23. B Ö L Ü M
"Kimsenin sende görmediklerini görmek hoşuma gidiyor."
Mart ayının son günleri gittikçe yaklaşırken okuldan ayrılma vakti de geliyordu. Bundan sonra Rothina babasına ve onun işlerine odaklanacak, tamamen ciddiyete bürünecekti. Zaman yoktu, her geçen süre onların aleyhine işliyordu. Gellert Grindelwald yıllardır hapisteydi ama buna rağmen hâlâ ondan nefret edenler ve idam edilmesi gerektiğini savunanlar vardı.
Rothina hepsini öldürmek için yemin etmişti. Cadılar ve büyücüler, çoğunluk olarak Gellert Grindelwald'un idam edilmesi gerektiğini savunurlarsa eğer bu gerçekleşecekti.
Bu yüzden Rothina'nın ilk işi okul biter bitmez babasıyla eskiden ittifak olan toplulukları bulmak ve onlarla görüşmek olacaktı. Onları, babasının hapisten çıkacağına inandırması gerekiyordu. Böylece Gellert eski gücüne ve eski yandaşlarına kavuşabilir ve daha çabuk yükselişe geçebilirdi.
İlk adımı, onunla görüşeceği gün atacaktı. Çıkan yeni kararnâme sayesinde onu görebilecekti fakat bu tüm okları üzerine çevirecekti. Gellert Grindelwald neden on yedi yaşındaki bir kızı görmek istesin? Bu kız kim? Grindelwald onu nereden tanıyor? Ve bunun gibi daha birçok soru herkesin aklında belirecekti.
Bu onun için bir eksiydi. Çok Özlü İksir içerek gidebilirdi Macusa'ya ama kolayca anlaşılabilir ve daha büyük bir eksi kazanmasına sebep olabilirdi.
Eğer okul bittikten sonra babasının karşısına çıkacak ise sorun olmazdı çünkü o zaman saklanabilir, gizlenebilirdi. Kimse onu bulamazdı ama eğer Hogwarts'tayken babasını görmeye giderse, bu sıkıntı olurdu.
Temiz havayı içine solurken bile düşünceler asla onu terk etmiyordu. Ne yaparsa yapsın zihninde konuşan sesler gitmiyordu. Bazen meşgul olurdu, kafasını dağıtacak şeylerle ilgilenirdi ama sonra sesler yine gelir, bir türlü onlardan kurtulamazdı.
"Düşünmekten kulaklarından dumanlar çıkacak." dedi Tom ciddi bir sesle. Rothina gözlerini kırpıştırarak ona baktı.
Birlikte derse girmek yerine Yasak Orman'a gelmişlerdi. Bir süre yürümüş, ciddi meseleler hakkında konuşmuş, en sonunda da Rothina'nın yoğun isteği üzerine çimlere oturmuşlardı. Tom bu durumdan her ne kadar hoşnut olmasa da Rothina'nın yanında olmak istiyordu.
"Dalga geçiyor olmalısın. Ben de bu cümleyi sana kurmayı düşünüyordum." dedi Rothina keyifli bir sesle. Tom da bazen aşırı derecede düşüncelere dalar, dünyadan soyutlaşırdı.
Rothina, işaret parmağının üzerindeki tırtıla baktı yumuşayan ifadesiyle. Birkaç santimlik, küçük bir tırtıldı. "Biliyor musun? Bazen düşünmekten beynim yoruluyor ve suyun içine giriyorum... Suyun altındaki yaratıklarla vakit geçirmek kafamı dağıtmamı sağlıyor."
Tom gözlerini kısarak yanında oturan kıza baktı. Parmağındaki küçücük tırtıla bile şefkatle bakıyordu. Onu tanımasa, masum bir cadı olduğunu düşünecekti. Oysa yarım saat kadar bir süre önce onun yaptığı işkencelere bizzat tanık olmuştu.
Rothina başını sağa çevirdiğinde göz göze geldiler. "Peki sen nasıl bir yöntem buldun?" diye sordu belli belirsiz bir merakla. "Nasıl kafandaki sesleri bastırıyorsun?"
Tom cevap vermeden önce kısa bir an düşündü. Kafasındaki sesleri nasıl bastırıyordu? Bilmiyordu. Kendini bildi bileli zihninin içinde gürültülü sesler vardı ve o seslere, yani bitmek bilmeyen düşüncelere alışmıştı.
Kitap okurdu, ormana yürüyüşe çıkardı, yılanlarla konuşurdu, Sırlar Odası'na inerek Basilisk'le vakit geçirirdi, ders çalışırdı ve günlük tutardı. Hogwarts'ta kafa dağıtmak için yaptığı şeyler sınırlıydı ancak yaz tatillerinde yaptığı işler farklı bir hâl almaya başlardı.
Beşinci sınıfı geride bıraktığında amcası Morfin Gaunt'un asasını çalarak Little Hangleton'a gitmiş, Muggle ailesini öldürmüştü. Daha sonra günlüğünü ve dedesi Marvolo Gaunt'un yüzüğünü bir Hortkuluk hâline getirmişti.
Artık beşinci sınıfın yaz tatilinden sonra Gaunt'ların evinde yaşamaya başlamıştı ancak ondan önce yaz tatillerinde kaldığı Muggle yetimhânesine dönmek zorunda kalırdı. O iğrenç, Muggle çocuklarla dolu yetimhânede işkence edecek, uğraşacak birilerini hep bulurdu ama daima o dönemlerden nefret etmişti.
"İşte şimdi senin düşünmekten kulaklarından buharlar çıkacak." diyerek kıkırdadı Rothina. Tom duraksayarak öylece kızın gülüşünü seyretti.
"Düşünmeyi engelleyemiyorum." dedi en sonunda. İfadesiz bakışlarını kızın üzerinden çekerek ormanın içinde gezdirdi. "Kafamın içinde her zaman sesler olur. Onları bastırmaya çalışmıyorum çünkü gitmeyeceklerini biliyorum."
Rothina dudaklarını birbirine bastırarak bir süre Tom'un yüzünü inceledi. Alnına düşen kahverengi, dalgalı saçları, yeşil gözleri, çıkık elmacık kemikleri ve sert ifadesiyle çözülmeyi bekleyen bir sır küpüydü. Çözülmesi oldukça zor gibiydi, ama Rothina zoru her zaman sevmişti.
"Gölde yüzmek ister misin?" diye sordu daha sonra. Başını yana eğerek Tom'a gülümseyerek baktı. "Seni Dash ile tanıştırmak istiyorum?"
"Dash?" dedi Tom sorgularcasına. Rothina hızlıca başını salladığında o da olumsuz anlamda başını salladı. "Hayır. Göle girmeyeceğim."
"Gireceksin." dedi Rothina ve ayağı kalkarak oturmaya devam eden Tom'un başında dikildi. Eğilerek çocuğun büyük ellerini tutarak onu kaldırmaya çalıştı. "Seni kaldıramıyorum, Slytherin varisi, çok ağırsın. Eğer sihir kullanmamı istemiyorsan kendi isteğinle kalkarsın."
Tom gözlerini devirerek ellerini Rothina'nın ellerinden çekti ve ayağı kalktı. Ancak o ayağı kalkar kalkmaz Rothina tekrar elinden tuttu ve onu hızlı adımlarla bir yere doğru sürüklemeye başladı.
"Kara Göl'de bir sürü arkadaşım oldu." dedi Rothina başını çevirip elini tuttuğu Tom'a bakarak. "Dash, Boan, Drave, Thane... Ve şey, ah, sanırım unuttum. Su halkı çok fazla."
"Hizmetinde olan yaratıklarla arkadaş olmak, seni onların gözünde düşürmüyor mu?" diye sordu Tom kızın hızlı hızlı konuşmasından sonra. "Yani, demek istediğim sen Yaratıkların Annesi'sin, doğa koruyucususun. Onlar senin emrinde. Ve bu inanılmaz bir güç. Ama sen onlarla arkadaş oluyorsun."
Rothina cevap vermedi. Kara Göl'e vardıklarında Tom'un elini bıraktı ve suya yaklaşarak yavaşça dizlerinin üzerine çöktü. Sağ elini soğuk suya batırdı ve bir süre bekledi. Tom birkaç adım arkasında, onu sessizce izliyordu.
Birkaç dakika sonra gölün yüzeyinde hafif bir dalgalanma oldu. Suyun altından sadece kafasını çıkaran bir Kelpi kıyıya yaklaştığında Rothina kolunu ona doğru uzatarak başını sevmeye başladı.
"Sihirli yaratıklar ve çok daha fazlası benim emrimde. Onlara istediğimi yaptırabilirim, hiçbir şekilde sorgulamadan dediğimi yaparlar. Ama onları köle gibi kullanmak istemiyorum, bunu haketmiyorlar. Onları korumakla yükümlüyken neden onları kullanayım ki?" Başını çevirerek omzunun üzerinden Tom'a baktı. "İnsanlar bunu hakediyor, ama hayvanlar? Asla. Onlarla arkadaş olmayı tercih ettim. Bana hürmet etmeye ve saygı göstermeye devam ediyorlar ama benimle arkadaşlar. Böylece aramızda asla koparılmayacak bir bağ kuruyorum."
İçinden, zekice, diye geçirdi Tom. Roth Zabala yine şaşırtmıyor.
"Nasılsın, Dash?" diye sordu Rothina tekrar ilgisini Kelpi'ye vererek. Okulun ilk günleri Kara Göl'e girdiğinde Dash ile tanışmıştı ve onun sırtında gölün içinde gezmişti. O günden sonra birkaç defa daha gelmişti onu ziyaret etmeye.
"İyiyim efendim, umarım siz de iyisinizdir." dedi Kelpi kendi dilinde.
"İyiyim, çok iyiyim." diyerek gülümsedi Rothina. Kelpi'nin başını okşamayı bırakarak Tom'a döndü. "Hadi suya girelim."
Rothina, tam da üzerindeki cüppeyi çıkarmak için hâmle yapmıştı ki Tom kaşlarını çatarak kızın bileğinden tuttu ve onu durdurdu. "Sana, göle girmeyeceğim dedim. Isrardan nefret ediyorum."
"Aman, girmezsen girme," diyerek bileğini Tom'un elinden kurtardı Rothina. Cüppesini çıkararak yere attı ve gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Biraz sonra tüm kıyafetlerinden kurtulup, sadece iç çamaşırlarıyla kalınca Tom'a şöyle bir baktı. "Saçın bozulur diye girmiyorsun, değil mi?"
"Ne? Hayır." dedi Tom sorunun mantıksız oluşuna belli belirsiz sırıtırken. "Islanmak istemiyorum."
Rothina tehditkâr bir ifadeyle kafasını sallayarak "Birazdan ıslatacağım ben seni." diye mırıldandı belli belirsiz. Yavaşça suya girmeye başladığında soğuk su etrafını kuşattı. "Su da ne kadar serinmiş! Tek başıma gölde yüzecek olmam ne yazık! Oysa ne keyifli işler yapardık şurada!"
Tamamen suyun içine girdiğinde arkasında duyduğu kahkaha sesiyle gözleri heyecanla büyüdü. Buz küpü Tom Riddle sesli bir şekilde mi gülmüştü yoksa yanlış mı duymuştu? Suyun içinde, bedenini karaya çevirdiğinde Tom'un gülen ifadesiyle karşılaştı. Bu, onun da dudaklarında bir gülümsemeye sebep olmuştu.
Biraz sonra Kelpi'nin sırtına binerek gölün altında kısa bir yolculuğa çıktı. Su halkı onun geldiğini gördüklerinde onun için şarkı söylemeye başladılar. Doğrusu, bu Rothina için bile muhteşem bir andı.
Başını tekrar su yüzeyine çıkardığında ıslak sarı saçlarını geriye yatırarak gözlerini karaya çevirdi. Tom'un elinde büyümek üzere olan, ince ve uzun bir yıl vardı. "Bir dakika, yoksa o Zay mi?" diye sordu Rothina hafifçe gülümseyerek.
Tom başını aşağı yukarı sallayarak onu onayladı. Okulun ilk zamanlarında Rothina gölde yüzdükten sonra okula dönerken bir grup yılanın seslerini duymuş ve onlarla konuşmuştu. Yılanların dediğine göre bir Slytherin varisi vardı ve bu onun okulundaydı. Ve Rothina da bunu öğrenmek için içlerinden yavru bir yılanı almıştı, adı Zay'di. Tom'un Slytherin varisi olduğunu o yılan sayesinde anlamıştı.
"Ne kadar da büyümüş." diye mırıldandı Rothina. Berrak gölün üzerinde, karaya doğru yüzmeye başladı. Ayakları yere bastığında yürümeye başlayarak tamamen suyun içinden çıktı.
Onu izlerken Tom'un göz bebekleri hafifçe genişlemişti. Sudan çıkarken ıslak saçlarını geriye savuruşu, su damlacıklarının çıplak teninden kayıp gidişi... Hayatında bundan daha ateşli bir şey gördüğünü sanmıyordu.
"Onu alabilir miyim?" diye sordu Rothina elini ona doğru uzatara. Tom sessizce eline dolanan yılanı Rothina'nın eline yaklaştırdığında Zay hemen onun eline sürünmeye başladı. "Merhaba Zay..."
Yılan Zay, ince başını kaldırarak Rothina'ya tısladı. "Merhaba efendim."
"Görmeyeli bayağı büyümüşsün." dedi gülümseyerek. "Ailen nasıl? Sizi rahatsız eden birileri var mı?"
Yılan, çatallı dilini çıkarırken aynı zamanda başını iki yana salladı. "Hayır efendim, ailem gayet iyi."
"Sevindim." Rothina'nın bakışları Tom'a döndü kısa bir anlığına. Oğlanın bakışlarının zaten hedefinde olduğunu hissedince göğsünün içinde bir kıpırtı oldu. "Seni daha fazla rahatsız etmeyeyim, hadi evine dön." Dizlerinin üzerine çökerek elini yere doğru uzattı.
"Hoşça kalın efendim." diye tısladı Zay ve Rothina'nın elinden yere doğru sürünerek yanlarından uzaklaştı.
Rothina, hâlâ dizlerinin üzerine bir vaziyette bir süre Zay'in arkasından baktıktan sonra gözlerini yukarıya, Tom'un yeşil gözlerine sabitledi. Yavaşça dilini dudaklarının üzerinde gezdirirken gülümsedi. "Bugün beni cinayet işlemekten alıkoydun." dedi ayağı kalkarken. "Sanırım bunun için teşekkür etmeliyim."
Tom gözlerini kısarak onun yüzünü inceledi. "Teşekkür kabul etmiyorum." dedi pürüzsüz bir tonda. "Karşılığında bana kendin hakkında bir bilgi vereceksin."
Rothina alayla gülerek dilini dişlerinin üzerinde gezdirdi. "Buna zorunlu değilim. Sana kendim hakkımda hiçbir şey söylemek zorunda değilim. Beni cinayet işlemekten alıkoydun ama sana beni bırakmanı söylemiştim." Küçük adımlarla ona yaklaşarak aralarında bir adım mesafe kalınca durdu. "Yani benden bir karşılık bekleyemezsin, Slytherin varisi."
"Sadece şansımı denemek istedim." dedi Tom hafifçe sırıtarak. Rothina da gülerek başını diğer tarafa çevirdiğinde Tom'un parmakları çenesini sardı.
Rothina yutkunarak ona biraz daha yaklaştığında "Sana hakkımda bir şeyler söylemek için erken." diye fısıldadı. Sıcak nefesleri birbirine karışırken bakışları dudakları ile gözleri arasında gidip geldi. "Bunun için zamana ihtiyacımız var."
(Devamı detaylı ve ağır bir cinsellik barındırmaktadır.)
Ve havada çarpışan iki lanet gibi dudakları birbiriyle çarpıştığında Tom'un güçlü kolu Rothina'nın ince belini kavramıştı sertçe. Rothina ellerini çocuğun ensesine götürerek başını hafifçe yana eğdi ve işin içine diline de koyarak öpüşü alevlendirdi.
Tom, sırtını arkasındaki ağacın sert, pütürlü gövdesine yasladığında dudaklarından yüksek sesli bir inilti kaçtı, iniltisi Tom'un dudaklarında kayboldu.
"Bacaklarını belime dola," dedi Tom ellerini Rothina'nın kalçalarının altına yerleştirerek. Rothina onu ikiletmeden zıplayarak bacaklarını belinin etrafına sardı ve tekrar dudaklarını birleştirdi.
Tom'un iri elleri çıplak baldırlarında gezinmeye başladı. Her dokunuşunda alevler Rothina'yı içine hapsediyordu.
Öpüşmeye devam ederken ellerini oğlanın ensesinden çekerek sert göğsüne yasladı, ardından yavaşça aşağıya indirerek kemerini sıktığında ufak bir mesaj vermiş oldu.
Tom, hafifçe kendisini geriye çekerek tek eliyle kemerini açmaya başladığında Rothina'yı öpmeye devam ediyordu. En sonunda kemerin tokasını açtığında fermuarını aşağı indirdi.
Fermuar sesini duyunca gülerek geri çekildi Rothina. "İlk defa mı orman fantazisi yapıyorsun?" diye sordu dilini dişlerinin üzerinde gezdirerek. Tom cevap vermeden işaret parmağıyla iç çamaşırını kanca gibi kavrayıp yana çekti ve sertliğini ıslak vajinasına yasladı.
"Ya sen?" diye sordu Tom cevap vermeyerek.
"Imm," diyerek düşünüyormuş gibi yaptı Rothina. Kaygan vajinasında zonklayan bir alet dururken odaklanması epey güçtü. "Bir keresinde deneyimlediğim olmuştu."
Bu cümleyle Tom içine sertçe girdiğinde Rothina yüksek sesle inleyerek başını ağaca yasladı. "Siktir!" Tom'un geniş omuzlarına tırnaklarını geçirerek içinde yavaşça hareket eden sertliğe odaklandı. "Sanırım buna bağımlı olacağım..."
Tom yan bir gülüşle Rothina'nın dizlerinin altını kavrayarak sert vuruşlarını hızlandırdı. "Sesini kes ve bana dudaklarını ver," Rothina sırıtarak başını iki yana salladı.
"Al, alabiliyorsan."
Tom hırlayarak sağ eliyle Rothina'nın boğazını kavradı ve avını diğer hayvanlardan sakınan bir yırtıcı gibi üzerine atılarak dudaklarını sertçe öptü. Dişleriyle çekiştirerek ağzını araladı ve dillerini birbirine dolayarak şevkle öpüşmeye başladılar.
Tom'un her vuruşunda Rothina'nın dudaklarından iniltiler firar ediyordu. Uzun tırnakları oğlanın sırtında ve omuzlarında kırmızı çizikler bırakmıştı. "Geniş omuzlarını seviyorum," dedi Rothina nefes nefese başını ağaca yaslayarak. "Onlara sürtünmeme izin verecek misin?"
"Ben senin sıkı kalçalarına sahip olduktan sonra istediğin her yerime sürtünebilirsin."
Rothina, daha ne olduğunu anlamadan Tom içinden çıktı. Onu kucağından indirerek arkasını çevirdi ve sertliğini arka deliğine yasladı. "Sikeyim! Bu kadar dar olacağını tahmin etmemiştim..." Tom sadece ucunu içe soktuğunda Rothina'nın dudaklarından boğuk bir çığlık yükseldi.
"Asıl ben seni sikeyim Tom! Kalçalarım vücudumun en kutsal yeri! Oraya benim parmağım dışında kimse giremez!" Rothina başını yana çevirip Tom'a bakmaya çalıştığında oğlan kendini biraz daha ona itti ve bu tekrar çığlık atmasına neden oldu.
"Kutsal kalçalarının tek sahibi olmak bir onurdur." Tom tamamen kendini Rothina'nın kalçalarının arasına soktuğunda boğukça inleyerek dişlerini sıktı. "Ve bir daha bana seks sırasında sikik babamın adıyla seslenirsen, kalçalarının üzerine oturamayacaksın."
"Tom..." diye inledi Rothina. "Tom... Tom... Tom... Yalvarırırım, kalçalarımın üzerine oturamayacak kadar sert becer beni."
Tom'un zevk ve öfkeden boynundaki damarı şişerken sertliğini zorla soktuğu Rothina'nın kalçalarından çıkardı. "Ne yapıyor-" Rothina daha sorusunu soramamıştı ki Tom tek hâmlede içine girdiğinde attığı çığlık, önünde seviştikleri ağacın üzerindeki kargaları kaçıştırdı.
Rothina tırnaklarını ağacın sert gövdesine geçirdiğinde Tom'un kalçalarına her vuruşu yüzünden olduğu yerde sarsılıyordu. Durmak bilmeyen inlemeleri, yüzünden boşalan terleri ve Tom'un hareketlerini sertleştirecek edepsiz sözleriyle zevkten deliye dönmek üzereydi.
"Hızlansana Tom!" diye bağırdı. "Yapabildiğini bu kadar mı? Mezardaki dedem bile senden daha hızlıdır!"
Tom'un dudaklarından boğuk bir kahkaha çıktı. "Birazdan ağacı devireceksin ama hala şansını mı zorluyorsun?" Rothina'nın kalçalarının her iki yanından sıkıca kavradı. "Pekâlâ, eğer isteğin buysa-"
Dakikalar boyunca Rothina'nın boğazını yırtarcasına attığı çığlıklar devam etti. Her bir çığlığı Tom'u daha da hızlandırırken Rothina tırnaklarını geçirdiği ağacın kabuğunu parçalamıştı. Bu yüzden tırnaklarının birkaçı kırılmış, içleri kan toplamıştı.
En sonunda ikisi de sarsılarak boşaldıklarında Rothina daha fazla dizlerinin üzerinde duramayarak ağaca tutuna tutuna yere çöktü. Hâlâ üzerinde olan iç çamaşırını düzelttiğinde kumaşın üzerindeki kanı ve beyaz sıvıları görmüştü.
Alnını ağaca yaslayarak soluklandığında çıplak omuzlarını nazikçe kavrayan sıcak elleri hissetti. "Bir gün boyunca doğru düzgün oturamayacaksın," diye mırıldandı Tom, onun da nefesleri hâlâ düzensizdi. "Sikeyim, bu kadar sert olmamam gerekirdi."
Rothina yutkunarak başını iki yana salladı. "Hayır, hep böyle ol." Alnını ağaçtan ayırarak gözlerini araladı ve deli gibi gülmeye başladı. "Ceza makinesi gibisin, Tom. Bundan sonra her hata işlediğimde kendimi cezanlandırmak için gelip kendimi sana becerteceğim."
Tom, pantolonunun fermuarını çekerek kemerini taktı. Sonra yere doğru eğilerek yavaşça Rothina'yı kucağına aldı. "Her ne kadar şu anda seninle dünyayı yerinden sarsacak kadar sevişmek istesem de okula dönmek zorundayız." dedi Tom keyifli bir tınıyla. Rothina'yı gölün hemen yanına bırakarak yerdeki kıyafetleri aldı.
"Beni gaza getirmeye mi çalışıyorsun?" diye homurdandı Rothina. "Bu sefer sen beni değil, ben seni beceririm."
Tom sırıtsa da bir şey demeden Rothina'yı giydirmeye başladı.
Bir süre sonra Rothina tamamen giyinik bir şekilde saçlarını bileğindeki toka ile başının tepesinde bir at kuyruğu yaptı. Bunu yaparken bile vücuduna giren ağrılar sinir bozucuydu.
Tom yürümeye başladığında Rothina da peşinden ilerleyecekti ki topalladığını fark etti ve esaslı bir küfür savurdu. "Siktir, Slytherin varisi, gerçekten bir ceza makinesisin."
Rothina zor da olsa yürümeye başladığında beklemediği bir anda Tom bir kolunu bacaklarının altına, bir kolunu da sırtına atarak onu kucağına aldı. "Kendini affettirmeye mi çalışıyorsun?" diye sordu Rothina kollarını Tom'un boynuna dolayarak.
"Ben kendimi affettirmem." dedi Tom sessizce. "Genelde af dilenilen olurum."
"Vay canına, işte bir ortak yönümüz daha." diyerek gülmeye başladı Rothina. Tom ifadesizliğini koruduğunda Rothina işaret ve baş parmağını oğlanın dudağının iki yanına koyarak onu gülümsetmeye çalıştı. "Benim yanımda gülümse, gülümsediğini görmek istiyorum." Tom'un kulağına yaklaştı. "Yanımda istediğin her şey yapmakta özgürsün ve bunun farkındasın. Çünkü diğerleri gibi olmadığımı biliyorsun."
"Ve bunu bilmekte senin hoşuna gidiyor." dedi Tom gözlerini ilerledikleri yoldan ayırmayarak.
"Hmm, evet, gidiyor." diye fısıldadı Rothina dilini dudaklarının üzerinde gezdirerek. Tom'un kulağına eğilerek sıcak nefesini verdi burnundan. "Kimsenin sende görmediklerini görmek hoşuma gidiyor."
Tom'un dudaklarında yamuk bir gülüş belirdi. "Sanırım yine dizlerinin üzerine düşmek istiyorsun."
Rothina hevesle gülümseyerek başını salladı. "Evet, lütfen. Ama bu sefer Lord'umu tatmin etmek için dizlerimin üzerinde olmayı istiyorum... Bana istediğimi verecek misin?"
Tom yürümeyi keserek olduğu yerde durdu. "Lord?"
"Evet, Lord. Lord Voldemort. Sana tavsiyem, bir dahaki toplantılarda etrafta kimsenin olup olmadığından emin ol."
Tom sertleşen çehresiyle bakışlarını ondan çekti. Ah, Roth Zabala onu aptal sanıyordu. Oysa Tom Marvolo Riddle onun sandığından çok ama çok daha zekiydi. Slytherin erkeklerine Ölüm Yiyen işaretini verdiği ilk gece, o odada Rothina'nın da olduğunu anlamıştı çünkü kokusu burnuna gelmişti. İsteseydi onun orada olduğunu diğerlerine de söylebilir ve kızı ifşalayabilirdi. Ama bunu yapmadı ve Rothina'nın toplantılarına izinsiz katılmasına izin verdi.
Çünkü okulun bitmesine az bir süre kalmışken artık harekete geçme vaktiydi. Rothina, onun hakkındaki bilmesi gerekenleri bilmeliydi ve hizmetkâr arayışında yanında olmalıydı. Çünkü biliyordu. Adının Roth Zabala olduğundan bile emin olmadığı bu kızın gücünün çığır açan bir güç olduğunu biliyordu.
Ve Rothina da bilecekti. Karşısındaki artık birkaç aydır tanıdığı Tom Marvolo Riddle değildi. O yavaşça Lord Voldemort'a dönüşüyordu.
***
05.09.2023