gay misin? | texting ✓

By ilovepikap

803K 39.1K 6.9K

+90536***: Bir şey soracağım. +90536***: Gay misin? (14:23) başlangıç: 26.06.23 bitiş: 24.05.24 More

birinci
ikinci
üçüncü
dördüncü
beşinci
altıncı
yedinci
sekizinci
dokuzuncu
onuncu
on birinci
on ikinci
on üçüncü
on dördüncü
on beşinci
on altıncı
on yedinci
on sekizinci
on dokuzuncu
yirminci
yirmi birinci
yirmi ikinci
yirmi üçüncü
yirmi dördüncü
yirmi beşinci
yirmi altıncı
yirmi yedinci
yirmi sekizinci
yirmi dokuzuncu
otuzuncu
otuz birinci
otuz ikinci
otuz üçüncü
otuz dördüncü
otuz beşinci
otuz altıncı
otuz yedinci
otuz sekizinci
kırkıncı
kırk birinci
kırk ikinci
kırk üçüncü
kırk dördüncü
kırk beşinci
kırk altıncı
kırk yedinci
kırk sekizinci
kırk dokuzuncu
ellinci
elli birinci
elli ikinci
elli üçüncü
elli dördüncü
elli beşinci
elli altıncı
elli yedinci
elli sekizinci
elli dokuzuncu
final

otuz dokuzuncu

11.4K 604 61
By ilovepikap

İyi okumalar!

***

Merih'in kardeşinin gönlünü yapmak için övmesini dinlerken sandalyeyi hafifçe geri ittim. Solgun ve halsiz duran bedenine onaylamaz bakışlar atarken onun konuşuyor olmasını umursamadım ve parmak uçlarıma yükselerek ateşini kontrol etmek adına elimi alnına yasladım.

Merih'in konuşması ufak bir dudaksama yaşadığında gözlerimi yaptığım işten çekmiş ve mavilerine çevirmiştim.

Dumura uğramış gibi bakıyordu bana. Şaşkınlığı çok sürmedi ve sözlerine kaldığı yerden devam etti. Ama konuştuğu süreç boyunca gözlerini gözlerimden çekmemişti.

Ateşinin olmadığına kanaat getirdiğimde elimi alnından çektim. Gözlerimi, hipnoz olmuş gibi odaklandığım gözlerinden kaçırırken ufak bir soluk çektim içime sakinleşmek adına. Ona her yaklaştığımda kalbim maratona çıkmış gibi hızlanıyor, yetişemeyeceğim kadar çok çarpıyordu. Bazen bu durumu o kadar çok yadırgıyordum ki, sorgulamadan edemiyordum. Bir insanın, başka bir insan üzerinde bu kadar etkisi olması normal miydi? Ya da Merih'in kalbimi bu kadar hızlı attırması yasal mıydı? Bence değildi. Hem bana sormadan kalbime girmiş ve söz sahibi olmuştu hem de kalbimin hoyratça atmasına sebep oluyordu.

Canıma kastı olduğu her halinden belliydi. En başta da gülümsemesiyle.

Merih'in gözlerini hâlâ üstümden çekmediği için konuşma ihtiyacı hissediyordum. Ortamdaki sessizlik çok gerici geliyordu ve Melin'de sanki özellikle yapıyormuş gibi tam şimdi susmuştu. Önceliğimi parmak uçlarımda durmaktan vazgeçerek yaptım. Geri ayaklarımın üstüne indiğimde Merih ile olan boy farkımız gözüme gözüme gitmişti. Uzun boyluydu ve bunun yanında bir de yapılıydı. Bense Türkiye standartlarına göre uzun olsam da onun yanında çocuk gibi kalıyordum. Türkiye standartlarından sadece bir santim uzun olduğumu görmezden gelelim lütfen.

En sonunda kendimde konuşabilecek güç ve iradeyi bulduğumda, "Nasıl hissediyorsun?" diye sormuştum kısık sesle. Onun yanında bulduğum güç de anca bu kadar oluyordu.

Merih, soruma cevap vermek yerine gözlerini uzun uzun üzerimde tutmaya devam ettiğinde heyecandan karnım kasılıyordu. Bir taraftan da ister istemez nasıl göründüğümü düşünüyordum. Siyah bir body ve yine aynı renk pileli etek giymiştim. Hava soğuk olduğu için eteğin altına siyah külotlu çorap giyerken üstüme de sütlü kahve renginde oversize bir süveter giymiştim. Babamın tabiriyle "süslü" bir kız olduğum için bu kombinim bana abartı gelmiyordu fakat şimdi dışarıdan öyle mi görünüyor acaba, diye düşünmeden edememiştim. Güzel olmayı severdim. Hep süslü bir kız olmuştum ama ilk defa bunun yerinde olup, olmadığından emin olamamıştım.

Yoğun bakışlarını gözlerime sabitlediğinde, "Yorgun." diye konuşmuştu sorduğum soruyu daha yeni algılamış gibi. Gözlerim dediğiyle beraber istemsizce vücudunda dolaştı. Onu, uyandıktan sonra ilk gördüğümde de vücudunun solgunluğu dikkatimi çekmişti. Bunun yanında tam da dediği gibi bir saniye bile ayakta durmaya tahammül edemeyecek kadar yorgun görünüyordu. "İstersen çık biraz daha dinlen. Ben de gideceğim." diye konuştum. Hava neredeyse kararmak üzereydi. Annem yarın çıkaracakları dergi için bu gece ofiste sabahlayacakken babam da bir haftalık iş gezisinden yarın dönecekti. Abim zaten kendi evindeydi. Bu da demek oluyordu ki, bu gece evde tek olacaktım. Yani annemden izin alırken söylediğim saati geçmeden evde olmalıydım.

Merih'in, hayal kırıklığı dolu sesiyle, "Gidecek misin?" diye sordu. Melin, abisinin sorusuna cevap vermeme izin vermeden, "Gitme. Daha lego yapacağız." diye araya girdi tatlı tatlı bakarak. Gözlerim abi-kardeş arasında giderken dudaklarımı araladım cevap vermek için ama yine ben konuşamadan bu seferde Leyla abla girmişti araya. "Kim gidiyor? Nereye gidiyor?"

Merih, sırtı annesine dönük olduğu için sesi duymasıyla beraber irkilerek arkasına döndüğünde benim de bedenimi hafifçe çevirmem yetmişti. Melin, annesini, "Lina gidecekmiş." diye yanıtlarken Merih'de kardeşine katıldığını belli edercesine kafasını sallıyordu. Şu an resmen şikayet ediliyordum!

Leyla abla, kızgın bakan gözlerini bana çevirdi. Evime gideceğim için suçluluk duyan ilk kişi olarak gözlerimi kaçırdığımda, "Yemek yemeden hiçbir yere yollamam, Linacığım. Eğer annenler sorun ederse konuşabilirim?" demişti. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve kararsızlıkla baktım. Annemi arayıp sorsam ona yalan söylemediğim için muhtemelen izin verirdi. Yine de emin olamamıştım çünkü kalmak istediğim konusunda emin değildim. Kalp krizinden ölmek istemezdim.

Kararsızlığımı fark eden Leyla abla, "Karnıyarık yapmıştım. Umarım seviyorsundur." diyerek konuyu kapatmıştı. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve hepsi senin yüzünden, dermiş gibi Merih'e baktım. Resmen abili-kardeşli beni annelerine şikayet etmiş ve burada kalmamı sağlamışlardı! Sanki bu benim hiç hoşuma gitmemiş gibi.

Merih, umursamazca omuz silktiğinde Melin'de sevinçle el çırpmıştı. Şaşkınlıkla baktım ona. Çünkü bana bu kadar kolay ısınabileceğini düşünmemiştim. Biraz mesafeli ve şımarık bir kız gibi duruyordu ama azıcık vakit geçirince hiç öyle olmadığını görüyorduk. Şaşkınlığım ufak bir gğlümsemeye dönüştüğünde Leyla ablanın da bize gülümseyerek baktığını görmüştüm.

Koltuk takımlarından baş köşeye otururken bize de karşısını işaret etti. "Geçin bakalım, Emin gelene kadar sohbet edelim." Sözlerine hiç itiraz etmeden karşısındaki koltuğa ilerlerken Merih'de benim arkamdan geliyordu. Beyaz koltuğa tedirgince oturduğumda Merih'de benim aksime rahatça kurulmuştu. Hemen dibime. Annesinden hâlâ daha çekindiğim için çaktırmamaya çalışarak aramızdaki mesafeyi açtım. Merih, buna hiç aldırmadan aramızdaki mesafeyi kapattığında tekrardan kaçacaktım ki, koltuğun sırtına attığı kolumla omzumu tutmuş ve buna engel olmuştu. Ona çevirmemkte ısrarlı olduğum gözlerimi sonunda ona çevirdim. Onun gözleri zaren üzerimdeydi. Tüm halsizliğine rağmen arsızca sırıttı ve göz kırptı. Evet, bunu birkaç hafta önceye kadar yüzüme bakmayan çocuk yaptı...Ben şaşkınlıkla ona baka kalırken Leyla ablanın sesiyle kendime gelmiştim.

"Sende mi sayısal okuyorsun, Lina?" diye soruyordu.

Panikle ona döndüm ve onaylarcasına başımı salladım. Resmen kadının yanında oğluna baka kalmıştım! Yanaklarımı ateş basarken rahatsızca yerimde kıpırdandım ve saçlarımı sıkıştırdığım kulağımın arkasından kurtararak yüzümün bir kısmını kapatmasını sağladım. Merih'in, bu hareketime sırıttığını hissetsem de dönüp bakmadım. Onun yerine Lale ablaya sesli bir cevap vermeyi tercih ettim. "Evet, Lale abla. Ben de sayısal okuyorum."

İyiymiş, dercesine kafasını salladığında bu sefer de, "Aynı sınıfta mısınız?" diye sormuştu. "Yok," dedim hemencecik. "Ben B şubesindeyim."

"Hedefinde bir yer var mı? Çalışmalar nasıl gidiyor?"

"Hedefim Hacettepe Tıp ama bakalım neresi çıkar. Süreç yıpratıcı, sağ salim sonunu görebilir miyim, bilmiyorum." diye hevesle konuştuğumda beni gülümseyerek seyretmeye başlamıştı.

Tıp okuyup, uzmanlığımı Psikiyatr alanında yapmak istiyordum. Bunun için epey çalışıyordum da ama sürecin sonunda ne olacağını kestiremiyordum. Tüm hayatım ve geleceğim 2 saatlik bir sınava bağlıydı ve bu süreçte bocalayıp, başarısız da olabilirdim. Ya da sınav anı bir panikle tüm geleceğim çöpe gidebilirdi...Sistemin saçmalığına sitem etmeden edemedim. Saçmaydı işte bize yaptıkları bu şey. Devam etmek konusunda niye bu ladar ısrarcı oluyorlardı, onu da anlamıyordum.

Yine kendi kendime girdiğim karamsar havadan Leyla ablanın sesiyle çıkarken, "Ben inanıyorum size. Başaracaksınız." dediğini duymuştum. Gülümsemeye çalıştım. Bu diğerlerinin aksine bana motivasyon vermek yerine daha da strese sokuyordu. Başaramazsam o kadar kişinin güvenini boşa çıkaracak olmak korkunçtu. Yine de bunu dışa yansıtmadım. Leyla ablanın tüm iyi niyetiyle söylediğini biliyordum.

Ben, "Teşekkür ederim," diye mırıldanırken Merih'de, "Babam ne zaman gelecek?" diye sormuştu. Göz ucuyla baktım ona. Gözlerim ona bakmak için çabalarken, benim bakmamak için çabalamam büyük bir ironiydi ama ne yapabilirdim ki? Utanıyordum. Evet, utanıyordum.

Leyla abla gülümsemesini hiç bozmadan, "Beş, on dakikaya gelir." diye konuşmuştu. Merih, anladım dercesine kafasını sallarken ben de, "Ben bi' annemi arayayım, geç gideceğime haber vereyim." demiştim. Evde kimse yoktu. Geç gitsem bile kimsenin haberi olmazdı ama kendisine doğruyu söylediğim sürece çoğu şeye izin veren bir annem varken yalan söyleyip, güvenini kırmak istemiyordum.

Leyla abla bana anlayışla bakıp, Merih'e dönerek, "Hadi oğlum, Lina'ya rahatça konuşabileceği bir yer göster." demişti. İtiraz etmek için dudaklarımı aralayacakken, Merih'in, "Tabii." demesiyle dudaklarım usulca geri kapanmıştı. Annemle konuşacağım şey özel değildi. Onların yanında da konuşabilirdim ama Leyla abla her ihtimale karşı annemle konuşacaklarımın özel kalmasını istemiş, kibarlık etmişti. En az dışarıdan göründüğü kadar naif birisiydi.

Merih'in memnuniyetle ayaklanıp, bana beklentiye bakan gözleri bu anı mı bekliyordu diye sorgulatmadan edememişti. Leyla ablaya son kez gülümseyip, Merih'in peşine takıldım. Salondan çıkıp, merdivenlere yöneldi. 2. kata geldiğimizde hiç duraksamadan merdivenlerden devam ettiğinde 3. kata çıkmıştık. Bu kat diğer katların aksine çok odalı değildi. Merdivenlerden çıktıktan hemen sonra bizi karşılayan ufak bir bekleme alanı vardı. Merdivenlerin hemen karşısında kalan açık renk tek bir kapı, tüm katı kaplıyor gibiydi.

Nereye geldiğimize anlam vermesem de kapının arkasında ne olduğunu merak ediyordum.

Merih beni daha fazla meraklandırmayarak kapıyı açtı. Belimden ittirerek odanın içine girmemi sağladığında, odayı incelemeden edememiştim. Bu kat tamamen bir oda için ayrılmıştı. En uçta, cam duvarın önünde bir L koltuk vardı. L koltuğun karşısında bir televizyon ünitesi ve onun hemen yanında da kocaman bir kitaplık. Odanın ortalarına doğru beyaz - lacivert karışımı çarşafın süslediği çift kişilik yatak varken yatağın tam karşısında da gardırop vardı. Odanın diğer ucunda ise bir bilgisayar masası vardı. Masanın üstünde ise kocaman ekranı olan masa üstü bilgisayarı. Bilgisayarın renkli klavye ve büyük ekranı oyun oynadığını anlamama yetmişti.

Duvardaki tanımadığım F1 pilotu posterleri bu odanın Merih'e ait olduğunu gösterse de yine de emin olmak için, "Burası senin odan mı?" diye sormuştum şaşkınlıkla çıkan büyülenmiş sesimle. Göz ucuyla gördüğüm kadarıyla başını sallayarak onaylamıştı beni.

Çatı katı odalarına bayılırdım ama yaşadığımız bina 23 katlı bir rezidans olduğu için çatı katını satın almamıştı babam. Aksi takdirde klostrofobim olduğu için 23 katı merdivenlerden çıkmak benim için ölüm gibi bir şey olurdu. Annemin böcek fobisi ise müstakil, bahçeli evlere çıkmamızı önlüyor, böylece benim çatı katı sevdam ise sadece bir hayal olmakla kalıyordu. Bu yüzden şimdi hayran olmadan edememiştim. Tavan biraz alçaktı ama yine de çok güzeldi burası! Merihle illgili bir şeylere aşık oluyorum episode bilmem kaç.

Hayranlık dolu tavrımı bir kenara bırakarak tek kaşımı kaldırdım ve Merih'e döndüm. "Mutfakta falan da konuşabilirdim. Beni odana mı atmaya çalışıyorsun?" diye sorarken sesim istemsizce muzip çıkmıştı. O da aynı muzip tavra bürünerek, dudaklarına sinir bozucu bir gülümseme yerleştirdi. "Bu kadar çabuk anlamanı beklemiyordum." dedi sahte bir üzüntüyle. Hafif kıkırdayıp, "Tüh, anlamamış gibi mi yapsaydım?" diye sordum. O da benimle beraber güldü.

"Neyse. Artık başka sefere kaldı seni 'odama atma' planı."

İkimiz de şakalaşıyorduk. Bu yüzden aklının ucundan dâhi farklı şeylerin geçmeyeceğini bilerek, ona gözlerimdeki parıltıyla baktım. Resmen beni tekrar evine çağıracağını söylüyordu! Anlamak istediği gibi anlayanlarda bugün...

İkimiz de söyleyecek bir şey bulamadığımızda Merih, "Ben çıkayım da sen de rahat rahat konuş annenle." demişti. Omuz silktim. "Çıkmana gerek yok." Bana kararsızca baksa da dediğimi kabullenerek odanın içine girdi ve bize yakın olan bilgisayar sandalyesini çekerek oturdu. Gözleri üstümde dolanırken, fazla yoğun bakıyordu. Daha fazla göz hapsinde olmaya dayanamayarak, o bana baktıkça vücuduma adrenalin salgılanıyordu, telefonumun şifresini girip annemi aradım.

Annem beni hiç bekletmeden açtığında, "Söyle kuzum," demişti.

"Müsait misin?" diye sordum hemen. Bu sırada hâlâ odanın ortasında dikiliyor ve odayı incelemeye devam ediyordum. Hasta olmasına rağmen yatağından kalkar kalkmaz yatağını toplaması, odasında çöp olarak nitelendirilebilecek bir şey olmaması beni her defasında daha da şaşırtıyordu.

"Müsaitim, bebeğim. Bir şey mi oldu?" diye soran annemle gözlerimi dalgınlıkla odadan çektim ve sanki mıknatısla çekiliyormuş gibi Merih'e baktım. Rahat oturuşunu sürdürürken, gözleri hâlâ üstümdeydi.

"Hayır, bir şey olmadı." diye yanıtladım hemen. "Sadece eve biraz daha geç gideceğimi haber verecektim." diye de devam ettim. Her ne kadar 'haber verecektim' desem de bu 'geç gidebilir miyim' demekti. Annemin kaşlarını çattığını görmesem de hissedebiliyordum. Muhtemelen şu an bir sorun olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Nitekim, öyle de oldu ve, "Merih'e bir şey mi oldu?" diye sordu. Hemen onaylamaz mırıltılar çıkararak reddettim. "Hayır, Merih iyi." dedim gözlerim Merih'e kayarken. Gözleri parıldayarak bakıyordu bana. Sanırım buraya gelirken anneme kesnidinden bahsetmem hoşuna gitmişti. "Leyla abla akşam yemeğine kalmamı istedi."

Bir süre, kısa bir süre, ses vermeyerek düşündü. En sonunda kalmamda bir problem olmadığını düşünmüş olacak ki, "Dönerken abini ararsın, o alır seni. Gecenin bir vaktinde taksiye binme." demişti. Gülümsememe engel olamasam da dudaklarımı araladım. Abimin beni buradan alması demek, kıskançlıktan kuduracağı demekti. Bir de eve gidene kadar onu çekemezdim.

Fakat itiraz etmeme gerek kalmadan annem düşüncelerime cevap vermişti. "Ben arar haber veririm. Merihle olduğunu söylemezsin."

Zafer kazanmışçasına sırıttım. Hem taksiye para vermecektim hem de abim köleliğimi yapacaktı. Biricik kraliçeme, "Seni seviyorum. Görüşürüz." diye şakıyıp, aynı şekilde cevabımı aldıktan sonra telefonu kapattım.

Zaten anca kapattıktan sonra fark edebilmiştim tutuklu kalmış gibi gözlerimin Merih'de kaldığını. Gözlerimi kaçırdım ama hemen sonrasında tekrardan Merih'e baktım. Gözlerimi ondan alamıyordum. Parıl parıl parıldayan maviler, beni kendine çekiyordu. Bu yüzden derin bir iç çektim.

Çok seviyordum.

•bölüm sonu

bölümün devamını yazsaydım, öpüşürlerdi ama merih hasta. öpülmemeleri gerekiyor. bu yüzden ŞİMDİLİK bu kadarcıkla idare ediverin

ve 120k için de ayrıca teşekkürler.

seviliyorsunuzzz, görüşmek üzereee💖💖

Continue Reading

You'll Also Like

78.6K 2.4K 26
- " Yaşadığımız bunca şeyden sonra halâ arkadaşız deme bana Louis" dedim gözlerimden yaşlar süzülürken Bileklerimden sertçe tutup beni duvara yaslad...
6.5M 210K 104
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
660K 47.8K 55
Abi kurgusu. Bir gitsem de kurtulsam. Duracaksam da bir sen durdursan. -Tamamlandı-
1.4K 86 18
iki kişi de sonradan aşık olduğunu anlar