'Büyük şeyler fedakarlıkla doğar, ve fedakarlık her zaman seçimdir.'
Geçmiş ve geleceğin, uzak ve yakın arasında.
Bir zamanlar güzel bir kadın sevilmeyecek bir adama aşık oldu, ve bu aşkı, kuzey halkının güneşi nasıl koruduğu, bizim için en değerli hazineyi nasıl sakladığımız gibi korudu. Duygusu o kadar büyüktü ki, çok keskin dikenleri olan güzel bir çiçeğe dönüştü -nazarlara karşı bir tılsım gibi. Böylece çölün ortasında bir gül çıktı. Kız her gün sevgilisini bekledi, ama o gelmedi -talihsize sadece yankısı bir çığlıkla cevap verdi. Bir gün yine de geldi, ve kendini onun kollarına attı, ama bunun azabın kolları olduğunu bilmiyordu. Delikanlı bir hain idi, ve kimse onun kötülüğünü bilmiyordu. Zavallı, yalnız bir çiçekten başka kimse. Sanki gül içten ağlıyordu, sahibesinin bir anısı olarak kendini parlak turuncu kanla boyamıştı. Aşkı güneş kadar parlak, Sahranın kumları kadar derin, ve bataklık, olan bir kız. Saf özverili aşk çiçeğe özel iyileştirici özelikler verdi. Kokusunun bile iyileştirebildiği, ve tek bir yaprağının inanılmaz şeyler yapabildiği söylenirdi. Bu da bir çok gezgini çılgına çevirdi, onu ele geçirmek istiyorlardı. Güç arzusunun, açgözlülüğün, sahip olma arzusunun yok etme- sevgi olmadığını bilmiyorlardı, anlamıyorlardı. oysaki gül aşktan doğdu. Yani bugüne kadar onu arıyorlar ama o bir serap gibi kayıp gidiyor. Ancak gülün hala orada olduğunu, aşkın gücüne ihanet etmeden doğru seçimi yapacak kişiyi beklediğini söylüyorlar!
BREZİLYA Sao Paulo
2000'ler:
Bir kaç saat geçti, ancak sorulan soruya hala bir cevap yoktu. Jack yazıları tekrar tekrar gözden geçirerek, bir şeyler bulmaya çalıştı.
-Ben yeteneksizim! ben ye-te-ne-ksi-zim!
Masası tuhaf yazıları olan kağıtlarla doluydu.
-Bu imkansız, aptalca...
Bir yaprağı daha buruşturarak, bunu kendi kendine tekrarladı. Jack gözlerini kapatarak, kendini toparlamaya çalıştı, ama umutsuzluk daha güçlüydü. Masaya öfkeyle vurarak, bardağa ve orada duran kağıtlara dokundu. Jack'ı kayıtsız bırakarak kenara dağıldılar. aniden
-Bir dakika, bu...?!
Dağınık kağıtlar arsında aniden gerekli bir şeyi fark etti, ve bu fikirle yeniden alevlendi.
-Tabi ya! nasıl anlayamadım gitmemiz gerek acilen.
Aynaya baktı ve uzun zamandır il kez yansımasına gülümsedi.
Sefer, Fas
2000'ler:
Yasmin genellikle aynadaki yansımasına gülümserdi, ama bu sefer değil.
-Bugün evde sessiz kalmanın ve bunu güzelce yapmanın en iyisi olduğu, yine bir etkinlik var.
(Zuleika annesi) -Yasmin, yardıma ihtiyacın var mı? kadir bey toparlanmanı emretti.
Her benzer olay aynı şekilde başladı, aslında her gün olduğu gibi.
-Terbiyeli davranmam isteniyor, kontrol ediliyorum." Kadir bey emretti" günde yüzlerce kez tekrarlanıyor.
Zuleika -Yasmin, yardım edeyim.
kadın kanepeden kalktı ve ayaklarını sürüyerek doğru yürüdü.
-Ayak sürümek -Zuleikanın kişisel tarzı olmuştu.
kızın annesinin yerini aldı ve onu özel bir heyecanla izledi.
-Bugün çok güzel görünüyorsun bunlardan bir tanesini giymelisin
yasmin- eğer bana kalsaydı...
Zulleika - Odadan çıkmayacaktın ama Kadir bey.
-Kadir bey hiçbir zaman bana bir şey sormuyor.
tamam bakalım burada ne varmış, masmavi alacakaranlık gibi bir elbise seçmisti omuzdan göğüse kadar danetelliydi.
-harika görünüyorsun!
kız kanepeye oturdu, kafasında bir soru belirdi.
-dürüstçe söyle bu gece ne tür misafirlerin geleceğini biliyormusun?
Zuleika tek kelime etmeden başını sertçe salladı. Dikkatli bir şekilde yanına oturdu, Genelde eğer aldatıyorsa tuhaf bir şekilde gülümsemeye ve türbanıyla oynamaya başlıyor. Yasmin dikkatle kadına baktı, onu suçüstü yakalamak istiyordu. ama ne aptal bir gülümseme ne de anlamlı jestler yoktu. Yalan söylemiyordu tuhaf bir şeydi, içini bir huzursuzluk dalgası kapladı, yasmin açık pencereye yaklaştı. Çatıya çıkmak ve misafirler gidene kadar, oradan inmemek istedi.