ATEŞ!

By SedaAtly

90.8K 5.1K 6.6K

$ - Sen bakma! # - Dur oğlum ya, en heycanlı yerinde reklam gibi girme! $ - Büyüyünce izlersin. # - Babam gi... More

📽 Giriş! 🎥
1
2
3
4
5 / Kiralık ev!
6
7
8
9
10
11
Savcı
14
15/ Fire?
16
17
Kaplan Krallığı sadece iki kişiliktir!
Kaplan olmak!
20
21
22
23
24
25
Zemheri?
27
28
29
duyuru....
30
31
32 / Zor, çok zor...
33/ Sezon finali!
34
35 / Italya'ya gitme kararı!
36
37
38/
39
40
41
42/ Eski dost!
43/ Aşk!
44
45
Kavuşma!
47
48
49
50
51/ O katliyam,..
Karanlığıma gökkuşağı oldun!
Davet
Buluşma böyle olmamalıydı
Kaza 2.
Tuzak
Kamera da yokmuş!
Evde ki yabancı!
📽🎥❤
balayı
Iyi haber:)
Eski bir tanıdık!
Balamir...
Zahir'in düğün!
Iki savcı bir sorgu
Finale ramak kala!
Acı veren hatıra!
Onun gibi kokuyor olmak gurur veriyor!
Kendini benle avutamaz mısın?
Bu şehir girdap gülüm!
Kaplan Ailesi!
Anılara kapılıp kanma!
Hayal veya rüya değil demi?
Babamla Kuzey bir değil!
Tatil!
Yeni Yıl
Final...
Özel bölüm...

13

1.7K 104 100
By SedaAtly

5 hafta 2 gün sonra.

  Savcı da mahkeme salonunun önündeydi, o an onu uzaktan beri gören Mert Sağlam olarak bilinen adam alayla gülerek şunu söylemişti.

Mert - SAVCI!

Diyince hepsi onu fark etmişti, ters kelepçeli halde getiriyordu. Olay bitmişti, bu dava sonunda tahmini hapse mahkum edilecekti. Ama nedense ona kafayı takmıştı, gördüğü her yerde böyle bağırırdı. Sinirini bozardı ama bu sefer onunki bozuk gibiydi. Çok geçmeden de onunla yan yana gelince hiddetle yeniden konuşmuştu.

Mert - Bunu ödeyeceksin savcı, neyin varsa elinden alacağım.

Azad - Neyim var ki alacaksın serseri? Hem sen beni boşverde içeri hayatta kalmaya bak yoksa senin son nanay be!

Mert - O yanında tuttuğun tüylü yaratığı alacağım, gözlerin önünde geberteceğim. Hep yanlız kalacaksın, aptallık ettin Savcı orda burda kalacağına o malikhanede yaşamam lâzımdı.

Diyince hepsi şokla ikisine bakmıştı, sahi o bunları nerden biliyordu? Kimden öğrenmişti?

Azad - Ben sen miyim benim olmayana göz dikeyim? Ben sen miyim kanımdan olan birini öldürüp yerine geçeyim? Ama sen o kadar aciz birisin ki yapmışsın!

Mert - Aptalsın savcı, sadece aptal! Ben yapmadım!

Azad - Evet yapan Mert değil sensin Mete Bey, anlıyor musun bilmiyorum ama yolun sonundasın. Saltanatın bitti, boş yere katil oldun. Ne acı çünkü şuan tam bir zavallısın!

Mert - Bela çekiyorum ki senin gibi manyak bir savcıya denk geldim. Bir peşimi bırakmadın!

========

  Mert Sağlam olarak bilinen ama sonuca göre Mete Sağlam olan adam şuan hapishaneye götürüluyordu, bu da bitmişti. Sonuçta hiçbir cinayet kusursuz değildi, o da yakalanmıştı. Olan Mert Sağlam'a olmuştu, ikizi para diye onu öldürmüştü.

Mete - SAVCI!

Diyince Azad göz devirerek ona bakmıştı çünkü yine tamda önünde durmuştu. Tahmini yine tehdit savuracaktı, yine boş boş konuşacaktı.

Mete - Hani herşey suç ya, peki niye bir çocuğun ruhunu öldürmek suç değil?

Dedi Azad ilk defa ne diyeceğini bilememişti çünkü onunda ruhu ölmüştü, o da acı içinde kıvranmıştı. Onun sesini de kimse duymamıştı ama buna rağmen gelipte ikizini öldürmemişti. Hem insan ikizine nasıl kıyardı ki? Mete ise onlara bakan ve onu tutan iki askeri umursamadan yeniden konuşmuştu. Ama onun sözleriyle hepsinin gözleri büyümüştü çünkü dedikleri tam olarak şuydu:

Mete - Cevap vermiyorsun çünkü seninde ruhunu öldürdüler, kabul et savcı bana çok benziyorsun. Bir biriz sadece sen sana kazık atanı başka türlü cezalandırdın.

Azad - Bir bir filan değiliz!

Mete - Sana kazık atanı başka türlü cezalandırdın. Hem zaten öz aileni de bu yüzden terk etmedin mi?

Dedi alayla sorarak, Azad ise parmağını onun göğsüne bastıra bastıra şunu söylemişti.

Azad - Sen katilsin!

Mete - Evet katilim ama ben öldürmeyi babamdan öğrendim, yakındır sende öğrenirsin.

Azad - Benden benden öncekilere benzemem, ben AZAD KAPLAN'IM, BEN SENIN GIBI APTAL DEĞİLİM!

Mete - Kendini çoktan hırsa kaptırmışsın savcı ama farkında değilsin. Hırsınla olan savaşı kaybetmek üzeresin.

Azad - BEN SAVAŞIRIM, ASLA TESLIM OLMAM!

Mete - Öfke sorunu olan bir savcı ha, yakışır cici savcı!

Dedi alayla gülerek, askerlerse onu götürmüştü. Tüm ilgiyse Azad'ta idi, ilk defa bu denli kızgındı, bu yüzden de kimse konuşmaya cesaret edemiyordu.

2 saat sonra.

  Düşünceler eşliğinde otururken, bir yandan da sigara içiyordu. Adliye önündeydi, gözleri yere dalmış haldeydi. Kulağındaysa o herifin sözleri vardı, aslında sözleri de doğruydu.

Mete - Sana kazık atanı başka türlü cezalandırdın. Hem zaten öz aileni de bu yüzden terk etmedin mi?

Demişti ve haklıydı hatta tüm sözlerinde haklıydı. Azad hırsıyla girdiği savaşta yenilmek üzereydi, öfke sorunu vardı ve bu 5 yılda artmıştı. O adamla az daha yan yana dursaydı onu bile öldürecekti, askerlerde bunu fark edince suçluyu alıp gitmişti. Yoksa savcı cinnet geçirdi diye ortalıkta bir dedikodu olacaktı. Yine dedikoduya meze olacaktı. Hapse bile düşebilirdi ama neyse ki askerler o herifi götürmüştü.

Hem üvey aile hemde öz aile onu maf etmişti, o da hepsini terk edip soyadını değiştirmişti. O artık Azad Kaplan idi, 27 yaşında bir savcıydı. Sadece kendi için yaşıyordu, tek kendi için savaşıyordu. Hayata tutunmaya çalışıyordu, mutlu olmaya çalışıyor ama beceremiyordu. Hep acının dibine batıyordu, canı çok yanıyordu. Ama neyse ki şuan sakindi, sakinleştici almıştı.

  Işte o anda bir askeri araç gelmiş ve suçlu getirmişlerdi, tahmini dava vardı. Mahkemeye sevk edilmişti ama askerin biri savcıyı görünce duraksamıştı. Sona bir asker kalmıştı, rütbeli gibiydi, bir süre onu incelemiş sonra da gülümseyip ona yol almıştı. Çok geçmeden de onun yanına banka oturmuş vede sevimli bir sesle konuşmuştu.

₺ - Merhaba kaçak!

Azad - Kılıç? Sen... Asker miydin?

Dedi şokla ona bakarak çünkü bunu beklemiyordu. Ah birde üniforma çok yakışmıştı, başında bordo bere vardı.

Azad - Sen nesin böyle?

Kılıç - Ben bir bordo bereliyim, binbaşıyım.

Dedi gururla, o an ondan aldığı küçük bir ıslık sesiyle istemsizce gülmüştü. Azad ise sırıtarak şunu söylemişti.

Azad - Yakışır ağır abimize!

Kılıç - Sorsaydın önceden de söylerdim ama sen sormadın hatta beni... aman mahalleyi terk ettin.

Dedi cümleyi son anda toparlayarak, şuan ona sarılmak istemişti ama nasıl bir tepki alır bilememişti. Bu yüzden de sadece hasret kaldığı yüzünü incelemeye başladı, üstünde ki takım çok yakışmıştı. Sol gözünü yine mavi lensle kapatmıştı, boynunda ki dövmenin sadece L harfi görünüyordu. Belli ki rengi kırmızıydı, cüppe şuan üstünde yoktu ama öyle de görmek isterdi.

Kılıç - Kaça girdin? 27'e bastın mı?

Azad - Bastım ama sen hâlâ aynısın. Sahi sen kaç yaşındasın?

Dedi merakla sorarak çünkü öncesinde yaşını hiç sormamıştı. Tek bildiği Kılıç'ın ondan büyük olduğu idi, zaten görünüş olarakta mahallede ki lakapları gibi ağır abi tipi vardı. Sert bir duruşu vardı.

Kılıç - 30!

Azad - Afet hâlâ afet...

Kılıç - Efendim?

Dedi duysa bile yeniden sorarak çünkü dediği şey hoşuna gitmişti. Ama cevap yoktu, bu yüzden de onun gibi geri yaslanıp yerinde hafif kaymıştı.

Kılıç - Sende aynısın ama kayıplardasın, sahi nerde yaşıyorsun?

Azad - Şehirden uzakta, insanlardan olabildiğince uzak bir yerde...

Dedi sigaranın sonunu içip yere atarken, insan içinde yaşamayı istememişti. Orman iyiydi, çok iyiydi. Bir kere onun hakkında dedikodu eden yoktu, olsa da o duymuyordu. Duymayınca da kolay kolay kızmazdı. Bu yüzden de ordan ayrılmak istemezdi.

Kılıç - Peki nerde bu ev?

Azad - Orman içinde ama kimse söyleme ha sonra ipini koparan bana gelir.

Kılıç - Ben geleyim mi?

Azad - Niye ipini mi koparttın binbaşı'm?

Dedi alayla gülerek, Kılıç ise onun bu hâline gülümseyip önüne bakmıştı sonra da şunu söylemişti.

Kılıç - Bir insan hiç mi değişmez savcı'm?

Azad - Değişmiştim... Neyse boş olunca beni arada birlikte gidelim.

Kılıç - Numaranı değiştirmişsin.

Azad - Herkes arıyordu, bana boş boş vaatlerle geliyorlardı. Karakterine soktuğum utanmasa ben bunu satın aldım diye herkese sunacaktı!

Dedi sinirle dişlerini sıkarak, Kılıç ise onun aileyi neden terk ettiğini net anlamıştı. Onlar bu terk edilişi hak etmişti.

Kılıç - Aileni terk etmişsin.

Azad - Adam gelmiş beni arabayla deniyor, parasıyla beni satın alıyor.

Kılıç - Ne?

Dedi sinirle dişlerini sıkarak, o da bu olaya kızmıştı. O da Ateş ailesinden nefret etmişti, Azad ise sinirle gülüp yeniden konuşmuştu.

Azad - Birde utanmadan gelmiş mahallede tiyatro yapararak kapımda borazan gibi ötüyordu.

Diyip durdu sonra da titreyen dudaklarını birbirine bastırıp hiddetle yeniden konuşmuştu.

Azad - Ben o bana doğum günü hediyesi verdi sanarken adam benimle alay etmiş, aldığı arabayla beni denemiş...

Kılıç - Eceline susar demek.

Dedi fısıltıyla ama sesini kendi bile zor duruyordu. Azad ise derin bir nefes alıp gökyüzüne bakmıştı, içi sıkılıyordu. O anda aklına gelenle direk şunu söylemişti.

Azad - Evlendin mi?

Kılıç - Dağda gezen adamla kim evlenir ki? Peki ya sen?

Azad - Şehre sadece iş ve alış veriş için inen adamı kim ne yapsın?

Zaman atlaması; Yıkım ve nefret...

  Aile üyeleri bahçede eğlenirken motor üstünde ki Azad hiddetle motoru çalıştırmıştı. Sonra da asfaltı ağlatırcasına hızlı sürmeye başladı, hepsi mutluydu işte... "Abi" diye direten kız bile kahkahalarla gülüyordu, bu muydu acı çekiş? Sahi bu nasıl acı çekişti? Bu nasıl özlemdi?

Tüm aile burdaydı ve hepsi mutluydu, çocuklar oynuyordu. Büyüklerse gülerek muhabbet ediyordu, Azad bu görüntüyü 1 saattir izliyordu. 1 saattir buna tanıktı ve onlardan daha çok iğrenmişti. Içinde ufakta olsun olan saygı bile yok olmuş, yerini nefrete bırakmıştı.

●●●

  Öyle hızlıydı ki anlatamam, o iğrenç gülüşlerse hâlâ kulağında uğulduyordu. Çok geçmeden de evinin önünde durmuştu, nefes alış verişi bile bozuktu. Gözleri yaşla dolmuştu, kalbi bile sızlamıştı. Içinde bir ateş yanıyordu, kötü bir enerji vardı, zaten kötü hissediyordu. Bu yüzden de çimene oturup elini çimene bastırdı. Rahatlamak istiyordu ama bu ormanda bir başınaydı, yardım edecek kimse yoktu. Bu yüzden de bazen burda oluşuna lanet ederdi, belki de ölünce bulunmayan o olacaktı. Sonuçta yerini kimse doğru düzgün bilmezdi. O burda hayvanlarla baş başaydı, kimi kimsesi yoktu. Tek başınaydı, yapayalnızdı.

Zaten 5 dk dahi geçmeden ağzından hıçkırık fırar etmişti. Ilk defa böyle hissediyordu, deli gibi ağlamak istiyordu. Ateş ailesinden bugün ölümüne nefret etmişti, belli ki hiçbiri mutsuz değildi. Yoksa o gülüşler, kahkahalar nasıl olsundu demi? Mete Sağlam haklıydı, o aptallık edip susmuştu. Terk ederek öç almıştı ama normalde onları öldürmesi gerekiyordu. Hepsini tek tek kurşuna dizmeliydi, o evi başlarına yıkması gerekiyordu. O iyi değildi çünkü patlamaya hazır bir bomba gibiydi, tüm bedeni öfkeyle birlikte titriyordu.

Azad - B-ben size ne yaptım? NE ISTEDINIZ LAN BENDEN?

Dedi sinirle yere yumruk atarak, durmadan durmadan vurmaya da devam etti. Içindeyse intikam ateşi yanmaya başlamıştı, sinirden resmen tir tir titriyordu. Içinde ki çocuk bile nefret ateşiyle yanıyordu, o bile artık aileden nefret ediyordu. Bu kavramı ne o nede bu Azad seviyordu, ikisi de aileden ölümüne nefret ediyordu.

Azad - BENDE AZAD KAPLAN ISEM O EVI BAŞINIZA YIKARIM!

Continue Reading

You'll Also Like

877K 22.8K 50
˜"*°•.˜"*°• to test the boundaries of what is safe or acceptable •°*"˜.•°*"˜ [ gilbert blythe x the oc ] [ anne with an e season 1 + 2 + 3] HIGHEST R...
6.7M 215K 106
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
132K 15.8K 18
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi. Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi. Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi? İçimden cevapladı...
515K 12.3K 17
❛ oh honey it hurts ❜