Çapkınlığın Son Durağı: Aşk

By mossgreeny

224K 9.7K 1.9K

O güne kadar sevgili Eros'un attığı oklardan kaçmayı başarmıştım. Ta ki onunla tanışıncaya dek! Berika, adını... More

İlk Durak; Eros'un Oku
İkinci Durak; Rüyalar Alemi
Üçüncü Durak; Yıkılmadım Ayaktayım
Dördüncü Durak; Çıkmaz Sokak
Altıncı Durak; Şafak
Yedinci Durak; Göğe Bakma
Sekizinci Durak; Birleşmiş Eller
Dokuzuncu Durak; Kelebekler Vadisi
Onuncu Durak; Tarçınlı
On Birinci Durak; Karşıyaka
On İkinci Durak; Mıknatıs
On Üçüncü Durak; Polen Otel
On Dördüncü Durak; Eski Defter
On Beşinci Durak; Anason Kuyusu
On Altıncı Durak; Kırık Kalpler Durağı
On Yedinci Durak; Vuslat
On Sekizinci Durak; Yenimahalle
On Dokuzuncu Durak; Değirmenci Mülkü
Yirminci Durak; Halit Ziya Uşaklıgil
Son Durak; Aşk

Beşinci Durak; Çınaraltı

13.6K 567 169
By mossgreeny

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Benim Cuma akşamını beklediğim kadar

Evet Tunacığım, senin kadar kimse Cuma akşamını beklemiyordur.

Müge'nin geçen akşam balkonumda yaptığı tekliften sonra bu akşamı iple çekiyordum. Tamam, yemekten korkuyordum ancak ilk defa Berika'yı bu kadar uzun süre göreceğim için içim kıpır kıpırdı doğrusu.

Müge ve Barış evlendikten sonra evlerine ilk gidişim olduğu için elim boş gitmek istememiştim. Bu yüzden evlerine gitmeden hemen önce bir tatlıcıya uğrayıp bir kutu tatlı almıştım.

Elimde tuttuğum tatlı kutumla birlikte isimlikte yazan Müge & Barış Çelik yazısını görünce gülümseyip kapıyı tıklattım.

İçeriden Müge'nin ''Geldiim,'' sesini duyduğumda duruşumu düzelttim. Kapı açılınca mutfak önlüğü takmış bir Müge önümde belirdi.

''Ooo Müge Hanım,'' dedim gülümseyerek. ''Sizi mutfakta bu hallerde görmek ne kadar da hoş.'' Ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçerken Müge eliyle hafifçe koluma vurdu.

''Dalga geçmesene Tuna.''

''Geçmiyorum dalga. Gerçekten seni bu hallerde görmek hoş.'' O an Müge kaş göz yapsa da ne demek istediğini anlamadım. Annesini takip eden bir yavru gibi peşinden mutfağa girdiğimde yalnız olmadığını fark ettim. Berika, Müge'nin mutfağındaydı. Doğrama tahtasında o ekranlarda gördüğümüz gibi bir hızda salata malzemelerini doğrarken ben hipnoz olmuş gibi bu görüntüyü izlemeye dalmıştım. Omuzlarının biraz aşağısında kalan saçlarını önüne gelmesin diye bir tutamını tokayla tutturmuştu. Üzerine giymiş olduğu polo yaka beyaz tişörtünü bir kot pantolonla tamamlamıştı. Günlük bir şeyler geçirmişti ama onun üstünde 10/10'luk bir şekilde duruyordu işte. Gönül gözümden bu puanı verdiğimi söylememe gerek yoktu sanırım?

Müge kapının ardından Berika'nın böyle görmemesi için cimcikleyip kendime getirdi. Cimciklediği için kötü hissetsem de beni o halimle Berika fark etmesin diye uğraştığı için minnettardım.

''Kolay gelsin.'' diyerek elimdeki kutuyu mutfak masasındaki boş bir yere bıraktım. ''Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?''

Müge dudaklarını bilmiyorum edasıyla büküp Berika'ya döndü. ''Var mı şefim? Sen daha iyi bilirsin.'' Berika doğramış olduğu yeşillikleri salata tabağına koyduktan sonra Müge'ye döndü. ''Pek bir şey kalmadı.'' Bakışlarını Müge'den çekip bana çevirdiğinde başını biraz eğerek selamladı. Ben de ona bir baş selamı gönderdim. Mügelerin kapı zili çaldı. Barış içeriden koşar adımlarla gelip kapıyı açtı. Aras ve Yudum 'un sesini duyulurken Müge, Berika'nın yanına gitti. Yardım edilecek bir şey olmadığının bilgisini alınca Yudum ve Aras ile görüşmek için kapıya yöneldim.

Aras ve Yudum da tıpkı benim gibi elleri boş gelmemişlerdi. Yudum ile kısa bir baş selamı ile görüştükten sonra Yudum eline aldığı kutu ile birlikte mutfağa geçti.

Barış, Aras ve ben salona geçip tam oturacağımız sırada Müge içeriden gelerek bizi durdurdu.

''Ay koltuklara oturmayın. Yemeklerimiz hazır. Hemen yemeğe geçelim. Buyurun sofraya.''

Aras ve ben sandalyeye otururken Barış mutfağa yardım edilecek bir şey var mı diye gitmişti.

''Barış tam hanımcı modunu açmış bugün.'' Aras söylediğimle başını kollarının arasına saklayarak gülerken Barış geldi. İçeriden eline tutuşturdukları çorba tenceresini nihalenin üstüne koyduktan sonra masanın ucunda benim sağımda kalan sandalyeye geçti ardından Berika, Yudum ve Müge de geldiğinde kadromuz tamamlanmıştı.

Müge sırayla hepimizin çorba kâsesini alıp çorbaları kâselere koyduktan sonra Barış'ın tam karşısına oturdu. Müge'nin sağında Berika, solunda Yudum oturuyordu. Berika'nın yanında ben, Yudum 'un yanında da Aras oturuyordu.

İçimde ilkokula giden bir çocuğun, montunu sevdiği kızın montuna astığı zamanda oluşan bir his oluşmuştu. Sırf Berika ile yan yana oturdum diye, evet.

Kâsemin yanındaki dilimlenmiş limonu çorbama sıkıp karıştırdım. Sonrasında çorbamdan bir kaşık alıp yuttuğum sırada ağzımda yayılan tada gülümsemeden edemedim.

''Ellerine sağlık Müge. Çok güzel olmuş çorban.'' diyerek gülümsedim.

Yudum da beni onaylayıp fikrime katıldı. ''Gerçekten şu ana kadar içtiğim en güzel çorba.''

Müge elindeki kaşığı bırakıp gülümsedi. ''Takdirleriniz için çok teşekkür ederim ama çorbayı ben yapmadım. Berika yaptı.''

Hemen yanımda oturan Berika'ya dönüp baktım. Çorbasından bir kaşık alıp yutkunurken minik bir tebessüm etti. ''Afiyet olsun. Yemek yapmayı öğrenirken pişirmeyi ilk denediğim şey mercimek çorbasıydı. Yemek yapmakta en acemi olduğum zamanlarımda tarif denerken birçok badire atlattığım için yapmakta en ustalaştığım şey mercimek çorbası oldu.'' Bakışlarını yeniden çorbasına indirip bir kaşık daha aldı.

Yudum, Berika'nın karşısında otururken bayıldığını belirten bir ifade ile ona bakıyordu.

''Sende daha ne gizli cevherler vardır kim bilir?''

Berika sessiz kalırken Müge bakışlarıyla kısa bir süre beni incelese de Berika'ya uzunca bakıp ''Var olmaz mı?'' diye ekledi.

Bakışlarımla Berika'nın ne tepki vereceğini merak ediyordum ancak başını Müge'ye döndürdüğü için tam olarak nasıl bir tepki verdiğini görememiştim. Bu yüzden önüme dönüp kasemdeki çorbamı afiyetle içtim.

Yemeğin geri kalanında hastanede dolaşan dedikodular ile ilgili konuştuğumuz için Berika sohbete girme konusunda çekinik kalmıştı. Bu yüzden kimsenin hiç beklemediği bir anda ona döndüm.

''Neden Ankara?'' diye sorumu sorduğumda Berika'nın yüzünde mimik dahi oynamamıştı.

''Sorunu tam olarak anlamadım?'' diyerek o da sandalyesinde bana döndüğünde masadaki tüm bakışları üzerimize çekmiştik.

Boğazımı temizleyip sorumu daha açık ve anlaşılır bir şekilde sordum. Anlamamasına hak vermiştim.

''Yani şöyle sormak istemiştim. Şefsin ve bugün lezzetini tattığım o yemeklerden sonra çok başarılı bir şef olduğunu düşünüyorum. Şef olarak adını duyurabileceğin daha prestijli yerler hatta belki de yurtdışında kariyerinde ilerlerken fırsatlar daha çoktur diye düşündüm. Bu yüzden neden Ankara demiştim.'' Dirseğimi masaya yaslayıp elimi de çenemin altına yerleştirdim. Görüş alanımın çoğunda Berika vardı. Bir yandan da Müge görünüyordu ancak odağım Berika'daydı.

''Düşüncelerin için teşekkür ederim. Doğru söylüyorsun yurtdışında fırsatlar çok ancak ben Türk mutfağını sevdiğim ve uzmanlaşmak için ülkemde kalmayı tercih ettim. Neden Ankara soruna gelecek olursam da çalıştığım restorandan gayet memnunum henüz birkaç aydır çalışsam da şu an her şey güzel gidiyor. Başvururken de araştırmamı detaylıca yapıp ona göre başvurdum.'' Cümlesinin sonunda dudaklarında minik bir tebessüm belirdi. Tıpkı onun gibi bir tebessümle ona karşılık verdim.

''Henüz birkaç tarifini tadabilmiş olsak da başta da söylediğim gibi başarılı bir şef olduğunu düşünüyorum. Umarım hak ettiğin değeri alırsın.''

Müge ayaklanıp masayı toplamaya girişirken Yudum ve Berika da aynı anda ayaklanıp Müge'ye eşlik etti. Biz kalan üçümüz de masada kalanları toparlayıp mutfağa taşırken hızlıca ortalık toparlanmıştı.

Kısa bir süre sonra bulaşıklar makineye Müge tarafından dizilmişti. Berika ve Yudum ellerinde tuttukları tabakları sırasıyla dağıtmışlardı.

''Uzun zamandır toplanamamıştık ne güzel oldu.'' diyerek tatlısından bir çatal aldığında Barış bakışlarını Müge'ye çevirdi.

''Evet, ne kadar güzel oldu. Nöbetlerimiz denk gelmese böyle sık sık toplaşabilsek ne kadar güzel olur. Sende bize katılırsın değil mi Berika?''

Berika tüm bakışlar üstüne çevrildiğinde hazırlıksız yakalanmıştı. Ağzındaki lokmasını yutup, ''Fırsat buldukça katılmaya çalışırım tabii.'' dedi.

Yudum tabağındaki tatlıyı bitirmeden yanındaki sehpaya bıraktı. ''Mutfakta da konuşmuştuk. Diyetisyen birisi olarak seninle yeni tarifler keşfetmeyi çok isterim.''

''Konuşuruz tabii. Püf noktalarımı söylemem ama?'' diyerek kaşlarını kaldırdığında o an ilk defa bizim ortamımıza alıştığını görebiliyordum.

Ne yapacaktı ki? Etrafında hastane dedikodusu dönen bir grubun etrafında ne anlatacaktı? Konusu ilgisini çeken sohbetlere yeterince dahil olmaya çalışıyordu.

Aras peçetesini katlayıp tabağına bırakırken elini yanında oturan Yudum 'un dizine koyup hafifçe okşadı.

''Her şey için çok teşekkür ederiz Müge. Çok keyifli bir yemekti. Ellerine sağlık. Bizim kalkmamız gerekiyor. Ben yarın nöbete kalacağım. Yudum'u bırakıp eve geçesiye kadar epey geç olur.''

Müge hızlıca elindeki tabağı bir köşeye bırakırken boynunu büktü. Sanki oyun arkadaşları yanından gidiyormuş gibi bir ifade yüklenmişti.

''Nöbet dediğin için laf edemiyorum ama bir dahakine daha uzun oturalım inşallah. Ayrıca afiyet olsun. Berika olmasa bugün bu kadar lezzetli tatlardan mahrum kalırdık hepimiz.''

''Olur, mu öyle şey? Ben sadece bir iki dokunuş yaptım. Ben de kalkayım. Anneannem ve dedeme geç kalmam diye söylemiştim.''

Müge bir anda yüksek bir sesle, ''Seni Tuna eve bıraksın.'' dedi.

Müge bakışlarıyla bana işaret yaparken benim de elim ayağıma dolaşmıştı.

Müge önceden böyle bir teklif yapacağını söylese Berika'nın karşısında ellerini çırpan fok balığı gibi kalmasaydım keşke.

Ellerimi en sonunda birleştirebilip parmaklarımı birbirine kenetledikten sonra Berika'ya döndüm. ''Tabii ben bırakırım.''

''Size hiç zahmet olmasın. Taksi ile giderdim.''

'' Ne zahmeti,'' dedim. ''Siz biz kalmasın. Neticede bundan sonra yollarımız sık sık kesişecek belli ki. Hem bu saatte taksi çağırmak hem de gelmesini beklemek zor. ''

''Peki, o zaman.''

Aras ve Yudum ile birlikte kalkmıştık. Müge ve Barış kapılarından bize bakmış gülümseyerek bizi uğurlamışlardı.

Müge'nin bakışları mutlulukla parlarken derin bir nefes aldım.

Kazan mübarek olsun Tunacığım. Umarım Berika'nın kalbine giden yol da trafiksiz yollar kadar açık olur.

**

Berika'nın söylediği adrese ilerlerken kendimi ilk defa direksiyon başındayken bu kadar gergin hissediyordum. Normalde bir sohbeti kolayca başlatır ve ilerletirdim. Ancak Berika ile birlikteyken bir sohbeti nasıl başlatmam gerektiğini, başladıktan sonra sohbeti ilerletmem gerektiğini çözemiyordum. Kendi bildiğim doğrular Berika'ya işlemiyordu. Bu yüzden yeni şeyler keşfediyordum.

''Anneannen ve deden ile mi kalıyorsun Ankara'da?'' Göz ucumla Berika'ya baktığımda pürdikkat bir şekilde etrafı inceliyordu.

''Hayır, birlikte yaşamıyoruz. Onlar beni ziyarete geldiler.''

''Öyle mi? Normalde nerede yaşıyorlar?''

''Eskişehir'de. Ben de Ankara'ya taşınmadan önce orada yaşıyordum.''

Öğrendiğim bu yeni bilgiyle kaşlarımı kaldırdım.

''İşte şurası evim. Çok teşekkür ederim beni bıraktığın için.'' Arabayı sağa ilk müsait alana çekip kontağını çevirdim. Berika ile birlikte arabadan indim. Evine sağ salim girdiğine emin olmak istiyordum. Bakışlarımla etrafa bakındım. Üç katlı bahçesi olan bir apartmandı. Bahçesinden apartman girişine kadar kare taşlarla döşenmiş bir yol vardı. Yolun her iki tarafında da kamelyalar bulunuyordu. Sıcak yaz günlerinde komşularla birleşip çekirdek çitleyerek oturmalık bir yerdi. Bakışlarım apartman ismine takıldı. Çınaraltı Apartmanı.

Berika evine girmeden hemen önce duraksadı. ''Beni bekleme zaten hemen ilk katta oturuyorum.'' dedikten sonra ışığı yanan ilk kattaki daireyi gösterdi. Tam önüne döndüğü sırada bir teyze Berika'nın önünü kesti.

Berika o anki korkusuyla elini kalbinin üstüne koyarken bende hemen arabanın etrafından dolanarak Berika'nın yanına geldim.

''Anneanne seslenseydin ya korkuttun beni.''

''Balkondan bakıyordum Berika'm. Arabanın geldiğini görünce hem çöpü de indireyim dedim.'' Bakışlarını torununun üstünden çekip bana döndürdü. Berika'dan biraz alçak kalıyordu. Minyon birisiydi. Biraz daha incelediğimde Berika'nın anneannesinin neredeyse bir kopyası olduğunu gördüm. Tıpkı onun gibi mavi bakışlara, onun gibi yüz hattına sahipti. Karşımdaki kadın sanki Berika'nın yıllar sonraki hali gibiydi.

''Damat mı getirdin bana?''

Keşke teyzeciğim.

''Anneanne!'' diyerek Berika şaşkın bir biçimde ona baksa da ben bu durumdan hoşlandığım için gülümsememi gizleme ihtiyacı duymamıştım.

Anneannesi geriye dönüp az önce Berika'nın işaret ettiği dairenin balkonuna baktı. Gecenin karanlığında bir amca bize bakıyordu.

''Ecevit Bey!'' diye seslenirken Berika yeniden anneannesine seslendi. ''Anneanne!''

Anneannesi ona hiç aldırmadı. Bana döndü sesli bir biçimde, ''Çok da yakışıklı bir çocukmuş Berika.''

''Teşekkür ederim.'' diyerek gülümsedim. Gülümsemem yüzümden silinmiyordu. Berika yanımda kızarırken anneannesinin koluna girdiği sırada dedesi olduğunu düşündüğüm amca seslendi. ''Asiye hadi gelin artık içeri.''

Berika işaret parmağıyla balkonu gösterdi. ''Bak dedem bizi çağırdı. Hadi sen ilerle ben sana yetişiyorum şimdi.''

Anneannesi bir bakış attı. Yanımızdan ayrılmadan önce ''İyi geceler Asiye teyze.'' Dedim. Memnuniyetle gülümsemesi genişlerken ellerini arkasında bağlayıp apartman girişine yöneldi.

''Anneannemin dedikleri için özür dilerim.''

''Hiç problem değil. Çok tatlı sözlerdi. Uzun zamandır bir kadından iltifat almamıştım.'' diyerek gülümsedim.

Berika yanımda bir nefes verirken biraz olsun rahatlamış görünüyordu.

''Ben çok teşekkür ederim yeniden. İyi geceler Tuna.''

''İyi geceler Berika.'' dediğimde apartman girişine yöneldi.

Berika birkaç adımda yetiştiği anneannesi ile birlikte apartmandan girdi. Direksiyon başına geçmeden önce telefonumdan instagrama girip kullanıcı adını ezberlediğim profile girip yeniden istek gönderdim.

Direksiyon başına oturup arabayı çalıştırmadan önce telefonumdan yükselen bildirim sesiyle kaşlarımı çattım.

yalinberika seni takip etmeye başladı.

Uygulamadan çıkıp tekrar girdim. Sayfayı yeniledim. Sonuçta bu bir serap olabilirdi. Berika'nın beni takip etmediğini bildiğim için beynim bana oyun oynuyor olabilirdi. Tıpkı çölde susuz kalmış birinin içmek için su kaynağı gördüğü gibi.

yalinberika seni takip etmeye başladı. 1 dakika önce.

Gözlerimi ovuşturdum. Bir uykudaydım ve rüya görüyor olma ihtimalim vardı. Bugünün bu kadar güzel geçmesinin sebebi buydu değil mi? Uykumdan uyanmak için Müge'nin çimdik attığı yere bu sefer de ben çimdik attım. Hafifçe morarmıştı şimdi benim de çimdik atmamla daha da moraracaktı kesin.

Uygulamadan çıkıp bildirim sayfamı son kez yeniledim.

yalinberika seni takip etmeye başladı. 3 dakika önce

Serap görmüyordum.

Rüya görmüyordum.

Gerçekti. Gerçeği görüyordum.

Kalbimde hissettiğim tekleme ile derin bir nefes alma ihtiyacı duydum. Telefonumu yan koltuğa koyarken kalp atışlarımın düzeldiğine emin olduktan sonra arabanın kontağına takmış olduğum anahtarı çevirdim. Keyifle evime doğru yol aldım.

Bir şeyleri doğru yapmaya başlamıştım. Doğru yoldaydım.

Herkese Günaydın, Tünaydın, İyi Akşamlar ve İyi Geceler. Günün hangi vaktinde okumuş olursanız olun umarım bölümü sevmişsinizdir.

Ben son zamanlarda biraz motivasyon olarak düşüklük yaşıyorum ama yorumlarınız güç kuvvet verirmiş diye duydum.♥

Keyifleriniz nasıl? Nasılsınız?

Nasıl bulduk bölümü?

Berika hakkındaki düşünceleriniz neler? ☺

Bir sonraki bölümümüzde buluşmak üzere sağlıcakla kalın.♥

Continue Reading

You'll Also Like

805K 55.7K 86
Karışan numaralar, yanlış kişiye giden mesajlar ve küçük tesadüfler... Çelebi çocukluğundan beri Galatasaray aşığıdır ve bilet aldığı Galatasaray - B...
254K 7.4K 48
"Bu pavyon dan kurtulmanın tek yolu Erkek kardeşim Poyraz'ı bir sene boyunca tatmin etmek" Kabul etmekten başka çarem yoktu çünkü dansöz olarak deva...
25.6K 2.1K 30
Önümdeki sisin ardını görmeye çalışmaktan pes etmiş ardıma nereden geldiğime bakmıştım. Gördüğüm tek şey zifiri karanlıktı. Simsiyah bir boşluğun içi...
134K 1.1K 19
Şehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi?Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için s...