Tövbe tövbe diyerek başlıyorum. Çarpılmayız umarım.
İlk one shot kitabımda buna benzer iki kurgu yazmıştım. 'Melek ve Şeytan' stony ile 'Ayin ve Esaret' thorki. Bu tarzda iki kez yazdım. Ama hadi bu kitaba özelde bir de stucky tarzı olsun dedim.
Bu konuda üçüncü ve nedense son hakkım gibi düşünüyorum. Daha da melekli şeytanlı yazmam. (Deyipte yazarmışım bir de.) 😆
Medya sert ve tehlikeli Bucky.
İyi okumalar...
***
Günümüzden 500 yıl öncesi...
"Barnes... İyi olacaksın."
"Adi piç! Kolumu kesti! Kolumu! Nasıl iyi olacağım?"
"Sakinleş. Bunu halledeceğim."
"Sam... Sol kolum yok."
"Bana güven."
"Bir şeytan başka bir şeytana güvenmez."
"Ama bana bu konuda güveneceğini ikimizde iyi biliyoruz."
Bucky sessizce başını sallayarak ona olumlu bir cevap vermiş oldu.
"Bana öyle güçlü bir kol ver ki bir daha kimse kesemesin."
"Sen merak etme. Bana bırak."
"Rogers soyu kuruyana kadar durmayacağım. Şimdi hayatlarının baharını yaşasınlar. Kışın geleceği bir anda olacak."
Bu düşünce bile inanılmaz mutlu olmasını sağlamıştı ve acısına rağmen kahkahalarla gülebilmişti.
***
Günümüz...
Steve her gün yaptığı işlerden biri için günah çıkarma kabinine girip otururken iç çekti.
Doğduğu günden bu yana annesi ve babası tarafından Tanrıya bağlı, günah nedir bilmeyecek şekilde yetiştirilmişti. Hatta babası bunu öyle çok ciddiye almıştı ki 16 yaşına gelene kadar teknolojiden uzak, hiç arkadaşı olmadan ormanın içindeki bir evde yaşamıştı. Tanıdığı tek insanlar özel olarak tutulan rahip öğretmenlerdi.
Sürekli nelerin günah olduğundan, günah işlemenin korkunçluğundan falan bahsedelerdi. Bunlarla beyni yıkanmıştı.
Ergenlik dönemi bitene kadar kız bile görmemişti. Hayatı kapalı bir kutu içinde geçirmek ve Dünyayı, insanları tanıyamamak gerçekten onun için büyük kayıp olmuştu.
Ne geleceği için hayal kurma, ne de birisini sevme fırsatı verilmişti.
Anne ve babası tuhaf bir araba kazasında yanarak can verdiğinde 18 yaşındaydı. Sonrasında babasının rahip arkadaşı onu yanına alarak kilisede eğitimine devam etmişti.
Şu anda 26 yaşında bakir bir erkekti ve yıllardır aynı kilisede rahiplik yapmaktaydı. Çoğu zaman aşkın nasıl bir duygu olduğunu merak edip dururdu.
"Peder günah çıkartmak istiyorum."
Yan kabinden gelen erkek sesi ile düşüncelerinden çıktı. "Evet seni dinliyorum çocuğum."
"Arkadaşımın dul annesi ile seks ilişkim oldu ve ben her defasında bir daha yapmayacağım desemde yine onu yatağa atıyorum. Beni günaha davet ediyor gibi."
"İradene hakim olup arkadaşını üzecek bir şey yapmaktan vazgeçer, Dünya zevklerini bu kadar aykırı bir şekilde yaşamayı bırakırsan daha iyi birine dönüşebilirsin. Tövbe et çocuğum."
"Tövbe ediyorum."
Yandaki kabinin kapısı açılıp kapanınca adamın gittiğini anladı. Derin bir iç çekerek başını ahşaptan olan duvara yasladı.
İstediği hayat hiç bir zaman bu olmamıştı.
"Peder..."
Ne ara yandaki kabine birisi girmişti?
Derin erkeksi ses bir anlığına tüylerinin ürpermesine neden oldu.
"E-Evet çocuğum. Anlat."
Titreyen ses tonuna engel olamamıştı. Bu hissettiği şeyi anlamlandıramadı.
"Tenimin altındaki şeytan bütün bedenimin günahtan ibaret olduğunu söylüyor. Aslında anlatacak fazla şey yok. Bence asıl siz dertli gibi görünüyorsunuz peder. Anlatın."
Bu güzel bir teklif gibiydi. Birisine içinde birikmiş herşeyi açmak ve rahatlamak istiyordu ama bunu yapamazdı.
"Birilerini dinlemek benim görevim bayım. Yine de düşüncenizden dolayı teşekkür ederim."
Aniden kapı açılıp kapandı. Adamın kızıp gittiğini düşünürken kendi kabininin kapısı açıldı ve yabancı adam bir anda içeriye girdi. Kapıyı kapadığında iki beden dar alanda birbirine değdi.
Adamdan yayılan sıcaklık ve cezbedici koku ile ilk başta şaşırdığı durum yerini hiç hissetmediği bir duyguya bıraktı. Arzu...
Yabancının kolunun biri başının hemen yanında duvara sabitlenirken nefesini dudakları üzerinde hissetti. Bir şeylerin içini delermişçesine bakan mavileri kendi mavileri ile birleştiğinde heyecanla yutkundu.
"Peder... Size bilmediğiniz duyguların bulunduğu o kapıları açabilirim."
Steve gözlerini kapatıp adamın sesiyle inlememek için kendini tuttu. Tutku, arzu, şehvet gibi duygulara kapılmamalıydı.
"Ben-Ben..." Peki neden onu itmiyor ya da mantıklı bir şekilde reddetmiyordu?
"Bilmek istiyorsun. Bacaklarının arasında bulunan aletini keşfetmek, o inanılmaz duyguyu tatmak ve yıldızlara dokunmak istiyorsun."
Steve yeniden yutkundu. Heyecandan boğazı kurumuştu. Aslında bunları gerçekten merak ediyordu. Ama bir yemin etmişti. Bozamazdı. Günahtı. Hele hem cinsiyle bunu yapmak daha büyük günahtı.
"Ben-"
Dudakları üzerine kapanan dudaklar konuşmasını engelledi. İradesine ihtiyacı varken nereye gitmişti?
Öpüşmeyi bilmezdi ama amatörce ona karşılık vermeye başlarken bedeninin kontrolünü çoktan kaybettiğini fark etti. İnleme sesi boğazından yukarı tırmanıp onun ağzının içinde kayboldu.
Yabancının elleri bedeninde aşağı yukarı dolaşırken midesinin alt kısmında bir kasılma gerçekleşti. Bugüne kadar kullanmadığı uzvu uyanmış daha fazlası için beynine sinyal yolluyordu.
Bir öpüşme ve birkaç dokunuşla ne hâle gelmişti? O böyle kolay baştan çıkacak adam mıydı?
Dudakları üzerindeki dudaklar boynuna doğru kaydığında istemsizce başını geriye attı. Daha fazla hissetmek istiyordu bu yabancı duyguyu.
"Bu senin için küçük bir sunumdu peder. Eğer devamını istersen bu gece çıplak bir şekilde beni odanda bekle. Hatta yatağa uzan va bacaklarını kendine doğru çekerek iki yana aç. Günah diye kendine hiç dokunmadığın uzvuna dokun. Ben o zaman yanında olacağım."
Kendinden geçmiş bir hâlde onun sesini dinledi. Cümlesi bittiğinde sıcak bedenini artık hissedemez oldu. Gözlerini açtığında kabinde yalnız başına olduğunu fark etti.
Bu nasıl olabilirdi? Kapının açılıp kapanma sesini duymamıştı. Yoksa bunu duyamayacak kadar şehvete mi kapılmıştı?
"Tanrım beni affet..."
İradesine sahip çıkamadığı için gözlerinden hüzünle yaş akıtmaya başladı. Bu kadar zayıf bir insan olamazdı.
(Çok yüklenme kendine Steve'im. Orada senin yerinde olmak için can- yani orada kim olsa seninle aynı tepkiyi verirdi. Hatta daha fazla tepki verirdi. Bunu demeden geçemedim. Devam edin arkadaşlar...)😂
***
Gece saatleri...
Steve yatak odasında bir sağa bir sola yürüyor, bunu yapmaması gerektiğini söyleyip kendi kendine engel olmaya çalışıyordu.
"Sende günahkâr olma. Bunu yapma. Şeytana uyma."
Bunları sesli söylemek bile aklından geçen tek düşünceye mani olamadı.
Durup tadamadığı o his için soyunmaya başladı. İradesi yine kazanamamıştı.
Çırılçıplak kaldığında yatağa yürüdü. Ruhunun saflığı gibi beyaz olan çarşafın üzerine uzanırken heyecan ve beklenti vücudunu ısıtmaya başladı.
!+18!
Dizlerini kendine doğru çekip bacaklarını araladığında ne yapacağını bilemez bir hâlde daha önce kendisine dokunmadığı şekilde dokunup aletini okşamaya başladı.
Tuhaf hissetti. Hatta bırakmayı düşündü. Elini çekecekken "Devam et."diye bir ses duydu.
Odada gözlerini gezdirirken yabancıyı bu sefer daha net bir şekilde gördü. Siyah uzun saçları omuzlarına dökülen, bütün vücudu sert kaslarla bezenmiş adam yüzünde tehlikeli bir gülüşle yanına yaklaşmaktaydı.
Nefesleri hızlanırken gözünü ayırmadan onu izledi. Çıplak olduğunu yeni fark etmeye başlarken yüzü kıpkırmızı olmuştu. Vücudunu ateş bastı. Çekimser bir edayla gözlerini daha aşağıya indirdi ve kendisininkine göre çoktan yukarıya doğru hareketlenmiş olan aleti inceledi.
Yabancıdan aynı anda bir kahkaha sesi duyuldu. "Çok uzun süre bakma. Yoksa daha çok büyüyecek."
Steve hızla gözlerini çekip yüzünü diğer tarafa doğru döndü.
Yatakta bir ağırlık olduğunda kulağının dibinde onun kışkırtıcı sesini duydu. "İçine girerken gözlerini gözlerimden ayırmayacaksın."
Bakışları ona döndüğünde burun buruna geldiler. Kokusu burnuna dolarken gözleri istemsizce kapandı. Sıcak eli vücudunda dolaşmaya başlarken titredi.
"Steve. Şimdiden sızdırmaya başladın. Seni doldurduğumda hissedeceğin duyguyu tekrar tatmak isteyeceksin."
"Ben bilmek..."
"İstiyorsun değil mi?"
"Evet."
"Öğreteceğim."
Dudakları birleşirken Steve'in bugüne kadar eğitildiği tüm Tanrıya adanmışlık hissi yok olmuştu. Günaha asla bulaşmayacaktı. Ama o da her insanoğlu gibi cazip gelen arzuya yenilmişti.
Öpüşmeleri daha ateşli bir hâl alırken sıcak bedenin bacakları arasındaki boşluğa yerleştiğini hissetti. Hatta boylu boyunca üzerine uzanmıştı.
Kasık bölgesinde onun tarafından hissettiği baskı ile kollarını boynuna doladı. Daha fazla hissetmek istiyor ama ne yapacağını bilmiyordu. Bildiği tek şey ihtiyacı olanı onun vereceğiydi.
Üzerindeki beden aşağı yukarı sürtünerek ve arada kasık bölgesine abanarak öpmeye devam ediyor, altındaki bedeni ihtiras ile kavuruyordu.
Alt bedenini hafifçe kaldırıp onu daha çok hissetmek isteyince yabancı dudaklarını ayırıp gülümsedi.
"Dayanamayacağın o noktaya geldin demek."
Steve onun duran bedenine sürtünmeye çalışırken inleyip alt dudağını ısırdı. Evet, dayanamıyordu.
Bu arada aklına gelen bir soru dilinden dışarı döküldü. "Adın... nedir?"
"Sen Bucky de sarışın. Acı ve zevkten inlerken defalarca ismimi söyle." İki parmağını ağzına uzatırken Steve karşı çıkmadı. Dudaklarını aralayıp parmakların ağzının içine girmesine izin verdi.
Bucky parmaklarını onun dili üzerinde ileri geri oynatarak yeterince ıslanmasını sağladıktan sonra çıkarıp girişine dayadı. Yumuşak bir şekilde bir süre dokunduktan sonra bu davranışına tezat bir şekilde sertçe içine soktu.
Steve acıyla çığlık atacağı zaman kendi eliyle ağzını kapadı. Gözleri yaşarmıştı.
Bucky onun yüzünü izlerken keyifle sırıttı. Parmaklarını hızla ileri geri yapıp kendisi için hazırlarken metal eliyle onun sertleşmiş aletini okşuyordu.
"Nasıl hissettiriyor?"
Steve yaşlı gözlerle onun gözlerine bakmaya devam ederken konuşmadı.
Bucky elini geri çekip aletini yerleştirdi ve yine aynı sertlikte bir anda içine gömüldü.
Steve acıyla başını geriye atarken diğer elini de ağzındaki elinin üzerine kapadı ve boğuk bir çığlık attı. Bu keskin acının tarifi olamazdı. İnsanların zevk aldığı his bu muydu?
Bucky içinde git gel yaparken onun hassas noktasını bulup değdiği anda zevkin tanımını Steve o zaman anladı. Sanki sessiz sorusunun cevabını almıştı.
Elleri ağzından çekilip yatağa sabitlendiğinde zevkle inleyerek, yüzü göz yaşı içinde hayatına bir anda giren ve günaha karşı arzu duymasına sebep olan bu yabancı adamı izledi.
Sona yaklaştığında gerçektende içinde oluşan o inanılmaz hisle yıldızlara dokunmuştu.
!+18 bitti!
"Artık sende bir günahkârsın Rogers."
Ondan duyduğu son cümle bu olmuştu. Ertesi sabah onu yanında bulamadı. Sonraki günlerde kilisede görevini yaparken benliğini saran suçluluk duygusu buna daha fazla devam edemeyeceğini fark ettirmişti.
Artık temiz ve saf değildi bir rahip olamazdı. Tanrıya yakın değil uzak bir makamı seçmişti ve en kötüsü sadece adının Bucky olduğunu öğrendiği o adama aşık olmuştu.
Bu günah yüküyle ve onsuz nasıl yaşayabilirdi?
***
"Biliyorsun değil mi? O intihar edecek."
"Böylece Rogers soyu kurumuş olacak."
"Doğru. Bugüne kadar soyunu kurutmak için hepsini farklı şekillerde öldürdün. Steve'in annesiyle babası dahil."
"Pişman değilim."
"Steve ile tanışana kadar öyle düşünüyordun."
Bucky cevap vermedi. Sessiz kaldı. Ama zaten bir şey demesine gerek de yoktu. En yakın arkadaşı Sam onun içinden geçen duyguyu anlamıştı.
"Bu duyguyu kabullen ve onun yanına git."
"Gerek yok Sam. Herşey olması gerektiği gibi ilerliyor."
"Ne demek istiyorsun?"
"Bugüne kadar öldürdüğüm Rogerslar nereye gitti?"
"Cennete."
"Onu da aynı şekilde öldürebilirdim. Ama o zaman
ruhu cennete giderdi."
"Sen ondan ayrılmamak için önce ruhunun saflığını yok ettin. Çünkü bir günahkâr olduğunda bunu kaldıramayıp en büyük günahı işleyecekti..."
"İntihar edecekti. Bunu özgürce yapmasına izin verdiğim ilk ve tek Rogers. Çünkü onu yanımda istiyorum. Ve bunu sağlamamın tek yolu buradan geçiyordu."
Sam sırıttı. Dostu bir şeyi arzuladığı zaman çok iyi planlar yapabiliyordu.
İblsin biri bağırdı. "Yeni bir ruh geldi!"
"İşte geldi."
Steve bu günahı nasıl işleyebildiğini düşünürken ruhu korku doluydu. Ruhunun yaşayacağı sonsuz azap aklına geliyordu.
Ne olacağını bile bile bu günahı işlemişti. Bir de önceleri insanlara intihar konusunda o kadar kilisede vaaz verip durmuştu. Kendi verdiği vaazları nasıl unutabilmişti?
"Yeni evine hoşgeldin sarışın."
Steve, bir anda karşısına çıkan adama şaşkınlıkla baktı. Gelmesini beklediği ama bir türlü gelmeyen sevdiği adamdı bu. Ve o insan gibi görünmüyordu. (Medyadaki gibi görünüyor.)
"Bucky!"
"Evet benim. Ben bir şeytanım. Ve seni evimizde bekliyordum Steve."
'Evimizde bekliyordum.' Bu kelimeler kafasında oluşabilecek tüm soruları hem soruyor hem de cevabını veriyordu.
Steve bir anda gülümsedi. Ruhu ateşler içinde yanacak bir günahkârdı artık. Ama sevdiğine kavuşmuştu.
***
Yazarken nedense gerildim. Diğer iki hikayede bile böyle rahatsız olmadım. Neyse.
Yeni gelecek ilhamı bekleyin. Sonra görüşürüz.
😘