Tam üstündeki adamın yüzünden yorgun bir gülümseme geçerken üstündeki beden dikkatle üzerinden alındı.
Zeynep silah seslerini umursamadan dizlerinin üstüne yükselerek yatan adamın yarasını aramaya çalıştığında gözleri doluyordu. Arkasından yaklaşan adım sesleri ile titreyen elini arkasına çevirerek bir el ateş etti.
"Komutanım."
Zeynep'in sesine cevapsız kalan kapalı gözler kızın sinirini bozsa da nabzını kontrol etmek için sakinleşmesi gerekiyordu. Parmaklarının altında atan zayıf nabzı hissettiğinde zamanın kısıtlı olduğunu biliyordu.
Komutanının elindeki silahı da alarak arkasına döndü. Alevlerin arasından geçmeye çalışan insanlardan ziyade otoparkta geldikleri araca sıkmak olmuştu. Çağrı delirmiş gibi olan Zeynep'i korumaya çalışırken ne yaptığını anlamaya da çalışıyordu.
Kızın attığı son mermi ateşlenme sistemine girdiği anda büyük bir patlama olmuştu. Patlamanın ardından gelen polislerle birlikte ilerleyen adamlar geri çekilmeye başladığında Zeynep hızla dizlerinin üstüne çökerek yerdeki adamın yarasına baskı yaptı.
"HIZLI OLUN VE BURAYA GELİN"
**
Hastaneye giren sedye sessiz koridorda ilerlerken Zeynep. Hızla üstünü değiştirmeye gitmişti.
Ameliyat masasına yatırılan beden iki doktorun elindeyken dışarı da bekleyenlerin sayısı artmaya başlamıştı. Zeynep'in alnındaki teri temizleyen kadın kızın ciddiyetle yaptığı işe baktı.
Zeynep çıkardığı kurşunu kabın içine koyarak derin bir nefes aldığında rahatlamıştı.
"Kapatmaya başlıyoruz."
Zeynep hocasını onaylayarak elini uzattı ve dikişe başladı. Adamın vücuduna bıraktığı estetik dikişler bittiğinde ellerini kaldırdığında gözlerini ameliyathanenin tavanına dikmişti.
"Hocam açıklamayı siz yapar mısınız? Ben biraz"
"Tamam Zeynep"
Yaşlı adamın çıkması ile ayrılmaya başlayan ekibi önemsemeden yere çöktü. Vücudu yorgunlukla kavruluyordu. Ağlamamak için direndiğim anlar şimdi boşa çıkıyordu, vücudum sarsılırken ağlamamak için direnemiyordum bile.
Beni gören öldüğünü sanırdı. Ne kadar zaman geçtiğini bilmeden dışarıya adımladım. Açılan buzlu kapıda dolu gözleri ile beni bekleyen Sinan ve Çağrı'ya gülümsedim. Duymuşlardı, bu yüzden kendimi zorlamamam gerekirdi.
Bedenimi kaplayan iki beden ile dolu gözlerimden birkaç damla yaş daha düşmesine neden oldu. Çok şanslıyım onlara sahip olduğum için.
"Yaşıyor" Kısık sesim ile ikisi de omuzlarımda bulunan kafalarını salladılar.
"Gg" Sinan'ın cümlesi ile güldüm. Bu oyunda kullanılan terimi her başarılı ameliyatımda kullanarak bir item haline getirmişti.
"Hazal nerde ?"
İkisi de benden ayrılırken yaramaz çocuklar gibi kafalarını yere eğmişlerdi.
"Ne yaptınız?" Sorum ile Sinan Çağrı'yı işaret ettiğinde 4 yaşındaki haline dönmüştü. Gözlerim Çağrı'ya kaydığında Sinan'a sinirli bir bakış atarak bana döndü ve en sevimli gülümsemesini yaptı.
"Sen çıkmayınca bekledik işte o da tutturdu ben onaylamıyorum bu ilişkiyi Zeynep benim karım diye."
Sinan Çağrı'nın her cümlesi sonunda kafasını sallarken Çağrı derin bir nefes aldı. "Ee" merakım büyürken ikisine bakıyordum.
"Bende Mete'ye baktım ve o da Hazal'ı sırtına alarak dışarı çıktı." Kaşlarım havalanırken eksik bilgi olduğunun farkındaydım.
"Hazal geri gelirdi neden gelmedi." İkisi aynı anda kafasını eğdiğinde arkama dolanan kollar ve omzuma yaslanan kafadan gelen sarı saçlar cevapladı beni.
"Arabaya kitledi Hazal'ı Mete. Bir de havasızlıktan ölmesin diye başında bekliyor."
Dudaklarımı birbirine bastırırken kaşlarımı çattım.
"İkinizde sevgililerinizden başka yerde olmak istiyorsunuz herhalde." Bunu düşünmemiş olmalılarki birbirlerine baktıktan sonra koşarak çıkışa ilerlediler.
"Salak he bunlar" Duru'nun anlık durum bildirimini başımla onaylayarak yoğun bakıma ilerledim.
"Önce kıyafetlerini değiştir. Ameliyathane önlüğü ilesin"
**
Hazal'dan
Mete'ye sinirli bakışlarımı atıyorum çünkü gerizekalı beni kilitledi. Ya sen kim köpek beni kitilemek, seni havlatmassam bende Hazal değilim.
"AÇSANA KAPIYI SALAK ADAM"
Gözleri mi doldu onun? Ulan siz eğitiminizi neden bende kullanıyorsunuz sürekli bir sen bir Zeynep... biz insanlara bir günde küsmedik aga...
"METE BENİM ARKADAŞIMDA EĞİTİMLİ AMINA YA."
Gözlerinden bir damla yaş düştü. Ulan ben bunlara verilen eğitimi silicem yeryüzünden.
"ULAN ÇİZMELİ KEDİ NUMARASI YAPMA BANA METE. O ÇİZMELERİ GÖTÜNE SOKARIM SENİN"
Mete hızla savrularak arkaya düştüğünde kapı açıldı. Gerizekalıların aklına yeni gelmişti, ay vallahi yandım ya.
"Sizi var ya bir sürücem bir daha getirmeyeceğim yanınıza. Zeynep nerde?"
**
Dolu koridorun için girdiğimde beni görenler yerlerinde dikleşmeye başladı. Topuklu ayakkabılarım yoğun bakımın penceresinde durduğunda Zeynep'e bakınıyordum.
"Götürdüler"
Siktir. Koca bir siktir. Sıktığım ellerimdeki kan akışının yavaşladığını hissediyorum ancak hiç bir boka yaramıyor.
"Nereye?"
"Eğitmeninin zarar görmesinin cezasını çekmeye götürdüler. Onun hatasıydı, savunmasız kalmamalıydı."
Bunu mu sordum ben ya. Hay sizin gizliliğinize sıçıyım.
"Alo Hazal"
"Zeynep'i götürmüşler, Duru da görünmüyor."
"Bulmamı mı istiyorsun." Berk'in kısık sesi ile gözlerimi sertçe yumdum. Bunu yapamazdı.
"Haber vermek istedim."
"Tahmin etmiştim. İyi olucaklar merak etme." Beni teselli ettiği anların hep böyle olduğunu farkındayım. Bir cevap beklemedi benimde verecek gücüm yok zaten.
"Duru yok"
Sinan'ın tedirgin sesi telefonun kapanma sesine karıştı, benimde bastırdığım sinirlerimi açığa çıkardı.
"Siz 3 aptal beni kilitlemeseydiniz burda olacaklardı. Gerizekalı Zeynep'in ilk kuralı neydi?"
Sesim beni bile korkutsa da derin bir nefes almaya çalıştım.
"Dua edelim Hakan uyansın. Ondan başka kimse bize Zeynep'i kolay kolay vermez."
**
Yazardan
Yıllar önce başarısız görev sonucunda Zeynep'in getirildiği siyah odalara fırlatılan iki kız sessizce bekliyorlardı.
Toprağın altındaki yer kimsenin bulamayacağı ve bilmediği bir yerdi. Fareler bile yok, yılanlar bile inmez bu kadar derine diye düşündü Duru.
"Duru"
Zeynep'in sesi ile ayaklanırken ayağındaki pranga kızın ilerlemesine engel olmuştu.
"Çıkartacaklar bizi hep çıkarttılar" dedi Zeynep cenin pozisyonunda yatarken.
"Her kaybolduğunda buraya mı geliyordun?"
Karanlığın daha da betimlenmesi için siyaha boyanmış gibiydi duvarlar. Bir yarasa bile yön bulamaz dedi Duru'nun iç sesi.
"Bunlar önemli değil. Aşırı hareket etme, verdikleri yemek ve suyu bitir. Ne duyarsan duy sus." Pozisyonunu bozmadan konuşan Zeynep'in gözleri kapalıydı. Açsa da ışıksız alanda bir şey göremeyecek gibiydi.
Kapılardan biri açıldığında kızlardan biri çıkarılmıştı. Floresan ışıkla aydınlatılan koridorda yürürken gözleri başka bir yere değmiyordu.
"Zeynep"
Duru'nun sesi yandaki boş odada yankılandı bir süre. Bu yankı Duru'nun içine acı sürükledi, kendini yere atarak arkadaşını beklemeye başladı.
Saatler saatleri kovalardı, Duru uzanırken dakikaları sayarak kaç saat geçtiğini anlamaya çalışıyordu. Bir sürünme sesi geldi, adım sesleri ile beraber. Bir beden fırlatıldı içeri, gelen sesler ile saymayı bıraktı. Adım sesleri tekrar geldiğinde uzaklaştıklarını anlamıştı.
"Zeynep"
Zeynep ağzındaki kanı tükürerek derin bir nefes aldı. Toparlanmaya çalışıyordu.
"İyiyim."
Titremeden çıkan sesine minnet duyuyordu. Gözlerini kapatarak kendini boylu boyunca yattığı zeminden başka bir yerde hayal etmeye başladı. İki kızın konuşacak bir şeyi yoktu, ikisi de sevdikleri adamları yanlarında düşünerek uyumaya çalıştılar.
Açılan demir kapı sesi ile sıçrayan Duru, uzaklaşan adım seslerini dinledi gözleri kapalı. Günler olmuştu, sürekli Zeynep götürülüyor ve sürünerek geri getiriliyordu. Önündeki boş su şişesini sıkarak derin bir nefes aldı kız.
"Ne bok yediğinizi sanıyorsunuz?"
Duyduğu ses tanıdık gelse de yerinden kıpırdamadı. Çoktan uyuşmuştu.
"Zeynep ve Duru nerde ?"
Tok sesin sahibi sinirle bir kaç kapıyı hırsla açmıştı. Duru ulaşamadığı metal kapıya şişeyi fırlatarak ses çıkardı. Açılan kapıda endişeli gözlerle bakan adam ile derin bir nefes aldı.
"Duru iyi misin kızım ?"
Kızın az sudan dolayı kuruyan dudakları açılırken ağzından küçük bir kıkırtı döküldü. Ne iyisi, bu boktan yerde tırlattım.
"Duru Zeynep nerde?"
Bakışları adamın bakışlarına değdiğinde gördüğü endişe geriye attığı tüm duyguları çıkarttı. Gözleri dolmaya çalışırken dudaklarını aşağı doğrı büzdü.
"Bilmiyorum. Götürüyorlar sürekli"
"Tamam seni çıkaralım onu bulacağım ben."
Duru'nun bacağındaki prangayı çözerek kızın az yediği yemek tablasını itti ve kızı kucakladı. Kucaklamasa yürüyemezdim zaten diye düşündü.
Bindirildiği arabadan kısık gözleri ile ıssız yere bakıyordu. Nerede olduğu anlaşılamazdı. İki dağın birleştiği yerden yerin altına giren adamın sırtına baktı. O gelmese ne kadar kalacaklardı kim bilir.
Uzun sürenin sonunda Zeynep'in bedeni ile çıktığında adam derin bir nefes aldı. Zeynep zor yürüse bile adamın kucağına girmemişti. Bacağındaki her kas sopa ile vurulmanın bedelini çektiriyordu kıza, kafasından aşağı akan kanlar kurumuştu. Her acısı dilsizdi ancak sırtındaki acı hepsine inat konuşuyordu.
Bindiği arabanın arka tarafına yavaşça yayıldı. Ezbere bildiği arabada bulunan gözlüğü gözüke geçirirken yutkunmaya çalıştı.
"Su" kuru dudakları büyük bir istekle dileğini söylerken elleri suya kavuştu. Titreyen ellerini önemsemeden iki gün önce içtiği suyun bitmesinin acısını çıkararak kana kana içti suyu.
"İyi misin?" Şişemin kapağını kapatan komutanına baktı. Adam iyiydi ancak hastane kıyafeti ile olması bile bir şeyleri açıklıyordu.
"Şu siktiğimin yerinden gitmek istiyorum sadece."
Hakan kızı onayladıktan sonra gözleri hala ışığa alışmamış Duru'ya kısa bir bakış attı. Çalışan arabanın camları kızların nefes alması için açılmıştı. Zeynep derin bir nefes alarak gözlerini kapattı.
**
Arabanın yavaşlaması ile yerinde silkelen Zeynep daha iyiydi. Evinin önünde duran arabadan inerek ön kapıyı açtığında üstüne binen ağırlıkla yüzünü buruşturdu.
"Zeynep bebeğim iyi misin?"
Vereceği cevabı engelleyen Hazal'ın Çağrı'nın sırtına bir şaplak indirmesi olmuştu.
"Kıza ne yaptılar bilmeden ne sarılıyorsun? Canı yanıyor belki"
"Kavga etmenizi çekemem şu an. Duş almamız gerekiyor."
Çağrı ve Hazal kızın bu halini anlayışla karşılayarak sustuklarında Zeynep merdivenleri ağır ağır çıkmaya başladı.
Açık kapıdan girdiğinde duyduğu koku ile mayışsa bile kendini odasındaki banyoya atarak musluğu en soğuğa çevirdi. Suyun soğukluğu bir adamı titretecek gibiyken içine girdiğinde kızın sırtındaki ve bacağındaki morluklar titredi.
"Soktuğum cezası resmen sanat eseri olmuşum"
Aynadaki beden gerçekten de bir sanat eseriydi. Kızın göğüsünden aşağısı mor, kırmızı ve koyu yeşille bezenmişti. Yamuk diz kapağına bakarken annesinin koyduğu bezlerden ikisini çıkardı.
Birini ağzına tıkarken diğerini dizinin etrafına sarararak hızla kendine çektiğinde keskin acı ile ağzındaki bezi ısırdı. Yavaşça sönen acı ile ilerdeki uzun eşofman takımının üstünü alarak giydi.
Yavaş adımlarla salonda onu bekleyen topluluğa ilerlemeye başladığında en iyi olduğu şeyi yaptı. Yaşadıklarını unuttu ve sanki hiç orda varolmamış haline büründü.
"Yemekte ne var ?"
Zeynep'in sorusu ile herkes ayaklanırken bunu düşünmemiş olmaları Zeynep'i ve Duru'yu güldürmüştü. Mete ve Hazal mutfağa girerken Çağrı ve Sinan atıştırmalık almak için dışarı çıkmışlardı.
"Krem sürmemi ister misin?"
Komutanının sorusunu kafasını sallayarak reddetti. Bu istediği son şey bile değildi.
"İstediğim tek bir şey var." Hakan kıza bakarken Zeynep gözlerini yerdeki halıya dikmişti.
"Tacı mı istiyorsun? Başları olmak mı?" Zeynep'in suratından birden fazla yaşanmışlık geçerken dudakları çarpık gülüşe ev sahipliği yaptı.
"Ben taç ya da taht istemiyorum." Kızın gözleri komutanına kaydığında cesurca bakıyordu." Ben krallığın kendisi olmak istiyorum. Öyle bir an gelecek ki o teşkilat bensiz hiçbir şey yapamaz hale gelecek"
+70 yoruma yeni bölüm