şiddetli bağ

By euphoriamilena

82K 8.1K 2.4K

(2) Czar ve Vlad Vgotsky'nin geçmişleri kapkaranlık ve asla iyileşmeyen acıdan oluşuyordu. Hayatlarını intika... More

✵bir
✵iki
✵üç
✵dört
✵beş
✵altı
✵yedi
✵sekiz
✵dokuz
✵on
✵on bir
✵on iki
✵on üç
✵on dört
✵on beş
✵on altı
✵on yedi
✵on sekiz
✵on dokuz
✵yirmi
✵yirmi iki
✵yirmi üç
✵yirmi dört
✵yirmi beş • son

✵yirmi bir

2.3K 236 53
By euphoriamilena

O gece kabus görmüş olmam hakkında ertesi gün hiç konuşmadılar. Her şeyin normal devam ettiğini düşündüm. Santoro ile Regina'ya katıldım günün bir kısmında. Santoro'nun saplantılı gibi Regina'nın her hareketini izlediğini görüyordum ama bir şeyi yapmamasını veya yapmasını söylemiyordu. İstediğine yüzde bir milyon emindim gerçi de kendini durduruyordu. Yaptığı tek şey, sadece odaya girerken veya çıkarken değil de ayağa kalktığı her an ayağa kalkıp Regina'dan isteğini bekler gibi bakmasıydı. Regina ise gerçekten de bir şey istemiyor, bu ilgiyi kullanmıyordu. Ben olsam muhtemelen bu durumu sonuna kadar kullanırdım, sonra da kullandığım için kendime sinirlenirdim.

Öte yandan, işler son sürat devam ediyordu. Santoro'nun evi ziyaret bölgesi olmuştu adeta. İnsanlar görüşmeye geliyordu, Santoro onları ağırlıyordu. Adam bir nevi hayalimi yaşıyordu.

Regina'nın ekranlarında, Santoro ile kaçakçılıktan kazandığımız paralar dönüyordu. Onun uydusuna, nabzına göre çip yapmaya daha yeni başlamıştım ama o çoktan bakımevlerinin masraflarını üstlenmişti. Bakımevlerinden bahsederken Vlad, Czar ve ben, onlara yaşadığımız durumu anlattık. Oğlunu deneyde kullanan adamdan özellikle bahsettim. Hatta birinci gazın bilgilerini ondan istediğimi de söyledim, böylece Rozkol'ün gönderdiği bilgileri o adam vermiş gibi lanse edecektim.

Bu süreçte istemsizce başımı kaşıdığım olmuştu, kendimi durdurmaya çalışsam da Czar ile Vlad farkındaydı. Bunu da rahatça, hissettiklerimden dolayı gergin olduğuna yorabilirlerdi ama hareketlerimi toparlamam gerekiyordu.

Çünkü gerginliğimi psikolojik açıdan kırıldığıma yorumlamak bambaşka bir tepki vermelerine sebep olmuştu. O akşam ikisi de bana dokunmamıştı. Başlatmaya çalışmama rağmen. Şok olmuştum. Gaza gelmiştim. Baştan çıkarmaya çalışmıştım. Czar anında banyoya koşup kapıyı kilitlemişti. Vlad ise ellerim onun ya da benim kıyafetlerimi soymaya her yeltendiğinde bileklerimi tutmuştu. Daha fazla irdelemeyi kendime yediremediğim hale gelene kadar, kendilerini kasmışlardı.

Sonunda başarılı olan onlardı. Üç gün geçti. Uyuyacağım zaman yalnız oluyordum. Saatlerimiz denkleştiğinde ise öfkeden kuduran bedemi Czar sıkıca kendine hapsediyor, Vlad da masal anlatıyordu. Küfürler savurarak uykuya dalıyordum.

Onlarla seks yapmak, bana anı unutturuyordu ve rahatça düşünerek gerginliğimi atmama yardımcı oluyordu. Ama durumu onlara açıklayamadığım için ısrar da edemiyordum. Bu yüzden sinir küpü gibiydim. Hatta Regina'nın yanına giderken silahlarımı bırakıyordum. Dengesizleşmiştim.

Vlad ve Czar'sız, poligonlarda atış talimleri yaparak mermi stoğumun içine sıçmıştım. Etrafımda başka insanlar, antrenman yapan çalışanlar oluyordu ama kimse benimle muhattap olmuyordu.

Banyolarımı tek başıma yapıyordum. Sessiz çığlıklar atıyordum. Hiçbir şey beni sakinleştirmiyordu. Gerçi dışarıdan oldukça kontrollü görünüyordum. Hiçbir şey yokmuş gibi.

Yalnız hissediyordum. Canım acıyordu.

Bunu kendime ben yapmıştım.

Ama başarılı olmak için katlanmam gerekiyordu. Onların hayatı elimdeyken hataya yer yoktu.

Laboratuvarda çalışırken Vlad zaten yanımda duruyordu. Arada sırada Regina'nın yanına gidiyordu. Benimle olduğunda ise konuşmaya çalışıyordu ama birkaç cümleden sonra ona bağırmaya başlıyordum. Bu yüzden susmak ikimiz için de daha iyi oluyordu.

Vlad içerideyken Czar da elinde iki şişe viskiyle geldi. Birini masamın boş kısmına koydu. Diğerini açarak bir yudum aldı. "O ne?" diye sordu.

Göz ucumla onu takip etmeyi bırakarak benzin gibi kokan, ateşe karşı aynı tepkiyi veren ama koruyucu görevi görmesi için değiştirdiğim sıvıya odaklandım.

"Kokain için yeni bir çözelti mi? Benzin gibi kokuyor." diye devam etti.

Üç gün boyunca bana uzun süre bakmamış, konuşmamıştı bile. Sanırım şu an dayandığı noktadaydık. Şansına küsmeliydi. Çünkü ben dayanırdım.

Kaşlarımı çatarak kemdi kendime duraksadım. Her ne kadar onu görmezden gelsem de bunu göstermem gerekiyordu. Sesimi sakin tutmaya çalışarak "Elini uzat." dedim.

Czar, Vlad'a baktı. Vlad da masaya yaklaştı, Czar'a bir şey demedi.

Czar elini uzattığında kapsülün içinden pompasıyla sıvıyı çektim. Avucuna boşalttım. Ardından elimi yaymak için uzattım. Czar'a temas ettiğim anda irkildi. Bu durumu göz ardı ederek sıvıyı eline yaydım. Diğer elindeki viskiyi bıraktı.

"Bir yere sürme." diyerek eldivenlerimi çıkarıp çöpe attım. Ne olur ne olmaz diye ellerimi yıkadıktan sonra "Çakmağım kimde?" dedim.

Czar cebinden çıkarıp bana uzattı. "Beni yakacak mısın?" Boş boş ona bakarak zippoyu aldım. Her ne kadar onu yakacağımı düşünse de elini çekmedi. "Pekala. Hak ettim."

Hiçbir şey demeden ateşledim, ardından çakmağı eline tuttum. Anında, sıvının üstü alev aldı. Zippoyu kapatarak masaya koydum.

Ellerimi masaya bastırarak Czar'a baktım. "Acı var mı?"

Czar şaşkınca eline bakıyordu. "Yok?"

Vlad tereddütlü ve her an Czar'ın elini en yakındaki su kaynağına götürecekmiş gibi kasılmış haldeydi. "Sıvı, derisinin acısıyı hissetmemesini mi sağlıyor?"

"Hayır. Ateşi geçirmeyen, sadece kendisi alev alan bir tabaka gibi düşünün. Bunu daha önce de yapmıştım. Patlayacağını düşündüğüm bir yere girerken bununla kaplıyorum kendimi." Ağırlığımı bir ayağımdan diğerine verdim. "The Walking Dead'te yaşayaların ölüler tarafından fark edilmemek için ölü kanını kendilerine sürmeleri gibi." Onlara diziyi izletmiş olduğum için anlayacaklarını biliyordum.

Czar büyülenmiş gibi eline bakıyor, sağa sola çeviriyordu. Vlad da bir bana, bir de eli yanmakta olan Czar'a bakıyordu.

Su şişemi açarak elinin üstüne döktüm. "Sonlandırmak basit. Suyla temas halinde alevler sönüyor."

Temiz bezle, su dökülmüş yerleri silerken ikisi de konuşmadı.

Czar hafifçe boğazını temizledi. "Bu... Oldukça yaratıcı."

Bana iltifat etme. Siktir git. SİKTİR GİT! "Öyledir." dedim, bezi de çöpe atarken.

Etrafı toparlamaya başladığımda Czar'ın ellerini cebine soktuğunu gördüm. Vlad da neyi nereye yerleştireceğimi bildiğinden bana yardım etmeye başlamıştı ki dişlerimin arasından "Dokunma." dedim.

Vlad duraksadı ama pis tüpleri tutmaya devam etti. "Yardım ediyorum."

"Görüyorum. İhtiyacım yok."

"İhtiyacın var demedim. Canım istiyor."

Kendimi durduramadım. Masayı devirdim. O masa, üstündekileri de sayarsak, epey ağırdı ve normal bir ruh halindeyken kaldıramazdım.

Vlad ve Czar etrafa saçtıklarıma baktı. Yavaşça başlarını kaldırırken gözlerinde şok vardı.

"Temizlesene Vlad. Canın istiyor ya." dedim sakince. Hemen ardından bağırdım: "Temizle!"

Vlad gözlerime bakarken yavaşça eğildi ve kırıkları toplamaya başladı. Öyle bir hızla atılarak eline ayağımı bastırdım ki çekmeye vakti olmadı. Parçaları elinin içinde ezer gibi ayağımı hareket ettirdim.

Vlad tepki vermezken Czar kollarımdan tutup beni geri çekmeye yeltendi. Ama hayatımda attığım en güçlü yumruğu çenesine yiyerek, yüz otuz kiloluk adam geriye düştü.

Czar şok dolu bir nefes alırken ayağımı Vlad'ın elinden çekerek yüzüne tükürdüm. "Tiksinç yaratıklar."

Hım. Sanırım benden uzak durmalarını düşündüğüm kadar kendime yedirememiştim.

"Ne oluyor amına koyayım?" dedi Czar, ayağa kalkarken çenesini ovuşturuyordu.

"Ne mi oluyor? Ne oluyor ha?" Yumruklarımı sıkarken Vlad da kolunun tersiyle yüzünü sildi. Kanayan elini gördüm. Canını yakmama tepki vermeyişi beni iyice çıldırttı. Vlad'ın yakalarına yapıştım. "Siz kimsiniz lan? Kimsiniz sikikler? Beni istemiyormuş gibi nasıl davranabilirsiniz?! Önce ben sizi istemeyeceğim!"

Onu geri iterek karnına tekme atmaya yeltendim. Ayağımı tutacağını fark ettiğimde hızla ayağımı indirerek üstünde zıpladım be diğer taraftan tekme attım.

Vlad iki büklüm olurken sesli bir şekilde nefesini verdi. Karnını tutarken kısık sesle "Sikerler böyle işi." diye hırladı. Bir anlığına tepkisine afallamam sayesinde beni yakaladı. Dizlerimin üzerine çöktürdü. Başımın arkasını tutarak yüzümü yerdeki dağınıklığa eğdi. "Çok istiyorsan kendin temizle!"

Öfkeli bağırışı çok seksiydi. Böyle işin ağzına sıçayım.

Öne eğilerek bir cam parçasını dişlerimin arasına aldığımda Czar hızla bir eliyle çenemi tuttu, diğeriyle parçayı çekmeye çalışırken "Bırak lan manyak! Ne yapıyorsun amına koyayım?!" diye bağırdı.

Dişlerimle güç uygularken parça ikiye bölündü. Ağzımda kalan parçayı çiğnemeye başlayacağımda Czar aceleyle dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı. Dilini ağzımdan içeri sokarak parçayı kendine alıp geri çekildi, yere tükürdü.

Hızla bir ayağımı savurarak Czar'ın gövdesine tekme attım. O da yetmedi, Vlad'ı devirmek için başımdaki eline iki elimle tutundum, destek aldım ve ayaklarımı ters bir şekilde boynuna sardım. Onu bacaklarımdan güç alıp yere devirmeye çalıştım ama buna hazırlıklıklı olduğundan hareket ettiremedim.

Başım, Vlad'ın bacaklarımın arasında ters duruyordu. Bir eli hala başımın arkasındaydı, diğer kolunu bacaklarıma sardı. Beni yukarı çekerek kıçıma dişlerini serçe geçirdiğinde çığlık attım. "Bırak piç!" diye bağırarak kafamı dizine vurdum.

Elim, üstünden zaman geçmiş olsa da tamamen iyileşmemiş olan bacağındaki kurşun izinden birine çıktı ve parmağımı bastırdım. Vlad hırıltılı bir soluk alsa da dişlerini batırmaya devam etti. Ben ne kadar sert bastırırsam, o da aynı derecede koparacakmış gibi ısırmaya devam etti. "Çenenin kuvvetini sikeyim Vlaaaaaad!"

Elimi çektiğimde o da kıçımı ısırmayı bıraktı. Başımı kaldırdığımda eğilmiş Czar'la burun buruna geldim. "Selam Lisa."

"Sel- Ne?"

Boynumu kavrayarak beni gerdiğinde adeta geriye büküldüm. Ellerimle bileğini tutum itmeye çalıştım ama Czar'ın gözünü kan bürümüştü adeta.

Boştaki elini beline götürdü. Benim elektrik çarpan silahımı çıkardı. Yüzümün önünde tuttu. "Bunu hatırlıyor musun Lisa?"

Dehşetle donakaldım. Anında asılarak ikisinden de kurtulmaya çalıştım. "Siktir git!" diye haykırarak tepindim. Onu içime sokmasına imkan yoktu.

Vlad beni birden bıraktığımda ve Czar da ona uyumlu bir şekilde elini çektiğinde yere düştüm. Hızla toparlanarak üstümü silkeledim ve ikisine karşı gardımı aldım. Fakat ikisinin de saldırmaya niyeti yoktu.

Czar "Üzücü." dedi, silahımın üstünde parmaklarını silahımın gezdirip incelerken. "Lisa'nın da bir sınırı varmış Vlad."

"Öyle miymiş?" diyen Vlad, dağınık masanın dibindeki sandalyeme oturdu. Gömleğinin kollarını yukarı katlarken bir elinden kanlar akıyordu. "Bence yanılıyorsun Czar." Vlad gözlerini bana çevirerek kucağına hafifçe vurdu. Zaten sert olan sesini emreder gibi keskinleştirdi. "Buraya gel." Vücudum öne kıvrılırken kendimi kasarak durdurdum. Başını sola eğdi. "Kucağıma gel Vasilisa."

Ayaklarım ona itaat ederken kalbim hızla atıyordu. Sikeyim. Yemin ederim, o an zihnim bedenine emir verebilme yetisini kaybetmişti. Vlad'ın sesine itaat ediyordum. Sorumluluklarım yoktu, kendime ait alanım yoktu. O an sadece onun ve Czar'ın elindeydim.

Yürümeye başladım. Czar da o sırada parmakları silahımda dolaşırken ve başı eğiklen gözünü kaldırarak beni izliyordu.

Önüne geldiğimde Vlad "Bekle." dedi. "Sırtını bana dön."

Dediğini yaptığımda elleri pantolonumun fermuarına ulaştı. Pantolonumu, külodumla birlikte aşağı çekerken dudaklarını, eliyle birlikte tenimde sürüyordu. Titrerken dik durmaya çalıştım ama tenim diken diken olmuştu.

Ayaklarımı kaldırarak pantolonun içinden çıkardı. Yavaş yavaş. Acelesiz. Hareketlerinde ne bir duraksama vardı, ne de telaş. Ellerini uzun kollu tişörtümün altına soktu, belimden tutarak beni geri ve aşağı çekti. Açık bacaklarının ortasından sandalyeme oturduğumda tişörtümü çıkardı. Sakince, havaya kalkıp karışan saçlarımı düzeltti.

Vlad, "Czar." dedi.

Czar rahat adımlarla önüme geldi. Gözleri vücudumun her zerresinde dolaşıp tenimi adeta emerken yavaşça dizlerinin üstüne oturdu. Silahı bana uzattı ama vermek için değildi. "Ayarla." Donakaldığımda başını yana eğerek kirli sakalını bacağımın iç kısmına sürttü. "Amının yanmasını istemiyorum Lisa, ona ihtiyacım var. Ama eğer beni bir daha tekrarlatırsan umurumda olmaz."

Silahı içime sokacağı gerçeği bir yana, bir de tetiğe mi basacaktı? Siktir. Bunu bana ilk söylediğinde beni rahatsız etmek için dalga geçtiğini sanmıştım.

Titreyen elimi uzatarak silahın kenarındaki disk gibi küçük alana bastırdım. Silahtan otomatik bir ses çıktığında sola çevirerek voltu en düşüğe getirdim. Elimi geri çektiğimde Czar tek taraflı gülümsedi.

Bana bakarken "Vlad," dedi sakince. "Onu benim için aç."

Vlad'ın elleri bacaklarıma kaydı. Yavaş ama itiraz kabul etmeyen bir sertlikte bacaklarımı iki yana açmaya başladı. Czar'ın gözü bacaklarımın arasındayken dilini üst dudağında gezdirdi. "Dar görünüyorsun bebeğim," diyerek yüzünü amıma yaklaştırıp sıcak nefesinin çarpmasını sağlayarak konuştu: "Üç gün sikimi alamadı diye küstü mü yoksa?"

Tırnaklarım sandalyenin kollarını battı. Sırtım, tahrik olduğumu belli edercesine gerilirken nefeslerim hızlandı.

Hırıltılı bir sesle "Siktir." diyerek dudaklarını bir anlığına bacaklarımın arasına bastırdı. "Önümde ıslanıyorsun resmen." Dudaklarını yalayarak geri çekildi.

Tek kolumu kaldırarak silahın namlusunu memelerimin ortasından tenime dayadı. Yavaşça sol mememe kaydırdı, dikleşmiş ucumun etrafından gezdirdi. Göğsüm hızla kalkıp inerken sırtımı iyice Vlad'a yasladım. Vlad ise sağ omzumun üstünden silahın temimde kayışını izliyordu; elleri hala bacaklarımı açık tutuyordu.

Czar silahı deliğime indirdiğinde soğukluğu karşısında irkildim. Neredeyse Vlad'ın teni kadar soğuktu ama Vlad'ın siki hiçbir zaman soğuk olmamıştı.

Czar cevap ya da tepki veremeyecek kadar gergin bir beklentide olduğumdan, Vlad'a hitaben konuştu: "Silahı sikimden küçük ama tekte alamayacak gibi."

Vlad'ın bir eli bacağımdan bacaklarımın arasına doğru kayarak amımı açtı. Soğuk dokunuşu kasılmamı sebep olsa da beni inletmişti. Yukarı doğru gerinerek kollarımı kaldırdım ve Vlad'ın boynuna sardım. Teslim olur gibi gözlerimi kapatarak yavaşça gevşedim.

Czar boğul bir sesle "Aferin bebeğim." diye beni onayladı. "Gevşemeye devam et."

Bana zaman tanıyacak gibi konuşsa da silahı birden, tetiğine kadar içime itti. Acıyla haykırdım, refleks olarak yukarı kaçmaya çalışsam da Czar boştaki eliyle bacağımı kavradı; Vlad'un da bir eli beni sabit tutmakta olduğu için kaçamadım.

"Hareket et," dedi Vlad, kulağıma doğru. "Kendi silahını becer, Vasilisa."

Gözlerim sımsıkı kapalıyken Vlad'ın ensesine asılarak kendini yukarı çektim. Sırtım göğsünde aşağı yukarı kaymaya başladı. Soğuk silah kayganlığımda gezinmeye uyum sağlarken beni kendisi için genişletiyordu.

Czar, "Gözlerini aç ve içine alışını izle." dedi.

Gözlerimi kırpıştırarak açtım. Başımı eğerek Czar'ın silahımı tutan eline baktım. Ben yavaşça ederken üçümüz de silahımı içime alıp çıkarmamı izledik. Uzun bir süre.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu Vlad.

Dudaklarımı araladım. Sızlanır gibi çıkan iniltilerim yükseldi. "S-soğuk..."

Czar emniyeti kapattı. Gözü gözlerime çıktı. Tetiğe bastı.

Elektik akımı bacaklarımın arasından, içimi sızlatarak tüm vücuduma akarken tenimden kıvılcımlar yükseldi. Czar ve Vlad'a da çarparken hepimiz titredik. Volt oldukça düşüktü, anlık bir irkilme yarattı ama olayın şoku etkiyi arttırdı. Yüksek sesle, dehşete düşmüş bir zevkle inledim. Vücudum anında tepki göstererek kasılmaya başlarken deli gibi bir hızla, kasılmama rağmen, aşağı yukarı hareket etmeye başladım. Orgazm olurken tek düşündüğüm daha hızlı hareket etmekti.

Sona doğru gevşerken ve her şeyi üstümden atmış gibi rahatladım. Bedenim hala titrerken Czar silahımı içimden çıkararak yaladı. "Bu sikik anı izlemek inanılmazdı."

Vlad boynuma doğru güldü. "Vasilisa'dan sınırı olduğunu söylediğin için özür dilemelisin."

Czar doğrularak silahı beline soktu. Elleriyle, hafif elektriklenmiş saçlarımı geri attı. Parmaklarını okşar gibi çeneme indirerek yüzümü eğildi. "Özür dilerim Lisa. O kadar da manyak bir sürtük olmadığını düşündüğüm birkaç saniye için." Gözlerimi devirdiğimde gülerek dudaklarıma ufak bir öpücük kondurdu. "Acıkan var mı? Börek yiyesim geldi."

Vlad bacaklarımı yavaşça hareket ettirip beni tek bacağının üstüne oturturken kaşlarımı çattım. "Sen... Yemek mi yiyeceksin?"

Ekmek ve viski dışında gayet sağlam beslendiği vücudundan belliydi de ben hiç görmemiştim.

"Evet. Hatta size de bu sefer ben getireceğim. Elektrik beynimin ayarıyla oynadı herhalde." diyerek neşeyle sırıttı.

Kafam karışmış gibi ikisine de baktım. "Siz... Bu kadar mı?"

Czar kaşlarını çattı. "Ne bu kadar mı?"

Boğazımdan yukarı bir sıkıntı yükseldi. Hızla Vlad'ın kucağından kalkıp üstümü giyinmeye başlayarak "Börek olur." dedim.

Vlad kolumu tutarak beni durdurdu. "Vasilisa," dedi yavaşça. "Çok çalışıyorsun."

"Aynen." diyen Czar, sıkıntıyla saçlarını karıştırdı. "İş tempon azalana kadar sikimiz kopacak değil ya."

Şokla ikisine de bakarken Vlad yavaşça, yarıda indirmeyi bıraktığım tişörtü pantolonuma doğru çekti. "İşim azalmayacak. Hep böyleydi ayrıca." dedim, sesimin çatlamaması için kısık konuşarak.

Gerçekten de doğruydu. Evet, seks yoruyordu ve canımı yakıyordu. Bir kere yapsak bile uzun sürüyordu, yorulmamak ve biraz kestirmemek zordu; bu yüzden bazen telefonlara yetişemiyordum ama Vlad hallediyordu. Yine de o hislere fazlasıyla değerdi.

Vlad kaküllerimi düzeltirken sakince konuştu: "Hiç bu kadar dalgın ve yorgun görünmüyordun."

Rozkol durumu aklımı o kadar meşgul ediyordu ki belli etmemeye çalışsam da belli oluyordu demek ki.

"Ve çözümü de benden uzak durmak olarak mı gördünüz?" dedim ikisine de ayrı ayrı dik bir bakış atarak.

Czar ellerini cebine sokarak sıkıntıyla homurdandı. "Şahsen, sana yakınken kendime hakim olmam imkansız. Şekil A'da gördüğün gibi."

"Ve ben de sana yakın duruyorsun ama bana katlanamıyormuş gibi bağırıyorsun." diye ekledi Vlad.

"Beni gerçekten sinir ediyorsunuz. Yatarken Czar beni deli önlüğü gibi kollarıyla bağlıyor. Sen de kaset kaydı gibi masal anlatıyorsun." Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Bu korkunç."

Czar gözünü devirdi. "Uykunda tepinip duruyorsun amına koyayım, ya ne yapsaydık?"

Tepinip duruyorum çünkü her gece kabusumda sizi öldürüyorum. Büyük hallerinizi.

Bir an nefesim tıkandı.

Göğsümde birleştirdiğim kollarım güçten düşerek çözüldü. Bedenim titreyerek yere doğru yığılışa geçtiğinde Vlad beni tutarak çarpmamı engelledi. Benim ayaklarımı uzatır gibi yerde otururken o da dizletinin üzerine doğru eğildi, bir kolu sırtımı sarmışken diğeri yanağıma dokunuyordu.

İsmimi söylediğini duyuyordum ama kulaklarım uğulduyordu. Nefes almaya çalışıyordum, elinin soğukluğu bilicimin kapanmamasına yardımcı oluyordu.

İkisinin de sesini daha net duymaya başlayana, geriye kayıp duran gözlerim düzelene kadar titremeye devam ettim.

"Su, Czar." dediğini duydum Vlad'ın.

Yavaş yavaş düzelen soluklarımın arasından "Viski." dedim. Uzun bir süredir, bir bağımlı olmama rağmen çok az içmiştim. Yoksunluk krizinde değildim ama stresliydim. Stresli olduğumda daha çok içmek isterdim, oysa aklıma bile gelmemişti.

Czar küfrederken Vlad'ın tereddütle kaldığını hissettim. Yine de sonuç olarak dudaklarımda viski şişesi vardı. Normalde ne kadar zararlı bir durum olduğunu biliyordum. Hatta Vlad ile Czar'ın serum yerlen viski ile puro kullanması kabul edilemez bir durumdu ama küçüklüğümüzden beri böyle büyümüştük. Bedenlerimiz zarar görmeye devam etse de adaptasyon sağlamıştı. Zihnimiz ise aksini asla kabul etmezdi. Boktan bir durumdu; ipin ucu elimizden kaçmıştı, ip bile kalmamıştı.

Gözlerimi açarak iki elimle de şişeyi tutup kucağıma koydum.

"Bu ne sikimdi be?" dedi Czar.

"İçmeyi unuttum."

"Ben de eskisi gibi içmiyorum ama hiç böyle bokluk yaşamadım."

"Çünkü bende çalışan stresi de var seni ezik." diye çıkıştım. "Böreğim nerede?"

"Ya ölürsen?" dedi Vlad birden. Sesi o kadar boğuktu ki ona bakmadan önce irkildim.

"N-ne?" Boğazımı temizleyip hızla debam ettim: "Çipler yüzünden sen de ölmekten korkuyorsan ağla da çıkarayım Vlad."

"Ağlarım ama çıkarman için değil." dedi sertçe. Ardından bana ve Czar'a baktı. "Siz ikiniz. Viskiyi azaltmanı gerekiyor. Ciddi ve acil bir şekilde."

"Ona söyle. Bana bir şey olmaz." dedi Czar.

"Asıl bana bir şey olmaz. Kendine bak."

"Bakıyorum. Sağlıklıyım."

"Ben daha sağlıklıyım."

"Kriz geçiren ben miyim amına koyayım?"

Şişeyi sıkıca kavradım. "Bırakmayacağım! Beni ilgilendirmez! Ben iyiyim!"

Vlad, Czar'a baktı. Czar sızlanır gibi yüzünü buruşturdu. İç çekti, elimdeki şişeyi tuttu. "Birlikte deneyelim mi?"

Parmaklarım bir an savunmacı tavırla şişeyi daha da sıktı, ardından yavaşça gevşedi. Czar şişeyi elimden aldı, el yıkamak için odada bulunan lavaboya boşalttı. Şişeyi de çöpe attıktan sonra ellerini tekrar ceplerine sokarak kapıya ilerledi. "Şu siktiğimin böreği yoksa ne getireyim?"

"Vardır. Şef hazırda tutuyor." dedi Vlad.

Czar sıkıntıyla oflaya oflaya gitti. Ben ise hala lavaboya dökülmüş viski gerçeğiyle öylece oturarak başa çıkmaya çalışıyordum. "Döktü amına koyayım ya," diye mırıldandım ellerime bakarak. İç çektim. "Neyse." Bir elimle dibimde duran Vlad'ın omzuna tutunarak ayağa kalktım. "Sende gerçekten bir şey var. Sinsilik midir nedir. Sözünü niye dinliyoruz ki?"

Gözlerini gözlerimde tutarak ayağa kalktığında, bakışlarına eşlik edebilmek için başımı kaldırmam gerekmişti. O kadar dibimden hareket etmişti ki gövdesi göğüslerime sürtünmüştü. "Bilmem. Niye dinliyor olabilirsin ki acaba?"

Dudak büktüm. "Sesin çok etkileyici."

Hafifçe güldü. "Eminim sebep budur."

Alt dudağımı içten ısırarak yerdeki dağınıklığa bakıp ofladım. Sülalesi bellenmişti resmen. Neyseki Santoro ve Alessandro ile yaptığım işlerden yüklü miktar kazanmaya başlamıştım. Santoro'nun bakımevlerinin çoğunun masrafını devralışıyla giderim de epey azalmıştı. Bu yüzden de yenilerini kendi başıma alabilirdim. Hatta birçok şey alabilirdim. Hımm.

"Ben kısa bir duş alıp geliyorum." dedim hızla kapıdan çıkarken. "Şu elektriği atayım. Börekleri bitirme!"

Tek kaşını kaldırsa da bir şey demedi.

Aceleyle odaya çıktım. Bir yandan soyunurken diğer yandan İtalya'daki bakımevlerinden birinin sahibi olan Domenico'yu aradım.

"Dahab." diyerek telefonumu açtı. "Çocuklar iyi durumda, korkuları azaldı."

"Güzel. Haberim var ve rapor için aramadım. Müsait misin?"

Domenico'nun daha sessiz bir yere geçtiğini duydum. "Elbette, Patron."

"Kuzeninle hala araba işi yürütüyorsun, değil mi?"

"Evet..." dedi hafifçe huzursuzlanarak. "Dahab, beyaza bulaşmayacağımı biliyorsun."

"Biliyorum. Kendim için istiyorum."

"Öyle mi? Tesla'ndan memnunsun sanıyorum."

"Evet evet, gayet memnunum." dedim geçiştirir gibi. "Maybach S var mı? Tercihen siyah, sıfır ya da az kilometreli ve satışa gitmeden bu akşama halledebileceğin?"

"Eee... Patron, fiyatları biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum. Kâr da ekleyebilirsiniz. Arabaya acil ihtiyacım var. Celestina hala oradaysa atacağım adrese getirebilir. Sofyuskha da söylediğim gibi parayı gönderir."

"Bizde yok ama bulabileceğim gizli bir yer biliyorum. İşlem geç saatlere kadar sürebilir. Emin misin Dahab?"

"Eminim. Celestina parayı nakit olarak sana verir. Aksilik çıkarsa beni ararsın. Aktif olacağım." Duraksadım. "Evine gitmeyi düşünüyorsan erteleyebilirim."

"Bendesin Patron. Açıkçası ilk defa kendin için bir şey istediğini duyuyorum. İşlerin iyi gittiğine sevindim." dedi hafifçe gülerek.

Başımı kaşıdım. "Ben de." diyerek telefonu kapattım.

Temizlenip aşağı indiğimde bir yandan da Domenico ve Celestina ile mesajlaşmaya başlamıştım. Laboratuvarım toplanmıştı. Vlad ile Czar, çeşit çeşit hamur işleriyle doldurduran masanın başındaydı. Daha başlamamışlardı.

"Beni mi beklediniz?" dedim burnumdan gülerek.

Czar sırıttı. "Götün kalkmasın. Soğumalarını bekliyoruz."

Daha önce şeklini görmediğim böreğe uzanarak aldım ve ısırdım. Yuttuktan sonra "Bu yeni. Off. Aşırı lezzetli." dedim.

"Kiminle mesajlaşıyorsun sen?" diye soran Czar elime atıldı ama geri çektim.

"Castellan."

"Pezevenk ile niye mesajlaşırsın ki?" diye bana doğru bir adım attı Czar. Dişlerini gıcırdattı. "Dördüncüyü mü arıyorsun?"

"Aynen Czar. Burnum ve kulaklarım boşta sonuçta değil mi?"

Bir an afalladı. Ardından gülmeye başladı. "İğrençsin yemin ederim." diyerek böreğimi ısırdı. Ağzı doluyken bir an dudaklarımı öptü, ardından sağ tarafıyla çiğnemeye devam etti. "Bayılıyorum sana amına koyayım."

Tenim memnuniyetle ürperdi.

Masaya oturarak tek tek böreklerden kopararak yemeye başladım. "Bir an önce eve dönmem gerekiyor. Böyle giderse sıçtım." diye mırıldandım.

Vlad böreği parmaklarıyla didiklerken sordu: "Özledin mi Rusya'yı?"

"Tabii özledim. O ülke benim... Evim?" Duraksadım. "Yok bu kelime doğru gelmedi. Rusya'yı tercih ederim diyeyim."

Czar sırıtarak Vlad'ın koluyla dürttü. "Anladın mı?"

Vlad gülümsedi ve keyiflenerek kocaman böreği birkaç çiğneyişten sonra yuttu. "Anladım tabii."

"Neyi anladınız?"

Czar bana göz kırptı. "Bebeğim, evin biziz. Bizi bir de Rusya'da düşün. Çok istersen seninle geliriz."

"İstersem mi? Nereye gidersen git bizi de yanına al diye yalvaran sizdiniz. Asıl, gelme isteğinize izin veren benim."

Vlad elini ağzıma örterek kahkaha attı.

"Ee ne zaman gidiyoruz?"

Kalbim hızlanırken sakince omuz silktim. "Bilmem. Birkaç güne ve birkaç günlüğüne? Ne dersiniz?"

"Uyar herhalde. Arabayla mı?"

"Bir buçuk gün seninle aynı arabada olmam ben." dedim.

Czar, kopardığım böreklerden birini bitirdi. "Niye? Korktun mu?"

"Radara üstünüzde zıplarken yakalanmak istemiyorum, o yüzden. İmajım önemli."

Czar'ın bedeni, zihnine üşüşenlerle acı çekiyormuş gibi kasıldı. Vlad öksürmeye başladı. Ben de memnuniyetle sırıttım. Bedenimi özlemişlerdi. Güzel.

O sırada telefonum çaldı. Celestina aradığı için cevaplayarak biraz uzaklaştım. Czar üstüme gürürken "Celestina." diyerek ona gelmemesini işaret ettim. Bir şey belli etmeden, kısa cevaplar vererek konuştum.

Telefonu kapattıktan sonra böreği kemiren Czar, "Ne olmuş? Castellan kaça satışa çıkaracakmış kadını?" diye sordu.

Gözlerimi devirdim. "Castellan ile alakalı bir şey yok. İşle alakalı."

"Kadını koru derim ben." diyerek omuz silkti.

İç çektim. "Benim kadınlarım kendini koruyabilir." Celestina'nın kendini koruması sıkıntı hiç değildi; yaşamı tehlikede olan karşı taraf olurdu.

Czar güldü. "Peki Patron."

"Bak beni gaza getirme sikik herif."

Czar itiraz etti: "Hoşuma gittiği için gülemez miyim?"

Kaşlarımı kaldırdım, vücudum kasıldı. "Ne hoşuna gitmişmiş?"

"Özgüvenin? Başarın? Başka ne olacak amına koyayım?"

Omuzlarım gevşedi. "Tamam." Tekrar öfkelendim. "Ne zaman gittiniz Castellan'a? Daria ile ne zaman tanıştınız? Ne yaptınız? Kaç saat? Hangi pozisyon? Aynı anda mıydı?"

Czar ile Vlad birbirlerin baktılar. Ve ikisi de kahkahalara boğuldu. Vlad eliyle yüzünü kapatırken Czar karnını tuttu.

"Komik bir şey göremiyorum." dedim huzursuzlanarak.

"Bence geçmişe girersek senin için daha kötü olur." dedi Vlad, gülüşünün izini taşıyan bir tonda.

"Sadece Daria'yı sordum. Castellan'la ilişkinizi merak ettiğimden."

"Daria'yı siktir et." dedi Czar hafifçe gülerek. "Kaliteli pezevenk ararken Castellan'ı bulduk. Öyle yani."

Neden aradıklarını tahmin etmek kolaydı tabii. Kadın için. Başımı kaşıdım. "Neyse."

Vlad hızla elimi yakalayarak öpücükler kondurmaya başladı. Kalbim patlarken gözlerim büyüdü. Avucumu yanağına yaslayarak bana baktı. "Başkasını kıskanmana gerek yok. Sadece bir kişiye aşık olabilirim Vasilisa, o da sensin."

Nefesim teklerken Czar, Vlad'ın kolunun yanından başını eğdi: "İki kişiye aşık olma potansiyeline sahip tek manyak sensin bu odada."

"Ulan seni-" diyerek Czar'a atılacağım sırada Vlad beni tuttu. Bir elini kıçıma indirerek diğerini yanağıma çıkardı ve dudaklarıyla dudaklarımı yavaş ama sert bir şekilde yakaladı.

Aklımdaki düşünceler bir an uçtu. Eriyerek ona yasladım ve ağır ağır inledim. Vlad tepkime karşılık memnuniyetle kıçımı sıktı. Başımı kaldırarak üst dudağını dudaklarımla yavaşça yakalayarak çektim. Dilimi dudaklarıyla ağzının arasında dondurma yalarmış gibi hareket ettirdiğimde gür bir şekilde inleyen Vlad oldu. Yanağımdaki elini de kıçıma indirdiğimde beni kaldırarak kucağına aldı. Bacaklarımı beline sararak ellerimi saçlarına geçirdim.

Kendimi aşağı doğru hafifçe sürttüğümde Vlad hırlayarak beni geri bıraktı.

Ona sırıttım. "Ne?" dedim masumca.

Büyümüş göz bebekleriyle bana bakarken işaret parmağıyla alt dudağını sildi. "Sadece öpüşemiyor musun sen?"

Ellerimi arkamda birleştirerek hafifçe yaylandım. "Sadece öpüşüyordum zaten. Biraz değiverdim bilmeden. Ayrıca sikin kalkınca illa bir yere sokman mı gerekiyor?"

Vlad bana doğru bir adım attığında Czar "Hey hey hey." diyerek kolunu tuttu. Duraksadı. "Vay babasının atası. İlk defa durduran ben oldum."

Vlad'ın göğsü hızla kalkıp inerken vücudu gergindi. Eliyle alnını ovdu. "Ben yıkanacağım."

Czar dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı. "Anlaşılabilir."

Vlad bana dik dik bakarak gitti.

Czar "Lisa." dedi tatlı bir sesle.

Sol kaşım yavaş yavaş havalandı. "Ne istiyorsun?"

"Üç gündür arabam yok."

"Nasıl araban yok? Garajda onlarcası var, anahtar da sende."

"Onları iş dışında kullanmam yasak." diyerek dilini şaklattı. "Bir ara iki tanesini sebepsizce patlatmıştım. Con ilkini affetti de ikincisini affetmedi. İş için olanları patlatamazmışım. Bu da cezası. Bana ait olmayanı keyfine süremiyorum."

"Niye patlattın ki iş arabasını?"

"Arabalar çok güzeldi."

"Gayet makul bir cevap. Ee, benden be istiyorsun?"

"Araba sürmeyi özledim. Con yanımda Cadillac sürerken direksiyona atlamamak için çıldırıyorum üç gündür." Bana doğru büyük bir adım atarken ellerini cebine soktu. "Yaaaaniii... Anahtarını versene."

Elimi arka cebime sokup orta parmak olarak çıkardım.

"En azından denedim." Tek omzunu silkti. "Uykum da yok. O zaman seni rahatsız ederim."

"Yeni bir şey olmaz." diyerek bilgisayarı alarak koltuğa oturdum. Kulaklarım onu takip ederken gözlerim ekrandaydı. "Ne patlatmıştın?"

"Anahtarların arasında hangi arabaların olmadığını fark etmedin mi?"

"Çalarım diye uzun süre bakmadım."

Gülerek çenesini dizüstü bilgisayarımın ekranının üstüne, hafifçe yasladı. Gözlerim ekrandan ayrıldı, ona baktım.

"Biri Range Sport, diğeri Maybach'ti. İlkini Con, eski Don'un partisinden kaçıp Regina'yla sevişecek diye yapmıştım. Bu yüzden affetmesi kolay oldu. İkincisini de... Dürüst olmak gerekirse patlamasını görmediğim tek arabaydı. Merak ettim."

"Sende kundakçılık var."

"Eh biraz. Çakmağını çaldım sonuçta. Beni bu illete sen ittin."

Gülerek başımı iki yana salladım. "Çek çeneniiii. İşimi bölüyorsun."

"Tamam ama Rusya'ya giderken arabayı ben süreceğim."

"Kendi arabanla gelsene."

"Arabam yok dedim ya amına koyayım." Sıkıntıyla ofladı. "Con, üstümde deney yapıyor. Yani ben sikik bir bebeğim sanki de bana ders veriyor. Bebeklere ders mi verilir? Ne istiyorsa yap gitsin; o da sussun işte."

"Bebekler o kadar da istemeyi bilmezler. İhtiyacı olanı anlayıp vermen gerekir, Czar." İç çektim. "Neyse. Seni hizaya getirmeyi başarırsa dünyayı ele geçirebilir zaten. Denesin bakalım."

Sırıttı. "Sen beni hizaya getiriyorsun."

"İşin içinde seks var."

"Başkaaa?"

"Kes."

Gülerek sırtını uzattığım bacaklarıma yasladı. "Kes derken bile itiraf ediyorsun bu arada."

"Herkes her şeyin farkındaysa niye söylemem bu kadar önemli ki?"

"Bebeğim, bize söylemediğin hiçbir cümle olmasın istiyoruz. Sikik seneler boyunca eksik yaşamışız amına koyayım. Geldik otuz üç yaşına. Geçmiş zamanı aceleyle doldurmak istiyoruz işte."

"Otuz iki değil miydiniz?"

"Olduk bir ara otuz üç."

"Hadi ya... Ben de birkaç gün önce otuz bir oldum galiba. Kimlikteki tarihi unuttum ya." dedim, ardından omuz silktim. Yazan tarih doğru değildi. Gerçeğini de bilmiyordum. Önemli de değildi gerçi. Her sene sonunda bir yaş garanti alıyordum işte.

"Sen bizimle aynı burç olamazsın."

"Sen de Vlad ile aynı burç olamazsın." dedim sırıtarak. "Ayrıca burçları biliyor musun ki?"

"Lisa, benim bilmediğim tek şey, hiçbir şey." İç çekti. "Regi ve senin yediğiniz haltları saymıyorum."

"Öğrenmeye de yeltenmedin hiç."

"Öğretmek mi istiyorsun?"

"Vlad dinliyor. Sen sıkılıyorsun."

"Yoo. Hiç dinlemedim ki, nereden bilebilirsin?"

"Hiç dinlemediğinden işte amına koyayım."

"Sapyoseksüelim dedim ya kızım. Tutamam kendimi."

Kıkırdadım.

Sırtı, bacaklarımın üstünde kıpırdandı. "Doğruyu söylüyorum."

"Biliyorum. Gerçek oluşu komik zaten." Öne eğilerek ekranı hafifçe indirdim ve yüzüne baktım. "Santoro'dan doğum günü hediyesi istedin mi?"

"Evet. Araba. Regi'den de erken doğurmasını istedim. Böylece çocuğu kucağıma alıştırabilirim. Düşürürsem boku yedik tabii."

"Düşürmezsin. Benden ne istiyorsun?"

"Vaaay. Sayın Pakhan'dan hediye istemeye hakkım mı var?"

"Yok ama olsa ne dilerdin?"

Bir süre düşündü. "Böyle devam etmeni dilerdim."

"Tamam. Dileğin kabul." dediğimde kocaman sırıttı.

Continue Reading

You'll Also Like

47.6K 3.1K 22
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan...
SEKRETER By Beyza Alkon

General Fiction

1.1M 14.8K 19
Bacaklarımı araladı. "Ne yapıyorsun?" "Seni içiyorum."
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

280K 11.2K 23
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?