traveler | chanbaek

By asloeyy

28.5K 2.1K 3.4K

[TAMAMLANDI] instagram vloggerı baekhyun ve reklam şirketi yöneticisi chanyeol'un hikayesi 🌈 yan çiftler; hu... More

1-baekhyun
2-baekhyun
3-chanbaek
4-chanyeol
5-chanbaek
6- hunho/kaisoo
7-chanbaek
9-chanbaek
10-hunho/chanbaek
11-kaisoo/chanbaek
12-hunho
13-kaisoo
14-chanbaek
15-baekhyun'un evi
16-chanbaek
17
18-chanbaek
19-chanbaek
20-hunho/kaisoo
21-chanbaek
22-chanbaek
23-chanbaek
24-chanbaek
25-chanbaek
26-chanbaek
27-chanbaek
28-chanbaek
29-baekhyun'un doğum günü
30-final

8-hunho/kaisoo/chanbaek

1.3K 98 115
By asloeyy

-junmyeon/sehun-

junmyeon sehun'a içindekileri net bir şekilde ifade ettiğinde rahatlayacağını zannediyordu fakat şu an fazla stresliydi.

"ya beni bir daha görmek istemezse" endişesi barınıyordu kalbinde.

sehun, junmyeon'un kendisine açıkça söylediği hislerine oldukça yabancıydı fakat o da hep dikkatini çekmişti sehun'un.
"demek ki hiç görmemiş ona bakışlarımı" diye içinden geçirdi fakat sonra içindekileri junmyeon'un da bilmesi gerektiğini düşünerek önündeki bubble tea'den bir yudum alıp konuştu,

"kendimi bildim bileli istedim hukuk fakültesinde okumayı ve tek amacım başarıyla mezun olmaktı. hırs yapıp dereceye girmek istiyordum fakat önce bölümün en iyileri kim, öğrenmem gerekti. bunun için bölüm başkanının yanına gittim, bana birkaç isim verdi ve bunlardan biri senin adındı. henüz okulun ilk haftası falan. seninle konuşup nasıl başarılı olabileceğimi sormak istedim ama sen hep çok meşguldün.
sonradan öğrendim, mezuniyet senen olduğunu. ve açıkçası çok da sosyaldin. sen ne kadar tanınıyorsan ben o kadar gölgeydim bölümde.
neticede konuşamadım seninle.
kütüphanede yanıma geldiğin gün... o gün senin geldiğini biliyordum, çünkü kimse benim karşıma oturmazdı junmyeon. dedim ya gölgeydim ben...

sen karşımda oturuyorken ders çalışmaya odaklanmam o kadar zor olmuştu ki normalde iki saatte bitirebileceğim çalışmayı beş saatte bitirmiştim. bu süre içinde bir ara uyuyakaldın önündeki kitabın üzerinde. uyurken nasıl göründüğünü öğrendim o gün. ve uyurken normalden daha fazla üşüdüğünü de öğrenmiş oldum. o gün kütüphaneden çıkarken giydiğin ceket benim ceketimdi fakat öyle dalgındın ki üzerindeki ceketi kendinin sanarak çıktın, yine bir şey diyemedim.

aslında biliyordum sana bir kere gelsem, diğerleri gibi davranmazdın beni görmezden gelmezdin ama sonuçta mezun olmuştun ve alışmak istemedim sana.
nasıl alışabilirdim ki? her an gidebilecek gibi duruyordun. öyle de oldu, yurtdışına gittin eğitim için. geri döneceğine öyle ihtimal vermiyordum ki adliyede seninle çarpıştığım gün söylediklerine cevap veremeyişim bundandı. kibirden değil.

hayal mi gerçek mi olduğunu anlayamadığımdandı.

beni tanımak istiyorsun... seni görmediğimi söyledin... ama asıl görmeyen sendin junmyeon asıl tanımaya çalışmayan tanımak istemeyen... kendi doğrularına öyle sıkı sarılmıştın ki diğer ihtimali hiç düşünmedin.
yine de kırgın değilim sana. ama bir şeyi merak ediyorum.
bu ilginin sebebi, benim hakkımda öğrendiklerin olabilir mi?"

junmyeon sehun'un sorusu ile yutkundu. söylediği her kelimenin balyoz etkisi yarattığı yetmiyormuş gibi bir de sonda sorduğu ile adeta dumura uğratmıştı junmyeon'u.
junmyeon başını olumlu anlamda salladı,
"evet senin ve arkadaşların hakkında birkaç şey öğrendim fakat seninle ilgilenme sebebim bu değil. öğrendiklerim yalnızca sana daha fazla geç kalma korkusunu büyüttü içimde. kaçırdığım zamana üzüldüm, keşkelere sığınmak yerine seninle o zamanları telafi etmek istedim. istiyorum. inanıyorsun değil mi."

sehun elbette ki inanıyordu junmyeon'a.
junmyeon hakkında ilk öğrendiği bilgilerden biriydi bu, junmyeon'un asla yalan söylemediği ve güvenilir biri olduğu.

"inanıyorum ve bu beni rahatsız etmiyor. peki tanıma şansı versem? bu duygu rahatsız eder mi beni, korkularımı gün yüzüne çıkarır mı, keşkeler altında sağanak yağmurda bırakır mı?"

junmyeon, sehun'un masanın üzerinde duran ellerinden birini hafifçe tutarak konuştu,
"izin verirsen sımsıkı tutarım elini, her korkunda siper olur her sağanakta sığınağın olurum. istemezsen, gölgen olurum, seni rahatsız etmeden korur, kaşlarını çatmana sebep olan güneşe dahi engel olurum.
ben, sen istersen, ihtiyacın olan her şey olurum."

sehun, junmyeon'un elinin üzerini parmağıyla okşadı konuşurken,
"o zaman yalnızca yanımda ol junmyeon. birlikte keşfedelim birbirimizi."

junmyeon, oldukça sevinçliydi işin doğrusu. yıllardır süregelen ilgisi ve sonradan açıkça hissettiği hoşlantı ve sevgi nihayet karşılık buluyordu.
dahası, önceden aptallık etmeyip konuşsaydı neler olabileceğini düşünerek gelecekleri için hayli sağlam adımlar oluşturuyordu.
bu defa olasılıklara acabalara ve keşkelere izin yoktu hayatında. bu defa bolca sehun, sehun'un güzelliği, sehun'a olan sevgisi ve sehun'un gülümsemesi vardı.

_____

-jongin/kyungsoo-

kyungsoo, jeju adasındayken anlattı baekhyun ve sehun'a jongin hakkında düşündüklerini. en başından kardeşleri bilsin istiyordu her şeyi.
tüm samimiyetiyle hislerini ifade ettiğinde sehun şekilli kaşlarını çatarak duyduğu ismi düşünüyordu, nereden hatırladığını çıkarmak istermişçesine. baekhyun ise sehun'un daha fazla düşünerek yorulmasını istemediğinden bu konuya açıklık getirdi,

"kyung, jongin ve kuzeni chanyeol ile ilgili bilmen gereken bir detay var." böyle başlamıştı anlatmaya. sebebi kyungsoo'nun jongin'den soğuması değildi, yalnızca aralarında gizli kapaklı iş olsun istemiyordu.

sehun ise bu esnada duydukları ile, zihnindeki parçaları birleştirdi,
"jongin, junmyeon'un kardeşi mi"

işte bu sorunun cevabını ne baekhyun ne de kyungsoo biliyordu.
sehun birkaç dakikalık araştırmanın ardından,
"tabii, doğru hatırlıyorum. junmyeon ve jongin kardeşler chanyeol de onların kuzenleri.
anlaşılan kader bizi bir şekilde bir arada tutuyor."
bu söylediğine kyungsoo başını sallayarak katıldığını belirtirken baekhyun sessiz kalmıştı.

nasıl böyle bir denk geliş mümkün olabilirdi ki?

fakat sehun ve kyungsoo'nun kim kardeşlere olan bağlılığı da gözle görülür cinstendi ve baekhyun, elbette böylesi duygulara kör olamazdı.
gülümseyerek destek oldu arkadaşlarına, onlar mutlu olduğu müddetçe baekhyun mutluydu.

kyungsoo, kardeşlerinin desteğinden güç alarak jeju adasından döndüğünde, duş alıp kısa bir süre dinlendikten sonra kendini jongin'in yanına attı.

"çok sıkıldığını duyunca seni kaçırmaya geldim. umarım bugün akşama kadar işin yoktur."

bu normal şartlarda kyungsoo'nun kuracağı türden bir cümle olamazdı, ama şu an kyungsoo normal şartlarda olduğunu hissetmiyordu.
her duyguyu zirvede yaşadığı bu günlerde, bazı adımları atarken fazla cesurdu.
eh, sonunu düşünen kahraman olamazdı.

henüz tatilden sabaha karşı gelmesine ve bir-iki saatlik uyku ile durmasına rağmen arabasına atlayıp gitmişti jongin'in şirketine.
şayet jongin, çok işi olduğu için reddederse alınır miydi? belki biraz. ama denemeden bilemezdi.

jongin'in telefondan gelen heyecanlı sesi kyungsoo'yu sevindirmişti. görmeyi umduğu karşılığı alıyordu jongin'den.

"nereden esti böyle, hem sen ne zaman döndün jeju'dan"

jongin'in şaşkın fakat aşırı mutlu çıkan sesiyle sorduğu sorular kyungsoo'yu güldürdü.

"bu sabah dört civarı geldim, biraz dinlendim ve şu an buradayım. işin var mıydı çok"

çekinerek sormuştu kyungsoo, çünkü işinden alıkoymak istemiyordu jongin'i.
jongin hızla başını iki yana salladı,
"hayır hayır, klasik birkaç evrak işi falan işte. önemsiz şeyler. eee beni nereye kaçırıyorsun bakalım."

kyungsoo gözleri kısılıncaya dek gülümsedi,
"atla bakalım, gidince görürsün. ama çok gösterişli bir şey bekleme benden. ben net adamım."

"ooov, net adam kyungsoo... görelim bakalım nasıl yerlerden hoşlanıyorsun"

ikisi birlikte gülerek arabaya bindiklerinde kyungsoo emniyet kemerini taktıktan sonra gözlüğünü de taktığında jongin şaşkınca kyungsoo'ya baktı. kyungsoo kısaca jongin'e bir bakış attı,
"ne oldu niye öyle bakıyorsun"

"tanrım... kyungsoo beni daha ne kadar şaşırtıcaksın güzelliğinle?"

kyungsoo bir an duydukları ile frene basacak gibi oldu fakat direksiyon hakimiyetini kaybetmeden sordu,
"ne dediğini anlamadım..."

"diyorum ki, zaten yeterince güzel değilmişsin gibi, bir de gözlük takıyorsun ve offf çok güzelsin. neden bu kadar güzelsin."

jongin kaşlarını çatmış, küçük çocuklar gibi küskün bir şekilde kollarını bağlayarak önüne döndü. onun bu halleri kyungsoo'ya kahkaha attırdı.

"tanrım... şu an senden trip mi yiyorum. sen otuz iki yaşında olduğuna emin misin çünkü şu an üç yaşında falansın."

"hiç de bile. sensin üç yaşında."

kyungsoo tekrar kahkaha attığında jongin somurtarak söylendi,
"gülme şöyle, kalbim bi garip oluyor."

_

kyungsoo jongin'in bu hallerine tanık olmanın mutluluğu ile planladığı yere geldiğinde arabayı park etti.

jongin etrafına baktığında ağaçların ve çeşit çeşit çiçeklerin olduğu bir bahçeye geldiklerini görünce küskünlüğünü unutarak kyungsoo'ya döndü,
"burası da neresi böyle kyungsoo çok güzel"

"hadi in aşağı"

jongin arabadan indiğinde etrafını saran kokularla gözlerini kapattı. bu duyduğu koku, kyungsoo'nun kokusundan sonraki en iyi kokuydu.

kyungsoo jongin'in yanına geldiğinde, ayakları üzerinde ileri geri sallanarak,
"burada çok sevdiğim bir ağaç ev konseptli restorant var, internette falan bulamazsın burayı. senin de görmeni istedim. umarım seversin."

jongin ağaç ev fikrini duyduğu anda, tabiri caizse kuyruğunu sevinçle sallayan köpekler gibi heyecanla,
"hadi gidelim ne duruyoruz" dediğinde kyungsoo çiçekli yoldan yürümeye başladı, jongin de hemen yanında.

tüm çiçekleri isimleri ile jongin'e anlattı kyungsoo,
"bunları baekhyun'dan öğrendim. burayı da o keşfetmişti henüz on sekizinde. o zamandan beri ne zaman dinlenmek istesek buraya geliriz ama burası bizim gizli yerimiz. yani kimseye söylemeyiz zaten burayı bilen de çok az."

"peki sahibi nasıl geçimini sağlıyor ne reklam var ne tanıtım."

"her şey maddiyat değil jongin. ağaç ev'in sahibi gezgin bir çift. kore'ye geldiklerinde burayı çok beğeniyorlar ve böyle bir fikir ile başlıyorlar hayallerini inşa etmeye. bu çiçekleri bile onlar dikmişler. freelance yaptıkları işlerle gelirlerini sağlıyorlar burada ise ruhlarını dinlendiriyorlar, yani öyle söylemişlerdi."

"vay canına. baekhyun gerçekten nerde bir güzellik var onu buluyor."

"baekhyun öyledir. küçücük yaşında bile hep böyleydi. okulda bizden birer çiçek getirmemiz istense baekhyun daima en güzel ve en nadide olanı bulur getirirdi."

bu esnada ağaç ev'e çoktan varmışlar, merdivenlerden yukarı çıkmışlardı. kafe sahibi kyungsoo'ya sarılarak istediği yere oturabileceğini söyleyip gözden kaybolduğunda jongin merakla etrafı inceliyordu. bir süre menü getirmelerini bekledi fakat ne gelen vardı ne giden.
kyungsoo bu şaşkınlığını fark ederek durumu açıkladı,
"tezgah hemen karşıda, orada gözüne çarpan yiyeceği alabilirsin. içeceğini de istersen kendin yapabilirsin ya da seslendiğinde istediğin içeceği yapıyorlar. kendi evindeymiş gibi rahat ol yani."

ardından kyungsoo jongin'in mutlaka denemesini istediği yiyecekleri bir tabağa alarak ikisi için birer kahve doldurdu.
"bunları denemelisin mutlaka."

jongin başıyla onaylayarak birinin tadına baktığında kyungoo az önceki konuşmasına geri dönerek jongin'e baktı,
"baekhyun en nadide en güzel şeyi daima bulur fakat bu sefer kuzenin onunla ilgileniyor. jongin, baekhyun benim evim, ailem, canımdan öte. onun asla kırılıp incinmesini istemiyorum."

jongin ağzındaki lokmayı yutmak için kahvesinden bir yudum aldı,
"chanyeol hayatında görüp görebileceğin en ince düşünceli insan. üstelik baekhyun'a da çok değer veriyor. zaman ne gösterir bilmiyorum ama böyle endişe etmeni gerektirecek bir durum olacağını sanmıyorum.
fakat sana bir şey sormak istiyorum, lütfen çizgimi aşarsam beni uyar.
neden baekhyun ve sehun'u ailen olarak görüyorsun"

jongin bu soruyu, cevabını bilmesine rağmen sormuştu, kyungsoo'nun kendine olan yakınlığını merak ediyordu.

___________

-chanyeol/baekhyun-

chanyeol baekhyun'u evine bıraktığında ve sonraki birkaç günde sürekli baekhyun'u düşündü. güzelliği ve naifliği bir kenara, zekası, hoş sohbeti ve etrafına gösterdiği ilgi ile de chanyeol'un aklına kazınmıştı.

iş yoğunluğundan bunaldığında jongin'deki dosyaları almak bahanesi ile jongin'in odasına gittiğinde boş odayla karşılaşınca beyninden vurulmuşa döndü. tam sinirle jongin'i arayacaktı ki, masanın üzerindeki kağıt dikkatini çekti.

"kuzen, biliyorum çok sinirlisin ve kızgınsın. tamam haklısın ama aşk, mesai saatlerini senin kadar umursamıyor. sen de umursama lütfen.
bu arada, baekhyun'un büyüdüğü yetimhane ile bir sosyal sorumluluk projesi kuruldan onay almış. bunun için baekhyun ile görüşmeye ne dersin?
bu da yakışıklı kuzeninden sana ufak bir jest olsun.
see u bro ♡ "

chanyeol jongin'e ne kadar kızmak istese de bahsettiği sosyal sorumluluk projesinin detaylarını merak ettiğinden kızma işini sonraya erteledi.

dosyayı alıp odasına geçtiğinde didik didik incelediği dosyanın sonunda baekhyun'a mesaj attı,
"umarım müsaitsindir, seninle bir iş hakkında müsait olduğun zaman konuşmak istiyorum."

baekhyun mesajı neredeyse bir saat sonra görmüştü, chanyeol ise o esnada dosyayı incelemeyi bitirmiş ve çoktan kafasında detayları oluşturmuştu.

"ahh, merhaba chanyeol evet müsaitim. nedir benimle konuşmak istediğin konu?"

baekhyun'un mesajı ile chanyeol telefonu eline alarak önce mesajı okudu, ardından hızlıca bir teklifte bulundu,
"bir kahve içerken konuşmaya ne dersin"

baekhyun bir dakikadan kısa sürede yanıtladı,
"bana gelmen senin için sorun teşkil eder mi? sabah dörtte eve geldim ve şu an dışarı çıkabilecek kadar enerjik hissetmiyorum kendimi."

chanyeol, baekhyun'un görmeyeceğinin farkında dahi değilken başını sallayarak onayladı baekhyun'u.

"chanyeol? orda mısın?"

baekhyun'dan gelen ikinci mesaj ile kendine gelen chanyeol hızla yanıtladı,

"ah, burdayım. tabii gelirim, o halde ben biraz işleri toparlıyım bir saate sende olurum."

"tamam o zaman, şimdilik kendine iyi bak."

_

chanyeol tüm işlerini hallettikten ve baekhyun'a sunacağı teklifin reddedilmez olması için çabaladıktan sonra üzerindeki gömleği ofisindeki yedek gömlekle değiştirdi. kollarını dirseklerine kadar özenle katladıktan sonra üzerinde çalıştığı dosyayı da alarak şirketten ayrıldı ve arabasına atlayarak baekhyun'un evine sürdü.
yolda gördüğü pastaneden baekhyun için birkaç farklı tatlı ve dondurma almayı da ihmal etmedi.

evin önüne geldiğinde baekhyun'u aramak için telefonu eline aldığı esnada baekhyun kapıya çıktı,
"gerçekten çok dakiksin chanyeol. dediğin gibi bir saat olmadan geldin."

chanyeol elini ensesine atıp utangaç bir gülümseme sergileyerek,
"mesleki deformasyon mu demeliyim" şeklinde yanıtladığında baekhyun eliyle içeriye geçmesi için işaret etti.

chanyeol evden içeri girdiği anda etrafını saran baekhyun'a has koku ile sarhoş olmuş gibi hissetmişti adeta.

"sen şöyle geç otur ben de bize birer kahve yapayım ya da açsan bir şeyler hazırlayabilirim"

baekhyun'un hoş teklifi ile chanyeol gülümsedi,
"kahve alabilirim şimdilik. belki teklifimi kabul edersen, teşekkür yemeği yaparım sana."

baekhyun bu teklife tek kaşını kaldırarak gülümsedi,
"gerçekten ne düşünüyorsun çok merak ediyorum ama beş dakika daha beklemelisin. ben kahveleri yaparken sen de evi gezebilirsin bu esnada."

chanyeol baekhyun'un sözü ile harekete geçerek önce karşısında yarım açık duran kapıyı araladı, burası baekhyun'un çalışma odasıydı. bir duvarı kaplayan kitaplığı süslerken, diğer duvarı gittiği yerlerde çektiği fotoğraflar süslemişti. küçük pencerenin önünde bulunan berjerin önündeki sehpada duran fincan baekhyun'un en güzel dağınıklığıydı.
diğer odaya girdiğinde buranın fotoğrafları yıkamak için kullandığı alan olduğunu fark etti chanyeol. karanlık odada kuruması için asılı duran fotoğraflardan birkaçına baktı chanyeol uzaktan.
bu odadan da çıkarak salona ilerledi, muhtemelen yatak odası üst kattaydı fakat baekhyun olmadan çıkmanın doğru olmayacağını düşündü.

salondaki duvarı komple kaplayan pencerenin kenarında duran irili ufaklı saksılardaki çiçeklerin yapraklarını okşadı chanyeol. her birinin rengi birbirinden güzeldi.

"çiçeklerime böyle nazik davranırsan bundan sonraki seyahatlerimde onlara bakma görevini sana verebilirim."

baekhyun'un, chanyeol'un çiçeklere gösterdiği şefkate atıfta bulunarak kurduğu cümle chanyeol'u gülümsetti.

"yine de bu eve sen varken gelmeyi tercih ederim. burası seninle tam olur."

baekhyun elindeki fincanı uzattığında chanyeol kendine uzatılan fincanı aldı. karşılıklı kanepelerde oturmuş birbirlerine bakıyorlarken chanyeol kahvesinden bir yudum alarak boğazını temizledi,

"baekhyun, bir sosyal sorumluluk projesini üstlendik. her yıl böyle bir proje üstleniriz ve o projeye uygun kişi ile çalışırız. bu yılki projenin konusu çocuklar olduğu ve sen de çocukları çok sevdiğin için bu teklifi sana sunmak istedim. biliyorum televizyona çıkmak ya da tanınmak istemiyorsun ama bu projenin odağı sen olmayacaksın. sen yalnızca küçük bir temsil niteliğinde bulunacaksın. "

baekhyun elindeki fincanı bırakarak dizlerine dayadığı kolları ile öne eğilmiş merakla chanyeol'u dinliyordu,
"proje nedir peki"

"bir çocuk esirgeme kurumu ile ilgili. hatta burada adı yazıyordu.
bir dakika.
haneul çocuk esirgeme kurumu. hem yöneticisi ile de görüştüm. bay joo-heon gerçekten çok sıcakkanlı biri.
senin tek yapman gereken, buradaki çocuklarla vakit geçirip oyunlar oynamak bazen kitap okuma etkinliği bazen resim falan yani yapılan etkinliklere katılmak. bunun çekimleri bir hafta on gün kadar sürecek çünkü doğal olması için birkaç güne böleceğiz.
dediğim gibi konu sen olmayacaksın. tamamen maddi çıkar beklenmeden yapılan bir sosyal sorumluluk projesi.
istersen projede ismini kullanmayız yani ismin duyulsun istemiyorsan. sözleşmeye böyle bir madde ekleme hakkına sahipsin.
ne dersin."

baekhyun, duyduğu yetimhane ismi ile gözlerinin ışıldadığını hissetti. kendi bebekliği, çocukluğu, gençliği o duvarlar arasında ve o bahçede geçmişti. oradan ayrıldıktan sonra da daima ziyarete gitmiş ve chanyeol'un bahsettiği etkinlikleri severek yapmıştı.

bugüne kadar gelen hiçbir teklifi dinleme gereği bile duymayan baekhyun, bu teklifi büyük bir heyecanla kabul etti.
"böyle bir projede yer almaktan mutluluk duyarım. teklifin beni çok mutlu etti ve ismimin kullanılmaması konusundaki hassasiyetin için ayrıca minnettarım."

chanyeol baekhyun'un teklifi kabul etmesine öyle içten sevinmişti ki baekhyun'a sıkıca sarılmak gelmişti içinden. yine de elini uzatıp tokalaşmakla yetinmişti.

"o halde tebrik yemeği yapmak isterim. mutfağını kullanabilir miyim?"

"seve seve, yani ben çok iyi yemek yapamıyorum ama oldukça iyi pizza yaparım. "

"bugün yemeği ben yapayım bir dahakine pizzamı isterim ama."

chanyeol'un şakacı sesi ile baekhyun gülümseyerek başını salladı.

chanyeol, baekhyun'un mutfağında baekhyun için yemek yaparken baekhyun da kendisi için yemek yapan chanyeol'u, kendi mutfağındaki sandalyede oturmuş izliyordu.

yemek hazır olduğunda chanyeol üzerindeki önlüğün düğümünü çözerken konuştu,
"umarım beğenirsin senin için yaptığım kutlama yemeğini. içine bolca sevgimi ve sana olan minnettarlığımı ekledim."

"eminim çok güzel olmuştur, kokusu bile iştahımı kabarttı."

karşılıklı oturduklarında chanyeol baekhyun'u izlemekten geri durmadan yemeğini yerken baekhyun da yemeğine odaklanmış tadını çıkartıyordu.
baekhyun tabii ki üzerindeki bakışların farkındaydı fakat buna nasıl bir tepki vermesi gerektiğini bilmediğinden yemek ile vakit geçiriyordu.

"chanyeol, bu yediğim en iyi kutlama yemeğiydi. ellerine sağlık."

"o halde sen şimdi içeri geç ben de buraları toplayayım ve sana gizli tarifim olan bir çay yapayım."

baekhyun, kendi evinde misafir gibi olmanın tarifsiz hissi ile içeri geçtiğinde chanyeol mutfağı toparladıktan sonra hızlıca bahsettiği çayı hazırlayarak salona geçti.

baekhyun,
"hava çok güzel istersen bahçeye geçelim. şehrin ışıklarından yıldızlar görünmese bile güzel bir gece manzarasına sahip."

dediğinde chanyeol elindeki fincanlar ile bahçeye adımladı. çıplak ayakları ile bastıkları çimlerin üzerindeki minderlere oturduklarında baekhyun chanyeol'un kıyafetini fark etti.

"chanyeol, ben farkında değilim ama sen böyle rahat mısın."

"sorun değil, sen rahatına bak lütfen. ben burada memnunum. seninle oturuyorken ve yanındayken."

baekhyun chanyeol'un gözlerinin içine bakıp gülümsedikten sonra kendi fincanından bir yudum alarak gökyüzüne baktı.
chanyeol öyle güzel bakıyor ve güzel sözler söylüyordu ki baekhyun içinde hareketlenen duyguları göz ardı edemez olmuştu.

ayrıca chanyeol'un yaptığı iş teklifi için de oldukça heyecanlıydı baekhyun. güzel bir adım olacağını ümit ediyordu.

aklına gelen fikirle chanyeol'e döndü heyecanla.

"chanyeol, instagramda bir gönderi paylaşmak istiyorum ama üç fotoğraf arasında kararsız kaldım, benim için seçer misin"

chanyeol, kendine sunulan teklif ile mutluluktan öleceğini hissetti. oldukça basit bir durum olmasına rağmen, teklif baekhyun'dan geldiği için fazla kıymetli ve değerliydi.

chanyeol onayladığında baekhyun içeriden telefonunu alarak, chanyeol'un yanına çekti minderini, birbirlerine kolları değecek kadar yakın oturdu chanyeol'e.

galeriye girdiğinde chanyeol de baekhyun'u izliyordu, nihayet kararsız kaldığı üç fotoğrafı chanyeol'e gösterdiğinde chanyeol baekhyun'un güzelliği ile kutsandığını hissetti.
çünkü baekhyun, neredeyse kolunun altında göğsüne sığınmış başını kaldırarak güzel gözleriyle yüzüne bakıp fotoğraf seçmesini bekliyordu.

"bu anı dondurup, istediğim her zaman izlemek istiyorum" diye geçirdi içinden chanyeol.

nihayet chanyeol bir fotoğrafta karar kıldığında baekhyun hızla fotoğrafı hesabında paylaştı.

tr.bbaek: merhaba 💫
seyahatimi bitirdikten ve kısa bir tatil yaptıktan sonra nihayet buraya uğrayabildim. fakat bu sefer geç kalma sebeplerimden biri de fotoğraf seçmekte zorlanmamdı çünkü ilk kez kendi fotoğrafımı yayınlıyorum ve bu... çok garip...
fotoğrafı seçmemde yardımcı olan cy, varlığına minnettarım!

peki neden kalp?

ipucu, gittiğim ülkelerin harita üzerinde oluşturduğu simgeydi yani kalp.
bu rotayı planlarken huzur ve mutluluk dilemiştim belki biraz da aşk/sevgi.

peki sizin var böyle totem ya da dilekleriniz?

haftasonu gezi yazım yayınlanacak fotoğraflar ile birlikte.
o zamana kadar sevgi ile kalın🌈

2.970.102 likes, 1.746.641 comments

user1: tanrım ! gerçek bir melek bu adam 😻

user2: kendini gizleme sebebini anladım, bu güzelliğe sahip olsam ben de kendimi saklardım 🔥

user3: @user2 ben böyle güzel olsam kendi vesikalığımı alnıma yapıştırır gezerdim, elimde ayna her dakika bakıp "ne kadar güzelim" diye kendime aşık olurdum. ulan bu ne güzellik insafsız, kaç yetimin hakkı bu.

user4: geçen haftalarda seul'deki lüks restorantta servis yaptığım o kalabalık masadaki melek sen miydin??????? yanındaki küçük çocukla öyle güzel ilgileniyordun ki sana aşık oldum oppa~ lütfen beni bul ❤

user5: evet yine bir ilgi çekme çalışması... eee tüm primleri topladığına göre sırada ne var? hangi reklamda ya da dizide oynayacaksın?

_

chanyeol baekhyun'dan izin isteyip kalktığında baekhyun gelen yorumları okumadan çalışma odasına geçti.
chanyeol ise, baekhyun güzelliği ile nasıl baş edeceğini bilemeden evine sürdü arabasını, bu güzellik kalbine fazla geliyordu ama yeter ki baekhyun yanında olsun, her şeye göğüs gererdi.

_______

2979 kelime falan işte bu da bayram hediyesi ❤

diğer bölüm tamamen sosyal sorumluluk projesi kapsamında yetimhanede günler geçiren chanyeol ve baekhyun okuyacaksınız yanii planım şimdilik bu 👉🏻👈🏻

hepinize şeker tadında miss gibi bayram diliyorum ve ufaktan ufaktan kaçıyorum 🌈

Continue Reading

You'll Also Like

739 71 5
!!UYARI!!İntahar,Sadist Hikaye İzuku Midoriya sadece ölmek isteyen bir çocuktu küçükken annesini kaybetmişti annesinin ölümünden sonra babasından fiz...
2.1K 400 10
itafushi. "ölümü benden çok mu seveceksin?"
4.4K 497 10
Sakusa ve Atsumu çocukluk arkadaşlarıdır. Çocukken çok iyi anlaşıyorlardır ama liseye geçecekleri zaman Sakusa'nın ailesi taşınır. Aradan geçen 4 yıl...
9.7K 1.6K 20
# angst degil sakuatsusuz son. ❝miyo sadece senin kızın değil.❞ mutlu son mu? söz veremem.