Adımın seslenilmesiyle kafamı yattığım sıradan kaldırdım.
"Konuşalım mı biraz?"
"Bu dünkü gibi bir konuşma olacaksa hayır konuşmayalım."
Baran yanımdaki Kaya'nın yerine bir bacağını altına alarak bana dönük şekilde oturdu.
"Bir daha asla dünkü gibi bir konuşma yapmayacağımıza emin olabilirsin."
"Evet, ben kaçmaya alışığım ya bir daha böyle başlarsan bir konuşmaya kaçarım zaten hemen."
"Güneş, özür dilerim. Yemin ediyorum aptalın tekiyim ben." Söylediklerinden sonra susup sadece suratına baktığım için konuşmaya devam etmişti. "Seni kırdığım için özür dilerim. Yanında olmalıydım."
"Yanımda olman için benim kaçmamam gerekir ama Baran, suç sende değilmiş ki bak bendeymiş."
"Güneş deme böyle ne olursun. Ben o an sadece yanında olamamama sinirlendim. Moralini bozan bir şey oluyor, ben sizin sınıfınızdaki bir kızdan öğreniyorum yani."
"Gamze benim adım, sınıftaki bir kız değil." İkimiz de başını bize doğru uzatmış Gamze'ye baktığımızda boğazını temizleyerek tekrar konuştu. "Pardon, siz devam edin."
"Ben senin sevgilin olmayı, senin yanında olmayı o kadar bekledim ki galiba beklediğim şey gerçekleşince de ilk günden bok ettim."
"Öyle oldu biraz."
"Tekrardan özür dilerim. Affedebilir misin beni?"
"Ondan önce aslında ben de seninle bir şey konuşmak istiyordum."
"Tabi, konuşalım."
"Baran ben ilk defa birine böyle şeyler hissediyorum, bu duyguya yeniyim yani veya aramızda olan bu şeye. Ne yapacağımı şaşırdım işte birden, o yüzden uzaklaştırdım galiba kendimi senden."
"Ne yapacağını önceden bilmene gerek yok ki, sen içinden geldiği gibi davran. Ben seni sen olduğun için seviyorum." Dediği şeyden sonra utançla saçlarımı kulaklarımın arkasına atıp gülümsemiştim. Gözlerimi Baran'a çevirdiğimde onun da gülerek bana baktığını görmek utancımı ikiye katlamıştı.
Birden sıramızın üstüne kendini atan Gamze ile ikimiz de yerimizden sıçradık. "Ya siz çok minnoş bir çift oldunuz ama."
"Gamze, Gamze'ydi değil mi?"
"Evet evet."
"Ortamın içine ettiğin için çok teşekkür ederim Gamzeciğim. Seni yazdım aklıma, bir gün düşersin elime." Ben Baran'ın dediğine gülerken Gamze Allah korusun diyerek yumruğunu iki kere masaya vurup sınıftan çıkmıştı.
"Okulda normal bir kişi yok anasını satayım ya."
"Sinem ve Arda nerdeler?"
"Sınıftalar, gidelim mi istersen yanlarına."
Ayaklanarak konuştum. "Olur."
"Kaya nerde?"
"Beden hocası çağırdı, yarışlarla ilgili. Gelmez daha." Baran beni anladığını belirtircesine kafasını salladıktan sonra ikimiz bizim sınıftan çıkıp diğer sınıfa girmiştik.
"Oo Güneş Hanımlar da burdaymış. Yüzünüzü gören cennetlik valla." Arda'nın sabah sabah fazla enerjisine göz devirerek Sinem'in yanına oturduğumda üzerimde hissettiğim gözler ile etrafıma bakarken Batu ile göz göze gelmiştim. Gülümseyerek selam verdiğinde ben de aynı şekilde karşılık verip önüme dönmüş ve Baran'ın çatılmış kaşlarıyla karşılaşmıştım. Sinem anlamış olacak ki hemen konuşma başlatmıştı.
"Kaya nerede?"
"Beden hocası çağırdı yarışlar için."
"Aman da aman sen büyüdün de Kaya'yı mı merak eder oldun, yesinler seni."
"Of çek şu ellerini Arda yüzümden ya."
"Ay sen benim ellerime kurban ol be. Ee gençler çıkışta ne yapıyoruz?"
Arda'nın sorusundan sonra Sinem ile bakışıp Arda'yı cevapladım. "Bizim bir işimiz var."
"Ne işi?"
"Önemli bir iş değ-" Sinem'in lafını yarıda bölen şey Ezel'in bayağı gürültülü, ağlayarak ve hızla içeri girip çantasını sıraya vurmaya başlamasıydı. Batu hızla yerinden kalkıp ellerinden tutarak kendisine bakmasını söylerken ben de bir anda kendimi Ezel'in yanında bulmuştum.
"Ezel tamam, sakinleş. Bana bak. Derin derin nefes al." Batu onu sakinleştirmeye çalıştıkça Ezel'in ağlaması tam tersine daha da şiddetlenince elimi sakince Ezel'in omzuna koydum. Ezel hızla bana dönerken kendini yere atıp yere vurarak ağlamaya başlamıştı. Batu hızla yanına çöküp ellerini tutarak buna engel olmaya çalışırken Ezel bana bakarak bağırmaya başladı.
"Nefret ediyorum senden, nefret! Anladın mı? Allah'ın cezası." Ezel bana bağırmaya devam ederken şaşkınca aralanan ağzımı elimle kapattım. Bu sırada arkamda hissettiğim beden omzumdan beni geri çekmeye çalışsa da sanki oraya çivilenmişim gibi Ezel'in bağırtılarını dinlemeye devam ettim.
"Her şeye sahipsin ya her şeye. Seni kendinden çok seven, her anına koşan, tüm dünyası senle kaplanan kardeşin, senin her anında seni neşelendiren Cem, seni delicesine seven Batu, seninle arkadaş kalmak için çabalayan Alev, diğer deli aşığın Baran, can dostun Sinem, sevdiğim çocuk olan Arda. Bunlar yetmezmiş gibi güzelliğin, nezaketin. Keşke bu dünyadan bir anda yok olsan, bana anca öyle sıra gelirdi. Bunun için senden delicesine nefret ediyorum, her zaman da nefret edeceğim." Batu bağırmaktan boğazı acıyıp susan ve yorulan Ezel'in kafasını göğsüne bastırarak onu sakinleştirmeye çalışmaya devam ederken arkamda duran kişinin elimi tutup beni sınıftan çıkarması bir olmuştu.
Girdiğim şoktan bir türlü çıkamazken ne hissettiğimi bilmiyordum, tek hissedebildiğim şey gözlerimden süzülen gözyaşlarımdı.
"Şş, gel buraya." Karşımda duran Baran'ın beni kendine çekip sarılmasıyla ağlamam daha da şiddetlenirken koridordan Kaya'nın sesi duyuldu.
"Şş, aloo. Çekil kardeşimin dibinden. Ne? Neden susayım?" Galiba Sinem ve Arda Kaya'ya susmasını işaret ediyorlardı ama Kaya anlamıyordu.
"Güneş'im o ne dediğini bilmiyor, kıskançlıktan delirmiş o." Arda'nın sözlerinden sonra içerden tekrar Ezel'in çığlığının duyulmasıyla ne kadar yüzleşmek istemesem de Baran'dan ayrılıp tekrar sınıfa girmeye yeltelendim.
"Manyak mısın Güneş, nereye?"
"Sinem, bir bırakır mısın?"
"Neler oluyor burada?" Kaya'nın sormakta geç bile kaldığı soruyla hepimizin bakışları onun gerilmiş suratına kaymıştı.
"Güzelim, kim üzdü seni yine?" Şefkatle yanıma gelip sarıldığında duran göz yaşlarım tekrar akmaya başlamıştı. "Şşş, neler oldu?"
"Kaya, sonra anlatalım mı abicim şu an o durumda mıyız sence?" Arda'nın sitemiyle Kaya saçlarımı öpüp kulağıma fısıldadı. "Ne olduysa olsun ben burdayım, rahatla, endişelenme."
Ne kadar süre diğerleri benim sakinleşmemi bekledi bilmiyorum ama en sonunda zilin çalması ve Sinem'in beni elimi yüzümü yıkaması için tuvalete götürmesiyle diğerleri de
sınıflara dağılmak zorunda kalmıştı.
Yüzümü soğuk suyla yıkarken biraz daha iyi olduğumu hissederek Sinem'e döndüm. "Gidebiliriz."
"Güneş, dediklerinin tümü sadece kıskançlıktan, takma kafana tamam mı?"
"Aslında dediklerinde bu kadar ağlanacak bir şey de yoktu ama birden onu o durumda benim yüzümden olduğunu bilmek ağır geldi sanırım. Kimsesi de yok, yalnızdı."
"Batu adam gibi adammış, küs olmasına rağmen sanki en yakın arkadaşıymış gibi davrandı. Benim küs arkadaşım öyle ağlasa bir de ben ağlatırdım valla." Sinem'in dediği şeye gülerken koluma girip bizi tuvaletten çıkardı.
"Hadi derse gidelim, bu devamsızlıkları sene sonu ararız." Onu onayladığımda ikimiz de hızla sınıflarımıza girip geçmek bilmeyen bir 40 dakikaya mahkum olmuştuk.
Dayanamayıp yine bölüm atıyorum dnjxkdjd. Hazırda 3 bölümüm daha var, beklemek yerine hepsini arka arkaya atma fikri çık aklımdan jdjxkdkdkd. Vote ve yorumları unutmaayıııın. 💖