BAŞAR

By pinarrgr

29.5K 1.2K 194

Okuduğunuz her kitaba dikkatli bakın çünkü onda hem sizden hem de yazardan belli an ve anılar taşır. Belki de... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
Küçük Bir Rica 🍁💕
ORTAK OPERASYON
24
25
27
28
29
30
31
32

26

558 32 4
By pinarrgr

Yazardan

Helikopter havalandıktan sonra Kürşad derince nefes alıp kafasını kapkaranlık olan gökyüzüne tamamen çevirdi. İçinden geçen dualara amin dedi. Allah sevdiğini kendisine bağışlamasını istedi. En çok da bu duaya amin dedi.

Kürşad karargaha girerken Başar ve Mücahit ise operasyon ile ilgili bilgileri alıyorlardı. Plan dalgalıydı biraz. Ele başlarından olan Heja'yı almaları gerekecekti. Buraya kadar her şey yolundaydı. Fakat adam hiçbir yerde görünmemişti şimdiye kadar. Onun ortaya çıkması için ortaya büyük bir balık atılması gerekliydi.

Mücahit ve Başar birbirlerine bakarken bu büyük balık belliydi. Heja'nın Serçe'ye olan ilgisini kullanacaklardı. Bundan seneler önce Heja tam ellerine geçecekken kurtulmuştu. O zamandan beri belli aralıklarla Serçe'ye ulaşmaya ve onu kendi tarafına çekmek için elinden geleni yapmaktaydı.

Aslında Serçe'nin yüzünü görmemişti. Bir insanın bakışlarına saplantılı olunabilir miydi? Heja Serçe'nin bakışlarına vurulmuştu. O gözlerle bir daha karşılaşmak için elindeki bütün gücü kullanırdı gerekirse.

İkilinin aklına düşen bilgilerle Mücahit'in kaşları olağanca çatılırken, Başar umursamaz bir bakış atmıştı. Şimdi tek yapacakları baskına gidecekleri bölgede Başar'ın yakalanmasını sağlamaktı. Mücahit konuşması biten teğmene sırtını çevirip Başar'a döndü,

"Neler olacağını biliyorsun. Senden haber alamayana kadar elimiz kolumuz bağlı olacak. En kısa zamanda haber ver bize. Ailen bana emanet, aklın burada kalmasın. Düşünmen gereken tek şey operasyon. Unutma..."

"Sen orada yoksun, olur da Türkiye Cumhuriyetinin bütünlüğüne en ufak zarar geleceğini anlarsan kendi benliğinden vazgeçip ülkemi kurtaracağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim."

Son cümleyi ikisi birlikte söylerken, ikisinin de yüzünde gururlu bir gülümseme oluşmuştu. Mücahit Başar'ın yüzünü avuçlarına alırken titrek bir nefes aldı,

"Kendine dikkat et tamam mı? Kafan attı mı neler yaptığını biliyorum ama bu sefer biraz daha sakin olmalısın. Çünkü elimizde ki en büyük koz bu ve kaçıramayız. Sana güveniyorum."

Başar Mücahit'in söylediklerini kafasını sallayarak onayladı. Kürşad'ın haberinin olmamasından dolayı canını sıksa da elinden bir şey gelmiyordu,

"Sen geri döndüğünde Kürşad'ın vereceği tepkiyi düşünemiyorum. Sende çok şey etme. Bir sorun olmadığını güzelce anlat. Adamın ağzı ile yüzü yer değişmesin yani."

Başar'ın söylediklerine Mücahit homurdandı,

"Tipine soktuğum bırakmıyor peşini de artık. Tamam çok yıpratmam hassas sevgilini."

Mücahit'in söylediklerine ikisi de gülerken aslında ikisinin de içi huzursuzdu. Günün neler getireceğini ikisi de bilmiyordu. Helikopterin alçalmaya başlamasıyla ikisi de hazırlanıp kapıya yaklaştı. Teğmenin verdiği işaret ile birlikte halatlar ile aşağıya indiler.

Alanda hazır da bekleyen jandarma özel harekatlar ile birlikte şaşırmışlardı. Çünkü haberleri yoktu. JÖH tim komutanı bir adım öne çıkarak Mücahit'e elini uzattı,

"Jandarma Özel Harekat Tim Komutanı Yüzbaşı Sercan BAYRAKTAR."

Mücahit uzatılan eli dostane bir şekilde sıkıp kendini tanıttı. Kısa bir tanışma faslından sonra Tim komutanı söze girdi,

"Biz de bu operasyondan yeni haberdar olduk. 45 dakika önce acil koduyla buraya gelmemiz emredildi. Size destek olacağız sadece. Ne için yanınıza geldik ne yapacaksınız bunu bilmiyoruz sizin yönlendirmeleriniz ile ilerleteceğiz operasyonu."

Tim komutanı hala daha şaşkındı. Dediği gibi bir anda gelen emirle hazırlanıp çıkmışlardı. Emir genel kurmaydan geldiği için sorgulamamışlardı bile. Sercan bu işin içinde ki bit yeniğinin farkında olsa bile emir demiri keserdi her zaman.

Sercan'ın konuşmasının ardından Başar söze girdi,

"Komutanım, operasyon basit. Yakınlardaki bir köye baskın yapılacak biz de oraya gidiyoruz. Çevreyi siz daha iyi biliyorsunuzdur. Emir komutanın sizde olması daha iyi olur. Tek bir konuda emriniz geçerli olmayacak onu da operasyonun sonunda öğrenirsiniz."

Sercan karşısında yüzü gözü boyalı ve kamuflajlarının içinde kadın olduğu belli olmayan kadını, sesinde ki duruluk ile afalladı. Çok nadirdir askeriyede kadın asker ve bu kadının sesi bile insanı afallatacak kadar güzeldi, yüzünü görse ne hale gelirdi kim bilir.

Sercan komutan Başar'ın söylediklerini onaylayıp kendi timine döndü,

"Buğra, Yunus siz önden çıkın. Fuat, Kadir siz yuvalanacak yer bulun. Asaf, Ali siz de arkadan devam edin. Geriye kalanlar tek sıra halinde çıkıyoruz."

Sercan kendi timini düzenlerken Başar ve Mücahit kendi arasında konuşmaya başlamıştı.

"Bu tim inşallah bir problem çıkarmaz bize. Elimizden geldiği kadar önceliğimiz tim olacak. Ben yakalandıktan sonra da burunları kanamadan buradan çıkaracaksın Mücahit."

Mücahit Başar'ın dediklerini kafasıyla onaylarken timin arasına kaynamışlardı bile. Tek sıra halinde yol alırken herkesin gözleri etraftaydı. Başar gözüne çarpan keskin nişancılarla birlikte adımlarını yavaşlatıp tim komutanının hizasına geldi.

"Timin kullandığı mikrofonlardan bizlerde alırsak iyi olur gibi komutanım."

Sercan komutan yanında biten kadınla ne diyeceğini bilemedi ve sadece kafasını sallamakla yetindi. Cebinden çıkardığı fazladan kulaklıkları uzattı genç adam. Serçe başını sallayarak teşekkürünü etti. Kulaklığını taktıktan sonra diğerini de Mücahit'e ulaştırmıştı.

Kulaklığını aktif ettikten sonra konuştu,

"Kuşlar yuvalarınız çok belli. Yer değiştirin."

Konuşması bittikten sonra timden gelen şaşırma tepkilerini dinledi sakince,

"Yuh amına koyim. İlk defa yakalandınız."

"Olum artık yaşlandınız bırakın bu işleri."

"Nasıl gördünüz ya!"

"İmkansız görmeniz şu an neredeyiz?"

Serçe gelen soruya gülümseyip silahını kaldırdığı gibi önce Fuat'ın daha sonra Kadir'in kalbine nişan aldı. Fuat ve Kadir üzerlerinde gördükleri kırmızı ışık ile dilleri tutulacaktı. Şimdiye kadar onları kimse görmemişti. Bu kadın nereden görmüşlerdi onları.

Fuat,

"Nasıl ya?"

Fuat şoktan dolayı sadece bunları söyleyebilmişti. Mücahit operasyon sonunda emirlerinin ikiletilmemesi için Başar'ın kimliğini belirtmesi gerektiğini düşündü.

"Karşınızda Serçe dururken saklanmanız imkansız zaten beyler. Siz kendi bildiğiniz gibi yuvalanın."

Mücahit'in dedikleri ile timin üzerine bomba atılmış gibi oldu. Herkes susarken Kadir ayağa kalkıp Serçe'ye doğru koşmaya başladı. Tim onun bu hareketine şaşırırken Kadir hızla Serçe'nin yanına geldi ve parmağının ucu ile dokundu.

Bu yaptığına kimse anlam veremezken Serçe kendine değen parmak ile önce parmağa bakıp daha sonra Kadir'e çevirdi bakışlarını. Kadir ise Fuat'a dönüp kocaman gülümseyerek konuştu,

" Olum gerçek lan. Hayal değil amına koyim."

Kadir'in dediklerine bütün tim gülerken Serçe ufak bir tebessüm sunmuştu. Kadir gülümsemesine bakıp artan heyecanı ile,

"Olum gülümsedi lan. Allah'ım ölecek miyim bugün yoksa"

Mücahit bu muhabbet ile Çömez'in halleri aklına geldi. Gür bir kahkaha atıp konuştu,

"Serçe, birazdan şey diyecek nefes alabiliyormuş lan."

Bu söylediğine Serçe içten bir kahkaha atıp Kadir'in omzuna elini attı.

"İyi izle. Nasıl yuvalanacağınızı öğrenirsiniz."

Bunları söyledikten sonra silahını sırtına çapraz şekilde takıp koşmaya başladı. 10 dakika sonra gözden kaybolmuştu. Herkes dikkatle etrafına bakarken Mücahit konuştu,

"Devam ediyoruz. Birazdan çıkar zaten."

Mücahit'in konuşmasıyla herkes yoluna devam ederken Sercan mikrofona konuştu,

"Bul onu Atmaca. Yoksa operasyon dönüşü bütün time yemek ısmarlarsın."

Bu söylediği ile tim kendi arasında konuşmaya başlamıştı. Mücahit ise cevap verdi,

"Eğer bulursan dile benden ne dilersen."

Aradan geçen yarım saatin sonunda Sercan komutan artık sinir krizi geçirecekti. Yarım saattir bulamıyorlardı kadını. Tam mikrofona yönelecekti ki şakağında hissettiği metal ile derin bir nefes aldı.

Kulağına değen nefes ile nasıl böyle dikkatsiz olabilirim diye kendi kendine kızdı. Tim komutanının Serçe tarafından yakalanmasıyla tim tekrar durmak zorunda kaldı. Serçe Sercan'ın kulağına fısıldadı,

"Öldün komutan."

Yakalanan komutanları ile afallamıştı tim. Aralarına nasıl sızıp da komutanlarını yakalamıştı bu kadın. Kendini geri çekip Kadir'in yanına geçti ve yerini gösterdi. Kadir hayran gözlerle Serçe'ye bakıp yerine geçti. Serçe yürümeye devam edince tim de ona ayak uydurup yürümeye başladı.

Kimseden ses çıkmayınca Serçe Komutanın gururu kırılmasın diye söze girdi,

"Adınızı çok duydum komutanım. Normalde yakalayamayacağımı biliyordum sizi. Sırf Fuat'a yemek parasını yıkmak için yapmanız askerinizin kalbini kırabilir."

Sercan Serçe'nin yapmaya çalıştığını anlamıştı. Bu yüce gönüllü kadına hayranlığı katlanarak büyüyordu.

"Estağfurullah komutanım. Siz benim üstümüzsünüz."

"Valla ben omuzlarımda yıldız göremiyorum. Gören varsa göstersin."

Söylediklerine tim gülerken Mücahit konuştu,

"10 dakikalık mesafemiz kaldı. Serçe yuvalan. Komutanım timinizi yerleştirin."

Herkes yerlerine yerleşirken Mücahit'in gözü durmadan Serçe'nin üzerindeydi. Neler olacağını biliyordu. Kardeşinin nasıl işkencelere boyun eğeceğini biliyordu. Biliyordu fakat elinden bir şey gelmiyordu.

Terörist grup yarım saat sonra göründüğünde sıcak temas sağlanmıştı. Yüzbaşı timi ile harikalar yaratırken Serçe tam zamanı diyerek sağ tarafta gözüne kestirdiği teröristi fark etmemiş gibi kadrajına girdi.

Terörist Serçe'yi gördüğünde sırıttı. Kendi ile gurur duydu. O bir Türk askerini esir alacaktı. Arkasından yaklaşıp Serçe'nin kafasına silahını dayadı. Serçe kafasında hissettiği metal ile gözlerini yumdu.

Mücahit Serçe'nin yakalandığını görünce mikrofona konuştu,

"Ateş kes!"

Gelen emir ile tim ateşi kesmişti. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken Mücahit konuştu tekrar,

"Serçe yakalandı! Tekrar ediyorum Serçe yakalandı!"

Tim bu duruma şaşırırken Sercan komutan olanları anlamaya çalışıyordu. Az önce kendisini yakalayan kadın şimdi çapulcu bir teröriste mi yakalanmıştı. Bu aklına yatmamıştı işte. Kaşlarını çatarak çok uzağında olmayan Mücahit'e baktı.

"Ne yapıyorsun sen ya? Serçe'yi onlara mı bırakacağız?"

Mücahit Sercan'ın dediklerini duymamazlıktan gelip gözlerini Serçe'den ayırmadı. Sercan Fuat ve Kadir'e hitaben konuştu,

"GÖRÜŞ VAR MI?"

Fuat ve Kadir den olumsuz yanıtlar aldığında sinirle elini önünde ki kayaya vurdu. Serçe'nin arkasında ki terörist bağırarak konuştu,

"İzin verin gidelim. Yoksa askerin kafasına sıkarım. Sen de at şu silahı."

Serçe yavaşça silahını yere bıraktığında Mücahit'in bebeğini burada bırakmayacağını biliyordu. Askerler tek tek yerlerinden çıkarken Sercan en önde durmuştu.

"Uyarıyorum seni, askerimi bırak ve teslim ol. Türkiye Cumhuriyeti devletinin adaletine teslim ol."

Terörist daha sıkı kavramıştı elindeki silahı,

"İzin verin gidelim yoksa asker ölür."

Serçe bu konuşmanın uzayacağını biliyordu. Bu yüzden gözlerini Sercan'a sabitleyip konuştu,

"Komutanım, bırakın. Size zarar gelmesin yeterli."

Sercan olumsuz anlamda kafasını sallarken, aynı şekilde Serçe de kafasını olumsuz anlamda salladı. Bırakması gerekliydi Sercan'ın yoksa işler içinden çıkılmaz bir hal alacaktı. Kafasını yavaşça mikrofona doğru eğip konuştu,

"İzin ver Yüzbaşı! Emrediyorum sana!"

Kulaklıktan duydukları ile çenesi kasıldı ve sağ elini yumruk yapıp havaya kaldırdı. Tim aldığı mesaj ile yerlerinde dururken herkes olayın şokunu yaşıyordu. Terörist askerlerin durduğunu görünce kendince kendini dünyanın en güçlüsü saydı.

Serçe'nin kafasına bastırdığı silah ile onu ilerletti. Tim ve Mücahit onların gözden kaybolmasını bekledi. İkili gözden kaybolunca Mücahit hemen ileride duran silahı alıp boynuna astı. Yüzbaşı Sercan hızlı bir şekilde Mücahit'in yanına gitti,

"Neden izin verdin onu götürmesine?"

Mücahit bir şey demeden karargaha koordinatları geçip helikopter istedi. Mücahit'in sessiz kalması onu daha fazla öfkelendirdi. Mücahit'in omuzlarından itip üzerine yürüdü,

"Sana diyorum, neden izin verdin? O kadına neler yapılacağından haberin var mı senin?"

Mücahit artık dayanamayacağını hissedip omuzlarında ki eli tutup sertçe büktü ve göz göze geldi komutanla,

"Emin ol ki neler olabileceğini ve neler yaşayacağını senden daha iyi biliyorum. Ama bu vatan için yaşayacağımız her şey onurdur. Şimdi topla timini yarım saate helikopter gelecek ve geri döneceğiz."

Operasyonda iki komutan birbirine nefret dolu bakarken, karargahta ki komutan ise yüreğine çöken amansız ağrı ile baş başa kalmıştı. Aniden göğsüne giren ağrı ile timin dinlenme odasında yalpalayınca tim endişeli bir şekilde ayağa kalkarak komutanlarının yanına gittiler.

"Komutanım iyi misiniz?" diye soran Barlas ile Kürşad kafasını olumsuz anlamda anlam da salladı. İyi değildi çünkü, anlam veremediği bir şekilde göğsü sıkışıyordu. İçinden şehadetini getirip dua etti,

"Allah'ım sen tüm askerlerimizin ve sevdiğim kadının sağ salim geri dönmesini nasip eyle diye."

Ertuğrul ve Çapkın, Kürşad'ın kollarına girip koltuğa oturttu. Emre su getirmek için odadan çıkarken Salih çekmeceden tansiyon aletini alıp hemen Kürşad'ın yanına çöktü. Mert ise Kürşad'ın kamuflajının düğmelerini açmıştı.

Salih ölçtüğü tansiyonun normal olması ile ne olduğunu anlamamıştı. Emre'nin getirdiği suyu tek dikişte içip bitirdi. Kapının çalındıktan sonra açılmasıyla hepsinin bakışları oraya döndü. Kapıdan giren asker selam durup konuştu,

"Resul KOÇ, Manisa. Komutanım Mücahit komutanım helikoptere bindiklerini bildirdi. Yarım saate burada olurlarmış. Haber vermemi emretmiştiniz."

Kürşad duydukları ile hemen ayağa kalkıp bahçeye attı kendisi. Gece çıkılan görevin bu kadar erken bitmesi ne kadar saçma olsa da bir yandan iyi ki erkenden bitti diyordu. Onu burada eli kolu bağlı beklemesi çok zor gelmişti.

İlk defa sevdiği kadını tek başına bir operasyona göndermişti ve onda da neredeyse kalp krizi geçirecekti. Sağ salim gelsin de dedi içinden Kürşad onu kollarının arasına alıp bir daha bırakmayacaktı. Tim de arkasında onunla birlikte beklerken kendisinden daha sabırsız olan başka bir isim de Çömez'di.

Çömez tam Başar'dan bir şeyler öğrenecek durmadan önlerine bir kaos ortamı çıkıyordu. Bu sefer Başar'ın attığı adımın arkasında onu takip edecekti durmadan. Gözlerinde ki yaramaz pırıltılar ile helikopteri bekliyorlardı.

Yarım saatin sonunda helikopterin görünmesiyle herkes nefeslerini tutmuş bir şekilde bekliyordu. Helikopter bahçeye indiği anda kapılar açılıp helikopterden ilk olarak Jandarma Özel Harekat timi indi ve arkasından Mücahit'in inmesiyle helikopter tekrar havalanıp gözden kayboldu.

Kürşad Mücahit'e baktığında ondan gözlerini kaçırması ile bir boklar döndüğünü anlamış ve göğsünde ki o sıkışma tekrar kendini belli etmişti. Sercan Yüzbaşı Mücahit'e son kez ters bakışlarını yollayıp kapının önünde onlar için ayarlanan araçlara geçtiler.

Sercan Yüzbaşı ne kadar sinirli de olsa tekrar araçtan inip Mücahit'in yanına gitti,

"Bir şey olursa özellikle ben ve timimi çıkarmanı istiyorum. Bunu çok görmezsin inşallah"

Deyip gerisin geri arabaya geçti. Cevap vermesini beklememişti biliyordu ilk onların timini çıkaracağını. Kürşad kaşları derince çatılmış bir şekilde Mücahit'e adımladı,

"Başar nerede?"

Mücahit duyduğu soru ile sıkıntılı bir nefes verdi. Şimdi bu adama ne söylerse söylesin ağzını yüzünü kaydıracaktı. Başar'a söz vermişti ama şimdi bu herif kendisine vururken eli armut mu toplasın yani?

Mücahit derin bir nefes alıp, battı balık yan gider mantığıyla konuştu,

"Başar yakalandı."

Kürşad bir anda söylediği şeyi anlamadı. Tim de aynı şekilde duydukları ile dumura uğramıştı. Kürşad bir adım öne atıp, Mücahit'in yakalarında tutup kendine çekti ve sorusunu yineledi,

"Dalganı sikerim senin Mücahit. Başar nerede dedim sana?"

Mücahit artık yiyeceği yumruğu yiyip gitmek istiyordu. Başar'dan haber alana kadar bir şey yapamayacağını biliyordu. Hiç değilse Başar'ın ailesi ile ilgilenirdi. Gözlerini devirerek cevapladı sorusunu,

"Başar yakalandı."

Kürşad hızlı bir şekilde Mücahit'in yüzüne indirdiği yumruk ile Mücahit geriye düşmüştü. Tim öne atılıp Kürşad'ı tutarken, Mert ve Murat Mücahit'i yerden kaldırmışlardı. Kürşad timin tutmasından dolayı yerinde delirirken bağırıyordu,

"NE DEMEK YAKALANDI LAN? NASIL BAŞAR'I GERİDE BIRAKABİLİRSİN? ŞEREFSİZ HERİF. SEN NASIL KENDİ BACINI, BENİM SEVDİĞİM KADINI O ŞEREFSİZLERİN ELİNE BIRAKABİLİRSİN?"

Mücahit Kürşad'a hiçbir şey diyemeyeceğini bildiği için sakince bağırmasını dinledi ve dudağından süzülen kanı tek eliyle silip baktı ona,

"Sakinleşince konuşuruz. Şimdi Başar'ın kardeşinin yanına gitmem lazım."

Murat'ın omzunu sıkıp Kürşad'ı gösterdiğinde Murat anlamıştı ne demek istediğini. Birazdan bu karargahta deprem olacaktı çünkü. Mücahit karargahtan içeriye girdi ve yönünü hemen kendi odasına çevirdi.

Bahçede kalanlar Kürşad'ın aniden sakinleşmesinden korksalar da hafifçe geriye çekilmişlerdi. Kürşad dizlerinin tutmadığını hissedip iki ayağının üstüne düştü. Beyni bomboş bir şekilde önünde ki betona bakıyordu.

Bu da operasyonun bir parçası olduğunu biliyordu ama sevdiği kadının ne olursa olsun o şerefsizlerin elinde olması nefesini kesiyordu.

Dağ gibi adamın gözünden bir damla yaş aktı, tüm Diyarbakır hissetti bu çaresizliği...

Gökler bu yakarışa sessiz kalmayıp onunla birlikte ağladı...

Yaz gününde bütün Diyarbakır adamın sevdası için ağladı...

Continue Reading

You'll Also Like

139K 11.9K 23
Ailesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.
931K 38.2K 46
BERDEL. . . Hikayede cinsel ve yetişkin içerik, küfür, dövüş ve bol bol klişe sahneleri vardır. Bunu bilerek okuyun lütfen, sebebsiz linç yemek iste...
1.2M 70.4K 27
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
332K 10K 43
Çok istediği bölümü kazanmak için çok çalışmış ve sınav sonucunun açıklanmasını büyük bir sabırsızlıkla bekleyen genç bir kız. O çok beklediği sonuc...