İyi okumalar!
...
Gökkuşağının tüm renkleri sanki mağaza içinde dans ediyordu. Hatta müziği o kadar beğenmiş olmalılar ki yer yer iç içe geçmiş, yeni tonlar elde edip renk cümbüşüne dahil etmişlerdi. Çeşit çeşit boyalardan, kağıtlardan ve daha birçok malzemeden yükselen o mağazaya ilk girdiğinde seni karşılayan kendine has koku iki gencin de ciğerlerini doldurmaya başlamıştı.
Rüzgar, ilk defa geldiği mağazaya girerken kendini karşılayan bu güzel şölene doğru heyecanla ilerledi. Yanında yürüyen alfayı bir anda unutup adımlarını hızlandırarak renk renk yağlı boyaların dizili olduğu standa ilerledi. Gözleri her bir boya tüpünün üzerinde heyecanla dolaşırken Atlas da arkasından koşar adımlarla yanına geliyordu.
Atlas'ın evinde güneş ayrılmaya karar verene kadar öylece uzanmışlardı. Daha sonra kalkıp Atlas'ın yönlendirmesiyle şehirden biraz uzakta olan güzel bir caddeye gelmişlerdi. Önce bir mobilyacıda bazıları gerekli bazıları ise alfanın zorlamasıyla gereksiz olan dekoratif malzemeleri almışlardı. Kasada tüm mağazanın kendilerini hayranlıkla izlemelerine sebep olan bir tartışma da yaşamışlardı ancak Atlas bir şekilde galip gelip tüm hesabı ödemişti.
''Makyaj malzemesine benziyor,'' dedi Atlas bir başka raftan aldığı sulu boyayı incelerken.
Rüzgar gözlerini devirerek alfasına döndü hemen. ''Abartıyorsun bence. Hiç mi resim dersine girmedin?''
''Girmedim,'' diye karşılık verdi hemen Atlas başını olumsuz anlamda sallayarak. ''Üst sınıflara bulaşırdık biz daha çok. Boş ders gibiydi bizim için.''
Rüzgar başını anladım anlamında ağır ağır sallayarak tekrar boyalara döndü. Evinde kendisi için atölye inşa etmesi çok hoşuna gitmişti. Gününü Atlas'la geçirmekten oldukça keyif alıyordu. Duygularını bastırmadığı zaman karşısındaki genci olduğu gibi görüyordu. Dışarıdan oldukça tehlikeli, havalı biri gibi görünse de kendisinin yanında her hareketine dikkat etmesi, oldukça kibar olması hoşuna gidiyordu Rüzgar'ın.
Mavi tonlarındaki bir boyaya uzanıp zarif parmakları arasında soğuk tüpü incelemeye başladı. Mağazaya girdiğindeki heyecanına ters olarak dudakları büzüldü bu sefer. Evinde zaten yeteri kadar malzemesi vardı. İhtiyacı olan birkaç parçayı alabilirdi ama her şeyi baştan düzme işi gözüne çok büyük geliyordu. İki tarafın da maddi açıdan sıkıntı yaşamayacağını biliyordu ama her şeyi Atlas'ın ödüyor olması canını sıkmıştı. Başını hafifçe çevirip arkasında gülümseyerek kendini izleyen alfaya döndü. Her baktığında aynı şekilde kendini gülümseyerek izlemesi kalbinin ritmiyle oynarken boğazını temizledi hemen.
''Atlas, aslında benim buradaki çoğu malzemeye ihtiyacım yok. Yani kendi eşyalarımı getirebilirim.''
Atlas hemen memnuniyetsizce kaşlarını çattı. ''Her seferinde yanında taşıma, bir de orada olsun işte. Ben ne gerektiğini bilmediğim için beraber gelelim istedim. Yorulduysan başka bir zaman da gelebiliriz.''
''Hayır, yorulmak değil de'' diyerek tamamen ona döndü Rüzgar. ''Gerek yok diyorum sadece. Zaten hiçbir şey almama izin vermiyorsun, rahatsız oluyorum.''
Başını hafifçe yana eğdi Atlas, bunu sorun edeceğini hatmin etmişti. ''Rahatsız olunacak bir şey yok Rüzgar. Bunu bir önceki mağazada yeterince tartıştık bence. Her şeyin eksiksiz olmasını istiyorum. Bu konularda yardım isteyebileceğim tek bir kişi var ama onu da seninle ilgili bir konuya dahil etmek istemiyorum. Hem sen kullanacaksın, en doğrusunu bilirsin. Ben şimdi kanser yapan bir şeyler alırım fark etmeden.''
''Kanser yapan?'' diye sordu Rüzgar tek kaşını kaldırıp. ''Tamam, çok güzel düşünmüşsün zaten. Teşekkür ederim ama tuhaf hissediyorum işte ne bileyim. Bana bırakıyorsan eğer her şeyini bana bırak. Başka türlü kabul edemem.''
''Tamam.''
Rüzgar şaşkınlıkla kaşlarını havalandırdı hemen. ''Gerçekten mi?''
''Evet, izle şimdi hiçbir şeyi sana bırakmayacağım'' diyerek bakışlarını ne aradığını bilmezcesine etrafta gezdirdi. Daha sonra merdivenlerin altındaki bir noktaya odaklandı. ''Hah, buldum. Böyle bir şey vardı evinde'' diyerek hızla ilerledi.
''Dur, ne yapıyorsun?'' diye hemen peşinden ilerledi Rüzgar.
Atlas çeşitli renklerle süslenmiş bir kısmı metal bir kısmı ahşap şövalelerin yanına gelince durdu. Sade, ahşap bir şövaleye uzanıp bacaklarını ayırmaya çalıştı. ''Bunu nasıl taşıyacağız ki? Ayarlanıyordur değil mi? Yok, sen söyleme. Ben halledeceğim demiştim.''
''Dur! Kıracaksın Atlas!'' diye kısık tutmaya çalıştığı sesiyle uyarmaya başladı Rüzgar.
''Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?''
İkisi de şövaleyle boğuşmayı bırakıp görevliye döndü. Kendi yaşlarına yakın ince, uzun boyu bir gençti. Yeşil saçlarını bolca jöleyle geriye yatırmış, pembe lenslerinin ardından çapkınca alfayı süzüyordu.
''Gerek yok'' diye hemen öne atladı Rüzgar. Ancak bu sefer de beğeni dolu bakışlar kendini süzmeye başlayınca geriledi. Farkında olmadan yanındaki gencin uzun montunun bir köşesine tutunmuştu, yardım ister gibi.
''Teşekkür ederiz,'' diyerek bir kolunu omzuna atıp omegasını kendine çekti Atlas. ''Biz hallediyoruz.''
Yeşil saçlı çocuk esas isteğini gerçekleştiremeyeceğini kabullenip kollarını iki yana açarak hafifçe önlerinde eğilip topukları üzerinde geri dönerek uzaklaştı.
''Hallediyoruz o zaman?'' diye sakince kolunun altındaki gence seslendi Atlas. Yine temas halinde olmalarını fırsat bilerek yavaş yavaş kolunu okşuyordu bir yandan.
''Tamam'' diye homurdanıp birkaç adımla yanından uzaklaştı Rüzgar. Aklına gelen her bir malzemeyi hırsla Atlas'ın kolunda asılı olan boş sepete yerleştirmeye başladı.
Bu hali Atlas'ın gözüne yine çok tatlı gelirken, sepeti dolduran her bir malzemeyi zihnine kazımaya çalıştı. Bu sefer boş boş sırıtarak izlemektense onu daha iyi tanımaya çalışacaktı. Omegası için değerli olduğunu bildiği için bu konuda bilgi sahibi olması gerektiğini düşündü.
...
İki genç de havanın kararmasıyla ellerinde poşetlerle mağazanın önüne çıktılar. Rüzgar yine sinirlenince Atlas poşetlerin bir kısmını taşımasına izin vermişti. Kendi elindeki poşetleri ağırlıkları yokmuş gibi tek eline alarak telefonunu çıkarıp hemen aklındaki işlerden kurtuldu. Sürüsünden gelen yüzlerce mesajı yine görmezden gelip telefonu cebine attı.
Rüzgar caddeyi süzüp yanındaki gence döndü. Alışveriş planları bitmişti ve şimdi ne yapacaklarını bilmiyordu. Henüz bir ortak noktaları olmadığı için nasıl sohbete başlayacağını da bilmiyordu. Resmen zihni boşluğa düşmüştü. Atlas yine gülümseyerek kendini izliyordu.
''Şey'' diye başlayıp elindeki poşetleri hafifçe öne uzatıp gösterdi. ''Bunları arabana kadar taşıyayım daha sonra ayrılalım mı?''
Atlas hemen gülümsemesini silip ''Ayrılalım?'' diye tekrar ettikten sonra kendine aşağıdan çaresizce bakan genci süzdü hızla. Bakışlarından ne yapacağına karar veremediğini anlamıştı hemen. ''Bir planın mı vardı gece için?
''Yok ama geç oldu'' diye cevapladı hemen kumral genç.
''Yemek yesek? Sonra bırakırım seni istediğin yere'' diye durulan sesiyle sordu alfa. Bugünü fazlasıyla beraber geçirdikleri için kabul etmeyeceğine dair bir endişe vardı içinde. ''Hem evden ayrılırken de bir şey yemedin. Kaç saat oldu kim bilir, acıkmadığına inanmam mümkün değil.''
Haklıydı. Oldukça acıkmıştı Rüzgar. Hatta kızışma dönemi yaklaştığı için ekstra bir açlık durumu vardı şu sıralar. Tüm karizmasından vazgeçip yukarıdan yavru köpek gibi bakan genci süzdü kısaca. Mavileri her zamanki derinliğindeydi ancak hemen üzerlerinde duran sokak lambasının etkisiyle daha parlak duruyorlardı. Kaşları da hafifçe birbirine yaklaşmış merakla cevabını beklediğini belli ediyordu. Rüzgar bu halini ilk defa görmüş ve oldukça tatlı olduğunu düşünmüştü. Kendini tutamayıp hafifçe gülümsedi kumral genç.
Ve o an kendini yine boşlukta bulmuştu Atlas. Dünyanın durması kalıbını tüm gerçekliğiyle yaşıyordu. Nasıl nefes alacağını şaşırmış, yüzü ifadesizce donup kalmıştı. Saniyeler içinde olmuştu her şey. Farkına varamamıştı. Bir anda kalbi durmuş daha sonra daha büyük bir coşkuyla geri gelmişti. Yanağından aşağı yavaşça süzülen yaşın, yine buz tutan parmaklarla nazikçe silinmesiyle kendine geldi. Kumral genç şimdi endişeyle bakıyordu kendine.
''Ne oldu şimdi?'' diye telaşla konuştu Rüzgar. ''Ka-kabul edecektim zaten.''
''Yok'' diyerek boş olan elini kaldırıp yanağındaki parmakların uzaklaşmasına izin vermeden nazikçe omegasını bileğinden kavradı. Soğuk avuç içini sıcak yanağına yasladı ardından. ''Onun için değil. Ben alışık değilim, öyle bir anda görünce,'' dedikten sonra tekrar gülümsemesini yüzüne yerleştirip yanağındaki elin bileğine hafifçe ama kokusunu içine çekerek bir öpücük kondurdu. Daha sonra rahatsız olacağını düşünüp serbest bıraktı omegasının elini. ''Rüzgar, ilk defa bana gülümserken görüyorum seni.''
Bu gülümsemeyi mi yok edecektim ben? diye düşündü ardından. İçindeki coşku kaybolup yine kalbine bir ağrı çökmüştü şimdi.
Rüzgar yine yüzünün utançla yandığını hissederken gözlerini kaçırıp olduğu yerde yan döndü. ''Gi-gidelim hadi'' diyerek konudan uzaklaşmaya çalıştı. Ağladığını görünce paniklemişti ancak böyle bir cevap alacağını düşünmüyordu. Henüz bu tavırlarına alışabilmiş değildi.
''Gidelim'' diye onayladı başını da sallayarak Atlas.
''Bu sefer ben ısmarlıyorum ama'' diye şartını belirtti Rüzgar tekrar önüne dönüp.
''Maalesef, bu pek mümkün değil'' dedi Atlas başını hafifçe eğerek. Daha sonra elini uzatıp hemen karşılarındaki restoranı gösterdi. ''İçerideyken randevuyu ayarladım. Hatta birkaç dakikaya siparişimiz hazır olmuş olur. Bir sonrakine artık.''
''Nasıl?'' diye şaşkınlıkla yeşillerini iyice gözler önüne serdi Rüzgar.
''Açıkçası kabul edeceğini pek düşünmüyordum ama bir umut da dışarıda kalmayalım diye önlemimi aldım. Balık seviyorsundur umarım''
Rüzgar bir süre daha aynı şaşkınlıkla bakmaya devam ederek ciğerlerini iyice soğuk havayla doldurup pes ettiğini gösterircesine verdi nefesini. ''Gidelim hadi, çok acıktım.''
Beraber dikkatlice yaya geçidini kullanarak karşıya geçtikten sonra büyük restorana girdiler. Atlas birkaç kişiyle selamlaştıktan sonra elini omegasının beline götürüp değdirmeden, önce üst kata ardından masalarına doğru yönlendirdi. Bu şekilde güzel gence yiyecekmiş gibi bakan gözler de hemen bakışlarını çevirmiş oldu.
Boş sandalyelere eşyalarını bırakıp hemen karşılıklı sandalyelerine yerleştiler. Garsonlar hızla yanlarına gelip siparişlerinin hemen geleceğini söyledikten sonra ayrıldı. Atlas tekrar telefonunu kontrol edip masanın üzerine bıraktıktan sonra karşısında kollarını birbirine dolamış ısınmaya çalışan gence döndü.
''Çok mu üşüdün?'' diye endişeyle sordu. ''İstersen ısıyı arttır-''
''Hayır hayır'' diye durdurdu panikleyen alfasını Rüzgar. ''İçerisi gayet sıcak, ısınırım şimdi. Alışığım ben, normalde de çok üşüyorum zaten.''
Atlas biraz daha aynı endişeyle omegasını süzüp sorun olmadığına ikna olduktan sonra hafifçe doğrulduğu sandalyeye geri oturdu. Önlerine dakikalar içinde siparişleri bırakıldıktan sonra ikisi de sessizce yemeklerine döndü.
Rüzgar yine midesindeki deliğe merhaba derken, iştahla ağzındaki lokmayı çiğniyordu. Uzanıp önündeki su bardağını almak istediğinde duyduğu gürültülerle eli havada kaldı. Ardından tüm mekanı dolduran uluma sesiyle direkt gözleri alfasına döndü.
Atlas ise çoktan ayaklanmış, montunu omuzlarına asmış Rüzgar'ın montunu da koluna almış yanına geliyordu. Etraftaki herkesin de telaşla ayaklanmasıyla Rüzgar da panikledi. Atlas montunu omegasının omzuna sarıp hemen kalkması için destek oldu.
''Ne oluyor?'' diye korkuyla karışık meraklı sesiyle sordu Rüzgar, kendini kolunun altına almış alfasına.
''Bilmiyorum Rüzgar ama hemen çıkmamız lazım buradan.''
Işıkların yanıp sönmesiyle eş zamanlı olarak yakın bir masadan duyulan acı dolu çığlık sesiyle iyice Atlas'a sığındı Rüzgar.
''Korkma güzelim, çıkacağız şimdi'' diye mırıldanırken bir koridora doğru ilerlediler koşar adımlarla.
Koridorda ilerlerken gördükleri cesetlerle iyice paniklemişti iki genç. Merdivenlerin başına geldiklerinde yine bir ceset ve onu vahşice parçalayan alfayla karşılaşınca hemen başka bir koridora yönlendirdi Atlas adımlarını.
Gördükleri manzara iyice germişti ikisini de. Cesedi parçalayan alfa tamamen kendinden geçmiş, bilincinin yerinde olmadığını belli ediyordu. Atlas, bir yandan sıkıca kolunun altındaki Rüzgar'a sarılıyor bir yandan da çıkabilecekleri güvenli bir yol arıyordu.
''Siktir'' diye mırıldandı Atlas öfkeyle.
Çıktıkları yeni koridor da sadece kalabalık ve parçalanan yeni bedenlerle doluydu.
...
Okuduğunuz için teşekkürler!