Only One Night ~Min Yoongi ~

By laviniaarmyy

85.9K 5.4K 6.1K

Ünlü idol Min Yoongi onun için seçilen tek gecelik genç kız'a aşık olur. Uyarı: +16 Bu kitapta küfür ve argo... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50. Final
51.(özel bölüm)

20

1.6K 106 55
By laviniaarmyy

Yoongi.

"Yoong? Yardım et!"

"Iseul? Iseul neredesin? Yerini söyle, neredesin?"

"Yoongi! Lütfen yardım et?!"

"Iseul, bana nerede olduğunu söyle güzelim, gelip seni alacağım.

"Korkuyorum, çok korkuyorum! Lütfen kurtar!"

"Iseul...? Neredesin...?"

...

Yattığım yerden anında dikleşirken kesik nefesler aldım. Bu seferki hepsinden daha kötüydü.

"Yoongi?!"

Gözümü kapatıp derin bir nefes aldığımda duyduğum telaşlı sesle gözlerimi açtım.

"İyi misin?"

Hayır. Iseul karşıma çıktığından beri iyi değilim. Onun iyi olup olmadığını bilmediğim her geçen gün daha da kötü oluyorum. Her gece kötüleşen kabuslar beni çok korkutuyor.

"İyiyim Hayel. Kanepe sırtımı acıttı o yüzden öyle kalktım."

Yanıma gelirken başımı sallayıp onu onayladığımda inanmış gibi gözükmüyordu.

Hızla geri dönüp saniyeler sonra yanıma geldiğinde elindeki bardağı bana uzatıp ayak ucumda oturdu.

Bir kaç yudum içtikten sonra bardağı sehpanın üzerine koymak istediğimde hızla elimden alarak mani oldu. O da böyleydi işte, bize asla bir şey yaptırmazdı.

"Daha iyi misin?"

"İyiyim dedim ya Hayel. Üzerimi de örtmüşsün teşekkür ederim."

"Rica ederim, ne demek!?...ama iyi olmadığını anlayabilecek kadar çok vakit geçirdim sizinle. Sen dahil diğer üyeleri de çok iyi tanıyorum."

Haklıydı. Gerçi ilk geldiği zamanlarda bile ne hissettiğimizi biliyordu sanki. Bir asistandan daha çok bir kardeş gibiydi bize. Tabi Namjoon hariç.

"Kanepe rahatsız olduğu için kabus gördüm, hepsi bu."

"Onu anladım."

Hafifçe gülümseyerek söylediğinde derin bir nefes alarak devam etti.

"Bana ne olduğunu anlatmak zorunda elbette değilsin Yoongi. Ne olduğunu sormuyorum ancak bir şeyler olduğunu görebiliyorum. Amerika'dan döndüğümüzden beri eskisi gibi değilsin. Hatta oradayken bile iyi değildin...ve ne yazık ki içimden bir ses bunun küçük bir şey olmadığını söylüyor."

Yaşı az olmasına rağmen her şeyi anlayıp, hissediyor, her konuda elinden gelen desteği vermeye çalışıyordu. Once şey yaşamasına rağmen temiz ve iyi kalbine hayrandım.

"Neden yaşının kadını değilsin ki?!"

Söylediğim şeyle hafifçe gülümseyip, burnundan küçük bir nefes vererek cevap verdi.

"Çünkü ben bir anneyim."

Hiç bir şey söyleyemeden sadece tebessüm edebildim. O gerçek bir anneydi, ve çok iyi bir kardeş."

"Şirket ve ya grupla ilgili bir şey olsaydı haberim olurdu. Her şey yolunda olduğu için bu sanırım özel hayatınla ilgili?... Bana düşmez elbette, sen daha iyisini bilirsin Yoongi,...ama seni bu kadar etkileyen her neyse onu içinde tutmamalısın. Özellikle seni cani gönülden dinleyip her türlü durumda destek olan altı kardeşe sahipken."

Gülümseyerek söylediğinde hafifçe tebessüm ederek başımla onayladım.
Hayel gibi birini tanıdığımız için çok şanslıydık. Özellikle ben bir kız kardeş edindiğim için kesinlikle çok şanslıydım.

Gülümsemesi büyürken ayağa kalkıp mutfağa doğru ilerlediğinde içimden geçenleri söylemek istemiştim.

"Hayel?"

Yüzünü dönüp bana bakarak konuşmamı bekledi.

"İyiki varsın."

Dudaklarını birbirine bastırarak genişçe gülümsedi.

"Siz de iyiki varsınız."

________

Iseul.

"I-Seo?"

Yolun karşısında lüks bir arabadan inerek bana doğru gelen Seo'yu farkeder etmez el sallayarak seslendim.

"Seo?"

Koşarak yolu geçerken hızlı adımlarla ona doğru ilerlediğimde aynı şekilde bana seslendi.

"Iseul."

Daha da hızlanıp onun gibi koşarak sıkıca sarıldık birbirimize. Bir hafta olmasına rağmen çok özlemiştim onu.

Hala sarılıyken gözlerimi açtığımda Seo'nun indiği arabanın şoför koltuğunda olan yabancı adam bir kaç saniye yüzündeki tebessümle bizi izledikten sonra gaza basarak gözden kayboldu. Bu Carl denen o adam olmalıydı.

...

Seo'la birlikte her zaman geldiğimiz deniz kenarında bir kafeye gelmiştik. Burası her zaman bizi rahatlatırdı.

"İyi misin Seo? O adam sana bir şey yapmıyor değil mi?"

Yüzüme vuran rüzgar saçlarımı uçuştururken gözümün önünden çekerek ellerini tutarak endişeyle sordum.

"Gördüğün gibi gayet iyiyim Iseul."

Evet, gerçekten de iyi gözüküyordu, hatta birlikte yaşadığımızdan daha iyi. Ama yine de bu endişelenmeme engel değildi.

"Ben seninle değil görüşmek telefonla bile konuşamayız sanmıştım."

"Bende öyle sanıyordum canım ama tam tersi oldu. Carl, inanılmaz derecede iyi ve yumuşak davranıyor. Gittiğimde bana bakarken zaten korktuğumu anlamıştı. Bu yüzden hiç bir şey konuşmadan dinlenmem için odamı gösterdi. Sabah kalktığımda da kahvaltıyı o hazırlıyordu. O sabah öyle güzel ve içten konuştu ki tüm korkumu aldı götürdü."

O adamın o kadar iyi davranması Seo'yu ne kadar mutlu etmişti böyle?! İlk kez bir şeyi bu kadar hevesli ve güler yüzle anlatıyordu bana.

"Onunla iki arkadaş gibi olmayı, hiç bir şeyden çekinmemem gerektiğini, ne istersem söylememin yeterli olduğunu söyledi. Öyle olunca da tabi ben hemen seninle konuşmak istediğimi söyledim. O da anında içeriden kutuda son model telefon getirdi. Eski telefonumu da verdi ama hattı ona vermemi istedi. Bende sorgulamadan verdim. Ne yaptı bilmiyorum artık."

"Neden hattı istediğini anlamamak zor değil."

Başını aşağı eğip usulca sallayarak beni onayladığında derin bir nefes alarak yüzüme baktı.

"Seninle görüşebileceğimi kendisi söyledi biliyor musun? Ben sormadım bile. Gerçi hala çok çekiniyorum, soramazdım zaten."

Taehyung'un ve Seokjin gibi idollerin yanında bile çok rahat ve özgüvenli olduğunu söylemişti. Ama şimdi I-Seo'nun birinden çekiniyor olması beni şaşırtmıştı ama bunu belli etmeyecektim.

"İstersen bize gelebileceğini de söylememi istedi ama büyük ihtimalle Ha-Jun o an aklına gelmedi."

Son cümlesini gözlerini devirerek söylediğinde komik görüntüsüne gülümsedim.

"Ha-Jun bir şey demese bile gelmezdim zaten. Beni biliyorsun?!"

"Bilmez miyim?"

Bu sefer bana bakarak kaşlarını kaldırıp aynı şekilde gözlerini devirdiğinde kıkırdadım.

"Carl bana çok güveniyor."

Bir kaç saniye sessizlikten sonra tekrar heyecanla o adamdan konuşunca gülümseyerek cevap verdim.

"Seni bırakıp gitmesinden farkettim."

"Her şey de öyle. Ben gitmeden önce benim olan hayatımda gider diye düşünmüştüm ama tam tersi oldu. Resmen şimdi özgür olduğumu hissediyorum."

"Seo? Sen bu adamdan hoşlanıyor musun?"

Aniden yüzü düz bir hal alırken şaşkın gözlerle hiç bir şey söyleyemeden yüzüme baktı.

"Yok artık! Daha neler?!"

Duraksadı. Ardından kekeledi. Gülerek söylemeye çalışsa da kendisi de ikileme düşmüştü. Gerçekten hoşlanıyordu o adamdan.

"Seo? Bu çok normal. İlk kez bir erkekten böylesine ilgi görüyorsun. Üstelik yaşadıklarının üzerine."

Elini tutarak yumuşak sesle gülümseyerek söylediğimde dudaklarını birbirine bastırdı. Gözleri dolmuştu resmen.

"Ondan hoşlanıyorsun. Duyguların var, bunu görebiliyorum. Kendini saklama ne de geri çekme, çünkü o adam sana aşık."

"Öyle yakışıklı bir iş adam neden bir hayat kadınına aşık olsun ki?"

Dudaklarını yalayıp dolan gözlerini saklamak istercesine aşağı bakarak hızla söyledi.

"Yapma bunu Seo! Hatırlatıp durma kendine şunu! Bitti artık o günler. Hem hayat kadınları bu işi isteyerek yapmıyor, en azından benim tanıdıklarım öyle. Kendi istekleri ile yapsalar bile bu onların insan olduğu gerçeğini değiştirmez. Onlarında duyguları var, herkes gibi."

Dudakları büzülmüş, ağlamaya başlamıştı bile. O hırçın kız gitmiş yerine duygusal, dokunsam ağlayacak olan küçük bir kız çocuğu gelmişti sanki.

"Tamam, birini para karşılığında almak iyi bir şey değil ama seni o hayattan kurtarmanın başka yolu yoktu. Ama şunu da düşün...sana karşı güçlü duyguları olmasa neden böyle bir şey yapsın?"

Burnunu hafifçe çekip duduklarını yalayarak buğulu gözlerle yüzüme baktı.

"Bana öyle davranmasının sebebi bu mu?"

"Bence bu. Aslında özünde ne kadar hassas ve naif biri olduğunu, ve çok incindiğini anladı, bu yüzden seni incitmemeye çalışıyor. Kendisinin sana tanıdığın bütün erkeklerden farklı olduğunu göstermeye ve güvenini kazanmaya çalışıyor, ki başarmış da."

Yüzünü kırıştırarak tekrardan gözleri dolunca ısırdığı dudağını ıslatarak derin bir nefes aldı.

"Çok garip hissediyorum Iseul. Hayatımda hiç yaşamadığım ilgiyi görmek öyle tuhaf hissettiriyor ki."

Aynı şeyleri Yoongi bana hissettirmişti. Bu yüzden onu çok iyi anlıyordum. Hiç tanımadığın birinden üstelik tek gece için yanına gittiğiniz erkekten ilgi görünce insan duygularını, içinde yaşadıklarını anlam veremiyor.

"Seni anlıyorum canım."

"Çünkü sen de aynısını yaşadın?!"

Yüzündeki hafif tebessümle konuştuğunda anında yanan gözlerimle başımı olumlu anlamda sallamıştım.

"Başta Ha-Jun'a çok kızmıştım ama... sanırım ilk kez benim için istemeden de olsa güzel bir şey yaptı."

"Bu yine de ona olan sinirimi gram azaltmıyor."

Seo gözlerimi dolduğunu görmüş olacak ki anında lafı değiştirmişti, ama keşke başka bir şey söyleseydi.

"O adam sana çok kötü de davranabilirdi. Ama Ha-Jun sana bile sormadan sırf para için sattı seni."

Sinirle konuştuğumda derin bir nefes aldım. Ona olan öfkem yaşadıklarını öğrendiğimde azalmıştı ama bu olaydan sonra daha da artmıştı.

"Biliyor mu görüştüğümüzü?"

"Hayır söylemedim."

"Hayret, okul saatini geçtik nasıl aramadı seni?"

"Aramıştır kesin ama ben telefonu kapattığım için ulaşamıyordur?"

"Kudurmuştur şimdi?"

Kaşlarını kaldırıp hafifçe çatarak söylediğinde göz devirdim.

"Umrumda değil."

...

Binanın önüne geldiğimde arabasını görmemle sıkıntı bir nefes alarak of'ladım. Bir kaç huzurlu saatin ardından yine başlıyorduk.

Binaya girip onu biraz daha geç görmek için merdivenlerle çıkmak istesem de  17-ci katta oturduğu aklıma gelince bundan vazgeçmek zorunda kalmıştım.

Çantamdan anahtarı çıkartıp evin kapısını açmaya yeltendiğimde bende önce kapı açılmış, Ha-Jun kollarını etrafıma sararak boğarcasına sarılmıştı.

"Tanrıya şükür iyisin? Kimse bulmamış seni."

"Ne yaptığını zannediyorsun Ha-Jun?! Bırak beni!"

Anında geriye çekilirken sinirle karışık şaşkın gözlerle korkmuş yüzüne baktım. Cevap vermesini beklemeden içeri girdiğimde arkamdan gelerek kapıyı kapattı.

"Ben, özür dilerim. Saatlerdir sana ulaşamayınca çok korktum, o yüzden öyle oldu, tekrar özür dilerim."

Gözlerimi kapatıp saçlarımı geriye ararken dudaklarımı yaladım.

"Her ne olursa olsun bana bir daha dokunma Ha-Jun!"

Sinirle söylediğimde tekrar özür diledi. Az önce söylediği aklıma gelince yüz ifademi bozmadan sordum.

"Kim bulacaktı beni? Neyi kastettin onu söylerken?"

"Bir şey kastetmedim Iseul, öylesine söyledim. Sen neredesin bu saate kadar?"

"Sen öylesine söylemezsin böyle bir şeyi, neler oluyor bana söyler misin?"

"Yok bir şey dedim Iseul? Neredeydin diye sormuştum?"

"I-Seo'la buluştuk, oldu mu? Şimdi bana ne demek istediğini söyle lütfen."

"Önemli bir şey yok dedim Iseul, konuyu kapatalım."

Diyerek paltosunu aldığı gibi evden çıkmıştı. Kesinlikle bir şeyler olmuştu.

[][][]

Merhaba

Nasılsınız kuzularım.

Bölümle ilgili ne düşünüyor sunuz? Yoongi rüyaları gerçek mi olacak yoksa?

Yorumlarınız çok önemli benim için. Bu arada unutmadan gelecek bölüm büyük olaylar var. Haberiniz olsun.

Kendinize iyi bakın

Sizi seviyorum💜.

Continue Reading

You'll Also Like

80.9K 4.1K 35
(TAMAMLANDI) Barış: ne o? sen mi seviyorsun yoksa Kayra: ne ben niye seni seviyim be Barış: ya Kayra aptal mısın Sahra diyorum sen mi seviyorsun diyo...
549K 27.4K 23
Dudakların, dudaklarıma değdiğinde ay geceyi terk eder. Hayran Kurgu#2
134K 16.4K 25
Kim Namjoon, kendisine verilen görevi yerine getirmek için sahte bir aile kurmaya karar verir fakat birbirlerinden deli gibi nefret eden Taehyung ve...
85.9K 6.5K 60
Futbolcu Kerem. Galatasaraylı Kerem. Mustafa amcanın torunu Kerem. Kocam Kerem. Gökçe Altun kendisini Kerem Aktürkoğlu ile evlenme dairesinde buld...