[ III. Kitap ] Sonuna Kadar (...

By angeperdu_

48K 3.5K 1.6K

"İnsan çocukken her şeyin sonsuza kadar süreceğini sanıyor. Ne aptalız." "Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez hak... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10🎄
11
12
duyuru
13
14
15
16
17
duyuru
18
19
20
21
23 - Final 🌈

22

1.1K 82 43
By angeperdu_

Medya: Daddy Issues

-

Favori parçamı bırakıyorum yukarı ...

-

Levent

"Recep ne dediğinin farkında mısın? Oğlumu hiçbir yere göndermem ben!"

"Oğlun burada duracak gibi mi duruyor Yeliz? Birkaç ay sonra hiç dinlemeyecek. En iyisi Londra'ya taşınmak. Orada tekrar üniversiteye girer, zaten doğru düzgün okuduğu yok."

"Ben şirketi bırakıp nasıl geleyim? Deli misin sen?"

"Hemen gelmene gerek yok, işleri yoluna koyunca sen de gelirsin..."

Başında durduğum merdivenlerden aynı sessizlikte uzaklaştım, nadiren de olsa gelen yüzlerini göreyim isteği geldiği gibi beni pişman ederek gitmişti.

Sinirliydim, engel olamıyordum, konuştuklarını duydukça daha çok öfkeleniyordum. Artık daha fazlası olamaz dediğim her an beni şaşırtacak ve öfkelendirecek yeni bir şey yapmayı başarıyorlardı.

Yurt dışı mı? Ülkeden gitmek mi? Taşınmak mı? Kafayı yemiş olmalılardı.
Onları dinleyeceğime ne kadar da eminlerdi, ya da belki de kolaylık sağlayacağımı baştan düşünmemişlerdi zaten.

Sürekli onlarla savaşmak beni fazlasıyla yoruyordu.

Ne yaparsam yapayım beni anlamıyorlardı, boşuna savaş veriyordum ama teslim olmak da apayrı bir savaştı.
Başından beri her şey saçmalıktı. Sadece sessiz sakin hayatımızı yaşamalıydık ama her şey sarpa sarmıştı.

Tişörtümü kaldırıp yaralarıma baktım, daha iyi durumdalardı. En azından bu evden kaçacak ve 3-4 saatlik yol yapabilecek kadar. Burada kalamazdım, Ankara'ya gitmeliydim. Evimize.

Bora evle ilgili işleri halletmek için dönmüştü, sadece bir gündür yoktu ama bana şimdiden bir ay gibi gelmişti.
Telefondan hızlıca bilet alıp oda da volta atmaya başladım. Birazdan odama gelirlerdi ve geri çekildiklerinde evden sıvışabilirdim. Aslında sessiz sedasız gitmeme gerek yoktu, bunu yüzlerine de söyleyebilirdim ama artık onlarla tartışacak enerjim kalmamıştı.

Bunun bir önemi yoktu artık, bazı insanlar değişmezdi.

Dediğim gibi yarım saat içinde odama babam gelmişti, az önceki konuşmadan dolayı annemin hala sinirli olduğunu varsayıyordum.
Ben odanın ortasında dikilirken babam yatağıma oturmuştu, kapıyı itip kapatırken kendine sigara çıkartıp yakmıştı.

Dalgın görünüyordu, üzerindeki gömlek bile kırış kırıştı. Kollarını dirseğine kadar katlamış, yeni yeni çıkan sakallarını dalgınca kaşırken sigarasından derince nefes çekmişti.
"Artık Ankara'ya gitmiyorsun. Okulu okuduğun yok zaten. Saçma sapan işler yapıyorsun." Yorgun ve sert bakışlarını bana çıkarmıştı, gözleri beni delip geçiyor gibi hissediyordum.

"İş yerim artık Londra'da istiyor beni, sen de gel orada oku düzgünce. Yeni bir sayfa aç. Daha ne kadar Bora'nın peşinde sürükleneceksin? Yetmedi mi hayatının darmadağın oluşu?"

"Bunları Bora mı yaptı baba?" uzun zamandan sonra ilk defa gözlerinin içine büyük bi cesaretle bakmıştım, korkmuyordum ya da çekinmiyordum. Bende bir duygusunu bırakmamıştı.

"Üniversiteyi onun yüzünden bırakıp gelmedin mi? Derslerin bok gibi. Onun yüzünden yaralanmadın mı? Kaç aydır doğru düzgün kımıldayamıyorsun hayatın durdu. Hayatın için ne yapıyorsun sen Levent? Herhangi bi şey umrunda mı Bora dışında? Ne olmak istiyorsun? Okulunu seviyor musun? İleride ne yapmak istiyorsun? Kör müsün bu kadar?"

Sonlara doğru yükselen sesi beni uzaklaştırmamış aksine nereden bulduğumu anlamadığım bir cesaretle önünde sigara yakmıştım, yatağın çaprazındaki tekli eski koltuğa oturup arkama yaslandım.

"Ben sadece normal bi hayat istemiştim baba." Kafamı kaldırıp ona baktım, anlıyor gibi görünmüyordu. "Normal bi aile, normal sıradan bi ilişki."

"O zaman niye Bora'ylaydın? Sen eşcinsel değilsin-"

"Normalden kastım o değildi. Sadece normal işte, olaysız." Babamın ibne kelimesini bırakıp eşcinsel kelimesine geçiş yapması beni şaşırtmıştı. Aklıma Yunus'un söylediği cümle gelip duruyordu, öğrenirse seni tamamen siler. Ama silmemişti. Onların eline bu fırsatı ben vermiştim ama hala buradalardı. Niye buna bile sevinemiyordum?

"Olayların bu kadar karışmasının sorumlusu annemdi. Bora'yı rahatsız edip durdu, ayrılmamız için onu zorladı. Olanlara katlanamadığım için geldim ben, sonra yine annemin yaptıkları için burayı terk edip oraya gittim. Düzeltebildiğim kadar düzeltmek istedim-"

"Tek sorumlu annen yani öyle mi?" küçümsercesine konuşmuştu, kafamı salladım iki yana, "Bu hikayede suçu olmayan yok. Ama sorunların kaynağı sizsiniz."

"Biz?"

Kaşları çatılmıştı yine, zamanında ufak tefek şeylere kızmaktan çatılan kaşların şimdi olağan hali böyleydi. Ailemiz darmadağın olmuştu ama bunu hisseden bir tek benmişim gibi geliyordu.

"Sen. Sen bizi kandırdın, annemi aldattın ve bizi terk edip gittin. Her şey seninle başladı."

"Levent!-" sözünü kestim, "Bırak konuşayım, neden böyle yaptığımı, neden sana karşı yumuşamadığımı sorup duruyordun. Cevabı öğrenmek istemiyor musun?"

Dibine geldiğim sigarayı koltuğun başına söndürüp yanımdaki şifonyerin üstüne bıraktım, bu oda bana ait değilmiş gibi geliyordu. Bu ev artık çok yabancıydı. Öte yandan Ankara'daki ev de öyle.

"Sen ne kadar aksini iddia etsen de bizi terk ettin, sadece annemi değil beni de. Beni annemin enkazıyla bıraktın, sadece bazen haftada bir araman beni bırakmadığın anlamına gelmiyor. Sen gittin. Ben de annem yine kendine bi şey yapar korkusuyla bu eve hapsoldum.

Hayatım mahvoldu, bütün ilişkilerim, derslerim. 15 kiloya yakın kilo verdim, niye biliyor musun? Çünkü annemin her mutfağa girdiğinde krize girmeleri, sürekli senin muhabbetini açması ve o eski aile masalarımızı düşünmek midemi bulandırıyordu. Ama sen bunu bile fark etmedin, önce haberin bile yoktu çünkü burada yoktun sonra gördün ama fark etmedin, saçların uzamış dedin.

Halbuki saçlarıma bile katlanamadığım için gittiğinden beri 4 kez kestirmiştim.

Sonra hiçbir şey olmamış gibi geldin, yeniden aile olacağız dedin. Aile olmak sizin beraber olmanız değildi ama bunu da anlamadınız.

Ben ne seni ne de annemi affedebiliyorken kalkmış hayatımla ilgili kararlar almaya çalışıyorsunuz. Seninle Londra'yı bırak bu evde kalmaya bile katlanamıyorum."

"Ben senin babanım." Bu sefer sesi daha az çıkmıştı, yüzü öfkeli ama bir o kadar durgundu da. "Silmek bu kadar kolay mı?"

Kafamı salladım, "Silmedim. Sadece artık sizin yanınızda olmak bana iyi gelmiyor. Siz beni sadece tüketiyorsunuz. Ama bir konuda haklısın, baba olarak verdiğin tavsiyeyi dinleyeceğim, okulumu düzgünce bitireceğim. Hayatımı düzelteceğim.

Koltuktan ayaklandım, "İleriyle ilgili bir sürü hayalim var, sadece sen bunları bilmiyorsun. Derslerim kötü ama antrenmanlarda ve yarışmalarda çok iyiyim. Ankara'daki hocam beni bekliyor geri dönmem için, toparlar toparlamaz bir sonraki senenin yarışmalarına hazırlanmaya başlayacağız."

Koltuğun kenarındaki sırt çantamı alıp dikildiğim yerden babama baktım, sigarası çoktan bitmiş ikinciyi yakmıştı. Kafasını ağır ağır sallıyordu sadece.

"Ankara'ya gidiyorsun sanırım."

Bir şey söylemedim. Kafasını salladı sadece. Durdu, sonra tekrar kafasını sallamaya başladı, yüzünü yere eğdiği için göremiyordum artık.

"Varınca haber ver."

Dumura uğramıştım, ağzım birkaç kere açılıp kapanmıştı. Yutkunup ben de kafamı salladım görmese de. Uzanıp sarılmak içimden geldiyse de bir tarafım buna tamamen karşıydı. Bunun eksikliği ve yarım kalmışlığıyla odadan çıktım.

Aşağı katın sadece mutfakta ışığı açıktı. Duraksamadan kapıdan çıktım.

İlerleyen saatler beklemediğim kadar hızlı geçmişti, gara gelmem, trene binmem ve Ankara'ya inmem. İnsanın aklı doluyken zamanı da doluyordu.

Bu halde daha fazla yollarda sürünemeyeceğim için taksiye atladım, Bora'ya geleceğimi haber vermemiştim, olan biteni düşünürken aklımdan çıkmıştı. Saate baktığımda çoktan gece yarısı olduğunu görmüştüm, bana en son mesaj attığında kafede çalıştığını söylemişti.

Kafenin sahibiyle yakın oldukları için uzun zamandır çalışmamış olması sorun olmamıştı, aksine adam çok mahcuptu.

Önce eve gider sonra yanına uğrardım belki ya da evde sürpriz yapabilirdim. Kendi kendime sırıtıp abiye parayı uzattım. Sırt çantamı da alıp koskoca apartmana baktım, asansörsüz olduğu kısmını unutmuştum.

Başa gelen çekilir diyerek katları çıktım, sonuç olarak daha iyi olmuştum zaten.
Anahtarı deliğe sokup açarken kapı birden açılıp geriye çekilmişti-

"Fikrini değiştirdin sanırı-"

Faruk'un gülen yüzü bir anda donmuştu, birbirimize boş boş bakıyorduk.
Faruk?

-

Bora

Cebimde titreyen telefonumu çıkartıp arayan kişiye baktım, numaraydı ama tanıdık gelmişti. Muhtemelen Faruk'tu.

Müşterilere bakıp köşede telefonu açtım, "Yine ne var lan? Derdin bitmedi."

"Levent geldi."

"Ne?" biraz yüksek sesle tepki verdiğimden Mehmet abi de dahil kafedeki herkes bir anlığına bana dönmüştü.

"Ne dedin ne konuştunuz nerede şimdi?"

"Bir şey dememe kalmadan gitti, bilmiyorum. Bora ben-" telefonu kapatıp Mehmet abinin yanına koştum "Abi benim çıkmam lazım."

"İyi misin oğlum birine bir şey mi oldu?"

"İyi iyi herkes ama gitmeliyim acil olmasa biliyorsun-"

"Tamam tamam biliyorum çık sen, al bunu da." Günlüğümü uzattığında hızlıca kapıp ceketimi de alıp çıkmıştım.

Sikeyim böyle bir şey olacağını tahmin etmeliydim neden Faruk ilk geldiğinde söylememiştim ki?! Telefonu çıkartıp Levent'i aradım, şaşırtıcı şekilde üçüncü çalışta açmıştı

"Alo Levent! Neredesin?-"

"Okuldayım, antrenman yaptığım sahada." Okul mu? "Tamam geliyorum."

Telefonu kapatıp hızlıca oraya doğru yol aldım, aramızda tekrar problemler olsun istemiyordum. Açıkçası fazlasıyla yorulmuştum ama olabilecek herhangi bi sorunda Levent'i suçlayamazdım. Ona Faruk'tan bahsetmem gerekirdi.
Sikeyim.

Levent'in okuluna geldiğimde hızla antrenman bölgesine koştum, sonra çok koşmama kalmadan onu görmüştüm. Okul zaten bomboştu, o da banklardan birinde sırt çantası yanında oturuyordu.

Derin bir nefes alıp yanına gittim, geldiğimi görünce tepki vermemişti. Soluklanıp yanına oturdum

"Faruk olayı düşündüğün gibi değil."

"Ne düşündüğümü biliyor musun ki?" Levent'ten tarafa döndüm ama benim cevap vermeme kalmadan o devam etmişti "Aldatma gibi bir şey düşünmedim. Sadece onu orada gördüğüme sinirlendim ve bana söylememiş olmana."

Doğruca ileriye bakıyordu, benden tarafa bakmıyordu. Uzun zaman boyunca burada koşardı sık sık, ben de onu izlerdim vakit buldukça. Burayı severdi, kafamı boşaltabildiğim tek yer derdi, şimdi koşamadığı için oturup izliyordu sadece.

İçi içini yiyordu koşamıyor diye biliyordum.

"Söyleyecektim, nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Evden atılmış, kirayı ödeyemedi diye. Bir günlük kalacaktı, ben de kafede kalacaktım."

"Onun için mi geldin apar topar?"

Hemen kafası salladım hayır anlamında, "Mehmet abi için geldim biliyorsun, evin kirası ödenmedi hala."

Kafasını yavaşça sallayıp arkasına yaslanmıştı, "Bana da iş bulmamız lazım."

"Sen daha iyileş- bir dakika, sen nasıl geldin? Sizinkiler?"

Gülüp bana döndü, "Sonsuza kadar orada kalacak değildim, hayat devam ediyor. Hem artık daha iyiyim, hafif bi iş bulurum. Kirayı ödeyelim daha fazla gecikmeden."

"Ben hallediyorum sorun yok. Sen iyi misin? Kızgınlığın geçti mi?" gülümsemesi yok olurken kafasını omzuma yaslamıştı, "Faruk, senin arkadaşın mı? Arkadaş mısınız yani? Ya da başka bir şey? Varsa söyle."

"Saçmalama yok öyle bir şey. Arkadaşım da değil sadece...bilmiyorum, evsiz kaldı diye...Gitmesini söylerim. Bir günlüktü zaten."

"Boşver kalsın. Bi çaresine bakarız."

Geriye gidip bana bakmasını sağladım, "Özür dilerim. Aklına başka bir şey gelmesin. Saçma bir şeydi zaten."

Gülümseyip önüne bakmaya devam etti, "Okul bitince buradan gitmek istiyorum. Daha sıcak yerlere, kimsenin beni tanımadığı, düzenimi kurabileceğim bi yerlere."

"Bu hayal, tek kişilik mi?"

Omzumdan kalkıp omuz silkti, sonra yine gülümsedi "Eğer istersen katılabilirsin. Ne yapmak istiyorsun? Ben sadece gitmek istiyorum."

"Akdeniz güzel olabilir." Sırıtıp arkama yaslandım ben de, Levent'ten gelen gülme sesiyle ondan tarafa döndüm "Emin misin? O çok sevdiğin kara veda etmek zorunda kalabilirsin."

"Ankara'da yeterince doydum kara. Sıcak ve güzel yerlere gidebiliriz." Uzanıp yanağını okşamaya başlamıştım, fazla sevilesiydi.

O sırıtmaya başlayıp kafasını sallarken bir anda yaklaşıp dudaklarına kapanmıştım, görüşmeyeli bir buçuk gün olmuştu ama şimdiden çok özlemiştim. Özellikle son zamanlarda ne kadar yakın olursak olalım yetmiyor gibi hissediyordum.

Elleri boynuma dolandığında ben de ellerimi hafifçe beline yerleştirdim. Öpüşmemizi derinleştirirken karnım zevkten kasılıyordu, tüm benliğim Levent'e açtı.

-

Selamlarr daha fazla dram kasmak istemedigim için iki bölümü birleştirdim ben bile daraldım dramlarından jdjsbsjsb

Yakında final olur biraz gün yüzü görsünler istiyorum sadece~

Iyi okumalar 🧡

Continue Reading

You'll Also Like

746K 44.9K 50
"kolye gibi taşıyorum boynumda çaresizliği. bir de... seni efla. tam göğsümün üzerine denk gelen asker künyemde." 15.09.18
185K 7.6K 46
Başlama tarihi: 10/09/2024 Siz; eğlenmek için seçtiğim kurbanı bırakmam Siz; şansına ki kurban sensin maalesef ki bu gece ________ # texting 1 # gen...
404K 27.2K 103
"Kendimi buradan daha iyi hissettiğim bir yer yok ki." durdu ve düzeltti "Kendimi yalnız hissetmediğim tek yer burası." 《Serinin ikinci kitabı》 •'Yar...
219K 17.8K 33
Eğer Harry bir uyurgezer olsaydı, geceleri gideceği tek ev Bay Tomlinson'ın ki olurdu. Ve Harry bir uyurgezerdi.