Kan Şarabı (TAMAMLANDI)

By Selimdmrr

12.4K 4.2K 2.5K

İstanbul böylesini daha önceden hiç görmemişti; Korkunç bir salgın insanları birbirine karşı vahşiliğe teşvik... More

Tanıtım
[1. Bölüm] Çöküş
[3. Bölüm] Felaket
[4. Bölüm] Okul
[5. Bölüm] Istırap
[6. Bölüm] Marazlılar
[7. Bölüm] Bazı Geçmişler
[8. Bölüm] Güç Ekibi
[9. Bölüm] Tek Bir Isırık
[10. Bölüm] Yan Sınıfta Kâbus
[11. Bölüm] İki Bedel, Tek Lider
[12. Bölüm] Mesaj
[13. Bölüm] Parakan
[14. Bölüm] Alışveriş Merkezi
[15. Bölüm] Yaşam ve Mücadele
[16. Bölüm] Farklı Bir Işık
[17. Bölüm] İkinci Bir Kadeh
[18. Bölüm] Kararlar ve Sonuçlar
[19. Bölüm] Mahşer
[20. Bölüm] Öfke
[21. Bölüm] Sadece Kaos
[22. Bölüm] Geç Öğrenilen Gerçekler
[23. Bölüm] Umutlar Ufukta
[24. Bölüm] Şifreler, Şifreler ve Şifreler
[25. Bölüm] Surların Ardında
[26. Bölüm] Özel Dosya
[27. Bölüm] Kurtuluşun İzinde
[28. Bölüm] Apollon ve Artemis
[29. Bölüm] Tesadüfler
[30. Bölüm] Ağaçların Ardındaki Tehdit
[31. Bölüm] Saf Zehir
[32. Bölüm] Hayat Kumarı
[33. Bölüm] Üç Beden
[34. Bölüm] Sapsarı
[35. Bölüm] Direksiyon Başındaki Manyak
[36. Bölüm] Esenler Sığınağı
[37. Bölüm] Çatılardaki Silüet
[38. Bölüm] Maganda
[39. Bölüm] Verilecek Bir Karar
[40. Bölüm] Kendi Grubum
[41. Bölüm] Dört Rota
[42. Bölüm] Tik-Tak-Tik-Tak
[43. Bölüm] Belli Belirsiz Fişek
[44. Bölüm] Sonsuz Karanlık
[45. Bölüm] Vakit Yok
[46. Bölüm] Balık Verme, Tutmayı Öğret
[47. Bölüm] Sürekli Beni İzliyor
[48. Bölüm] YALAN
[49. Bölüm] Çok Daha İyisi
[50. Bölüm] KOPO
[51. Bölüm] En İyi Yol
[52. Bölüm] Kendini Tedavi Et
[53. Bölüm] Duruşma
[54. Bölüm] Kül
[55. Bölüm] Kurtarıcı Melek
[56. Bölüm] Tutulamayacak Sözler
[57. Bölüm] Hala Ayaktayım
[58. Bölüm] Dost mu Düşman mı?
[59. Bölüm] Ayrılık Ölümü Getirir
[60. Bölüm] Paslı Mızrak
[61. Bölüm] Nerelerdeydin?
[62. Bölüm] Çift Kişilik
[63. Bölüm] Düzen Değişecek
[64. Bölüm] Şimdi Seçim Vakti
[65. Bölüm] Günah Keçisi
[66. Bölüm] Gölgelerin Arasındayım
[67. Bölüm] Bir Avuç Hayal
[68. Bölüm] Metro
[69. Bölüm] Sadakat
[70. Bölüm] Son Durak
[71. Bölüm] Buna Değer mi?
[72. Bölüm] Sanatkâr
[73. Bölüm] Araf
[74. Bölüm] İdealist
[75. Bölüm] Ölmüşler İçin
[76. Bölüm] Gözlerini Aç
[77. Bölüm] Miras
[78. Bölüm] Kırmızı Kod
[79. Bölüm] Kurtuluş Gökyüzünde
[80. Bölüm] Ya Ölüm Ya Zafer
[81. Bölüm] Topyekûn Savaş
[82. Bölüm] Kısasa Kısas
[83. Bölüm] Sizi Kurtardım
[84. Bölüm] Herkes Ölsün İstiyorum
[FİNAL][85. Bölüm] Kan Şarabı

[2. Bölüm] Dolmuş

413 188 98
By Selimdmrr

     Koray ve çocuğun dolmuşa atlamasıyla kapılar kapandı ve şoför direksiyonu sertçe kırarak bir U dönüşü attı. Akabinde hızlanarak sokak lambalarıyla aydınlatılan dar yolda dümdüz ilerledi.

     Koray "Çocuk yaralı, bir el atın!" diyerek yanındaki genci dolmuşun mavi koltuklarından birine oturttu. Beyaz gömlekli, kahverengi gözlüklü genç bir kadın hemen oturduğu yerden fırlayıp Koray'ın yanına geldi. "Ben hemşireyim." sesi titriyordu. Zavallı kadının çok korktuğu belliydi.

     Genç, "Evimden dışarı koşarak çıktığımda bir adama çarpıp yere düştüm ve ayağımı yaraladım, çok kötü acıyor." deyince de hemşire olduğunu belirten kadın hemen çocuğun pantolonunun bir paçasını katladı ve yaraya bir göz attı. "Kanıyor, bir bez lazım!"

     Çocuğun hemen arkasında oturan göbekli, mavi tişörtlü tombul ihtiyar üzerindeki tişörtü çıkarıp hemşireye uzattı. "Al bunu kullan."

     Çocuğun yarasına bakılıyorken Koray, başının tekrar döndüğünü fark etti. Elleriyle başını tuttuğunda koltuklardan birine oturan bir adam hemen ayağa kalkıp "İyi misin kardeşim?" deyince de Koray elini salladı. "İyiyim, ben iyiyim. Çok fazla içtim."

     "Geç otur, durma ayakta." eliyle koltuğu işaret ettiğinde de Koray itiraz etmedi, kendini koltuğa attı.

     Arkalardan siyah kapüşonlu, bir kolu sarılı, uzun dalgalı saçlarını salmış yakışıklı bir yirmilerinde genç öne doğru seslendi; "Kaptan, arkalarda daha boş yer var abi hiç utanma, sokak torbacılarını da al istersen! Minibüs Nuh'un gemisi oldu amına koyayım!"

     Sakallı şoför sinirlenip gözlerini yoldan hiç ayırmadan arkaya sert bir sesle tepki verdi; "Hoşuna gitmiyorsa in, başka bir minibüs alır belki seni!"

     Minibüs ileriden bir köşeyi döndüğünde yolu kapatmış iki polis arabasıyla karşılaştı. Dolmuşun camlarından içeri mavi kırmızı ışıklar girince Koray başını kaldırıp dışarı baktı. Dört polis memuru telaş içerisinde, ellerinde tabancalarla yoldakileri yönlendiriyordu. Daha sonrasında da ilerideki araba trafiğinin arasından onlarca hastalıklı insan, koşar adımlarla polislerin üzerine doğru yürümeye başladı. Memurlar saniyeler içerisinde tepki göstererek üzerlerine gelen kalabalığa ateş açtı ve tüm sokak bir anda silah sesleriyle doldu.

     Minibüsün içerisindekiler korku içerisindeydi. Kimisi başını eğiyor, kimisiyse kendini koltukların arasındaki zemine atmış, cenin pozisyonunda ağlıyordu. Koray inanamayan gözlerle dehşeti seyrederken şoför, fazla oyalanamayıp hemen yolu değiştirdi ve oradan uzaklaştı. Minibüs bir süre sonra bir otoyola çıkmıştı.

     Ayakta duran uzun boylu, sinekkaydı tıraşlı, dağınık saçlarıyla otuzlu yaşlarında geniş vücutlu bir adam, kalın bir sesle "Delikanlı haklı, daha fazla kişiyi alamayız şoför. Vaktimiz daralıyor, şehir karantinaya alınmadan önce basıp gidelim!"

     Şoför daha fazla itiraz edemezdi, yardımseverlik de bir yere kadar olabilirdi. Süratle otoyolda ilerliyordu. Beyaz gömlekli, kahverengi gözlüklü genç hemşire, titreyen sesiyle "Allah'ım, kâbus görüyorum sanki. Ne oluyor böyle..." dedi.

     Hemen arkasındaki göbekli, atletle oturan tombul ihtiyar da "Sen bize yardımcı ol ya Rabbi, bizi dışarıdaki iblisten kurtar..." diyerek bazı dualar fısıldamaya başladı. Sürekli yaşlı sesiyle tövbeler ediyor, dolan gözlerini elleriyle siliyordu.

     Hemşire, gencin yarasını iyice sarmıştı. Ayağa kalkıp bir direğe tutundu. Kumral kısa saçlı genç çocuk acıyla dişlerini sıkıyordu. Bakışlarını yola çevirdiğinde hemen uyarmak için şoföre seslendi; "Abi, sakin bu yoldan gitme! Az ilerideki çataldan çıkıp mahalle arasından git."

     Şoför; "Sen nereden bileceksin oğlum yolu?"

     Genç; "Buraların dolmuşu değilsin galiba, bu yol sürekli tıkanık olur abi. Okula giderken bindiğim okul minibüsünden bilirim, bizim şoför sürekli mahalle arasını tercih ederek trafikten kaçınırdı."

     Bu söylenenlere kulak misafiri olan Koray, bakışlarını genç çocuğa çevirdi. Kaşlarını çatarak "Kaç yaşındasın oğlum sen?" deyince de çocuk "On altı abi." diyerek biraz da acıyla inleyerek yanıtladı.

     Arkalardaki siyah kapüşonlu, bir kolu sarılı, uzun dalgalı saçlarını salmış yakışıklı genç öne seslendi, "Yok daha neler, veledin tekinden yol tarifi mi alacağız? Kaptan bildiği yoldan gitsin."

     Şoförün de aklı gittikçe karışıyordu. "Hangi yolu kullanayım yahu?!"

     Yakışıklı genç tekrardan "Bildiğin yoldan, yahu!" diye seslenince ayakta duran iri adam "Çocuğun dediği yoldan git şoför, bu otoyolun devamı sağlıklı görünmüyor." dedi kalın bir sesle.

     Şoför de en sonunda kararını çocuğun bahsettiği yoldan kıldı. İlerideki çatala girip otoyoldan ayrılarak mahalle arasında ilerlemeye başladılar. Uzaklardan tekrar patlama sesleri işitilince hemşire korkmuş bir sesle yerinden hopladı. Gözlerinden akan yaş damlalarını silmeye çalışıyordu.

     En arkalardaki yakışıklı genç "Lan bizi olay yerine götürüyorsun manyak! Abim, beni bir dinleyin ya!" deyince ayaktaki iri adam sert bir tavırla "Şu çeneni kapat delikanlı, yoksa ben o çeneni kıracağım ha!" diye gürledi. Bu cümlelerden alevlenen genç daha da atar yapmaya başlayınca içerideki herkesten bir ses çıkmaya başladı. Saniyeler içerisinde oluşan kaosa Koray, ayağa kalkıp "Herkes bir sussun lan!" diye gürlemesiyle bir nokta koydu. İçeride bir sessizlik oluşmuştu, kimse Koray'ın böyle davranmasını beklememişti. Bakışlar Koray'ın üzerindeydi.

     "Zaten neler olduğunu bilmiyoruz, şehir boka batmış, bir de üstüne kavga ediyorsunuz! Bakın kardeşim, hepimiz aynı amaç için buradayız. Oturun yerinize ve bırakın şoför bizi götürsün." Koray'ın açıklaması üzerine kimse konuşmadı. Koray koltuğundan ayrılarak şoförün yanına yürüdü ve şoföre hafif eğilerek "Tekirdağ sınırlarına mı gidiyoruz?" dedi.

     Şoför başıyla onayladı. "Eğer çıkışlar henüz kapanmadıysa oradan geçeceğiz."

     Koray tekrar yolculara döndü ve "Şoförü duydunuz, Tekirdağ'a gidiyoruz..." eliyle hala dua etmekle meşgul olan göbekli ihtiyarı işaret ederek "Hacı amcam gibi dualarınızdan başka bir şeyi duymak istemiyorum. Başım zaten yeterince ağrıyor." sonra da koltuğuna ilerledi ve kendini koltuğa bıraktı. Tam o esnada yine uzaklarda silah sesleri duyuldu.

     Ayaktaki iri adam, tutunduğu direği bırakarak Koray'ın yanındaki koltuğa geldi, "Oturabilir miyim?" Koray umursamadı bile. Adam yine de oturdu. Boy olarak Koray'dan biraz daha uzundu fakat aralarında çok bir fark yok gibiydi. Koray da atletik, fit vücutlu ve geniş omuzlu bir adamdı fakat bu herif, Koray'a göre çok daha genişti. Tabir-i caizse, çam yarması bir adamdı. Bakışlarıyla sokağı seyreden Koray'ı süzüyordu.

     "Mesleğin ne kardeşim senin?" Dedi diğerlerinin duyamayacağı bir tonda.

     Koray, bıçak gibi keskin bakışlarını iri adama çevirdi. Bu sefer de o, iri adamı bir süre inceledi. "Döşeme." 

     İri adam, kalın bir sesle güldü. "Ne anlamda döşeme?"

     "Senin hayal gücüne kalmış." Koray'ın yanıtı üzerine adam tekrar sordu, "Asker misin?"

     Koray'la göz göze geldiler. Adam yüzünde bir tebessümle hemen "Duruşundan, konuşma şeklinden, olaylara soğukkanlı yaklaşımından anladım. Diğerlerine göre minibüse bindiğinden beri bir kere olsun ağlayıp şikayetçi olmadın." diye kafasındaki soruyu yanıtladı. Hemen arkasından da "Ayrıca sen koltuğa otururken tabancanı gördüm." diye ekleme gereği duydu.

     Koray, "Şu son dönemlerde herkesin elinin altında bir tabanca olabilir koca oğlan."

     "Belki. Ama Canik TP9? Pek sanmam." 

     Koray'ın da suratında bir tebessüm belirdi. Karşısındakinin silahlar hakkında olan bilgisi, onu da meraklandırmıştı. "Sen de asker kaçağına benziyorsun."

     Adam güldü. "İtfaiye çavuşuyum, Üsküdar itfaiye istasyonundan. Kan değerlerimin bazılarının bozuk çıkmasından dolayı sağlık muayenesinden kaldım, zamanla düzeltmeyi başarabildim ama artık çok geçti. O yüzden itfaiyeye yöneldim. Silah bilgim işte bu sebepten." 

     Koray, "Benim de bir arkadaşım asker olmak istiyordu ama o da senin gibi elendi."

     İri adam, "Sağlık muayenesinden mi kalmış?"

     Koray, "Hayır, fiziki yeterlilik testinde ayağı sıçrama tahtasına takılınca yeri öptü."

     İri adam sağlam bir kahkaha patlattı. Koray da ona katıldı. Bir anlığına sanki dışarıda dönen kaosu, silah seslerini, patlamaları unutmuş gibiydiler. Minibüsteki diğerlerinin tuhaf bakışları üzerlerindeydi.

     İri adam, "Ben Aykut." diyerek elini uzattı. Koray da elini sıkarak "Koray." diye karşılık verdi.

     Aykut, "Bana hala ne meslek yaptığını söylemedin."

     Tam o anda şoförden bir ses duyuldu, "Allah kahretsin, yol tıka basa dolu!"

     Koray ve Aykut, minibüsteki diğerleriyle beraber bakışlarını yola çevirdi. Koray hemen ayağa fırlayarak Aykut'un önünden geçti ve şoförün yanına geldi fakat karşılaştığı manzara hiç iç açıcı değildi. Tekirdağ'a doğru giden otoyolun tüm şeritleri arabalarla doluydu. Sahiplerinin bir santim ilerlemeyen trafikten dolayı bırakıp gittiği bazı başıboş arabaların kapıları hala açıktı. Şu yaşam savaşında kimse arabasının çalınmasını önemseyecek durumda değildi. Koray derin bir iç çekerek, "Anlaşılan aynı fikri düşünen bir tek biz değilmişiz..."

     Ve bir anda, yolun devamından silah sesleri itildi. Bu seferki silah sesleri çok yakındı. Arabaların arasından namlulardan çıkan ışık patlamaları, gecenin zifiri karanlığında rahatlıkla görülebiliyordu. En arkadaki yakışıklı genç bağırdı, "Abi çıkar bizi şuradan, kaptan!"

     Şoför panik içindeydi, "Ama çıkış oradan! Eğer şimdi dönersek bir daha bu şehirden çıkamayız."

     Hemşire çığlık çığlığaydı, "Ne olur bir şey yapın, durmayın öyle!" gözleri artık ağlamaktan kızarmıştı. Hemen yanındaki genç çocuk "Bence şansımızı deneyip devam edelim!" diyerek fikrini belirtti.

     Aykut, "Saçmalama, ileriyi görmüyor musun?" diyerek çocuğa seslendiği sırada Koray, ne yapabileceklerini düşünüyordu. Tam o esnada bir çift helikopter pervanesi duyuldu. Ses gittikçe yakınlaşıyordu. Koray, bakışlarını biraz kaldırdığında üstlerinden iki adet askeri helikopterin silah seslerinin geldiği yöne gittiğini gördü. Pervane sesleri bu sefer uzaklaşmaya başlamıştı.

     Genç çocuk, "Abi, lütfen gidelim! O canavarlarla aynı şehirde yaşayamam, yalvarırım!"

     Göbekli ihtiyar yaşlı sesiyle, "Gidelim buradan, geri dönelim!" 

     Koray'ın kafası allak bullak olmuştu. Kararını vermeliydi. Hemşire bağırdı, "Ya daha ne duruyoruz söylesenize!"

     Ve o esnada uzaklardan tüyleri diken diken eden bir feryat duyuldu. Bir insanın canice katledilişinin sesiydi bu. Koray hemen şoföre dönerek bağırdı, "Geri bas, geri dönüyoruz!"

     Şoför şaşkınlıkla, "Ne?" deyince de Koray "Bu yol hiçbir yere varmayacak, şehre götür bizi!" diye sert bir karşılık verdi.

     Şoför hala itiraz etmeye devam ediyordu, "Delirdin mi yahu! Şehre dönersek beni öldürürler!"

     Koray elini kemerine sıkıştırdığı, kabanının altında gizli tabancasına attı ve seri bir hareketle çekerek şoföre namluyu doğrulttu. Tehditkâr ve öfkeli bir tonla "Eğer bizi şehre götürmezsen seni onlar değil, ben öldüreceğim. Bizi şehre götürüyorsun, hemen!" diye gürledi.

     Eli ayağı birbirine dolanan şoför panikle "Tamam, tamam!" diyerek hemen ellerini direksiyona attı ve minibüs bir U dönüşü atarak ters şeritte hızla ilerlemeye başladı. "Lütfen şu silahı çek, gözünü seveyim yahu!" şoförün titrek ve korkak sesinin üstüne Koray, tabancasını indirdi. Minibüsteki herkes korkuyla Koray'a ve elindeki tabancaya bakıyordu.

     Hemşire şok olmuş bir ifadeyle elleriyle ağzını kapadı, "Bizi öldüreceksin! Aman Allah'ım, bizi öldüreceksin!" diye söylenmeye başlayınca da diğerlerinin de içine bir korku sindi.

     "Kimseye zarar vermeyeceğim." Koray'ın bunu demesinin üstüne en arkadaki yakışıklı, "Manyak adam, senin yüzünden karantina altında kalacağız, hepimizi öldürttün şerefsiz!" diyerek isyan edince Koray bu sefer tabancayı ona doğrulttu, "Ses kes!"

     Ve tam o anda içeriye Koray'ın arkasından beyaz bir ışık girdi, hemen arkasından da korna sesi. Şoförün bağırmasıyla Koray arkasına dönünce, üzerlerine doğru süratle gelen binek arabanın farları gözlerini kamaştırdı.

     Akabinde de temas.


Continue Reading

You'll Also Like

4.2K 228 8
34. Bölümden sonra Hümkar için one shotlar. Bölümler birbirinden bağımsızdır.
388K 16.2K 38
17 yıl sonra öldü diye bildikleri kızlarını bulan bi aile Önyargılı bi abiler ve Kavgacı bi kızın hikayesi
9.2K 592 62
Yaralasar serisini çok sevdiğim için bu hikayeyi yazıyorum
6.4K 2.5K 173
"Gözlerin, bir tablo gibi bayım. Karşısında hastalıklı gözlerimin durması, nasıl da olanaksız." "Bazı hikayeler yarımdır, ister dönüp defalarca okuma...