12 Days of Christmas | hyuckil

By mialunax

936 127 83

Tatili en yakın arkadaşı Johnny'nin ailesiyle geçirmeye davet edilen Taeil, dağ evindeki beyaz bir noel için... More

20 Aralık
21 Aralık
23 Aralık
24 Aralık
25 Aralık
26 Aralık
27 Aralık
28 Aralık
29 Aralık
30 Aralık
31 Aralık

22 Aralık

58 11 0
By mialunax

22 Aralık


Lanet kar hala kesilmemişti. Taeil karda ve dağlarda olmaktan, yeni yıla gerçek bir Yılbaşı havasında girmekten keyif alacağını düşünmüştü ama artık bu içinde olduğu durumdan biraz usanmıştı.


Mutfak penceresinden dışarıya bakarken kolasından bir yudum aldı. Batı Avrupa'yı kasıp kavuran eşi benzeri görülmemiş ve alışılmadık kar fırtınasıyla ilgili haberler arasında gezinmekten bıktığı için telefonunu kapatmıştı. Taeil acaba bunun iklimden kaynaklanan bir kıyametin başlangıcı olup olmadığı merak etti.


Aklından Donghyuck'la sonsuza kadar bu şatafatlı dağ evinde mahsur kalma düşüncesi geçti. İkisi de daha önce hiç bir hayvan öldürmemişti. Kibrit olmadan bir ateş yakabileceklerinden emin değildi. Eğer karlar eriyip her şey normale dönerse tekrar çoğalıp insan popülasyonunu sürdüremezlerdi – bir an duraksadı. En iyi arkadaşının küçük kardeşi hakkında düşünülecek tuhaf bir düşünceydi bu.


Bir şeyler okudu, bir şeyler izledi, öğle yemeği pişirdi. Donghyuck ortaya çıkmadı.


Saat öğleden sonra iki olduğunda Taeil endişelenmeye başladı. Sadece biraz. Donghyuck'un ailesi burada olmadığı için canı sıkkındı ve dün gece erkenden ortadan kaybolmuştu. O iyi miydi?


Taeil kendini Donghyuck'un odasının kapısının önünde, ne yapması gerektiğini bilemez bir halde buldu. Ona mesaj atabilirdi, ama numarasını bilmiyordu. Donghyuck defalarca kez numarasını, birkaç kez de telefonunu değiştirmişti. Bir idolün hayatı, Taeil'in hatırladığı onu emojilerle bombarde eden gencinkinden çok daha farklıydı.


"Hyuck?" Kapının arkasından seslendi. Hiçbir hareketlilik olmadı. Kapıyı bir kez tıklattı. Ses gelmeyince tekrar denedi. "Uyanık mısın?"


Hiçbir şey.


Derin bir nefes alıp kapı kolunu yavaşça indirdi ve kapıyı itti. Genç olanı mahrem bir pozisyonda ya da daha kötü bir durumda bulmamayı umuyordu.


Kapıyı biraz daha itti.


Donghyuck kulaklıklarını takıp televizyonunun önüne tünemiş, Taeil'in şimdiye kadar gördüğü en felaket duruşla bir video oyunu oynuyordu. Ve anladığı kadarıyla kazanıyordu.


Taeil kapıyı kapattı.


Demek bu değişmemişti.


Taeil kendi kendine gülerek oturma odasına geri döndü. Dışarıdaki kar hala devam ediyor, zaten birkaç saati kalan gün ışığını bloke ediyordu. Dağ evinin içinde bir başka gezintiye daha çıkmaya karar verdi – zengin birinin asistanının Pinterest panosunda dolaşmak gibiydi. (Zengin insanların kendilerine ait Pinterest panolarının olmadığını varsayıyordu, kendilerine bir şeyler tasarlamaları için insanlara para verebilirlerdi ama bu söz konusu kişinin biraz ilhama ihtiyacı vardı.)


Dağ evi gerçekten de olağanüstüydü. Yani aptallık derecesinde. Ve gereksiz yere fazla büyüktü. Eğer gerçekten dünyanın sonu geldiyse Donghyuck ile burada yaşayıp istemezlerse birbirlerini görmeyebilirlerdi bile. Gerçi Donghyuck bundan pek de hoşlanmayabilirdi. Taeil ile birlikte büyüyen çocuk muhtemelen sarılma kıtlığı çektiğini iddia ederdi. Acaba Haechan da aynı şeyi yapar mıydı merak etti.


Tüm boş yatak odalarının içine göz attı. Evin daha da derinlerine dolandı. Evin diğer ucunda karla kaplı bir güverteye ve dağın yamacına bakan bir oturma odası vardı. Yine burası da pencerelerle ve taşlarla çevrelenmiş devasa bir şömineyle süslenmişti. Bununla beraber Taeil'in bir önceki sefer geldiğinde görmediği şey, batı tarafındaki duvarın pencereyle tam olarak birleşmiyor olduğuydu.


Yaklaştığında oturma odasına bitişik, duvar ve pencerenin açısı nedeniyle yarı gizli duran bir başka oda olduğunu gördü.


Taeil odanın içine girdi.


Burası da bir diğer oturma odasıydı. Daha küçüktü ve pencereye bakan bir tane iki kişilik koltuk, iki tane de konforlu görünen sandalye vardı. Ancak onun asıl dikkatini çeken şey merkezde konumlanmış kuyruklu piyanoydu.


Taeil yaklaşıp ellerini piyanonun üzerinde gezdirdi. Böyle piyanolar bir evden daha pahalı olurdu. Üniversitede birkaç tane olduğu için biliyordu.


Oturup bir şeyler çalmaması söz konusu bile değildi. Oturması ve ellerini piyanonun tuşlarının üzerinde gezdirmesi Taeil'in sadece bir dakikasını aldı. Parmakları kendi kendilerine bir şarkı buldu.


Müzik işin içine girdiğinde hep olan bir şey vardı. Dinliyor, çalıyor ya da söylüyor olabilirdi, ve hiç farketmeden Taeil kendini müziğin içinde kaybederdi. Haechan'ın müzik programlarında sergilediği canlı performansları izlerken Taeil bunda yalnız olmadığını fark etmişti. En yakın arkadaşının küçük kardeşiyle gizliden gizliye gurur duymasının sebebi buydu. Donghyuck birbirlerine benzedikleri konusunda haklıydı. İkisinin de farkında olduğundan çok daha fazla benziyorlardı.


Dakikalar akıp gitti, saatleri buldu.


Telefonu cebinde titredi ve Taeil gerçekliğe geri dönüp çalmayı bıraktı.


"Hey." Görüntülü aramayı cevapladı.


"Hey." Johnny onu tekrar etti. Yatağında uzanıyordu ve saçı karmakarışıktı. "Senden ve Hyuck'tan bir süredir hiç haber almıyorum. Ben yokken çok fazla eğlenmediğinizden emin olmak istedim."


Taeil kalkıp daha iyi bir ışık için pencereye doğru ilerledi. Tahmin ettiğinden daha çok zaman geçirmişti. Güneş hala yağan kar yüzünden gözlerden uzaktı. Şimdi gündönümünden sonra günler uzuyordu ama bir farkın hissedilmesi haftalar alacaktı.


"Ah, bilirsin." Kendinden emin bir gülümseme ile konuştu. "Burada çılgınlar gibi zaman geçiriyoruz. Kardeşin on saate yakın bir süredir video oyunları oynuyor. Ve ben de piyanonun başında ortalığı karıştırıyordum."


Johnny gözlerini devirdi. "Görüyorum ki çok şey kaçırıyorum."


"Öyle yapıyorsun gerçekten." Taeil cevapladı. "Buraya ne zaman varacağınız konusunda herhangi bir fikrin var mı? Sizi endişelendirmek istemiyorum ama Donghyuck hala burada olmadığınız için hayal kırıklığı yaşıyor. Ne kadar üzgün olduğunu gizlemeye çalışıyor ama bilirsin, kardeşin pek de değişmemiş."


"Her zamanki gibi çok iyi bir hyung." Johnny içini çekti. Avucuyla gözlerini sıvazladı, onun da kar nedeniyle tıkılı kalmaktan yorulduğu belliydi. "Ama hayır. Karın Noel'den sonra azalacağını söylüyorlar. Mümkün olan en erken zamanda bir uçağa atlayacağımızdan emin olun."


"Lanet olası hava." Taeil başını salladı. Johnny ve o hiçbir zaman bu kadar ciddi olmazdı. Ağzının kenarı neşeyle yukarı kıvrıldı. "Peki o halde, dikkatli olun. Buraya gelmek için acele edip kendinizi riske atmayın. Ben de ihtiyacım olabilecek her şeye sahip bu lüks dağ evinde çok sıkıntı yaşıyorum."


Johnny epey ihtiyaç duyduğu bir kahkaha attı. Bunu görmek Taeil'in de anında daha iyi hissetmesini sağladı. "Çok boktan derecede gülünç bir durum, değil mi?"


"Evet." Taeil güldü. "Hyuck'un tüm bunlara parasının yetebiliyor olması kadar gülünç."


"Biliyorum." dedi Johnny. Bir anlığına durup bakışlarını ekrandan ayırdı. "Hey, çok uzun zaman olduğunu biliyorum ama şimdi ben orada olamadığım ve sen olduğun için, Hyuck'a göz kulak olabilir misin? O küçükken ona karşı her zaman biraz daha yufka yürekli olduğunu biliyorum, ve o şimdi hiç kimseye ihtiyacı olmayan bir yıldızmış gibi davranmayı seviyor... ama onunla ilgilenebilir misin?"


Taeil'in nefesi boğazında takılı kaldı.


"Ona göz kulak olacak birine ihtiyacı var." dedi Johnny. "Kendine çok güveniyormuş gibi davranmayı seviyor ve her zaman çok güçlüymüş gibi gözükmeye çalışıyor. Ama hala bir çok açıdan sadece bir çocuk o."


"Evet." Taeil başıyla onayladı. "Tabii ki. O kadar da çok değişmedi. En azından önemli olan şeyler, biliyorsun."


Johnny gülümsedi. "Evet, biliyorum. Her bahse varım ki hala senin en sevdiği hyung'u olduğunu söylüyordur, değil mi?"


"Aynen."


"Bak şu haine. Hem de 16 yaşındayken ona en sevdiğim saatimi vermeme rağmen!"


Taeil ana oturma odasına geri gitti. Bir zamanlar Donghyuck'a devamlı göz kulak olurdu, bilinçli olarak ya da olmayarak. Bu onlar için pek de farklı bir şey değildi, artık daha büyük olmaları dışında. En azından Taeil'in inanmaya başladığı şey buydu. Zaman, şöhret ve servet hatıralarındaki çocuğun huylarını ve kişiliğini silip atamamış gibi görünüyordu. Ama şimdi Donghyuck'un yetişkin bir adam olduğu gerçeği de vardı, uzamış ve olgunlaşmıştı, yakışıklıydı. Gerçi Donghyuck'un yakışıklı olması pek bir şeyi değiştirmemişti. En azından Taeil'in kendi kendine söylediği şey buydu. Sonuçta o hala en yakın arkadaşının küçük kardeşiydi, değil mi? Üvey kardeşi. Artık tamamen bir yetişkin olan. Taeil bir bakıma bunu takdir edebilirdi. Objektif bir şekilde.


"Gidip kardeşine bir göz atacağım, o halde. Doğru düzgün yemeğini yiyip duş aldığından emin olacağım."


"Lütfen ona iyi bak, göz kulak ol."


"Öyle yapacağım." Taeil söz verdi. Ve sözünün arkasındaydı.


Telefonunu cebine attı ve koridorda ilerleyip o gün ikinci kez Donghyuck'un odasının önünde durdu. Kapıyı bir kez tıklattı.


"Ne var?" Dalgın bir ses yanıtladı.


Taeil kapıyı açıp içeri girdi. Donghyuck sandalyesinde o kadar aşağı kaymıştı ki neredeyse üstünde uzanıyordu. Rahatsız edici görünüyordu. "Hala acıkmadın mı?"


"Oh," Donghyuck oyununu durdurdu. "Aslında acıktım. Saat kaç? Öğle saati mi?"


"Daha çok akşam yemeği saati."


"Oh," Donghyuck ayağa kalkıp gerindi. Tişörtü yukarı kalkıp bal rengi teninin bir kısmını açığa çıkardı. "O kadar oldu mu?"


Taeil yere baktı. "Yemeği pişirmeye yardım etmek ister misin?"


"Olur. Ama sadece sen sorduğun için, Taeilie-hyung."


Birlikte yemek pişirmek eğlenceliydi. Donghyuck bir gece öncekinden daha iyi bir ruh halinde gibi görünüyordu. Sebzeleri keserken ve ocakta eti pişirirken birbirleriyle şakalaştılar.


"Senin yanına gelmeden Johnny aradı." Yemeğe oturduklarında Taeil sonunda itiraf etti. "Ne o ne de anne ve baban Noelden önce burada olacaklar gibi görünmüyor. Üzgünüm."


Donghyuck ağzı tavukla dolu bir şekilde omuz silkti. Biraz ürkütücü bir görüntüydü ama aynı zamanda tuhaf bir şekilde sevimliydi. "Evet, böyle olacağını bir nevi anlamıştım. Artık çok umursamıyorum. Yani, tabii ki umursuyorum, ama burada geçireceğimiz zamanın elimden geldiğince tadını çıkaracağım. Bak." Pencereye doğru işaret etti.


"Kar diniyor." Taeil yüzüne bir gülümsemenin yayılmasına izin vererek gözlemledi. "Belki yarın dışarı çıkabiliriz sonunda."


"Birlikte dağlarda beyaz bir Noel geçireceğiz, hyung." dedi Donghyuck bir kaşını haylaz bir şekilde kaldırarak. "Ne yazık ki kendimizi kürekle dışarı atmak zorunda kalacağız."


"Kahretsin." Birlikte kahkahalara boğulmadan önce Taeil iç çekti. 



×××

Merhabaa~~

Memlekete geldik ve iki ay kadar kalacağız, buradaki evde ne yazık ki internet yok. Bu nedenle de bölümler azıcık düzensiz gelebilir. Arayı çok uzatmamaya çalışacağım ama olduğu kadar...

İyi günler herkesee 💚

Continue Reading

You'll Also Like

2.2K 53 5
BU KİTABI YAZMA SEBEBİM BATMANDAN ÇOK JOKER HAYRANI OLMAM ! 2 büyük düşman bir araya gelirse neler olur ,okuyalım. Not:İlk kitabım olduğu için çok fa...
37.7K 3.1K 56
Eğlenmek için yazıyorum, eğlenmek isteyenleri hikâyeme bekliyorum🖤
missing lou By Lea

Short Story

13.7K 623 28
Harry, Lou'yu özlüyordu. Tüm hakları @emptea 'ye aittir
206K 4K 18
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?