And God Create Death,,Hyunin

By Winnietherei

3.5K 730 54

Ve tanrı ölümü yarattı. Ölüm bizi tanrıdan korusun. -- Bir rahibin oğlu olarak büyümüştür Jeongin. Hyunjin is... More

Önsöz
0| 56 Denklemli intro
1| analiz
2| insan ve inanç
3| tanrı çekti tüm resimleri
4| Varoşlar özgürlük demek
5| karabiber duası
6| karikatür komedya
7| kendini koru
8| kör savaşçı
10| mütalam
11| sabredin panik yok
12| değişebilir heran adres
13| Rap yaparken günaha mı girdim
14| Neden bu kadar çok içiyorsun
15| Maskeli balo
16| Umut
17| Uğurla bahtiyarları
18| Minimalite
19| İskeletler diyarında bir et parçası
20| Haddimizi aşmışsak
21| Geçmişi gölgeye teslim ettim
22| Bir pesimistin gözyaşları
23| Didaktik kitaplar
24| Manzumu mazlum dinledi
25| Bağdat
26| Üfle güneşi sönsün
27| Rap gafil
28| Küheylan
29| Stilo
30| 24
31| Kalp Atışlarım 78 BPM
32| Etki Tepki
33| Kalbim krizin bekçisi olmuş
34| Proportions
35| Yokluk içinde varlık çeksemde
36| Etki Tepki C Dark Room
37| Sagoladım beyinleri
38| İyi Geceler.
R.J

9| ölüm ve yaşam

106 24 1
By Winnietherei

—-
"Buna ne demeli Minho?" Elindeki kağıdı sinirle tutuyordu. Aradan bir gün geçmişti.

Plana göre bugün temizlik günüydü. Jeonginle konuşabilirdi. Minho öyle söylemişti.

Hyunjin yine erkenden gelip kapısının önünde beklemiş ve kağıt hakkında konuşmak istemişti.

"Ne yani sana bunu o mu verdi? O kalabalıkta seni gördü ve sana bunu verdi öyle mi?"

"Sadece bu değil! Beni kurtarın dediğini duydum."

"Saçmalık." Birlikte yürümeye başladılar.

"Hyung. Bu kez değil. Bak yardım isteyen birine yardım etmemiz gerek."

"Ben etmeyeceğim Hyunjin! Bugün temizliğe de kalmıyorum hatta tek başına yap ne yapacaksan!" Hyunjin artık onun bu bencil tavrına dayanamıyordu.

"Hyung lütfen!" Sokağın ortasında ona bağırdı.

"Hyunjin!" Bağırmak üzereydi ki karşısındaki çocuğun bakışlarına dayanamadı.

Hyunjin'i gerçekten seviyordu. İnatçılığı yüzünden ters düşseler bile onun kardeşi sayılırdı. Onu incitmemeli ve yapmak istediklerine saygı duymalıydı.

"Ne istersen yap. İhtiyacın olursa burada olacağım" Elini Hyunjin'in saçlarına koyup okşadı.

İçinden geçirdi "güzel kardeşim benim"

"Seni yalnız bırakamam sonuçta. Anlat o halde. Dinleyeceğim."

"Teşekkürler." Hyunjin büyük bir hevesle anlatmaya başladı.

Bugün içinde konuşabileceğinden ve Yeji'nin de destek olacağından bahsetti.

"Gerçekten temizliğe kalamayacağım. Dori'nin veterinere gitmesi gerek. Sabah biraz toparlamış gibiydi ama yemeğini yemedi."

"Peki."

İçeriye girdiler ve Hyunjin bu kez göremedi onu. Çünkü Jeongin cezalıydı yeniden.

Sabah duasına inmesine izin yoktu. Ancak öğleden sonrası için bir yasak koymamışlardı.

Kitabın sayfasındaki yırtık yüzünden yemek yememiş ve sadece dua etmişti.

İçeri girdiklerinde Minho yine ön sıralara yerleşti. Hyunjin de hemen yanına oturdu. Etrafa bakındı. Dünkü insanların aynıları.

Minho Hyunjin'e doğru eğildi.

"Dua yapılmadığı zamanlarda sakın etrafına bakma. Buradaki herkes çok bencil."

"Onu farkettim zaten. Saol." Dedi imalı bir şekilde.

"Ayrıca günah çıkarmak istemiyorsan rahiple konuşmayı deneme bile."

"Neden?"

"Gudubet suratlı bir adam. İnsanın yaşama hevesini kaçırıyor onun dışında kesinlikle senin fikirlerinin üzerinde oynamaya çalışacaktır."

Hyunjin anlamışcasına kafasını salladı. Ancak takıldığı bir yer vardı.

"Hyung. Sen buraya neden geliyorsun ki?"

"Dua etmeye."

"Bütün bu olanlara rağmen mi?" Bu cevaba şaşırdı.

"Hyunjin gelip giden misafirler evini kirlettiğinde o ev senin evin olmaktan çıkmaz. Kötü olsa da burası benim vicdani ve ruhani bir evim. Kendimi ancak böyle rahatlatıyorum."

"Anladım. Başlıyoruz sanırım"

Ayağa kalktılar ve Rahip gelene kadar oturmadılar.

"Buyrun oturun."

Koordine bir biçimde herkes oturmuştu. Minho'yu da anlıyordu. Sonuçta onun tek yapmak istediği Tanrısına bağlı kalmaktı.

-
"Yardımlarınız için teşekkürler. Siz bayım bahçe ile ilgilenebilirsiniz Oğlum da size yardımcı olacak. Sizler de çarşaflar ve perdeler için bizlere yardım edebilirsiniz."

Hyunjin ve birkaç kadın içeride çamaşırlar ile baş başa bırakılmışlardı. Yeji bahçede çiçek ekmekle meşguldü. Jeongin'i görebiliyordu. Dersleri bittikten sonra gelmiş ve doğrudan işe koyulmuştu.

Jeongin onun yanına gelmeye çalışmış ancak denemeleri Rahibe yüzünden başarısız olmuştu. Rahibe Hyunjin'i genç olduğu gerekçesiyle Jeonginden uzak tutacaktı.

Hyunjin'i bir tehlike olarak görüyordu. Kadınlar ile olmasını ve çamaşır yıkamasını istedi.

Kadınlar leğenlerle birlikte bahçeye çıktıklarında Hyunjin de elinde deterjanlarla peşlerinden geldi. Rahibe şaşkınca onlara döndü.

"İçeride olmanız gerekiyordu." Ellerini giysisinin önünde birleştirmiş şaşkınlıkla kadınlara ve yanınlarındaki Hyunjin'e bakıyordu.

"Biliyoruz Bayan Monika ancak böylesine güzel bir günde ellerimizle çamaşır yıkamak daha iyi hissettirecektir." Kadınlardan birinin açıklaması Hyunjin'in açıklamasından daha yararlıydı. Onlar yaşlıydı ve onları reddetmesi daha zordu.

Hyunjin kadınlara bakarak gülümsedi ve elindeki deterjanları kenara koydu.

"Genç git hortumu kap gel." Kadınlar leğenleri indirdiler. Bir düzlüğe koydular.

Ağaçları ve çiçekleri sulayan amcadan gidip hortumu istedi ve leğenlere koydu. Eski pozisyonuna döndüğünde iki kadın leğenlerin önüne çöktüler.

Yeji çiçeklerden ötürü yorulmuştu bile. Jeongin ise ne tam bahçeye girmiş ne de girmemişti. Gözleri yanıyordu ve kaşınıyordu.

Yeji çiçeklerden birini gömeceği toprağı kazamamış küreği bir taşa çarpmıştı. Jeongin bunu gördüğünde koşarak çapayı alıp hızla aşağı indi ve ona yaklaştı.

Rahibe çamaşırları leğenlere koyan kadınlara yardım ettiği için onu görmemişti. Gözünden kaçırmıştı.

"Buyur." Jeongin çapayı ona uzattı.

"Ah... Teşekkürler." Yeji gülümseyerek çapayı aldı.

"Rica ederim yardım etmemi ister misin?" Jeongin Yeji'nin reddetmemesi için içinden yalvarıyordu. Yüzündeki gerginliği Yeji'ye hissettiriyordu.

"Evet lütfen." Yanına çöküp gömleğinin kollarını yukarı çekti.

Jeongin'in konuşmasına fırsat vermeden anlatmaya başladı Yeji.

"Onun adı Hyunjin benim adım da Yeji. Hyunjin senin yardıma ihtiyacın olduğunu söyledi. Sana yardım edeceğiz ancak bunu tek basımıza yapamayız. Bize detay vermen gerek." Jeongin bunu duyduğunda gözlerinde bir umut ışığı belirdi.

Jeongin çiçeklerden birini aldı ve saksısını çıkardı.

"Bu insanlar ailem değil. Gerçek ailem öleli çok oldu. Burayı yakmaya çalıştıkları da doğru. Ve bir kardeşim varmış söylediklerine göre. Şuan hayatta ve her yerde onu arıyorlar. Bana verdikleri cezaların dozu artmaya başladı ve artık dayanamıyorum. Nefes almak an ve an zorlaşıyor. Lütfen yardım edin."

Arada bir arkasına bakıyordu. Hyunjin onları görmüş ve Rahibeyi onlardan olabildiğince uzak tutmak için elinden geleni yapmaya karar vermişti.

"Her şeyi gördüm. Cesetler... onlar bu bahçede gömülü. Bunlar basit insanlar değiller. Hepsi birer katil. Beni de öldürmelerinden korkuyorum." Derin derin nefesler alıp veriyor bir yandan da çiçeği dikiyordu.

"Sakin ol. Senin için zor olmalı. Bize bildiğin her şeyi anlatman gerek ve seni buradan zarar görmeden çıkarabilmemiz için kanıtlara ihtiyacımız var. Hayatta kalacağına ve seni koruyacağımıza söz veriyorum."

"Var" Jeongin hızlı hızlı gözlerini kırpıyor ve söylediği her şeyden korkuyordu.

"Büyükçe bir kasa var ve bütün belgeler. Doğum belgem ve ya aklına gelebilecek her şey onların elinde. Cinayetlerin ve cesetlerin kayıtları dahi. Lütfen."

"Korkunç...Sana yardım edeceğimize söz veriyorum Jeongin. Elimizden geldiğince seninle konuşmaya çalışacağız. Ya ben ya da Hyunjin. Dışarıda durumu bilen birkaç arkadaşımız daha var."

"Lütfen kurtarın beni" gözünden bir damla aktığında Yeji ona gülümsedi.

"Endişelenme. Sözüm söz."

Hyunjin Monika'yı tutmakta zorlanıyordu. Saçmalamaya ve Yeji'nin dediği aptal rolüne bürünmüştü.

"Bayan Monika renklilerden kastımız siyah olmayan ve koyu renkli olanlar değil mi?" Elindeki siyah kılıfı ona gösteriyorum ayağına bahçenin alt kısmını kapıyordu.

"Evet genç beyefendi. Son kez söylüyorum bunu. İsterseniz siyahları ayrı yıkayın. Şuan müsaadenizle oğluma bakmam gerek." Gitmeye yeltenmişti.

"Elbette elbette ancak hangi deterjanı kullanalım?" Hyunjin'e çarparak kenara geçti.

"Bayan Alex size yardımcı olacak." Dedi. Rahibe en sonunda uzaklaşmaya başlamıştı ki Hyunjin hemen önünde belirdi ve eğildi.

"Rahibe Monika'ya bizi iyiye yönlendirdiği için saygı duruşu." Kafasını kaldırmamıştı. Monika'nın ilerleyen ayaklarını gördü.

Bira daha abartıp tamamen yere yattı.

"Rica ederim genç beyefendi lütfen kalkın."

"Teşekkürler." Rahibe Hyunjin'in üzerine basmadan kenardan geçip alt kısımdaki çiçekleri eken Yeji'ye baktı.

Yeji gülümseyip el salladı.

"Merhaba Bayan Monika. Menekşeler güzel değil mi?"

"Çok güzeller ellerinize sağlık." Onu da geçip ağaçları sulayan adama baktı. Jeongin ikisinin de yanında değildi. Bu bi nevi iyiydi.

Geri dönüp çam ağacının altındaki tahta oturağa baktı. Jeongin orada yüzü kızarmış bir biçimde oturuyor ve elindeki saksıdan taşları ayıklıyordu.

"Jeongin! Korkuttun beni." Yüzündeki endişeyle ona yaklaştı.

"Neden anne?"

"Göremedim birden seni. Her neyse ne yapıyorsun?" Yanına oturdu.

"Bay Kim taşları temizlememi istedi."

"Anlıyorum. Bay Kim'e yardım ettikten sonra gelip çamaşırlara yardım eder misin? Gözümün önünde olursun."

"Tamam anne."

"Aferin oğluma" saçlarını sevdikten sonra yanından kalkıp gitti. Jeongin ellerinin titremesine engel olamayıp saksıyı düşürdü. Neyse ki duymamıştı.

Yeji'nin yanına geri dönemezdi. Ama söyleyebileceği her şeyi söylemişti zaten. Sakin olmalı ve beklemeliydi. Yardım edeceklerdi.

Saksının kırılan parçalarını toplamaya başladı.

"Bayan Monika bakın ben de yıkıyorum." Hyunjin elindeki çarşafı çitelerken Monikaya gülümsemişti. Üstü başı köpük olmuştu.

Monika onun bir aptal olduğunu düşündü. Zarar gelmezdi belki. Diğer kadınlar Hyunjin'e gülüyordu.

"İyi iş çıkarıyorsun genç. Devam et." Gerginlikle içeri girip onu kimsenin göremeyeceği bir bölüme oturdu.

"Yaşlanıyor muyum?" Bir bardak su alıp içti. Merdivenlerden inmekte olan rahibi görüp ayağa kalktı.

"Melqart."

"İyiyim Monika. İlaçlarımı almaya indim. Ayrıca Jeongin'i görmek istiyorum."

"Bahçede. Bitkilerle ilgileniyordu."

Rahibin koluna girip bahçeye çıkardı. Onu gören herkesin işini bırakıp eğilmesi Hyunjini güldürmüştü ancak gülmemeliydi.  Eğilip çarşafı sıktı.

"Lütfen doğrulun ve işlerinizi yapın. Oğlumu görüp gideceğim." Sesi kötüydü. Sabah gür sesiyle dua eden o değil gibiydi.

İkisi beraber çam ağacına doğru yürüdüler.

Yeji her şeyden habersiz yeni çiçek selesini almak için yukarı çıkmıştı. Erkek çalışanlardan biri onu gördü.

Seleyi tutan Yeji'yi yakaladı.

"Lütfen. Ben yardım edeyim." Tuttuğu kasaları almak için ellerini ellerinin üzerine koydu.

"Teşekkürler." Yeji gerginlikle kasayı bırakmış ve teşekkür edip yürümeye başlamıştı. Arkasına bakmıyordu tedirgindi.

Adamla beraber aşağıya indi.

"Buraya bırakabilirsiniz teşekkür ederim." Güler yüzünü eksik etmeden eğildi.

"Rica ederim. İsminizi bahşeder misiniz?" Kasaları bırakan bu görevli kesinlikle onu beğenmişti. Ancak kilise sınırları içerisinde durması gereken yeri bilmek zorundaydı. Durmadı.

"Şey ismim. Evet. Lucy." Yeji kendi ismini söylemeye çekinmişti haliyle.

"Bayan Lucy. Ben de William. Memnun oldum."

"Ben de Bay William. Müsaadenizle işime döneyim." Onu göndermek için yere çökmüş ve çapayı eline almıştı.

"Dönün tabi." Yeji bu adamdan tiksinmişti. Bakışları ve davranışlarından ötürü rahatsızdı. Hala arkasında bekliyor oluşu da cabası.

Hyunjin elindeki devasa ıslak çarşafı çırpmak için yükseltiye çıktı. Aşağıda Yeji'yi görüyordu. Görevliyi görmemiş ve var gücüyle çarşafı defalarca sallamıştı.

Şap şap sular akıyordu.

"Ne yapıyorsun!" Gelen bağırma ile herkes o tarafa dönmüş ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Hyunjin çarşafı sağ omzuna atıp aşağı baktı. Üstüne yağmur yağmış gibi duran adam ona sinirle bakıyordu. Yeji de benzer durumdaydı sadece gülüyordu.

"Afedersiniz. Göremedim." Kafasını eğip özür diledi.

"Önüne bakmayı öğren!"

"Çok üzgünüm" Hyunjin eğilip düşmemek için geriye çekildi.

Rahip de sesleri duymuştu. Monika bakmak için kalktığında onu durdurmuş ve kendisi kalkmıştı.

Jeongin nefes almakta zorlanıyordu. Polenler onu rahatsız ediyordu. Monika fark etme zahmetinde bulundu.

"Sorun ne?"

"Nefes alamıyorum."

"İçeri gidelim sana ilaç vereceğim." Jeongin'i kaldırmış ve içeriye sokmuştu. Bu bugün yaptığı en mantıklı hareketiydi.

Rahip tam Hyunjin'in arkasında duruyordu. Elini Hyunjin'in omzuna koydu.

"Sorun ne genç?" Hyunjin bir an için siyah ekran verdi. Arkasını dönüp rahiple göz göze geldi.

"Şey- ee. Çarşafı silkeliyordum" kelimelerini toparlayamamıştı. Alt tarafta duran Görevli hala başı eğik bir konumda sessizce bekliyordu. Onun aksine Yeji elindeki eldivenleri çıkarmaya çalışırken sadece bir kere eğilmişti.

"Siz iyi misiniz genç hanım?"

"Evet efendim. Serinledim. Bu işlerin ödülü gibi hissettirdi." Dedi gülümseyerek. Halinden gerçekten memnundu.

"Ne hoş. Peki sen William? Sen de serinledin mi?" Diğer adama öfkeli gözlerle bakıyordu.

"Evet efendim."

"Ne hoş. Genç hanımı rahatsız etmeyi kes ve yukarı çık. Bu genç beye çarşaflar için yardım et." İtici bir gülümseme takındı.

Görevli kafasını bir an bile kaldırmadan yukarı çıktı. Rahip elini Hyunjinden çekti. Hyunjin aşağıdaki Yeji'ye baktı.

Rahip uzaklaşırken Hyunjin'in suratı o iğrenme ifadesine büründü.

"Aynısından." Dedi Yeji gülerek.


Çarşafları da astıktan sonra işleri bitmişti. Jeongin'i gittiğinden beri görmemişlerdi. Monika bahçeye gelip işleri kontrol etmiş ve herkese teşekkür edip hediye olarak bir kesenin içinde duaların yazılı olduğu minik kağıtlar vermişti.

Hyunjin ve Yeji uzaklaştıklarında Yeji kusmak üzereydi.

"Sapık herif. Midem kalktı"

Hyunjin Yeji'nin sırtına hafifçe vurdu.

"Bunun için üzgünüm. Bir daha olmaması için dikkat edeceğim. Gidelim."

Continue Reading

You'll Also Like

25K 1.8K 40
"Sen... Sen çok küçüksün." "Sen... Sen görürsün. Görürsün, güzelce büyüyeceğim."
1K 97 6
Hwang Hyunjin yarı amerikalı yarı Koreli bir model ve talk show sunucusudur. Sunucusu olduğu programa katılan Stray Kids üyelerinden Minho ve Changbi...
6.4K 425 24
İkimizden birisi ölücek Hwang." Yapma Felix yalvarırım yapma.."
223K 14.8K 55
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma i...