INNOCENCE | taekook

By _bluemill

51 7 8

İki hukuk fakültesi öğrencisi Taehyung ve Jungkook.. More

-1-
-2-
-4-

-3-

4 1 0
By _bluemill

"Roma'nın, Romulus tarafından M.Ö 753 yılında kurulduğu söylenir ve Roma'nın devlet teşkilatı biçimlerine göre ayrıldığı dört siyasi biçimini de haftaya anlatmaya devam edelim. Bugünlük ders bu kadardı. Çıkabilirsiniz çocuklar."

Hoca'nın dersi bitirmesiyle derin bir nefes alıp vererek defterimi kapatmıştım. Artık konulara giriş yapmaya başlamışlardı. Kitaplardan konuları tekrar etmeye başlasam iyi olacaktı. Sahi, ben bugün kitap almaya gidecektim değil mi?

"Hoseok, ben çıkınca kitap almaya gideceğim. Senin bir işin var mı? Gelmek ister misin?"

Hoseok söylediğimin üzerine bir yandan toparlanırken üzgün bir yüz ifadesi takınarak kafasını iki yana sallamıştı.

"Üzgünüm! Eve gitmeden markete gitmem gerekiyor. Onun için acele ediyorum biraz açıkçası. Siparişler var malum."

"Anladım. Olsun, sorun değil." Hoseok'a gülümseyerek kafamı salladıktan sonra ön sırada Taehyung'un hâlâ yerinden kalkmadan notlarına göz gezdirdiğini görmüştüm. Onunla da gidebilirdim aslında. Hem belki biraz daha konuşarak daha samimi olabilirdik.

Hoseok koluma dokunarak yanımdan geçerken aynı zamanda Taehyung'un da omzuna dokunarak "Görüşürüz!" demişti. Biz de daha kısık sesle "Görüşürüz." dedikten sonra bende Taehyung'un yanına gidip biraz eğilerek omzuna dokunmuştum.

"Taehyung?"

Kafasını kaldırıp merakla bana bakmıştı.

"Efendim."

"Ş-şey ben şimdi ders kitaplarını almaya gidecektim de sen de gelmek ister misin diye soracaktım."

Taehyung bir süre daha gözlerime bakmaya devam ederken düşünüyordu galiba.

"T-tamam, olur şimdi mi gidelim?" O az önce kekelemiş miydi benim gibi? Ben heyecanlanınca ve çekinirken kekelerdim. O da mı öyle olmuştu? Şaşırmıştım.

"Evet. Yani ben öyle düşündüm. Bir işin mi var?"

"Hayır hayır yok, hadi çıkalım." Hemen ayağa kalktığında bende omzundaki elimi çekmiştim. Zaten sadece defteri ve bir kalemi vardı sıranın üstünde. İkisini de direkt çantasına atıp bana dönmüştü. Ben de gülümseyip önden yürümeye başlamıştım.

Beraber fakülteden çıkıp otobüse doğru yan yana yürürken sohbet başlatmak için ne desem diye düşünmeye başlamıştım. Daha sonra aklıma gelen şeyle umarım muhabbet buradan yürür diye içimden geçirerek konuşmaya başlamıştım.

"Taehyung, sen burada mı yaşıyorsun? Başka bir yerden mi geldin?"

"Daegu'da yaşıyorum ben aslında, zaten oralıyım da. Üniversiteyi kazanınca burada bir ev tuttum."

"Anladım, ben hep buradaydım. Yani bir sorunla karşılaşırsan veya bir sorun olursa bana sorabilirsin. Yardımcı olmaya çalışırım elimden geldiğince."

"Teşekkür ederim." diyerek gülümsediğinde otobüs durağına da gelmiştik. Tam otobüse binmek için sırada beklerken Taehyung yanımda hafifçe dirsek kısmından ceketime tutunmuştu. Anlamayarak ona döndüğümde biraz mahçup bir yüz ifadesi olduğunu görmüştüm.

"Bir sorun mu var?"

"Benim otobüs kartım yok da rica etsem benim yerime de okutur musun? Ama lütfen aklında şüphe kalmasın, sonra sana ne kadar tutuyorsa veririm."

Söylediğine samimi bir şekilde gülümsemiştim. Onu onaylamak için konuşacağım sırada aklıma gelen şeyle söyleyeceğim şeyi değiştirmeye karar vermiştim.

"Tabi ki sorun değil. Ama.. bana daha sonra parasını vermek yerine bir kahve ısmarlasan nasıl olur?" dedim gülümseyip ardından biraz gözlerimi kaçırarak. Normalde gerçekten çekingen bir insanım ama Taehyung'u tanımak istediğimden ve onun da çekingen olduğunu farkettiğimden dolayı adım atmaya çalışıyorum ve umarım başarılı oluyorumdur.

Söylediğime şaşırmıştı. Önce bir duraksadı sonra o da gözlerini kaçırarak "Olur, ısmarlarım." diye mırıldandı ardından da tekrar gözlerime bakarak "Teşekkür ederim." deyip hafiften gülümsemeyi de ihmal etmedi.

Bende "Önemli değil." diyerek önüme dönmüştüm.

Otobüse binmek için sıranın bize gelmesiyle kapının önünde biraz sağa çekilip Taehyung'un önden geçmesi için elimle içeriye doğru işaret yapmıştım. Sonuçta kartı ben okutacaktım önden girmesi daha iyi olurdu. O bir şey demeyerek otobüse binip ileriye doğru ilerlerken bende hemen iki defa kartı okutup içeriye doğru yürümüştüm. O hemen arkalarda boş bir ikili yer bulunca cam kenarına oturmuş gelmem için bana bakmıştı. Ama ben tam oraya doğru giderken bir oğlanın oturmak için oraya yöneldiğini görmüştüm. Olduğum yerde duraksayıp oğlana bakınca Taehyung da direkt çocuğa bakmış hem elini yanındaki oturağın yüzeyine koymuştu sahiplenircesine hem de "Burası dolu, üzgünüm." diyerek net ve kesin bir ses tonuyla konuşmuştu.

Taehyung'un dediğine gülümseyesim gelmişti. O sırada oğlanda önce şaşırıp sonra özür dileyerek arkaya doğru yürümeye devam etmişti. Taehyung oğlanın gidişiyle bana baktığında gülümsediğimi görünce gözlerini kaçırarak arkasına doğru yaslanmıştı. Ben hemen hızlı bir şekilde yanına gidip oturduğumda ona dönmüştüm ki onun camdan dışarıyı izlemeye başladığını görmüştüm. Bende hala gülümseyerek "Teşekkür ederim." diye mırıldandım. O da bana bakıp hafifçe gülümseyerek önemli değil dercesine omuz silkmişti.

Onun dışında yol boyunca hiç konuşmamıştık. Taehyung'a arada yandan baktığımda onun hep camdan dışarıyı izlediğini görmüştüm. Bazen bir şeyler düşünüyor gibi dalıyordu. Bazen de öyle boş bakışlarla seyredip geçtiğimiz caddeleri, sokakları tanımaya çalışır gibi bakıyordu. Yaklaşık yarım saatlik bir yol gittikten sonra ineceğimiz durağa son bir durak kaldığını fark ettiğimde ayağa kalkıp Taehyung'a seslenmiştim.

"Taehyung, bundan sonraki durakta inmemiz gerekiyor. Kapıya gidelim istersen."

Taehyung da kafasını sallayarak onayladıktan kalkmış, beraber inmek için dikkatle kapının önüne adımlamıştık. İnmemiz gereken durakta otobüs durduğunda da inerek benim sağ tarafa yönelmemle Taehyung da beni takip ederek yanıma adımlamıştı. Yandan ona baktığımda yine etrafı incelediğini görmüştüm. Gözlerinden okunuyordu, heyecanlıydı.

"Daha önce hiç Seul'e gelmiş miydin?" diye bir soru yönelttim heyecanının nedenini anlamak için.

"Hayır, gelmedim. Hep gezip görmek istemiştim bu şehri. Ama hiç fırsat olmadı. Önceki üniversitem de burada değildi zaten." demişti o da buruk bir gülümsemeyle bana bakarak. Demek bu yüzden sürekli etrafı meraklı, heyecanlı, parlak gözleriyle izliyordu.

Anladım dercesine kafamı sallamıştım bende. Ben önüme bakıp yürümeye devam ederken bir anda adımın seslenilmesiyle olduğum yerde durmuştum. Anlık yanıma bakmamla Taehyung'u yerinde görememem ve tekrar adımın seslenilmesiyle de bu sesin arkamdan ve Taehyung'dan geldiğini anlamıştım. Şaşkınlıkla arkamı dönüp baktığımda ise Taehyung on-on beş adım arkamda durmuş bana eliyle gelmemi işaret ederek gülümsüyordu. Ben de neler olduğunu anlamayarak yanına adımladım hemen.

"Bir şey mi oldu?" diye yüzüne endişeyle bakarken sormuştum. O ise hala gülümseyerek bana bakıyordu.

"Şurada ki lunapark'ı görüyor musun?" Sorumu es geçerek eliyle uzağı gösterirken kendi sorusunu yöneltmişti. Gösterdiği yere bakmıştım bende ardından.

"Evet, görüyorum. Eski bir lunapark'tır. Sadece bir kez küçükken gitmiştim." dedim ardından tekrar Taehyung'a dönerken.

"Öyle mi?" dedi gözlerinde ufak bir heyecan vardı. "Ben küçükken televizyonda görüp gitmek istemiştim ama vakit olmadı hiç." Cümlesini bitirirken buruk bir gülümseme yer edindi dudaklarında. Onunla iki gündür tanışıyorduk ama iki gündür ki durgun halinden ilk defa şimdi sıyrılmış ve duygularını ilk kez biraz daha açık, okunabilir görüyordum. Ve içimde onun bu küçüklükten kalma özleminden dolayı onu lunapark'a götürme isteği doğmuştu. Biraz da ilk defa bana daha samimi yaklaşmasından kaynaklı sanırım.

"İs-istersen bir gün gidebiliriz seninle. Yani biraz büyüdük ama hala binebileceğimiz bir kaç oyuncak var bence. Hem benim içinde uzun zaman olmuştu.."

Söylediğimden sonra gözlerinin içi gülmüştü sanki. "Gerçekten mi?" dedi tamamen bedenini bana döndürmüştü. Ben de gülümsemiştim ona. "Gerçekten."

"Teşekkür ederim, çok gitmek isterim. Yani ilerde belki bir gün tek başıma da görmek için gidebilirdim ama yanımda bir arkadaşımın olması ve orada onunla eğlenmek beni çok mutlu eder. Dediğim gibi vakit olmadı hiç, bende çok istedim bunu. Tekrardan sağ ol, teklif etmen bile mutlu etti beni."

"Ne demek, önemli değil. Ama mutlu ettiyse sevindim bende. Yakın zamanda bir gün ayarlarız o zaman."

O da kafasını sallayarak gülümsemişti bana. Ardından tekrar yürümeye başladık. Yürürken Taehyung'un hiç mi arkadaşı olmamıştı bunları gerçekleştirmek için diye düşünmüştüm. Çünkü belliydi çok hevesliydi, gelmek isterdi herhalde. Tamam, burada değildi hiç, ilk üniversitesini de burada okumamıştı ama ikinci üniversitesini okuduğuna göre yaşı benden büyüktü ve bir arkadaşıyla belki en azından bir yaz gelip gezebilirdi herhalde.

Bir dakika! O kaç yaşındaydı cidden? Ve yaşının benden büyük olduğuna emin olduğum halde ona 'hyung' diye seslenmiyordum. Acaba bundan rahatsız oluyor muydu ki? Belki olabilir, nasıl daha önce düşünmemiştim ki bunu. İçten içe kendime kızarken alt dudağımı bir süre dişleyip Taehyung'a bakmıştım.

"Taehyung, yanlış anlamazsan sana bir şey sormak istiyorum." dedim biraz çekingence. O da bana baktı ama hala yumuşak bir surat ifadesi vardı yüzünde, bununla rahatlayarak, "Sen kaç yaşındaydın?" diye sordum.

"Sorun değil, neden yanlış anlayayım." diyerek gülümsedi bana. "Ben 22 yaşındayım. sen?" dedi ardından ben cevaplamadan hemen ekledi. "Birde niçin sordun?"

"Ah, anladım. Ben 18 yaşındayım. İlk yılımda mezun oldum ve üniversiteyi kazandım. Zaten benden büyük olduğunu tahmin etmiştim ama hem merak ettim hem de sana 'hyung' diye seslenmediğimi fark ettim. Üstelik bunun az önce farkına vardım. Şimdiye kadar bundan dolayı rahatsız olduysan kusura bakma lütfen." dedim mahcup bir şekilde.

Küçük bir kıkırtı bıraktı. "Hayır hayır, benim öyle takıntılarım yoktur. Hyung demene gerek yok yani. Ayrıca öyle çok yaş farkımız da yok bence."

Doğru söylüyordu aslında. 4 yaş çok değildi bence de. Ama bazı insanlar takılırdı buna. Onun için sorun değilse benim için de değil o zaman diye düşündüm.

Ben de gülümsedim onun dediğinden sonra. "Peki o zaman, bende açıkçası hyung demeden daha rahat olurum. Senin rahatsız olmamana sevindim."

O da ardından "Anlaştık o halde Jungkookie." dedi sevimli bir gülümsemeyle ve birazcık sesini de inceltmişti. Anlık olarak hafifçe gözlerimi büyütmüştüm. Çünkü o az önce neredeyse aegyo yapacaktı. Tanrım! Ben bu çocuğun sert birisi olduğunu düşünüyordum değil mi? Ve şimdi bana neredeyse şirinlik yapacaktı. Şaşırmıştım ve ön yargı'nın ne kadar yanlış çıkabileceğini bana hatırlatacak anlardan birini yaşamıştım.

Benim şaşırdığımı fark etmesiyle tekrardan kıkırdadı. Bende kendimi düzeltip gülümsedim ona. "Kusura bakma, bir anda şaşırdım açıkçası. "

"Önemli değil" dedi elini sağa sola sallayarak yüzündeki geniş gülümsemeyle beraber. "Şaşırmanı anlıyorum. Sık sık yapmam böyle şeyler bende zaten ama bugün nedense içimde bir mutluluk var. Hava da güzel, bende öyle sadece içimden geldiği gibi davrandım işte. Bir daha yakalayabilir misin bilmiyorum yani." dedi tek kaşını kaldırarak bilmiş bir yüz ifadesi takınarak.

Bende kıkırdadım bu haline. "Öyle diyorsan daha deminki anı hafızama kazımalıyım o zaman."

Dediğime küçük bir kahkaha attı.

"Sen bilirsin."

Bende geniş bir gülümsemeyle karşılık verdim. Yürüyüşümüz boyunca konuşmalarımız eğlenceli geçmişti gerçekten. Kendini bana konuştukça açıyor gibi. Aynı şekilde bende öyle ve bu beni mutlu etmeye başladı açıkçası. Umarım böyle güzel de devam ederdik.

Konuşmamız bittikten sonra kafamı kaldırdığım da kitapçıya yaklaştığımızı fark etmiştim.

"Kitapçıda ilerdeki şu bankadan sola döndüğümüzde karşımıza çıkacak." dedim elimle ileriyi göstererek. "Az kaldı yani. Biraz uzun yürüdük ama."

Kafasını salladı dediğime. Gülümseyerek, "Aynen ama sorun yok, ben yürümeyi severim. Daha uzak olsaydı da seve seve yürürdüm." dedi.

"Öyle mi, bende aynı şekilde. Akşamları bazen yürüyüşe ya da koşuya çıkıyorum. Normalde sporda çok yaparım ama bazen işte artık tembellikten mi dersin ki biraz tembellik var bende ya da işlerim yoğun oluyor ve sporu aksatıyorum. Öyle olunca da yürüyüş ya da koşuyla kendimi dinamik tutuyorum." dedim. Aynı zamanda yerimde bir iki kez de zıplamıştım sanki o dinamikliği tanımlayacakmışım gibi.

Sesli gülmüştü bu hareketime. "Güzelmiş, iyi yapıyorsun bence. O dinamiklilik hala korunur yani." Tekrardan gülmüştü. Bende kıkırdadım ardından devam etti konuşmasına.

"Ben spor hiç yapmadım açıkçası ama geldiğim yerde çok sokakta arkadaşlarımla vakit geçirdim ve dediğim gibi yürüyüş de çok yapardım. Bir anda evden çıkıp yürümeye başlardım nereye gittiğimi bilmeden." Yere bakarak birazcık dalgın ve buruk bir gülümsemeyle konuşuyordu. "Sonra o saatlerce gittiğim o yolu tekrar dönerdim. Her neyse işte bende bu şekilde hem o sokaklarda hem de o yürüyüşlerle bende hareketliydim yine de ve hala da öyleyim." Tekrar bana döndü gülümseyerek.

"Anladım, olsun seninde güzelmiş ve sen de dinamiksin bence." Elimi de yukarı kaldırarak yumruk haline getirmiştim. Bunu buruk yüz ifadesi takındığı için güldürme amaçlı yapmıştım ki o da gülmüştü zaten. Amacıma ulaşmıştım yani.

Biraz daha yürümemizin ardından dediğim kitapçının önüne geldiğimizde hiç beklemeden girmiştik içeriye.

"Almamız gerek kitapların listesi var mı sende? Benim başka bir defterimde yazıyor hepsi de onun için sordum." dedi Taehyung bana dönerek.

"Evet, ben toparladım alınacakları. Yanımdalar da hallederiz şimdi." Kafasını salladı gülümseyerek.

O sırada bir amca yanımıza geldi. "Hoş geldiniz çocuklar." dedi yüzünde tatlı bir gülümsemeyle. Gözlüklü tonton bir amcaydı. Busan'da ki dedeme benziyordu aynı. Anlık olarak Busan'ı ve dedemi özlediğimi fark etmiştim. Küçüklüğümden beri her oraya gittiğimizde dedem beni Busan'da gezdirir ve ilk torunu olduğumdan da kaynaklı olabilir, bana ayrı bir düşkünlüğüyle istediğimi yapmama izin verirdi. Ama 2 yıldır ailemin işlerinden dolayı gidemiyorduk. Bunun verdiği üzüntü ve özlemle yüzümün anında düşmeye başladığını fark edince hemen kafamı hafifçe iki yana sallayarak kendime geldim ve Taehyung'un hemen ardından bende "Hoş bulduk" diye gülümseyerek yanıtladım amcayı.

Yandan Taehyung'a baktığımda bana baktığını fark etmiştim. Anlamış mıydı acaba? Bilemiyorum ama her neyse diye düşünerek söze girdim hemen.

"Amcacım biz hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencileriyiz ve şimdiden almamız gereken bir yığın kitap var."

Amca dediğime göz kenarlı kırışacak şekilde gülmüştü. Ben ardından gülümseyerek bir yandan çantamdan defterimi çıkarıp yazanları gösterirken devam ettim. "Şurada yazanları almamız gerekiyor. Bizi yönlendirebilir misin?"

"Tabi ki çocuklar, gelin bakalım kitaplarınıza." diyerek gülümsedi bize. Ardından o arkasını dönüp yürümeye başlarken biz de Taehyung'la birbirimize bakıp gülümseyerek amcanın peşinden gittik.

Burası çok büyük ve kapsamlı bir kitapçıydı. Önceden bir iki kez gelmiştim. Lise kitapları yoktu ama bir çok roman, okuma kitabı ve ansiklopediler, hukuk kitapları vardı. Bunu bildiğimden direkt buraya gelmeyi düşünmüştüm. Ortamı sıcacık hissettiren bir kitapçıydı hemde.

Amca bizi kahverengi bir rafın önüne getirmesinin ardından elimden defteri aldı ve yan taraftaki masaya kitapları çıkartmaya başladı. İkimiz de aynı kitapları alacağımız için de her kitaptan iki tane çıkartıyordu. Biz ise sadece onu izliyorduk. Sonra bir ara gözden kayboldu ve başka kitaplar getirdi. Dakikalar sonra elini masadaki kitapların üzerine koydu ve bize döndü:

"Kitaplarınız hazır çocuklar. Şu an size çok fazla gözükebilir ama korkmayın. Zaten tüm yıl bu kitaplardan çalışacaksınız. Size verilen kitaplar da baktım da iyi kitaplarmış. Uzun yıllardır bu işi yapınca insan kitapları biliyor artık. Yani demem o ki kolay kolay başka kitap almanıza gerek olmaz."

Amcanın söylediklerine gülümseyerek yanına gittik. Hızlıca bir kitaplara baktığımda ikimiz için yan yana ayrılmış olarak duruyorlardı ve saydığımda her birimiz için 7 tane kalın kitap var gibi gözüküyordu.

"Yardımcı olduğun için teşekkür ederiz amcacım. Çok fazla kitap var. Bunları burada poşetlesek olur mu?" Taehyung'un dediğinin ardından amca da "Olur olur, ben size poşet getireyim kasadan" diyerek yanımızdan ayrılmıştı. Ardından aklıma gelen şeyle hızla Taehyung'a döndüm.

"Taehyung, benim evim buraya yakın 15 dakikalık yürüme mesafesinde sayılır. Ama senin için çok uzak kalıyor. Nasıl yapacaksın?"

O da bunun farkına benim söylememle varmış olmalı ki anında düşünmeye başladı. "Bilmiyorum ki ama yapacak bir şey yok taşımam lazım." diyerek omuz silkti.

Ben de o sırada düşünürken bir fikir bulmuştum. "Şöyle yapmaya ne dersin, üçer tanesini birer poşete dörder tanesini birer poşete koyalım ve dörder tane olanları iç içe koyup poşetin bir ucundan sen bir ucundan ben tutarak beraber otobüse kadar taşıyalım. Hem sana otobüse kadar yardım etmiş olurum en azından. Zaten ben evimde oradan da gidiliyor. Benim için sorun olmaz yani."

Söylediklerime gülümsemişti. "Mantıklı ama yine de ben taşırdım bir şekilde yolunu değiştirme sen."

Hemen kafamı sallamıştım iki yana. "Ne olacak, zaten oradan da aynı mesafe merak etme sen beni." demiştim gülümseyerek. O da aynı şekilde "Peki o zaman, teşekkür ederim." demişti. Önemli değil anlamında omuz silkmiştim bende. Aslında o bilmiyordu dolayısıyla ikna edebilmiştim ama yalan yok yolu biraz uzatmış olacaktım. Yine de sonuçta onu buraya kadar ben getirmiştim ve onun gideceği yolu düşününce yardım etmezsem kendimi kötü hissederim. Bu yüzden önemli değil yine de.

Amcanın bu sefer elinde poşetlerle gelip bize uzatmasıyla dediğim şekilde poşetleyip kasaya gitmiştik. Orada da ödemeyi hızlı bir şekilde halledip ikimizin ortasındaki poşetin bir ucundan o bir ucundan ben tutarak diğer ellerimizde de poşetlerle kitapçıdan çıkmıştık.

Biz geldiğimiz yoldan elimizdeki ağırlıklarla yürürken genelde yere bakıyordum. Bir anda Taehyung'un adımlarının yavaşladığını fark etmemle ne oluyor ona bakmıştım. Tam karşıya bakıyordu.

Bende karşıya baktığımda üstünde siyah takım elbiseli bizden biraz büyük olduğu belli olan bir adamın da tam olarak Taehyung'a baktığını fark etmiştim. Taehyung artık durduğunda ben de duraksamıştım. Taehyung'un yüzünde bana karşı bugünkü takındığı yumuşak ifadeden sıyrılmış, onu ilk gördüğümde ki gibi o sert yüz ifadesine bürünmüştü yeniden. Adam da tam önümüzde durmuştu. Anlamayarak ikisine de bakıyordum bende.

Adam gevşek bir gülümsemeyle hala gözleri Taehyung'un üstünde konuşmaya başladı.

"Oo Taehyung, sen Seul da mıydın ya? Seni görmeyeli uzun zaman olmuştu." demişti. Taehyung ise cevap vermeden hala aynı sert ifadesiyle bakıyordu. "Ama neden bir selam bile vermiyorsun, abin sayılırım ben senin. Ayıp ediyorsun." demişti. Taehyung ise bu sefer sessizliğini bozarak, "Sen benim hiç bir şeyim değilsin. Benimle muhatap olma." diyerek hızlı bir şekilde tok bir ses tonuyla konuşmuştu.

Tam olarak neler oluyordu burada?

Adam Taehyung'un dediğine sadece hafif bir şekilde güldükten sonra ilk defa onun dışında bir yere bakıp önce bana sonra elimizdeki poşetlerdeki kitaplara göz atmıştı. Sonra tekrardan Taehyung'a döndü.

"Bu kitaplar ne böyle? Hiç bir şey olamayınca kitapçılığa falan mı başladın?" dedi küçümseyici bir tavırla. Taehyung ise daha fazla buna dayanamayacak gibi derin bir nefes alıp vererek bıkkın bir şekilde, "Seni ilgilendirmez." demiş ardından da bana bakıp "Gidelim." demişti.

Hemen hızlı bir şekilde adamın yanından geçip ilermeye başladığımızda adama neden hukuk okuduğunu söylememişti ki diye düşünmüştüm. Karanlık bir adama benziyordu ayrıca, birbirlerini nereden tanıyorlardı ve adam neden böyle şeyler söylemişti anlamamıştım ve merak da etmiştim. Taehyung nasıl diye ona baktığımda ise bu sefer onun yere doğru kaşları çatık düşünceli bir şekilde baktığını görmüştüm. Açıkçası bir şeyler söylemek ve sormak istiyordum ama her an tersleyebilir gibime de geldiğinden çekinip hiç bir şey sormamaya karar vermiştim. Ama bu kesin benim aklımı kurcalardı artık, off neyse belanı arama Jungkook.

----------------------------

Bu hikayede Jungkook çok meraklı bir karakter arkadaşlar bu merakı umarım onun için kötü sonuçlar doğurmaz mdkxmxmd

Bölümü okuduysanız çok teşekkür ederimmm ve lütfen oy ve yorum bırakmayı unutmayın her birinizin oyu ve her bir yorum beni o kadar motive eder ki 🥺🥺

Sizi seviyorum görüşmek üzeree❤❤







Continue Reading

You'll Also Like

105K 6.4K 60
In the realm of fire and blood, where dragons dance and ambition burns bright, two souls entwine in a fate forged by destiny's hand. Sitara Evangelin...
185K 6.5K 35
Yn was married to a cold man, Kim Taehyung, the Mafia King, who never showed any emotion towards her. He never trusted her and it caused him to take...
155K 7K 46
╰┈➤ *⋆❝ 𝐢'𝐦 𝐧𝐨𝐭 𝐣𝐨𝐢𝐧𝐢𝐧𝐠 𝐲𝐨𝐮𝐫 𝐩𝐚𝐜𝐤, 𝐝𝐮𝐦𝐛𝐚𝐬𝐬; 𝐚𝐧𝐝 𝐢'𝐦 𝐦𝐨𝐬𝐭 𝐜𝐞𝐫𝐭𝐚𝐢𝐧𝐥𝐲 𝐧𝐨𝐭 𝐠𝐨𝐧𝐧𝐚 𝐭𝐚𝐤𝐞 𝐨𝐫𝐝𝐞�...
610K 8.1K 103
This book contains Smut, Fluff, and Angst. It has stories for Male and GN readers.