"telsiz konuşması"
Hyun:
Siktiğimin andavalları!-
ChanYeol:
-Telsizi meşgul etmesen kaçırmazdık!
-Susacak mısın artık?!
SeHun:
-Tamam lan, yemeyin birbirinizi.
-Hallettim ben.
Kai:
-Evet, şaşırtıcı bir şekilde halledebildin.
-Tebrik ederim.
Hyun:
Yüzbaşı, ulan yüzbaşı!-
Bir Sehun kadar olamadın lan!-
Bu musun sen?!-
ChanYeol:
-Yemin ederim, geldiğimde seni sikerim.
-Sesini duymak istemiyorum lan, zorla mı?!
JunMyeon:
-İkiniz de kesin atışmayı.
-Karargaha gelene kadar konuşmak yok.
.
.
.
BaekHyun, karargahın koca demir kapısını iterek açıp içeriye girenlere ruhsuz bakışları ile koca alanın ortasındaki ikili koltukta otururken bakıyordu. En sonda içeriye giren uzun boylu ile ifadesiz gözlerini onun üzerinde tuttu. Üç kişi gidip bir kadını haklayamayacaklardı ki Sehun son anda bitirmişti kadının işini. Böyle saçma bir görevi bile sorunlu halletmiş olmalarına sinirliydi. Asıl sinirlendiği ise sözde askeriyede yıllarını harcayan yüzbaşının ıskaladığı kurşundu. Jongİn'in görüş açısında olmadığını bildiği için yetiştirdiği ekip üyesine kızmıyordu. Sehun da uzun bir aradan sonra ilk kez göreve çıkmıştı ki zaten ondan hiçbir beklentisi yoktu BaekHyun'un. Sona kalan ChanYeol'dü ve o da kaçırmıştı kurşunu işte.
"Ne bakıyorsun?"
İtici bir şekilde kendisine çıkışan ChanYeol ile eskisinden çok daha iyi olan omuzu aklına gelmiş ve ayağa kalkmıştı. ChanYeol, o yumruğundan sonra bir kez daha dikişlerinin açılmasına sebep olmuştu. İkinci kez yaptığında yumruk atmak yerine avucuyla sıkmıştı ve bu yüzden BaekHyun, onun şakası olmadığını anladığı için bir süre ondan uzak kalmıştı. Şimdiyse uzun bir aradan sonra yine ona çatıyordu.
"Beceriksizliğin saç uçlarına kadar çıkmış."
"Siktir oradan! Ne olduğu belirsiz bir heriften kurşun yeyip yatalak olmasaydın da sen gitseydin işe madem."
O kimliği belirsiz herifi de bulamamışlardı ve BaekHyun, her gün bu bilinmezlik yüzünden kendini yiyordu. İlk yaralandığında içinden ona işkence çektirmek geçse de kendisini bu kadar yorduğu için elektrik akımına bırakmayı aklına koymuştu. Bir bulsun, o zaman acı neymiş görecekti o piç.
"Kabul et, yaralanmam senin için çok iyi oldu. Deliğin dinleniyor bu şekilde. Yine girdiğimde ilk girişim gibi acı verici ama seni kendinden geçirecek kadar zevkli olacağına emin olabilirsin."
Sinirden sıktığı dişleri ile kasılan çenesini zevkle izliyordu BaekHyun. Bu sırada onların sesini duyan herkes koca alanda toplanmış ve onları izliyordu. Herkes onları izlerken bu sözleri söylediği için utanan ChanYeol, kendine hakim olamayarak hiddetli büyük adımlarını ona doğru yöneltmişti. Tüm ekip üyelerinin içinde onu rezil ediyordu.
BaekHyun, kendisine yaklaşan ChanYeol ile ayağa kalkmış tetikte beklerken yine dikişlerini açacak bir şey olmaması için bekliyordu ChanYeol'ün ne yapacağını. Yine de ChanYeol'ün ona verdiği tüm zararlara rağmen BaekHyun bir kere bile vurmamıştı ona, en fazla onu kışkırtıp böyle kendine çekiyordu işte.
"Kesin şunu!"
Patronun sesi koca alanda yankılandığında ChanYeol adımlarını yavaşlatmış ve tam da BaekHyun'un önünde durmuştu. Uzun boyu sayesinde üstten bakarken ona, içinden geçen tek şey önündeki güzel yüzü darmadağın etmekti BaekHyun'un aksine.
"ChanYeol, sen bizim yanımıza gelsene."
Alanda Soo'nun sakin sesi duyulduğunda kimse yerinden kıpırdamamıştı. Kai, bir süre sonra bu sessizlik içinde derince yutkunup kendi odasına gitmek için sessiz adımlarla ilerlemeye başlamıştı. Kai'yi gören Sehun ise onun arkasından ilerleyip şanslıysa onunla beraber duş almak istiyordu.
"Seni çağırıyor favori arkadaşın. Ne o? Yoksa benim odama mı gelmek istiyorsun?"
ChanYeol, büyük bir iradeyle kasıla kasıla ellerini yavaşça kaldırmış ve BaekHyun'un omuzlarına yerleştirmişti. Sağ elini omzunda öylece tutup sol elini onun sağ omzundaki yaraya yavaşça sanki teselli veriyor gibi vururken ufaktan sırıtmıştı.
BaekHyun, inen her tatlı sert darbe ile canının yandığını hissetse de ChanYeol gibi sırıtmıştı sadece.
"Biliyor musun? Hiçbir şeye değmezsin sen. Ne sinirime ne de zamanıma..."
Bu sözlerin ardından gayet neşeli bir gülümseme ChanYeol'ün yüzüne yerleşirken BaekHyun'un kaşları çatılmıştı. ChanYeol, isteyince çok da güzel bozuyordu BaekHyun'u.
"Akşam yemeği için ne alıyoruz? Sıra kimde?" (PCY)
"SeHun malını göndeririz. Biraz Kai'sine doysun, acıkır, aşağı iner zaten." (Soo)
JongDae sessizliğini bozup bir ChanYeol'e bir BaekHyun'a bakmış ve daha fazla söze gerek olmadığına karar vererek Soo ve ChanYeol'ün yanyana yürüyeceğini düşünüp kendi odalarına doğru yönelmişti.
"Yemeğe kadar masa başında olacağım. Mümkünse sessiz olmanızı istiyorum. Bye." (Dae)
"Patron, çıkıyorum ben."
BaekHyun, Soo'nun odasına giren ChanYeol'ün kapıyı kapatmasının ardından diyeceğini demiş ve cevap beklemeden karargahtan çıkıp motoruna binmişti. Daha fazla bu insanlarla aynı havayı solumak istemiyordu.
BaekHyun'un tek bir amacı vardı bu hayatta, o da parasının gücüyle insanları ezen, fakirleri köle gibi çalıştıran, yardıma muhtaç insanlara yardım ederken onların hayatını bitiren insanımsıları yok etmekti. Bu karargahtaki ekip arkadaşları onun için sadece iş arkadaşıydı. Aralarında bir tek JunMyeon'a saygısı vardı, o da onu ölüm için beklediği hapisten çıkarıp yarım kalan işleri için tekrar sahalara dönmesini sağladığı için. Çoğu zaman keşke ölsem diyordu kendine, bazen kızıyordu JunMyeon'a onu o hücreden çıkardığı için ama bir kere onu yanına aldığı için işine devam ediyordu ve... bu iş rahatlatıcıydı. Kesinlikle iş, rahatlatıcıydı.
Onun canını sıkan ekip arkadaşlarıydı. Kai'nin, gerçek adıyla Jongİn'in ona zararı yoktu. Sadece onu eğitmek için zamanını alan biriydi ve genç adam BaekHyun'u hiçbir zaman kızdırmıyordu ama Jongİn'in kuyruğu SeHun tam anlamıyla bir baş belasıydı, herifin adını duyunca bile BaekHyun'un başı ağrımaya başlıyordu. Yürüyen bela Sehun...
Siber ekip Dae ve Soo, bazı goygoyları ve ortalığı karıştırma çabaları olmayınca gayet normal insanlardı aslında. Katlanılırlardı yani.
ChanYeol ise... onu hangi tanıma sığdırabileceğini bilmiyordu BaekHyun. Garipti, ruh hastasıydı, tatlıydı, sinir bozucuydu, onu her dakika öldürmek istiyordu ama bir yandan da her saniye sevişmek istiyordu. Paradoks ChanYeol, karargaha geldiğinden beri dikkat çekmeye devam ediyordu ve sonunda BaekHyun'un da aklını talan etmeyi başarmıştı.
Şimdi de BaekHyun, ChanYeol ile Soo'nun yakınlığını düşünerek tanınmadığı bir barda birileriyle birlikte olacaktı, öyle planlıyordu en azından başaramayacığını bilerek.
.
.
.
"Yemekler geldi, herkes burada mı?" (SeHun)
"BaekHyun yok ama başlayabilirsiniz." (JunMyeon)
"Nereye gitti?" (Soo)
"Gittiği yerde ölür umarım." (CY)
"Bu söylediğin ayıp hyung. Ben onu aramayı deneyeceğim." (Kai)
"Hoparlöre al da sikişirken onu dinleyin." (CY)
"Kai'ye karşı kaba olma. Senin derdin BaekHyun, Kai değil." (SeHun)
"Her neyse, istediğini yap Kai, tutan yok seni." (CY)
Herkes masada otururken bir şeyler alıp yemeye başlamıştı. Kai ise onların aç birer kurt gibi yemeğe saldırmalarını izlerken eline telefonunu almış ve biraz uzaklaşmıştı. Aradığı isim tek çalışta çağrıyı yanıtlayınca yüzünü başka yöne çevirip masadan iyice uzaklaşmaya başladı.
"Hyung, yemek yiyoruz, gelecek misin?"
"Yedim ben, keyfinize bakın."
"Nerdesin?"
"Bunu Dae'ye sorsan cevaplaması üç saniyesini alırdı."
"Olsun."
"Nehrin oralardayım ama şimdi döneceğim. Mutlu musun?"
Kai, sebepsizce gülümsediğinde başını dağılmış masaya çevirmiş ve kendisinin sorusunu sakince cevaplayan hyunguna cevap vermişti.
"Elbette, dikkatli ol."
"Hm hm, görüşürüz."
Telefonu cebine koyup SeHun'un yanındaki boşluğa oturduğunda sandalyeye yan oturup tamamen kendisine dönmüştü SeHun.
"Al şu yemeği yoksa bu ayılar hepsini yiyecek. Az yavaş yiyin lan!"
Daha el değmemiş bir paket önüne geldiğinde SeHun'a teşekkür edip yemeğine başlamıştı Jongİn. SeHun'un onu düşünmesini seviyordu.
"Neden öyle bakıyorsun bana?"
SeHun, gözlerini Jongİn'den ayırmadan onun yemek yiyişini izlerken Jongİn'in bundan rahatsız olmadığını bildiği için bunu yapmaya devam ediyordu.
"Çok güzelsin."
Jongİn, yarım ağız sırıtmıştı bu iltifata. Bunu ona söyleyen çok insan olmuştu. Ve çoğunlukla söyledikten birkaç dakika sonra da ölmüşlerdi.
"Teşekkür ederim."
"Baek nerdeymiş?"
Dae'nin sorusuyla Soo, ChanYeol'ün kolunun altından çıkmış ve Dae'ye dönmüştü.
"Kanka o gerginlik abidesi söyler mi sence?"
"Aslında nehre gittiğini söyledi. Şimdi de buraya geliyor."
Soo, kaşlarını havaya kaldırıp tepki vermiş, Dae ise daha Jongİn konuşmadan önce çıkardığı telefonunu yerine koymuştu.
"Bu herifin sana yakın olmasını hiç sevmiyorum Kai."
SeHun, Kai'nin kulağına fısıldayıp geri çekilmişti. Kai ise onu umursamadığını gösterircesine omuz silkmişti.
.
.
.
BaekHyun, karargahın ağır kapısını açıp içeriye girdiğinde bir farklılık olduğunu görüp tüm ekibin televizyon karşısında olduğunu görmüştü. Bunu garipsercesine onlara doğru ilerlemiş ve sesten dolayı onun geldiğini anlayıp da bir kez bile olsun dönüp bakmayan ekibine yaklaşmıştı.
Çok sonradan Kai'den bir selam alınca cevap vermeden yoluna devam edip koca alanın iki kenarındaki merdivenlere yönelmişti. Yatak odaları hepsi üst kattaydı. Alt katta genelde sadece dinlendikleri alanlar vardı.
Merdivenleri çıkıp odasına önüne geldiğinde demir korkuluğun yanında durup bir arada olan ekibine üstten bir bakış attı. Sanki kendisi olmayınca huzurluydular, olay çıkaran hep oymuş gibi bir sessizlikle televizyon izliyorlardı. Bu yüzden ses çıkarmadan odasının önüne kadar gelmişti.
"Şimdi ne yapılmalı?"
Odasına girip öylece ayakta durarak ne yapması gerektiğini düşündü. Belki eskisi gibi devam etmeliydi. Belki burayı terk etmeliydi. Belki de ChanYeol'ü öldürmeliydi.
Derin bir nefes alıp zihnini boşaltmayı denedi. Ardından bazı gereçleri kuşanarak birkaç parça kıyafet değiştirdi. Giyimi bittikten sonra eline yeni aldığı bilgisayarını alıp birkaç araştırma yaptı ve odasının kapısını kilitleyip önüne bir komodin yerleştirdi. Kapının yanında durup herhangi bir ses duyup duymadığını kontrol ettikten sonra kimsenin ruhu duymadan pencereden sızarak ikinci katta olsa bile alt katın tavanı çatıya kadar uzandığı için çatı katından yaklaşık on beş metre aşağıda olan zemine indi. Bunu yaparken birkaç borudan ve havalandırma deliklerinden yardım almıştı.
İstediği gibi kimsenin haberi olmadan karargahtan çıktığında eski arabasını sakladığı yere ulaşmak için ormanın içine daldı.
.
.
.
Gece ilerlerken tüm ekip hala ana salondaydı ve aralarında birkaç kişi nerdeyse uyukluyordu. ChanYeol, dinç olanlardan biri olarak televizyonda kanal değiştirip başka bir film ararken sekerek geçtiği kanalların birinde çıkan haber dikkatini çekmişti.
"İşte sayın seyirciler, gecenin karanlığında işlenen cinayet bu sokakta gerçekleşti. Katil zanlısının kim olduğu emniyet tarafından araştırılırken çevreden aldığımız bilgiye göre herhangi bir kanıt bulunamamış. Hayatını kaybeden kurban ise herkesin tanıdığı biri aslında, Mutlu Gelecek vakfının başkanı Woo Yong-İm..."
"Biliyorsunuz ki son zamanlarda Vakıf ile ilgili birkaç dedikodu sızdırılmıştı basına. Acaba bunlar gerçek miydi? Belki de bu yüzden başkanın bir düşmanı vardı ve böyle canice öldürüldü..."
"Şu an aldığımız bilgiye göre katil zanlısının kimliği tespit edilemiyor. Başkanın ailesi ise otopsi için emniyeti birbirine katmış durumda..."
"Bir görgü tanığı olduğunu söyleyen bir vatandaşın yanındayız. Lütfen bize gördükleriniz anlatır mısınız? Zanlıyı gördünüz mü?"
Vakıf başkanının ölümü büyük bir haber olduğu için birçok haber kanalında bu konu konuşuluyordu. Kanallar arasında seke seke ilerleyen ChanYeol ise görgü tanığı olduğunu söyleyen kanalda durmuştu. Bu sırada uyuklayan ekip arkadaşları da yerinde doğrulmuş ve televizyona bakıyorlardı.
"Gördüm ve kesinlikle o gece gördüğümle aynı kişi bu."
Yüzünde zımbalar, dövmeler falan vardı. Oldukça zayıf ve mikrofonu ona doğru tutan kadından maksimum bir karış uzundu. Yüzü kaymıştı ve bu da bir içici olduğunu gösteriyordu.
"Aynı kişi derken kimi kastettiniz."
"Şu, bir ara haberde çıktı ya seri katil dediğini-"
"BB mi?"
Mikrofonun titrediğine şahit olurken herkes donmuştu olduğu yerde. BB? Hani şuan üst katta odasında olan adam?
"Hah, o işte! Ona 'Hyung' diyen birini de kaçırırken böyle giyinmişti. Yani sanırım öyleydi, emin değilim ama kesinlikle aynı havası vardı. Tamamen ürkütücü. O zaman da görgü tanığı ben olmuştum. Sahi o çocuğa n'olmuştu? Öldüğünü duymuştum ama, yazık..."
"Evet, o kişi onun son kurbanıydı bildiğimiz kadarıyla. Teşekkür ederiz bayım... Sayın seyirciler, gördüğümüz ve duyduğumuz gibi kime güveneceğimizi biz de bilemiyoruz. Bahsedilen seri katil yıllar önce idam cezasına çarptırılıp ortadan kaldırılmıştı. Peki o zaman bu gece burada bu kan donduran cinayeti işleyen kimdi? Bunun cevabı için emniyetin sonuçlarını bekliyoruz."
ChanYeol, yerinden kalkıp hızlı adımlarla merdivenlere yöneldiğinde peşinden patronları da geliyordu. Diğer ekip arkadaşları ise olayı aşağıdan izlemeye karar vermişti.
ChanYeol, patronun onunla geldiğini anladığında ona yol verip önden gitmesine izin vermişti. Zaten bir anda ayağa kalkıp da kapısını basınca ne diyebilirdi ki ona? En azından patron, habersiz iş yaptığı için ona kızabilirdi veya ceza verebilirdi. Gerçi, henüz, bu cinayeti onun işlediği bile belli değildi. Şuan onun odasına gitmelerinin sebebi de odasında olup olmadığını öğrenmek içindi.
"BaekHyun, aç kapıyı."
Açılan kapıyla şort ve tişört ile duran adamı karşılarında gördüklerinde onun dağınık saçlarından gözlerini alamıyordu ChanYeol. Şaka mı bu? Herif yeni yataktan çıkmış gibi görünüyordu. O zaman cinayeti o işlememiş miydi? İnsanlar neden ondan şüpheleniyordu? Görgü tanığı bile vardı!
"Bu gece odandan hiç çıktın mı?"
BaekHyun, kapısının eşiğinde duran patrona baygınca bakıp onun neye böyle yükseldiğine anlam veremeyerek ChanYeol'e gözü kaydı. Onun ne işi vardı?
"Uyurgezer olduğumu hatırlamıyorum. Yani hayır."
BaekHyun, gözlerini kaşıyıp yorgunlukla ağzını kocaman açıp esnediğinde ona sinirli bir şekilde bakan uzun boylu yüzbaşının bakışlarının şaşkınlıkla değiştiğini görmüştü. Ne, BaekHyun'u yenebileceklerini mi sanıyordu bu aptallar? Komik.
"BaekHyun, bir sonraki hedefimiz olan vakfın başkanı bu gece öldürülmüş. Görgü tanığı 'BB' diyor. Sen ne diyeceksin bu duruma?"
"Üstüme iftira atılıyor? Kayıtlara göre şuan bir ölüyüm patron. Bu tanığa kim inanır?"
Kendini kontrol etmeye çalışan patronun derince soluyup burun kemerini sıkmasını yavaşça çatılan kaşlarının altındaki delici gözleri ile izledi BaekHyun. O tanığı bulacaktı...
"Dünyaya nam salmış biri olunca ölümüne de inanmıyorlar."
"Aslında haklılar. Nefes alıyorum hala, bu da yaşadığımı gösterir. Ayrıca, neden beni suçluyorsun? Kadın ne zaman ölmüş? Ah, kesin ben eve gelmeden önceki saatler değil mi? Bu yüzden benden şüpheleniyorsunuz."
O sırada televizyondan gelen ses ile herkesin kulağı oraya dikkat kesildi.
"Sayın seyirciler, emniyet mensuplarından aldığımız son dakika haberlere göre cinayet saatinin üzerinden çok geçmemiş. Yaklaşık bir saat önce olay gerçekleşmiş. Bu da gece yarısı saat on birlere denk geliyor. Başka? Başka bir sonuç yok mu memur bey?! Evet sayın seyirciler, görüldüğü üzere başka hiçbir şey söylemediler. Bu da bizleri hiçbir kanıtlanırının olmadığı düşüncesine itiyor. Umalım ki bu açıklama sadece bir başlangıçtı. Tekrar BB terörü ile yaşamak istemiyoruz. Evlerimizde rahatça yaşamak, işimize rahatça gidip gelmek istiyoruz. Sizlere görüntüleri aktarmaya devam edeceğiz, bir sonuç çıkma ihtimaline karşı ben ve ekibim de burada bekliyor olacağız."
BaekHyun karargaha geleli bir buçuk saat olmuştu...
"Bana olan güveninizi çok iyi özetledi."
Karargahtan merkeze inmek bile yaklaşık bir saat sürüyordu. Gidip gelmek bir buçuk saati fazlasıyla aşarken bir de cinayet mi işlemişti? Bu düşünceyle ekip arkadaşlarının çoğu şüphelerinin boşa çıkmasına sevinerek eski yerlerine dönmüştü ama patron hala şüpheli, ChanYeol ise hala kararlıydı o olduğuna.
"Senden şüphelenmeye hakkımız olduğunu biliyorsun. Sen, durdurulmak istenmediğinde MIT'i bile karşına aldın. Bizi kandırman zor olmaz."
"Yeteneklerimi bilmen çok hoş patroncuğum ama o işler için sanırım yaşlandım artık."
"Öyle olsun, umarım sen değilsindir."
"Umarım uyurgezer değilimdir, değil mi ChanYeol?"
Sözünün yarısında arkasını dönen patron ile ChanYeol ve BaekHyun karşı karşıya kalmıştı. BaekHyun, ChanYeol'ü baştan aşağıya süzüp yan ağız sırıttığında sağlam omzunu kapı arasına yaslamış ve dudaklarını yalamıştı.
•••
Y:
2.2k
Bölüm devam ediyor~
İyice düz yazıya döndü burası.
Yayımlama: 02.08.2023 18.13