'Hayat; biz planlar yaparken başımıza gelenlerden oluşur.'
John Lennon.
•°•°•°•°•°•°•°•°•°
"Lena! Baban. O burada."
Teyzem ile bu konuyu konuşmam gerekiyordu. Onunla konuşana kadar babam olacak o adamın beni kızı olarak bilmemesi iyiydi.
"Normal değil mi? Cenazeye gelecekti zaten. Sakın aşağıda annemin kızı olduğunu ağzından kaçırma. "
O kızı ben sanmaya devam edebilirdi. Ben yokmuşum gibi. Andrew anlamamıştı. Mektubu ona uzattığımda okudu
"T-tamam. Aşağıdakilere de ben söylerim kimse ağzından kaçırmaz. Hadi hazırsan çıkıyoruz."
Kafamı salladım. Odadan çıkıp alt kata indiğimizde gözüme çarpan ilk kişi o oldu. Yüzünde sanki üzgünmüş gibi bir ifade vardı. Vay be bu adam üzülmeyi ve sevmeyi rol olarak çok güzel yapıyordu. Andrew anneannemin kulağına yukarıda söylediklerimi söyledi. Bana bakıp odayı işaret ettiğin de kafamı sallayıp odaya gittim. Anneannem, teyzelerim ve dayılarım da gelmişti.
"Lena. Andrew'in anlattıkları doğru mu?"
"Evet anneanne. Annem mektup da anlatmış. O adam şuan başka birini ben sanıyor. Teyze söylemek istediğin bir şey var mı?"
Teyzem bana çevirdi bakışlarını, gözlerinde ki şaşkınlığı görmüştüm. Anlatması için baktım. Anlatsın istiyordum çünkü annemin beni istemeyerek bıraktığını duymak bana iyi gelecekti.
"Lena... B-ben ne diyece-"
Adam dayım girdi araya
"Lena kızım annen ben ve teyzen bu planı üçümüz yaptık. Sırf annen babandan kurtulsun diye. Hatta seni bıraktıktan sonra benim yanıma İtalya'ya gelecekti. Planımız bu yöndeydi. Ama annen ne olduysa yanıma gelmedi. Olay bu."
Diğerleri de şok içinde bakarken ben ise bir yanım zafer çığlıkları atarken diğer yanım ölüm sessizliği sürüyordu.
Anneannem"Lena bazı şeyleri öğrenmenin vakti geldi kızım. Bunları akşam konuşacağız. Teyzen ve dayın bizden başka ne sakladılar ise söyleyecekler."
Daha ne öğrenmem gerekiyordu? Bunca yıl benden neler saklanmıştı? Şimdilik bunları bir köşeye kaldırdım ve
"Sizden tek ricam onun yanındayken benim annemin kızı olduğunu söylememeniz. " dedim.
En büyük dayım Paul "Lena kızım bence babanın bunları bilmeye hakkı var. "
"Dayı adam beni istememiş. Eğer annem babam olacak adamın dediğini yapsaydı daha annemin karnında iken ölecektim. Daha sonra annem beni dünyaya getirdikten sonra da annemden ayırmaya çalışmış beni. Sence buna hakkı var mı? Ya da en basitinden annemin dayımın ve teyzemin planının amacı bu değil miydi?"
Paul dayım kararsız bir ifade ile bakarken en hayırsız ve en küçük dayım olan Adam "Bence hakkı yok o şerefsiz Alinayı ne kadar çok üzdü hatırlamıyor musunuz? Biz kardeşimizi kaç defa aradık. Bakmadığımız yer kalmadı. Ama o ibne kardeşimizi bir hastaneye kapattırmış. Cenazeye hangi yüzle geliyor. Ya da biz niye o adamı ve ailesini şuan salonumuzda oturmasına izin veriyoruz?"
Melanya teyzem " Paul haklı."
Maria teyzem"Saçmalama Melanya. Adam haklı."
Anneannem "Lena şuan reşit değil. Eğer o adama söylersek bizden alabilir. Buna yasal olarak hakkı var. Evet gerçekleri öğrenecek. Ama Lena reşit olmadan asla. Ve tabii Lena söylemek isterse. O vakte kadar burada benim yanımda kalacak. "
Anneannem haklıydı. O adam istese anında alırdı yanına.
Maria teyzem"Anne olmaz. Lena bizimle kalmaya devam edecek. Zaten okulu bu yıl son. Üniversite için isterse gelir buraya."
Anneannem tam ağzını açmıştı ki içeriden gelen bağrışmalar ile içeriye döndük. Annemin arkadaşları Sofia ve Daria teyze ile babam olacak adam tartışıyorlardı.
Sofia"Sen hangi yüzle buraya gelebiliyorsun. Hemen defol buradan. "
"Sofia beni kovabilecek son kişi bile değilsin. O yüzden olay çıkmaması adına sus. Ben buraya kızım için geldim. Annesi ne kadar onu terk etmiş olsa da annesini son kez görmek onunda hakkı olduğunu düşünüyorum. Polina hanım ben size bugüne kadar hiç torununuzu göremezsiniz dediğimi hatırlamıyorum. Eğer onu görmek isteseydiniz size tabi ki de karşı çıkmazdım. Ama siz görmemek istediniz. Bende buna saygı duydum. Şimdi de sizin de bizim gibi saygı duymanızı ve olaysız bir şekilde günün bitmesi tarafıyım."
Vay be eğer bugün annemin onun hakkında yazdıklarını okumamış olsaydım. Kesinlikle onun iyi ve anlayışlı biri olduğuna inanırdım.
Daria"Yalın. Lenayı görmeyen sensin. Kız senin yüzünü daha ilk defa görüyor. Alina ile aranızda neler oldu bilemeyiz belki ama Lena bize dün ulaştı. Kız seni hayatında hiç görmemiş.."
"Lena kim? Kızım 17 yıldır benim yanımda Daria."
Hadi bakalım. Daha demin oda da ne diyorduk. Hayat bize ne sunuyordu. Paul dayım bizimkilerin duyabileceği bir seste
"Вы путешествуете по миру с ложью, но не можете вернуться. Лена" (Yalanlarla Dünyayı gezersin ama geri dönemezsin Lena.)
Dayıma baktım. Daha sonra tek tek aileme baktım.
Adam "Paul kızın aklını karıştırma. Bir karar verildi zaten."
Anneannem"Lena belki de babana gerçekleri söylemelisin. Belki velayetini almaz konuşursak. Ya da belirli günler görmeye buraya gelir."
Kafamı salladım. Babam olacak o adama döndüm.
"Lena benim. Bu konuları cenazeden sonra konuşuruz. "
Evden çıkıp herkes arabalarına binip kiliseye doğru yola koyulduk.
Artem" Lena. Unutma ki güzelim bu yakışıklı kuzenlerin seni asla bırakmayacak. "
Arka koltuktan iki ön koltuğun arasından kafasını çıkartan Noris "Lena başkanı bırakırsak kalbimiz taşlaşsın ,sizlerin o çok sevdiği erkek organı küçülür inşallah . Unutmayın geçen yıl kamp da söz verdik."
Gülümsedim. Hepimiz aynı anda söylemeye başladık." Her zaman, her koşulda birbirimizin yanında olacağımıza söz verir ve en kötü günlerimizde Noris'in iğrenç yemeklerini yiyeceğime söz veriyorum."
Yüzümü buruşturdum "Noris hadi bu sözü unutmamamız için sürekli söyletiyorsun anladım. Ama neden senin iğrenç yemeklerini yemek zorundayız."
"Nankörler. Zırlayın o yemekleri yaptığım sürece yemek zorundasınız. Bu akşam da kafa dağıtmak için o gecelerden birini mi yapsak. Hem kafamız dağılmış olur. "
Artem, Andrew, Larisa, Zoya Rimma ve Victor onaylamışlardı. Geriye ben ve Adam dayımın çocukları kalmıştı. Onlar neden bahsettiklerimizi bilmiyorlardı. Onlarla fazla bir sohbetimiz yoktu. Ki onları hayatlarımızda 2. kez görüyorduk.
Noris" Kaknem gibi ne bakıyorsun ayol öyle. Tabi sizi 2. kez gördüğümüz için bu konuştuklarımızı anlamadınız. Biz, aha bunlar ve ben kamp yapmak. İçki içmek kafa dağıtmak? Okey? Lan bunlar anlamadı galiba. Olm ne biçim rus bunlar rusça bilmeyen rus mu olur? İngilizcesi olan şu mallara anlatsın. Bön bön bakıyorlar."
Norise kafa sallayıp adlarını bilmediğim erkek kuzenlerime ingilizce anlattığım da çocukların yüzü rahatlamıştı. Ne oldu maksadında sorduğumda
"Noris'in bizimle şey yapıp içki içmek istediğini sanmıştım. Oh be öyle değilmiş. İçim rahatladı."
dediklerine kahkaha attım Noris dışında hepimiz ingilizce biliyorduk. Diğerleri de gülmeye başladığında
Noris"Ne dedi ne dedi?"
"Senin onlarla müstehcen şeyler yapmak istediğini düşünmüşler. Oğlum öyle el kol işareti yapma bir daha."
"NEY!Lan tamam gay olabilirim. Ama grup bana bile fazla aga. Biz paşalar gibi oturup içip dertleşelim. No seks. Hem yapacak olsam sizinle mi yaparım şu tiplere bak. "
"Ben söz vermiyorum. Cenazeden sonra o adamla konuşacağım. "
Kiliseye geldiğimiz de içeri girdiğim de herkes gelmiş ve yerlerine oturmuştu. Annemi ilk ve son kez görecektim. Tabutun başına geldiğim de o. O çok güzeldi. Resimlerdekinden daha güzel bir kadındı.
"Anne. Sen gelemedin ama ben senin yanına geldim. Biliyor musun? Sofia ve Daria teyze de burada. Hatta babam olacak o adam da burada. Kızında seni seviyor anne... Seni affettim anne."
Annemin yüzüne son kez baktıktan sonra bende yerime geçip oturdum. Cenaze töreni başlamıştı.
.....
Mezarlık çıkışında anneannemler ile babamın yanına gittik. Lena arada bir içinden şu adama babam diyip duruyorsun kızım ağzına çarpasım geliyor. Neyse ki dışından demiyorsun. Herkes birbiri ile bakışmaya devam ediyordu.
"Evet daha böyle bakışacak mıyız? Konuyu bir an önce konuşup gerekse bir daha yüzünüzü görmek istemiyorum Yalın bey."
Anneannem türkçe bilmediği için onunla rusça konuşuyordum.
"Polina hanım izniniz olursa Lena ve İnci ile özel olarak konuşmak istiyorum."
Anneannem hayır diyecekti yüksek ihtimalle ama ben ise bugün her şeyi konuşup kendi yoluma bakma taraftarıydım. Anneannem de bunu düşündüğümü anlamış olmalı ki kafasını salladı. Tam Zoya'nın arabasına yönelecek iken o konuştu
"Lena iki araba ile uğraşmaya gerek yok. Benim arabam ile gideriz. Ben konuşmadan sonra seni eve bırakırım."
Derin bir nefes alıp "Tamam."
Arabasına bindiğimiz de " Gorky Parkına gidelim. Sessiz ve sakin oluyor bu saatlerde."
"Hayır yaz ayındayız turistlerin en çok geldiği şu zamanda oraya gitmek aptallık olur. Kızıl Meydana gidelim. Orası daha sessiz olur."
Kızıl Meydana gitmeye karar verdiğimizde arabayı sürmeye başladı. Yolda İnci denen kızla türkçe bir kaç şey konuşmuşlardı. Konuşmalarının geneli para ve estetikti. Lan daha 17 yaşındasın neyin estetiği. Yol boyunca İnci denen kızın yüzünü asması ile geçmişti. Lan diyoruz sen üveysin kız hala neden estetik yaptıramıyorum diye yüzünü asıyordu. Arabayı meydanın yakınlarında ki kafenin önüne park edip inmiştik. Kafenin içine girip oturduğumuz da içecek bir şeyler sipariş vermiştik.
"Lena bana ne bildiğini anlata bilir misin?"
Bunu rusça söylediği için İnci hemen ne dedin diye atlamıştı. Türkçe konuşma vakti gelmişti. Yoksa bu şekilde hem çeviri yapmakla konuşma 1 saat daha uzardı.
"2 gün önce annemin ölüm haberi geldi teyzeme. İşte o gün teyzem bana annemin gençlik yıllarında hazırlamış olduğu bir kutuyu verdi. İçinde seninle resimleri vardı. Sofia ve Daria da vardı. Hatta senin dışında bir türk daha vardı. Galiba kardeşin. Neyse buraya geldiğim de öldüğü hastanede ki hasta bakıcıya da mektup bırakmış. Mektup da beni neden bıraktığını yazmış. Senin beni istemediğini ve karına aşık olduğunu falan işte. Ben doğduğum da 4 ay Türkiye de kalmış benimle beraber. 4. ayın sonunda sen annemi tehdit etmiş ve beni alacağını söylemişsin hep. Annem de beni Maria teyzeme verip benim yerime İnciyi koymuş. Tabi annem geri dönmek istemiş ama senin annen, annemi bir hastaneye kapattırmış. Kısacası annem senin aksine beni istiyerek bırakmamış."
Karşımda ki adam ciddi surat ifadesi ile beni dinlemişti. "Lena ben seni bırakmadım. Eğer annen bebekleri karıştırmasaydı. İnci yerinde sen olacaktın. Babaannenin bunu yapamaz. Çünkü geçen yıl vefat etti."
"Annem de zaten oradan sonra hastalanmış. Deliler hastanesinden 3 yıl önce çıkmış olduğu gözüküyor kayıtlarda. Beni istemeyen sendin. İnciyi ben sanıp 17 yıl bakmışsın ne güzel işte. Mecbur hissettiğin içindir belki de. "
"Lena ben boşanma aşamasında iken annenle tanıştım. 2 yıl süren bir boşanma davasıydı. Annene hiç bir şey söylemedim o zamanlar zaten boşanacağım diye. Ama olmadı. Boşanamadım. Seni aldırmak istedim. Ama iyi ki annen beni dinlememiş. Gençken bir cahillikle söylediğim bir söz. Eğer iznin olursa DNA testi yaptırmak istiyorum."
" Hah! Ne kadar rahat söylüyorsun ya cahillik ettim. Senin o cahilliğin yüzünden ben hiç doğmaya bilirdim... Tamam. Diyelim ki testi yaptırdık. Senin kızın olduğum ortaya çıktı. O zaman ne olacak?"
"Yanımda. İstanbul da bizimle yaşamanı isteyeceğim. İnci de isterse kendi ailesini buluruz."
"Ve bende kabul etmeyeceğim. Şuan seninle konuşma sebebim ileride bir gün tekrar karşılaşmamak için."
"Lena 17 yaşındasın daha. Velayet davası açarsam o zaman mecbursun. "
Şaka mı bu? Güldüm "Beni istemeyen babama bakın ya. 17 yıl sonra zorla beni yanına almak istiyor. Senin gibi babam olduğu için nefret ediyorum. Senin yüzünden annem ile olan hayatı benden çaldın. Gerekirse ölürüm ama yinede senin evine gidip üvey annem ile evcilik oynamam. İyi günler."
Kafeden çıktığım da taksiye binip anneannemlere gittim. Adam dayım avukattı o bu velayet işlerinden anlardı herhalde. Cebimden anahtarlarımı çıkartıp içeri girdim. Herkes arka bahçede oturuyordu. Boş bir sandalye çekip bende oturduğum da
"Biricik babam velayetimi almak istiyor. O ve sevgili üvey annem ile evcilik falan oynarız herhalde. İstememe gibi bir seçeneğim de yokmuş. Mecburmuşum. Ben sizden ayrılmak istemiyorum. O adamla gitmek istemiyorum ben." gülerek alayla başladığım cümlenin sonunda ağlamaya başlamıştım.
Paul "Lena. Eğer babanla gidersen. Yine her yaz olduğu gibi buraya gelirsin. Yine görüşürüz. Telefonda konuşuruz.Maria teyzen zaten sizinle aynı şehirde en ufak sıkıntında yanına gelir. Kısacası Lena bizden ayrılman imkansız. Sen bize Alina'nın emanetisin. Fakat baban da kendince haklı kızım. Annenin kızı olduğun kadar babanın da kızısın. Velayet davası açarsa mahkeme velayeti ona verecektir."
Bu konuşmanın sonu belliydi. Dinlememe gerek yoktu.
"Ben anladım dayı seni. İyi akşamlar size."
Koşar adımlarla evden çıktığım da aklıma gelen ilk kişiyi aradım.
"Rusyadayım. Müsaitsen her zaman ki yerde bekliyorum."
Karşı taraftan ses gelmeyince
"Hey orada mısın?"
"L-Lena? Şey tabi gelirim. Ben şaşırdım sadece."
"Kaç dakikaya gelebilirsin?"
"10 dakikaya oradayım."
Telefonu kapattıktan sonra uçurum kenarına çıkmak için orman yoluna saptım. Yaklaşık bir yarım saatin sonunda uçuruma gelmiştim. Park edilmiş arabayı görünce onun çoktan gelmiş olduğunu anlamıştım. Arkası bana dönük arabaya yaslanmış manzarayı izliyordu. Arabanın kaputuna oturduğumda manzaradan gözlerini kesmeden
"Benimle buluşmak istemene mi şaşırayım yoksa. Uzun sefer sonra burada buluşmamıza mı?"
"Matthew. O konular hakkında konuşmak istemiyorum. Burada buluşma sebebimize gelirsek. Kafam çok karışık ve kafamın dağılması lazım yoksa kafayı yiyeceğim."
"Lena. Eğer onu bana... Tamam anlıyorum o senin için özel bir şarkı. Ama bana da mı güvenmiyorsun kızım? Söz verdim o kadar. Bir kere-"
Gerçekten mi? Sırf bir şarkı için şuan ne halde olduğumu görmüyor muydu? Bu kadar mı kördü? Yazdığım o şarkı ona çok mu para kazandıracaktı? Belki. Ama... Aması yoktu işte tek o şarkı için yanımda olan diğerleri gibiydi.
"Babam döndü. Annem öldü. Sen ise gelmişsin bana onlar için yazmış olduğum bir şarkıyı neden bana satmadın diyorsun? 2 yıl oldu tanışalı. O şarkıyı bildiğinden beri bana baskı uyguluyorsun. Dost muyuz? Yoksa iş için mi beraberiz? "
Manzaraya bakan gözlerimi ona çevirdim. Gözlerinin en içine baktım. Orada bir yerlerde böyle olmaması için ufak bir ipucu aradım. Ama bulamadım. Tabi ki de iş için. Hah ben ne sanıyordum. Gerçek bir dost olduğunu mu? Salaksın kızım sen. Arabanın kaputundan inip karşısına geçtim.
"Anladım. Hala o şarkıyı çok istiyor musun?"
Kafasını olumlu anlamda salladı.
" O şarkı götüne girsin. Vermiyorum lan. İşi de bırakıyorum. Daha da benden şarkı bekleme."
Tam yanından gidecek iken kolumdan tutttu.
"Lena ben o şarkıyı satın almak istememin nedenini gayet iyi biliyorsun. O şarkı o defterin köşesinde durdukça senin kalbine bir ok gibi saplanıyor. Bunun farkında değil miyim sanıyorsun? Özgürleşmesine izin ver o sözlerin. Sana acı veren o sözleri bırak bana ben de onları başkaları için aşk şarkısına çevireyim."
Kısa bir duraksamanın ardından tekrar konuştu.
"Lena. Güzelim biz ne arkadaşız ne de basit bir iş ortağıyız. " Geri çekilip yüzüme baktı. "Hadi gel." elimden tutup beni denizin görünen kısmına çekiştirdi. Aşağı da gördüğüm kişilerle ağzım açık kaldı.
..
Selam!
Sizce Lena kimi gördü?
Hikâyenin gidişatı nasıl?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere 💜
Sınır: 30 beğeni