerekiyordu. Namjoon burada olsa idi ilk yardımı yapar ve Jungkook iyileşirdi.

Bu düşüncelerim yüzünden gözyaşlarım durmak bilmiyordu. Adımlarımı hızlandırmaya devam ediyordum ama bu ağaç dallarından arasından zor ilerliyordum. Yerdeki dikenler bacağıma batarak kanatıyordu. Kampa geldiğime çok pişmandım. Benim yüzümden Jungkook zarar görmüştü.

Acaba Jungkook ile Yoongi'nin arasında ne gibi kötü olay geçmişti? Yoongi Jungkook'a 'sen ve ailen umarım ölürsünüz.' derken ne demek istemişti? Onların arasında büyük bir musabetsizlik geçtiğine artık emindim.

Jungkook git gide ağırlaşırken nerede olduğumun en ufak fikrim dahi yoktu.

Dakikalardır yürüyordum ama hala kamp yerini bulamamıştım. Evet kesinlikle kaybolmuştum. Ne yapacaktım peki? Yoongi bizi bırakıp gitmişti ve ondan da bu beklenirdi.

Olduğum yerde durdum ve etrafımda dönmeye başladım. Derin nefes alıp veriyordum. Jungkook'u yetiştiremeceğim için çok endişeliydim ve eğer o ölür ise asla kendimi affedemezdim.

Önüme düşen saçlarım yüzünden önümü zor görüyor ve sürekli takılıyordum. Lanet olası dikenler bedenime batmaya devam ediyordu.

Derin bir nefes aldım ve hafif duraksadım. Adımlarım geri atarken insan seslerin nereden geldiğini merakla dinlemeye başladım.

Kahkaha sesleri kulaklarımı kanatırken sonunda kampın yerini bulmuştum. Rahat bir nefes aldım ve kocaman bir şekilde gülümsedim. Jungkook'u kurtaracaktım.

Hızlı bir şekilde sesleri takip etmek için yürüdüm. Yürüdükçe sesler bana daha yakın geliyordu. Büyük ağaçların arasından geçtiğimde çalılıkların etrafından dolandım ve az aşağıda bizim sınıfı gördüm. Herkes kahkaha ile gülüyordular. Bizim varlığımızdan hiç haberdar değillerdi. Onlar zengin zübbenin tekiydiler. Onlardan merhamet beklemiyordum.

Gergin nefesimi geri dışarı verdim ağır adımlarla kampa doğru yürümeye başladım. Jungkook'u artık daha fazla taşıyamayacaktım.

Tüm gözler bana çevrildiğinde herkes bana bakarak kahkaha atıp ve kulaklarına birşeyler fısıldamaya başlamışlardı. Rehberi aradı gözlerim ama o yoktu.

“Lütfen yardım edin.” Jungkook'u kucağımdan indirdim. Kafasındaki kan yüzünden boynu ve omuzu hep kan içinde kalmıştı.

Herkes başıma toplanmış fakat Jungkook'u hiç umursamayıp beni konuşuyorlardı.

“Ben tahmin etmiştim zaten.”

“Burslu biri okul müdürünün oğlunu sevmesi kadar ezik birşey yok!”

Ve bir başka kişi ise “sana zorbalık yapıyor ve sen onu seviyorsun aptal şey!”

Ah evet Yoongi herkese söylemişti. Birgün bu olacaktı fakat bu çok erkendi. Gözyaşlarım yüzümden süzülürken burnumu çektim ve Jungkook'un yüzüne hafif vurdum. “Uyan Jungkook!”

Biri beni hızla ittiğinde kolumun üzerine düştüm. Taehyung Jungkook'u kaldırmaya uğraşırken bende ona yardım ederek diğer koluna girmiştim.

“Nereye götürüyoruz? Rehber nerede?”

Taehyung bana cevap vermedi ve biraz ilerideki çadırın önünde durduk.

Taehyung beni hızla ittiğinde Jungkook'tan uzaklaştırdı. “Sen git!”

“Ama...” demeye kalmadan rehber çadırdan çıktı ve Jungkook'u içeri almıştı.

Ah sonunda yetişmiştim fakat ne kadar sürede yetiştirdiğimi bilmiyordum. Belki yaşamıyor olabilirdi. O aptal Yoongi kuzenini resmen öldürmeye kalkışmıştı.

Boynumda hissettiğim nefes ile irkildim ve hızla arkama dönmüştüm. Yoongi dişini dudağına bastırmış ve bana sırıtarak bakıyordu.

“Jungkook'un kahramanı mı olmak istiyorsun?”

O üzerime yaklaştığında geri adımlar atarken buna daha fazla izin vermedi ve belimden tutarak kendine çekti.

“Herkes aşkını biliyor Jimin! Peki şimdi ne yapacaksın?”

Derin bir nefes aldım ve kafamı iki yana salladım. Kısık bir sesle “artık sakalanacak birşey kalmadı. Herkes bilsin istiyorum.”

Yoongi kaşlarını çattı ve önüme düşen saçlarımı arkaya doğru itti. Kafamı eğip ona bakmamaya çalışırken eli yavaş bir şekilde çenemi kavrayıp yukarı doğru kaldırdı. “Bu kadar cesaretli olman ilgimi çekti açıkçası.”

Kıkırdadım ve kafamı iki yana salladım. Yüzüme mucip bir gülümseme bıraktım “ilgini çekmek çok zor Min Yoongi!”

Taehyung aniden çadırın içinden çıktığında Yoongi beni hızla iterek boğazını temizledi. Taehyung bir süre gözlerimi üzerimde gezdirdi “biraz ileride çadır var. Orada sen ve Jungkook kalacaksınız.”

Kafamı iki yana sallayarak heyecanla karşısına dikildim. “O iyi mi?”

Taehyung bıkkınlıkla kafasını salladı ve yanımdan hızla uzaklaşmıştı.

Aradan saatler geçmiş ve karanlık çökmüştü gökyüzünde. Ben hala bir köşeye oturmuş Jungkook'un iyileşmesini bekliyordum. Sınıftakiler ateş yakıp etrafında toplanırken gülüp eğleniyorlardı. Rehber de onlara katılmıştı.

Ellerimi bacaklarımın arasına koyup ısıtmaya çalışken Yoongi'nin karanlık bedeni aniden önümde belirmişti. Ellerini cebine atmış bana boş gözlerle bakarken kafamı iki yana salladım. “Ne var?”

Dudaklarını kıvırdı ve sakin bir sesle konuştu. “Onu beklemeye devam edecek misin?”

Sinirle ayağa kalktım ve tam karşısında dikildim. “Senin yüzünden o ölecekti. Jungkook senin kuzenin ama umurunda değil.”

Yoongi dişlerini birbirine bastırdı ve dilini yanağına gezdirdi. “Sana bir dakika veriyorum. Onu beklemeyi bırakıp bizim yanımıza gelmen için.”

Kafamı iki yana salladım ve eski yerime tekrar oturdum. “Burda kalmak istiyorum.”

Yoongi tüm gücüyle ayağa kaldırdı ve belimden tutup beni kaldırarak sırtına atmıştı. Gözlerim kocaman olmuş, ellerimi yumruk yaparak Yoongi'nin omuzuna ve sırtına vuruyordum. “Beni hemen aşağı indir Yoongi!”

Yoongi herhangi bir çadırın önünde durmuş ve çadırın fermuarını indirerek aniden beni içeri fırlamıştı. Yoongi de içeri girdi ve fermuarı içeriden yukarı çekmişti.

Kıçımı geriye attım ve ondan uzaklaşmaya çalıştım. Yoongi üzerime doğru gelirken elimi uzaklaşması için kaldırdım. “Yoongi uzak dur benden.”

“Beni gerçekten seviyor musun?” dedi kısık sesle üzerime yaklaşırken.

Onu üzerimde bulurken elim ile omuzuna bastırırıp tüm gücümle itmeye çalıştım. Bana sırıtarak bakıyordu ve benim kalbim hızla çarpıyordu. “Öp beni!” dedi alaylı bir ifadeyle.

Yutkundum ve kafamı iki yana salladım. Yoongi parmakları ile yanağıma bastırırken dişlerinin arasından tısladı “öp beni Jimin.”

Gözlerimi sıkıca yumdum ve derin bir iç çektim. Ellerimi Yoongi'nin yüzüne koyup hızla kendi yüzüme yaklaştırıp dudaklarımı dudaklarının üzerine koydum. Artık benim için hiçbir şey umrumda değildi.

Dudaklarım büyük bir şevkle hareket ediyor ve her zerresini hissediyordum. Yoongi ağzını araladığında dilimi hareket ettirip küçük bir gezintiye çıktım. Yoongi dişlerini dudaklarıma geçirirken bu acı üzerine bedenimi sıkarken hafif inlemiştim.

Yoongi doyamadığım dudaklarını dudaklarımın üzerinden çekti ve dudaklarını boynuma yapıştırdı. İçimde hissettiğim kıpırtılar beni heyecanlandırırken Yoongi'nin dudakları aynı bölgede dolanıp duruyordu.

Artık herşey benim elimdeydi. Onu seviyordum herşeyi ile. Yoongi dudaklarını boynumdan çekip yavaş bir şekilde üzerimdeki hırkayı çıkarmaya çalışırken onun kolundan tutup durdurmuştum. Ah bana ne oluyordu böyle. Ondan nefret etmem gerekirken daha fazla bağlanıyordum. Belki bunu o istiyordu ama kendime sahip çıkmam gerekiyordu.

Yoongi derin bir nefes aldı ve üzerimden hızla kalktı. Si*tir sen bana ne yapıyorsun böyle?”

Yoongi kızaran yüzünü saklamaya çalışırken çadırın fermuarını hızla açıp dışarı çıkmıştı.

Ah hayır o utanınca çok tatlı oluyordu.

Üzerimi düzelttiğimde ayağa kalkıp çadırdan çıkmıştım. Parmaklarım dudaklarımın üzerinde geziyor ve daha yeni yaşadığım olayı gözümde tekrar canlandırıyordum.

Jungkook'un bulunduğu çadıra yürürken bana seslenen ses ile arkama döndüm. Bu Jungkook'tu.

Jungkook diğerlerin yanına ateşin karşısında oturuyordu. Hızlı adımlarla yanına doğru yürüdüm. Ah o iyi gözüküyordu.

Yanına gelerek oturtum ve sarıldım sıkıca. Jungkook kıkırdadı ve öksürüyor gibi yaparak o da bana sarıldı. “Ah tamam merak etme iyiyim.”

Gülümsedim ve ondan ayrıldım. Gayret iyi görünüyordu. Kafasında sargı bezi ve alnında bir yara bandı vardı. Onun için gerçekten endişelenmiştim.

Rehber dikkatini kendisine çekmek için ellerini çırptı ve kamp hakkında herşeyi anlamaya başlamıştı.

O anlatmaya devam ederken Jungkook hızla çenemden tutup yüzüme baktı. Gözleri dudaklarıma ve boynuma kayarken şaşkın gözlerle yüzüme baktı “bu izler ne? Sanki biri seni öpmeye felan çalışmış.”

Yutkundum ve elini çenemden çekerek önüme döndüm. Ah öptüğü yere hep iz bırakmıştı. Saten Yoongi hayatıma iz bırakmayı çok seviyordu ama bu sefer bedenime iz bırakmaya başlamıştı.

“Biliyorum bu izlerin nereden geldiğini.” dedi Jungkook sıkkın bir ifadeyle.

“Efendim?” dedim anlamayan bir tavırla.

“Gerçekten Jimin rol yapmakta berbatsın.”

Vücudum ile Jungkook'a döndüm “lütfen kimseye söyleme.”

Jungkook kıkırdadı ve elini bacağıma koyup hafif vurdu “maalesef herkes Yoongi'yi sevdiğini biliyor.”

Jungkook merakla biraz daha bana yaklaştı “onun gibi piç birisini nasıl sevdin?”

Omuzlarını silktiğimde kafamı Yoongi'e çevirdim. Ah o da gözlerini bizden ayırmadan seyrediyordu.

“Saatlerdir gözleri senin üzerinde. Eğer o birini severse gerçekten onu öldüresiye canını acıtır.”

Jungkook kafasını sallayarak benden uzaklaştı ve bu sayede ben uzun bir düşüncelere dalmıştım.

Bu gece çok eğlenceli geçiyordu ve hayatım boyunca ilk defa eğlenmiş olabilirdim. Komik hareketler, oyunlar, korkunç hikayeler felan derken herkesin uykusu gelmişti.

Ama Taehyung sürekli korkunç hikayeler anlatarak buradaki herkesi korkutmaya çalışıyordu ve bunda bayağı başarılıydı.

“Bu ormanda oduncu en sonunda tek kalan bu çocuğu...” diye devam eden Taehyung arkadan gelen tıkırtı sesleri ile anlatmayı kesip etrafa göz atmıştı. Herkesten çok o korkuyordu. Anlatan oydu ve korkanda.

Bunun üzerine biri çığlık attığında herkes ayaklanmış ve korkuyla etraflarına bakıyorlardı. Ben onların korkusuyla beraber sıkıca Jungkook'a sarılmıştım. Jungkook aslında Taehyung'un her anlattığı şeye gülüyordu ve hiçte korkmuyordu. Yoongi ise boş gözlerle etrafına bakıyordu. Onun gibi olmak istiyordum. Bu çok zordu ve en önemlisi onun gibi olmak çor zordu.

Yoongi ayağa kalktı sinirle herkese bağırmaya başladı. “Onun anlattıkları yalan. Şimdi herkes çadırlarına gitsin uyusun.”

Herkes Yoongi'yi dinleyip çadırlarına yürürken Jungkook ayağa kalkıp benimde kalkmam için yardım etti. Ölü gibiydim ve adım atacak halim yoktu.

Jungkook ile aynı çadırda kalmak gerçektende eğlenceli ve keyifli olacaktı.

Çadıra yürürken Yoongi ile Taehyung önümüzü kesti ve ellerini ceplerine attı.

Jungkook uykulu bir sesle “ne istiyorsunuz?”

Yoongi sırıttı ve aniden kolumdan tutup beni Jungkook'tan ayırdı. “Jimin benimle aynı çadırda kalacak. Taehyung ile sen kalacaksın.” dedi Jungkook'a.

Jungkook itiraz edecekken Taehyung çoktan onun kolundan tutarak çadıra sürüklüyordu.

Kolumu ondan kurtardım ve vücudumu ona doğru çevirdim. “Beni kıskanmayı kes artık.”

Yoongi alayla yüzüme baktı ve parmağını yüzümde gezdirdi “seni kıskandığımı mı düşünüyorsun?”

Kafamı bir aşağı bir yukarı sallayarak onayladım. Evet kıskanmasa böyle birşey yapmazdı. Zorbalık yaptığı biriyle neden aynı çadırda kalmak istesin ki?

“Evet itiraf ediyorum. Seni deli gibi kıskanıyorum.” Yoongi dudaklarının birbirine bastırdı.

Çadırda doğru yürüdüğümüzde içeri girip Yoongi fermuarı sonuna kadar çekmişti.

Çok uykulu gözküyordu. Çantasından çıkardığı kıyafetleri görmem ile göz bebeklerimi büyüttüm. Lanet olsun ben çantamı ormanın içinde kaybetmiştim. Nerdeyse herşeyim onun içindeydi.

Yutkundum ve bir köşeye geçerek bacaklarımı kendime çektim. Bu gece kesinlikle berbat olacaktı.

Yoongi aniden üzerindekilerini çıkarmaya başladığında gözlerimi hızla yere eğdim. Ona bakmamak için arkama dönerken pantolonun kemer sesini işittim. “İstersen bakabilirsin.” dedi Yoongi gülerek.

Kafamı bacağıma koydum ve onun giyinmesini bekledim. Ah bilerek yavaş hareket ediyordu.

Dönebilirsin arkanı.”

Ona güvenmediğim için gözlerimi yumarak arkama dönmüştüm. Yoongi gerçekten üzerini giyinmiş, çantasından çıkardığı yastık ve battaniyeyi yere koyuyordu.

“Senin çantan nerde?”

Derin bir iç çektim ve dudaklarımı araladım. “Senin yüzünden kayboldu.”

Yoongi birşey demeden kafasını yastığa attı ve battaniyeyi kafasına kadar çekti. Bana şimdi bulaşmadığı için şanslıydım. O kadar uykuluydu ki benimle uğraşacak gücü yoktu.

“Hey yanıma gel!”

Kaşlarımı çatmam ile kafasını yastıktan kaldırıp yüzüme baktı. “Gel diyorum.” diye bağırdığında olduğum yerden sıçradım ve emekleyerek yanına doğru geldim.

Yoongi battaniyeyi üzerinden itti ve kolumdan tutup beni hızla yanına yatırmıştı. Yastık küçük olduğu için yüzümüz birbirine değdi değecekti. Resmen ölü gibi nefes almayı unutmuştum. Yoongi ile nefeslerimiz birbirine vururken Yoongi battaniyeyi üzerimize çekti ve elini belime koydu. Bir süre afalladım ve yutkunarak gözlerimi kapadım. Ben şimdi bu şekilde nasıl uyacaktım? O bana dokunurken bu çok zordu.

“Seni deli gibi kıskanıyorum.” dedi kısık ve yorgun sesiyle.

Ah o ciddi miydi? Sanırım ölmek üzereydim. Bu sabah bir cesedim çıkabilirdi bu çadırdan.

O uyudu ben izledim. İlk defa onu yakından inceleme fırsatı bulmuştum. Şimdi ona aşık olmak istediğimi çok iyi anlıyordum.

Bölümü hızlı yazdığım için pek iyi olmadı gibi. Üzgünüm elimden gelen bu :((   

İyi okumalar ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

266K 36.7K 22
bu kadarı nefretin, aşktır
68K 5.3K 20
dövüşürken morarttığı yerleri sevişirken öpücüklere boğanlara, -mia☆
27.5K 2.3K 11
Dünyaca ünlü müzik grubunun iki üyesinin 'gizlice' yaşadıkları aşklarının başlangıcı nasıl mı? • Namjin/ Taekook/ Yoonseok
168K 18.7K 40
değişiyorsun, dayanamıyorum