Ertesi gün okul çıkışı Deren'in evine gidememiştim çünkü o gün kendimi pek iyi hissetmiyordum. Başım çok ağrıyordu. Bu yüzden bizde hafta sonu buluşma kararı almıştık. Hem daha fazla zamanımız olacaktı ödev için.
"Hafta sonuna geç hemen anne" dedi Efsun.
"Peki"
Köpek olayında Deren'in evini öğrenmiştim. Bizim eve çok uzak değildi, hatta yakın bile denebilirdi.
Siyah eşofman üzerine beyaz tişört giymiştim. Saçlarımı da salaş bir topuz yapmıştım. Deren'in evinin yakınına geldiğimde o köpekleri hatırlamıştım. Içime ürperti gelmişti.
Evin önüne geldiğimde Deren kapıya çıktı.
"Yine mi beni izliyordun?" dedim.
O ise afallamışşa benziyordu. Elini boynuna götürüp başını hafif eğip suçlu bir çocuk gibi bakıyordu.
"Yok ya ne izlemesi, öylesine denk geldi yani" dedi ama ben hiç inanmamıştım.
"Beni içeriye davet etmeyecek misin?" dedim.
"Ha şey evet" dedi ve evin içine geçmiştik.
"Evde biri var mı?" dedim.
"Ne gibi?" dedi anlamayarak.
"Annen yada baban" dedim.
"Ha onlar mı? Şey ya annemle babam arkadaşımın geleceğini duyunca sizi rahatsız etmeyelim diyip babaanneme gittiler" dedi.
"Ya aslında gitmelerine gerek yoktu benim yüzümden" dedim mahçup bir şekilde.
"Yok canım zaten gideceklerdi. Neyse ayakta kalma odama geçelim" dedi ve yürümeye başladık.
Dereni okul forması dışında ilk defa görüyordum. Benim gibi eşofman giymişti, üzerinde siyah tişört vardı. Saçı hafif dalgalıydı ve önüne düşüyordu. Çok hoş görünüyordu.
Odasına geçtiğimizde her yerin Deren gibi koktuğunu fark etmiştim. Böyle ne parfüm gibi süslü kokusu ne de doğa kokusuydu. Onun kokusu sanki herkesin aradığı koku gibiydi. Eşsiz bir kokuydu.
Çalışma masasının önüne oturmuştuk. Deren ders notlarını çıkarıyordu.
"Sen hangi parfümü kullanıyorsun?" dedim aniden.
Deren gözlerime bakıp şaşırmıştı soruma.
"Kullanmıyorum parfüm" dedi.
"Ciddi misin?" dedim.
"Evet de neden?" dedi.
"Çok güzel kokuyorsun" dedim.
Deren saçlarında ellini gezdirmeye başlamıştı. Sanki utanmıştı.
Anlamadığım bir şekilde Deren'in her hareketi hoşuma gidiyordu. Ders çalışırken ki o dikkat verişi, konuşma tarzı, saçlarını oynanışı, gözleri, dudakları, uyurken ki hafif dudaklarını aralayışı bile çok hoşuma gidiyordu. Dersten sıkıldığım zamanlar onu izliyordum.
Çalışmaya başladığımız zaman Deren'in derse olan ilgisi ve dikkatine çok şaşırmıştım. Ödevi çok dikkatli bir şekilde hazırlıyordu. Sanki derslerde uyuyan bendim de pür dikkat dinleyen oydu.
"Sen" dedim.
"Ben ne?"
"Çok iyi yapıyorsun ödevi. Yani nasıl desem dersleri dinlemiyorsun ama her şeyi biliyorsun" dedim.
"Ben geceleri ders çalışırım" dedi.
"Gerçekten mi?" dedim.
Başıyla beni onayladı ve oturduğum sandalyeyi kendine çekti. Yüzlerimiz arasında çok az mesafe kalmıştı. Birden heyecanlanmıştım. Neden böyle olduğumu anlayamıyordum. Çenemden tutmuştu. O an kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Çenemi alıp önümüzdeki notlara çevirdi ve:
"Soru sormayı boşla da şu ödevi bitirelim hadi" dedi.
O an serseme dönmüştüm resmen. Hemen kendimi toplayıp önümdeki notlara yoğunlaşmaya çalışıyordum. Deren'e baktığımda gülümsediğini fark ettim. Daha yeni ki yaşanan olay hoşuna gitmiş olmalıydı hanım efendinin.
Bir iki saat çalıştıktan sonra acıkmıştık.
"Ben acıktım" dedi ve elindeki kalemi yere bıraktı Deren.
"Bende acıktım" dedim.
"Hadi gel mutfakta yiyecek ne varmış diye bakalım" diyerek elimi tuttu ve mutfağa doğru ilerlemeye başladık.