ℋ𝒜ℬℐ𝒯

By _Kanarya-

37.5K 3.3K 1.1K

Zemherilerde alcakaranlığa çalan gökyüzünde bir tek yalnız karanfil, inat ve coşkuyla gürleyen nehrin kenarın... More

Omegaverse
1: ''Sürüye Dönüş''
2: "Mecburiyet"
3: "Kötü Biri"
4: "Elmalı Turta"
5: "Korku Filmi"
6: "Çorapları Seviyorsun"
7: "Artık Bir Önemi Yok"
8: "2+8 Gün"
9: "Here There And Everywhere"
10: ''Kırmızı El Baskısı''
11: " All You Need Is Love"
12: "Sevgilim"
13: "Ruh Eşi"
14: "Dolunayın Laneti"
15: "Katil"
16: "Çerçere"
17: "Akçaağaç"
18: "Kapaklı Tekerlekli Araba"
19: "Gamatris"
20: "Hallelujah"
21: "All My Loving"
22: "Ruhumun Öteki Yarısı"
23: "Dejavu"
24: "Hoşgeldin Evim"
25: "İki Minik Tomurcuk"
27: "Yeşilin İçindeki Minik Mavi"
28: "And I Love Her(Him)"
29: "Song Of The Sea"
30: "Huzurun Kolları"
31: "Roselyn Amare & Felix Brote"
32: "Özel Bölüm-1"
33: "Özel Bölüm-2"
34: "Özel Bölüm-3"

26: "Sükunetin Yarası"

676 75 44
By _Kanarya-

Bölüm 26: "Sükunetin Yarası"




Karanfil iki minik tomurcuğuyla geçirmiş vakitlerini. Nehrine bile ulaştırmamış bu mucizevi haberi. Sessizliğe boğuldukça boğulmuş. En zoruysa nehrinin suyunun sesi bile yokmuş.

Jungkook Taehyung'un olmadığı dördüncü güne gözlerini açarken midesinden yükselen asit yüzünden elini ağzına kapatıp banyoya koşturdu. Alfanın uzun süre gelmeyeceğini anlayınca şifacıya gitmiş tek başına bilgi almış bebeklerinin durumunu konuşmuştu. Kurt geni olan bebekler insanlara oranla daha hızlı gelişiyor ortalama beş ay içerisinde dünyaya geliyorlardı. Şifacı bir süre yaşayacağı bulantıların yakın zamanda başlayacağını söylemişti. Ki Taehyung'un gittiği yani hamileliğini öğrendiği günden bu yana dört gün geçmişti ve ilk defa mide bulantısıyla uyanıyordu.

Klozete doğru eğilip midesinde doğru düzgün yemek bile yokken kusmaya başladı. Gözyaşları akıyordu silen yoktu, saçları önüne dökülüyordu toplayan yoktu. Taehyung'a her an daha çok kırılıyordu. Ancak onu o kadar çok seviyordu ki sesini duyacağı bir saniye bile olsa vicdanı depreşiyor tüm kırgınlığı uçuyordu.

Sesini duymaktan kastıysa Alfanın, Jungkook telefonlarını açmadığı için Jimin'den, Minsung'dan, kız kardeşlerinden arayıp telefonu Jungkook'a götürmesini söylemesiydi. Bıkmadan onu arayıp mesajlar atmaya devam ediyordu. Jungkook telefonda asla konuşmuyordu. Taehyung aramaların nasıl gittiğini, onu nasıl özlediğini, ne kadar çok sevdiğini anlatıp duruyor cevap alamasa da onlarca soru soruyordu. Omegaysa sadece dinliyordu. Dediğini yapıyor öylece susuyordu. Jimin'den sonra herkesi tembihlemiş daha doğrusu tehdit etmişti Taehyung'a söylememeleri için. Yani Alfanın hala haberi yoktu.

Omega komodindeki telefonuna bakınca saatin daha çok erken olduğunu görüp biraz daha uyuyabilmeyi hedefleyerek tekrar yatağa uzandı. Sabah erken saatlerin soğuğundan üşümemek için yorganı iyice üzerine çekti. Bu yatakta Taehyung'a sarılmadan uyuyamayacağını düşünüyordu değil mi? Uyumak zorunda bırakılmıştı. Hiçbir zaman tercih sunmuyorlardı ve bu nefret edilesi bir şeydi. Evleneceksin Jungkook, gitmeyeceksin Jungkook, yapmayacaksın Jungkook, okula gidemezsin Jungkook, eşinin üzerinde söz hakkın bile yok Jungkook...

Gözleri dolar gibi olunca ellerini karnına koyup tomurcuklarını hissetmeye çalıştı. Bazen birbirine karışan ritim gibi baskıları çok net hissediyordu bazense neredeyse hiç hissedemiyordu. Hissedemezse çok korkuyor bir şey mi oldu diye tedirgin oluyordu, tekrar hissedene kadar ellerini karnından çekmiyordu. Karışık ritimleri avucunda minicik baskılar gibi algılayınca iç çekerek gülümsedi. Gözlerini yumup karnını okşadı, içi ürperir gibi oluyordu, varlıklarının duygu yoğunluğunu kaldıramıyordu. Bu hissiyat öylesine güzeldi ki...

Ne kadar günlerdir rahatsız uyusa da bebeklerini düşünerek daha huzurlu bir uykuya daldı. Biraz daha uyuması kesinlikle iyi olacaktı.
.
.
.

Omega yukarıdan gelen kahkaha sesleri yüzünden elindeki yastığı koltuğun üzerine bırakıp merdivenlere yöneldi. Evin neresini toplarsa toplasın tekrar dağılması sadece dakikalar sürüyordu. Üstelik dağıtan da çocuktan daha çocuk olan Alfa oluyordu. Tiz çığlıkları duyunca gülerek yatak odalarına girdi.

Alfa yatağın iki yanına kollarını açıp dayanmış, yatağa doğru eğilmiş şekilde duruyordu. Jungkook düzgün ve şekilli vücut hatlarını süzüp eşinin yanında doğru ilerledi. Yaklaştıkça Alfanın kollarının açıklığı arasında beyaz battaniyeleri gördü. Art arda ağız şapırdatma sesini de duyunca kıkırdadı. "Tae, sana onları uyandırma demiştim. Yeni uyuttum daha."

Alfa yakalanmış gibi dudaklarını birbirine bastırarak doğruldu. Suçluymuşçasına ellerini havada iki yana kaldırınca yataktaki minikler aniden olması yüzünden bunu komik bulmuş olsa gerek güler gibi sesler çıkardılar. Taehyung onların sesleri yüzünden mutlulukla dolup tebessümünü ikisinin üzerine dikti. "Şu güzelliklere bak Kook. Ben ne zaman işten dönsem uyuyorlar! Biraz sevsem bir şey olmaz dedim."

Jungkook onaylamaz gibi başını iki yana sallayarak yatağın üzerine oturdu. Taehyung başını eğerek eşine özür diler gibi bakıyordu. Minikler sessizliği anlamsız bulmuş olacaklar ki önce biri sonra diğeri mızıldanmaya başladı. Jungkook 'Beğendin mi yaptığını?' Der gibi başıyla işaret verdi. Sonra uzanarak kızını kucakladı.

Beyazlara sarılmış bebeğin sarı ve tüy gibi saçlarının üzerini öptü. Boynuna doğru burnunu sürtüp meleksi kokusunu içine çekti. "Baban uykundan mı etti seni kızım? Tekrar uyuyalım mı meleğim?"

Taehyung hayran hayran izlediği sahnenin etkisinden oğlunun artan sesleri sayesinde ayrıldı. Jungkook gibi eğilerek oğlunu kucakladı. Koltuk altlarından tutarak hala üzerinde dağınıkça beyaz battaniye sarılı olan bebeği havaya kaldırdı. "Biz oğlumla mutluyuz. Bu saatte ne uyumasıymış canım! Değil mi oğlum?"

Jungkook tam uyumadan önce süt içirdiğini ve kusabileceğini söyleyecekti ki oğlu püskürerek babasının yüzüne kustu. Omega kahkahasını koyuverdi. Alfa sahte bir kızgınlıkla oğluna baktıktan sonra battaniyesiyle yüzünü sildi. Dayanamayarak o da haline gülmeye başladı. Bebekleri karnı tokken havaya kaldırıp hoplatmaktan vazgeçmeliydi.

Omega kahkası dinerken gidip oğlunu da diğer kucağına aldı. Battaniyeyi kolunu gevşeterek yere düşürdü. Eşine alaylı bir bakış attı, beşiklere doğru ilerledi. "Biz en iyisi tekrar uyuyalım. Tomurcuklarımı bir daha uykularından etme baba bey." Diyerek odadan çıktı.
.
.
.

Jungkook gözlerini bir anda açıp tavana takılı kaldı. Nefesleri düzensizce hızlandı. Yeşillerini kırpıştırdı. Şimdi de bu rüyanın ne kadar mükemmel nasıl güzel olduğuna ağlayacaktı. Çok ağır hareketlerle yatakta oturup sırtını başlığa yasladı. Telefonundan saate bakmak için komodine uzandığında telefonun ekranında beliren numara duraksamasına sebep oldu.

Elleri titrer gibi havada kaldı, içini çekti. Boğazı bir yutkunuşu geçirdiğinde günler sonra ilk kez telefonunu alıp açtı. Aynı rüyayı gördüğünü biliyordu, arama sebebini de biliyordu. Tereddütle telefonu kulağına yasladı. Sevdiği adamın nefeslerini dinledi. Teninde o sıcak nefesleri hissetmeyeli sadece günler olmuştu ama çok özlemişti. Uyku uyuyamıyordu Taehyung yokken, yemek yiyemiyordu. Keyfi, rahatı, huzuru Alfasıyla gitmişti işte. Bebeklerini düşünmesi için Jimin'in yaptığı duygu sömürüleri yüzünden yetecek kadar yiyordu. Yemekler bile tatsız tuzsuz gelmeye başlamıştı.

"Jungkook?" Dedi Alfa telefonun ucundan. Sesi endişeliydi ancak Jungkook telefonu açtığı için heyecanlanmıştı da. Omega gözlerini yumdu. 'Neden?' Dedi kendi kendine. Onlarca soru sıralandı aklında. 'Neden gittin? Neden gizledin? Neden söz verdin? Neden tutmadın? Bana neden yalan söyledin?'

"Sevgilim?" Diyerek şansını tekrar denedi Alfa. Eşinin sadece nefes alış verişini duymaya alışmıştı. Ama şimdi farklıydı, omegası telefonu açmıştı. Gördüğü rüya ürperten bir heyecan, irkiltecek bir sevinçle uyandırmıştı onu. Sanki hissediyordu Jungkook'un söyleyemediklerini. Sanki biliyordu içten içe.

Taehyung onun cevap vermeyeceğini anlayarak susup nefeslerini dinledi. En azından telefonu açmıştı. En azından ona bunu bahsetmişti. Jungkook son kez gergin soluğunu bıraktı. "Ne zaman geleceksin?" Dedi sadece. Duymak istediği tek şey bu sorunun cevabıydı. Hem çok kırgın olarak konuşmak bile istemiyordu hem de öyle çok gelsin istiyordu ki...

Alfa günler sonra sonunda işittiği ses sayesinde rahatladı. Ona dair tek bir şey bile alamıyordu, ailesinden aldığı ufak tefek şöyle böyle haberleri dışında eşine ulaşamıyordu. Jungkook onu sessizliği ile cezalandırıyordu ve Taehyung kabul ediyordu. Bu ceza her şeyden çok acıtıyordu. İliklerine kadar özlem dolmuştu. Babası sürekli mesajları ve aramalarıyla onu rahatsız etmişti o da gitmesi gerektiğini biliyordu. Donghyun günlerce uykusuz bir arayışı yönetmişti. Çoktan verimini kaybetmişlerdi. Taehyung gidip amcasını bulmasının, gerekirse kendi elleriyle artık canını almasının gerektiğinin farkındaydı. Omegası haberi olsa kavga edecek, üzülecek kendini yıpratacaktı. Şimdi en azından sadece Taehyung'a kızgındı. Alfa onun sinirinin üzerinde olmasının daha iyi olacağını düşünmüştü. Kırgınlığının derecesini tahmin edememişti. Hata etmişti, çok büyük bir yanlışın içine adımlamıştı.

"Yarın döneceğim." Deyince omeganın tüm vücudu gevşedi. Bir an önce gelsin artık onu kolları arasına çeksin istiyordu. Bebeklerini o da hissetsin, günlerdir içine gömüp yaşayamadığı mutluluğu beraber yaşasınlar istiyordu. Ancak bir yandan onu görmeye tahammül edemeyecek kadar kızgındı. Yalan söylemesine, habersiz gidişine, sözünde durmayışına kızgındı. Gelirse tepkisinin ne olacağını kestiremiyordu. Boynuna mı atlardı? Yumruklarını geçirip isyan mı ederdi?

"Tamam." Alfa kafasını geriye atıp onun sesini daha çok duyabilmeyi diledi. "Bana çok kızgınsın biliyorum. Geleceğim ve tüm kızgın yanlarını öpe öpe geçireceğim." Jungkook yine sessiz kaldı. Söz konusu Taehyung iken hep bir ikilemde kalıyordu.

"Rüya... Kook ben hiç bu kadar güzel bir şey görmemiştim. Beynimin bana izlettiği en harika şeydi." Omega anında boştaki elini karnına attı, kumaşı avucunda sıkıştırdı. Gözleri kapanınca dudaklarını bastırdı ama birkaç damla yaş yanaklarına düşüverdi. Dilinin ucuna kadar geldi, haykırır gibi söylemek istedi 'Bebeklerimiz olacak Tae. İki taneler, çok güzeller. Biliyor musun onları hissedebiliyorum. Elimin tam altında. Nokta kadarlar, şifacının deyimiyle tomurcuk kadarlar.' Diyemedi. 'Senin ve benim. Bizim ortak iki küçük tomurcuğumuz olacak.' Diyemedi.

"Ağlıyor musun? Ben gittikten sonra çok ağladın mı?" Alfanın titrek sesiyle sorduğu soruyu 'Çok.' Diye cevapladı içinden omega. Suskunluğunu bozmayacak kadar kararlıydı. "Yalvarırım ağlama." Dedi Taehyung kısık bir şekilde. "Özür dilerim güzelim. Ama buraya mecbur gelecektim, bana olan sinirin bizim kavga edip senin üzülmenden daha iyi."

"Gel artık." Dedi omega, boğuluyordu sanki. Taehyung'un içi titredi. Tabiri yerindeyse bok gibi hissetti. Koşabilse dakikasında orada olurdu. Amcası hala yoktu ortada ama Yugyeom bulunmuştu. Onu yerleşkeye götürenlerin arasında geri dönecekti. "Geleceğim. Gelir gelmez her gözyaşın için özür dileyeceğim."

Jungkook daha fazla dayanamayarak telefonu kapattı. Sürekli ağlayan zamanlarına geri dönmüştü. Taehyung yanında yoktu ki... O yokken hep ağlağın teki olmuyor muydu zaten? Gözyaşlarını silip banyoya ilerledi. Bugün kalkıp doğru düzgün kahvaltı yapacaktı. Bebeklerini gerçekten düşünmenin zamanı gelmişti. Bir bardak süt dışında bir şey girmeyen midesini tıka basa doldurma kararı verdi. Taehyung geldiğinde daha dinç olmalıydı. Bebeklerini ona söylerken daha mutlu olmalıydı. Alfa gelecekti, yarın kollarında huzuruna tekrar ve tekrar yenik düşecekti.

Taehyung ormanın içinde kurt formunda saatlerdir dolanıp duruyordu. Son yarım saatir de gördüğü karaltıyı takip ediyordu. Uçurumun kenarına geleceği şekilde gördüğü kişiyi kıstırmayı başarmıştı. İnsan formuna dönüşüp kolunun tersiyle alnını sildi, yere tükürdü.

Daha önce hiç görmediği bir kürk rengine sahip kurda doğru sert adımlarla gitti. Kırmızı, kahverengi, hatta siyahları bile barındırıyordu kürkünde. Gözleri simsiyahtı, kırmızı olması gerekirdi. Kokusu tanıdıktı ama emindi böyle bir kürk daha önce görmemişti. "Kimsin!?"

Kurt hırlayarak geri çekildi. Belli ki o daha yorgun düşmüştü. Bir adım daha atsa uçurumdan düşecekti. "KİMSİN DEDİM!" Kurt geriye adım attı ancak ayağı uçurumun kenarına geldi ve toprakları sürterek kaymaya başladı. Korkuyla ulurken Taehyung hızla kendi formuna dönüşüp ileri atılarak kurdun patisini ağzıyla yakaladı. Yavaş yavaş sürükler gibi çektirdi ardından hırlayarak kurdun üzerine çıktı.

Kurt insana dönüşüp Taehyung'un patisi altında sıkıştı. Alfa gözleri irileşip odağını yitirdi, insan haline döndü. Karşısında yüzüne hatta kısmen göz bebeklerine kadar üst bedeni simsiyah olmuş amcası duruyordu. Taehyung kaşlarını çatarak onu süzdü, üstü başı yırtılmış, zayıf ve çelimsiz duruyordu. Mavi gözler alayla doldu. "Hakettiğin seni bulmuş." Diye yüzüne tükürürcesine konuştu.

Amcası itekleyerek ayaklandı. "Senin suçun!" Diyerek Taehyung'u itti. "Senin yüzünden! Bedenim bu laneti kaldırmıyor! Gözlerime kadar simsiyah oldum! Gücüm kalmadı!" Taehyung dalga geçer gibi güldü. Daha çok sinirli gibiydi. "Mide bulandırıcısın! Sana amca demeyi bırak adını söylemeye bile tiksiniyorum!"

Beta son gücünü Alfadan kaçarken kullandığı için yorgunca sendeledi. Ormanın içinden Alfayı arkadan takip eden iki beta kurt formunda uçurumun kenarına geldi. "Yakalayın! Haini bulduk!" Diye bağırdı Taehyung. Amcası kaçamadan yakalanınca hırsla dönüp kaldıkları yere doğru dönüşerek koşmaya başladı. Amcasıysa hala iğrenç sesiyle bağırarak isyanıyla kaldı. "Bunu ödeyeceksin! Bana yaptığını ödeteceğim!"

Yakınlarda bir sürüden izin alıp kurdukları çadırların olduğu yere koştu Taehyung. Varınca neredeyse boyu kadar olan büyük çadırlar arasından babasınınkini buldu, içeri girdi. "Bulduk." Dedi. Donghyun sonuca ulaşmanın hevesiyle birden ayaklandı. "Buldunuz mu?!"

"Evet buldum baba. Yugyeom'un yanına kilitlenmeye götürüldü. Büyücüyü çağırıp kafese büyüyü yaptırsan iyi olur. Yugyeom'u yerleşkeye götürenlerle beraber dönmeyi planlıyordum ama burada bir işimiz kalmadı. Bu bölgenin Baş Alfasıyla konuştuktan sonra teşekkür falan mı edeceksiniz halledip dönersiniz değil mi? Bir an önce eve dönmek istiyorum artık."

Donghyun oğluna anlayışla baktı. Onu gelmesi için zorlayan kendisiydi. Jungkook ile aralarının iyi olmadığını da biliyordu. Taehyung'un omzuna elini koydu. "Seni gelmen için ben zorladım. Jungkook'a bir özür borçluyum. Erkenden yola koyulsan iyi olur." Alfa hayır dermişçesine kafa salladı. "Ben ona yalan söyledim. Bu sefer onu gerçekten kandırdım. Ne dese hakkı var."

Donghyun oğluna teselli verir gibi sırtını sıvazladı. "Eminim düzelecektir. Git bir an önce ona." Taehyung kesin bir şekilde baş salladı. "Gideceğim. Yüzlerce kez özür dileyeceğim." Baş Alfa oğluna çadırın çıkışını işaret etti. Taehyung çocukken bir oyuncağa, bir renge, bir eşyaya hiç takıntılı olmamıştı. Kardeşlerinin her biri mutlaka yanlarından ayırmak istemediği şeylere sahip olurdu. Ancak Alfanın ne çocukluğu ne ergenliği öyleydi. Yaşına fazla bir mantık çerçevesi içindeydi hep. Şimdiyse Jungkook tüm yaşlarının ortak takıntısı gibiydi. Gün içinde defalarca ona ulaşmaya çalışıyordu, kendisinden Jungkook'u aramasını telefonu vermesini rica ediyordu. Omega belli ki ona cevap vermiyordu. Taehyung ilk defa, en can yakıcı şekilde aşık oluyordu ve o kişi ruh eşinden başkası değildi. Jungkook'un Taehyung için vazgeçilmez olduğunu uzaktan bakan biri bile anlayabilirdi.

Alfa çadırların arasından kendisininkine girip ufak çantasına tüm eşyalarını gelişigüzel sokuşturdu. Eline geçen Jungkook'un beyaz tişörtünden kokusunu çekti. Omegası burnunda tütüyordu. Az bile olsa ayrı kalmak, onu ağlatmış olmak canını yakıyordu. Kokusu yavaş yavaş tişörtten kaybolmuştu. Alfa bu tişörtü sırf üzerinde kokusu var diye yanına almıştı zaten. Jungkook'a doya doya sarılıp hasretini gidermek istiyordu. Bir an önce kollarını eşine sarmalıydı. Hemen alandan çıktı, ne kadar yorgun olsa da eşine kavuşma hedefiyle yanıp tutuşarak kurt formuna girdi. Çantayı ağzına alıp ormanın içine koşmaya hazırlandı.

O sırada solundan bir ses duyuldu. "Geberip gitmek senin alacağın tek şey olacak Taehyung!" Alfa iki demir kafese yaklaştı. Birinde Yugyeom ayakta durmuş öfkesini yayıyordu birindeyse baygın gibi duran Yunho vardı. Taehyung sadece bakmakla yetindi, bu Yugyeom'u daha da sinir etti. Dönüşecek gibi vücudu kalınlaştı, kasları belirginleşti ve dişleri sivrildi ancak üzerindeki kıyafetleri biraz daha yırtmak dışında bir işe yaramadı bu. Kafesler büyülüydü, içinde kesinlikle dönüşemiyordu.

Taehyung gözlerinde parlayan dalgayla Yugyeom'u süzdü. Arkasını dönüp ormana doğru koşmaya başladı. Buna takılamazdı bile omegasına varması gerekiyordu. Eşinin güzel yüzünü, güzel tenini, portakal çiçeği kokusunu duyumsaması gerekiyordu. Jungkook'a muhtaçtı. İhtiyacı olan tek şey ve her zaman olacak şey sadece eşiydi. Sevgilisi onu bekliyordu, o da koşa koşa gidecekti...

"Kıvırcık! Bak sana kimi getirdim!" Jungkook alacaklı gibi kapıyı çalan ve bas bas bağıran kuzenine göz devirip kapıyı açmaya gitti. Kulpu tutup çekince karşısında sırıtan iki yüz gülecek gibi olmasına sebep oldu. "Yoongi ben yeğenlerimi göreceğim dedi, ben de gel göstereyim dedim."

Jungkook tebessümünü bozmadan ikisini içeri davet etti. Arkadaşına sarıldı, ikisinin de montunu aldı. "Bebek var dediler geldik." Jimin hevesle baş salladı. İşaret parmağını Jungkook'un karnına dikti. "Aha bak burada!" Yoongi görebilirmiş gibi eğilerek omeganın karnına gözlerini kısarak baktı. "Hani nerede?"

Jimin gözlerini devirip beceriksiz olan oymuşçasına onun gibi eğilerek tekrar işaret etti. "Burada ya lan işte! Kör müsün?"

"Ha sorun bende yani?"

Jimin ona tekrar göz devirip salona yürüdü, koltukların üzerine kendini attı. "Ben gördüm. Görememiş olmak senin sorunun. Neyse... Ee ne yiyoruz?" Jungkook ikisinin aptal muhabbetine aldırmadı. "Biraz krep kaldı. Yer misiniz?"

Jimin gözleri ışıldayarak kuzenine döndü. "Sen ben zorlamadan yemek mi yedin kıvırcık? Şimdi ağlayacağım şerefsizim." Jungkook kıkırdadı. Ama bir şey demeden mutfağa ilerledi.

Yoongi ve Jimin bunu fırsat bilmiş gibi birbirlerine kaş göz yaparak anlaşmaya çalıştılar. Jimin kaşlarını kaldırıp indirerek ağzını değişik şekillere soktu. Yoongi de aynı şeyi yaptı. "Ne diyorsun lan?" Dedi Jimin.

"Ne bileyim, sen öyle yapınca ben de yaptım." Jimin ofladı. "Jungkook'u dışarı çıkaralım. Biraz daha iyi gibi bugün." Yoongi anlamış gibi 'Haaa!' Sesi çıkardı.

Omega mutfaktan elinde kreplerle çıktığında Jimin krep tabağını aldı. Birini büküp Yoongi'nin ağzına soktu, kalan ikisini de kıvırarak kendi ağzına doldurdu. İkisi de bir süre şiş yanaklarla çiğnediler. "Tamam bitti. Hadi dışarı çıkalım."
"Aynen. Temiz hava, oksijen bebeklere iyi gelir."

Yoongi tekrar Jungkook'un karnına eğildi. "Gelir değil mi amcalarının böcükleri?" Jimin onun kafasına vurup eğildi. "Ben daha çok amcanız sayılırım. Bakmayın siz buna!" Sonra kafası karışmış gibi doğruldu. "Jungkook? Şimdi sen anne mi oluyorsun baba mı? Ben dayı mı oluyorum? Amca da oluyorum ama değil mi? Ulan bu çocukların da halası yok!"

Jungkook inanamıyor gibi Jimin'e baktı. "Civciv... Çocuklarımın bir sürü halası var. Taehyung'un kız kardeşlerini saymaya başlayınca sonu gelmiyor." Jimin tatmin olmamış gibiydi. "Banane! Ben bu bebişlerin halası olmak istiyorum."

Yoongi dalga geçer gibi baktı. "Hah! Sen hala olamazsın ki salak!"

"Niyeymiş?!"

"Amcaları olursun."

"Kız olurlarsa?" Yoongi gururla gülümsedi. "O zaman teyzeleri olursun."

Jungkook ikisini anlayamıyordu. Jimin onun anlamsız yüz ifadesini fark edince konuyu değiştirdi. "Hadi dışarı çıkalım hadi." Jungkook'un montunu ona giydirirken omega sadece Taehyung'un daha önce giydirmesini düşünüyordu. Beresini saçlarını tarayarak takmasını, şakağına bıraktığı öpücükleri... Hayır, ağlamayacaktı. Şimdi hiç sırası değildi.

Dışarı çıktıklarında bir koluna Jimin diğerine Yoongi girdi. Kol kola sürü yerleşkesi içinde yürüyüş yapmaya başladılar. "Havalar da bok gibi." "Tanrı, alın orospu çocukları götünüz donsun demiş gibi bir hava."

"Mükemmel."

"Aynen."

Jungkook salaklıklarına kıkırdadı. Meydana vardıklarında köşede ayakta konuşan kadınların yanından geçerken sohbetlerine istemeden kulak misafiri oldu. "Haber gelmiş duydunuz mu? Baş Alfanın kardeşi ve yeğeni yakalanmış sonunda. Geri döneceklermiş."

Jungkook kalbinin gümbürtüsünün meydanın diğer tarafından bile duyulduğunu düşündü. Sonunda bitmişti. Sonunda rahat nefes alacaklardı. Taehyung geliyordu! Aklından tamamen çıkmış olan gerçek yüzünden tekrar kargaşanın içine yuvarlandı. Ne diyecekti? Görür görmez kesin anlayacaktı Taehyung. Neden söylemediğini soracak hatta belki kızacaktı. Ne konuşacaklardı? Nasıl tepki vermeliydi görünce? Tanrı aşkına! Burada eşine nasıl davranacağını düşünüyordu.

İki yanındaki Jimin ve Yoongi'nin kolundan çıktı. Adımları yavaşlarken ellerini karnının üzerine yerleştirdi. Karnından hiç ayırmak istemiyordu. Orada güvende olduklarını bilmeye ihtiyacı vardı. Jimin ve Yoongi onun biraz daha ilerisinde atışarak yürürken duymayacaklarından emin olup fısıldadı. "Babanız geliyor tomurcuklar. Bana çok kızmaz değil mi?"

O sırada burnuna ilişen koku yüzünden donup kaldı. Solukları arttı, ağzının içi kurudu. Gözleri saniyesinde doldu. Ellerini daha çok karnına bastırarak kafasını kaldırdı usulca. Dört, beş metre ilerisinde durmuş, mavileri faltaşı gibi açılmış olan Alfa çantasını yere düşürmüştü. Maviler Jungkook'un karnındaki ellerine indi. İnanmak ister gibi, gözleri delip içini görebilir gibi bakıyordu. Bu defa Jungkook da onun kalp atışlarını duyuyordu. Yoksa hissediyor muydu? Gözlerinden damlalar firar etti. Alfa hala kalakalmış gerçekliğini idrak edemiyor gibi bakıyordu.

Jungkook hiç akla gelmeyecek bir şey yaptı. Koşup sarılabileceğini, vurarak isyan edebileceğini, öfkesini kusabileceğini tahminleri arasına sıralamıştı ancak geri dönüp koşarak eve gitmek planları arasında yoktu. Jimin ve Yoongi durmuş öylece izliyordu. Taehyung tepki bile veremiyordu. Jungkook koşup eve doğru giderken Jimin aceleyle Alfanın omzuna vurdu. "Gitsene lan!"

Taehyung kendine geldi, silkinerek çantasını unutup eşinin arkasından koştu. Aceleyle kapıyı açıp merdivenleri koşarak çıkan omeganın ayak seslerini duyuyordu. Eve hemen ardından girerek o da merdivenlere koştu. Omeganın kapının önüne çıkarıp attığı montunun üzerinden geçti. Jungkook tam yatak odasının kapısını kapatacakken Taehyung ittirerek engel oldu. Omega hıçkırmaya başlamıştı. Bu kadar kırgın hissedeceğini düşünmemişti. Galiba yaşayamadığı sevincine, kırgınlığına, öfkesine katlanamamıştı onu görünce. Hepsine bir anda ağlamaya başlamıştı.

"N-neden şimdi gel-geldin?" Taehyung hıçkırıkları arasında zor konuşan yüzü ağlamaktan kızarmış eşine doğru adımladı. Kendi kendini dövebiliyor olsaydı tam şu anda kırılmadık kemik bırakmazdı. Kıyamadığı, sevgilisi, eşi, güzel mührü kendisi yüzünden bu haldeydi. "Kook..." diyerek ona doğru gitti ama Jungkook o geldikçe geri gidiyordu.

"Ne-neden yalan s-söyledin bana? Neden sö-sözünü t-tutmadın?" Taehyung katlanamıyordu. Omegası karşısında acı çekişini yansıtıyordu. Atılıp bir anda kollarını sardı Jungkook'a. Kafasını boynuna gömdü. Omega çırpınarak omuzlarına vurmaya başladı. Öfkesi yüzünden bağırarak tane tane konuştu. "Bırak! Bırak beni! Bir sabah uyanıyorum ve eşim dediğim insan haberim bile olmadan yok oluyor! Aynı gün sırf senden diye tüm kalbimle istediğim bebeklerimi öğreniyorum! Ama bil bakalım kim yok yanımda! SEN!"

Taehyung gözleri dolarken boynuna kesik öpücükler bıraktı. Jungkook hala omuzlarına vurarak çırpınıyordu ama Taehyung'a etki bile etmiyordu. "Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim sevgilim, özür dilerim her şeyim." Jungkook ittirerek kurtulmayı denedi nefes alamıyor gibiydi. "İstemiyorum bırak! Yalan söyledin bana bırak!"

Alfa biraz daha sıkı sardı eşini. Göğsünde saklamak ister gibi tutundu. Omega enerjisi kalmayınca durulmaya başladı. Hala hıçkırıyordu ancak çırpınmayı bırakmıştı. "Neden g-geldin? N-niye bunu y-yaşattın bana? B-ben sana ne yaptım? N-neden söz verdin b-bana? Neden gittin Taehyung?"

Alfa ayrılmadan gözlerinin üzerini öptü. Yüzünda ıslak ne kadar nokta varsa birer birer dudaklarını bastırdı. Alnına, şakağına, boynuna, saçlarının üzerine öpücükler kondurdu. Daha da sakinleşen omegasını kucaklayarak yatağa uzandırdı. Yanına kıvrılıp arkasından sarılarak saçlarını geriye tarar gibi okşadı. Jungkook etrafını çevreleyen kolların huzuruna istemese bile çoktan kendini kaptırmıştı. Yorgundu, günlerdir uyku girmiyordu gözüne. Şimdi Taehyung yanındayken yapacağı en iyi şeyi yapacak ona sarılıp uyuyacaktı. "Özür dilerim." Dedi tekrar Alfa. Sonra tekrar ve tekrar... Onlarca kez özür diledi sevgilisinden. Saçlarını tarayarak koynunda uyuttu küçük omegasını.

Arkasından beline kolunu sarıp elini eşinin karnına yasladı. Elinin altında hissettiği minicik karmaşık baskı gözlerinin tamamen dolmasını sağladı. Jungkook uyku ve uyanıklık arasında titreyen halsiz ellerini Alfasının eli üzerine koydu. Mavi gözler kapanınca Alfanın gözyaşı güzel sevgilisinin portakal çiçeği kokulu saçları arasına karıştı. Omegasının boynuna dudaklarını yaslayıp derin derin kokusunu içine çekti Alfa. Özlemi dinmeyecekti. Hamile eşini bu kadar üzdüğü için kendini affetmeyecekti. Yine de şimdi güzeline sarılıp günlerdir uğramayan rahat uykuyu iyice çekecekti.

Nehir yoluna tekrar dönüp karanfilin etrafına dolanmış. Hüzün dolu karanfil boynunu kaldırıp da yüzüne bakamamış ama onun etrafta olmasının güveniyle rahat bir nefes almış. İki küçük tomurcuğuyla Nehri her daim onun için güç kaynağıymış.

Continue Reading

You'll Also Like

99.9K 8K 40
skj.kim: Benden ne istiyorsun? thy.kim: Omegam olmanı istiyorum. #12- hayrankurgu {20:10:2021} #1-real {24:10:2021} #1-omega {30:10:2021} #1-sope {2:...
1.9M 177K 33
Taehyung: siktir git Jungkook: asıl sen siktir git • Texting
142K 12.6K 21
-Omegaverse- Min Yoongi, kendisini herkesten üstün gören, Omegaların sadece aptal birer varlık olduğunu düşünen bir Alfaydı. Park Jimin ise asıl ölm...
239K 18.9K 26
O gece, 3 yaşındaki Min Yoongi, 3 günlük Park Jimin'i koruyacağına hayatı üzerine yemin etmişti. ~ Yoonmin #1 (23.12.18 - 28.12.18) Başlangıç - Bitiş...