Ares ve Kelvin son anda ortaya çıktılar. Bizi öldürmeye çalışan Raven'i geri püskürtmüştüler.
"Zamanlamanız harika!"
"İşte bu biziz! Harika zamanlama- eee harika zamanlamada gelen ikili! Evet."
"Ç-Çok yaratıcıymış."
"Neden dalga geçermişcesine söyledin??"
O sırada Raven geri ayağa kalkıp yavaş adımlarla bize doğru yaklaşmaktaydı.
"Sen de kimsin?"
"Adım Raven. Hexagon'un bir üyesiyim."
"He-Hexagon mu? Durum çok kötü!"
"Onları tanıyor musun?"
"Tanımak denmez. Fakat onların kim olduğunu biliyorum. Çok büyük bir güce sahiptirler. İdealleri uğruna herkesi öldürebilecek güce sahipler. Bu önümüzde duran adam. Büyük ihtimalle, Fujiro pisliği ile eşit güçtedir."
"Fujiro ile eşit güçte mi? Ciddi olamazsın, Fujiro çok güçlüydü."
"Bu demektir ki, karşımızda, en az Fujiro kadar güçlü birisi var."
"Onu nasıl yeneceğiz?"
"Yenemeyiz. Fakat, onu durdurabiliriz."
Mike hemen araya girdi.
"Onu hem Buz hem de, Kristal ile durdurmuştuk. Fakat, onu parçaladı. Zelda'nın kristali çok dayanıklıdır. O adam tek seferde parçaladı!"
"Hmm... Gücümüzün son damlasına kadar savaşacağız o halde-"
Raven hızla öne atılıp Ares'e sert bir yumruk yapıştırdı ve onu yeri savurdu.
"Geride durup sizin plan yapmanızı bekleyecek kadar aptal değilim."
"Ares!"
Kelvin sessizliğini bozarak "Ares!" Diye bağırdı ve elinde bir elektrik topu oluşturup Raven'in göğsüne vurdu. Elektrik topu oracıkta patlayıp Raven'i geri uçurdu. Kelvin bununla yetinmeyip, sağ elini kaldırarak bulutları bir araya toplar ve şiddetli bir yıldırım yaratıp Raven'in üzerine atar.
Daha elektrik topu yüzünden sersemleyen Raven'in üzerine bir de, yıldırım çarptı. Kelvin'in yıldırımı o kadar güçlüydü ki, Raven'i tek dizi üzerine çökertti. Bunun üzerine bir de, Raven'in üzerinde küçük bir elektrik bariyeri oluşturur. Diğer elini de havaya kaldırarak 2 eliyle de bariyere güç verir.
Bariyer gittikçe küçülmekteydi. Ne kadar küçülürse o kadar güçleniyordu. En sonunda sadece 1 metre büyüklüğe kadar küçüldü. Raven, bariyerin içinde çömelmiş bir şekilde durabiliyordu. Kelvin sağ elini bir yumruk haline getirdiği an, elektrik bariyeri içinde bir patlama meydana geldi. Raven'i yüzlerce kez çarpan kıvılcımlar oluştu.
Sağ elini sertçe aşağı indirdi ve bariyeri patlattı. Patlamanın etkisiyle, Raven havaya uçtu. Kelvin bununla da yetinmemişti. Raven'i havadayken bir-kaç kez çarptı. En sonunda Raven yere çakıldı.
"Dostuma saldırmanın bedeli budur seni ucube!"
Ares arkadan gelip Kelvinin omzunu tuttu.
"Benim için endişelenmene gerek yok Kelvin. O beni yenebilir mi sence?"
"Evet hepimizi yenebilir."
"Havamızı söndürdün..."
Kelvin, Raven'i iyi benzetmişti. Fakat, sanki hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktı.
"Gücün oldukça etkileyici, ııı- Kelvin. Doğru mu?"
"Şerefsiz..."
"Beni yenemezsiniz. Kaç kişi olduğunuz önemli değil. Size biraz gücümü göstereyim."
Raven 2 elini kavuşturdu ve mor bir aura yaymaya başladı. Gözleri mor'a çalmaya başladı ve parlamaya başladı. Kasları büyümeye başladı. Komutan kadar iri hale gelmişti. Aurası yoğunlaştıkça yoğunlaştı. Yerin altından sağ ve solunda olacak şekilde, 3 metre uzunlukta 2 sütun çıkarttı. Sütunların tepesinde bir küre vardı. Raven'in aurası, sütunların tepesinde bulunan kürelerle bağlantı kurdu.
Raven çok hızlı bir şekilde önümüze atıldı ve Kelvin'in göğsüne sert bir yumruk indirdi. Bu yumruğun şiddeti yüzünden, Kelvin geriye doğru metrelerce uçup yuvarlanarak durdu.
Hemen sonrasında ise, Ares ve Rajin birbirinden habersiz şekilde, aynı anda Raven'a doğru yumruklarını savurup enerjilerini kullanarak bir patlana yarattılar. Fakat, bu patlama Raven'e bir etki etmedi. Raven ellerini tekrardan kavuşturdu ve enerjisini salıp kendi etrafında döndürmeye başladı.
Hız arttıkça kuvveti de artıyordu. Diğerleri saldırmak için hareket ettikleri an, bu dönen enerji hortumuna yakalanıp havaya doğru uçtular. Tek uçmayan kişi Emily idi. Gücünü kullanarak onları havada yakalamaya çalıştı. Yerin altından 3 budak çıkartarak, onların dallarını birleştirip bir elmişcesine kullanarak onları yakalamaya çalıştı. Ben de hançerimi çıkartıp tam düşerken hançeri budağa saplayıp düşmekten kurtuldum. Hemen yanımda Mike kayıp düşüyordu ki, onu yakaladım.
"Düşmene izin verir miyim sandın?"
Emily sayesinde kurtulmuştuk. Bizi sağ sağlim yere indirdikten sonra, onu oradan kurtarmak için koştum. Kendimi hortumun içine atarken, Emily'nin elini sıkıca tuttum. Hortum bizi rastgele bir yöne fırlattı. Savrulduğumuz sırada, Emily'ye sıkıca sarılıp kendimi kalkan olarak kullandım. Bir ağaca tosladık. Evet acıtmıştı. Neyse ki, ağır bir yaralanma olmadı.
"Aptallar! Bana hiçbir şey yapamazsınız!"
Raven hortumunu durdurdu ve hızla dönen enerjisini kendi vücudunun içine çekti. Aniden sırtından kendi kolunun 2 katı büyüklüğünde fazladan 2 kol çıktı. Yüz şekli de değişmeye başladı. Omurgası irileşmeye başladı. Bir çift küçük boynuzu çıktı. Kulakları sivrileşti. Kuyruk bile çıkartmıştı.
"O, bir canavara mı dönüştü?"
Aniden Raven'in kafasına doğru bir yıldırım çarptı. Bu Kelvindi. Üzerinde yüklü miktarda elektrik enerjisi toplayıp kendisini bir yıldırım gibi kullandı.
"Eğer bu yaratık enerjisinin sınırlarını aşıyorsa, ben de aşarım!"
Kelvin elektrikten bir zırha sahip olmuştu. Anlaşılan gücünde büyük ölçüde bir artış var.
"Onu yeneceğim! İzleyi-"
Raven ona doğru bir yumruk savurdu. Fakat, Kelvin'in yeni modu sayesinde bundan kolaylıkla kurtuldu. Elektriğe hükmettiği için bir metre öne 1 saniyeden bile daha kısa sürede sıçramıştı. Tıpkı Alvinin atlama gücü gibiydi. Raven sürekli saldırmaya kalkıyordu. Kelvin hepsinden kurtulabiliyordu. Raven sinirlenmeye başladı ve Kara büyü ile aynı Kelvinin yaptığı gibi bir bariyer oluşturdu. Bu bariyer daha büyüktü. Bariyer Kelvinin gücünü kullanmasını kısıtlıyordu. Raven bariyerin içine dalarak, Kelvin'e pençeleriyle saldırmaya başladı. Raven, Kelvin'in boynunu tutup sıkmaya başladı. Onu kaldırıp diğer elini yumruk yaparak karnına sertçe vurdu. Bu sırada diğer elini çekti ve Kelvini bariyerden dışarı uçurdu. Hemen ardından bariyer kapandı ve Raven bize doğru baktı.
"O bize doğru bakıyor."
"Sakinleş Rajin. Bir yolunu buluruz."
"Ben onu kristalleştiririm."
"Denemeye değer. Biz de onu geri tutacağız. Sen onun bacaklarını kristalleştirsen yeter."
Zelda biraz yakınlaşıp enerjisine odaklanarak, Raven'in bacaklarını kristalleştirmeye çalıştı. Bunu gören Raven Zelda'nın üzerine doğru koştu. Biz hemen önünü kesip, durdurmaya çalıştık. Rajin ve Ares önünde Alevden bir duvar oluşturdular. Fakat, Raven duvarı yarıp kolaylıkla geçip üzerimize doğru geliyordu. Rachel ve Sam birlikte çalışarak ilk bir su balonu oluşturdular ve Raven tam içine girdiği an, Sam su balonunu dondurdu. İşe yaradı mı? Hayır. Kolaylıkla parçalayıp üzerimize doğru geliyordu. Rüzgarımı kullanarak onu tam gücümle geri ittirmeye çalıştım.
"Zelda!"
"Tamam!"
Zelda hemen yerden çıkan kristalleri ile Raven'in bacaklarını sarmaya başladı. Ben onu tutarken en sonunda rüzgar akışı durdu. Tam sırada, Zelda bacakları tamamen kristalleştirmişti.
"Beni kristalle durdurabileceğinizi mi sanıyorsunuz?"
"O durduramaz belki ama ben durdurabilirim!"
Kelvin aniden sıçrayarak Raven'e sert ve kuvvetli bir tekme indirdi. Raven'in bacaklarını saran kristal de parçalanmış oldu.
"Daha yeni bitirmiştim..."
"Üzgünüm!"
Kelvin sinirli bir şekilde Ravene farklı yönlerden saldırmaya başladı. Raven kendine gelir-gelmez karşılık vermeye başladı. Kelvin'in hızı çok yükselmişti. Yine de Raven tüm saldırılarına karşılık veriyordu. En sonunda, Raven her bir eline kristal enerjisi toplayıp top haline getirdi. Bu topları kendi etraflarında hızla döndürüp, dördünü de Kelvin'in üzerinde çarpıştırarak patlattı. Meydana gelen enerji patlaması ile birlikte Kelvin geri uçtu. Fakat, kılıcını çıkartıp yere saplayarak kendini durdurmayı başardı. Raven'e bu sefer kılıçla saldırmaya başladı. Hızla koşup kayarak Raven'in arkasında belirip fazladan kollarını tek savuruşta kesti.
Daha sonra var gücüyle sırtına kılıcı saplamaya çalıştı.
"ÖL ARTIK SENİYARATIK! ÖL! AAAAAAAAAAAĞH!"
"Beni öldüremezsın, her türlü yenileniri-"
*Kılıç Ravenin sırtından girip göğsünden çıkar.*
"Gösteri zamanı!"
"Gösteri m-"
Kelvin kılıca üzerinde bulunan tüm gücü aktarır. Tüm güç kılıçta toplandığı için, Kelvinin modu da kapanır. Kılıçta biriken büyük miktarda elektrik bir anda parlayarak patlar. Patlamayla birlikte Kelvin geri savrulur. Raven'in üst gövdesi tamamen yok olmuştu.
*Kelvin geri savrulur ama Ares onu yakalar.*
"Kelvin, iyi misin?"
"Hıı?"
"İyi misin diyorum?"
"Hııhıı..."
"Merak etme Ares. Sadece fazla güç kullandığı için güçsüz düşmüş olmalı."
"Peki..."
Bir sessizlik çökmüştü. Fakat Uzun sürmedi. Raven kendisini yeniden oluşturmaya başladı. Hızla eski haline dönmeye çalışıyordu. Vücudu, kafası neredeyse oluşuyordu. Sağ kolu da tamamlanmıştı. Cebine uzanıp bir bıçak çıkarttı ve kendi enerjisiyle kaplayıp bize doğru attığı sırada Ares gücünü kullanarak kocaman bir alev topu oluşturup Raven'e fırlatır. Alev topu hızla Raven'e ulaşıp patlar ve patlamayla birlikte tamamlanmamış vücudu uzaklara uçar. Rajin ise ona doğru gelen bıçağı kılıcıyla savuşturup yönünü değiştirir.
"Bu sefer sanırım gerçekten ondan kurtulduk ha?"
"Öyle görünüyor."
"Hepiniz çok iyi iş çıkarttınız!"
"Yoruldum..."
En sonunda içimiz rahatladı. Sonunda onu bozguna uğratmayı başarmıştık.
"Çocuklar..."
"N'oldu Zelda?"
"Bıçak..."
Zelda aniden yere yığıldı. Herkes "Zelda!" Diye bağırmaya başladı. Bir baktık, Raven'in fırlattığı bıçak Zeldanın karnına saplanmış.
"Olamaz- Zelda! Ne yaptım ben?"
"Rajin kendini suçlama-"
"Cevap vermiyor! Ne yapacağız?"
"Ben onu iyileştirebilirim."
"Emily? Evet doğru! Emily sen yapabilirsin!"
Emily Zelda'ya yakınlaşır ve diz üstü oturarak, ilk bıçağı çıkartır sonra da yaraya bir bakar. Enerji dolu bir bıçak olduğu için çok ağır bir hasar bırakmıştı. Fakat, iyileşebilirdi.
Emily ellerini yaraya doğru yaklaştırıp, gücünü kullanmaya başladı. Bir-kaç saniye sonra yavaşlamaya başladı ve aniden durdu.
"Emily! İyi misin? Bir sorun mu var?"
"Merak etme Alvin. İyiyim. Sadece Enerjim tükenmek üzere..."
"Sana kendi Doğal enerjimi aktarırım. Sana güveniyoruz!"
"Teşekkürler."
Emily iyiyim dese bile yorgun gözüküyordu...
Enerjimi Emily'ye aktarmaya başladım ve o da, Zelda'nın yarasını iyileştirmek için hiç zaman kaybetmeden işe koyuldu.
Oldukça zorlu bir iş olsa gerek. Yaklaşık 1 saat boyunca orada durup Emily'nin Zelda'yı iyileştirmesine yardım ettik. Enerjisi her bittiğinde birimiz Enerjisini verdi. En sonunda Zelda gözlerini açtı. Fakat uyanır uyanmaz uyudu. Yarası neredeyse iyileşmişti.
"Emily sen harikasın!"
"Teşekkü..."
"Emily!"
Aniden bayılmıştı. Fazla iyileştirme yaptığı için bayılmıştı. Onu kucağıma aldım ve köylülerin bizim için bıraktığı boş evlerden birine götürdüm. Kapıyı açıp içeri girdim ve bir yatağa yatırdım. Bir sandalye çekip başında oturdum. O sırada Rachel yanıma geldi.
"Onun için endişeleniyorsun, değil mi?"
"Evet..."
"Onu gerçekten seviyorsun."
"Hemde çok."
"Farketmemek imkansız. Hadi Emily için çorba yapalım ve köylülere bir soralım, "ellerinde ilaç falan var mı?" Diye. Emily'nin ayağa kalkmasında yardımcı olacak bir ilaç olacaktır.."
"Harika olur. Ne duruyoruz Rachel abla hemen yapalım."
Rachel ile birlikte dışarı çıkıp köylülere sorduk. Ellerinde olan ilaçları gösterdiler. Rachel bu konuda daha bilgili olduğu için, hangisinin gerekli olduğunu hemen anlayıp ilacı aldı. Şimdi geriye çorba yapmak kalmıştı. Eve geri dönüp küçük mutfağında çorba yapmak için gerekli malzemeleri arayıp bulduk. Çorbayı Rachel yapacaktı. O zamana kadar Emily'nin başında duracaktım. Çorba hazır olunca, ilaçtan biraz çorbanın içine dökecektik.
[ O sırada Rajin, Zelda ve diğerleri... ]
Rajin Zeldayı taşıyarak köydeki boş evin odalarından birine götürdü. Diğerleri dışarıda nöbet tutuyordu. Raven'in gelmesine karşı. Kelvin'i de diğer odaya koydular. Rajin de Zeldanın yanında duruyordu.
"Ne yaptım ben? Hayır, Sadece kendimi savundum. Benim bir suçum yok."
Her ne kadar böyle söylese de, hiç iyi hissetmiyordu.
"Eğer orada kendimi korumak için bıçağı savuşturmak yerine, sadece bloklasaydım daha iyi olurdu. Ben yaralanırdım evet ama benim yüzümden o yaralanmazdı..."
Rajin Zelda'nın başından ayrılmak istemiyordu. Bir sandalye bulup, hemen Zeldanın yanına koyup oturdu. Büyük ihtimal saatlerce orada duracaktı.
[ 1 saat sonra... ]
"Rajin..."
Zelda gözlerini açıp Rajin'e seslendi.
"Uyandın sonunda! Fazla hareket etme. Dinlenmen gerekiyor."
"Neredeyiz?"
"Seni köylülerin verdiği eve getirdim."
"Sen... mi?"
"Kimin getirdiğini boş ver, yemek yiyebilir misin?"
"Aç değilim..."
"Yine de bir şeyler yemen gerekiyor. Hemen geri döneceğim."
Dedi ve odadan çıkıp Alvin'in olduğu eve gitti. Kapıyı çalıp içeri girdi.
"N'oldu Rajin?"
"Şey, eee..."
"Hadi söyle."
"Sizde hiç yemek var mı? Kendim için değil."
"Hıhıhı."
"Ne gülüyorsun?"
"Yok bir şey, çorba var şuan sıcak-sıcak."
"Harika! Bi' kase alma imkanım var mı?"
"Bir bakayım kalmış mı- Aa, maalesef hepsi bitm... memiş! Al götür kıza bu çorbayı."
"Sen nereden anladı-"
"Gitsene!"
"T-Tamam!"
Rajin çorbayla birlikte koşarak Zelda'nın yanına gitti. Sandalyeye oturup çorbayı kaşıkla Zelda'ya içirdi.
"Beğendin mi çorbayı?"
"Sen mi yaptın?"
"Ben ve yemek pişirmek çok uzak şeyler. Alvin'den arakladım."
"Tahmin etmeliydim."
"Beğendin mi? Onu söyle."
"Evet evet."
"O zaman bir kase daha alıp geleyi- tamam şaka yapıyorum."
"Benimle neden bu kadar ilgileniyorsun? Senin bu çorbayı başımdan dökmen gerekiyordu normalde."
"Dökeyim istersen?"
"Hayır hayır!"
Böylece Rajin, saatlerce Zelda'nın yanında durup onunla ilgilendi.
[ Bir-kaç saat önce Raven... ]
Alev topunun patlamasıyla birlikte vücudu uzaklara uçmuştu. Yere çakılan bedeni yavaş yavaş yeniden oluşup eski şeklini alıyordu. Aradan geçen saatler sonrası, vücudu tamamen eskisi gibiydi. Bilinci bir anda yerine geldi ve ayağa kalktı.
"Bu aptalların beni uçurduğuna inanamıyorum. Her neyse, bu seferlik kurtulmalarına izin vereceğim. Güçlerini öğrendiğime göre bir daha karşılaşırsak daha farklı bir taktik uygulayacağım. Sen de karanlıktan çık, orada olduğunu biliyorum. Tana."
"Senden saklanmak imkansız herhalde Raven."
"Gözlerim her yerde her şeyi görür Tana."
"Her şeyi görür demek. Her neyse, çocukları ne yaptın? Buraya düştüğüne göre seni iyi benzetmiş olmalılar."
"Hı. Sadece ben izin verdim. Bu arada, Diğerleri onu yakalamayı başardılar mı?"
"Onu derken? Kimi diyorsun? Hatırlamıyorum."
"Sen kafası çalışan bir kadın olsaydın zaten, o gün senin yüzünden kaybetmezdik."
"Hadi amaa! Benim kadar en az sen de aptalsın."
"Kapa çeneni. Beni kendinle bir tutma. Fujiro alçağını diyorum. Hâlâ yakalayamadılar mı?"
"Fujiro'yu yakalamak kolay bir şeymiş gibi anlatıyorsun."
"Fujiro güçlü biri. Fakat, biz birlikteyken bizi altedemez."
"Hıhıhı. Senin gücünü çok kıskanıyorum. Ölümsüzsün!"
"Senin gücün de hafife alınacak bir şey degil. İlizyon etkili bir güç."
"Beni övdün mü sen?? Raven beni övdü!"
"Hayır, senin gücünü övüyorum- Bu da ne? Kutlama yapacaksın neredeyse?"
[ O sırada Rajin ve Zelda... ]
"Daha iyi misin?"
"İyiyim iyiyim."
"Çok sevindim, hemen iyileşip ayağa kalk."
"Sen bana böyle davranırsan asla kalkmam."
"Dur ne?"
To be continued...