VATAN KALBİM (DÜZENLENİYOR)

By zehraamelikeee

399K 11.4K 5.9K

❝Gördüğü kâbuslar aslında yaşadığı, yaşayacağı her şeyin habercisiydi.❞ NOT: BU HİKÂYEDE AZINLIKTA OLSA DA Şİ... More

SONUN BAŞLANGICI: ❝3254❞
Ⅰ. ❝DAĞ ÇAĞIRIR ADAMINI❞
Ⅱ. ❝ŞANLI YUVA❞
Ⅳ. ❝GEÇMİŞİN ACISI❞
Ⅴ. ❝KANLI ÇİÇEKLER❞
VI. ❝SAKLI KALANIN İÇİNDEKİ GİZ❞
VII. ❝YARIM KALAN AİLE❞
VIII. ❝SEFASI SÜRÜLEMEYEN CEFA❞
IX. ❝KURTUN AÇİNASI❞
X. ❝GERİDE KALAN❞
🖤♣️ - Özel Bölüm - 🖤♣️
XI. BÖLÜM ❝BİR FOTOĞRAF KARESİ VE HATIRALAR❞
Ⅻ. ❝DAVETSİZ MİSAFİR❞
XIII. ❝ÂNIN BÜYÜSÜ❞

Ⅲ. ❝İLK GÖREVİN İZLERİ❞

15.9K 950 596
By zehraamelikeee

Bölüme geçmeden önce ufak bir uyarı✨

❝Lütfen kitabımda başka kitap ve kitap karakterlerinden bahsetmeyin. Ben kitabımda başka kitap karakterleriyle ilgili yorumlar görmekten rahatsız oluyorum.

Lütfen başka kitaplarda da benim kitap karakterlerimden bahsetmeyin. Hepimiz burada bir şeyler yazıyoruz. Hiçbir yazarın benim yüzümden hevesinin kırılmasını istemem.❞

Belki bunu aranızda yapan yok ama son zamanlarda olan olaylar sebebiyle bu uyarıyı yapmayı boynumun borcu biliyor ve üzerime düşeni yapıyorum. Bu uyarıyı her bölüm başında göreceğimiz için bu uyarı biraz kabak tadı verebilir, bu yüzden de rahatsız ettiğim için kusura bakmayın💜💜

3. BÖLÜM: ❝İLK GÖREVİN İZLERİ❞

25.03.22

Yaşatmak için atılan ilk adımlar nice ölümleri getirirdi. Bazen kazanmak için savaşmak ve ölmek gerekirdi.

Kurt Timi harekât merkezine gitmek için sert adımlarla ilerlemeye başladı. Kaşları çatık, omuzları dik ilerlerken atılan sert bir o kadar da özgüvenli adımlar gelen göreve adım adım yaklaşırken akıllarda görevin ne olduğu vardı.

Kurt Timi harekât merkezinin önüne geldiğinde beklemeden içeri girdi. Her biri esas duruşa geçtiğinde Songül Albay'ın bakışları Kurt Timi'ne döndü. Sonunda Kurt, eksiksiz yuvasındaydı. "Oturun." dedi Songül Albay derin bir nefes bıraktığında. Songül'ün dudakları arasından çıkan tek kelime Kurt'u harekete geçirdi. Kurt Timi birkaç adımda masadaki boş olan sandalyeleri doldurduğunda Songül Albay'ın bakışları karşısındaki ekrandaydı. Bir soluk bıraktı.

"Albıs kod adlı Mehmet Tatar. Kırmızı listede arananların arasında başı çekiyor." Bakışlarını tim üyelerine çevirdi. "Gideceğiniz yer uzak değil, sınırımıza yakın fakat bir o kadar da bize uzak. Bize uzak oluşunun sebebi, dış devletlerin de bölgede bulunması. Tespit ettiğimiz üzere bugün bir toz ve silah alışverişi gerçekleştirilecek. Fakat saat kaçta bu alışverişi gerçekleştireceği bilgisine ulaşamadık."

Songül ayağa kalktığında bakışlarını tim üyelerinde dolaştırdı. "Sizden istediğimiz, Albıs ve beraberinde alıcıyı sağ ele geçirmeniz. Detaylı bilgiler önünüzdeki dosyada mevcut." Bir soluk bıraktı Songül. "Gerekli izinler alındı. Yarım saat sonra helikopter sizi pistten alacak. Sizi sınıra bıraktıktan sonra, alışverişin gerçekleştiği yere gidebilmeniz için dört saatlik mesafeyi yürümeniz gerekiyor. Gidip hazırlanın."

Gürültüyle ayağa kalktı Kurt Timi üyeleri. Her birinin omuzları dik, kaşları çatık, her biri göreve hazırdı. "Emredersiniz komutanım."

Son kez bakışlarını tim üyelerinde dolaştırdı Songül. "Hata, yara kabul etmiyorum. Kurt, her zaman olduğu gibi kendine yakışanı yapsın. Çıkabilirsiniz."

Kurt Timi üyeleri harekât merkezinden çıktığında sert adımlarla hangara gitmek için ilerlemeye başladı. Hangara geldiklerinde tim üyeleri görev için hazırlanmaya başladı.

Tomris dolabının başına geçtiğinde time yeni gelmemiş gibi hazırlanmaya başladı. Keskin nişancı tüfeğinin bulunduğu silahlığın yanındaki koyu asker yeşili demir dolabını açıp teçhizat çantasını eline aldı. Hızlıca teçhizat çantasını hazırladı. Birkaç yedek şarjörü çantasına atıp çantasını kapattı. Hucüm yeleğini giydi. At kuyruğu yaptığı siyah uzun saçlarını çözmeden ensesinde sıkı bir topuz yaptı. Yüzüne siyah maskesini taktı. Başına balistik kaskını geçirip kaskının siyah kayışını bağladı. Eline keskin nişancı tüfeğini alıp ayarını yaptı. Teçhizat çantasını sırtına aldığında bakışları tim üyelerinde dolandı. Tim üyeleri tam teçhizat hazırdı.

Sert bir soluk bıraktı Alparslan. Keskin bakışlarını tim üyelerinde dolaştırdı. "Emir dinlememek, emir tekrar ettirtmek yok! Bir delilik istemiyorum. Kılınıza zarar gelsin istemiyorum. Anlaşıldı mı?"

Kurt'un gür sesi doldu hangara. "Emredersiniz komutanım!"

Tim üyeleri hangardan çıktığında sert adımlarla kendilerini bekleyen helikoptere doğru adımladı. Helikoptere bindiklerinde Tomris kapı tarafından sağdaki boş olan yere oturdu. Keskin nişancı tüfeğini bacağının arasına, teçhizat çantasını da kucağına aldı. Başını arkaya aldı. Karşısında Alparslan abisi, Alparslan'ın yanında Alperen ve Turan oturuyordu. Yanında da Kürşad, Kemal ve Atilla vardı.

Alperen karşısındaki kadını izliyordu öylece. Karşısındaki kadının bakışları yerdeydi. Ne hissediyordu bilmiyordu. Aklında sadece görev vardı. Birden bakışlarını kendisine çevirdi Tomris. Yüzüne taktığı siyah maskesi koyu lacivert gözlerini ortaya çıkarmıştı. Ama gözleri kan çanağına dönmüş, yorgundu. Uykusunu pek alamamış gibiydi. Kendisine ne var, der gibi bakıyordu.

Tomris inatla çekmedi bakışlarını Alperen'den. Karşısındaki, abisinin yanındaki adam kendisini izliyordu çatık kaşlarla. Kaşlarını daha da çattı. Neden bu adam kendisine bakıyordu? Abisinin sesini işitti. "Kız Çocuğu." Bakışlarını Alparslan'a çevirdi Tomris. "Emredin komutanım." Alparslan'ın bakışları Tomris'in yüzünde dolanırken bir soluk bıraktı. "Gözlerin kanlanmış, uykunu alamadın mı? Yoksa yine uyumadın mı?"

Tomris kaşının ortasını kaşıdı. "Yol yordu sanırım abi. Pek uykumu alamadım."

"Gidene kadar uyu, tabi bu gürültüde uyuyabilirsen."

Helikopterin gürültülü sesi Alparslan'ın sesini bastırıyordu. "Gözlerini kapat en azından." dedi Alparslan. "Timin keskin nişancısısın. Arazide bir sorun istemiyorum." Tomris'in alayla kıvrıldı dudağının kenarı. "Unutmuşsunuz Binbaşı'm." dedi alayla kıkırdarken. "Neyi?" dedi Alparslan merakla. Tomris oturduğu yerde öne doğru eğildi. "Benim nasıl bir keskin nişancı olduğumu." Kıkırdadı Alparslan. "Unutmadım, unutmadım da yorgun görünüyorsun. Sadece bir sorun çıkmasını istemiyorum. Biliyorsun beni." Bir soluk bıraktı Alparslan. "Hadi sen kapat gözlerini, dinlendir. Unutma abiler kardeşleri için hep en iyisini ister. Şu anda da en iyisi bu senin için."

Kabullendi Tomris. Gözlerini kapattı. Uyuyamasa da gözlerini dinlendirecekti.

Bir soluk bıraktı Tomris. Bakışları önünde durduğu odanın içindeydi. Bir elinde silahı, yüzünde siyah maskesi vardı. Üstünde siyah bir tişört ve ceket altında da yine siyah bir pantolon vardı. Bakışları karanlık odada dolandı. Kimse yoktu. Neredeydi, bilmiyordu. Bakışları etrafta dolaştı. Ormanlık bir alandaydı. Kapkaranlıktı. Gece çökmüştü. Bir ürperti hissetti ensesinde. Üşüdüğünü hissetti. Bakışları önüne döndüğünde bir soluk bıraktı. Artık içeri girmeliydi. Burası tek odalı, dört duvar arasında kalmış bir beton yığınıydı. Ne bir pencere vardı ne de başka bir şey. Sadece önünde durduğu tahta kapıdan başka hiçbir şey yoktu.

Daha fazla duramadı. İçeri girdiğinde öksürdü birkaç defa. Yüzü buruştu. İçerde küfle birlikte ağır bir koku vardı. Tozdan gözleri yaşardı. Gözlerini birkaç defa kırpıştırdı. Midesi bulandı. Boşta kalan eli dudaklarının üzerine gitti. Çok ağır bir koku vardı. Ölü mü ölmüştü burada? Burası ceset kokuyordu.

İçeriye doğru birkaç adım attı. Bakışları odanın içinde, dikkatli bir şekilde odayı inceliyordu. Odanın sarıya çalan kremi rengindeki duvarlar kara is olmuştu. Karşı duvarın önünde tahtadan yapılmış gitar kutusu vardı. Gördüğü o gitar kutusuna doğru ilerledi. Bakışları hâlâ duvardaydı.

Kaşları çatıldı gördüğü şeyle. Duvara doğru ilerledi. Doğru görmüştü değil mi? Duvardaki kırmızı iz kan izi miydi? Duvarın önünde durduğunda gördüklerine inanamadı. Gözleri irice açıldı. Duvarda kırmızı renkle yazılmış yazılar vardı. Kan mıydı bunlar? Sol elinin işaret parmağını duvardaki kırmızı ize bastırdı. Doğru tahmin etmişti. Kandı bu. Ama kimin kanıydı?

Bir adım geri adım attı. Duvardaki yazılarda gezindi bakışları.

"707, 202, 303, 404, 505, 606, 666."

Bakışları en köşedeki yazıda takılı kaldı.

"Sen istisnasın."

"Sıradakini sen seç."

"Canın mı yoksa?" Yazının devamı yoktu.

Sert bir soluk bıraktı Tomris. Ne demekti bunlar? Neredeydi? Kim yazmıştı bunları?

Bakışları gitar kutusuna kaydı. Midesinin bulanmasına sebeb olan kötü koku buradan geliyordu. Burada her ne varsa kötü kokunun kaynağı buradaydı.

Bir hışımla açtı gitar kutusunu. Gördükleriyle kalakaldı. Mide bulantısı arttı. Gözleri irice açıldı. Korkudan ayaklarının bağı çözüldü. Elleri buz gibi oldu. Bir adım geri attı. Birkaç defa gözlerini kırpıştırdı. Burada bir ceset vardı. Bu ceset bir kadın cesediydi. Başı gövdesinden ayrılmış kadın cesedinin gövdesinden ayrılan parçası neredeydi, merak ediyordu. Tanıyor muydu bu kadını? Sanmıyordu.

Bakışlarını etrafta dolaştırdı. Neredeydi kopan parça? Bulmalıydı. Bakışları diğer köşedeki siyah yığına kaydı. Ne vardı orada? Siyah yığının önünde geldiğinde sertçe çekti siyah yığını. Burada gördüğü daha vahşiceydi. Kadın cesedinin başı buradaydı. Siyah uzun saçları kandan yapış yapış olmuş, ıslanmıştı. Bu kadın ya on sekizindeydi ya da yirmili yaşlarının başlarındaydı. Buradan çıkmak için geri adım atmaya başladı. Elindeki silahını daha sıkı kavradı. Buradan çıkmalıydı.

Kapıya ulaştığında kapanan kapıyla irkildi. Kilit sesi doldu kulağına. Birisi onu, buraya kilitlemişti. "Hayır, hayır, olamaz." Kapının yanına geldiğinde kapıya vurmaya başladı. "Aç şu kapıyı. Aç dedim sana!"

Daha şiddetli vurmaya başladı kapıya. "Aç kapıyı! Bırakma beni burada!"

Kulağına abisinin boğuk sesi doldu. "Kız Çocuğu uyan." Anlayamadı önce Alparslan'ın ne söylediğini. "Abi, neredesin? Aç kapıyı!"

"Kız Çocuğu uyan!" diyerek sarstı Tomris'i Alparslan. Tomris kabus görüyordu.

"Abi kurtar beni! Bırakma beni burada!"

"Abi, bırakma beni! Aç kapıyı!"

Tomris aniden yerinde sıçradığında tim üyeleri Tomris'e korkuyla bakıyordu. Bir soluk bıraktı Tomris. Kuruyan alt dudağını diliyle ıslattı. Boğazı ağrıyordu. Yüzündeki maskesini indirip yüzünü sıvazladı sinirle. Yorgun bir soluk bıraktı. Sadece kâbustu. Sürekli gördüğü kâbuslardan biriydi sadece. Kaşlarının üzerini ovaladı. Helikopterdeydi, güvendeydi.

"Komutanım." dedi Kemal endişeyle. "İyi misiniz?" Bakışlarını Kemal'e çevirdi Tomris. "İyiyim." Bakışlarını tim üyelerinde dolaştırdı. "Endişelenmeyin, kâbustu sadece." Atilla elindeki şişenin kapağını açıp şişeyi Tomris'e uzattı. "İçin, korktunuz." Tomris şişeyi aldığında Turan'ın sesi doldu kulağına. "Emin misiniz iyi olduğunuza? Eliniz titriyor."

Yutkundu Tomris. Bakışlarını Turan'a çevirdi. "İyiyim. Kâbus gördüğüm için korktum sadece. Elimin titremesi geçer birazdan." Şişeden birkaç yudum aldığında şişeyi Atilla'ya uzattı. Atilla şişeyi alıp kapağını kapattığında Tomris bakışlarını Alparslan'a çevirdi. Alparslan kaşlarını çatmış Tomris'e endişeyle bakıyordu. "Bakma bana öyle abi. Gerçekten iyiyim."

"Kız Çocuğu." dedi Alparslan, bir soluk bıraktı. "Abi, iyiyim da. Sadece kâbustu." Sinirle yüzünü sıvazladı Alparslan. Tomris'in omzuna bir tane vurdu. "Kendine gel Üsteğmen'im." Bakışlarını tim üyelerinde dolaştırdı. "İniyoruz."

Helikopter buluşma noktasına iniş yapmıştı çoktan. Helikopterin pilotları, Kurt Timi üyelerinin helikopterden inmesini bekliyordu. Kurt Timi üyeleri sırayla helikopterden indiğinde Tomris bir soluk bıraktı. Kendine gelmeliydi. Derin bir nefes aldı. İyiydi. Helikopterden indiğinde bakışları parçalı bulutlu gökyüzüne kaydı. Derin bir nefes çekti ciğerlerine. Serin hava iyi gelmişti. Soğuk bir nebze de olsa kendine iyi gelmişti.

Sırtında teçhizat çantası, elinde silahıyla sert adımlarla time yetişti. Yüzüne maskesini çekti. Timin yanına geldiğinde tim üyeleriyle yürümeye başladı.

Sert bir soluk bıraktı Alparslan. Alışverişin gerçekleştiği yere gelmek üzereydiler. Keskin bakışları her türlü tehlikeye karşı etrafta olsa da aklının bir köşesinde Tomris vardı. Tomris'in iyi olup olmadığını kontrol etmek için ara sıra Tomris'i inceliyordu. Şu anlık bir sorun yoktu. Kız kardeşinin de söylediği gibi sadece kâbustu. Ama içi içini kemiriyordu. Tomris'in ilk defa böyle olduğunu görüyordu. Tomris ne görmüştü rüyasında da böyle kötü olmuştu? Merak ediyordu. "Kız Çocuğu." dedi bakışlarını arazide dolaştırırken. Sesi durgundu. Tomris'in puslu sesi doldu kulağına. "Emredin komutanım."

"Ne gördün rüyanda?" Bir soluk bıraktı Tomris. Duraksadı. Gördükleri geldi aklına. Kötüydü. Hatırlamak bile istemiyordu. "Sadece kâbustu. Öyle büyütülecek bir şey yok." dedi geçiştirir gibi. Gördüğü kâbusu hatırlamak istemiyordu. Kâbusu midesinin bulanmasına sebeb oluyordu. "Seni ilk defa böyle gördüm."

Tomris'in kaşları çatıldı istemsiz. Daha önce yakasını bırakmayan kâbuslarını hatırladı. İlk defa kâbus görmüyordu. Üç yıl boyunca gördüğü kâbusların haddi hesabı yoktu. Her gece aynı kâbusu görüyor, uyandığında da terden sırılsıklam olmuş bir hâlde uyanıyordu. Ne kâbusu bırakmıştı yakasını ne de zihnindeki şehit olan silah arkadaşlarının sesi. Her gece aynı kâbusu görse de bazen kâbusuna kız kardeşi gibi bildiği Suna giriyor, bazı geceler Suna'nın yardım isteyen acı çığlığıyla uyanıyordu. Bu döngü hep böyle gidiyordu; ne şehit olan silah arkadaşlarının sesi ne de Suna'nın yardım isteyen acı çığlığı kayboluyordu zihninde.

Bir zaman sonra sırf kâbus görmemek, uyumamak, için kendine iş çıkarmaya başlamış ve günde bir saatlik uykuyla idare etmeye çalışmaya başlamıştı. Başarmıştı da. Artık kâbus görmüyordu. Uyumuyordu. Ama alışmıştı uykusuz yaşamaya. Yeterince uyumadığı için kan çanağı gözlerle dolaşmaya, sürekli baş ağrısı çekmeye alışmıştı.

Ama helikopterde gördüğü kâbus bir farklıydı. Gördüğü kâbuslar gibi değildi. Gördüğü kadını tanımıyordu. Duvarda kan izleriyle yazılan yazılar zihnine kazınmıştı, artık o yazıları unutması mümkün değildi. Bir soluk bıraktı. "İlk değildi." dedi. Sesi bir ıslık gibi çıkmıştı.

Sessizleşti Alparslan. Kendine kızdı içten içe. Üç yıl boyunca ayrı kalmıştı kardeşinden. Kız kardeşinin yanında olamamıştı. İlk değildi, demişti kız kardeşi. Demek ki daha beterlerini defalarca kez görmüştü. Ah kız kardeşinin yanında olabilseydi... Her gördüğü kâbusta yanında olurdu, büyük bir kayıp vermişti kız kardeşi. Kız kardeşinin acısını omuzlarına yük edinirdi.

Hâlbuki ikisi de bilmiyordu; farklı şehirlerde, farklı mekanlarda olsalar da aynı acıyla yandıklarını.

Alışverişin olacağı yere geldiklerinde tim üyelerinin bakışları alışverişin gerçekleşeceği binadaydı. Binanın yüz metre ilerisine mevzilenmiş, binayı izliyordu her biri. Turan'ın sesi doldurdu telsizleri. "Elliye yakın adam saydım komutanım."

Tomris dürbünüyle etrafı inceliyordu. Binanın etrafındaki ona yakın nöbetçi ellerindeki keleşlerle binanın çevresinde dolanıyordu. Binanın yakınında, park edilmiş beş pikap, altı jep tipi arazi aracı vardı. Binanın bahçesindeki adamlar sürekli bina içine giriyor çıkıyordu. Tomris'in sesi duyuldu telsizden. "Ona yakın nöbetçi saydım."

Akabinde Kürşad konuştu. "İçerisi görünmüyor. Kapısı kapalı. İçeride kaç kişiler bilmiyoruz." Turan'ın robotik sesi duyuldu. "Kalabalık gelmişler."

Sert bir soluk bıraktı Alparslan. Albıs'ı nasıl alacağını düşünüyordu. Bu görevde zorlanacak gibi görünüyordu. Tomris tekrar konuştu. "Albıs gözükmüyor ortalıklarda."

Atilla'nın durgun bir o kadar da sabırsız sesi ulaştı kulaklara. "İşte avımız çıkıyor." Bakışları Albıs'ın çıktığı yerdeydi. Albıs'ın çıktığı kapıya çevirdi bakışlarını Tomris. Albıs işte oradaydı. Binadan çıkmış binanın bahçesindeki birkaç teröriste el hareketiyle bir şeyler söylemişti. Alperen sert bir soluk bıraktı. "Ne zaman başlayacağız komutanım?" Gürültülü bir nefes bıraktı Alparslan. "Daha değil, alıcı daha gelmedi. Bekleyeceğiz."

"Emredersiniz." Tim üyelerinin sesleri bir ıslık gibi çıkarken sert bir soluk bıraktı Alparslan. Bu zorlu görevin de üstesinden gelecekti. İnanıyordu.

Zaman geçmek bilmese de su gibi geçiyordu. Soğuk Kurt'un içine keskin bir bıçak gibi işlerken kararan hava işleri zorlaştırıyordu. Tim üyelerinin soğuktan içi titrerken tim üyeleri alıcının ne zaman geleceğini merak ediyordu.

Sinirle bir küfür savurdu Turan. "Haysiyetini.." dedi. Son anda Tomris aklına geldiğinde yarım bıraktı cümlesini. Tomris'in kulağına Turan'ın sesi ulaştığında belli belirsiz gülümsedi. "Üşüdün mü Turan?" dedi. Dürbünüyle etrafı inceliyordu. "Yok, komutanım, üşümedim. Sadece satıcının ne zaman geleceğini merak ediyorum. Beklemek çok sıkıcı." Alperen'in sesi doldu kulaklara. Bakışları etraftaydı. "Soğuk ve karanlıkta beklemek daha sıkıcı değil mi teğmenim?"

Atilla atıldı lafa. "Yani, soğuk ve karanlık neyse de beklemek sıkıyor insanı komutanım." Güldü Kemal. "Değil mi lan? Kan lazım bize, vahşet lazım, kaos lazım, böyle bol ateşli savaş alanı lazım."

Bir soluk bıraktı Kürşad. Yine çenesi açılmıştı Kurt'un. "Yine başladınız gevezeliğe. Okeye dördüncü de arıyor musunuz bari? Sohbet koyu da. Bir çayınız eksik elinizde." Gözlerini kapattı Turan. Abisi işte onu demeyecekti. "Onu deme işte, deme." dedi gözlerini açtığında. "Bilmiyorsun sanki Kemal'i. Çaya düşkün herif, söz konusu çay olunca nevri dönüyor." Tomris timi sessizce dinliyordu.

"Ne?" dedi Kemal. "Biri çay mı dedi? Of şöyle sıcak sıcak olsaydı ne içerdim be. İçim ısınırdı." Kıkırtılar doldu kulaklara. "Al işte." dedi Turan, ben sana söylemedim mi der gibi. "Çay dedin, çay aklına geldi." Diklendi Kemal. "Ne alakası var komutanım? Üşüyorum sadece, hem fena mı olurdu çayımız olsaydı, içimiz ısınırdı." Bir soluk bıraktı Atilla. "Görevdeyiz de şimdi, içemiyorsun da."

"Alo." dedi Kemal ben ne diyorum der gibi. "G*tüm dondu burada, siz hala goy goy peşindesiniz."

"Öhöm!" dedi Alparslan. "Konuştuklarınıza dikkat edin. Ağzınız iyice bozulmuş hatırlatın yuvaya döndüğümüzde eğitime alayım sizi."

"Hatırlatmayın lan." dedi Turan fısıltıyla. Ama çok geçti. Tim üyeleri duymuştu onu. Aldırmadı buna. Devam etti. "Alparslan Binbaşı'nın eğitimi fena oluyor, üç gün ayağa kalkamıyorum."

"Turan." dedi Alparslan dişlerinin arasından. "Kaşınıyorsun haberin olsun."

Konuşulanları umursamadı Tomris. "Soğuk iyidir. Soğuk insanı kendine getirir. Rahata alıştırmaz." dedi Kemal'e ithafen. "Ama fazla soğuk da kötüdür komutanım. Öldürür." dedi Kemal düşüncelere dalarken. Bir soluk bıraktı. "Çay... Çay iyidir ya. Sıcak tutar."

"Eh." dedi Tomris. "Madem övdün o kadar çayını, elimin lezzeti de var dedin, yuvaya döndüğümüzde bir çayını içeriz artık. Ama semaverde isterim ona göre." Güldü Kürşad. Kendini tutamadı. "Çok doğru yere parmak bastınız komutanım, Kemal bize semaverde çay yapsın." Sırıttı Atilla. "Yapsın, yapsın. İçeriz yahu." Turan tutamadı kendini. "Ben çayı demli içerim üstçavuşum ona göre." dedi nispet yapar gibi.

"Ne?" dedi Kemal. Yutkundu. Tomris komutanı tarafından pusuya düşürülmüştü. "Siz de mi be komutanım?" dedi, öyle olsun der gibi. Kıkırdadı Tomris. Bakışları önündeki araziye kaydığında gülüşü takılı kaldı yüzünde. Kaşlarını çattı. Jep tipinde bir arazi aracı ardında altı pikapla binanın önündeki yolu takip ediyordu. Öndeki araç binanın önünde durduğunda beraberinde altı pikaplı araç da durdu. "Geldiler." Sesi keskin bir bıçak konuşmaları bölerken tim üyeleri silkelendi. Şimdi av vaktiydi.

Alparslan telsizinden tek tek emirlerini sıraladı. "Tomris sen kalıyorsun. Gözümüz kulağımız olacaksın. Destek gelirse haber vereceksin. Beyler gece görüş dürbünlerinizi açın. Biraz ortalığı tozu dumana katacağız. Sızarak gireceğiz. Kürşad, Kemal ve Atilla'yı al, arka çıkış kapısını tutacaksın. Sinek bile uçurmayacaksın." Kaşlarını çattı Kürşad. "Emredesiniz komutanım." Sert bir soluk bıraktı. "Alperen, Turan, siz ikiniz de benimle geliyorsunuz. Susturucularınızı takın. Kapıdaki hiçbir nöbetçi geldiğimizi dâhi anlamayacak." Tim üyelerinin aynı anda dudakları arasından aynı cümle bir ıslık gibi çıktı. "Emredersiniz komutanım."

Tomris kendine göre bir yer bulduğunda mevzilenip üzerine pançoyu attı. Keskin nişancı tüfeğinin dürbününden binayı ve binanın çevresini izlemeye başladı. Her ihtimale karşı tetikteydi. Tim üyeleri sessizce içeri giriyor, kapıdaki nöbetçileri sessizce öldürüyordu. Turan kasaturasını çıkardı, çömelerek ilerlemeye başladı. Arkadan sessizce yaklaştı önündeki adama. Doğrulmasıyla adamı kollarının arasına alıp elindeki kasaturayla boğazlaması bir dakikasını bile almadı. Adamı aracın yanına yuvarladığında Alperen diğer adamı susturucu takılı silahıyla öldürdü.

Alparslan elinde silahıyla nöbetçileri indirerek önden ilerlerken Alperen, Alparslan'ın yanında teröristleri tek tek indiriyordu. Telsizden Kürşad'ın sesi doldu. "Burası temiz. Beklemedeyiz."

Alparslan binanın kapısının önüne geldiğinde kapının sağına mevzi aldı. Alperen çömelip Alparslan'ın tam karşısına geçerken Turan Alperen'in arkasındaydı. Bir soluk bırakıp kapıyı yokladı Alparslan. İçerden sesler geliyordu. İki kişi yüksek sesle konuşmasa da bulundukları ortam sessiz olduğu için içerideki iki kişinin sesleri duyulabiliyordu.

Bakışlarını Alperen'e çevirdi Alparslan. Kaşlarını çattı. Ufak bir baş işareti yaptı. Alperen Alparslan'dan gelen işaretle hucüm yeleğindeki sis bombasını eline aldı. Alparslan'ın gür sesi doldu telsizden. "Kürşad biz hazırız. İçeriyi sisliyoruz." Kürşad'ın robotik sesi doldu kulaklara. "Emredersiniz komutanım." Atilla eline aldığı sis bombasını sıkı sıkı kavradı. İçeriyi sislemek için Alparslan'dan bir işaret bekliyordu.

Sert bir soluk bıraktı Alparslan. "Şimdi." Telsizden gür bir o kadar da otoriter sesi dolduğunda Alparslan kapıyı usulca aralarken Kürşad çıt dahi çıkarmadan mezvilendiği kapıyı usulca açtı. Bakışlarını Atilla'ya çevirdiğinde Atilla elindeki sis bombasının pimini çekti. Alperen'le aynı anda binanın içine sis bombasını attıklarında Alparslan kapıyı sıkıca kapattı. Birkaç saniyenin sonunda tim üyeleri aynı anda bina içine girdiğinde iki kişi haricinde binanın içindeki herkes ölüydü.

Bakışlarını binanın ikinci katına çevirdi Tomris. Kaşları çatıldı. "Binanın ikinci katında üç kişi saydım. Dikkatli olun." Telsizden Alperen'in sesi doldu. "Anlaşıldı."

Alperen ve Turan Alparslan'ın emriyle dikkatli bir şekilde ikinci kata çıktığında mevzi aldılar. Üç kişinin ateşi altındalardı. Tomris derin bir nefes çekti ciğerlerine. Eli tetiğine gitti usulca. Bakışları dürbününden izlediği ikinci kattaydı.

Alperen ve Turan'ın kısa bir süre sonra maruz kaldığı ateş kesilince mezvilendiği yerden aynı anda çıktı ikili. Koca alanda aynı anda üç el ateş sesi yankılandı. Turan ve Alperen iki kişiyi alırken diğer kişiyi Tomris vurmuştu. Mermisi teröristin beyninde koca bir delik açmış terörist yeri boylamıştı. Bir soluk bıraktı Alperen. Bakışlarını Tomris'in öldürdüğü cesetten çekip pencereye çevirdi. Bakışlarıyla etrafı tarasa da Tomris'i göremedi. Timinin keskin nişancısı ayağının tozuyla gelmişti. "İkinci kat temiz." dedi telsizinden.

Tomris'in dudağının kenarı kıvrıldı. İkinci kattaki silah arkadaşlarını izliyordu. Tahmin ettiği gibi Alperen kendisini görememişti. Telsizinden gelen Alparslan'ın otoriter sesini işitti. "Tomris durum raporu ver."

"Herhangi bir hareketlilik yok komutanım."

"Anlaşıldı." dedi Alparslan bakışları kelepçelenen iki adamdayken. "Kemal, Atilla çevre güvenliği alın." Kemal ve Atilla çevre güvenliği almak için binadan çıktığında Tomris'in bakışları binadan çıkan ikiliye kaydı. Sert bir soluk bıraktı Alparslan. Kaşlarını çatmış başlarına siyah torba geçirilmiş kelepçelenen iki adama bakıyordu.

Alperen ve Turan ikinci kattan inmiş yanına gelmişti. "Komutanım." dedi Alperen. Alparslan Alperen'e bakmadı. Bakışları teröristte, avına odaklanmış bir avcı gibiydi. "İkinci kat temiz. Herhangi bir evrağa ulaşamadık. Ne zaman çıkacağız buradan?" Yüzünü ekşitmemek için zor tutuyordu kendini Alperen. Burası çok kötü kokuyordu. Kan kokuyordu. İlk defa kan kokusu barut kokusunu bastırmıştı. İlk defa alıştığı bu kan kokusundan iğrendi Alperen. Bir an önce buradan çıkmak istiyordu.

Alparslan bakışlarını Alperen'e çevirdi. "Ben de buranın garip koktuğunun farkındayım. İlk defa kan kokusundan iğrendim. Çok kötü kokuyor burası. Kürşad cesetlerle ilgileniyor." Bakışlarını Turan'a çevirdi. "Turan, Kürşad'ın yanına yardıma git." Turan bir baş hareketi yapıp binadan çıkarken Alparslan bakışlarını Alperen'e çevirdi. "Çıkarız birazdan." Telsizden boğuk sesi doldu. "Tomris, çıkılabilirsin."

Alparslan'ın kulağına iğrenç bir kahkaha sesi doldu. Alparslan bakışlarını gülen satıcıya çevirdi. Albıs'tı bu. Birkaç adım attı Albıs'a. Sert bir tekme geçirdi karnına. Bir de bu adamla uğraşamazdı. Albıs anında sesini keserken üzerinde teçhizatı, yüzünde maskesi, başında kaskı, elinde keskin nişancı tüfeğiyle Tomris göründü kapıdan. Alparslan'ın bakışları Tomris'e kaydığında gülümsedi belli belirsiz. Kız kardeşinin eline silahı ne de çok güzel yakışmıştı? "Yakışmış." dedi dudağının kenarındaki kıvrımla.

Alperen'in bakışları kapıdan içeri giren timin keskin nişancısında takılı kaldı kısa bir süre. Uzaktan görse erkek sanardı hiç şüphesiz. Tomris'in eline yakışmıştı da keskin nişancı tüfeği. Sanki silahı ilk defa tutuyormuş gibi değil de yıllardır keskin nişancı tüfeğini kullanıyormuş gibi bir hâli vardı.

Tomris birkaç adımda Alparslan'ın karşısına geçtiğinde baş selamı verdi. "Komutanım." dedi, bir soluk bıraktı. Midesi ağzına geldi. Kusmamak için kendini zor tutuyordu. Burası iğrenç kokuyordu. İlk defa tanıdık gelen kan kokusu kendisine yabancı, mide bulandırıcı gelmişti. Kulaklarında hafif bir uğultu baş etti. Ne oluyordu? İstemsiz aklına helikopterde gördüğü kâbusu geldi. Zar zor yutkundu. "Ne zaman çıkacağız buradan? Burası iğrenç kokuyor."

Sert bir soluk bıraktı Alparslan. Kaşları çatıldı. Tomris'teki değişimi fark etmişti. Beti benzi atmıştı birden. "Çıkacağız birazdan. Bir sorun mu var? İyi gibi görünmüyorsun."

"İyiyim, sadece koku midemi bulandırdı."

Gür bir kahkaha sesi duyuldu. Üçünün de bakışları başlarına siyah torba geçirilmiş kelepçelenen iki teröriste kaydı. "Ne o taze kan mideni mi bulandırdı asker? İğrendin mi?" Kaşlarını çattı Tomris. Bakışlarını Alparslan'a çevirdi. Alparslan bir işaret verdiğinde konuşan teröristin karşısına geçti. Teröriste tepeden bakıyordu. Sertçe çekti siyah torbayı. Teröristin bakışları Tomris'e kaydığında sırıttı genişçe. "Vay, ne zamandan beri senin gibileri dağa çıkarıyorlar asker?"

Tomris'in dudağının kenarı alayla kıvrıldı. Ayağının dibindeki teröriste üstten bakışlarla bakıyordu. "Benim gibiler zaten hep vardı. Sadece siz göremediniz. Gözleriniz o kadar kör o olmayan beyinleriniz o kadar bulanık ki tasmanızı tutanların sizi bile isteye ölüme gönderdiğini bile göremiyorsunuz. Beni görememeniz normal."

Ayağının dibindeki terörist bir kahkaha daha attı. Tomris'in bedenini bir sinir dalgası sardı. Teröristin yüzüne sertçe bir tekme geçirdi. Terörist iki büklüm yere yığılırken Tomris durmadı. İlk defa kendini tutmak istemiyordu. Yerdeki, yere başı yaslı teröristin başına postalını yasladı. Herhangi bir kuvvet uygulamadı. "Ayağımın altındasın Albıs. Eğer son gördüğün yüzün benim yüzüm olmasını istiyorsan konuşmaya devam et. Devam et ki sesini soluğunu keseyim."

Teröristin acıyla karışık korku dolu sesi yankılandı. "Ah, ne yapıyorsun? Bırak beni! Komutan al şu manyak karıyı başımdan."

Alparslan umursamadı bile. Güldü. Bakışlarını Alperen'e çevirdi. "Görüyor musun kimseye yalvarmam diyen kanıbozuk, şerefsiz nasıl da yalvarıyor bize."

Gülümsedi Alperen. Bakışları Tomris'teydi. "Eh komutanım Kurt'un dişisi de Kurt'tur. Biz boşuna demiyoruz, her Türk asker doğar diye. Bunların da anlayamadıkları bu işte."

Tomris sert bir soluk bıraktı. Ayağının altındaki adam hâlâ kurtulmak için çırpınıyordu. "Çeneni kapat, ben kapatmak zorunda kalırsam gördüğün son şey bir çift lacivert göz, aldığın son nefes ayağımın altında aldığın nefes olur." Terörist sessizleşirken Tomris ayağını teröristin başından çekti. Gördüğü şeyle kaşları çatıldı istemsiz. Adamın boynunda çift başlı karga dövmesi vardı.

Bakışlarını Alparslan'a çevirdiğinde birkaç büyük adımda Alparslan'ın karşısına geçti. "Komutanım Albıs'ın boynunda çift başlı karga dövmesi var." Alparslan kaşlarını çatarak Tomris'e baktı. "Bu dövme..." diyerek hatırlamaya çalıştı. Alperen Tomris'le göz göze geldiğinde dudaklarını araladı. "Geçtiğimiz aylarda yakaladığımız teröristlerin bedeninde de vardı."

Alparslan bakışlarını Alperen ve Tomris'te dolaştırdı. "En son bu görev bize verildiğinde, görevden el çektirilmiştik. Görevin başka bir birime verildiği istihbaratı gelmişti." Sıkıntılı bir nefes aldı Alparslan. Yuvayla konuşmalıydı, hem de bu iğrenç kokan yerden çıkmalıydı. Yoksa kusacaktı. "Yuvayla konuşup geliyorum."

Alparslan binadan çıktığında Alperen'in bakışları Tomris'in üzerinde dolanıyordu. Kaşlarını çattı Tomris. Şimdi bu adam niye düşman görmüş gibi kendisine bakıyordu? Titrek bir soluk bıraktı. Alperen'in yüzüne her baktığında ilk karşılaştıkları gece geliyordu. Ya Alperen her şeyi anladıysa? Ya sesinden kendini tanıdıysa? Bakışlarını etrafta dolaştırdı.

Kaşları çatıktı Alperen'in. Karşısındaki kadını gözü bir yerden ısırıyordu. Ama nereden? Bir türlü hatırlamıyordu. Kadının sesi bir yerden tanıdık geliyordu. Kimdi bu kadın? Tomris'in sesi kulaklarına doldukça istemsiz o geceye gidiyordu. O geceki karşılaştığı kadının bileğinde de çift başlı karga dövmesi vardı. Tomris'in sesi o kadına benziyordu. İnsanın sesi başka bir insanın sesine benzer miydi? Sessiz bir soluk verdi. Şu anda sadece şüpheleniyordu Tomris'ten. Şu an sadece Tomris'i gözlemleyecekti.

"Ne düşünüyorsun?" Tomris bakışlarını Alperen'e çevirdi. "Dövmeyi." dedi. "Biliyorsun yani dövmeyi?" dedi Alperen şüpheyle. "Tam olarak olayını bilmiyorum, sadece birkaç defa dövmeye denk geldim." Alperen silahının kabzasındaki elini yumruk yaptı. Şimdi kafası karışmıştı. "Öyle mi? Nerede denk geldin?"

Bir soluk bıraktı Tomris. Her şeyi böyle sorgular mıydı bu adam? Her şeyi böyle sorgularsa çok işi vardı bu adamla. Bir soluk bırakıp alt dudağını diliyle ıslattı. "Çıktığım bir görevde." Bedenini çevirdi. Merak ediyordu bu kötü kokunun kaynağını. İçeride küçük bir oda vardı. Oraya bakacaktı. Gitmek için adımladığı sırada Alperen'in sesi doldu kulağına. "Nereye?" Attığı adımı durdurdu. Başını Alperen'e çevirdi. "Şu odaya bakacağım."

Kaşlarını daha da çattı Alperen. Kemal ve Atilla zaten odaya bakmıştı. "Kemal'le Atilla baktı o odaya." Bedenini Alperen'e çevirdi Tomris. Şu ortamdaki leş koku o odadan geliyordu. Karşısındaki adam ne de çok soru sormuştu? Kokunun kaynağını bulacaktı sadece. "Görememişler demek ki. Bakmakla görmenin arasında çok ince bir çizgi vardır. Herkes bakar ama göremez. Keskin nişancılığın ilk kuralıdır görmek. Herkes bakar biz görürüz."

Alayla güldü Alperen. Bir soluk bıraktı.

Bedenini odaya gitmek için çevirdiğinde sert adımlarla odaya doğru adımlamaya başladı. Tomris Alperen'i umursamadı. Odanın önüne geldiğinde kapısı açık olan odaya girdi temkinli adımlarla. Yüzünü ekşitti. Koku daha da arttı. Odanın köşesinde ve solunda olmak üzere iki büyük sandık vardı. Kapağı açık olan sandıkların içinde silah ve mühimmat bulunuyordu.

Kaşları çatıldı istemsiz. Duvarın köşesindeki büyük sandığın yanında siyah bir gitar kutusu vardı. Gitar kutusu kapalıydı. İstemsizce gördüğü kâbusu hatırladı. Temkinli adımlarla gitar kutusuna ilerledi. Gitar kutusuna adım attıkça mide bulantısı arttı. Kesinlikle emindi. Bu leş koku buradan geliyordu. Kemal ve Atilla baktı, demişti Alperen. Neden açmamışlardı bu gitar kutusunu? Gitar kutusunun önüne geldiğinde telsizden konuştu. "Kemal, Atilla." Kemal dikkatini telsizden gelen komutanına verdi anında. "Emredin komutanım."

"Neden bu gitar kutusunun içine bakmadınız?"

"Açamadık komutanım. Nasıl kapattılar bilmiyorum ama gitar kutusunun açılmak için bir yeri ya da bir kilidi yoktu. Bir sorun mu var?"

Tomris bir soluk bırakıp çömeldi. Belinden kasaturasını çıkardığında gitar kutusunu incelemeye başladı. Kemal'in de söylediği gibi gitar kutusunun açılmak için bir kilidi ya da yeri yoktu. Yavaşça gitar kutusunun kenarlarına kasaturasını sapladı. Madem gitar kutusunun kilidi yoktu, kenarlarından açacaktı. Gitar kutusunun üst kenarlarından keserek kutuyu açtı.

Ayağa kalkıp bir soluk bıraktı. Kasaturasını belindeki askısına koydu. Tahtadan yapılmış bir gitar kutusunu açmak neşterden daha keskin bir kasatura için kolaydı.

Bir soluk bıraktı Alperen. Tomris sadece odaya bakacaktı. Bir odaya bakmak bu kadar zor muydu? Hem Kemal ve Atilla'ya gitar kutusunu sormuştu. Kemal cevap vermişti ama Tomris'ten cevap gelmemişti. Bir sorun mu vardı? Bakışlarını kelepçelenen iki teröriste düşürdü. Elleri kolları bağlıydı ikisinin de. Başlarında siyah torba vardı. Tomris Albıs'ın başındaki siyah torbayı çıkardığında Albıs'ın başına siyah torbayı tekrar takmıştı.

Gidip gelecekti. Sert bir soluk bıraktı. Sert adımlarla odaya adımladı. Odanın önüne geldiğinde kaşları çatıldı. "Tomris ne yapıyor.." Sorusunu tamamlayamadı. Sendelediği için dengesi bozulan Tomris'in büyük birkaç adımda yanına ulaştığında Tomris'in düşmemesi için bir kolunu Tomris'in beline yasladı.

Bakışlarını Tomris'e çevirdi. "Tomris." Boşta kalan eliyle Tomris'in maskesini çekip elini Tomris'in yüzüne yasladı. "Tomris, iyi misin?" Daha yeni iyi olan kadının şimdi birden beti benzi atmıştı. "Tomris." dedi, Tomris'i kendine getirmek için yanağına hafifçe vurarak. "Tomris kendine gel." Kollarının arasındaki kadın şu an kendinde değildi.

Derin bir nefes aldı Tomris. Bakışları Alperen'e kaydığında Alperen'in hucüm yeleğini kavradı. "Çıkar beni buradan." dedi yutkunuşlarının arasından. Bakakaldı Tomris'in yüzüne birkaç saniye. Neden Tomris birden kötü olmuştu? Bakışları açık olan gitar kutusuna kaydığında soluğu kesildi. Midesi ağzına geldi. Gitar kutusunda kafası bedeninden ayrılmış bir kadın cesedi vardı. Bu leş koku gitar kutusundan geliyordu. Kokunun kaynağı bulunmuştu.

Bakışlarını Tomris'e çevirdi. "Alperen beni çıkar." dedi Tomris. Dizinin bağı çözülmüştü sanki. Yürüyecek mecali yoktu. "T.. tamam." dedi Alperen. Kollarının arasındaki kadınla birlikte odadan hızlı bir şekilde çıktı.

Tomris odadan çıktığında Alperen'in kollarının arasından çekildi. Alperen'in karşısına geçtiğinde bir soluk bıraktı. Başına bir ağrı girmişti. Bir türlü çıkmıyordu zihnindeki o yazı. "Sen istisnasın." Bu cümle gözlerini nereye çevirirse çevirsin gitmiyordu. Bakışlarını karşısındaki duvara çevirdi. Oradaydı o kanla yazılmış yazı. "Sen istisnasın." Bakışlarını yere düşürdü. Ayağının ucundaydı o yazı. "Sen istisnasın."

Bir soluk bırakıp yutkundu. Şimdi olmazdı. Kendine hâkim olması gerekiyordu. Şimdi olmazdı. Yerdeki bakışlarını Alperen'e çevirdiğinde Alperen'in kaşları çatıldı. Tomris iyi görünmüyordu. Bir elini Tomris'in koluna yasladı. "İyi misin?" Şu an Tomris'ten şüphelense de ilk defa Tomris için endişeleniyordu. "Betin benzin attı."

Tomris dudağını diliyle ıslattı. "İyiyim. Sence o görüntü karşısında kimin beti benzi atmaz ki? Alparslan abimle konuşmamız lazım."

"Ne konuşacaksınız benimle?" İkisinin de bakışları içeriye giren Alparslan'a kaydı. Alparslan karşılarında dikildiğinde çatık kaşlarla bakıyordu kendilerine. Tomris bir soluk bıraktı. "İçerideki gitar kutusunun içinde başı kopmuş bir kadın cesedi buldum komutanım. Ya on sekizinde ya da yirmilerinin başında olmalı. Genç bir kız."

Kaşlarını çattı Alparslan. Sert bir soluk bıraktı. "Kemal." dedi telsizden. "Sen gitar kutusunu açamadığını söylemiştin değil mi?"

"Evet, komutanım. Açamamıştım gitar kutusunu."

"Çünkü." dedi Tomris. "Gitar kutusunun açılmak için bir yeri ya da bir kilidi yok. Tahtadan yapılmış. Kasaturamla açtım."

"Turan Kemal'le yer değiştir. Kemal buraya gel."

Kısa bir süre sonra içeriye Kemal girdi. Üç komutanın da karşılarında durduğunda Alparslan'dan gelecek olan emri bekliyordu. Alparslan bakışlarını Kemal'e çevirdi. "İçeriye gir, cesede bak."

"Emredersiniz komutanım."

Tomris bakışlarını Alparslan'a çevirdi. "Yuvayla konuştun mu abi?"

"Konuştum. Buluşma noktasına ulaştığımızda tekrar konuşacağım. Sen iyi misin? Yüzün bembeyaz olmuş."

"İyiyim, midem bulanıyor. İçerideki cesedi de görünce kötü oldum."

"Anladım, dikkat et kendine."

Kemal odadan çıktığında Alparslan'ın karşısına dikildi. "Komutanım ceset yeni gibi görünüyor. Cesedin üzerinden en az beş saat geçmiş tahminen. Sağ bileğinin nabzının attığı yere çift başlı karga dövmesi dağlanmış."

Alparslan bakışlarını yere düşürdü. Ne biçim bir şeydi bu? Bakışlarını Kemal'e çevirdi. "Turan'ın yanına git. Çevre güvenliği al." Bakışlarını Tomris ve Alperen'e çevirdi. "Yuvayla iletişime geçeceğim. Siz burada kalın." Binadan çıktığında açık havayı soludu. Midesi bulanmıştı içeride. Kemal Alparslan'ın ardından çıkarken Alperen bakışlarını Tomris'e çevirdi. "Ne biçim bir şey bu?"

"Albıs'ın boynundaki çift başlı karga dövmesi cesedin bileğine dağlanmış. Cesedin Albıs'la bir ilgisi var."

"Bana da öyle geliyor."

Alperen ve Tomris'in bakışları içeriye giren Alparslan'a kaydı. Alparslan yanlarına geldiğinde bir soluk bıraktı. "Gidiyoruz."

Tek kelime Kurt'u harekete geçirmişti.

Kurt, gecenin karanlığını sessizce delip geçerken soğuk içlerine işliyordu. Buluşma noktasına ulaşmalarına yarım saatlik bir yol vardı. Neredeyse üç buçuk saattir yürüyorlardı. Tek kelime dahi etmiyorlardı. Tek istekleri yuvaya dönmek olsa da Alparslan'ın aklında o kadın cesedi vardı. Tomris soğuk havayı içine çektikçe kendine geldiğini hissediyordu. Gördüğü kâbusu gerçekleşmişti. Ne biçim bir şeydi bu? Görülen rüyalar bilinçaltının bir ürünü olsa da bazı rüyalar haberci rüyalardı. Ya kâbuslar? Onlar da mı haberciydi? Sert bir soluk bıraktı. Yuvaya gitmeyi istiyordu. Bugünkü olanlardan sonra uyuyamazdı. Zaten uyuyamıyordu. Ama kafasını boşaltmalıydı.

Buluşma noktasına geldiklerinde Kürşad ve Turan çevre güvenliği alırken Alparslan yuvayla konuşuyordu.

Tomris başını sırtını yasladığı kayaya yasladı. Bakışları gökyüzüne kaydı. Karanlık çökmüştü üzerlerine. Ama gökyüzü gece karası olmasına rağmen aydınlıktı. Üzerlerine bir örtü gibi örtülmüş yıldızlar karanlık gökyüzünü aydınlatıyordu. Bir soluk bıraktı. Omuzlarında sevdiklerini kaybetmiş birinin yükü vardı. Yorgundu. Ama bu yorgunluk uyuyunca geçmiyordu. Bu öyle bir yorgunluktu ki insanı günden güne tüketiyordu. Bir soluk bıraktı.

Alperen'in bakışları kendilerinden ileride yalnız başına oturan Tomris'e kaydı. Başını sırtını yasladığı kayaya yaslamış gökyüzünü izliyordu. Dertli görünüyordu. Ne derdi vardı? Bir soluk bırakıp ayağa kalktığında tim üyelerinin bakışları Alperen'e kaydı. Alperen bakışlarını tim üyelerine düşürdü. "Siz oturun, ben geliyorum."

Tomris'e doğru yürümeye başladı. Tomris'in yanına geldiğinde yanındaki boşluğa oturdu.

Tomris bakışlarını yanına oturan Alperen'e çevirdi. Neden gelip şimdi yanına oturmuştu?

"Dertli gibi görünüyorsunuz Üsteğmen'im." dedi Tomris'in bakışlarını umursamadan.

"Dertli değilim. Yorgunum sadece."

Bir soluk bıraktı Alperen. "Yorgunsun öyle mi? Bana öyle gelmedi."

"Sence bugünkü gördüklerimden sonra nasıl olmalıyım?"

Alperen bakışlarını Tomris'e çevirdiğinde bakışları Tomris'in yanağında derinlemesine çıkan çukurda takılı kaldı. Gamze yakışıyordu bir çift laciverte. Belli belirsiz gülümsedi.

"Niye gülüyorsun Alperen?"

Derin bir nefes çekti ciğerlerine. "Hiç, aklıma bir şey geldi."

Ayağa kalktığında Tomris'in bakışları Alperen'e kaydı. Garip adamdı. Niye gelmiş niye gidiyordu?

Alperen ellerindeki tozları çırptı. Bir elini Tomris'e uzattı. Bakışları Tomris'in yüzündeydi. "Hadi, bizimkilerin yanına gidelim."

Derin bir nefes alıp Alperen'in uzattığı elini tuttu Tomris. Ayağa kalktığında Alperen'le karşı karşıyaydı. "Gidelim." Balistik kaskını eline alıp başına geçirdi. Teçhizat çantasını sırtına taktı. Keskin nişancı tüfeğini eline aldı. Alperen'le birlikte time doğru yürümeye başladı.

Timin yanına geldiğinde gülümsedi belli belirsiz. Kemal konservesinden yemek yiyordu. "Afiyet olsun Kemal." Kemal bakışlarını Tomris'e çevirdi. "Sağ olun komutanım. Gelin beraber olsun." dediğinde Atilla yüzünü Kemal'e çevirdi. "Pü." diye tükürdüğünde Tomris gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu. "Ulan." dedi Atilla. "Biz istesek bir lokma bile vermezsin be. Farkında mısın? Sen çok değiştin badim." Kemal ağzındaki lokmasını yuttuğunda yutkundu. "Yoo, ne alakası var? Lafın gelişi söyledim ben onu."

Bakakaldı Tomris Kemal'e. Birkaç defa gözünü kırpıştırdı. Yani Kemal'in teklifini kabul etseydi Kemal yemek vermeyecek miydi? Kemal'e doğru uzanıp konservesinden bir tane sarma aldı. Kemal bakışlarını Tomris'e çevirdi. Birkaç defa gözlerini kırpıştırdı. Gitmişti bir tanecik sarması Tomris Üsteğmen'e. Hem de bir şey yapamamıştı. "Sarma." diyebildi bakışları Tomris'in yüzündeyken. "Afiyet olsun komutanım."

Tomris güldü Kemal'in bu hâline. Elindeki sarmadan bir ısırık aldı. "Komutanım." dedi Atilla. Bakışları Tomris'in yüzündeydi. "Nerelisiniz?" Tomris komutanının hafif çekik gözleri vardı. Merak etmişti doğrusu nereli olduğunu. Tomris bakışlarını Atilla'ya çevirdiğinde lokmasını yuttu. "Kazak Türküyüm. Babam Kazakistanlı, annem Borçkalı." Turan'ın sesi doldu telsizden. "Borçka neresi komutanım?"

Tomris, "Borçka Artvin'in bir ilçesi." dediğinde Kürşad bakışlarını Turan'a çevirdi. "Laz yani Tomris Üsteğmen. Cahil." dedi. Turan kaşlarını çattı. "Ne var ya? Bilmiyorum. Bak aydınlandım. Cahil." dedi abisi gibi.

Kemal lokmasını yuttuğunda konservesindeki bakışlarını Tomris'e çevirdi. "Trabzonlular Laz değil miydi komutanım ya?" Tomris belli belirsiz gülümsedi. "Bilinenin aksine Trabzon'da Lazlar yoktur ya da Trabzonlular Laz değildir. Lazlar genelde Türkiye'nin Kuzeydoğu'sunda yaşarlar."

"Aydınlandım lan." dedi Atilla.

"Nerede yaşıyor ya Lazlar?" dedi Turan. Lazlara takmıştı. "Ağırlıklı olarak Rize'nin Pazar, Ardeşen, Fındıklı ve Çamlıhemşin ilçelerinde, Artvin'in Arhavi, Hopa, Borçka ve Kemalpaşa ilçelerinde yaşarlar."

Bir soluk bıraktı Alperen. Tomris'in söylediğine ekleme yaptı. "Ayrıca 93 Harbi sonrasında Marmara bölgesine yerleşen kayda değer bir Laz nüfus da bulunur."

Bakışlarını yanındaki kardeşine çevirdi Kürşad. "Ne biçim bir haritacısın lan sen? Bir de haritayı kitap okur gibi okurum diyorsun. Cahil."

Yaka silkti Turan. "Hayda! Komutanım Kürşad abimi yanımdan alır mısınız? Bana taktı da."

"Hadi oradan cahil." dedi Kürşad. Bakışlarını etrafta dolaştırdı.

Kemal'in bakışları Tomris'in yüzündeyken birkaç defa gözlerini kırpıştırdı. "Siz Laz Böreği de bilmezsiniz yani?"

Birkaç defa gözlerini kırpıştırdı Tomris. Bir an nereli olduğunu sorguladı. Annesi Laz babası Kazakistanlıydı. "Ne alaka?"

"Ee siz Artvinlisiniz komutanım."

"Evet, Artvinliyim." dedi nedensizce hâlâ nereli olduğunu sorgularken. Laz böreği yapmayı biliyordu. Laz'dı kendisi. "Laz'ım ya hani Kemal. Laz böreği yapmayı biliyorum."

"Hee." dedi Kemal aydınlanmış gibi. Aklı Trabzon'a kaymıştı. "Trabzon'da Lazlar yoktu. Şimdi aydınlandım komutanım." Yerdeki bakışlarını Tomris'e çevirdi. Sırıttı. "Laz komutanım, siz yani Laz böreği yapmayı biliyorsunuz."

Atilla bakışlarını Tomris'e çevirdi. "Yandınız komutanım, geçmiş olsun. Kemal böyle sırıtıyorsa kesin Laz böreği isteyecektir sizden."

"Komutanım, Laz böreği yapsanıza. Ben hiç yemedim. Yeriz tuzlu tuzlu."

Gülümsedi Tomris. "Yalnız Laz böreği şerbetli bir tatlıdır."

"Anaa." dedi Atilla. Bir kez daha aydınlanmıştı. "Laz böreği börek değil mi komutanım?"

Bakışlarını Atilla'ya çevirdi Tomris. "Değil. Yuvaya dönelim, müsait olduğum zaman yapayım size."

"Sen hiç Laz böreği yedin mi Tomris?" Tomris bakışlarını Alparslan'a çevirdi. Bir soluk bıraktı. Belli belirsiz gülümsedi. En son Laz böreğini küçükken yemişti. Annesi yapmıştı. Annesinin elinden ilk kez yediği Laz böreğinin tadı damağında kalmış bir daha da Laz böreği yiyememişti. Yutkundu. "Bir kere yedim. Bir daha da yiyemedim komutanım."

Güldü Kemal. "Komutanım nasıl bir kere yediniz ya? Tadı o kadar kötü müydü?"

Bakışlarını Kemal'e çevirdi Tomris. Dudağının kenarını kıvırdı. "Çok güzeldi. Aksine bugüne kadar yediğim en güzel Laz böreğiydi. Tadı o kadar güzeldi ki bir daha Laz böreği yemek istemedim."

Sert bir soluk bıraktı Tomris. Bakışlarını Alparslan'a çevirdi. "Ne zaman gideceğiz komutanım?"

"Helikopter gelir birazdan."

Helikopter alana iniş yaptığında Kurt Timi üyeleri ele geçirdikleri teröristlerle birlikte helikoptere bindiğinde Tomris kapı tarafında bulunan sağdaki boş olan yere oturdu. Silahını bacaklarının arasında çantasını kucağına aldı. Helikopterin kapıları kapandığında helikopter uçuşa geçti.

Bir soluk bıraktı Alparslan. Bu yorucu görevin de üstesinden gelmişti Kurt Timi. Bakışlarını tim üyelerinde dolaştırdı. Yorgunlardı. Hepsi sessizce otursa da yorgun oldukları yüzlerinden belliydi. Belki bu yüzdendi sessiz olmaları. Belki de yorgunluğun sessizliğiydi bu.

Tomris bakışlarını helikopterin camına çevirdi. Aklında sadece bir türkü dönüyordu. Biricik annesi her görev dönüşü kucağına ikizlerini alır her gece yatmadan önce bu türküyle ikizlerini uyuturdu. İstemsiz zihnine annesinin kadifemsi sesi dolduğunda gözlerini kapatıp türküyü içinden sessizce mırıldanmaya başladı.

"E Asiye coxo skani kurbani,
Si mu dologocans mcxuis tikani,
Beronasen beri na vorti skani,
Sin domcvi do domxali gyuli ckimi."

(Kurban olayım ismine ey asiye,
Koyun yavrusuna benziyorsun,
Çocukluktan beri senindim,
Yaktın beni kül ettin gülüm.)

"Beronasen beri na vorti skani,
Sin domcvi do domxali gyuli ckimi."

(Çocukluktan beri senindim,
Yaktın beni kül ettin gülüm.)

"Aǯi şkule goulu daği daği.
Dido miğun guris derdi meraği,
Oǩomdğulat sin şekeri ma yaği.
Sin domç̌vi do domxali gyuli çkimi."

(Bundan sonra dağ dağ gezeceğim,
Yüreğim çok yaralıdır gülüm,
Sen şeker ol ben yağ karışalım,
Yaktın beni kül ettin gülüm.)

"Oǩomdğulat sin şekeri ma yaği,
Sin domç̌vi do domxali gyuli çkimi."

(Sen şeker ol ben yağ karışalım,
Yaktın beni kül ettin gülüm.)

"Gyuli çkimi si var ida başkaşa,
Çkimi re do giçkit'as gyuli çkimi."

(Gülüm başkasına vermeyeceğim seni,
Bilki benimsin e gülüm.)¹

"Kız Çocuğu." Alparslan'ın sesiyle gözlerini açtı Tomris. Gözlerini açmasıyla annesinin sesi kesilirken bir soluk bıraktı. Bakışlarını Alparslan'a çevirdi. "Emredin komutanım."

"Ayakta uyuyorsun. Eğer uykun varsa arkana yaslan." Yüzünü sıvazladı Tomris. Yutkundu. "Dalmışım öyle. Uyumayacaktım. Yani uykum yok komutanım." Arkasına yaslandı Alparslan. Bakışları Tomris'in yüzündeydi. "İyi, öyle olsun bakalım."

Tomris bakışlarını tim üyelerinin üzerinde dolaştırdı. Hepsi gözlerini kapatmış uyuyordu. Bakışlarını helikopterin camına çevirdi. Bir soluk çekti içine.

Gece gündüze kendini bırakmış gökyüzü kızıllığa bürünmüştü. Kurt Timi'ni taşıyan helikopter gürültüyle yuvasına dönerken Kurt Timi üyeleri inişe hazırdı. Kısa bir süre sonra helikopter piste iniş yaptığında helikopterin kapısı açıldı. İki terörist gelen personel tarafından alındığında Kurt Timi üyeleri tek tek helikopterden inip piste doğru adımladı. Attıkları her adım zaferin müjdecisiydi.

Albıs ve beraberindeki diğer adam personel tarafından götürüldüğünde timin görüş açısına Songül Albay ve Tuğrul Tümgeneral girdi. Songül Albay ve Tuğrul Tümgeneral yüzündeki zafer gülümsesiyle Kurt'u bekliyordu. Kurt Timi karşısında esas duruşa geçtiğinde Alparslan bir adım öne çıktı.

"Kurt Timi dört subay ve üç astsubayla verilen görevi zayiatsız bir şekilde yerine getirmiştir. Arz ederim." Alparslan'ın gür sesi karargâhı inletmeye yetmişti.

Derin bir nefes aldı Tuğrul. Gülümsedi. "Anlaşıldı Binbaşı'm." Bakışlarını tim üyelerinde dolaştırdı. "Rahatta dinle. Üç gün izinlisiniz. Sizi bu üç günde karargâhta görmeyeceğim. Ayrıca Kurt Timi'ni akşam yemeğine eksiksiz bir şekilde bekliyorum. İtiraz istemiyorum."

"Emredersiniz komutanım." Kurt'un gür sesi alanda yankılandığında gülümsedi Tuğrul. Geçmişteki olayları rafa kaldırıp yeniden bembeyaz bir sayfa açmanın ilk adımı bu yemekle taçlanacak hem Tomris hem Alparslan hem de Kurt Timi için iyi olacaktı. Fakat Tuğrul'un bilmediği bir şey vardı. Onların geçmişi ne kadar geçerse geçsin, geçmişin giz perdesi aralanmaya mahkumdu.

..... Bölüm Sonu.....

1: E Asiye Ayşenur Kolivar'ın şarkısı.

Bölümleri yayınlarken sabırsız olduğumu söylemiştim umarım bu sabırsızlığımı güncel bölümleri yayınlarken de gösterebilirim

Ve evet düzenlenmiş üçüncü bölümle karşınızdayım pek bir şey değiştirmedim operasyon sahnesi ve eklediğim sahneler hariç bölümü nasıl buldunuz?

Bölümü düzenledim ama ufak tefek yazım yanlışlarım olabilir yanlışım varsa affola.

Hoşçakalın 💞💞

Continue Reading

You'll Also Like

862 76 9
3 sene önce bir partide tanışıp birbirlerinden hoşlanan Özge ve Altuğ, Altuğ'un ciddi ilişki istemesi ve Özge'nin istememesi sebebiyle bir türlü bir...
165K 7.1K 41
"Tatlı dile, güler yüze Doyulur mu, doyulur mu?" Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözle...
2K 122 7
"Benim olana dokunan yaşamaz. Benim olana sataşan ölümü ve cehennemi göze alacak cesarete sahip olan aciz biridir." "Senin olana dokunmak istemiyorum...
3.1M 173K 51
✔️ TAMAMLANDI✔️ Siz: Canım sıkılıyorrrrrrrr. Siz: Güzelim nasılsın? Siz: Banu bir bomba var anlatsam var ya ortalık fena karşırrrr... Siz: Uyudun muu...