oy vermeyip yorum yapmayanları köpek koşturuyormuş diye duydum✍🏻
•••
Uzandığım koltukta bakışlarım televizyona odaklıyken, aklımdan çok şey geçiyordu. Filme odaklanmak istiyordum ama kafam o kadar doluydu ki, daha önce izlediğimiz bu filmin adını bile hatırlamıyordum şu anda.
Okuldan gelir gelmez banyomu etmiş ve uyumuştum. Daha sonra zorla yemek yedirmek için beni uyandıran Yoongi ve Jimin, bir film açmıştı. Kafamı dağıtmak için çok uğraşıyorlardı ama ben düşünmekten kafayı yiyecek haldeydim.
Tüm haber siteleri bizi konuşuyordu ve Taehyung'un ailesinin ne halde olduğunu merak ediyordum. Boşanma muhabbetinden daha haberleri olmadığı için kendi ailemden ses yoktu.
"Jungkook?"
Jimin'in sesiyle irkilerek kendime geldim ve bakışlarımı ona çevirdim. Filmi izlemediğimi fark ettikleri için üzgünce bana bakarlarken, mahcup bir şekilde alt dudağımı ısırdım.
"Üzgünüm. Bahçede sigara içelim mi?" diye sorduğumda itiraz etmeden ayaklandılar ve masadaki paketleri aldılar.
Anahtarı alıp bahçeye çıktığımızda, yan yana dizilip merdivenlere oturduk. Yoongi'nin uzattığı dalı yakıp içmeye başladım.
"Taehyung'tan bir haber var mı?"
Başımı sağa sola salladım. "Aramadı hiç."
"Siktiğimin piçi. Ne istiyor senden bir anlasam." dedi Yoongi sinirle.
Omuz silktim. Onunla evlenirken bu kadar kötü hale düşeceğimizi hiç düşünmemiştim. Sonuçta yapmamız gereken tek şey, insanlara birbirimizi sevdiğimizi göstermekti. Son ana kadar gayet güzel idare ediyorduk ama Taehyung'un yaptıkları her şeyi batırmıştı.
"Aranızda bizim bilmediğimiz bir şey dönmedi, değil mi?" diye sordu Jimin.
"Hayır. Taehyung'la iyi bile anlaşıyorduk."
Yoongi başını bana çevirip tedirginlikle baktı gözlerime. "Taehyung'un ailesiyle konuşman gerekiyor. Evlerine mi gitsek?"
"Olmaz." diye mırıldandım kararlılıkla. "Ayaklarına kadar gidemem. Boşanma belgesi ellerine ulaştığında, kendileri bana gelecekler zaten."
"Jungkook, gerçekten boşanmak istiyor musun?"
Jimin'in sorusuyla duraksadım. Daha dün sabah, aynı konuşmayı Taehyung'la yapmıştım. Kendi arkadaşlarımla bu konuşmayı yapmak daha rahattı. Beni anlayacaklarını biliyordum.
Bu yüzden, "Ondan hoşlanıyorum." derken düşünmedim bile.
"Ne?"
"Ondan hoşlanıyorum." diye tekrarladım. "Bunu ayrılırken fark etmem komik, değil mi?"
İkisi de şaşkınlıkla bana bakarken, gülümsedim sadece. Sesli dile getirince, biraz daha iyi hissetmiştim.
"Ne yapmayı düşünüyorsun?" diye sordu Yoongi.
"Boşanacağız. Ona karşı hislerim var diye gurursuzluk yapmayacağım. Bu ilişkiyi kurtarmak için çabalamayacağım da. Wonyoung'a mı gitmek istiyor? Siktirsin gitsin."
"Mutsuz olacaksın ama." dedi Jimin üzüntüyle.
"Taehyung'la mutlu muyum sanki? Altı aydır onunla beraberim, düşünebiliyor musun? Sinir krizleri ve kavgalarla geçen koskoca altı ay. Çok yıprattık birbirimizi."
Alnımı dizlerime yaslayıp gözlerimi yumdum. Umrumda değilmiş gibi davranıyordum ama içim içimi yiyordu.
Belki de günler sonra birbirimizin hayatından tamamen çıkmış olacaktık. Soyadım artık Kim olmayacaktı. Taehyung'la bir yerlerde karşılaştığımızda, görmezden gelip geçip gidecektik birbirimizin yanından. Beni unutacak, sanki hayatına hiç girmemişim gibi davranacaktı.
Tüm bunlara hazır mıydım?
"Şu gelen baban değil mi?"
Başımı hızlıca kaldırdığımda, bahçe kapısını açan babamı gördüm. Haberleri çoktan öğrenmiş olmalıydı. Gerginlikle ona bakarken, tam karşıma geçerek tepeden dikti bana gözlerini.
"Kim malikanesinden geliyorum. Taehyung'a boşanmak istediğini söylemişsin."
"Doğru." diye mırıldandım.
İlk başta kaşları havalandı ve güldü kendi kendine. "Sen benimle alay mı ediyorsun?"
"Eski nişanlısıyla görüşüyor farkındaysan. Ne yapmamı bekliyorsun?"
Yakalarımdan tutup beni kaldırdı ve bedenimi sarstı sertçe. "Sesini çıkarmayacaksın. İyi bir eş olsaydın da sadece sana bağlı kalsaydı!"
"Baba-"
"Kes! Boşanmayacaksın. Kocan senin dönmeni bekliyor. Git ve aranızı düzelt."
Yakamı tutan ellerinden sinirle kurtulup, "İstemiyorum!" diye bağırdım. Babamın daha da sinirlendiğini görsem de susmadım. "Boşanacağım. O aileden tamamen kurtulacağım, ister kabul et ister etme."
Sağ yanağıma şiddetli bir tokat atıp beni yere düşürdüğünde, gözlerimi yumdum. "Oğlum demem kendi ellerimle öldürürüm seni. Boşanmayacaksın diyorsam sözümü dinleyeceksin! Mis gibi hayatın var it herif, daha ne istiyorsun? Boşandığında seni bizim eve alır mıyım sanıyorsun? Sokaklarda kalırsın!"
Ağlamamak için kendini sıkarken, "Siktir git lan buradan." dedi Yoongi.
"Bence de git artık. Yoksa ya biz sana dalacağız yada polisi arayacağım."
Yoongi babamı iteklemeye çalışırken, babam onun elinden kurtuldu ve çenemi tutarak ona bakmamı sağladı.
"Evine geri döneceksin. İkinci kez gelmeyeceğim ayağına. Bu sefer daha kötü yaparım seni."
Çenemi bırakıp telefonunu çıkardı ve kulağına götürdü. Şoktan dolayı titrerken, yanağımın sızısı canımı yaktı. Uzun zaman sonra ilk defa vurmuştu bana. Öyle sert geçirirdi ki tokatları, sızısını ve izini birkaç gün çekerdim.
"Oğlum?" diye konuştuğunda, Taehyung'u aradığını anladım. "Sana dediğim gibi çözdüm olayı. Jungkook seni bekliyor. Gel al onu ve evinize dönün."
Yoongi sinirle babamın elinden telefonu alarak bağırmaya başladı. "Gelme lan buraya. Alamazsın Jungkook'u. Siktiklerim rahat bırakın şu çocuğu!"
Jimin'in yardımıyla yerden kalkıp gözyaşlarımı sildim ve duvara yaslandım. Yoongi telefonu kapatıp babamı kovmaya çalışırken, ağzımı açamadım bile.
"Bırak beni Yoongi. Evlerine döndüklerini kendi gözlerimle görmeden gitmeyeceğim!"
"Orospu çocuğu seni." diye mırıldandı Yoongi ve onu bırakıp yanıma geldi. "Acıyor mu yanağın?"
Deli gibi acısa da başımı sağa sola salladım. Babamın nefret dolu bakışlarından gözlerimi kaçırıp yeri izlemeye başladım.
"Taehyung'a zorluk çıkarmadan eve dön." dedi babam uzaktan.
Ben sessiz kaldığımda, "Daha fazla konuşursan ses tellerini sikeceğim. Sus artık lan!" diye bağırdı Yoongi.
"Taehyung'u mu bekleyeceğiz? Yürüyün içeri gidelim." dedi Jimin ve kolumu tuttu.
Eve gireceğimiz sırada, babamın, "Boşuna girmeyin. Oğlum geldi bile." demesiyle durduk.
Bakışlarımı Taehyung'a çevirip ufak bir iç çektim. Nefes nefese yanımıza geldiğinde, ilk başta hepimizi süzdü.
"Ne bu haliniz?" diye sorarken bakışları benim üzerimdeydi. Yanağımdaki kızarıklığı fark eder etmez gözleri büyüdü ve parmak ucuyla o kısma dokundu. "Yanağın," diye fısıldadı ve başını babama çevirdi. "Sen mi yaptın?"
Babam birden panikledi. "Kavga ettik. B-bana hakaretler etmeye başlayınca sakinleştirmek için vurmak zorunda kaldım."
Söylediği yalana gülmek istedim. Fakat yanağım öyle sızlıyordu ki, dudaklarımı kıvıramıyordum bile. Bu yüzden alayla babama baktım. Bana esip gürleyen ve vurmaktan çekinmeyen adam, Taehyung'un karşısında titriyordu.
"Ona vurdun." diye mırıldandı ve babamın karşısına geçti hiddetle. "Ona vuran elini kırarım. Oğluna nasıl vurursun?!" diye bağırdı yüzüne karşı.
"Hak etti. Bana ettiği hakaretleri duysan sen de ona vurmak isterdin."
Taehyung tekrar yanıma gelip bileğimi tuttu ve, "Gidelim." diye mırıldandı.
Yoongi sinirle güldü. "Hadi ya? Götüremezsin Jungkook'u hiçbir yere."
"Konuşmak için götürüyorum. Karışmayın artık."
Yoongi tekrar ağzını açtığı sırada, elimi kaldırarak onu susturdum. Daha fazla kavga çıksın istemiyordum. Babam ve Taehyung buradan gitmeyecekti yoksa.
"Geri geleceğim." diye mırıldandım arkadaşlarıma bakarak.
Taehyung, kimsenin konuşmasına fırsat vermeden yürümeye başladığında, sessizce onu takip ettim. Her şeyi bitirmek için kabul etmiştim onunla gitmeyi.
Arabasına biner binmez sürmeye başladığında, başımı cama yasladım. Üzerinden atamadığı siniri yüzünden hız yaptığı için onu uyarmadım bile. Kaza yapsak umrumda olmaz, ölme umuduyla beklerdim.
"Babanla daha sonra ilgileneceğim. Sana öylece vuramaz. Karşılığını alacak."
"Ben böyle büyüdüm Taehyung."
Bakışlarını üzerimde hissettim. "Bu sana vurmasını normalleştirmez. Canını yaktı."
"Senin bana yaşattıklarının yanında babamın tokatı koyar mı sanıyorsun sen?" dedim sinirle ona bakarak.
Arabayı köşeye çekerek durdurdu ve vücudunu bana döndürdü.
"Bana inan dedim, inanmadın."
"Ve sen de koşa koşa o kıza gittin. Adi herif."
Sinirle yüzünü sıvazladı. "Bizim şirkette artık! Sana söyledim. Mecburen yan yana olmamız gerekiyor."
İnanamaz gibi yüzüne baktım. Öyle samimiyetsiz, öyle boş konuşuyordu ki, sinirden kendimi parçalayacaktım.
"Hayatımdan çık Taehyung. Boşanalım ve her şey bitsin. Ben daha fazla sana ve yaşattıklarına katlanamayacağım çünkü."
"Yanlış düşüncelerin yüzünden yanlış karar veriyorsun." dedi kaşlarını çatarak.
"Doğru karar seninle evli kalmaya devam etmek mi? Hani ailemden kurtaracaktın beni? Söz vermiştin! Ben seninle evlenmeden önce de babamdan gerek sözlü, gerek fiziksel şiddet görüyordum zaten. Bak yine vurdu işte."
Gözlerimin dolduğunu gördüğünde, bakışları yumuşadı. "Üzgünüm Jungkook. Fakat yanımda kalmazsan, nasıl koruyabilirim ki ben seni?"
Başımı eğerek ona baktım. Öyle habersizdi ki her şeyden, daha çok sinirlendim.
"Seninle evliyim diye beni koruduğunu mu sanıyorsun sen?"
"Ne demek bu?" diye sordu anlamsızca bana bakarken.
"Soyadını taşıyorum diye insanlar bana sesini çıkaramıyor sanıyorsun, değil mi? Okulda bana söylenen şeylerden haberin yok bile. Sana ben söyleyeyim, insanlar susmuyor. Senin yüzünden işitmediğim hakaret kalmıyor, benimle rahatça alay edebiliyorlar."
Şaşkınlıkla bana bakarken, kaşları havalandı ve sessiz kaldı bir süre. Ben de hızla atan kalbimle öylece bekledim. Kırıp dökmek kolaydı ama kalbim sızlıyordu. Aramız git gide daha da kötüleşiyordu ve bu, canımı acıtıyordu.
"Onlarla da ilgilenirim. Kimse karışamaz artık sana."
"Boşanacağız diyorum!" dediğimde başını sağa sola salladı.
"Bu işi mahkemeye kadar taşısan da boşanmamak için elimden geleni yapacağım. Elimdeki belgelerle Wonyoung'la birlikte olmadığımı kolayca ispat ederim ve kaybeden sen olursun Jungkook. Rica ediyorum inatlaşma ve evimize dönelim."
"İstemiyorum diyorum, anlamıyor musun?!" diye bağırdım.
"Anlamıyorum!" diye bağırdı o da. "Bu evlilik için çok uğraştık, heba olmasına izin vermeyeceğim."
Arabayı tekrar çalıştırıp sürmeye başladığında, sinirle bacaklarımı salladım.
"Senden nefret ediyorum." diye mırıldandım.
Ondan deli gibi hoşlandığım için asıl kendimden nefret ediyordum.
"Biliyorum." diye fısıldadı.
Siniri yavaşça dindi ve düşünceli bir hal aldı. Ben de sakinleşmeye başladığımda, bakışlarımı yüzünde gezdirdim ve ufak bir iç çektim.
Arabayı tanımadığım bir evin önünde durdurduğunda, "Nereye geldik?" diye sordum.
Bakışlarını bana çevirip omuz silkti. "Bu evliliğin bitmesine izin vermeyeceğim demiştim. Aklındaki soru işaretlerini bitirmek için buradayız. İn bakalım."
Arabadan indiğinde, kaşlarımı çatarak ben de indim. Taehyung, bana tereddütle bakarak zili çalarken onu telaşlandıran şeyin ne olduğunu anladım ve gözlerimi büyüttüm.
"Dalga mı geçiyorsun?" dedim sinirle. Taehyung konuşmak üzereyken açılan kapıyla, ikimiz de bakışlarımızı oraya çevirdik. Üçümüz de saçma bir bakışma içerisindeyken, gözlerimi devirdim.
Wonyoung'un evindeydik ve kavga etmeden ne kadar durabileceğimizi çok merak ediyordum.
••
bölüm çok kötüydü kabul:( diğer bölüm telafi ederim ama siz yine de yorum yapın olur mu🥺
diğer bölümde olayı patlatacağım sanırım, gerçeklerle yüzleşmeye hazır olun✍🏻