"Savaş lütfen bak ne istersen yaparım ne olur?"
İşe geldiğimden beri tek yaptığım şey Savaş'a yalvarmaktı. Eren'in yerini söylesin diye her şeye razıydım. Ama Savaş inatçının tekiydi. Hiçbir şey söylememişti. Söylememekte de ısrarcıydı. Sinirlerim bozulmaya başlamıştı.
Ben yalvarmaya devam ederken mutfağa koruma girdi.
"İstediğin paket odana bırakıldı abi," dedi.
Savaş başıyla onaylayınca koruma mutfaktan çıktı.
Korumadan sonra da oflayarak ben mutfaktan çıktım. Kulağıma kulaklık takarak müziği son ses açtım. Savaş'ı yok sayarak temizliğe başladım. Normalde o evdeyken temizlik yapmama izin vermiyordu. Ama o inatsa bende inattım.
Yavaş yapmıştım işimi yorulmamak için. Saate baktığımda Savaş'ın yemek saatine on dakika kalmıştı. Şaşkınca iç sesime kulak vermeden mutfağa geçtim. Savaş onu bıraktığım gibi mutfaktaydı ama bilgisayarda bir şeylerle uğraşıyordu. Kulaklığı çıkarmamıştım ama müziği kapatmıştım.
"Deli," dedi ilk gülerek.
Onu duymadığımı düşünüyordu mal.
"Açım ben ya," dedi sonra biraz daha yüksek sesle.
"Bokumu ye Savaş," dedim.
Yani ben içimden dediğimi düşünmüştüm ama dışımdan düşünmüşüm yanlışlıkla.
Benim tepkime kahkaha atınca boşluğuma gelip çığlık atmıştım korktuğumdan.
"Yemek hazırla bana," dedi gülmesi bitince.
Tamam, bile demeden önüme dönüp makarna suyu koydum. Bu sefer şarkı da açmıştım. Sinirliydim ona ve muhatap da olmak istemiyordum. Hatıran Yeter çalıyordu. Bayılıyordum bu şarkıya. Yani altımızda çok seviyorduk. Mezuniyetimizde bile bu çalmıştı ama şimdi eksiktik.
Gözüm dolunca şarkıyı değiştirdim. Savaş'a karşı nefret biriktirmeye başlamıştım. Eren'in yerini söylemiyordu. Sebebi de Eren'in iyiliği içinmiş. Göte bak ya, bizden daha iyi biliyor Eren'in iyiliğini sanki.
Bu sefer Emre Aydın Hoşça kal çalmaya başladı. Bu şarkıda tuttuğum gözyaşlarımı saldım. Sonra Savaş görmesin diye çabucak sildim.
On beş dakikaya yemeği hazırlayıp odama çıktım. Üstümü değiştirip aşağı indim.
"Çıkıyorum ben," deyip kapıya yöneldim.
"Yaren yapma şöyle," dedi ama umursamadan çıktım evden.
Otobüse binmek yerine yürümeyi tercih ettim. Kulaklığımda şarkı çalmaya devam ediyordu. Ve bende çoktan bir sigara yakmıştım. Eren'i bulacaktım kafaya takmıştım. Ne yapıp edip bulacaktım. Ama önce ne yapmam gerektiğini bulmam gerekiyordu. Yine kafamda her şey karman çorman olmaya başlayınca düşünmemeye çalışarak daha hızlı yürümeye başladım.
Eve varınca evde kimsenin olmadığını gördüm. Aradığımda hiçbiri telefonunu da açmamıştı. Merakla odama gittim. Üstümü değiştirip geri salona geçtim. Önce televizyonu açtım. Sonra mutfağa gidip karnımı doyuracak bir şeyler hazırlamaya başladım. Buzdolabından domates alacağım sıra dolabın kapağında asılı kâğıdı gördüm.
"Ablasının gülü biz Nurten Abla'nın kızının kınasına gidiyoruz. Ararsan sesten duymayabiliriz. Karnını doyurup sende gelirsin."
"Vay be Nurten abla da kızını evlendirdi. Evlenen evlenene anasını satayım, bir biz kaldık evde."
Kendi kendime söylenerek yemek hazırlamaya devam ettim. Sonra televizyon karşısında yemeğimi yiyip hazırlanmaya odama gittim. Yazlık dizimin üstünde biten tül elbisemi giydim. Saçımı salaş bırakıp hafif makyaj yaptım. Sonra evden çıkıp aşağı mahalleye gitmeye başladım. Düğüne gider gitmez bizimkileri gördüm. Onların yanına gittim.
"Birazdan sıkıntıdan patlayacağım ha," dedi Ali.
Ben ona gülerken Hasan, Ela ve Dilan'ın beraber çiftetelli oynadığını gördüm.
"Sen niye oynamıyorsun onlarla?" dedim dalga geçerek.
"Çok becerebiliyorum ya sanki Allah aşkına," dedi o da gülerek.
Düğünün sonlarına gelinmişti. Herkes gelini falan tebrik ediyordu. Annem de ablamla gidiyordu ama annem tutturdu bana, sende gel, diye. Nurten Ablanın kızı Ayfer'le fazla anlaşamazdık. Sevdiğim söylenemezdi yani. O yüzden gitmek istemiyordum ama anne zoruyla bende gittim.
Ayfer ile annemler görüştü. Bana sıra gelince yalandan sırıtarak, tebrikler, dedim. O da benim gibi yalandan sırıtarak teşekkür etti. Damada sıra gelince Ayfer'in de duyabileceği bir sesle, Allah yardımcın olsun başını yaktın, dedim. Damat kahkahalarla gülerken Ayfer sinirle bana bakmaya başladı. Ben ise ona umursamaz bir biçimde sırıtıyordum. Ablam kolumdan tutup geriye çekti.
"Kız bugün yapma bari ayıp," dedi.
"Ay ben dedim size gelmeyeyim diye," dedim.
Annem gülmeye başlayınca ablamda sabır dileyerek gülmeye başladı.
Eve giderken içimden geldi ve herkese dondurma ısmarladım. İyi günümdeydim galiba yine. İçimde sebepsiz bir sevinç de vardı. Hadi hayırlısı, diyerek yoluma devam ettim.
Eve gelince direk banyoya girdim. Sıcak su tenime değdikçe rahatlıyordum. On dakikaya kadar banyodan çıktım. Saçımı tarayıp direk yatağıma girdim. Bugün olanları düşünmeye başladım. Aklıma o an bir fikir gelmişti.
Savaş'ın telefonundan Eren'in numarasını alacaktım. Sonra tanıdığım bir polisin yardımıyla telefon sinyalinden nerede olduğunu bulabilirdim. En azından şansımı deneyebilirdim. Bu kafama yatan fikirle mutlu bir şekilde uykunun kollarına attım kendimi.