Şarkı: Sia-Chandelier
DAMLA
Yataktan kalkmak istemiyordum. Hiçbir güç bugün beni yataktan kaldıramazdı. Dün eve çok geç gelmiştim. O yüzden fazlasıyla yorgundum. Ama kızların bağrışmalarını duyabiliyordum. Aşağıdan ‘’Hadi Damla!’’ diye bağırıyorlardı. Tabii ki de kalkmayacaktım. O yüzden başımın altında olan yastığı çıkarıp kulağımı kapatacak şekilde yüzüme, bastırdım. Ama hiçbir fayda etmiyordu. Hala seslerini duyabiliyordum. Enerjimi toplamam gerekiyordu. Bu yüzden yerimden hızlıca kalktım. Lavaboya doğru ilerledim ve yüzümü yıkadım. Artık kendime gelmiştim. Aşağıya indiğimde kahvaltı hazırdı. İşte bunu seviyordum. Ne zaman uyansam kızlardan biri kahvaltıyı hazırlamış oluyordu ve bana yapacak hiçbir iş kalmıyordu. Hemen masaya oturdum. Ancak Begüm masada değildi. Böyle bir şey olması neredeyse imkânsızdı. Hepimizden önce Begüm uyanırdı normalde. Ama bugün ne olduysa erken uyanmamıştı. Hiç böyle yapmazdı o yüzden biraz endişelenmiştim. Karşımda oturan Büşra ve İrem’e ‘’Begüm nerede? Uyanmadı mı hala?’’ diye sordum. Ancak hiçbiri soruma cevap vermedi. Suratıma aval aval bakıyorlardı. İşte şu an korkmaya başlamıştm. Aklıma kötü şeyler geliyordu. ‘’Söylesenize!’’ dememle Büşra’dan cevabımı aldım. Ancak bu cevap hiç de hoşuma gitmemişti.
‘’Begüm odasında. Uyanık ama dün Utku’yla araları bozulmuş. O yüzden yataktan kalkmak istemedi. Yalnız kalması gerekiyor diye düşündük biz de. O yüzden yataktan kaldırmadık.’’ demesi ile yukarı çıkmam bir oldu. Begüm’ün odasına girdiğimde ağlıyordu ve gerçekten çok kötü görünüyordu. Etrafta bir sürü sümüklü peçete vardı. Onlara aldırmadan Begüm’ün yatağına oturdum ve ona sarıldım. Benim sarılmamla arkamda olan Büşra ve İrem de Begüm’e sarıldı. Bu birbirimizi iyi hissetmemi sağlıyordu. Sarılmayı bıraktıktan sonra Begüm’den olayı anlatmasını istedim. Anlatmayı bitirince de duyduklarıma inanamadım. Utku yıllardır Begüm için bağımlı olduğu sigarasını bırakmıştı. Ancak bir kızın teklifi ile yeniden içmişti. Bu gerçekten çok tiksindiriciydi. Begüm sigaradan çok nefret ediyordu. Zaten bu yüzden bu kadar üzülmüştü. Tekrar başlamasını istemiyordu çünkü.
Begüm’ü zor da olsa yataktan kaldırdıktan sonra kahvaltıya oturtmayı başardık. Moralini yerine getirmemiz gerekiyordu. Bu yüzden ne yapabiliriz diye düşünmeye başlamıştım. Uzun düşünmeler sonucunda aklıma harika bir fikir gelmişti. Uzun zamandır at çiftliğine gitmiyorduk. Bu çok eğlenceliydi, ama bunu kızlarla birlikte yapınca daha da eğlenceli oluyordu. Fikrimi onlarla da paylaştıktan sonra Begüm ilk başta yok dedi ama bizim ısrarımız karşısında daha fazla dayanamayıp kabul etti. Az da olsa morali yerine gelmişti. Şimdi onlara dün geceyi anlatma vaktiydi.
‘’Dün gece neler oldu bir bilseniz?’’ diye başladım söze. Dün gece harbiden ne olmuştu diye birden düşünmeden edememiştim ne yazık ki Uras bana sürtük demişti ve hala hatırlıyordum, Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum ve bu beni sinir ediyordu. Uras’la bir daha konuşmama kararını zaten almıştım. Fakat yine de içim sıkılıyordu. Neden bu kadar kırıldığımı sorgulamak istemiyordum. Sorgularsam derinlere inmem gerekirdi ve ben buna hazır değildim.
Anlatmayı bitirdiğimde Begüm, ‘’Oha cidden böyle mi?’’ diye bir tepki gösterdi. Sonunda dikkatini dağıtabilmiştim. Evet diyerek onu onayladım. Büşra, ‘’O çocuk normal değil zaten.’’ dedi ve göz devirdi. İrem , ‘’O çocuk yüzünden üzüldüğünü söyleme bana.’’ dedi. Ben de ‘’Üzülüyorum, kim olsa üzülürdü. Çok kırgınım.’’ dedim. Begüm, ‘’Damla boş ver. Ne kaybettiğini öğrensin.’’ dedi. ‘’Sizce beni kaybettiği için üzülür mü?’’ deyip göz devirdim. ‘’Uras’tan bahsediyoruz kızlar.’’ diyerek devam ettim. ‘’Gerçekçi olalım.’’ diye tamamladı İrem beni.
‘’Ultra derecede seksi ve yakışıklı olabilir ama bu öküz olduğunu değiştirmiyor ve dün sana yaptıkları yüzünden gözümden düştü.’’ dedi Büşra. Bunu demesiyle aklıma dün ona öküz demem ve onunda bana seksi bir öküz diye cevap vermesi geldi. İstemsizce dudağımı ısırıp sırıttım. Onda bir şeyler vardı. Bazen aklıma gelince sırıtmamı engelleyemiyor, bazen de fazlasıyla sinirleniyordum. Dengelerimi altüst ediyordu.
‘’Ee siz de bir şeyler yok mu?’’ diye sordum kızlar bakarak. Büşra’nın bir an gözleri parladı. ‘’Büşra?’’ dedim sorarcasına. ‘’Anlatacak çok şeyin var gibi görünüyor. Anlatmak ister misin?’’ diyerek sırıttım. Tek nefeste ‘’Buğrabanaşiirokudu.’’ dedi.
‘’Ne?’’ dedi Begüm gözlerini açarak. ‘’Büşra birazcık tane tane konuş istersen heyecanını anlayabiliyoruz ama sakin.’’ dedi İrem de. Ben ise ‘’Nasıl oldu baştan anlatsana!’’ diye bağırdım.
Büşra olayı baştan anlatırken hepimiz hayran hayran dinliyorduk. Buğra cidden âşık olunası çocuktu. Şahsen bana böyle bir şey yapsaydı âşık olmuştum. Zaten Büşra’nın da ‘’Sanırım ondan hoşlanıyorum.’’ demesi gecikmemişti. İrem ve Begüm kocaman gözlerle ona bakarken ben bunu beklediğimden sırıtıyordum. ‘’Ay aranızı ne zaman yapıyoruz?’’ dedi Begüm heyecanla. Ben ise gözlerimi devirip kafasına vurdum. ‘’Çöpçatan mıyız Begüm biz?’’ diye sordum. ‘’Ya ama eğlenceli olurdu.’’ deyip dudak büzdü. Ben ise tekrar göz devirdim.
…
At çiftliğine Begüm’ün arabasıyla gidiyorduk ve heyecanlıydım. At binmeye bayılırdım. Hepimiz bayılırdık ve uzun zamandır böyle bir şey yapmamıştık.
Sonunda çiftliğe vardığımızda deli gibi heyecanlıydık. Arabadan indik ve Hikmet Amca’nın evinin kapısını çaldık. Hikmet Amca çok uzun süredir ailelerimizin arkadaşıydı ve bizi de tanıyordu. Ankara’ya ailelerimizle gelir ve kalırdık. Ankara’daki zamanımızı Hikmet Amca’yla ve atlarla geçirirdik. O yüzden burayı kazanmak bizim için mükemmel olmuştu. Hayallerimizin şehriydi burası.
Hikmet Amca kapıyı açtığında yorgun görünüyordu fakat bizi görünce yüzünde muhteşem bir gülümseme oluştu. ‘’Kızlarım gelmiş!’’ diye bağırdı sevinçle ‘’Kızlarım gelmiş!’’
Birazcık deli dolu biriydi ve altmış yaşında olmasına rağmen ben sizden gencim diye ortalıklarda gezinirdi. Bu yaşına kadar hiç evlenmemişti. Sorduğumuzda da bizi geçiştiriyordu. Bizde pek fazla üstelemiyorduk zaten. Hikmet Amca’nın köpeği Cafer bize doğru koşarak geldi ve benim ayağımın dibinde durdu. Onu kucağıma almak isterdim fakat kocamandı. O yüzden eğildim ve ‘’Benim güzel oğlum Cafer’im gelmiş.’’ deyip tüylerini okşamaya başladım. Kafasını öpüp sevmeye devam ettim. Kızlarda eğilip sevmeye başladılar.
‘’Kızlar atlarınızı hazırlayayım mı?’’ dedi Hikmet Amca.
Ayağa kalkıp ‘’Sen yorulma Hikmet Amca’cığım, ben hazırlarım.’’ deyip yanaklarını sıktım. Hafifçe elime vurup ‘’Ne yorulması kız turp gibiyim ben maşallah.’’ dedi. Gözlerimi devirip gülümsedim. ‘’Hem daha ölmedim ben. Öldükten sonra kendi atlarınızı kendiniz hazırlarsınız.’’ dedi.
‘’Allah korusun Hikmet Amca o nasıl söz?’’ diye söylendi Begüm. Gülerek atların olduğu tarafa doğru ilerledik. Hikmet Amca ‘’Gidin kıyafetlerinizi giyin.’’ diye bağırdı. ‘’Hikmet Amca giymek zorunda mıyız?’’ diye bağırdı İrem ağlamaklı sesiyle.
‘’At bineceksiniz tabi ki de zorundasınız.’’
Hikmet Amca’nın evinde binici pantolonlarımız, çizmelerimiz, şapkalarımız her şeyimiz vardı. Onları giymeden atlara bindirmiyordu ve bu benim hoşuma giderken İrem’in gitmiyordu. Çünkü o şapkayla rahat edemediğini ve yakışmadığını söylüyordu.
İçeriye girip kıyafetlerimizi giydik ve dışarı çıktık. ‘’Hikmet Amca!’’ diye seslendim. ‘’Buyur cadaloz.’’ dedi yanıma gelip.
"Bizim boydan fotoğrafımızı çeker misin?’’ diye sordum. Telefonu uzattım ve Hikmet Amca fotoğrafımızı çektikten sonra bana tekrar verdi.
‘’Ares nerede? Onu görmek için sabırsızlanıyorum!’’ diye sevinçle konuştum. Ares simsiyah erkek bir attı. Siyahlığı herkesi kıskandıracak bir şekilde mükemmeldi. Ares adını ona ben koymuştum. buraya ilk geldiğimizde -yani dokuzuncu sınıfta- ondan biraz korkmuştum. Çünkü vahşi bir attı. Ama sonra büyüdükçe ona alışmıştım ve babamda bu atı satın almıştı.
Ares’in yanına gittim ve atımı sevmeye başladım. Çok özlemiştim. Tüylerini okşarken ‘’Güzel oğlum.’’ diye mırıldanıyordum. Ares’le birlikte bir fotoğrafımızı çektim ve sonunda ona bindim. Ata binmek mükemmel ötesi bir şeydi. İrem, atın üstünde bir fotoğrafımı çekip öpücük attı ve bende ona öpücük attım.
Büşra’nın atı kızdı ve bembeyazdı. Adı Liberta’ydı. Begüm’ün kahverengiydi ve İrem’in de krem rengiydi. Ares’le dolaşmaya çıktığımda yavaştım. Önce hep yavaş başlardım. Sonra hızlandım ve bu mükemmel hissin tadını çıkarmaya başladım. Gölün yanına geldiğimizde Ares’i durdurup indim ve kızları bekledim. Onlar da benim yanıma gelince atları bağladılar ve su içmelerini bekledik. Yere oturup bu güzel varlıkların fotoğrafını çektim.
‘’Bunu yapmayalı uzun zaman oluyor.’’ diye konuştu Begüm.
‘’Evet, çok özlemişim.’’ diye cevap verdi Büşra.
‘’Şu kafamdaki şeyden ne kadar nefret etsem buna değer.’’ dedi İrem de.
Hepimiz gülmeye başladık. ‘’Kötü değil.’’ dedim İrem’e bakarak. ‘’Neden bunu kabul etmiyorsun?’’
İrem’le laf dalaşına girmişken Begüm’ün çalan telefonunun sesiyle sustuk. Begüm telefonunu çıkarıp ekranda yazan isime baktı ve suratı asıldı. Kim olduğunu tahmin edebiliyordum. Büşra ‘’Kimmiş?’’ deyince
‘’Utku.’’ diye cevap verdi ve meşgule aldı.
‘’Nede açmadın?’’ dedi İrem.
‘’Açsaydın konuşsaydınız.’’ diye devam etti Büşra.
‘’Şu anda onunla konuşmak istemiyorum, moralimin bozulmasını da.’’ Tekrar telefonu çaldı. Sinirle oflayıp bu sefer telefonu tamamen kapattı.
Çiftliğe doğru sürüp atları Hikmet Amca’ya verdik ve üstümüzü değiştirmeye çıktık. Üstümüzü değiştirdikten sonra Hikmet Amca’yla vedalaştık ve arabaya bindik. İrem sürücü koltuğuna geçti ve bende yanını kaptım. Büşra ‘’Ben geçecektim.’’ diye bağırınca sırıttım. Telefonumu açıp İnstagram’a girdim ve fotoğrafları atmaya başladım.
...
Eve vardığımızda çok yorgunduk. Güzel bir duş alıp uyumak ve dinlenmek istiyorduk. Hepimiz kendimizi bir koltuğa attık ve gözlerimizi kapattık. Ancak bahçe kapısının tıklanması ile gözlerimizi açtık. Birbirimize ne oluyor der gibi bir bakış attık. Herkes birbirine bakıyordu. Kapıyı birimizin açması gerekiyordu ama o kişi ben olmak istemiyordum. Aramızda bunu yapan, daha doğrusu bunu yaptırabileceğimiz bir kişi vardı. O da Begüm’dü. Begüm kapıyı açtığında karşımızda çocuklar duruyordu. Suratlarında çaresiz bir ifade vardı.
İçeri girdiklerinde Begüm onlara sanki defolun diyormuş gibi ‘’Neden geldiniz?’’ diye sordu. Sanırım Utku’nun yüzünü görmek istemiyordu. Haklıydı da. Utku çok bekletmeden cevap verdi. ‘’Özgür Bey kız arkadaşı ile yalnız kalmak istiyormuş.’’
Begüm sanki dövecek gibi bakıyordu. Onu hiç böyle görmemiştim. O yüzden ortamı yumuşatmak için İrem araya girdi. ‘’Tamam, o zaman buyurun oturun.’’
Hiç kimse konuşmuyordu. Ortam fazla gergindi ve bu gerginliği bozmak bana düşüyordu. ‘’Eee bütün gece böyle susacak mısınız? Bir şeyler yapalım.’’ diyerek köşede duran dolaba doğru ilerledim. İçinden pes oyununu çıkarmamla Buğra’nın ‘’Oooo.’’ demesi bir oldu. Şaşırmışlardı ama bunda şaşılacak bir şey yoktu. Kız evinde pes olamaz mıydı yani? Saçma. Pes oynamayı çok severdim ve gerçekten bir kıza göre iyi oynuyordum. Oyunu hazırladıktan sonra yapılacak tek bir iş kalıyordu; takımları belirlemek. Ben, İrem, Buğra ve Utku bir takım, Uras, Büşra, Begüm ve Göktuğ da bir takım oldular. Şimdi oynama zamanıydı. İlk oynayacak kişiler ben ve Uras’tı. Uras’ yenmem lazımdı. Ona yenilmek istemiyordum. Bu gerçekten çok sinir bozucu olurdu.
Oyuna ikimiz de iyi başlamıştık. Çok çekişmeli gidiyordu. Herkes kendi takımını destekliyordu ki olması gereken de buydu. Atak yapma vaktiydi. Tüm dikkatimi oyuna verdim. Kaleye çok yakındım. Ve… Ve… ‘’Gol!’’ diye çığlık attım. İlk golü atmanın verdiği mutlulukla sırıtıyordum. Ha bir de Uras’a kapak olduğu için…
‘’Hadi Uras sana güveniyoruz.’’ diye bağırdı Büşra.
‘’Yen şu eziği!’’ diye devam etti Begüm de.
Utku ve Buğra benim dibime girmiş maçı izliyordu. Utku benim ikinci golü atmamla bağırarak yanağımdan öptü.
Buğra da ‘’Gol ulan!’’ dedi. ‘’Allahım nasıl mükemmelsin Damla.’’ diye söylenmeyi de ihmal etmiyordu.
‘’Ne oldu lan tırrik?’’ dedi Uras’ın kafasına vurarak. ‘’Bizi yeniyordun Damla’ya gelince tırtladın.’’
İrem’le çak yaptık ve kahkaha attık.
‘’Tırrik ne be?’’ dedi Begüm Buğra’ya yüzünü buruşturarak.
‘’Sen boş ver yenge.’’ dedi gülerek.
‘’Yenge deme bana.’’
‘’Niye demeyecekmiş?’’ dedi Utku kaşlarını çatıp.
O anda Uras bana gol atınca ‘’Gol!’’ diye bağırdı Göktuğ.
‘’Ya ama ya…’’ dedi İrem bağırarak.
O sırada Göktuğ ‘’Helal abi ya.’’ diyerek Uras’ın saçlarını karıştırıyordu.
Uras bana bakıp sırıttı ve ben de ona ‘’İki bir.’’ diyerek sırıttım.
Büşra Uras’ın heyecanla yanaklarını sıktı ve ‘’Allahım şeker şey.’’ dedi.
Uras, ‘’Büşra bırakmazsan gol yiyeceğim.’’ deyince Büşra hemen ellerini çekti.
Uras ikinci golü de attığında ‘’Ya hayır ya.’’ diye bağırdı İrem. ‘’Damla sen salak mısın? Nasıl gol yersin?’’ diye devam etti.
‘’Sesini kesmezsen dilini keserim.’’ dedim ters ters bakarak.
‘’Olmadı bu Damla olmadı.’’ dedi Buğra kafasını iki yana sallayarak.
‘’Nasıl insanlarsınız lan siz?’’ dedim sinirle. Zaten gol yediğim için sinirliydim, bir de onlar da üstüne sinirlendiriyordu.
‘’Az önce ne kadar mükemmelsin Damla falan diye yalakalık yapıyordunuz? Şimdi olmadı bu Damla mı oldu? Gidin yanımdan!’’ deyip oyuna geri döndüm ve Buğra abartılı bir şekilde ‘’Ben seni hala seviyorum Damla. Sensiz olmaz.’’ deyince Göktuğ ‘’Çokoprens çoko çoko…’’ diye devam ettirdi. Onun bunu demesiyle kahkaha attım ve Buğra’ya öpücük attım. Aramızdaki şey tamamen arkadaşçaydı. Herkes bunu biliyordu. Zaten farklı düşünemezdim çünkü Büşra ondan hoşlanıyordu. Buğra benim tipim değildi ama çok yakın arkadaş olabilirdik.
Maç berabere bitmişti ve herkes sessizdi. Ben Uras’ı yenemediğim, o da beni yenemediği için sinirliydik. Begüm ortamı yumuşatmak için ‘’Şişe çevirmece mi oynasak?’’ diye sordu. Uras’la ben aynı ‘’Sıkıcı.’’ deyince herkes gözlerini kocaman açmış bize bakıyordu. Biz de gözlerimizi kocaman açıp birbirimize baktık ve sonra ben gözlerimi kısınca o da önüne döndü. "Sırf şununla aynı fikirde olmayayım diye kabul ediyorum.’’ dedim Uras’ı göstererek.
‘’Bebek.’’ dedi Uras bana bakarak.
Utku ‘’Emin misin sevgilim?’’ deyip sinsice sırıtınca anladığım şeyle Büşra’ya ve İrem’e sırayla baktım. Aynı anda sırıttık. Begüm’ün bir şey anlamadığı ortadaydı çünkü kızarmamıştı zavallı arkadaşım.
‘’Sen sus!’’ diyerek terledi Begüm.
Utku’ya baktığımda hala sırıtıyordu. Sonra o da bana baktı ve hepimiz sırıtmaya başladık.
‘’Tövbe ne sırıtıyorsunuz be?’’ diye çemkirdi Begüm.
Uras hepimize göz devirdi ve ‘’Çocuk gibisiniz. Gel Begüm, sen boş ver onları.’’ diyerek Begüm’ün omzuna kolunu attı. Bu hareketiyle çok korumacı ve sevilesi görünüyordu. Hayır hayır ağzının ortasına çakasım gelmişti.
‘’Uras sen anlat bari neye sırıtıyor bunlar?’’
‘’Kendilerince komik olmaya çalışıyorlar. Gel biz seninle mutfaktan şişe alalım.’’ diyerek Begüm’ü mutfağa doğru çekiştirirken bize ters ters bakmayı da ihmal etmiyordu.
Şişeyi getirdiklerinde Uras bize uyarıcı bakışlar atıyordu. Hepimiz oturduktan sonra şişeyi Begüm çevirdi ve Büşra’yla kendisinde durdu. Büşra soruyor, Begüm cevaplıyordu.
‘’Doğruluk mu cesaret mi?’’ diye sordu sırıtarak.
‘’Cesaret.’’
Büşra hiç düşünmeden ‘’Utku’yu öp.’’ dedi. Bunu söylemesiyle Begüm’ün suratını sinirli bir ifade kapladı.
‘’Saçmalama manyak mısın sen?’’ diye bağırdı. ‘’Hem böyle klişe şeyler neden soruyorsun?’’
‘’Bu oyunu sen istedin hanımefendi. O yüzden yapacaksın.’’ diyerek araya girdim.
‘’Ya ama bu olmaz onunla konuşmadığımı biliyorsunuz.’’
‘’Begüm!’’ diyerek gözlerimi devirdim. ‘’Ne kadar sürek bu küslük? Elbet bir gün barışacaksınız. Sonunuz ayrılmaya mı gidecek?’’
‘’Hayır, hatasını anlayana kadar böyle devam edecek. Eğer anlamazsa…’’ deyip sustu.
‘’Zaten hatamın farkındayım Begüm.’’ dedi Utku da ciddi bir şekilde.
Begüm kaşlarını çatarak, ‘’Nedense ben bunu göremiyorum.’’
‘’Begüm!’’ diye uyardı İrem. ‘’Görmüyor musun çocuğun halini?’’
‘’Beni anlayamazsınız tamam mı? O yüzden karışmayın.’’
Sonra da kalkıp salondan çıktı. Utku da onun peşinden gitti. Nefesimi seslice dışarı verdim ve ‘’Bazen bu inatçılığı beni öldürüyor.’’ dedim.
‘’Bir yandan haklı aslında.’’ dedi Uras.
‘’Sen sus’’ diyerek sataştım. ‘’Sabahtan beri Begüm’ü koruyup duruyorsun. Sanane ondan. Begüm senin değil bizim arkadaşımız ve biz onun iyiliğini istiyoruz.’’ Büşra gözlerini bana dikip baktı ve sus işareti yaptı.
‘’Sen ne anlarsın arkadaşlıktan.’’ deyince, Uras hışımla yerinde kalktı ve bana doğru ilerlemeye başladı. Bu hali korkutucuydu ama korktuğumu göstermeden yerimde rahat bir şekilde oturmaya devam ettim. Uras kalkınca Göktuğ ile Buğra da ayağa kalktılar. ‘’Dur.’’ dedi Göktuğ. Uras onları takmayıp beni bileklerimden tuttu ve kaldırdı.
‘’Bir daha sakın benim arkadaşlığımı sorgulama!’’ diye tısladı sinirle ‘’Yoksa...’’ derken bileklerimi sıkıyordu ve ne kadar sıktığının sanırım farkında değildi. Canımı yakıyordu. Hem de çok fazla. Fakat bunu söylememek ve acıyla inlememek için kendimi sıktım. Gözlerimin dolmasını da ayriyeten engellemeye çalışıyordum.
‘’Ve bir daha sakın bana karşı bir şeyler söyleme. Benimle muhatap dahi olma çünkü ben seninle olmayacağım.’’ Bileklerimi bırakıp evden hızla çıktı ve Buğra’lar da onun peşinden gittiler. Kızlar hızla yanıma geldiklerinde ben ağlamaya çoktan başlamıştım bile…