Tunç elindeki havlu ile saçlarını kurutuyordu. Dün buraya gelmişti. Şimdi ise bir toplantı için buradaki ofislerini gidecekti. Bir de Mert onları görmek istemişti. Beraber yemek yiyeceklerdi. Sırt çantasını açtı ve içinde diş fırçası ve macunu aradı. Fırçayı buldu ama macun yoktu. Çantayı biraz daha karıştırdı ama yoktu. Sanırım unutmuştu. Kolundaki saate baktı. Macun almaya giderse geç kalırdı. En iyisi Alp'in macunu almak diye düşündü.
İçerde kitap okuyan kardeşinden macunun nerede olduğunu öğrendi ve dişlerini fırçaladı. Telefonunun çalmasıyla içeriye girdi.
"Efendim Akif"
"Çıktın mı?"
Kolundaki saate tekrar baktı. Az kalmıştı.
"Bir on dakikaya çıkarım"
"Tamam bende restoranda geldim. Ahmet ortaklıkta yok. Sadece Mert bey var."
Tunç gözlüklerini çıkardı ve kutusuna koydu. Sonra komidinin üzerindeki lens kurusunu aldı ve banyoya gitti.
"Tamam bende geliyorum birazdan"
Konuştuktan sonra telefonu kapattı ve lenslerini taktı. Yatağın üstündeki ceketini aldı ve giydi. Çıkmadan önce mutfağa gitti ve su içmek istedi. Bardağı dudaklarına görürken Emrah'ın adını bağırdığını duydu. Bardağı tezgaha koydu ve salona doğru gitti. Emrah demin kullanıldığı dış macununu elinde tutuyordu. Onu görünce konuşmaya başladı.
"Tek yapacağın şey benim eşyalarıma dokunmamak. Bunu anlamayacak bir yaşta mısın? İtalya sana medeniyet katmıştı dedim ya aldım lan o lafımı geri."
Tunç konuşan adamla kaşlarını çattı. Şu an hiç Emrah'la kavga edecek gibi hissetmiyordu.
"Düzgün konuş karşında yaşıtın yok abinim ben senin."
Tunç, Emrah'a doğru sert bir ses tonuyla konuştu. Alt tarafı macununu kullanmıştı bu kadar abartacak bir durum yoktu.
"Abiymiş, pabucumun abisi."
Tunç derin bir nefes aldı. Sakin olmalıydı. Emrah fazla sinirli gibiydi yüksek ihtimalle başkasına sinirlenmiş sinirini ondan çıkarıyordu.
"Alp'in sandım kullandım. Sana yenisini alırım."
Emrah alayla güldü.
"Yenisini almanı isteyen mi oldu. Bir şeyi düzgün yap yeter"
"Düzgün konuş almayayım ayağımın altına."
"Alsana bir yaa. Hem sen niye bizimle kalıyorsun o kadar paran var tut bir otel odası gül gibi yaşa. Zaten ev küçük oksijeni boşa azaltma."
Tunç tam bir şey söyleyecekti ki içeriye giren Yavuzla durdu. Eğer Yavuz içeriye gitmeseydi sanırım karşısındaki adamın kalbini fazlasıyla kıracaktı.
"Kesin lan sesinizi. 24 saat çalışmışım evime gelmişim huzurla uyumak için ama kazık kadar iki herif boktan bir sebepten kavga ediyor."
Yavuz doktordu ve nöbete kaldığı için uyumak istiyordu ama bu iki adam buna izin vermiyordu. Emrah tam konuşacaktı ki Yavuz eliyle dur işareti yaptı.
"Ulan yaşıtlarınız boyu kadar çocuğu var siz burada ilkokul çocuğu gibi kavga ediyorsunuz."
Sonra salonda oturmuş kitap okuyan Alp'e döndü.
"Bir de oturmuş kitap okuyor oğlum hiç rahatsız olmuyor musun."
Alp kitaptan bakışlarını Yavuz'a çevirdi.
"Abi benimki alışkanlık. Belli bir süre sonra bu kavgalara alışıyorsun. Bu kavgalar benim için birer ninni."
Yavuz hayretle Alp'e baktı.
"Deli bir değil ki bağlayasın, ölü bir değil ki ağlayasın."
Yavuz bir dede edasıyla konuştuktan sonra askılığa doğru gitti ve ceketini giydi.
"Abi nereye?'"
Yavuz konuşan Alp'e döndü.
"Huzura, huzur bulmaya."
Konuştuktan sonra ayakkabısını aldı ve evden çıktı. Tunç giden adamın arkasından baktıktan sonra Alp'e döndü.
"Nereye gitti?"
Alp abisine gülümsedi.
"Dinçer abinin evine gitmiştir. Bu saatlerde onun evinde kimse olmuyor. Bizim evde ses olunca Yavuz abi orada kalıyor."
Tunç şaşkınca kaşlarını havalandırdı.
"Maşallah siz bunlarla baya samimi olmuşsunuz."
Emrah konuşan adamla göz deviridi.
"Sanane"
Tunç sinirle ona baktı.
"Ulan şu diline hakim olsan aslında gül gibi çocuksun."
Emrah güldü.
"İyi sende kızına almazsın amca."
Konuştuktan sonra göz kırptı ve oradan uzaklaştı. Tunç giden Emrah'ın arkasından hayretle baktı. Bu çocuğu çözemiyordu. Ne yapacağını bilmiyordu artık. Nasıl davranacağını, ne yapacağını bilmiyordu. Evden çıktıktan sonra arabasına doğru adımladı. Bakışları istemsiz bir şekilde eve döndü. Oraya bakınca balkonda ona bakan Emrah ile göz göze geldi. Kısa bir süre ona baktıktan sonra arabasına bindi ve oradan ayrıldı.
_________
Sessiz adımlarla evin içine girdi. Yemek baya uzun sürmüştü. Saat gece bir olmuştu. Anahtarı yerine bıraktıktan sonra salona doğru adımaldı. Evde çok yer olmadığı için orada kalıyordu. Ahmet ve Akif beraber bir evde kalıyorlardı. Bu ev onların İstanbul'a gelince kullandıkları evdi. Ona da bizimle kal demişlerdi ama o Alp ile kalmak istemişti bir de Emrah'la aynı evi paylaşacağı fırsatı kaçırmak istemiyordu ama sanırım arkadaşlarının yanına gitme vakti gelmişti. Anlaşılan Emrah'ı baya rahatsız ediyordu. Bu onun isteyeceği son şey bile değildi.
Ceketini çıkardı ve astı. Sonra banyoya doğru adımladı. Lenslerini çıkarmak istiyordu baya gözüne batıyordu. Onları çıkarttıktan sonra elini yüzünü yıkadı. Banyodan çıkarken bir yandan da gömleğinin birkaç düğmesini açıyordu. Üstünü değiştirmesi lazımdı ama baya üşeniyordu. Salona gelince kendini koltuğa attı. Gözlerini kapattı. Başı ağrıyordu hem de baya ağrıyordu. Elini şakalarına götürdü ve ovmaya başladı.
"O öyle olmaz"
Duyduğu sesle elleri dondu ama bir şey söylemedi. Sonra kapalı gözlerini açtı ve başında dikilen Emrah'a baktı.
"Emrah senle tartışmak istemiyorum ve zaten o havada da değilim"
Emrah bir şey söylemedi ve baş ucuna oturdu. Sonra eliyle dizlerini pat patladı.
"Hadi gel sana masaj yapayım."
Tunç hâlâ anlamdan ona bakıyordu. Bakınca bir nefes verdi ve Tunç'un başını ayaklarının üstüne koydu.
"Annemden dolayı bu işlerde uzmanım."
Tunç bir şey söylemedi ve başına masaj yapan adamla gözlerini kapattı. Odada rahatız edici bir sessizlik vardı.
"Evden gideceğim"
"Özür dilerim"
İkili aynı anda konuşmuştu. Tunç gözlerini açtı ve şaşkınca ona bakan Emrah'a baktı.
"Evden mi gideceksin"
Tunç başını evet anlamında salladı.
"Sizi daha fazla rahatız etmek istemiyorum."
Emrah konuşan adamın sesindeki kırgınlığı iliklerine kadar hissetmişti. Gerçekten onu kırmıştı.
"Kimseyi rahatız ettiğin yok"
Tunç alayla güldü.
"Bunu sen mi söylüyorsun"
Emrah bakışlarını kaçırdı.
"Özür dilerim. Sabah annem ile tartıştım sonra ödevimin üstüne kahve döktüm. Her şey üst üste gelince sana patladım."
Emrah uzandığı yerden doğruldu.
"Ben senin stres topun değilim. Eğer ben değil Yavuz yapsaydı yine aynı şekilde davranır mıydın?"
Emrah diyecek bir şey bulamadığı için bakışlarını kaçırdı. O da bilmiyordu. Eğer onu başkası yapsaydı yine de o kadar kızar mıydı?
Tunç alayla güldü.
"Ben cevabımı aldım."
Ayağa kalktı ve salondan çıkmak istedi. Balkona çıkıp hava almak istiyordu. Balkona doğru adımlarken beline dolanan eller ile durdu.
"Eğer yapan Yavuz abi olsaydı yine öyle davranır mıydım bilmiyorum ama bildiğim tek şey bu evden gitmemen."
Beline daha sıkı sarıldı.
"Gitme, ben evde olduğun için rahatsız olmuyorum. Bizimle yaşaman güzel. Seni kırdım ve çok pişmanım. Tekrar bana öyle kırgın bakmanı istemiyorum."
O kırgın gözler gözünün önüne gelince gözlerini sıkıca kapattı. Tunç ona doğru döndü ve sarılışına karşılık verdi.
"Sen böyle yaparsan ben sana nasıl kızgın kalabilirim acaba"
Emrah güldü ve Tunç'un yüzüne baktı.
"Kızgın kalma sadece sev beni yaşlı amca"
Emrah o an istediği gibi davrandı. İçinden geldiği gibi.
"Tamam"
Zaten seviyorum yıllardır diyemedi sadece tamam dedi.
Emrah aklına gelenle ondan ayrılmadan konuştu.
"Şimdi seninle böyleyim ama bu kısa bir ateşkes. Yoksa hâlâ sana gıcık oluyorum."
"Ona da tamam"