Yılbaşı bölümünü yılbaşında atamayacağım maalesef, çünkü burada henüz yılın başı değil çamfiqödiqöcğqöd bence çok mantıklı bir sebep. Neyse oy vermeyi unutmayın😋💗
Hepinizin yeni yılını kutluyorum. Mutlu yıllar dilerim, umarım yeni yıl hepimiz için çok daha iyi bir yıl olur ❤
Alarm sesiyle uyanıp direkt banyoda buldum kendimi. Kısa bir duştan sonra bir şeyler atıştırıp dolabımın karşısına geçtim. Her gün ne giysem diye düşünmekte en nefret ettiğim şeyler arasında ilk sıralardaydı.
Eskiden sevgilim yoktu ve sadece okuldan eve yaşıyordum. O zamanlar giyinmek daha kolaydı, direkt eşofman takımımı giyip çıkıyordum. Şimdi ise bir sevgilim var ve kendime saygımdan güzel giyinmeye çalışıyorum.
Elime aldığım siyah jeans pantolon üzerine crop tarzı bir kazak giyinip saçlarımı topladım. Hazır olduğumda Melis'i aradım.
Melis💕 aranıyor...
-"Günaydın Turunçgilim."
-"Günaydın Bebeğim, hazır mısın?"
-"Henüz değilim ya sen?" Dediğinde telefonu hoparlöre aldığını anlayabiliyordum.
-"Ben hazırım.. Saraç evde mi?"
-"Evde ve uyuyor."
-"Bir şeyi mi var? Bu saate kadar uyumazdı normalde." Dedim, endişelenmiştim ve korkuyla Melis'in söyleyeceği şeyleri dinledim.
-"Bir şeyi yok aşkım, geç geldi eve o yüzden."
-"Anladım." İçim bir nebze de olsa rahatlamıştı.
-"Sen hazır değilsen, size geliyorum. Ordan çıkarız."
-"Olur." Dedi heyecanlı bir ses tonuyla.
Telefonu kapattıktan sonra direkt aparttan çıktım. Saraç uyanmadan, orada olmak istediğim için mümkün olduğunca hızlı yürüdüm.
Yaklaşık 20 dakikalık bir yürüme mesafesi vardı. Kapıya geldiğimde Melis'e mesaj attım. Kapıyı çalıp Saraç'ı uyandırmak istemiyordum.
-"Hoş geldin." Dedi, bir gözü makyajlıyken henüz diğerine dokunmamıştı.
-"Hoşbuldum, hala uyuyor mu?"
-"Uyuyor." Dedi keyifle.
İçeriye girdiğimde çantamı çıkarıp köşeye koydum daha sonra direkt, sessizce odasına girdim.
Uyurken bile çok yakışıklıydı insafsızın oğlu. Usulca yanına yanaştım ve başının yanında diz çöktüm. Yüzüstü uzanmış bir kolunu yastığının altından geçirmişti. İki elimi üst üste koyup, çenemi elimin üzerine yerleştirdim ve yüzünü izlemeye başladım. Henüz birkaç saniye bile geçmemişken gülümseyerek gözlerini araladı.
Şaşkın gözlerle onu izlerken "Kokumu mu aldın?" Dedim dalga geçercesine.
-"Kokunu aldım." Dedi gülümserken.
-"Cidden mi?" Dedim şaşkınlığımı gizleyemeyerek.
-"Ciddiyim." Dediğinde şaşkın gözlerle gülümsedim. Kokuyla uyanmak konusunda ona gerçekten inanıyordum çünkü küçükken annem ne zaman sucuklu yumurta yapsa, kokusuna uyanırdım.
-"Sabah sabah hangi rüzgar attı seni buraya, Allah o rüzgardan razı olsun." Dedi gülümseyerek.
-"Hala evde olduğunu öğrenince, uyandırmak istedim."
-"Böyle kuru kuru uyandırmak, sindi mi içine?"
Konu anlamadığım bir şekilde hep buraya geliyordu. Gülümseyerek hafif bir öpücük kondurdum sıcak dudaklarının üzerine. Gözlerini kapatıp kocaman gülümsedi.
-"Hadi kalk koca bebek, sana kahvaltı hazırlayacağım. Kahvaltıyı hazırladığımda hala hazır değilsen klozet suyunu üzerine dökerim." Dedim keyifle. Ayağı kalkıp kapıya yöneldim.
-"Oha tehdide bak!"
-"Bizde böyle bebeğim, işine gelirse."
-"Hep Adar pezevengi öğretiyor dimi sana böyle pis fikirleri."
-"Körle yatan şaşı kalkar." Dedim gülümseyerek. Odadan çıktığımda hala sesini duyuyordum.
-"Ulan bi, 2. Adarımız eksikti."
Hızla mutfağa geçip kahvaltı hazırladım. Önce Melis oturdu sofraya, onu böyle şık görmek her yiğidin harcı değildir. Sürekli evde olduğundan dolayı, genelde pijamalarla takılırdı.
Ben hala ayaktayken Saraç geldi. Ben ocağın üzerindeki çayla uğraşırken bir elini tezgaha diğer elini beline yerleştirip beni izledi. Yeni duş aldığı ıslak saçlarından belli oluyordu. Saçlarının kokusunu bir metre öteden alabiliyordum. Hiçbir şey söylemeden öylece izledi, bende hiçbir şey söylemedim. Suyu kaynattıktan sonra masaya koydum. Saraç sandalyemi biraz geriye çekerek oturmamı sağladı daha sonra yanı başımda yerini aldı.
-"40 yıllık kardeşinim, seni ilk kez böyle görüyorum abi. Keşke bize de gösterseymişsin şu centilmen taraflarını." Dedi Melis, ima dolu bir tonlamayla.
-"Şımarma diye göstermedim." Dedi Saraç. Klasik abi işte. Abi değil misiniz, hepiniz aynısınız.
-"Çok gıcıksın." Dedi Melis. Çatalına aldığı zeytini, sinirle ağzına attı.
-"Öyleyim."
Saraç'ın, insanları sinir etmekte üstüne tanımıyordum. Bundan zevk mi alıyordu?
Bakışlarımı Saraç'a çevirip gözlerimi devirdim. "Gerçekten çok gıcıksın."
Saraç çatalına yerleştirdiği küçük domatesi ağzıma koyup dudağımı öptü. "Bir şey mi söyledin sevgilim?"
Ağzımdaki domatesi çiğnerken diğer yandan laf yetiştiriyordum. "Diyorum ki, çok gıcıksın." Bu kez bir zeytin verdi ve tekrar öptü.
-"Hm.. öyle miymişim?"
Melis'in öfkeli bakışlarına maruz kaldığını gören Saraç, Melis'e döndü.
-"Ne oldu, niye sinirlendin sen? Sevgilimin ağzına verdim diye mi?"
Gözlerimi kocaman açıp, şaşkın bakışlarımı çehresine çevirdim. Bilerek yapıyordu!
Dirseğimle karnına geçirince öksürerek gülmeye başladı. Melis'le aynı anda "Pislik!" Dediğimizde bu kez kahkaha attı.
-"Bir kere de benim için vurur musun sevgili yengeciğim, malum sen vurunca sana karışmıyor." Dedi Melis.
-"Vurursan öperim." Dedi Saraç.
Bence bu tehdit, dünyanın en güzel tehtidiydi.
İstekli görünmemek için vurmadım. En azından kız kardeşinin yanında..
🍂
Kahvaltı yaptıktan sonra Saraç bizi gideceğimiz alışveriş merkezine bırakıp gitti.
Melis'le uzun süre kıyafet alışverişi yaptıktan sonra burger yedik ve oradan ayrıldık. Melis'in ısrarları üzerine dayanamayıp onlara doğru yol aldık. Alışveriş merkezinden çıkmadan Saraç'ı aramıştık fakat meşgul oldukları için gelememişlerdi.
-"Ayaklarıma karasular indi Turunçgilim." Dedi Melis, yana yakıla. Hava hafif kararmıştı.
-"Ah! Değdi ama."
-"Değdi!" Dedi Melis.
Paytak paytak ilerliyorken, bir grup erkekle karşı karşıya geldik. Melis'i arkama alıp köşeden gidecekken önümde durdu, iki katım olan çocuklardan biri.
-"Pardon, müsaade eder misin?" Dedim ciddi bir ses tonuyla.
-"Müsaade senin diyerek geçip gitmeni çok isterdim fıstık fakat seni tanımak isterim." Diyerek yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
-"Ben seni tanımak istemem." Dedim ciddiyetle. Yüzümü geri çekmedim ve bakışlarımı çevirmedim.
-"Neden, sevgilin mi var?" Diyerek alaya aldı.
-"Var." Dedim tekrar, sert bir tonda.
Bu kez bakışlarını arkamdaki Melis'e çevirdi. Elimi sıkı bir yumruk yapıp omzuna vurdum. "Geri bas!"
-"Oo!" Dedi omzunu tutarak geri çekildi. "Korumacıyız." Dalga geçercesine kahkaha atıyordu.
Gözlerimi devirerek tekrar adım attım fakat izin vermedi. "Tanışalım ya, beğendim seni." Dediğinde arkadan bir ses yükseldi.
-"Benimle tanış, bence beni daha çok beğeneceksin." Bu Saraç'ın sesiydi.
Adar ve Giray bizi alıp onlardan uzaklaştırdıklarında Bulut ve Saraç öne atıldılar. Saraç'ın elleri arkasında, az önce benimle yüz yüze olan çocuğa yaklaştı.
-"Nasıl, beğendin mi beni?" Dedi, yüz ifadesini göremiyordum.
Saraç'ın arabasına doğru ilerlediğimde arkada oturan Betül'ü gördüm. Giray elimizdeki poşetleri bagaja yerleştirirken Melis'le göz göze geldik. Betül arabadan inip Melis'e gülümsedi.
-"Selam Melisa, nasılsın?" Derken elini uzattı.
Melis, elini tutup pekte samimi olmayan bir tavırla konuştu. "İyiyim Betül, sen?"
-"İyiyim bende, uzun zaman oldu."
-"Evet, seni burada beklemiyordum." Dedi Melis. Sevmediği insanlara karşı gerçekten de açıksözlü.
Betül, samimiyetten uzak bir şekilde gülümsedi. Ne diyeceğini bilmese gerek, bu suskunluğunun sebebi. Bu kez bana döndü. "Sen nasılsın Aden?"
Sağ tarafımızda bir kıpırdanma olunca onu görmezden gelerek bakışlarımı Saraç'ın olduğu yöne çevirdim.
Çocuk, eli burnunda sendelerken herkes onları izliyordu. Onlara bir adım attığımda Melis engel oldu. "Gitmesen mi?"
Melis'i görmezden gelerek oraya ilerledim. Saraç ikinci bir yumruğu indirmeden ona seslendim.
-"Saraç!"
-"Bulut!" Dedi Saraç. Bulut bana yaklaşırken onu durdurmaya çalıştım fakat bu kez beni omuzlarımdan tutup arabaların olduğu kısma çevirdi.
-"Bulut bırak!"
-"Aden karışma." Dedi, benim aksime daha sakindi. Tekrar bir kıpırdanma oldu ve bu kez o sert yumruğun sahibi karşı taraftı. Saraç eli burnunda geriye sendelerken Bulut'un kollarından kollarından hızla çıkıp tekrar koştum.
-"Saraç! Saraç lütfen."
Çok fazlaydılar bu kez. Evet belki kavga etseler galip gelirlerdi ama çok hasar alırlardı. Bunu göze alamazdım.
-"Biraz hatrım varsa.. gidelim."
Bakışlarını bana çevirdi. "Aden bak bu iki oldu! Üçüncüsünde.." sustu.
Giray, Adar, Buğra ve Bulut çocukları göndermeye çalışıyorlardı.
-"Üçüncüsünde ne?" Dedim tek kaşımı kaldırarak.
-"Bozuşuruz." Dedi ve arkasına bakmadan arabaya bindi. Ben onu düşünüyorken nasıl kızardı bana?
-"Tamam hadi, arabalara!" Dedi Bulut.
Öylece kalakaldığımda Giray kolumdan tutup Saraç'ın arabasına yönlendirdi.
Öne oturmayı reddedip arkaya geçtim. Yanımda Melis ve Giray varken Betül ise öne, Saraç'ın yanına oturdu. Giray'a ters bakışlar atıp dışarıya çevirdim gözlerimi. Eğer ben oturmuyorsam o oturmalıydı öne, Betül değil!
-"Betül! Orası Aden'in yeri." Dedi Saraç. Dikiz aynasında buluştu gözlerimiz.
-"Kimse oturmayınca, arkada sıkışmayalım diye oturdum. O halde arkaya geçeyim." Diyerek kapıdan indi.
-"Oturmayacağım." Dedim tavır yaparak. Bu kez arkasına dönüp ateş saçan gözlerini gözlerimle buluşturdu.
Arabadan inip öne oturdum. Hayır kesinlikle onun kötü bakışlarına maruz kaldığım için değil, küs olsakta Betül'ü öne oturtmak istemediğim için.
-"Araba Aden'in parfümü mü kokuyor, bana mı öyle geldi?" Diye sordu Melis. Çoktan yola çıkmıştık.
-"Saraç, yengemin parfümünü sıkıyor arabaya." Dedi Giray. Bakışlarım aramızda duran parfümüme kaydı.
-"Yaa aşık mısın?" Dedi Melis. Betül burada olduğu için söylediğine yemin edebilirdim.
-"Aşık tabii, aşık olmayan yapar mı bunu?" Dedi Giray. Melis'in oyununa keyifle katıldığını biliyordum, canım arkadaşım.
-"Kesin sesinizi!" Diyerek araya girdi Saraç.
-"Tamam abi bugün sevgilinin seninle uyumasına bir şey demeyeceğim, lütfeni ortamı germeyin."
-"Sevgilim benle uyurken senden izin almıyorum zaten Melisa."
-"Bugün sizde kalmayacağım, mümkünse beni evime bırakır mısın?" Dedim kısık bir sesle.
Sustu.
Bakışlarımı ona çevirip tekrar konuştum. "Saraç!"
-"Mümkün değil." Dedi, bakışlarını çehreme çevirdi. Birkaç saniye baktıktan sonra tekrar yola döndü.
Daha sonra yol boyunca sustuk.
Eve geldiğimizde çocuklarla beraber salona geçtik. Ben, Giray ve Bulut'un ortasında, televizyonun karşısında yerimi alırken bir tarafımızda Adar diğer tarafımızda Betül ve Buğra vardı.
Melis mutfakta, çay koyarken Saraç ise kıyafetlerini değiştirmek için odasına gitmişti.
-"Proje nasıl gidiyor?" Dedim başımı Bulut'tan yana çevirerek.
-"İyi gidiyor, hallediyoruz. Senin sınavlar nasıl geçti?"
-"İyi geçti, halletik bir şekilde." Dedim gülümseyerek.
-"Haftaya var mı sınavların?" Dedi Giray.
Başımı sallayarak "Evet maalesef." Dedim.
-"Ne zamana kadar?" Diye sordu Buğra.
-"Perşembe. Benim dersler de sınavlarda perşembe son." Dedim.
-"Derslerinin perşembe bittiğini biliyoruz da sınavın yoksa cuma günü, bizi izlemeye gel." Dedi Adar.
Keyifle koltuktan doğruldum. "Bu hafta full sunum mu yapacaksınız?"
-"Evet, cumaya kadar." Dedi Bulut.
-"Gelirim o zaman, cuma günü." Dedim keyifle.
Bulut eliyle saçlarımı karıştırdı. "Hayırdır, sen niye bu kadar heyecanlandın?"
-"Koskoca Kaos'un projesini dinleyeceğim, neden heyecanlanmayayım?"
-"O Kaos'tan bir kişi eksik ama idare edeceğiz." Dedi Giray.
Betül'ün yanında beni böylesine sahiplenmeleri çok hoşuma gidiyordu.
Melis ortadaki masaya çay bardaklarını yerleştirirken bakışlarını bana çevirdi. "Yengeciğim, abimi alıp gelir misin?" Birkaç saniye bakıştık. Saraç'a küsmüştüm ve bence bunu anlamıştı da fakat şuan Betül'ün yanında onunla bu konuyu konuşmayacaktım.
Zoraki bir gülümsemeyle koltuktan kalkıp Saraç'ın odasına doğru ilerledim. Kapıyı iki kez tıklatıp 'Gir' demesine kalmadan içeriye girdim. Yalnızca altında gri bir eşofmanla dolabından bir şeyler arıyor gibiydi.
-"Herkes seni bekliyor, ne yapıyorsun?" Dedim sakin bir ses tonuyla.
-"Siyah tshirtümü arıyorum." Dediğinde kapıyı kapatıp ona doğru ilerledim. Dolaba tek bakışta, elimle koyduğum gibi buldum siyah tshirtü. "Bu mu?"
Bakışlarını bana çevirdi ve elimdeki siyah tshirtü alıp üzerine geçirdi.
-"Sinirliylen sağlıklı düşünemediğin gibi, sağlıklı da göremiyorsun." Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.
-"Çok biliyorsun." Dedi, samimiyetten uzak bir tavırla.
Arkamı dönüp gidecekken kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Gözlerinden çıkan alevler gözlerime çarpıyordu.
-"Bir de sen mi tavır yapıyorsun bana, gelip özür dilemen, bir daha yapmayacağına dair söz vermen gerekirken."
Kolumu ellerinden çekip sert bir tavır takındım. "Özür dilemeyeceğim, bir daha olsa bir daha yaparım."
Derin bir nefes alıp başını yukarıya kaldırdı, sabır dilercesine.
-"Bak Aden-"
Sözlerini tamamlamasına izin vermeden araya girdim. "Saraç! Gözümün önünde kavga etmene müsaade edemeyecek kadar hassas biriyim. Çocuklar kaç kişilerdi, evet belki galibiyet sizin olurdu ama her türlü hasar alacaktınız. Yalnızca sen değil, çocuklar da."
-"Bak Aden, bi erkek kavgasına karışamazsın. Çocuk sana asıldı, ona ders vermezsem tekrar yapacak."
-"Ders vermesi gereken kişi sen değilsin Saraç!" Dedim sesimi hafif yükselterek.
-"Evet benim! Biri sevgilime laf atıyorsa, ders vermesi gereken kişi benim." Dedi benim gibi sesini yükselterek. Ürkerek bir adım geri gittim. Beni korkuttuğunu fark edince derin bir nefes aldı, sesini kontrole sokmak istercesine. Daha sonra elleriyle yüzümü avuçladı, alnını alnıma yasladı. "O gün fotoğraflarını çeken adamı dövdüğümde bir şey söylemediğin gibi, şimdi de bir şey söyleme. O gün hakettiğini düşündün değil mi? Sana laf atması veya fotoğraflarını çekmesi.. ikisi de benim nazarımda aynı şey. O yüzden lütfen, geride dur ve karışma.. izleme de."
Birkaç saniye sonra onaylarcasına başımı salladığımda alnımdan öperek sarıldı.
-"Neden eve geldiniz, işiniz bitti mi?" Dedim birkaç saniye sonra.
-"Hayır, hava çok soğuktu diye eve geldik." Dedi. Bende bir şey söylemedim.
Daha sonra elimi tutup odadan çıktı. Birlikte salona girdiğimizde herkes çaylarını yudumlarken televizyon izliyorlardı.
-"Oo! Saraç beyimiz yola gelmiş." Dedi Giray.
-"Zaten bunu yapsa yapsa yengem yapar." Dedi Adar.
Ellerimi saçlarıma uzatıp utangaç bir tavırla konuşmaya başladım. "Şey.. bu sefer ben yola geldim galiba."
Saraç'a döndüğümde, zafer kazanmış bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Giray ayağı kalkınca o koltuğa ilerledik. Giray bana yaklaşıp "Yazıklar olsun." Diyerek Adar'ın yanına geçti.
-"Neyse kavga yok, aşk var." Dedi Adar.
-"Ulan hani aşka inanmıyordun?" Diyerek önündeki kajulardan birini Adar'a fırlattı, Bulut.
-"Valla bana aşk yok diyen Saraç'tı, şimdi görüyorum ki aşk var ama böyle aşk yok." Diyerek elleriyle bizi gösterdi.
-"Böyle bir aşk görülmedi, dünyada.." diyerek araya giren Giray'ı, yastık fırlatarak susturdu Saraç. "Tamam şebekliği kesin, işimize dönelim."
Birkaç dakika sonra onlar proje hakkında konuşurken ben ve Melis oturduğumuz yerden Betül hakkında mesajlaşıyorduk.
Telefonu kapatıp Melis'e çevirdim bakışlarımı. "Kalk puding yapalım."
-"Olur." Diyerek ayağı kalktığında bende ayağı kalktım.
-"Aman yenge hanım, gözünü seveyim dikkatli ol. Ben Saraç değilim, elinden zehir yemem." Dedi Bulut.
-"Aşk olsun Bulut." Dedim dudaklarımı büzerek.
-"Yengem sen yap, Saraç yer." Dedi Adar.
-"Cidden çok kötüsünüz, dün Saraç'a kurabiye yaptım çok sevdi." Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.
Giray, Saraç'a dönüp vücudunu süzdü. "Kardeşim iyi misin, bir şeyin yok değil mi?"
Ters bakışlarımı Giray'a çevirdim.
-"Gerçekten çok güzeldi." Dedi Saraç.
-"Kardeşim, zorla söylettiriyorlarsa saçlarınla oyna." Dedi Bulut.
-"Kırmızı kalpli kurabiyeyi sen mi yaptın, gerçekten güzeldi." Dedi Buğra.
-"Buğra da mı yedi?" Dedi Giray, daha sonra bakışlarını Saraç'a çevirdi. "Bize niye ikram etmedin, şerefsiz kardeşim."
-"Haketmiyorsunuz siz." Diyerek gözlerimi devirdim ve mutfağa geçtim.
-"Yengelerin en hamaratı, vallahi şaka!" Diyerek arkamdan bağırdı Giray.
Melis'le pudingleri yapıp salona geçtik. Herkes afiyetle yerken kimse bir daha zehir muhabbetini açmadı.
Çocuklar proje için konuşmaya devam ederken bizde televizyon izledik. Betül'ün varlığı beni hiç rahatsız etmiyordu çünkü Saraç oldukça mesafeliydi.
Gece geç saatlere kadar burada kaldılar. Saat çok geç olduğu için Saraç burada kalmalarını teklif etmişti. Ben ve Melis çocuklar için salonda yatak kurarken Betül içinse Melis'in odasına yatak kurduk.
Betül ve Melis odaya geçtiler bende son kez çocukların yanına uğradım. "İyi geceler." Diyerek ışığı söndürdüm.
Daha sonra Melis'e uğramak için odaya ilerlediğimde Betül'ün sözlerine dikkat kestim.
-"Saraç'ı bu kadar benden uzak tutmana sebep olan ne Melisa? Bana geri döneceğinden mi korkuyorsun?" Diye sordu Betül.
-"Böyle bir korkum yok Betül. Abimin, Aden'i ne kadar çok sevdiğini, görebildiğini düşünüyorum. Yalnızca seni sevmiyorum ve abimin yanında görmekten hoşlanmıyorum olay bundan ibaret." Dedi Melis. Oldukça ciddi olduğunu ses tonundan anlayabiliyordum.
-"Abini almam Melisa, merak etme."
-"İstesen de yapamazsın zaten."
-"Emin misin?" Diye sordu Betül. Ne demekti bu, emin misin ne demek, tabi ki alamazsın!
-"Eğer Aden olmasaydı Saraç bana tekrar aşık olurdu Melisa, bunu ikimizde biliyoruz."
-"Orasını bilemem ama Aden varken hiç şansın yok."
-"Denemeden bilemeyiz." Dedi Betül, bunu söylerken de epey keyif alıyordu.
Dener miydi gerçekten? Denese bile bir sonuç alacağını sanmıyorum. Hem Melis bu kadar emin konuşuyorsa gerçekten hiç şansı yok demektir.
Devamını dinlemeden Saraç'ın odasına girdim. Yatağa uzanmış öylecek bekliyordu. Sağ kolunu uzatmış, o yöne dönmüştü. Lambayı kapatıp yatağa ilerledim.
-"Neredesin kaçak?" Dedi keyifle.
-"Herkesi kontrol edip öyle geldim."
-"Tam bir ev sahibi."
Gülümseyerek yanına uzandım. Yüzümü ondan yana dönüp gözlerine diktim gözlerimi. Karanlıktı fakat gözlerindeki parıltı, gözlerinin yerini açıkça ele veriyordu. Boynumun altından geçirdiği kolunu kaldırıp, elleriyle saçlarımı okşadı.
Biraz yaklaşıp saçlarımın üzerinden öptü. "İyi geceler."
Bende ona uzandım ve dudaklarının kenarı olduğunu düşündüğüm yere minik bir öpücük kondurdum. "İyi geceler."
🍂
Uyandığımda Saraç yoktu. Yataktan kalkarak diğer odalara bakındığımda evde yalnızca ben ve Melis'in olduğunu gördüm. Banyoya girip rutin işlerimi hallettikten sonra güzel bir kahvaltı hazırladım ve Melis'i uyandırdım.
-"Günaydın uyuyan güzel. Kahvaltıya buyurmaz mısın?"
Gülümseyerek esnedi. "Şu olayı çok seviyorum biliyor musun, sabah uyandığımda kahvaltının hazır olması kadar güzel bir şey yok." Dedi. Daha sonra yataktan doğruldu ve tekrar konuştu. "Var aslında.. o sofraya beraber oturmak. Sen, abim, ben ve annem." Dedi.
Beni ailesi olarak görmesi çok güzel bir histi, sahiplenilme duygusu, arkamda birilerinin olduğunu bilme duygusu.. çok güzeldi.
Sıkıca sardım kollarımı bedenine. "Sizi çok seviyorum." Dedim boğuk çıkan sesimle. Sanırım ağlıyordum.
-"Bende seni çok seviyorum, birtanecik yengem, yengelerin en güzeli." Diyerek kıkırdadı.
Gözyaşlarımı görmesini istemediğimden direkt silip kapıya yöneldim. "Sofrada bekliyorum seni."
-"Hemen geliyorum."
O banyoya ilerlerken bende mutfağa geçtim. Dün gece hakkında sormam gereken sorular vardı fakat nasıl soracağımı bilmiyordum. Ya ben dün senin kapıyı dinledim de Betül'le konuşuyordunuz. desem çok ayıp olur muydu?
Ben düşüncelere dalmışken o yüzünde güzel bir gülümsemeyle karşıma oturdu.
-"Oh mis gibi!" Diyerek, direkt eline çatalı alıp domatese uzandı.
-"Melis." Dedim sakin bir tavırla. Bir şey söylemeden yalnızca gözlerime baktı. "Ben bir şey yaptım, yanlış olduğun farkındayım ama yinede sormak istiyorum." Dedim çekingen tavırlarla.
-"Ne oldu?" Dedi rahat bir ses tonuyla. Elindeki çatalı bu kez peynire sapladı.
-"Dün gece Betül'le konuşmalarınıza kulak misafiri oldum. Seni kontrol etmeye gelecektim aslında, nihetim buydu ama sizi konuşurken duyunca öyle dinledim işte."
-"Ne kadarını duydun?" Dedi muzip bir gülümsemeyle.
-"Sizin bu rahatlık genetik mi? Saraç'la kardeş olduğunuzu bilmesem, 'Bu Saraç'ın kardeşi.' Derdim." Dediğimde kızmıştım. Ne konuştuklarını benden iyi biliyordu ve bu rahatlığı beni sinir etmişti.
-"İşte n'aparsın, abimin kardeşiyim." Dedi kıkırdayarak. Bu kez bende alayla karışık güldüm.
-"Bunların nasıl bir ilişkisi vardı?" Diye sorduğumda bu kez ciddi bir tavır takındı. Şimdi beni rahatlacak bir konuşma yapacakmış gibi elindeki çatalı masaya bıraktı ve ellerini çenesinin altına yerleştirdi.
-"Abim lisedeydi o zaman, baya eski bir zaman dilimi yani. O zaman tanışmışlar ama Betül başka birini seviyormuş, tıpkı senin gibi. Abimin de seni sevip açılamamasının sebebi bu olayla alakalı. Betül bayağı bir süre abimle takıldı abim ondan hoşlanmaya başladı ve bir gün ona açıldı. Sevgili oldukları günden ne kadar zaman sonra hatırlamıyorum ama bir gün Betül'ün eski sevgilisi çıkageldi. Betül de abime 'Üzgünüm Saraç, ben hala onu seviyorum.' Diyerek tekmeyi bastı."
-"Peki şuan nasıl bir ilişkileri var ve bu kız ne sıfatla Saraç'ın karşısına çıkabiliyor?" Dedim ciddiyetle.
-"Şuan arkadaşlar belki de arkadaş bile değillerdir. Abim öyle çıktığı kızın arkasından kötü konuşan biri değil Aden, geçmişine de saygısı var. O zaman da, Betül abimi bıraktığında abim bir şey demedi. Ona, neden bu kadar çabuk pes ettiğini sorduğumda 'Beni sevmeyeni zorla yanımda tutacak değilim.' Demişti bana. Pekala Betül'ün gururuna gelirsek, hangi yüzle geldiğini bende bilmiyorum fakat abimin ona kötü davranmayacağını bildiği için rahatlıkla onu arayabiliyor."
Yalnızca sustum ve Melis'i dinlemeye devam ettim. Bilmek istediğim her şeyi anlatıyordu.
-"Dün gece konuştuklarımızda, kendini bir bok sandığından bu kadar rahat davranıyor. Abim onu terslememiş olabilir, hala iyi davranıyor olabilir ama sen olmasaydın bile abimin ona gideceğini sanmıyorum." Dediğinde rahatlamıştım. Melis gerçekten eminse bir bildiği olduğunu biliyordum. Bir nebze de olsa rahatlamıştım.
Onu onaylarcasına başımı sallayıp kahvaltı etmeye devam ettiğimde arada kaçamak bakışlarım onun bakışlarıyla çakışıyordu. Gülümseyerek beni izlediğini görebiliyordum.
-"Hem içini rahatlatacaksa, abim onunla sevgiliyken hiç bahsetmezdi ilişkilerinden. Ben zorla konuştururdum onu fakat kestirip atardı bir şekilde. Senin hakkında konuştuğunda gözlerinin içi gülüyor. Sürekli Aden diyor başka bir şey demiyor. Ayrıca sık sık seninle didiştiğini görüyorum, abim birini gıcık ediyorsa onu çok seviyordur. Bir de sürekli seni özlüyor ve bunu sıkça dile getiriyor, gün içinde defalarca kez 'Sevgilimi özledim.' cümlesini duyuyoruz ve düşün, bir de çok kısa bir süredir çıkıyorsunuz. Şu bir hafta içinde milyon kez duyduk annemle."
-"Annene de mi söylüyor?" Dedim şaşkın bir ifadeyle.
-"Bize söylemiyor, kendi kendine mırıldanıyor gibi bir şey." Dedi bu kez.
Anladığımı belirtircesine başımı salladığımda gerçekten rahatlamıştım. Bu konuşma bana çok iyi gelmişti.
-"Peki sen neden sevmiyorsun Betül'ü." Dedim kahvaltı etmeye devam ederken.
O da hiç istifini bozmadan devam etti. "İlk olarak tabii ki abimi yarı yolda bıraktığı için ama asıl sebep bu değil çünkü ondan önce de nefret ediyordum." Dedi gülümseyerek. "Bana Melis demeni istediğim için Melis diyorsun çünkü bana ve isteklerime saygı duyuyorsun. O ise bana Melisa diyor, neden? Çünkü o sadece abimin kardeşiyim diye muhatap oluyordu benimle. Senin gibi sıcak biri değil ayrıca. Soğuk nevale." Dedikten sonra gözlerini devirdi.
Bu söylediklerine gülümseyerek karşılık verdim, gerçekten de soğuk birine benziyordu. İnsanları dışardan gördüğümüz kadarıyla yargılamamalıyız belki ama biraz da samimiyetsiz gibi.
Kahvaltıdan sonra hızla toparlanıp evden çıktık, birkaç dakika sonra apartın önüne geldiğimizde hızla kıyafetlerimi değiştirip, çantamı alıp aparttan ayrıldım. Birlikte marmaraya binip Melis'in teyzesine doğru yol aldık.
Trene her binişimde aklıma Saraç'la tanışma anımız geliyordu. Gülümseyerek camdan dışarıyı izledim. Gökyüzünün maviliğini, turuncu ele geçirmişti.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışken trenden indik ve bizi, Saraç'ın kuzeni Ali karşılamaya geldi.
-"Hoş geldiniz kızlar." Diyerek kollarını Melis'in bedenine sardı.
-"Hoşbulduk." Dedim gülümseyerek.
-"Hoşbulduk Aliş." Dedi Melis, heyecanla kuzenine sarıldı.
-"Nasılsın cimcime?"
-"İyiyim Alişim, nasıl olayım?" Bedenlerini ayırdıklarında Melis beni gösterdi.
-"Yengemizi getirdim, teyzem de tanışmak için can atıyordu." Dediğinde utanarak başımı eğip, gülüşümü sakladım.
-"Evet, annem çok merak ediyor seni. Hepimizden önce o görmüş seni ama en son tanışmanın hayal kırıklığı da var. Biraz trip yiyebilirsin, ona göre."
Evet, beni ilk teyzesi görmüştü fakat en son o tanıyacaktı sanırım.
Birlikte aşinası olduğum yolda yürüdük ve koca sitenin içine girdik. İlk gördüğümde karanlıktıktı, şimdi ise hafif aydınlık en azından etraf görünüyordu.
Daha önce geldiğim yollardan ilerledik ve kapının önüne geldiğimizde Ali, anahtarıyla kapıyı açıp önce bizim girmemiz için eliyle işaret verdi. Melis ise geride durup önce benim girmemi bekleyince, ilk ben giriş yapmış bulundum. Melis'in teyzesi tam karşımda duruyordu.
-"Kız Melek, gelinimiz geldi." Diyerek kollarını bana sardı. Birkaç saniyelik şoktan sonra bende kollarımı sardım ve gülümsedim.
-"Merhaba." Dedim utangaç bir ifadeyle.
-"Hoş geldin gelin kızım." Dedi bu kez.
-"Hoşbuldum." Dedim, şimdiden gelin diye hitap etmeleri hoşuma gittiği kadar da utandırıyordu.
-"Hoş geldin kuzum." Dedi Melek anne.
-"Hoşbuldum Melek anne." Dedim gülümsememi eksiltmeden, bu kez kollarımı ona sardım.
-"Melisa'm, hiç gelmiyorsun kuzum. Özlüyorum sizi."
-"Aşkım şimdi ne yalan söyleyeyim, eskiden sürekli evde olduğum için sıkılıyordum şimdi Aden var. Sık sık bize geliyor sağolsun, yalnız bırakmıyor beni."
-"Kızım kap yengeni de abini de gelin buraya. Az insaf, bende burada yalnızım." Diyerek sitem ediyordu.
-"Tamam aşkım, Aden'in sınavları biter bitmez buraya getiriyorum." Dedi keyifle.
Bu kez, henüz adını bilmediğim teyzenin keyfi yerine gelmişti. Eliyle salon olduğunu gördüğüm yeri işaret etti. İlk başlarda biraz çekingen olsamda sonradan adını yeni öğrendim Gülay teyzeyle bayağı samimi olmuştuk.
Çok nadir karşılaştığım, aşırı sıcakkanlı insanlardan biriydi, bana Yeliz'imi hatırlatmıştı.
Sohbet muhabbet derken saat epeyce geç olmuştu, sık sık Melis'i dürtüp kalkmamız gerektiğini söylüyordum. O sohbete devam ederken iş başa düşmüştü.
Ağzımı açıp bir şey söyleyecekken kapının sesiyle duraksadım. Ali hepimizden önce davranarak kapıya doğru ilerlediğinde birkaç saniye sonra içeriye Saraçla birlikte girdiler.
-"Oo damat bey." Dedi Gülay teyze.
Saraç ona doğru ilerleyerek kollarını, Gülay teyzenin bedenine sardı. "Nasılsın teyze?"
-"İyiyim kuzum, sen nasılsın?"
-"İyiyim bende." Dedi Saraç.
Mutfak amerikan tarzıydı ve salonla mutfağın tam ortasında büyük bir masa vardı. Gülay teyze mutfaktaydı biz ise salonda. Ben ve Melek anne koltukta otururken Melis ve Ali peteğin dibinde oturmuşlardı. Saraç, Gülay teyzeye sarıldıktan sonra dizimin dibine oturuverdi. Bir kolunu dizimin üzerine koyup öylece yerleşti.
-"Hayırdır, gelmezsin sandım." Dedi Gülay teyze.
-"Aden'i almaya geldim." Dedi Saraç, rahat bir tavırla. Her ailede olurdu her şeyini açık açık yaşayan biri. Saraç'ı ilk tanıdığımda içine kapanık biri olduğunu düşünmüştüm fakat yalnızca bana soğuk davranıyormuş.
-"Bu gece sevgilini bırakmıyorum." Dedi Gülay teyze. Mutfaktaki işini halledip Saraç'a da bir bardak alıp salona geldi.
-"Yarın sınavı var teyze, başka zaman kalmak için geliriz. Hem bende meşgülüm şu sıralar."
-"E iyi madem, dediğin gibi olsun." Dediğinde çay dolduruyordu.
-"Bizimkiler istiyorlarsa kalsınlar." Dedi Saraç.
-"Annende tutturdu 'bugün gideyim' diye." Diye şikayet ediyordu Gülay teyze.
Melek anne de kendini açıklamak istercesine konuşmaya başladı. "Çocuklar evde, aklım onlarda kalıyor."
-"Anne ya, çocuk muyuz biz?" Diyerek araya girdi Melis. "Ben bu gece buradayım, hatta Alişle izleyeceğimiz filmi bile seçtim."
-"Kız sende taktın şu çinlilere." Diyerek sitem etti. Sanırım o da herkes gibi, sevmiyordu. Acaba çok sevdiği gelininin de izlediğini bilse ne tepki verirdi?
-"Öyle deme teyzoşum, bağımlılık yapıyor." Dedi Melis, sonuna kadar haklıydı.
Gülay teyze bu kez başılarını bana çevirdi. "Sende izliyor musun gelin hanım."
'Gelin hanım' lakabı Saraç'ın hoşuna gitmiş olmalı ki, gülümseyerek bana baktı.
Oldukça tatlı görünmeye çalışarak konuşmaya başladım. "Üniversiteden önce çok izlerdim bende, üniversiteden sonra pek vaktim olmadı ama arada izliyoruz Melisle."
Gülay teyze gülümseyerek bana baktı. "Ne şeker bir kızsın sen ya. Kız! Ablan falan yok mu onu da Ali'ye isteyelim."
-"Yok ben tek kızım, bir de abim var." Dedim ciddiye almıştım.
-"Melisaya isteyelim o zaman, her iki taraftan akraba oluruz." Diyerek kahkaha atmaya başladı.
-"Saçmalama teyze." Diyerek gözlerini devirdi Melis. Saraç'ın da hoşuna gitmemiş olacak ki, duyamayacağımız şekilde homurdanmaya başladı.
Ali, Saraç'ın o halini görünce konuşmaya başladı. "Niye, sen adamın kız kardeşini istiyorsun da adam senin kız kardeşini isteyemiyor?"
-"Aynı şey değil." Diyerek savunmaya geçti Saraç. Ne demek aynı şey değil, gayette aynı şeydi bence.
Kısa bir muhabbetten sonra, Saraç da çayını bitirince oradan ayrıldık.
Dönüm noktamız olan trene binip eve doğru yol aldık.
-"Ne sordu teyzem sana?" Diyerek konu açtı.
-"Nereli olduğumu, nasıl tanıştığımız, yaşımı, bölümümü, okulumu falan sordu."
-"Ha, klasik şeyler." Dedi başını sallayarak.
Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "Nereli olduğumu biliyor musun?"
-"Giresunlusun." Dedi tereddüt etmeden.
-"Nereden bildin?"
-"Size geldiğimde annen bahsetmişti." Dediğinde onu onaylarcasına başımı salladım.
Yaklaşık 1 aydır tanışıyorduk ve 1 haftadırda sevgiliydik fakat birbirimiz hakkında çok şey bilmiyoruz gibi hissediyordum. Bir gün oturup saatlerce konuşmamız gereken konular vardı.
Trenden indiğimizde aparta doğru yürüdük. Bu kez konuyu açan ben oldum.
-"Projeniz nasıl gidiyor?"
-"Bitirdik, yarın ilk sunumumuzu yapacağız." Dedi.
-"Cuma günü izlemeye geleceğim." Dediğimde heyecanlıydım.
-"Seni görürsem, dikkatimi sana vermekten konuşamam herhalde." Dedi gülerek.
-"Yapabilirsin, ben sana güveniyorum." Dedim elimi sıkı bir yumruk yaparak.
Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. "Bak sen!" Saçlarıma öpücükler kondururken konuşmaya devam ediyordu. "Sen bana güveniyorsan, yapamayacağım şey yok."
O görmüyor olsa da kocaman gülümsedim. Birkaç dakika sonra aparta geldik. Kollarımı sıkıca bedenine sarıp birkaç saniye boyunca sarıldım.
-"İyi geceler Sevgilim." Dedim boğuk çıkan sesimle.
-"İyi geceler Yavrum." Dedi başımın üzerine bir öpücük kondururken.
🍂
.
.
.