Dünyanın Sonu: Hayatta Kal!

By delininteki35

2.9K 89 39

Uyandığınızda hiç birşey hatırlamadığınızı düşünün.Hiç bir açıklama yapmadan sizi öldürüp öldürmemek için tar... More

Bölüm 1- Karanlığın İçinde
Bölüm 2- Sorular
Bölüm 3- Koş!
Bölüm-4 Bazı Cevaplar
Bölüm 5- Dost ?
Bölüm 7- Yolculuk
Bölüm 8- "Misafir"
Bölüm 9- Kan

Bölüm 6- Eski Dost'un Öyküsü

224 7 6
By delininteki35

Jim'i sarsan şey altındaki çocuğun kim olduğu değildi. Hatta bu umrunda bile değildi. Onu asıl sarsan şey az önce neredeyse bir insan öldürüyor olmasıydı. Ne zaman böyle biri olmuştu ? Ne zaman tereddüt etmeden insan öldürecek kadar canileşmişti ? Hayır, belki de hep öyleydi.

Onu kendine getiren şey altındaki çocuğun gülüşüydü. Öyle içten bir kahkaha atmıştı ki Jim ürkmüştü.Sonra herşeyin farkına varmıştı. Az önce bir insan öldürecek olduğunun.

Nefes alıpverişi sıklaşırken elindeki bıçağı attı ve geriledi. Büyük ihtimalle karşısında iki tane potansiyel düşman dururken bu yaptığı salaklıktı ama umrunda değildi. 

Yerdeki çocuk pis sırıtışının ardından konuştu:

"Selam Marco." dedi. "Uzun zaman oldu."

Jim kafasını kaldırıp Marco'ya bakınca çocuğun şokta olduğunu anladı. Boş boş ve tek bir noktaya -yerdeki çocuğun suratına- bakıyordu.

"H-hayır." dedi "S-sen öldün."

Çocuk doğrulurken konuştu:

"Ne kadar zaman geçti ? Bir buçuk yıl oldu sanırım ?"

Marco'nun kafası karışmış görünüyordu.

"Dale öldüğünü söyledi."

Çocuk konuşurken ona yaklaştı. Marco'yu duymamazlıktan gelmeye kararlıydı.

"Hala hayatta olmana şaşırdım dostum. Ben olmadan ölürsünüz sanmıştım."

"Hiç bir şey olmamış gibi konuşmayı kes!"  Bağıran kişi Flint'ti. Ellerini yumruk yapmış ve öfkeyle soluyordu.

Çocuğun bakışları ciddileşti, sesi buz gibi oldu.

"Ne zaman böyle oldun Flint ?" dedi. "Daha dün korkudan altını ıslatıyordun."

Flint kızardı ve bakışlarını yere indirdi. Daha da öfkelenmiş görünüyordu.

"Demek gerçekten sensin." dedi Marco. "Bunca zaman neredeydin ?"

"Acele etme dostum."Çocuk ellerini iki yana açmıştı. "Diğerlerinin yanına gidince herşeyi anlatırım. İki defa anlatmak istemiyorum."

Marco şoku atlatmış gibi görünüyordu:

"Sana başka kimsenin olduğunu söylediğimi hatırlamıyorum." dedi. 

"Hadi ama." diyerek yanıt verdi çocuk. Ellerini daha da açtı. "Altı tane çocuğu  hayatta tutabileceğini düşünüyorum."

"Artık 5 kişiyiz." dedi Flint başını yerden kaldırmadan.

"Şu çocuk da dahil mi ?"  İşaret parmağı yerde oturmakta olan Jim'i gösteriyordu.

Jim, kimsenin konuşmasına fırsat vermeden ayağa kalktı ve çocuğa doğru yürüdü.

"Sana neden kaç kişi olduğumuzu söyleyelim ?" dedi. "Az önce beni öldürmeye çalıştın."

"Ben mi öldürmeye çalıştım ?" dedi çocuk yüzünde sahte bir şaşkınlık vardı. "Kafama bıçağı saplamaya çalışan sendin."

Jim dişlerini sıktı. Tam cevap verecekti ki çocuk devam etti.

"Hatta kaçmasaydım neredeyse bunu başarıyordun." Parmağı ile omzunun altındaki yarayı gösteriyordu. Yaradan hala kan sızıyor ve çocuğun koyu renk tişörtünü ıslatıyordu.

Marco dönüp Jim'e baktı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Jim işaret parmağını çocuğun göğsüne doğrulttu. "Bana o saldırdı!"

"Neden hiç sebep yokken sana saldırayım ki ?"

"Rol yapma Frank. Kaç kez insanlara saldırdığını gördüm." 

Konuşan kişi Flint'ti. Bakışları doğruca çocuğun gözlerine bakıyordu.

"Ama o farklıydı. O zaman hayatta kalmaya çalışıyorduk."  Suratına hafif bir gülümseme yerleşti. "Nasıl hala hayattasın sanıyorsun geri zekalı ?"

"Dur bakalım." dedi Marco. "O kadar zaman kaybolduktan sonra bir anda ortaya çıkıp arkadaşlarıma hakaret edemezsin." Jim, bir kez daha çocuğun arkadaşlarına ne kadar değer verdiğine şahit olmuştu.

"O benim de arkadaşım." diyerek yanıt verdi çocuk. Gözlerini tıpkı bir yılan gibi kısmıştı." Haydi diğerlerinin yanına gidelim de hasret giderelim."

Jim itiraz etmek istedi ama Marco kararını vermiş görünüyordu. "Pekala." dedi. "Bu taraftan."

Çocuk kapıya yönelince Jim kapıdaki kızla göz göze geldi. Onun orada olduğunu bile unutmuştu. Ama kız ona o kadar dikkatli bakıyordu ki Jim kötü bir hisse kapıldı.

Kız hemen kafasını çevirip kapıdan çıktı. Oda tamamen boşalınca Jim de yerdeki silahlarını alıp diğerlerinin peşine düştü.

Köyün meydanına geldiklerinde Frank ve yandaşı durdu. Frank dönüp:

"Bir arkadaşımız daha var." dedi. Parmağı ile bir evi göstererek "Şuradaki evin bahçesinde."

Flint, "Çağır da gelsin ozaman." diyerek yanıt verdi.

"Ama ısırıldı." dedi kız. Sesi şaşırtıcı derecede güzeldi."Yaklaşık bir hafta önce."

"Yani dönüşmek üzeredir." dedi Frank. Yüzüne hüzünlü bir ifade yerleşti. "Gidip acısına son verelim."

"Tuzak olabilir." dedi Jim. Sesi ifadesizdi.

"Siz gelmeyin ozaman." dieyerek öfkeyle yanıt verdi Frank. "Haydi Jessica ikimiz gidelim."

"Sizi gözümün önünden ayırmayacağım." dedi Marco. Yüzünde kararlı bir ifade vardı. "Hep birlikte gidiyoruz."

Frank'in gösterdiği evin bahçesinde elleri ve ayakları sıkıca bağlanmış bir "şey" duruyordu. Jim yaklaştıkça onun, gördüğü yaratıklar gibi uzuvlarının inceldiği,çenesinin değiştiği, kulaklarının arkasında tuhaf çıkıntılar oluştuğu ve renginin solduğu bir insan (?) olduğunu gördü. Bu hastalığın son aşaması mıydı ?

Frank yaklaşıp adamın yanında diz çöktü. "İyi misin dostum ?" dedi. Gerçekten Jim'in duyduğu en salakça soruydu. Hatırlamadıkları da dahil.

Adamdan sadece bir kaç tuhaf ses çıktı. Yüzü hala bir insan gibi duruyordu. Retinası siyahlaşmaya başlamış olsa da. 

Adının Jessica olduğunu öğrendiği kız da gelip diz çöktü. Diğer üçü uzaktan izliyorlardı. Kız elindeki küçük bıçakla adamın koluna ufak bir kesik attı. Kırmızı-siyah arası bir sıvı adamın yarasından süzüldü. Kız üzüntüyle başını salladı. "Buraya kadarmış Dick." dedi. Sonra Frank'e dönüp, "Kanı siyahlaşmaya başlamış." dedi. "En geç bir saat içinde onlardan birine dönüşecek." 

Frank birşey demeden Jim'in boynuna dayadığı büyük bıçağı çıkardı. Kız ayağa kalkıp bahçeden çıktı. Jim ne olacağını anlamıştı. Frank, elindeki bıçağı kaldırıp "Çok üzgünüm dostum." derken arkasını döndü.

Tekrar geniş ahıra döndüklerinde içerideki çocuklar o kadar şaşırmıştı ki Jim, onların nefeslerini vermeyi unutup boğulacaklarından korktu. En çok da Dale şaşırmıştı. Çocuğun sinirlenmek dışında başka bir tepki verebildiğini görünce Jim de şaşırdı. 

 Şaşırma faslı bitince Frank, köşeye, samanların üstüne, kendini bıraktı. Kollarını sallayarak çocuklara gelmelerini işaret etti.

"Pekala, pekala." dedi. "Toplanın bakalım. Eminim hepiniz kahraman Frank'in hikayesini merak ediyorsunuzdur."

George ve Sam merakla yaklaştılar. Diğer çocuklar ise mesafesini korudu. Ama Jim odaya yayılan merak duygusunu sezebiliyordu.

Frank anlatmaya başladı:

"Her şeyi başından anlatacağım" dedi."En başından."

Jim bile o kadar meraklanmıştı ki fark etmeden birkaç adım yaklaştı. 

"Biliyorsunuz." diyerek devam etti çocuk. "Şu acıyıp yanımıza aldığımız Janson ve Jason kardeşler hain çıktı." 

Ardından bahsettiği kardeşlere küfür yağdırmaya başladı.

Buz gibi sesiyle "O kadarını biliyoruz." diyerek onu susturdu Dale. "Devam et."

Uzun saçlı çocuk ona ters bir bakış attıysa da anlatmaya devam etti.

"O gece Marco'yu yaralayıp Dale ve beni tutsak aldılar. Aslında Marco'yu da alacaklardı ama yaralı ve zayıf bir çocuğun işlerine yaramayacağını düşündüler sanırım."

Anlattıklarının Marco üzerindeki etkisini görmek için birkaç saniye duraksadı. Ama Marco tepki vermedi.

"Her neyse. Bizi bir yere satacaklarını söylediler. Bu devirde para geçmese de. Belki de erzak karşılığıdır."

Çocuk yine duraksadı. Jim gidip onun boğazını sıkmak ve çabuk anlatmasını söylemek istiyordu. En az diğer çocuklar kadar merak etmişti.

"Satacakları yerde insan iş gücüne ihtiyaç varmış. Bir çeşit... kuruluş sanırım. Bu olaylardan sonra kurulmuş."

"Tamam." dedi Marco. Öfkelenmeye başlamış gibi görünüyordu. "Neler oldu, onu anlat."

"Acele etme dostum. Her şeyi başından anlatıyorum işte." Çocuk hafifçe bir iç çektikten sonra devam etti:

"Bizi şehrin girişine kadar zorla götürdüler. Orada bir adama satacaklarını söyleyip terk edilmiş  bir binanın üçüncü katına çıkardılar. Bir saat kadar sonra çirkin yüzlü bir adam geldi. Önce dostça selamlaştılars da sonradan bir sebepten ötürü tartışmaya başladılar. Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama o kadar çok bağırıyorlardı ki tüm şehirdeki yaratıklar binayı basacak sandım."

Çocuk biraz soluklanıp, matarasından birkaç yudum su içti. Bu sürede herkes sessizce bekliyordu.

"Daha sonra bu çirkin yüzlü adamı ikna emiş gibi bizim olduğumuz odaya geldiler. Adam sabahı beklemek ile ilgili birşeyler saçmalarken, kardeşler bir kez daha isyan etti ve olaylar koptu.Çirkin yüzlü adam uzanıp ellerimdeki ipleri kesti ve bağırarak anlamadığım dilde bişeyler söyledi.Sonra kardeşler adamı yumruklamaya başladı. Bende serbest kalınca kardeşlerden birine yumruk atıp Dale'ı çözdüm. Arkamızı dönüp kaçacaktık ki, o it Janson elindeki bıçağı Dale'ın yüzüne savurdu. 

"Sonra işte bu oldu." dedi Dale suratındaki çirkin yara izini göstererek.

"Aynen öyle." diyerek devam etti Frank. "Ben o pislikle boğuşurken Dale yerde kıvranıyordu." Dale'a kötü bir bakış attı. "Daha sonra ise olabilecek en kötü şey .oldu. İçeri bir yaratık girdi."

"O kadar sese geç bile kalmış." dedi Jessica.Jim bir kez daha kızın orada olduğunu unutmuştu.

Frank devam etti. Sanki korkunç bir anı değil de, heyecanlı bir film anlatıyormuş gibiydi.

"Yaratık doğruca önündeki diğer kardeşe saldırdı. Herifin oracıkta öldüğüne eminim. Çirkin yüzlü ise yaratık adamla meşgulken yanından geçip gitti.Sonr-"

"Sonra yaratık Frank ve Janson'un üstüne atladı. Üçü birlikte üçüncü kattan aşağı düştüler." diyerek sözünü bitirdi Dale. " Bu kadarını biliyoruz nasıl kurtuldığunu anlat. Oradan nasıl sağ çıktın Frank ? Düştükten sonra başka yaratıkların da geldiğini gördüm. Neredeyse... neredeyse 10 tane vardı. Nasıl kurtuldun ? Nasıl ?" Son cümlede çocuğun sesi titremişti.

Frank çocuğa baktıktan sonra bakışlarını yere çevirdi.

B"ilmiyorum." dedi. "Uyandığımda tek hisettiğim şey acıydı.  Etrafımda tanımadığım insanlar vardı. Beni kurtardıklarını ve bundan sonra onlara yardım edeceğimi söylediler." Çocuk başını kaldırıp Jessica ile göz göze geldi."Beni kurtardıklarında daha fazla kişiydik ama şimdi sadece Jessica ve ben kaldık."  Tekrar Jessica'ya döndü. "O zamandan beri birlikteyiz."

Odada bir süre kimse konuşmadı.Jim gidip ahırın uzak köşesine, kovaların olduğu köşeye, oturdu. Dönüp onlara baktığında Jessica ile tekrar göz göze geldi. Kız gözlerini kaçırıp arkasına döndü. Jim kızı gördüğünden beri ona çok dikkatli baktığını fark etmişti. Gözlerinde dikkat dışında birşey daha vardı. Korku. Jim bunu açıkça sezmişti. Belki de o eski evde kızın kalan son arkadaşını neredeyse öldürecek olmasındandı.

Sessizliği Marco bozdu ve Frank ile özel konuşmak istediğini söyledi. İkisi birlikte ahırdan çıkarken Jessica da arkalarından gitti. Jim de tam düşüncelere dalacaktı ki yanına Dale geldi. Köydeki evde neler olduğunu sordu. Jim herşeyi anlattıktan sonra içeri Frank, Marco ve Jessica geldi.

"Bu ikisi kuzeydeki dağların arkasında bir sığınak olduğunu söylüyorlar." dedi Marco arkasındaki Frank ve Jessica'yı işaret ederken. "Kış bastırmadan oraya ulaşmaya düşündüklerini söylüyorlar.Eğer gerçekten bir sığınak varsa onlarla gitmeyi öneriyorum."

Kuzey dağlarının arkasındaki sığınak mı ? Jim bu konuda hatırlaması gereken çok önemli birşey olduğunu hisetti. Kendini zorladıysa da başına giren ağrı ona engel oldu.

"Ama oraya gitmek için şehirden geçmemiz gerekecek" dedi Flint yüzünü buruşturarak.

"Etrafından dolaşırız." diyerek yanıt verdi Frank."Ama bu bize bir aya patlar."

"Yine de o kadar yakından geçmek güvenli mi ?" diye sordu George. "O şeylerin en çok şehirlerde olduğunu biliyoruz."

"Haklı." diyerek destek verdi Sam.

"Bakın, bu olaylardan sonra iklimin değiştiğini fark etmişsinizdir." Konuşan Jessica'ydı ve sesi oldukça güçlü çıkıyordu. "Kışı buralarda geçirirseniz zaten ölürsünüz. Tek şansımız oraya gitmek ve sığınağa ulaşmak"

"Tabii gerçekten bir sığınak varsa." dedi Jim hafifçe  ayağa kalkarak.Frank'e güvenmiyordu. Çocuklar güvenebilirlerdi ama o güvenmeyecekti.

"Niye sizi kandıralım ot beyin ?." dedi Frank. "Herşeye atlamaktan vazgeç."

"Bilmem, belki bana saldırmadan önce-"

"Yeter." diyerek. İkisini de susturdu Marco. "İsteyen gelir, istemeyen gelmez. Yarına kadar herkes kararını versin. Sabah yola çıkıyoruz.. Kışı dışarıda bu şekilde geçiremeyiz."

Jim havaya bir yumruk savurdu. Dışarıda bu çocuklar olmadan tek başına asla hayatta kalamazdı. Onlar ile birlikte gitmekten başka bir şansı yoktu. Ama bu Frank'e güveneceği anlamına da gelmiyordu. 

Ahırda köşesine çekiliğ ev yapımı mızrağının yanına oturdu.Çocuklar yarınki yolculuk için hazırlanıyorlardı. Jim'İn koli bandı, ufak bir iğne ve ev yapımı bir mızraktan başka bir eşyası olmadığı için toparlayacak birşeyi yoktu.

Elini pantalonun arka cebine attı. Eline birşey değdi.Bir kağıt. Daha önce hiç arka cebini kullanmadığını fark etti. Aceleyle ufak, dikdörtgen kağıdı çıkardı. Üzerinde aceleyle yazılmış çirkin bir el yazısı vardı. 

Jim Gray- Yaş 16- 3. kat Dolunay Koğuşu- Sağdan 3. yatak

Continue Reading

You'll Also Like

4.7M 416K 140
Külkedisinin prensese değil, Anka'ya dönüşme hikayesi. Sonsuzluğa kanat çırpan otuz kuşun öyküsü.| Elena'nın hayatı, ruhu farklı bir boyuta çekilen...
33.6K 1.7K 9
❝Sevmek: kıskanmak, endişelenmek ya da özlemek değildir. Sevmek sadece acı çekmektir. Ve ben sevgilim. Sevgilim değil, sevdiğim. Sana her baktığımda...
59.4K 4.8K 70
# Gençkurgu-- Fantastik # # 3. Fantastik # 1. Akademi # 1. Büyü # 1. Ejderha # 1. Efsane # 1. Krallık # 2. Savaş - Düşünsene, sen büyünün her şey o...
76.4K 5.1K 29
Ne yani ben 1986 yılında gôtünü veren bir ibnemiydim hemde ülkücü bir adama..