SAUDADE||VEGASPETE

By Bitterrsweettt

17.3K 1.1K 2K

O'na doğru koşmak mı daha zordu yoksa ondan kaçmak mı? Kollarını bana sarmasını mı istiyordum yoksa sonsuza d... More

GİRİŞ
İLK GÖRÜŞ
KIYAS VE ARZU
RUHTAKİ BOŞLUK
SOLUK SOLUĞA
İHANET
TESELLİ VE TELAFİ
RUHTAKİ YARALAR
TESLİMİYET
GERÇEKLER
TEHDİT
GİTME
İKİNCİ İLK GÖRÜŞ
YAKINLAŞMA
YANIMDA OLURSAN
ANLADIĞIN İÇİN
YENİDEN
YENİLGİ
ORTAK DÜŞMAN
İNANÇLAR
YALANLAR YARALAR
GERÇEK BİR SEVGİLİLİK
SOĞUK SAVAŞ
QUERENCIA

KABULLENİŞ

618 52 83
By Bitterrsweettt

Pete

Önce belimi sıkıca sarmış kolları hissettim. Sonra boynumdaki düzenli nefesi. Dün gece evime gelir gelmez Vegas beni kollarına almış, göğsüne yaslayıp beni orada uyutmuştu. Ben dalana kadar ellerini bir an bile saçlarımdan çekmedi. Kollarının tutuşu bir an bile gevşemedi. İlk defa ona karşı bu kadar dürüst olmuştum. O tepede, alkolün etkisiyle, yanımda olmasının verdiği rahatlamayla içimdeki zehri akıtmıştım. Pişmanlık hissetmediğimi fark ettim. Hayatımda asla sesli söylemediğim şeyleri ona söylediğim için, karşısında güvensizliğimi, güçsüz yanımı gösterdiğim için pişman olmadım. Aksine rahatladım. 

Hiçbir şey sormadan sadece kafamı göğsüne yasladığında hissettiğim rahatlamayla ağladım. Şimdiyse sanki zehrim o tepede kalmış gibi, huzurlu hissediyordum. Kollarının arasında ona doğru döndüm.

Hala derin uykudaydı. Dudaklarımı çenesine değdirdim. Sonra yanaklarına. Bir elimin tersiyle yanağını okşadım. Alnım alnına yaslı gözlerimi tekrar kapattım. 

''Vegas. '' dedim. Uyanır gibi olup mırıldandı. Ne dediğini anlayamadım. O yüzden tekrar seslendim.

''Sevgilim.. uyan artık.'' Alnımı alnından çekip yüzüne baktım. Uykulu ve şaşkın gözlerle bana baktığını gördüm. 

Dün kendisi ilk kez söylemişti. Beni baştan ayağa titreterek. Benim de sesli söylememin zamanı gelmişti. Ama bu kelime onun üzerinde beklediğimden daha fazla etki yaratmış gibiydi.

Boğuk sabah sesiyle -ki ne kadar seksi olduğu tartışmaya kapalıydı- ''Sen bana ne dedin az önce?'' dedi.

''Sevgilim? Değil misin yoksa?''

Elini belimde kaydırdı. Bu tüm omurgamda bir titreme hissetmeme sebep olurken ifademi sorgulayıcı tutmaya çalıştım.

''Sen ne olmamı istersen oyum Pete. Senin için hepsi olurum.''

Dudakları omzuma sayısız öpücük bıraktı. 

''Sevgilim sıfatı şimdilik yeterli. Performansına göre farklı sıfatlar ekleyebilirim.''

''Ben senin için bir yenisini daha ekledim. Bebeğim.. kulağa güzel geliyor değil mi bebeğim?''

Hemen bu yataktan çıkmalıydık çünkü kahrolası irademi kaybedip tüm günü burada onunla geçirebilirdim. Bana bebeğim dediği sürece her şeyi siktir edebilirdim. Ama bunu yapmamalıydım.

''İşlerimize gitmemiz gerekiyor Vegas. O yüzden beni baştan çıkarmaya çalışma. Geç kalacağım.'' deyip yataktan daha doğrusu kollarından sıyrıldım. Dolabın karşısına geçip üzerime beyaz gömleklerimden birini geçirdim.

''Sen işlerin başında olan kişi değil misin? Bir sabahı kendine ayıramaz mısın.. Gidip bir şeyler yiyelim.'' 

Pantolon seçmeye çalışırken cevapladım. ''Kahve ve çörek en sevdiğimiz kahvaltı değil miydi? Yol üstünden alırız.'' Derin bir nefes verdi. 

''Keşke sadece senin ve benim olduğumuz bir evren olsaydı. O zaman her şeyin ne kadar kolay olacağını tahmin bile edemezsin.''

Dolap aynasından yansıyan görüntüsüne baktığımda yatağın köşesinde oturmuş ellerini iki yanından yatağa yaslamış beni izlediğini gördüm. Üzerimde sadece boxer ve düğmeleri iliklenmemiş gömleğimle yanına döndüm. Karşısında dikildim. Gözleri üzerimde kısa bir an oyalandı ama aceleyle bakışlarını gözlerime çıkardı.

''Ben de senin yanındayken geriye kalan her şeyden soyutlanmak istiyorum ama bu işe gitmemek için bir bahane değil.''

Bileğimden tutup kendine çekti. Tanrım, bu adamın tek dokunuşu bile kalbimi ağzımda attırmaya yetiyordu.

Bir eli belimden nazikçe tuttu diğeri ise gevşekçe kalçama yerleşti. Kafasını iliklenmemiş gömleğimin açık bıraktığı karnıma yasladı. 

''Dünle ilgili.. yani bana anlattıklarınla ilgili eğer pişmansan diye söylüyorum yaşanmamış sayabiliriz. Duymamışım gibi. Anlatmamışsın gibi.''

Dudaklarını karnıma yumuşak bir şekilde bastırdı. Bu dokunuşu gözlerimi sıkıca kapatmama neden oldu. 

''Hayır. Pişman falan değilim.'' O karnıma öpücüklerini kondurmaya devam ederken konuşmaya devam ettim.

''Bir yabancıya değil, sana anlattım. Erkek arkadaşıma anlattım.''

Dudakları birden durdu. Zaman durmuş gibi öylece duraksadı. Bir elim saçlarına kaydı.

Beni tutuşu sıkılaştı ve karnımın üstüne sıcak nefesini vererek fısıldadı.

''Yabancı birine değil bana anlattın. Acını, kendini bana anlattın. Başka birine değil.''

Kendi kendine konuşuyor gibiydi.

''Sen iyi misin?'' Kendisini geriye çekti. Gözlerinde her zamankinden daha derin bir boşluk  vardı. İçine düşmekten korktum ama o boşluğun yanında bana bakışında farklı bir şey vardı. Ufak ışıltılardı belki ama oradaydılar. Ne olduğunu anlayamadım ama üzerinde de durmadım. 

Kafasını sallayarak onayladı. 

''Artık giyinebiliriz o zaman.'' Elinden tutup ayağa kaldırdım. Dün çıkardığı kot ve salaş tişörtü üstüne geçirdi. 

''Önce eve mi geçeceksin? Benden bir şeyler giyebilirdin.'' Telefonuna baktı ve yüzü asıldı.

''Evet hatta hemen çıksam iyi olur. Akşam seni alayım olur mu?'' 

Cevap vermemi beklemeden birkaç adımda yanıma geldi, hızlı ve baş döndürücü bir şekilde beni öptü ve odadan çıktı. 

Dün korumalardan birine arabamı tepeden aldırmadığımı hatırlayınca kendime sinirlendim.

Evimin önünde el pençe bekleyen kimse yoktu. Öyle olması beni geriyordu. Aslına bakılırsa eve baskın yapılacak türden düşmanlıklar olmazdı. Kurallar belliydi. Eğer bir çatışma çıkacaksa bu evlerden uzakta olurdu. Yine de Khun Korn'un içi asla rahat etmiyordu. O yüzden eve çok yakın bir konuma yerleştirilen korumalar vardı. Onlardan birini arayıp araba isteyecektim. Bu düşünceyle evden hızla çıktım.

Çıkar çıkmaz karşımda dikilen adamsa kesinlikle bizimkilerden biri değildi. Elinde arabamın anahtarını tutuyordu. Ellerini birleştirip eğildi.

''Khun Pete. Khun Vegas dün gece arabanızı almamı emretmişti. Sabah erkenden de buraya getirmemi. Buyurun anahtarınız.'' 

Korumaya teşekkür edip elinden anahtarı aldım. Arabaya bindiğimde yolcu koltuğunda bir paketin içinde kahve ve çörek buldum. Minik bir kart gözüme çarptı.

''Güne kahveyle başlıyorsun. Belki şarapla bitiririz? -Vegas''

Gülümseyerek arabayı çalıştırıp işe giderken tek düşündüğüm şey onu tekrar görmekti. 

***

Toplantı bitmek bilmiyordu. Khun Korn'un benim için ayarlamış olduğu bir toplantıydı. Ben o tepede saatlerce düşünüp ağlarken o yurtdışındaki potansiyel bir alıcının temsilcisiyle görüşme ayarlamıştı. Benim için. Benim açığımı kapatmak için. Yine de toplantıya beni sokuyor olması benden ümidini kesmediğinin başka bir kanıtıydı. 

''Aslında patronumun aklında başka bir aileyle iş yapmak vardı hatta birkaç görüşme gerçekleştirdiler. Ben kendisine şartları ileteceğim. Bana kalırsa sizinle iş yapmayı tercih edecektir Khun Pete.''

Sonunda masada yalnız kaldığımda derin bir nefes verdim. Oluyordu. Başarıyordum. Aklıma gün sonunda Vegas'la buluşacağımız geldi. Siktir! Tamamen unutmuştum. Masadan aceleyle kalktım. Toplantı için benimle birlikte mekanda olan korumaların peşimden geldiklerini fark edince elimle işaret edip durmalarını sağladım. 

Güvenli alanım olmuş olan kişiye gidiyordum. Korumalara ihtiyacım yoktu. Arabaya yaslanıp önce Vegas'ı aradım. İlk çalışta açtı. 

''Neredesin hemen gelip alayım.''

''Arabam var biliyorsun değil mi?'' dedim sırıtarak.

''Seni şımartıp şoförlüğünü yapmak istiyorum. Konumu atarsın.''

Arabayı götürmesi için anahtarları henüz gitmeyen adamlarımdan birine verdim. Sırtım mekanın yanındaki duvara yaslı sigaramı yakıp beklemeye başladım. Hava güzeldi. Gökyüzü güzeldi. Gömleğimin düğmelerinden birini daha açtım. 

Kafamı geriye yasladım ve derin nefesler aldığım sigaramla gökyüzünün maviliğini izledim. İkinci sigaraya geçmiştim ki görüş alanıma tanıdık araba girdi. 

Vegas camı indirip gelmiyor musun diye seslendiğinde elimdeki sigarayı gösterdim. Bitmeden gitmeyecektim. Bu keyfi hak etmiştim. Arabadan inip tam önümde durdu. Elimdeki sigarayı alıp derin bir nefes aldı. Gözlerinde arzuyu gördüğümde yutkundum. 

''Vegas aklından ne geçiyorsa yapma. Etraf çok kalabalı-''

Cümlemi yarıda bırakmama neden olan şey dudaklarıydı. Ah Tanrım.. İçine az önce çektiği sigara dumanını aralık dudaklarımdan içeri üfledi. Ciğerlerimi dumanla değil onla doldurdum. Dudakları hala çok yakındı. Burnunu burnuma yavaşça sürttü.

''Bu kadar sigara yeter sanırım.'' 

Beni kısık ve tahrik olmuş bakışlarımla öylece bırakıp arabaya binmeden sigaradan birkaç nefes daha aldı. Bense gökyüzüne bakarak kendime sabır diledim. Bu adam beni böyle olur olmadık anlarda yakıp kavuracaksa sabır ve güce çok ihtiyacım vardı. Sonunda hareket edip arabaya geçtim.

''Nereye gidiyoruz?''

''Sürpriz.'' 

Başka bir şey söylemedim. Gideceğimiz yer her nereyse biraz uzaktı sanırım. Bir eli bacağımda ben onun yüzünü izlerken birden telefonu çaldı. İlk başta meşgule attı ama ısrarla çalmaya devam etti. Bıkkınlıkla telefonu açtı. Her ne duyduysa hiç güzel şeyler olmadığı kesindi. Çünkü yüzü birden buz kesmişti. Boynundaki damar gözle görülür şekilde gerilmişti. Öfke gözle  görünür bir şey olsaydı o  an kesinlikle Vegas olurdu.

''Ne oldu?'' 

''Pete şuan geldiğimiz yoldan geri döneceğiz. Seni güvenli gördüğüm ilk yerde indireceğim ve evine gideceksin. Tamam mı?''

Gerginlik vücuduma dolarken ona doğru tamamen döndüm.

''Sana ne oldu dedim?''

'' Siktiğimin piçleri bir gün daha bekleyemedi!'' Derin bir nefes alıp bana baktı göz ucuyla.

''Birkaç gün önce bir baskın düzenledik. Şimdi onlar hesaplaşma için depolarımızdan birini basmışlar. Birkaç kişiyi de depoya giden yola dikmişler. Beni bekliyorlar. Senin eve dönmen gerekiyor Pete.''

''Hiçbir yere dönmem gerekmiyor! Çatışmaya gidiyorsun ve benden ah tamam işin bitince bana uğra bilgisayar oyunu oynarız  dememi mi bekliyorsun!''

Son hızla arabayı kullanırken gözünü bir an bile yoldan ayırmadı ama bana bakmazken bile yakıcı bakışlarını bir şekilde üzerimde hissettim. 

''Pete kendin söyledin. Çatışmaya gidiyorum. Bir sürü adamım yolda, oraya benden önce varacaklar. Güvende olacağım tamam mı? Ama önce sen güvende olacaksın.''

Gergindim, şimdi bu gerginliğe Vegas'a duyduğum öfke eklendi. Beni bunun dışında tutamazdı. Buradaydım, yanındaydım ve hiçbir şey olmuyor gibi eve gidemezdim. İlk kez çatışmaya giriyor da değildim. Beni hala ne sanıyordu bu aptal?

''O çeneni kapat ve siktiğimin arabasını depoya sür Vegas. Seni bırakıp bir yere gitmiyorum.'' 

İşte o an son sürat ilerlerken gözlerini yoldan çekip bana baktı. Bakışlarımı gözlerine kilitledim. En sonunda pes etti.

''Oraya birlikte gidiyoruz ama arabadan inmeyeceksin Pete.''

''Önüne bak yoksa bizi kazada öldüreceksin ve çatışmaya gerek kalmayacak Vegas.'' diye söylendim.

''Kolay biri olmadığını en başında biliyordum. Sözümü dinleyeceğini düşündüğüm için tam bir aptalım.' diye mırıldandı. Şuan birilerini öldürmeye veya yaralamaya gitmiyor olsaydık bu halimize gülebilirdim. 

''Ne derler bilirsin. Partners in crime.''  diyerek göz kırptım. Kafasını iki yana sallayarak dikkatini yola verdi. Ne bu arabadan inip onu tek başına tehlikeye yollayabilirdim ne de oraya gitmişken arabada bekleyebilirdim. 

''En azından lütfen, lütfen kendini riske atacak bir şey yapma.''

Birlikte çatışacaktık. Bu Vegas'ın hoşuna gitsin ya da gitmesin. Yol ayrımında birkaç araç bekliyordu. Vegas'ın adamları olmalıydılar. Sola dönüp ilerlemeye devam ederken bizimle birlikte onlar da hareket etti. Ve en sonunda depo görüş alanımıza girdi. Yolun üstünde ise bize doğrudan silah tutan adamlar vardı. 

Güneş batmaya başlamıştı. Gökyüzünün birazdan tamamen kararacak olan maviliği o kadar güzeldi ki.

''Bu akşam çok romantik olabilirdi Vegas.'' Az önceki alaycı halim yerini ciddiyete bıraktı.

Belimdeki silahı çıkarıp emniyetini açtım. Vegas'ta aynı şekilde silahını ayarladı ve bana baktı.

''Şu siktiğimin piçlerinden kurtulalım yine romantik olacak. Ve kahretsin.'' Gözlerini kısmış bana bakıyordu.

''Ne, yine ne oldu!''

''Silah tutarken inanılmaz seksiymişsin.'' deyip göz kırptı. Arabadan aniden inip ateş etmeye başladı. Gülümseyip göz devirerek aynı hızla arabadan indim. Silahlar patlarken nişan aldım. Ortalık saniyeler içinde karıştı. Depoya giden yolu kapatan adamlar birer birer vurulurken henüz sağlam olanlar da boş durmayıp bizim tarafa ateş ediyorlardı. Bir süre sonra olay silahlı çatışmadan çok birebir kavgaya dönerken bulunduğum yerden ayrıldım.

Vegas'a baktım. Yerdeki birini tekmelerken uzağındaki iki kişiye ateş edip yığılmalarına sebep oldu.  Buradakiler Vegas'ı öldürmeyi göze alamazdı. Sahipleri depoda beklerken aldıkları maksimum emir yaralamak olabilirdi. Bu bir hesaplaşma olacaksa başlarındaki kişi Vegas'ın onlara ulaşmasını bekliyordu. 

Omuzlarına ya da bacaklarına nişan aldıklarım birer birer yere yığılırken yanlarına gidip silahları tekmeleyerek onlardan uzaklaştırıyordum. Ve tabi ki gecemi mahvettikleri için yaralarına tekme atmayı ihmal etmiyordum.

Şarjörüm bittiğinde küfrettim. Tam o an Vegas'ın ''Pete!'' diye seslendiğini duydum. Sese doğru döndüğüm. Birkaç adım ötemdeydi ve birinin boğazını kolunun altına sıkıştırmış adamın çırpınmasını sağlıyordu. Saniyeler içinde tek eliyle belinden başka bir silahı alıp bana fırlattı.

Silahı kapıp ilerlemeye devam ettim. Yumruk sesleri, acıyla bağırmalar, küfürler, silah sesleri.. hepsi birbirine karışmıştı. Önüme çıkıp durdurmaya çalışanları birer birer yere sermeye devam ettim. Vegas'ın yaptığı gibi. Önümde kimse kalmamıştı. Aslına bakılırsa karşı taraftan ayakta olan kimse kalmamıştı. Vegas'ın önüne dikilen canına susamış kişi hariç.  Vegas kendisine doğru gelen yumruktan ustaca sıyrıldı. Sıkılmış ve öfkeli görünüyordu. Ben de öyleydim. Yumruk atmaktan yaralanan elimi saçımdan geçirip olduğum yerde Vegas'ı bekledim. Uzun sürmedi. En sonunda elindeki silahın kabzasıyla adamın ensesine geçirdi. Adam bayılıp yere düştüğünde geriye dönüp manzaraya baktı. Vegas'ın adamları karşı taraftakilerden bayılmamış olanları diz çöktürmüş, kafalarına silah doğrultmuş hazırda bekliyorlardı. 

Vegas bana dönüp hızla yanıma geldi. Mükemmel görünmüyorduk şuan. Onun kaşı açılmış benim ise dudağım patlamıştı. Bir savaşın içindeydik. Yaralanmamız normaldi. Baş parmağıyla dudağımdaki yaraya dokundu.

''Arabaya geç ve bekle. Bu itlerin sahipleriyle konuşacağım ve romantik gecemize devam edeceğiz.'' 

Yine etraftaki herkesten ve her şeyden soyutlanmıştık. Benim parmağım da istemsizce kaşına gitti. 

''Şu ana kadar yanındaydım. Devamında da olmama izin ver.''

''Pete bu adamlar burada seni gördü. İş ortağı olduğumuzu, birlikte baskınlar yaptığımızı iddia edip size cephe alabilirler. Yeterince risk aldın. Daha fazlasını üstüne çekmene izin veremem.'' 

''Peki, burada bekliyorum. On dakika içinde yanımda olmazsan içeriye girerim. Yapacağımı biliyorsun.''

Alnını alnıma dayayıp hızlı ve derin nefesler aldı. Öpmek istediğini biliyordum. Ben de istiyordum çünkü. Zorla geriye çekilip boşta olan adamlarına işaret etti. 

Depoya doğru giden yolda arkasında adamlarıyla ilerlerken herkese diz çöktürebilecek gibi görünüyordu.

Şu ortamda bile ondan etkileniyor olmam şaka olmalıydı.  Geriye dönüp arabanın kaputuna yaslandım. Gömleğimin kollarını açıp yeniden katladım. Tamamen gerginlikten yapıyordum bunu. Vegas'ın oradan çıkıp gelmesini beklerken birkaç kez de silahın şarjörünü çıkarıp tekrar taktım.

Kolumdaki saate baktığımda sekiz dakika geçmişti. Henüz kapıdan kimse çıkmamıştı. Ellerim terlemeye başladı. Tam o anda tek el silah sesi duyduğumda ayaklarıma herhangi bir komut vermem gerekmedi. Beynim, ayaklarım, her bir parçam kendiliğinden harekete geçti ve koşmaya başladı. Deponun kapısına ulaştığımda önümde dikilen koruma ''Khun Pete lütfen durun Khun Vegas'ın kesin emri var.''

''Kes sesini!'' diye adamı önümden çekip içeri daldım. 

Ağır silahlarla dolu deponun ortasında Vegas ayakta dikiliyordu. Elindeki silahı karşısındaki adama doğrultmuştu. Adam oldukça rahat duruyordu. Korumalara gelince hepsi karşılarındaki kişiye doğru nişan almış hazırda bekliyorlardı. Kimse yaralanmamıştı peki o silah sesi neydi?

Herkes o kadar odaklanmış durumdaydı ki kimse dikkatini bana vermedi. Vegas dışında. 

Gözleri gözlerimi bulduğunda daha önce gözlerinde bana karşı görmediğim yoğun bir öfkeyle baktı. Yanında dikildim ve omuz silktim.

''On dakika demiştim.'' Silahımı karşımızdaki adamın baş koruması olduğunu düşündüğüm kişiye doğrulttum. 

''Demek yanında arkadaşın var Vegas. Pete Saengtham.. Sizi görmek ne hoş sürpriz.''

Vegas'ın çenesi seğirdi.

''Sırf ismimle seslendiğin için bile olsa o beynini dağıtabilirim. Ama anlaşma anlaşmadır. Şimdi buradan itlerini de alıp siktir olup gidiyor musun yoksa seni öldürmemi ister misin?''

''Beni öldürürsen bitmeyecek bir savaş başlatmış olursun. Ortalık çok karışır Vegas. Bunu istemezsin.'' Vegas güldü. Ürkütücü bir gülüştü.

''Beni hiç tanımamışsın. Treerayanpakulları hiç tanımamışsın. Sence ben ortalığın karışmasından çekinecek olsam herkesten gizlediğini sandığın iki depondan birini yakar mıydım?''

Adamın yüzü çarpıldı.

''Hayır yapmadım de.''

''Uyuşturucuydu değil mi? Hem de tonlarca... Sen şuan adamlarınla burada bana diklenirken hepsi kül oldu bile. Çok yazık. Diğeri de senin bundan sonraki davranışlarına göre belki yanacak belki de yanmayacak. Ne dersin?''

Adam bir Vegas'a bir de bana baktı. Gözleri bende takılı kalınca ''Hiç bana bakma. Ben işinizin bitmesini bekliyorum.''

Vegas'ın yanına gelip bir cep telefonu uzattı korumalardan biri. Vegas yanan binanın görüntüsünün olduğu ekranı adama doğru tuttu.

''Öyle olsun Vegas. Bu kez sen kazan.'' dedikten sonra etrafındakilere işaret verdi ve depodan çıkmak için hareketlendiler. Vegas hakkında duyduğum şeylerden biri de buydu işte. Boşa tehdit etmeyeceği, her zaman karşısındakinden bir adım önde olduğu..

''Hep ben kazanırım piç kurusu. Öğrenemedin gitti.''

Vegas silahını beline yerleştirmekle uğraşırken benim gözüm hala kapıdaydı. Adını bilmediğim o şerefsizin, yanındaki baş korumasına işaret verdiğini gördüm. Kaşlarım çatıldı.

Baş koruma silahını Vegas'ın olduğu yöne doğrulturken bir an bile düşünmedim. Tek kolumla Vegas'ı kavrayıp geriye çektim ve silahımı ateşledim. O piç benden önce ateşlemişti ama önemi yoktu. Benim atışım daha isabetliydi. Omzuyla göğsü arasındaki o noktayı tutup sendeledi. Emir aldığı adam ise baş korumasının yüzüne bile bakmadan kaçtı. Hala elindeki silahı bırakmadığını görünce bir kez daha ateşledim. Bu kez omzundan. Silah elinden kayıp yere düştü ve arkasına bakmadan diğerlerinin peşinden koştu. Vegas'ın adamları ise kaçmaya çalışanların peşine düştü. Bütün bunlar saniyeler içinde gerçekleşti. Birkaç göz açıp kapamalık nefes, üç el silah silah sesi. 

En sonunda depoda sadece ben ve Vegas kaldık. Hala kolumla Vegas'ı geride tuttuğumu fark ettim. Onu bıraktığımda kolumdaki keskin acıyla yüzümü buruşturdum. Acının kaynağına baktığımda beyaz gömleğimin giderek kırmızıya boyandığını gördüm.

Ona doğru döndüm. Kalakalmış bir şekilde kırmızıya boyanan gömleğime bakıyordu.

''Vegas?''

''Sen.. sen ne yaptın az önce?'' 

***

VEGAS

Görüntüler vardı. Son bir dakikanın, hatta bir dakikadan da kısa süren zamanın görüntüleri gözümün önündeydi. Ama algılayabildiğim söylenemezdi.

Pete, silah sesi, kanayan kolu, beni geride tutmak için kullandığı kolu, elindeki silah, vurduğu adam, depo, etrafımızdaki silahlar, dışardaki çatışma sesleri, hızla uzaklaşan arabaların zeminde çıkardığı ses. Hepsinin farkındaydım ama tepki veremiyordum.

Sadece ''Sen.. sen ne yaptın az önce?'' diyebildim. 

Sadece koluna bakabildim. Silahını beline yerleştirip elini kanayan koluna bastırdı. 

''Vegas gözlerini kırpmadığının farkındasındır umarım.''

Bakışlarımı gözlerine çıkardım zorla da olsa. O an girdiğim tuhaf trans halinden kurtuldum. Vurulmuştu. Benim için, beni korumak için. Beni geriye çekip önümde durmuştu.

Bunu benim için kim yapardı? Bir sürü koruma bunun için para alıyordu evet ama bunu gerçekten benim için kim yapardı?

O kurşun koluna değil hayati bir yerine gelseydi? Pete şuan burada benim yüzümden, beni korumak istediği için can çekişseydi? Kalbime adını koyamadığım bir ağırlık çöktü. Kaybetme korkusu muydu bu?

Nefes alamadığımı hissettim. Göğsüm hızla inip kalkarken elimi yarasının üstüne bastırdığı eline yasladım.

''Kuşun içerde mi?''

''Sıyırdı sadece.'' Beni ilk defa paniklemiş gördüğü için olsa gerek öylece yüzüme bakıyordu. 

''Ön kapıdan çıkaramam seni. Gel benle.'' Elinden tutup arka kapıya doğru sürükledim. Her ihtimale karşı orada bir araç bizi bekliyordu. Arabanın önüne geldiğimizde kendi üstümdeki gömleği sökercesine çıkardım. Sırtını arabaya yaslamış öylece beni izliyordu. 

''Seni buraya getirmemeliydim. Ne düşünüyordum ki? Arabadan inmene izin vermemeliydim. Benle gelmene izin vermemeliydim.'' 

Hızlı hızlı konuşuyordum, zihnimde ne varsa döküyordum da denilebilir. Hızla gömleğimi yırtıp koluna sardım. Düğüm yaparken canını yakmış olmalıyım ki kesik bir nefes verdi.

Şuan buradan gitmemiz gerekiyordu ama o elini, kendi kanına bulanmış elini önce pantolonuna sildi sonra da yanağıma çıkardı.

''Sakin ol Vegas. İyiyim. Sıyrık sadece.'' İçimden nedenini bilmediğim, aslında bildiğim bir şekilde ağlamak geliyordu. Göğsüne yaslanıp ağlamak, ona sığınıp ağlamak. Hiç ağlamadığım kadar ağlamak. En son ne zaman ağlamıştım sahi?

''Bunu neden yaptın Pete? Sana kendini tehlikeye atacak bir şey yapma demiştim. Neden önüme atladın?'' Ondan çok kendime soruyordum bu soruyu. Alnımı alnına yasladım. Elim saçlarına gitti. Şefkatle okşadım.

''Refleksti. Düşünmeden yapılmış bir şey. Ama doğru cevap sana değer verdiğim için sanırım.'' 

Önüme atladı, beni korudu, benimle birlikte çatıştı, kavga etti, yalnız bırakmadı ve yanımdan ayrılmadı.

Ne için? Bana değer verdiği için. Ona en başında bir amaç uğruna yaklaşan, onu kandıran, ihanet eden adam için. Onu zerre hak etmeyen benim için.  Yarasına dikkat ederek ona sıkıca sarıldım. Bugüne kadar hiç sarılmadığım kadar sıkı sarıldım. En tutkulu sevişmemizde sarmadığım kadar güçlü sardım bedenini.

Yapamazdım. Bundan sonra ona isteyerek ya da istemeyerek en ufak zarar veremezdim. Ona ihanet edemez, işlerini baltalayamaz, onu manipüle etmeye çalışamazdım. Onu kıramazdım. Ona zarar vermeye çalışan herkesin karşısında durmam gerekiyormuş gibi hissediyordum. 

En başta da kendimin. Burnumu saçlarına gömdüm. Kokusunu içime çektim. 

''Özür dilerim Pete. Çok özür dilerim. Binlerce kez.. özür dilerim.''

Tek koluyla sırtıma sıkıca tutunmuş, boynuma gömülmüştü. O, onu buraya getirdiğim için özür dilediğimi sanıyordu ama hayır. Ben ondan her şey için özür diliyordum. 

Farkında olmadığı tüm o şeyler için. İçimdeki ağırlık giderek artarken sayıklar gibi özür dilemeye devam ettim. Artık inkar edemezdim. Artık üstünü kapatmaya çalışamaz, görmezden gelemezdim. 

Başka bir adama dokunmaya yeltendiğim andan beri bildiğim ama bilmiyormuş gibi yapmak daha kolay olduğu için kaçtığım gerçek oradaydı.

Ben ona değer veriyordum. Pete'e değer veriyordum. 

Daha önce hiç kimseye değer vermediğim kadar, kimse için hissetmediğim kadar.  Benim yaralarımın nedeni Pete değildi. Babamın beni sevmeyişinin nedeni kıyaslandığım kimse değildi. O pisliğin beni sevmemesinin nedeni yine o pislikti.

Bense onun beni yönetmesine izin verip Pete'i kandırmıştım. Başarırsam bir aferin duyarım umuduyla hiçbir şeyden haberi olmayan Pete'i mahvetmeye çalışmıştım. Onun yaralarını deşmiştim. Onun en çok korktuğu şeyi, babasının karşısına başarısızlıkla çıkma kabusunu ona ben yaşatmıştım. Benim yüzümden geçmişiyle, acısıyla o tepede yüzleşip ağlamıştı. Hepsi benim yüzümdendi ve değilmiş gibi yapamazdım. Bundan sonra onu ağlatan sebebi yaratan ben olamazdım.

''Yapamam Pete, canının yanmasının sebebi olmak istemiyorum. Özür dilerim.''

Kaç özür hatamı silerdi hiçbir fikrim yoktu ama orada Pete'e sarılırken defalarca özür dilemeye devam ettim. 

***

BÖLÜM SONU

Selamlarrr ben geldim. Upuzun bir bölümle geldim. Sonunda dengesiz Vegas'ımız bazı şeyleri kabullendi. Artık zamanıydı diye düşünüyorum. 

Pete'e olan duygularını daha fazla görmezden gelmesine ve daha fazla ihanet etmesine ben de göz yumamazdım. :( 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. 

Keyifli okumalar! :) <33  

Continue Reading

You'll Also Like

15.2K 1.9K 27
Noseda Üstün Irklar Akademisi.. Süregelen tarihin en başından beri sırlarını ve varlıklarını İnsanoğlundan korumayı başarmış, özel kana ve güçlere s...
155K 17.3K 39
değişiyorsun, dayanamıyorum
109K 5.8K 22
Mafya olan Jungkook, annesini öldüren adamı arıyordu. 13 yıl aradıktan sonra nihayet ona ulaşmak için en iyi silahı buldu fakat bu silah en karanlık...
64.9K 2.7K 14
Yazar: infinite_x Çeviri: minnikiniz Link: http://www.asianfanfics.com/story/view/1071613/treacherous-romance-exo-collegeau-jongin-kyungsoo-baekyeol...