19.BÖLÜM:"2022'NİN İLK GÜNEŞİ..." (Part5)
-Beraber nice senelere!
Tarih: İlk.
Saat: 07: 19.
"Peki sen kimsin?" diyerek bana dönmesini sağladım. "Sen bu örgütün tam olarak neresindesin, Zero?" Ona bu şekilde seslendiğimde sanki başka birine sesleniyormuşum gibi hissediyordum. Bu kelime ağzımda yabancı bir tat bırakıyordu.
"Lakabımdan da anlayacağın gibi sadece sıfırım, bir değeri olmayan, başlangıç veya bitiş noktası bulunmayanım. Benden ayrı bu sayılar içerisine giren 52 kişi daha var..."
Şalıma daha çok sarıldım ve tek kaşımı kaldırdım. "52 karta, 52 kişi?" Günay'da kafasını olumlu anlamda sallamıştı.
"Peki, bu önemli bir şey galiba... Yani lakap olarak sayıların verilmesi, madalya gibi..."
"Evet," diyerek onayladı beni. "Pisliklerini, birer pislik gibi davranıp sorgusuz sualsiz temizleyip veya daha çok pisliğe yol açtığımız için bizi ödüllendirdiler." Kızgın gibiydi. Sesinden de zor şeyler yaşadığı belliydi ve yanlış yaptığının da farkındaydı fakat gerçeklerden kaçamayacağını bildiğindendi bu susmaları... Başkası olsa, körü körüne her şeyi yapabileceğini zannederdi ama belki de Günay yalnızca yapmak zorunda olduğu şeyi yapıyordu.
"Peki bu kadar kötü bir örgütse, neden hala yapıyorsun? Bu kadar önemli biriysen, neden hala devam ediyorsun? Al kızını git. Sevgi var, biliyorsun ya ona zarar gelirse? İstanbul seni oğlu gibi görüyor... Yağız desen, o ukala senin ağzından çıkacak iki kelimeye muhtaç gibi Ne yapsam da Günay'ın gözüne girsem diye ne kadar düşünmüştür kim bilir..."
"O kişiler var ya..." diyerek arkamızda sessizce uyuyan kişileri gösterdi tek tek. "Bu kişiler benim bugün dostum," dedi; sesi acı çekiyordu. "Ama yalnızca bugün... Anlayabiliyor musun?"
Yani bırakamazdı. Artık istese de bırakamazdı.
"Beni oğlu olarak gören İstanbul, bana hayran olan Yağız... Onlar yarın benim en büyük düşmanım olabilirler. Neden biliyor musun? Çünkü onlar beni sevdi, saydı ve güvendi. Yarın ben onları eğer yarı yolda bırakırsam önce onlar beni öldürmek isterler... Neden biliyor musun? Beni sevdikleri için... Bana saygı duyguları için... Güvendikleri için. Ben Zero'yum. Benim ailem MarcoPolo. Ve ben..." dedi keskin bir dille. "Asla aileme ihanet etmem."
"Peki..." dedim sesimi anlayışlı bir şekilde çıkartarak. Gözlerim dolmuştu. Üzülmüş ve kırılmıştım. "Peki ben ne olacağım? Anlıyorum, ailen MarcoPolo, tamam! Ama ben, ben ne olacağım? Hayatının hangi köşesindeyim ben veya bir köşesinde miyim? Günay veya Zero, adın her neyse... Hayatında bir yerim var mı?"
Günay'ın da sinirden gözleri dolmuş ve patlayacak yer arıyor gibiydi. Her ne kadar birbirimize karşı gerilsek de birbirimize karşı kısık sesle konuşmaya özen gösteriyorduk. Günay demirdeki ellerini iyice sıklaştırmış ve kollarından damarlar gözükecek kadar sıkmaya başlamıştı.
"Önce kendini soracağına beni sorsana Çığlık... Adım her neyse..." diyerek taklit etti beni. "Benim bir hayatım yok ki, sana yerim olsun Çığlık..." Şaşkınlıktan büyüyen gözlerim onda bakakaldı.
"Ne demek istiyorsun?"
"Demek istediğim bir şey yok, sadece sorduğun soruya cevap veriyorum. Hayatımdaki yerini sorguladın, bende bir hayatım olmadığını söylüyorum."
"Ama nefes alıyorsun," dedim. "Nefes alıyorsun, nefes!" Bağırmadan, dişlerimin arasından tıslarcasına konuşuyordum ve iki defa göğsüne vurmuştum. "Bu bile yaşadığının, hayatın olduğunun bir kanıtı."
Gitmemi istemesinden korkuyordum. Ona küsüp gitsem bile, "Kal..!" demeyeceğinden korkuyordum. Bazı insanlar öylece çekip gitmenin ne kadar zor olduğunu bilmezler Olric. Bazı insanlar sen arkanı döndüğünde bile "Kal..." diyecek birinin olmamasının ne kadar kötü bir his olduğunu bilmezler.
"Beni sadece sen Günay olarak tanıdın... Sadece sen beni böyle bildin. Ben sadece sen olduğunda Günay olabiliyorum. Ama artık sende biliyorsun Zero'yu... Sen farkında değilsin belki ama sen İstanbul'u tanır tanımaz çoktan Günay öldü bile. Eğer işin içinde sadece Jack olsaydı, belki Günay kurtulabilirdi ama İstanbul'un gelişi, Günay'ı öldürdü." Karşımdaki adam benim ıslanmış toprak kokulu adamımdı. Gözleri hala kahve, saçları hala dağınıktı. Aynı üniversitenin koridorunda onu ilk defa gördüğüm gibi...
"Ne demek bu şimdi?" deyip akan göz yaşlarımı hırsla sildim yüzümden.
"Ben sana demiştim..." dedi umursamazca omuz silkerken. "Örgütün ne ara kimi öldürdüğü hiç belli olmaz. Bak ben öldüm, yine de yaşatıyorlar beni... Nefes alıyorum, onlar için. Yaşıyorum, onlar için. Ölüyorum, eh, yine onlar için. Ben onların bana verdiği kimlikle nefes alıyorum. Şimdi hayattan söz edebilir misin bana?"
---🐞---
*Cemal Süreya, Roman Okudum Seni Düşündüm alıntı.
Yazar: LAILA
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: qteang
TWITTER: qteangg