“en sevdiğin renkleri biliyorum sanıyorum ama yine de soracağım? “
“kıyafette haki, lacivert, kırmızı, beyaz. Mobilyada toprak tonları. İnsan vücudunda senin göz rengin, senin saç rengin, senin ten rengin. “
“ısırırım seni, yerim, canıma katarım. “
“başka? “
“bir zaman makinen olsa hangi anlara, ne için gitmek isterdin?”
“ karne aldığım güne, çıkışa, karşıda beklediğin ana giderdim. Sana sarılır , korkma ayrıda olsak seni hep seveceğim derdim. Teselli eder miydi bilmiyorum. “
“ama yine de ayrılırdın yani.”
“evet “
“yaptığın çok doğruydu. Şuan ki beni senin beni o gün terk edişine borçluyum. E başka gitmek istediğin bir an? “
“evliliğimizin ilk günlerine. Senin o acemi, korkmuş, utanmış halini izlemek isterdim. O kadar tatlıydın ki”
“beni utandırma kızım ya. Rezil olmaktan deli gibi korkuyordum. Ayrıca sen sanki çok farklıydın da”
“ İstanbul’u yazdığım güne gider, dur Özge, hayatının hatasını yapıyorsun derdim. “
“ seni dinler miydi? “
“kesinlikle hayır “
“kaderi değiştirmek ne mümkün sevgilim. Sonucu şimdiki hayatımıza gelen her olaya minnettarım”
“ dahası vardır ama şimdilik bunlar geliyor aklıma sadece “
“izlemekten en keyif aldığın spor? “
“tramplenden atlama “
“bende çok severim. Olimpiyatlarını hiç kaçırmazdım. Birlikte seyrederiz artık. “
“artistik buz pateni dans mı, spor mu bilmiyorum ama onu da izlerken çok keyif alıyorum. “
“evet o da keyifli. Ben bunlar dışında tenis ve basketbol maçlarını izlemeyi seviyorum. Bazen saatlerce sürüyor, çok uykusuz kaldığımı bilirim. “
“tenisi severim, basketbolu da. Futbol sevmem. Hentbol maçını izlemekten çok oynamak keyifli. “
“en sevdiğin dans türü? “
“vals “
“güzel “
“klasik müzik, opera? “
“bazen, o havadaysam. Her tarz müziği dinlerim. Ruh halim neye uygunsa. Ankara havası hariç. “
“ kahvaltıda ne yemek isterdin? “
“ midemin gurultusunu duymuş olmalısın. Sucuk, tulum peyniri, simit”
“tam olarak aklımdan bunlar geçmişti. Sen in çayı koy sevgilim. Ben yatağı toplayıp iner, sucuğu yaparım. “
“ of ağzımın suyu aktı “
“ yerim o ağzı “
“ayrı ayrı bayıldığım, birleştiğinde nefret ettiğim yiyecek ne biliyor musun? “
“hım..
“sucuklu yumurta “
“hadi be! Bayılırım. Muhteşem ikili kızım o. Birde yumurtanın sarısını patlatmadan pişireceksin. Taze ekmeği banacaksın tam ortasına. O sarısı akacak..
Özge öğürerek kendini tuvalete attı. Elini yüzünü yıkarken saçlarını geriye alan Buğra
“o kadar sevmiyorsun yani? “
“böyle kusturacak kadar değil aslında. Ama çiğ kalmış yumurtayı da hiç sevmem, ondan herhalde. “
“çok özür dilerim, bilmiyordum. “
“canım özürlük bir şey yok. Böyle tepki vermem aslında. “
“sen uzan biraz, ben kahvaltı hazır olunca seslenirim. İyi misin şimdi? “
“iyiyim ya. Tut ucunu örtelim yatağı. Şimdi canım tuzlu limon istedi. İçimi açardı hem. “
“ aç karnına limon mu yenir bebeğim, midene dokunur. Kahvaltı yapınca geçer. Sucuk ağır gelir mi, hafif mi yesek? “
“hayır, gelmez. Sucuk istiyor canım acılı acılı. “
Buğra mutfağa girince Özge bahçeye çıkıp limon ağacından iki tane limon koparıp, içeri girdi. Elinde ovuşturup kokladı. Buğra mutfağa yayılan limon kokusuna döndü. Özge dörde böldüğü limonu tuzlayıp iştahla yiyordu.
“bak şu yaptığına. Yüzünü buruşturmadan nasıl yiyorsun öyle?”
“yer misin? “
“yok canım sağ ol. O elindekini ye sadece, diğerlerini bırak. Allah’ım ya! Sabah sabah “
“ nasıl güzel anlatamam sana, ye bak “
“ direkt yiyemem öyle, anca balla “
“üzerine bal dökerek mi yersin? “
“ hayır, bak göstereyim “
Buğra Özge’yi öpmek için eğildi.
“deli ya! “
“gel kız bakayım dediğin kadar güzel mi? “
“ımmhh”
“ sevdin mi?”
“çok sevdim, tam benlik. Balı çok, limonu az.”
“Buğra...
Özge kahvaltıdan sonra o gün ve ertesi gün için yemek yaparken Buğra hem yardım ediyor, hemde sorularına devam ediyordu. Cevabını bildiği soruları bile emin olmak için soruyor, Özge cevaplıyordu. Ertesi gün için tüm hazırlıklarını bitirdikten sonra deniz kenarında yürüyüş yapmak için çıktılar.
Özge sabah erkenden kalkıp duşa girdi. Giyinip hafif bir makyaj yaptı. Saçlarını şekillendirdi. Tost hazırlayıp Buğra’yı uyandırmaya çıktı. Buğra uyanmış, duş alıyordu. Özge
“ günaydın aşkım. Giyeceklerini kalın tercih etmişsin hava şahane, yazdan kalma gibi.”
“günaydın sevgilim, çıkıyorum bekle “
Buğra havluya sarınıp çıktı.
“ hazırlanmışsın “
“evet. Çok erken kalktım bu sabah. Heyecan yaptım herhalde. Sende heyecanlı mısın? “
“seninki gibi sevinçli bir heyecan değil benimki “
“belli oluyor. Tişört üzerine gömlek giyebilirsin.”
Özge yatağı toplamaya başladı. Örtünün diğer ucunu Buğra tutup düzeltti.
“ makyaj yapmışsın. “
“hafif ama “
“çok güzel görünüyorsun, her zamanki gibi “
“teşekkür ederim aşkım. “
“ alyansını niye takmadın?”
Özge eline baktı.
“duşa girerken çıkartmıştım, unutmuşum. İyi ki hatırlattın canım “
“aynanın önünde “
“sesindeki ve sözündeki kinayeyi duymamazlıktan geliyorum. Tost buz gibi oldu. Isıtıyorum, acele et canım “
“.... “
Buğra’nın göğsüne, boynuna birkaç öpücük kondurdu inmeden önce. Buğra merdivenlerden inerken Özge çantasını hazırlıyordu. Basamaklardan gelen sese döndü.
“ooo Buğra bey! Of diyorum”
“bütün gün beni özle, beni düşün, beni hayal et diye”
“çok kötüsün “
“ çünkü bende öyle yapacağım.”
“daha çok kampüsteki bütün kızları tavlamak için hazırlanmış gibi duruyorsun. “
“diyelim ki öyle, peki sen kim için böyle hazırlandın? “
“Buğra! Neyi ima etmeye çalıştığını anladım, kes artık tamam mı? “
“çantana ilaçlarını koymayı unutma sakın. “
“koydum. “
“ özür dilerim yavrum “
“kabul edildi. Bütün keyfimi kaçırdın ama. “
“sen beni duymamazlıktan gel sevgilim. O kadar tatlı olmuşsun ki. Hem bebeksi, hem güzel, hemde bir o kadar dişi. Kıskançlık damarlarım kabardı yine, kadınım benim. “
“bak ne diyorsun? Kadınım. Aidiyet var dimi. “
Buğra gülümseyerek mutfağa ilerledi. Özge çantasını kapatıp yanına gitti. Beline sarıldı. Buğra ona dönüp elini beline doladı. Eli tenine değince
“ içinde niye badi giymedin? Gömleklerin içine badi giy mutlaka diyorum. Düğmen açılır, kopar “
“var ama kısa, bak “
Özge beli lastikli gömleği yukarı kaldırıp gösterdi.
“ sen bi eğil bakayım “
“of Buğra! “
“eğil eğil “
Özge biraz eğildi.
“ bu düşük bel pantolonu icat edenin ben.. “
“ nerde eğileceğim aşkım ya. Dikkat ederim merak etme. “
“ çıtçıtlı badi almıştık bunun için. Allah’ını seversen git giy içine. “
“ of of “
“eğilmene bile gerek yok ki, otur bi sandalyeye “
Özge altını üstünü çekiştirip oturdu.
“ gömlek lastikli diye yukarı çıktı. Pantolon indi de indi. İçine çıtçıtlıyı giy. Üzerine uzun gömlek ile giyeceksen giy. Yoksa tamamını değiştir, beni delirtme Özge! “
“aman aman sen delirme. Kendin ne istersen al, giy. Bana gelince bin laf. “
“sen evli bir kadınsın, canının istediği her şeyi giyemezsin. Hele hele ben yokken. “
Özge bi hışımla yukarı çıktı. İçine badiyi giyip üzerine kareli gömlek giyip pantolonunun içine soktu. Süet yelekte giyip indi.
“ oldu mu? “
“dişi kovboy. Hemde oldukça dişi. “
“tamam yeter bu kadar. Yiyip çıkalım artık. Tek bir laf daha edersen avazım çıktığı kadar bağırırım. “
Buğra masaya oturup hızlı hızlı tostunu yedi. Özge de yedikten sonra çıktılar. Buğra onu bırakıp gidecek zannederken, o park edip binanın içine kadar eşlik etti.
“haberleşiriz, beklersin beni”
“ iyi dersler, görüşürüz “
“iyi dersler sevgilim. Seni çok seviyorum “
“ geç kalıyorsun”
“ sen? “
“kızgınım şu an. “
“söyle gideyim”
“seviyorum bende seni “
“çok yarım ağız oldu ama neyse. “