Selamün aleyküm!! Ben geldim... Bu bölümü yazmam çok zor oldu. İlhamım kaçtı sanırım. Gerçekten çok zorlandım adapte olana kadar. Yorumların azlığı inanılmaz motivemi düşrüyor. Bildirimler geliyor mesela, giriyorum beğeni var 😢 yorum yok. Tamam beğeni de olsun da.. beğeninin dili yok ki, bana burası çok güzel desin. Ya da burada şu olmamış sanki. Bu bölüm çok heyecanlıydı, sıkıcıydı desin.
Bir yorumum bile yok anlıyor musunuz?? Hadiii yorum yapın..😅 öyle işte arkadaşlar. İlk defa böyle bir şey yaptım okuyunca anlarsınız. Sizce nasıl olmuşş? Bu arada yeni gelen arkadaşlar var görüyorum lütfen siz de düşüncelerinizi benden esirgemeyin. Satır arası yorumlarınızı heyecanla, özlemle, hasretle bekliyorummmm. İsim nasıl olmuş sizce 😅😅 kararsız kaldım ama daha fazla bekletmemek için attım. Bu kadar söyleyeceklerim Akslalljks
-26. Bölüm-
İmkanı olan delirsin.
"Polis bey valla bizim bir suçumuz yok, haberimiz bile yoktu."
"Evet, bizim hiçbir suçumuz yok eğer bu işin hukuki bir sorumluğu varsa bu arkadaşı alın o hukuk okuyor, bize hiçbir şey demedi." diyorum Elimle Ali'yi göstererek.
"Bahar ne saçmalıyorsun?" diyor dişlerinin arasından Ali.
"Güzelim sen şoka girdin herhalde sus istersen."
"Ben mi şoka girdim Ali?"
"Yok canım estağfurullah ben şoka girdim. Karakoldayız, polisler bizi sorguya çekiyor ve sevgilim beni suçluyor. Ben şoka giriyorum ben. Başka açıklaması olamaz bunun."
"Evet, evet bunları alın bu ikisi hukuk okuyor polis bey. Bir suç varsa kesin bunlar yüzündendir. Şu kıvırcık olana dikkat edin polis amca. Ondan her şey beklenir." diyor bizi hiç önemsemeden Neriman.
Neriman'ın cümleleri ile polis bir Emre'ye bir Ali'ye bakıyor.
"Bunlar sizi zorla mı alıkoydu kızım?"
Neriman'la birbirimize bakıyoruz önce.
"Yani.. zorla alıkoymak gibi değil.. Evet biraz zorladılar ama tam olarak zorlanma diyebilir miyiz bilmiyorum çünkü biz yakışıklı bir beyle konuşurken bu hanzolar bi-"
"Ne anlatıyorsun kızım sen?" diyor polis sinirlenmiş bir şekilde.
Benim gibi ayakta dikilen suratlara bakıyorum tek tek..
"Zorladılar mı, zorlamadılar mı?"
Polisin net bir cevap isteyen sesiyle bu defa Neriman öne çıkıyor.
"Zorladılar Polis bey! Ben hiç istemedim, bu marul kafa sürükledi resmen beni!"
"Ya rabbim! Bana sabır ver.." diyor Emre Neriman'a dönüp.
"Bıraksaydık da spatula ile mi kazısaydık seni! Çocuğun bir taraflarını kaldırdınız ikiniz de."
"Sanane ya! İstersem bir tarafını kaldırırım,istersem ilanı aşk ederim! Sanane!"
"Size mi soracağız kime ne yapacağımızı!" diyorum gaza gelip.
Ali ile göz göze gelmem ile gazım sönüveriyor.
"Biraz sorabilirim ben tabi.. çünkü insan olmak bunu gerektirir.. Konuşmak anlaşmanın en kolay yoludur. Değil mi Ali? Ben zaten Neriman yanlız kalmasın diye gittim.. Başka bir sebebi yok ki..
Ellerimin biri ile Ali'nin koluna dokunup bana tepki vermesini istiyorum. Yüzüme yerleştirdiğim "Sıçtı Cafer bez getir"gülümsemesine kanmıyor.
Gergin suratını benden çekip polise dönüyor.
"Amirim, alıkoymak falan gibi bir şey yok. Onlar şoktalar ne dediklerini bilmiyorlar şu an. Ben kendi kardeşimi neden alikoyayım?"
"Ne kardeşi?"
"Şu," diyor Ali eliyle işaret ederek.
"Benim kız kardeşim."
"Bu kız senin sevgilin değil mi? Az önce sevgilim diyordun."
"Ne kardeşi komserim o benim sevgilim. Şu kıvırcığın yanındaki bücür kardeşim benim. Bahar'ın şu kahverengi saçlı güzel olanın, yani sevgilimin yanındaki."
"Aşk olsun abi," diyor Neriman dudak büzerek.
"Ben güzel değil miyim?"
"Evet komiserim sevgilisiyim ben." Neriman'ı itip susmasını söylüyorum.
"Tam 3 gün oldu. Gerçi biz 18 yıldır arkadaşız. Bebeklikten beri bana aşıkmış sanırım. Kaç yaşında oldu bu acaba Ali? Ben bir kez senin kafana kusmuşum orada olmuş olabilir mi?"
"Yeter!" diye bağırıyor komiser.
Bir adım geriye atıp parmağımı damağıma değdiriyorum.
"Mantıklı biri çıkıp her şeyi tek tek anlatsın."
Komiserin cümlesiyle herkes birbirine bakıyor.
Neriman öne doğru bir adım attığında onu durduruyorum.
"Saçmalama! Mantıklı biri dedi."
Neriman oflayarak geriye gidiyor.
Ellerimle saçlarımı düzeltip öksürüyorum.
"Komiserim şim-"
"Saçmalama Bahar." diyor bu kez Ali. Eli öne geçmemem için set oluştururken kendisi bir adım öne çıkıyor.
"Komiserin şimdi olay şöyle oldu.."
-Neriman-
12 saat önce, Plaj
Bütün gün yatmaktan sıkılıp havlu atıyorum.
Gerçekten havlu atıyorum çünkü havlumu üzerime örtmüştüm.
Denizin kıyısına ulaştığımda ayağımı suya sokmamla bir çığlık bırakıyorum orta yere.
Havada birazcık bile güneş olmadığı için su buz gibi.
İleride yüzen insanlara bakıp hala üşüyüp üşümediklerini anlamaya çalışıyorum ama hiç yardımcı olmuyorlar.
Her adımımda ufak bir çığlık atarken su belime kadar geliyor.
Yaklaşık 10 dakika boyunca donarak sadece suyun yarısına ulaşmam başarısı daha çok sinirimi bozuyor.
"Birden gir, girince o kadar soğuk değil."
Kulağıma dolan sesle sesin geldiği yöne bakıyorum.
Emre ile göz göze geliyoruz.
En son konuşmamızdan sonra bana söylediği ilk cümle bu mu?
Gerçekten mi Emre?
Kafamı sallayıp önüme dönüyorum.
Emre bakışlarını üzerimden çekmezken suya dalıp sudan çıkmak arasında kararsız kalıyorum.
Bedenim hala titriyor, bu demek oluyor ki kara denizden daha soğuk olacak.
Bu yüzden ani bir kararla suya dalıp nefesimi tutuyorum.
Sudan çıktığımda hala üşümeye devam ediyorum ama az öncekinden daha iyi hissediyorum.
İki gündür yaşadığım bitkisel hayattan çıkmak iyi geliyor.
Kulaç atıp yüzmeye başlıyorum.
Suyun sakinliği yorulan ruhumu dinlendiriyor.
Kıyıdan daha çok uzaklaşıyorum.
Dinlenmek için durduğumda Emre yanımda beliriyor.
"Daha fazla uzaklaşma."
"Bir şey olmaz yüzeceğim ben."
Yüzmek için bir hamle yaptığımda önüme geçiyor.
"Geriye doğru yüz o zaman, deniz dalgalı görmüyor musun?"
"Görmüyorum."
Emre'yi itip bir kulaç atıyorum ki elleri belime sarılıp beni geriye doğru çekiyor.
"Niye beni hiç dinlemiyorsun?" diye bağırıyor ellerini belimden uzaklaştırırken.
Sesinin tonuna ayak uydurup ben de aynı şekilde karşılık veriyorum.
"Niye dinleyeyim seni ya? Korkak adamın tekisin!"
Söylediğim şeyle bakışları donarken şimdiden pişman oluyorum. Gözlerimi kaçırıp ilerliyorum ama Emre yine izin vermiyor.
Bu sefer belindeki ellerini çekmeden konuşuyor.
"Bana hep böyle ceza mı vereceksin? Yüzüme bakmadan konuşmadan..."
Kendimi kavga etmeye hazırlarken sesindeki sakinlik dengemi bozuyor.
"B-ben.. Ne yapacağımı bilmiyorum Emre. Seninle ne yapacağımı hiç bilmiyorum."
Belimdeki ellerini tutup uzaklaştırıyorum kendimden.
Suda ilerlerken gözlerim doluyor.
Gözyaşlarım tuzlu suya karışırken soluk almadan yüzüyorum.
Yorgun düşüp dönerken ayağıma giren krampla hareket edemiyorum.
Artistlik kötü bir şey arkadaşlar yapmayın.
Krampın acısıyla çığlığı basarken su boğazıma yükselmeye başlıyor.
"Emre!" Panikle daha çok kendimi kasarken Emre'nin adı çıkıyor ağzımdan.
Sesimin ona ulaşıp ulaşmadığını anlayamadan yükselen bir dalganın içine sürükleniyorum.
**
Emre
Neriman'ın adımı seslenmesiyle olduğu tarafa dönüyorum.
Neriman suyun üzerinde çırpındıkça daha çok batarken bunun bir şaka olduğuna ikna etmeye çalışıyorum kendimi.
Hızlıca attığım kulaçlarla yanına giderken kalbim kulaklarımda atıyor.
Üzerimize gelen büyük dalga Neriman'ı içine alıyor.
Titreyen bedenimle daha çok hızlanırken, aynı dalga beni sürükleyip Neriman'dan uzaklaştırıyor.
Dalgadan kurtulunca belli belirsiz bir karartı görüp o tarafa doğru yüzüyorum.
Bütün gücüm tükenmiş halde Neriman'a ulaştığımda kol altlarından tutup nefes alması için ona alan açıyorum.
Morarmış dudakları ve titreyen yüzüne bakıp sakinleşmeye çalışıyorum ama işe yaramıyor.
Neriman geldiğimi anlayınca bana daha çok tutunup ikimizin de batmasına sebep oluyor.
Elleri omuzlarıma tutunup bana sarılırken korkuyla mırıldanıyor.
"Emre, götür beni ne olur, boğuluyorum nefes alamıyorum ben."
"Bana asılma. İkimiz de batarız, sakin ol. Ben buradayım tamam mı? Çıkacağız şimdi."
Yüzünü panikle sallayıp omuzumda ki elini hafifletiyor.
Neriman'ı belinden tutarken bir yandan da kulaç atıyorum.
"Neriman? İyi misin? Bak geldik şimdi. Sakin ol.".
Bana ses vermiyor ama bedeninin titreyişini hissediyorum.
Ayağımın yere bastığı bir yere gelince yüzmeyi bırakıp Neriman'a dönüyorum hemen.
Onun ayakları hala yere değmediği için bir elimi bacaklarının altından geçirip kucağıma gelmesini sağlıyorum.
Ellerini daha sıkı boynuma dolarken sudan uzaklaşmak için bana daha çok yaklaşıyor.
Saçlarında dökülen sular omzuma değiyor.
"İyi misin? Neriman bir şey söyle."
"İyiyim." diyor fısıltı gibi bir sesle.
Kıpkırmızı olmuş gözlerini zor açık tutuyor.
"Şükür," diyorum onun gibi fısıltıyla.
Dudaklarım alnında sonra yüzünün her yerinde dolaşıyor.
Nefes alır gibi bıraktığım öpücükleri kafamı Neriman'dan uzaklaştırınca fark ediyorum.
Yarın kapalı gözleri ile burada değilmiş gibi bana bakıyor.
Aramızdaki uzaklık canımı sıkarken alnımı
alnına yaslıyorum.
"Allah'ım çok şükür.."
Soluklarım düzene girdiğinde Neriman'ı daha sıkı tutup kıyıya doğru ilerliyorum.
Gözleri kapanıp başıma düşüyor.
Yorgunluktan ve nefessizlikten halsizleştiğini düşünüyorum ama sahildeki kumlara bıraktığımda bile gözünü açmıyor.
"Neriman?" ellerim ile yanaklarına dokunuyorum.
"Neriman? Açsana gözünü. Neriman? Neriman beni duyuyor musun? Neriman açsana kızım gözünü.."
Yüzüne hafifçe vurduğum tokatlar bir işe yaramıyor.
Etrafta bizimkileri arıyorum kafamı kaldırıp.
Ali ile Bahar şezlongun başında birbirlerine sarılıyorlar.
Sesimin duyulması için bağırıyorum.
"Ali! Abi Neriman.. Neriman gözlerini açmıyor. Ali!!"
Ali ikinci seslenişimde bana doğru dönüp duraksıyor.
"Ne oldu lan?"
"Boğuluyordu ben gittim aldım gözleri açıktı.. Konuştu benimle. Sonra kıyıya geldiğimizde.. gözlerini açmıyor Ali."
"Abi?"
Neriman'ın sesiyle ona doğru eğiliyorum hemen.
"İyi misin Neriman?"
"İyiyim.. Benim gözüm karardı iyiyim, sanırım."
"Ohh.." diyoruz Ali ile aynı anda.
Bahar'da Neriman'ın başına geçip bir şeyler söylüyor.
İyi olduğuna ikna olmuş olacak ki, yarı kapalı gözleri ile bize bakan Neriman'ı işaret ediyor.
"Suni teneffüse ihtiyacı var Ali."
"Ne?" diyoruz aynı anda.
"O kadar su yuttu suni teneffüse ihtiyacı var.. Hadi Emre!"
Ali'nin yanına gelip gözlerini kapatıyor.
"Sen bakma Ali."
"Bahar, ne saçmalıyorsun? Uyandı kız. Ayrıca öyle bir şey gerekiyorsa sen yaparsın."
"Ben mii? Ben kızı daha çok boğarım."
"Tövbe estağfurullah.. Uyandı kız Bahar. Kalkıp hastaneye gidelim."
"Ya anlamıyor musun? Suyun içinde kalmaması gerekiyor, bilim adamları ve kadınları böyle söylüyor. Emre hadisene!"
"Ne- ne yapayım?"
"Öp- suni teneffüs yap işte!" diyor sinirle.
"Zorlama Emre'yi," diyor yattığı yerden Neriman.
"Hayır, ben zorlanmıyorum." diyorum Neriman'a dönerek.
"O zaman niye mırın kırın ediyorsun? diyor bu kez Bahar.
"İstemiyorsan söyle."
"Hayır ben istiyorum."
"Nasıl yani? Neriman'ı öpmek mi istiyorsun?" diyor heyecanla.
"Evet ben Neriman'ı öperim k-"
"Ne diyorsunuz lan?" diyor Ali sinirle.
"Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?
"Abi öpmek derken-" diye açıklama yapmaya çalışıyorum ama dinlemiyor.
"Emre Allah aşkına sus! Bana geliyorlar.Hastahaneye gidiyoruz, tek kelime daha etmesin kimse."
..
Bahar, Karakol
"Komiserim biraz da ben anlatayım ama! Hep Neriman anlattı."
"Ben şu uzun boylu çocuğa söz vermiştim. O hariç hepiniz konuştunuz." diyor komiser Ali'yi kast ederek.
Ali bize dönüp evet diyor beden diliyle.
"Komiserim ben anlatıyordum bu kıvırcık salça oldu."
Emre Neriman'a ters bir bakış atıp konuşuyor.
"Sen bayılmıştın nereden bileceksin orada ne olduğunu?"
"Haklı," diyorum Neriman'a doğru. O da beni kafasıyla onaylayıp susuyor.
"Artık ben konuşabilir miyim komiserim?"
**
Bahar, Plaj
"Ya suni teneffüs yapacaktı Ali." diyorum Neriman'ı taşıyan Ali'ye
dönüp.
"Ben şimdi bir suni teneffüs yapacağım sana Bahar."
"Ali ne diyorsun ya.. ne kadar ayıp!"
"En yakın arkaşıma kardeşimi suni teneffüs yapmaya zorlarken ayıp değildi, sevgilin deyince mi oldu?" diyor histerik bir gülüşle.
"Ben onu sağlık açısından dedim bir kere! Ayrıca sen niye bana suni teneffüs yapacaksın, çok istiyorsan gelip öper-"
Ne diyorum ben ya? Allah'ım ne diyorum?
"Ne?" diyor Ali benim gibi şoka girmiş bir vaziyette.
"Yoo."
"Ne yoo?"
"Bir şey demedim ki ben."
"Seni istediğim zaman öp-"
"Oha ama ya! Sen iyice terbiyesiz bir şey oldun."
"Ben mi?" diyor bu kez gerçek bir gülümseyle.
"Durduk yere aklıma sokan sensin. Ben hiç böyle şeyler düşünmüyordum valla."
"Ali ya.. tamam deme bir şey, utanıyorum."
"Tamam, tamam öpmeyeceğim. Merak etme."
Öyle söylüyor ama yüzüme çapkın bir gülüşle bakmaya başlıyor. Bakışları dudaklarımda oyalanınca panik yapıp elimi ağzıma götürüyorum.
"Öhöm! Ayy.. öksürük tuttu da beni. Etrafa mikrop saçmayayım şimdi. Öhöm! Öhöm!"
"İyi, saçma." diyor Ali dudaklarını birbirine bastırırken.
Arabaya binip Neriman'ı hastahaneye götürüyoruz.
***
Bahar, Karakol
"Oha!" diyor Neriman bana dönüp.
"Siz neler konuşuyorsunuz kendi aranızda?"
"Hayır ya.. ağzımdan kaçtı o benim. Valla komiserim. Yoksa eli elime değmiş değil."
"Abartmasan mı acaba? El ele de tutuştuk hatta du-"
Ali'nin cümlesi ile ağzım şokla açılıyor.
'Konumuz bu mu şimdi Ali? Ben devam edeyim komiserim."
**
Bahar, 12 saat önce
"Galiba ölüyorum."
"Abartma Neriman bir şeyin yokmuş işte."
"Nasıl yok ya? Ben o kadar sular,sular yuttum."
"Neden iki kez sular dedin?" diyorum arabanın arka koltuğuna dönüp.
"Çünkü çok su yuttum." diyor başını arkaya atarken.
Kafamı iki yana sallayıp yola dönüyorum.
Eve gidince annemler Neriman'ın başına üşüşüyorlar.
Songül teyze ağlayıp yarın gitmeye karar verdiğini söylüyor.
Sanırım Neriman'ın bir daha denize girmesinden korktuğu için bir an önce eve dönmek istiyor.
Zaten yakında döneceğimiz için bizimkilerde kabul ediyorlar.
Ertesi gün yola çıkmak üzere hazırlanıyoruz.
***
Kahvaltı ettikten sonra arabalara geçiyoruz geldiğimiz gibi.
Arabada can sıkıntısından acıkınca yanımıza aldığımız sarmalardan atıştırıyorum.
Kutuyu kucağıma alıp sarmaları götürürken Ali'ye de uzatıyorum bir yandan.
Kafasını çevirmeden yiyor verdiğim sarmaları.
Biraz sonra bu sefer Sandviçlere saldırıyorum.
Isırdığım sandviçi yarılıyorum ama devamı gelmiyor.
Aç gözlülüğün sonu bu arkadaşlar. Arabada denemeyin.
Şişen karnımdan bir nefes verip bedenimi koltuğa yaslıyorum.
"Ay! yiyemeyeceğim daha fazla!"
Feryadımla evet, feryat ediyorum.
Ali bana dönüp gülümsüyor.
Yiyecekler yetmezmiş gibi bir de kelebekler doluşuyor mideme.
Dolu diyorum dolu! Anlamıyor musunuz?
"Bana ver," diyor Ali. "Midem kazındı zaten."
Elini bana doğru uzatınca refleks olarak geri çekiyorum.
"Isırdım ben bunu."
"Yani?"
"Yiyecek misin yinede?"
"Neden yemiyeyim?"
"Başka vereyim, var burada."
"Bahar, ver işte, yiyemiyorsun zaten."
Bana uzanmış eline sandviçimi koyuyorum daha fazla uzatmadan.
Ali'nin yola bakarak ısırdığı Sandviçe bakıyorum ben de.
Bu bana özel bir şey mi? Yoksa iğrenme duygusu mu yok bu çocuğun? Gerçi aynı bardaktan hep içerdik biz ama... Bunu ilk defa görüyorum.
"Ne oluyor bunlara?" diyor Emre Neriman'ı dürtüp.
"Birbirine aşıklar onlar, evlenecekler."
Neriman bilmiş bir şekilde elini çenesinin altına koyup Emre'ye dönüyor.
"Onlar mı söyledi sana bunu?"
"Hayır, ama salak olmayan herkes bunu anlar."
"Ben bilmiyorum." diyor Emre saf Saf.
"Sen salaksın çünkü."
Neriman'ın cümlesi ile Emre gülüyor. Dikiz aynasından bakışlarını takip ediyorum.
Cama dönmüş etrafı izleyen Neriman'a bakıyor.
Neriman'da günlerdir süren ruh halinden kurtulmuş gözüküyor.
Yola dönüp etrafı izliyorum ben de Neriman gibi.
Ali sandviçini bitiriyor.
Kaçamak bakışlarını yüzümde gezdiriyor.
Dudaklarımın iki yana kıvrılmasına engel olamıyorum.
Dikiz aynasından arkaya doğru bir bakış atıp tekrar bana dönüyor. Neriman kulaklıklarını takmış bir halde bizden soyutlanırken Emre'de gözlerini kapatmış duruyor.
Kucağımda duran ellerimden birini tutuyor, dudakları ile ellerimi öperken konuşuyor.
"Teklifime bir şey demedin."
"O bir teklif miydi?" diyorum bedenimi daha çok ona çevirirken.
"Daha profesyonel bir teklif yapabilirim. Eve döndüğümüzde."
"Çok erken değil mi bunun için. Senin daha okulun var. Benim ne yapacağım belli değil."
"Hemen olsun dekiyorum ki ben.. ama böyle kaçak göçek hoşuma gitmiyor. Biz gizlenecek bir şey yapmıyoruz."
"Ben seni cebime koyup saklamak istiyorum.." diyorum vitesteki elini tutup.
Bana doğru eğilince daha çok ona yaklaşıyorum alnıma bir öpücük kondurup yola dönüyor.
***
"Bir çay daha mı içsek ya?" diyor Ali.
Masada herkes başını sallayınca çay dağıtan çocuğa el ediyor.
Şehirlerarası yolculuğumuzun ilk durağındayız.
Arabada yediklerimiz yetmemiş gibi bir de burada dolduruyoruz karnımızı.
"Ya o salak hala seninle mi uğraşıyor?" diyorum Neriman'a.
Okulda ona takık olan bir kızdan bahsediyoruz.
"Evet, geçen hocaya ispiyonladı beni uyuyorum diye."
"Sen o dövdüğü kızı kurtardın diye kesin. Zorbalık yapı-"
Cümlem elime değen bir el ile içime kaçıyor.
Ali masanın altından elimi elinin içine hapsederken yutkunuyorum.
"Yapıyor yani bir insansın elini dövmek ne?"
"Elini dövmek mi?" diyor Emre gülerek.
Ali'nin kısık sesli gülüşün kulaklarıma çarpıyor.
Elimi çekmeye çalışıyorum ama izin vermiyor bana.
Ayağımla ayağına bir tekme geçirmeye çalışıyorum bu sefer ayağıyla ayağımı kıskaca alıyor.
"Oha! Deniz can aktaş!" diye bağırıyor Neriman.
Etrafta bizden başka kimse olmadığı için sorun olmuyor.
Kafamı Neriman'ın baktığı yere çevirince ben de çığlık atıyorum.
"Gerçekten O."
"Ne yapacağız şimdi?" diyor Neriman heyecanla.
"Gidip fotoğraf mı çekilsek?"
"Bilmem. Uzaktan seyredelim işte."
"Neyi seyrediyorsunuz?" diyor Ali bana dönüp.
Avucumun içindeki eli geriliyor.
Onu takmayıp Neriman'a doğru eğiliyorum masada.
Tek elim Ali'de olduğu için kolay olmuyor tabi
"Vazgeçtim. Ayağımıza kadar gelmiş fırsat. Gidip konuşmazsak Allah bizi çarpar valla."
Ali elimi bırakıp homurdanıyor.
Bense Deniz'e bakıyorum.
Masada tek başıns oturmuş telefonu ile ilgileniyor.
"Televizyondan daha mı yakışıklı o?" diyor Neriman benim gibi Deniz'in olduğu tarafa dönüp.
"Galiba. Baksana, kasları falan."
Bunu söylerken sesimi alçaltıyorum ama Ali yine de duyuyor.
"Yuh ama artık!"
"Ne var abi ya... Kıskanma. Senlik bir durum yok ki. Değil mi Bahar?"
"Hı. Hı." diyorum bir yandan Ali'ye bakıp.
Gözlerim tekrar Deniz'e kayıyor.
Affet beni Ali.
"Bana geliyorlar Bahar." diyor kulağıma eğilip.
Zaten Neriman transa geçtiği için bizi duyacak halde değil şu an.
Emre sanki burada değilmiş gibi ilgisiz duruyor.
Neriman'dan tarafa bakmamak için gayret gösteriyor neredeyse.
"Yanımda bir erkeği kesiyorsun, gözlerini alamıyorsun resmen. Rahatsız oluyorum."
"Saçmalama Ali," diyorum sesimin ayarını kaçırarak.
Fark edince toplanıyorum hemen.
"O erkek mi?"
"Ne?"
"O bir ünlü."
"Bu onu erkek olmaktan çıkarıyor mu?"
"Evet çünkü o bir ünlü."
"iki kez söyleyince ikna olmuyorum Bahar, tekrarlayıp durma."
"Ali bir müsaade et ya.. Valla gönül eğlendiriyorum ben onunla. Seninle evleneceğim."
"Bahar ne saçmalıyorsun?"
"Bahar kalk! kalk! gidiyor."
Neriman ayaklanınca peşinden kalkıyorum hemen.
Kalkmaya hazırlanan Denizi son anda yakalıyoruz.
"Deniz bey?" diyor Neriman.
Sonra gördüklerine inanamıyormuş gibi bana dönüyor.
"Oha! gerçekten O!"
Neriman'ın cümlesiyle Barış Havas gülüyor.
Ay! Deniz işte!
"Biz sizi görünce yanınıza gelmek istedik. Çok büyük hayranızım ben sizin. Vaktiniz yoksa tutmayalım ama."
"Hayır vaktim var, madem geldiniz biraz daha oturabilirim.Otursanıza kızlar ayakta kalmayın."
"Tabii. Madem o kadar ısrar ettiniz."diyor otururken.
Neriman'ın koluna bir cimcik atıp abartma diyorum.
Bana omuz silkip Deniz'e dönüyor.
"Ben sizin bütün dizilerini izliyorum. Çok yakışıklısınız."
"Teşekkür ederim. Sen de çok tatlısın."
"Tatlı mı?" diyor Neriman surat asarak.
"Neyse, önemli değil. Neriman ben."
"Ben de Bahar."
"Kızlar hadi kalkıyoruz."
Ali'nin sesiyle arkaya dönüp somurtuyorum.
"Dursana biraz yeni oturduk."
"Ne yenisi kızım iki saat oldu."
"Abartma Ali.. ne iki saati iki dlakka oldu değil mi Barış be- ay Deniz bey."
"İsminle hitap ederseniz sevinirim," diyor Cool Cool.
"Ali hadi! Gitmiyor muyuz?"
Emre masanın başına dikilmiş ters ters etrafa bakıyor.
Ali'nin Deniz'e bakışları da hiç hoş durmuyor.
Resmen bir yıldızı kaydıracaklar.
Onları önemsemeyip Deniz'e dönüyorum.
"Kaç yaşındaydınız siz?"
"24 sen?"
"Ben-"
"Tamam gidiyoruz artık."
Ali cümlesiyle kolumdan tutup beni kaldırıyor.
"Ne yapıyorsun ya?"
"Biz çok memnun olduk sizi tanıdığımıza ama çok geç kaldık gidiyoruz." diyor beni masadan kaldırırken.
Sürüklenirken son bir gayret sesleniyorum.
"Biz bir fotoğraf çekilseydik?"
***
Bahar, Karakol
"Çekildiniz mi?" diyor komiser merakla.
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyorum.
"Benim kızımda çok seviyor o oyuncuyu.Yakınlarda mı acaba? Ekipler bir baksa.."
"Bilemiyorum ki komiserim. Yani biz bıraktık orada onu. İnşallah yakınlardadır da biz de bir fotoğraf çekiliriz."
"Tamam devam et."
**
Bahar
"Evet, evet." diyor Neriman.
Denize doğru bir adım atacakken Emre izin vermiyor.
Neriman'ı belinden tutup geriye çekerken Ali ile işaretleşiyorlar.
Ali beni daha hızlı çekerken Emre'de Neriman'ı tutup havaya kaldırıyor.
"Neriman Kırgız ben.." diye bağırıyor Neriman.
"Belki takip etmek istersiniz. Bıraksana beni ya! Fotoğraf çekileceğim."
Ali beni sürükleyip ön koltuğa oturtuyor.
Neriman'da arka koltuğa kaba kuvvetle oturtuluyor.
Cama dönüp uzaklığı hesaplamaya çalışıyorum.
Neriman camdan Deniz'e el sallayıp bir şeyler söylerken Emre tarafından saçından çekmek sureti ile içeri sokuluyor. Ali camı kapatıp arabayı çalıştırınca oflayarak arkaya yaslanıyorum.
"Gerçekten kafayı yiyeceğim ya.. Kardeşimle.." bir es verip kendini frenliyor Ali.
"En yakın arkadaşım gözümün önünde herifin tekine.. Tövbe ya.."
"Abartma Ali." diyorum yüzsüz yüzsüz.
"Sen de abartma Neriman. Tamam iyi hoş çocukta ağlayacak kadar da değil."
"Ne ağlaması ya? Ben ağlamıyorum ki."
"Kim ağlıyor o zaman?" diyorum arkaya dönüp.
Neriman ile göz göze geliyoruz ve arabayı bir ağlama sesi daha dolduruyor.
"Bu çocuk ağlıyor ya kızım. Benim torunum."
"Ha?" diyoruz aynı anda hepimiz.
Ali ani bir frenle durunca öne doğru düşüyorum.
Bagajda bir teyze ile ağlamaktan gözleri kızarmış küçük bir çocuk bize bakıyor.
Bölümde en sevdiğiniz sahne hangisi?
Bu bölümü nasıl buldunuz? Benim için önemli lütfen cevaplayın 🤗
Bizimkiler neden karakola düştü sizce?
devam edecek...
Güncelleme: Neden yorum yapmıyorsunuz kurban olduklarım?