Bir süre sonra dizimde yatan Berk'i uyandırmaya çalıştım.
"Berk... hadi kalk akşam oluyor."
"Ne güzel işte. Beraber,yalnız,kimse yok,tek başımıza,keşke hep böyle tatlı tatlı olsak. Hiç bir sorun olmadan."
Keşke...keşke beraber böyle kalabilsek. Senin kollarında uyumak,uyanmak istiyordum. Şuan bu imkansız bir şey.
"Berk! Kalk, ya Mira uyandıysa."
"Farkında mısın? Yanında Toprak bey var."
"Wow! Bu çok rahatlattı beni. Saol ya!"
Berk oflayarak kalktı. Kalkmak zorunda. Yani tamam kardeşim ama ona güvenim sıfır bölü sıfır. İmkansız bir şey.
Berk'le Beraber herseyi toplayıp yola koyulduk.
"Meleğim bu sefer metro veya otobüse binelim. Lütfen!"
Onu kıramazdım. Benim için herseyi hazırladı. Beni herkein önünde korudu. Bana sahip çıktı.
"Peki. Metroya binelim."
Bu cümleyi kurmamla Berk'in beni kucaklaması aynı anda oldu. Bunu nasıl beceriyor bilmiyorum ama hoşuma gidiyor.
Onun kucağında metroya kadar gittim. O kadar rahattım ki anlatamam.
Beraber metroya binip,oturacak yer bakıyorduk. Hiç boş yer yoktu. Berk beni dürttü.
"Bak orda yer var." Diyip parmağıyla bir yeri gösteriyordu. Gösterdiği yere baktım.
"Berk... orda tek kişilik yer var ve biz iki kişiyiz."
"Kucağıma oturursun."
Gözlerim ne kadar açılabilir testi gibi bişey mi ? Eğer öyleyse ben net kazanmıştım.
Ciddi mi degil mi diye baktım. Ama cidden kolumdan tutup, o tarafa doğru götürüyordu.
İstiyordum onunla beraber olmak. Ama insanların önünde değil. Beraber yalnız bir yerde öyle olmak istiyorum.
Kendisi oturup,beni de kucağına aldı. Lütfen rüyada olayım. Yoksa ben burada bayılıcam.
Elleriyle beni oyuncak gibi kollarıyla sarmıştı. Bende ellerini kendi ellerimin içine aldım. Şuan kötü bir oturma şekliydi. Ama Berk hiç umurunda değildi.
2. istasyonda indik. Bizim evin yakınındaydı. Eve doğru yürürken arkamızdan biri seslendi.
"Berk!"
Arkama döndüğümde bir adam bize sesleniyordu. Adamın tipi;beyaz saçlı,40-50 yaş arası. İçinde beyaz gömlek ve lacivert takım vardı.
Adamı ilkkez götürüyorum. Berk'in yüzüne bakınca, Berk'in yüzü solduğunu ve gözleri ağlıycak gibi dolduğunu gördüm.
Berk'i böyle görmüştüm. O zaman... yok hayır! Yoksa o kişi... babası mı?
Berk gözlerini hiç ayırmadan bakıyordu.
"Berk oğlum. Babana sarılmayacak mısın?"
Berk sessizliğini tutamayarak.
"Sen kim olarak babam oluyorsun! Benim babam ÖLDÜ. SEN ÖLDÜRDÜN!"
Berk hem ağlıyor hem karşımızda ki adama bağırıyordu. İçim parçalanıyordu. Onu böyle görmek.
Adam bana dönerek." Hoşgeldin kızım." Dedi bana pis gülüşüyle.
"Onun saç teline zarar gelirse... seni paramparça ederim. Duydun mu beni!"
"Terbiyesiz! Seni ben güçlendirdim."
Sesimi tutamadım. "Pardon! Bu mu seni güçlendirme şeklin. Annesini gözünün önünde dövmek mi? Yoksa çocuğunu sokaklara atmak mı?"
Sessiz kaldı. Bana bakarak sadece o gülüşü yapıyordu. "CEVAP VERSENE!" Cidden fazla sinirlendim.
Berk'e yaptıkları,eziyetleri,aklım almıyordu.
"Şimdi defol evimizin önünden!" Diye kovdu. Ağlıyordu. Ona bakınca aklına geçmişte yaşadıkları geliyordu.
Adam bir süre sonra gitti. Berk o gittikten sonra bana sım sıkı sarılarak,boynuma göz yaşlarını bırakıyordu.
Hissettim. Geçmişinde ki yaşadıklarını damarlarımda bile Hissettim. Onunla beraber bende göz yaşlarımı bırakıyordum.
Bedenimden çekilip,göz yaşlarımı sildi. "Bana söz ver." Dedi.
"Ne için?"
"Bu kötülüğü beraber yenicez. Bunun için söz ver."
Dudğına bir buse kondurup, kafamı söz anlamında salladım. Ona çok değer veriyorum. Ben ölürsem oda ölür. O ölürse ben de ölürüm.
Beraber sokakta ki kaldırma oturduk. Aklıma sokak nöbetçileri geldi.
Berk'e bakarak. "Helin ve Yankı bir sokak lambasının altında bir birini geçmişlerinden Kurtardı."
Berk beni ciddi bir şekilde dinliyordu. "Bende Helin ve Yankı üstüne söz veriyorum. Seni geçmişinden kurtaracağım."
Berk beni sıkıca kendine çekip,kafasını omzuma gömdü. Dudakları boynumdayken konuşmaya başladı.
"Bende Helin ve Yankı üzerine söz veriyorum. Seni hiçbir zaman bırakmayacağım."
Kaldırımda bir birimize söz verdik.
Birbirimize sarıldıktan sonra evlere ayrıldık. Salona geçtim. Mira oturmuş boyama yapıyordu.
Toprak ise telefonla oyun oynuyordu. Mira'nın yanına geçip,oturdum.
"Yardım etmemi ister misin?" Kafasını sallayarak onayladı. Beraber Elsa ve Anna yı boyuyorduk.
Bir süre sonra yorulmuştu. Karnım acıkmıştı. Mutfağa gidip, birşey var mı yok mu diye bakındım. Evet düşündüğüm gibi hiç birşey yok.
Mira'da acıkmış olucak ki beni takip etmiş. Onu sandalyeye oturttum. Telefonu alıp,yemek sepetine baktım.
Toprağın yanına geçtim. "Toprak ne yemek istiyorsun?" Diye sordum.
"Neden sordun?"
"Ya söyle işte."
"Tamam tamam... hamburger olabilir."
"Peki..."
Telefonu alıp,2 tane büyük boy hamburger ve 1 tane çocuk burger aldım.
Mirayla beraber içeriyi hazırladık. O masada ki şeyleri topladı. Bende sofra bezini getirdim.
2 dk sonra hamburgerler geldi. Beraber oturup burgerleri yiyorduk.
Mira her yerini batırmıştı.
"Bir dahakine biz çocuğun ağızına verelim. Baksana her yer batmış."
"Evet. Ben Mira'yı banyoya götüreyim,bıcı bıcı yaparız. Sende buraları topla."
"Peki..."
Mira'yı kucağıma alıp,banyoya gittik. Mira yıkanmayı seviyordu. Mira'nın üstüne çıkarttım.
Suyu ayarladıktan sonra Mira duşa girdi. Büyük ve küçük ördekleri vardı. Büyük olan ben, küçük olanlar Toprak ve Mira.
Mira ördeklerle oynarken saçını yıkıyordum. Dalin gözünü yakmıyordu. Bu yüzden hiç bir sorun yaşamadık.
Vücudunu hafif dokunarak yıkadıktan sonra duştan çıktı. Elsa'lı bornozunu giydirip kucağıma aldım.
Odama götürüp,kiyafetlerini giydirdim. Saçlarını yavaş ve özenle tarayıp,kuruttum.
Onunla beraber bende ıslandım. Ördeklerini suya vurması beni ıslatmaya sebep oldu.
Mira'yı aşağı indirdim. "Toprak, azcık çocukla ilgilen. Ben üstümü değiştiricem."
"Peki. Sen git değiştir üstünü."
Yukarı çıkıp, odama gittim. Siyah eşofman üstümü ve kahverengi eşofmanımı giydim. Saçlarımı tarayıp,arkadan iki kuyruk yaptım.
Aşağa indiğimde Toprak ve Mira'nın kavga ettiğini gördüm. Mira bağırıyordu, Toprak... o ise ağlıyordu.
"Ya şaka mısınız siz! 5 dk bırakılmaya gelmiyorsunuz."
"Ya Deniz! Al şunu ağlamak istiyorum."
"Deniz abla! Toprak abi beni sevmiyor."
"Ne! Yalan söyleme ben öyle demedim. Dışarı çıkamam dedim."
Mira çığlık atarak ağlıyordu. Kapının çaldığını duyunca Mira sustu. Kapıyı açtığımda karşımda Berk ve... Berry? Ne Berry mi. Oha cidden Berry!
Mira köpeği görünce hemen koşarak geldi. Ellerini açarak köpeği istiyordu.
"Aşılarını yaptırdım. Eve gidip, güzelce köpek şampuanı ile yıkayıp,yeni tasmasını taktım."
Berk'e hızlıca sarıldım. Cidden köpeği almıştı. Beni kırmamıştı.
Ne dedim o beni kıramaz,kırmazda.
Mira köpekle ilgilenice bende mutfağa gittim. Berk'le bu mutfakta olanlar... hayatımda asla unutulmaz bir anıydı. Annemler gelene kadar kek yapmaya karar verdim.
"Ne yapıcaksın?"
"Pofuduk pembe kek!"
"Peki. Bende seni hem izlerim hem yardım ederim."
"Peki."
Tarif kitabını alıp,kek olan kısımı açtım. Kek yaparken müzik olmazsa olmazı. Bende telefondan playlist açtım.
Çıkan şarkı "marry on a cross"çıktı.
Beraber hem müzik dineyip hem keki yapmaya çalışıyoruz.
You go down just like holy Mary
Mary on a,Mary on a cross
Not just another blood Mary
Mary on a , Mary on a
You go down just like holy Mary
Mary on a,Mary on a cross
You beauty never ever scared me
Mary on a, Mary on a cross
Şarkıyla beraber hem dans ediyoruz hem de kek yapıyorduk. Mira hızlıca gelip,Berk'in kucağına zıpladı.
Cidden Mira ile Berk için kavga edebilirim. Tabi Berk beni tercih etmeseydi.
Tercih etmek derken...
"Berk."
"Efendim."
"Ben mi Mira mı?"
"Ne!"
"Sana bir soru sordum."
"Sen Mira'yı mı kıskandın.
Gözlerimi devirip önüme döndüm. Berk bana sesleniyordu ama ona asla cevap vermedim. Tamam Mira'yı çok seviyorum ama bu Kıskanmıyorum anlamına gelmez.
"Tamam tamam. Tabi ki seni seçiyorum."
"..."
"Deniz. Hadi yapma be güzelim."
Arkamdan sarılıp,kafasını boynumu gömüp yavaşça öpüyordu.
Kek bitince fırına attım. Berk beni belimden çekince ufak bir şaşırmayla ses çıktı.
Eli göğüsümde ve göbeğimde geziyor. Dudakları boynumda geziyor. Giriş kapının açılmasıyla şok oldum.
Annem gelince Berk ve ben ayrılıp,kendimizi düzelttik.
Yüzüm kızarmıştı,hissediyordum. Berk eliyle boynunu tutuyordu.
Annem mutfağa girip.
"Ne yapıyorsunuz?"
"Pembe pamuk kek çekti canım."
Berk oğlum! Hoşgeldin."
"Berk gözlerini yerden çekip,anneme baktı.
"Sizde Hoşgeldiniz."
"Deniz,noldu ne bu haller? Görende sanar bişey oldu."
"Hiç... birşey olmadı."
"Peki. Ben üstümü değiştirip geleceğim."
"Tamam anne."
Berk ile bir birimize bakıp gülüyorduk. "Tamam sus. Gülme!"
"Üzgünüm ama senin halin..." sözünü tamamlamayarak tekrar gülmeye başladı.
Ne yapicam ben bu çocukla. Annem içeri girince "Deniz!!" Diye bağrışlarını duydum.
Hızlı adımlarla annemin yanına gittim.
"Noldu anam?"
"Bu ne!" Diyerek köpeği gösterdi.
"Köpek."
"Yemin et (!)"
"Ya anne ne diyim, kuş mu diyim kedi mi at mı. Ne diyim?"
"Ya bunun burda ne işi var."
"Ya sahipsiz kalmıştı. Bende üzüldüm ve aldım."
"Ya kızım.sen okuldasın ben işte babanda işte. Kim bakıcak bu yavruya."
"Benim annemin işi boş geçiyor. Hem ona arkadaş olur."
"Berk oğlum. Anlıyorum ama annem zorlanıcak."
"Annem ofiste yalnız. Yani bişey olmaz."
"İyi. Ama siz sorumlusunuz bu hayvandan!"
"Peki,peki." Diyerek başımdan saldım.