🍀
Eveet, yepyeni bir bölümle daha karşınızdayım. Lütfen vote tuşuna basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum benim zor bulunan dört yapraklı yoncalarım:)
⚡
1 Hafta Sonra, akşam 22:45
Tam bir hafta geçmişti, evdeki tüm çalışanlar işten çıkarılmıştı. Ceyda ve Gül'e ne olduğunu bilmiyordum. Onların yerine Orhun Bey'in özel olarak getirttiği, çalışanlar ve dahi korumalar gelmişti.
Sonra, medyaya kısa bir açıklama yapılmıştı. Tabi henüz beni söylememişlerdi.
Leyla Hanım ve bende sağlık açısından gayet iyiydik. Hatta şu an kendisi başımda dikiliyordu. "Hadi ama Hira, şu merhemi süreyim. Bir haftadır kendi kendine sürmeye çalışıyorsun," dedi.
Yine aynı muhabbetti, o ve Eylül arada bir gelerek aynı muhabbeti gerçekleştiriyordu.
Ama ben istemiyordum.
İsteyemiyordum.
"Gerek yok Leyla Hanım, ben kendim sürerim." dedim, sürerdim de. Yıllardır bu işin erbabı olmuştum.
"Kızım, fazla olmak istemiyorum ama, bırak yardım edeyim. Yaralarına merhem olayım." dedi sessizce, o da biliyordu niye yardım istemediğimi. Geldiğimden beri o ailenin şiddet yanlısı olduğunu söylemiştim çünkü. Bana yardım etmek istediğini de biliyordum, ama henüz bunu kaldıramazdım.
Yerimden kalkıp karşısına dikildim, "Teşekkür ederim ama, ben hallederim." dedim ve elindeki merhemi aldım. Yanından geçip banyoya girim ve anında derin bir nefes alıp verdim.
Üstümdeki ince kazağı çıkardım ve yarı sırtımı döndüm, siyah yarım atlet sutyenden sırtıma baktım. Alerji yaraları yok denecek kadar azalmıştı.
Aynı kemer izleri gibi...
"Baba, yapma!" Çırpınışların karşısında babam, kemeri kaldırıp tekrar sırtıma indirdi.
Bir çığlık daha attım.
"Y-yemin ederim k-kötü bir şey yapmadım!" dedim, tekrar bir kemer darbesi ve acı bir çığlık daha.
"Sana ne demiştim? Medya karşısında onları kötüleyeceksin demedim mi?!" Bir kemer daha vurduğunda artık pes etmiştim.
Canım çok acıyordu.
Başımı, yerde yattığım parkeye koydum. "E-eminim onlar sizin gibi kötü değildir. A-asıl kötü sizsiniz..." dedim fısıldayarak.
Emindim ki, Dinçer ailesi değil, Turan ailesi kötüydü.
Bir kemer sesi ve acı bir çığlık daha karıştı geceye.
Ne ara kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtım, nefes nefese kalmıştım. "Sakin ol, sakin ol, sakin ol. Artık hiçbiri olmayacak, sen mutlu olacaksın." Kendime teselli verirken merhemi kenara koydum, suyu açıp birkaç kez yüzümü yıkadım. Suyu kapatıp ellerimi banyo tezgahına yasladım.
"O artık yok, lütfen sakin ol." Kendimi yine teskin ederken, yerimde doğruldum ve havluyu alıp yüzümü kuruladım. Havluyu asıp merhemi sürmeden kazağı tekrar giyindim, kendimi hazır hissedene kadar birkaç derin nefes alıp banyodan çıktım.
Leyla Hanım yatakta oturuyordu, "Sürdün mü?" diye sordu.
"Evet," dedim, kalbim hâlâ deli gibi hızlı atıyordu. "Hadi aşağı inelim, babanlar bekliyordur." Cevap vermesine izin vermeden arkamı döndüm ve odadan çıktım.
Onu tamamen arkamda bırakmıştım, tam merdivenleri inecekken, "Hira." diyen Sarp ile başımı yan tarafa çevirdim.
Sarp, beni görünce hızlandı ve yanıma geldi. Kolunu omzuma attı ve birlikte aşağı inmeye başladık. Şu bir haftada aramız biraz daha iyi olmuştu, Çınar'ın dediğini yapıp onlara alışmak için çabalamaya başlamıştım. "Annen arkada kaldı," dedim.
"Annemizin ayaklarının sağlam olduğuna inanıyorum," dedi sırıtarak.
Yine şu bir haftada sürekli annemiz, babamız, dedemiz, anneannemiz, babaannemiz, diyerek yer etmeye çalışıyorlardı.
Hafifçe gülerek gözlerimi devirdim, "Bayağı komikti." Gözlerini kısıp başını sağa sola salladı. Merdivenleri indiğimizde ortada kimsenin olmayışını fırsat bilerek, "Dur." dedim.
Anında durdu ve kolunu çekmeden bana baktı. "Ne oldu?"
Sağımı solumu incelerken, o da aynısını yapmıştı. "Göktürk Bey'in, İlayda'yı kurtarma işi ne oldu?" diye sordum kısık sesle, bu konunun bahsi hiç geçmemişti.
Göktürk bey ve Orhun Bey'den hiçbir şey öğrenemiyordum. Sürekli benden kaçıyorlardı, neden mi?
Kendilerini suçlu hissediyorlarmış.
"Çok kısa bir sürede gelecek, bunu bil yeter." dedi kısık sesle.
Derin bir nefes alıp verdim, "Tamam, peki." Sondaki 'i'yi uzatarak, bildiğiniz mızmızlanmıştım. Sarp gülerek omzumdan itekledi. Birlikte oturma odasına girdiğimizde herkesin bakışı bizi bulmuştu, bir tek Eylül yoktu.
Kesinlikle gerilmemiştim, tabi canım.
"Gelin çocuklar," dedi Sevda hanım, yoğun Karadeniz şivesiyle, kendisi Orhun Bey'in karısıydı. Bu arada Orhun bey hâlâ benimle konuşmamıştı.
Sarp ile birlikte kanepeye geçtik, yan yana oturduğumuzda kolunu hâlâ çekmemişti. "Ee, ne konuşuyordunuz?" diye sordu Sarp.
O an içeriye Leyla Hanım girmişti, kocasının yanına gitmiş ve dibine oturmuştu. Sakın sırıtma Hira!
"Çıkan haberleri konuşuyorduk," dedi Meriç, anında kaşlarımı çattım. Ne haberiydi?
"Ne haberi?" diye sordum, anında tüm bakışlar beni bulmuştu, onlar hariç bir kişi geldiğimizden beri bana bakıyordu.
"İlayda ve senin hakkında çıkan haberleri diyorlar." dedi Candan hanım, bu kadının şivesi sanki diğerlerinden daha iyiydi.
Bizim hakkımızda haber mi çıkmıştı?
"Bakayım," dedim merakla, yerimde biraz daha doğrulmuştum.
"Senin ve İlayda'nın hiç ortalıkta görünmediğinizi söylüyorlar," dedi Çınar, sonra telefonunu bana doğru uzattı. Hemen alıp telefonu kendime çevirdim, Sarp'ta yaklaşınca birlikte sessizce okuduk.
İKİ RAKİP OLAN DİNÇER VE TURAN AİLESİNİN KIZLARI NEREDE?
Dinçer ailesinin kızı İlayda Dinçer, Turan ailesinin kızı Hira Turan ortalıkta yok!
Bir hafta içinde diğer aile üyelerinin aksine, onlar hiç medyaya takılmadı. Hira Turan arada bir böyle ortadan kayboluyordu, ama bir hafta önce İnstagram hesabını kapatmasıyla, tamamen ortadan kayboldu.
Hira Turan'dan hemen sonra, İlayda Dinçer'de hesabını kapatmıştı. Hiçbir aile üyesi haklarında bir şey söylemiyordu, artık iki güzeller güzeli kızdan haber alınamıyor.
Biliyorsunuz ki, Dinçer ailesinin başına bir hafta önce kötü bir olay gelmişti. Leyla Dinçer ve yanındaki yüzü kapalı kız, zehirlenmiş ve alerjik reaksiyon göstermişti.
Başlarına kötü bir olay geldiğini ve bunu yapanların, bedelini ödeyeceklerini söylemişlerdi. Ama yanlarındaki yüzü kapalı kızın kim olduğunu hiç söylememişlerdi. Bildiğimiz kadarıyla İlayda Dinçer'in hiçbir alerji durumu yoktu. Bu yüzden o kapalı kızın İlayda Dinçer olmadığını düşünüyoruz.
Leyla Dinçer gayet iyiyken, o kızın kötü olması da insanları şaşırtmıştı.
Peki ya, bu dünyalar güzeli iki kız nerede?
Aileleri neden hiçbir şey açıklamıyor?
Daha fazlası için takip etmeyi unutmayın...
Benim ortadan kaybolmam, artık gazeteciler için normal olmaya başlamıştı. Yediğim dayaklar sonucunda iyileşene kadar dışarı çıkarmıyorlardı. Ama demek ki İlayda ile birlikte o kadar dikkat çekmiştik, başımı kaldırıp bana bakan aile üyelerine baktım. "Ne zaman açıklayacağız?" diye sordum.
"İlayda'yı aldığımız zaman," dedi Göktürk bey, sürekli kendinden emin bir şekilde konuşuyordu. Ama hâlâ ortada bir şey yoktu.
"Böyle diyorsunuz ama, İlayda hâlâ onların yanında." dedim, elimdeki telefonu tekrar Çınar'a uzattım, alınca tekrar geri çekildim.
"Az kaldı, çok az kaldı." Bu sefer düşünceliydi, hatta babasıyla bakışmıştı.
Ne çok gizli kapaklı işler yapıyorlardı ki ya!
Sarp'ın çalan telefonu sohbeti bölmüştü, boştaki eliyle cebinden telefonu çıkardı ve aynı anda arayana baktık.
İlayda arıyordu.
Hemen açtı ve hoparlöre aldı, "Canım, bir şey mi oldu?" diye sordu endişeyle. Hepsi yerlerinde toparlanmış merakla dinlemeye başlamışlardı.
"Abi," dedi, ama gülüyor gibiydi. "Bu yaratıklar dışarıya çıkmıştı, yine yalnızım. Bende arayayım dedim."
"İyi etmişsin güzelim, nasılsın?"
İlayda'nın karşıdan gülme sesini duymuştuk, acaba o evde dura dura aklını mı kaybetmişti?
"Ne oldu kız? Ne deli danalar gibi gülüyorsun?" diye sordu Çınar.
"Ay, Hira ile yine haber olmuşuz, ona gülüyorum." dedi biraz daha sessiz olmaya çalışarak.
Yüzümde istemsizce gülümseme oluşmuştu. "Ortalıkta hiç yokmuşuz, ne kadarda şaşkınlık verici bir olay." dedim abartıyormuş gibi yaparak.
"Değil mi ya? Sanki ölmüşüz gibi haber yapmışlar. Bizimkilerde hakkımızda hiç açıklama yapmamış."
Tek tek hepsini süzdüm, susuyor ve bizim konuşmalarımızı dinliyorlardı. "Aynen öyle, peki sen neden kapattın İnstagram hesabını?" diye sordum.
"Asuman karısı kapattırdı," diye homurdandı. Tüm sinir kat sayılarım yükselmişti. "Neymiş, onlara ait hiçbir şeyim olamazmış. Bok kafalı karı."
Odada her şeye rağmen bazı kıkırdamalar olmuştu. "İlayda, bence sus." dedi Çınar.
"Hih," dedi. "Dedemler de oradaydı, değil mi?" diye sordu, "Hay şansımı..."
Çınar kahkaha atmaya başlayınca, bende gülmeye başlamıştım. Orhun bey dahil hepsi sessizce gülmeye başlamıştı.
"Bizde buradayız torunum." dedi Kadir bey.
Ama Orhun bey, yine susmuştu.
"Ya, dedem - Lan!" diye devam etti İlayda. "Kapı çalıyor, sonra yine ararım. Sizi seviyorum!" Cevap bile vermemize müsaade etmeden telefonu kapattı.
Ortama bir sessizlik oluşmuştu.
Sarp telefonu kucağına doğru indirirken, içeriye giren Eylül ve arkasındaki yeni yardımcıya döndük. Ellerinde ise tepsiler vardı, "Ne oluyor be? Ne diye susuyorsunuz?" diye sordu olduğu yerde dururken.
"İlayda aradı da onunla konuştuk," dedi Çınar.
"Ya, kaçırdım mı? Bende konuşmak istiyordum." dedi hoşnutsuz bir şekilde.
"Birkaç saniye önce gelseydin yetişirdin," dedi Meriç.
Eylül yüzünü buruşturdu, "Neyse, bir dahakine artık." dedi ve tek tek bize baktı. "O zaman, tatlı yiyelim, tatlı konuşalım." Hareket ederek arkasındaki yardımcıyla birlikte, herkesin önüne tabakları koymaya başladı.
Şekerpare yapmışlardı.
"Kim yaptı?" diye sordu Kadir bey.
Eylül, diğer tarafıma oturup gülümsedi. "Tabi ki ben yaptım, dede." dedi.
Sarp orta sehpaya uzanırken, kolu hâlâ bana sarılı olduğu için bende eğilmiştim. Eğilmişken tabağını aldım ve geri çekildik, başımı Eylül'e doğru eğdim. "Sen yaptın, değil mi? Gider ayak yine aynı olmayalım." dedim.
Bana baktı ve tabağımdaki çatalla şekerpareden kesip ağzıma tıkıştırdı. "Vallahi de billahi de ben yaptım, bir an bile ayrılmadım başından."
Lokmayı çiğnemeye devam ederken başımı salladım, elindeki çatalı aldım ve önüne dönüp yemeye devam ettim. "Yalnız, cidden güzel yapmışsın." dedim.
"Biliyorum," dedi havalı havalı, gülerek tekrar önüme döndüm. Herkes sessizce tatlısını yiyordu.
Başımı eğsem de üstümdeki o bakışlar beni artık rahatsız etmeye başlamıştı. Başımı kaldırıp Orhun Dinçer'e baktım, ses etmiyor tatlısını yerken bana bakıyordu. Bakışları karşısında rahatsızlığımı bir nebze dindiren, pişman bakışlarıydı.
Adamın sesini çat pat hatırlıyordum, ama o kadar merak etmiştim ki, YouTube'den verdiği röportajları dinlemiştim. Yaşına göre çok iyiydi, gırtlağından geliyordu, sert ve çok hoştu.
Sarp'a doğru biraz daha yaklaştım, "Dedenin bakışları beni artık rahatsız ediyor." dedim sessizce.
Sarp, gözlerini çevirip dedesine baktı. "Beni de rahatsız ediyor," dedi sessizce. "Dede, artık bakmasan mı? Bakışların Hira'yı geçtim beni bile rahatsız ediyor." Bir anda hepsi bir bana bir Orhun Bey'e baktılar, "Ya konuş, ya da bakma."
Orhun bey, sustu ve bakışlarını kaçırdı.
Ayağa kalktı ve tabağını bırakıp, tüm ihtişamıyla çıktı odadan. Ama ben ve Sarp haklıydık, bu sürekli böyle gitmezdi...
Göktürk Bey'de ayağa kalktı ve elindeki tabağı bıraktı. "Siz yemeye devam edin, ben bir konuşayım." dedi ve odadan çıktı.
Herkes sessizleşti.
Keşke Sarp bunu burada söylemeseydi, daha uygun bir zamanda onunla konuşsaydı. Ama yine de haklıydım, "Biz haklıyız, değil mi?" diye sordum sessizce.
'Sen haksızsın! Sen her zaman haksızsın!' Kes sesini Asuman Turan!
Bakışlarını bana doğru çevirdi ve hafifçe gülümsedi. "Evet haklıyız, dediğim gibi bakışları beni bile rahatsız etmişti." Derin bir nefes alıp verdim, birisi beni haklı bulmuştu.
Hafifçe gülümseyerek önüme döndüm, cebimden telefonumu çıkarıp açtım. Üç gün önce Çınar bana yeni bir hat almıştı, şimdi onu kullanıyordum. Dinçer ailesi hatta Orhun Dinçer ve İlayda dahil olmak üzere, hepsinin numarası vardı. Başkada kimsenin numarası yoktu.
İnstagram'ım bile yoktu, bomboş telefonda ne yapacağımı bile bilmiyordum. Öylece boş boş bakabilmiştim telefona.
Eğer bir tane bile arkadaşım olsaydı, böyle olmazdı, en azından onunla konuşabilirdim.
'Senin arkadaşın olamaz! Herkes senin rakibin, sende herkesin rakibisin! Onlar senin yanında sadece paran için duruyor! Ve sen Turan ailesinin kızısın, ne onlara para kazandıracaksın! Ne de bu yarışta kaybedeceksin!' Kes sesini artık Asuman karısı, çık artık beynimden!
Eğilerek tabağı masaya koydum ve geri çekildim. Telefonu tekrar kapattım ve cebime koydum. Her yaptığım harekette sesi beynimde yankılanıyordu.
"Ee, kızım sen nasılsın?" diye sordu Kadir bey, sesi hâlâ temkinliydi.
Ellerimi önümde birleştirdim, "İyiyim, siz nasılsınız?" diye sordum. 'Nazik ol!' Bu sesler az önce odada hatırladığım anından sonra başlamıştı.
"Çok şükür, iyiyim kızım." dedi, bir şey soracak ama soramıyor gibi duruyordu. "Alıştın mı da?" Sonunda ağzındaki baklayı çıkarmıştı.
Alıştım mı?
Evet veya hayır.
Galiba ben, evet diyecektim.
Ne yalan söyleyeyim, bu aileye alışmaya başlamıştım. Artık yanlarında daha rahat hissediyordum.
Herkes merakla vereceğim cevabı bekliyordu. "Evet..." dedim kısa bir aradan sonra. Sanki bir anda herkes rahatlamıştı.
"Ne güzel," dedi Kadir bey gülümseyerek.
Önüme dönüp sessizce oturmaya devam ettim, sanki hiçbiri konuşacak bir konu bulamıyor gibiydi.
"Hadi bakalım," dedi Leyla Hanım. "Herkes yatmaya."
Bu saatte?
Ayrıca biz çocuk muyduk?
"Anne, daha erken." dedi Eylül.
"Uyuyun da büyüyün çocuklarım, hem yarın iş günü. Hadi," Leyla hanımın uyarısıyla, Sarp ayağa kalkmıştı, kolu bana sarılı olduğu öne eğilmiştim, bu yüzden ayağa kalktım.
"İyi geceler," dedi Sarp, sonra da oturma odasından çıktık. Merdivenleri çıkmaya başlarken, Eylül odada kalmıştı. Merdivenleri çıkınca karşı karşıya durduk, bu yüzden omzumdaki elini çekmişti. Hiç mi ağrımamıştı Allah aşkına? "İyice dinlen."
"Tamam, iyi geceler." dedim ve yanından ayrılıp koridorda yürümeye başladım. Odamın önüne gelince kapıyı açtım ve içeriye girmeden tekrar ona baktım. Hâlâ yerinde duruyor ve odama girmemi bekliyordu, hafifçe gülümsedim ve odaya girdim. Kapıyı kapatıp derin bir nefes alıp verdim.
Oda karanlıktı, bahçeden gelen elektrik direği sayesinde aydınlanıyordu. Yatağıma doğru yürüyüp, üstünü açtım ve içine girdim. Abajuru aydınlattım ve telefonu cebimden çıkarıp komodine koydum, başımı yastığa koyup, tavanı izlemeye başladım.
Her şey nasıl bir anda değişmişti?
Bu ne tuhaf bir olaydı, galiba bunu sorgulamaktan asla vazgeçmeyecektim.
Yan tarafıma döndüm ve gözlerimi kapattım, uyumak istiyordum.
Nereden bilebilirdim ki, uykunun beni istemediğini, bana acı çektireceğini?
⚡
Hira'nın, Leyla Hanıma sırtındaki izleri göstermek istememesi?
Sarp ile aralarının gayet iyiye gitmesi?
Çıkan haber?
İlayda ve Hira'nın konuşması?
Hira'nın, Dinçer ailesine alışmaya başlaması?
Peki ya diğer bölümde sizce ne olacak?
Genel olarak bölüm nasıldı?
Görmek istediğiniz sahneleri yazabilirsiniz, uygun bir şekilde yazmaya çalışırım.
Lütfen vote ve yorumu unutmayın, sizleri seviyorum, benim zor bulunan dört yapraklı yoncalarım🍀