Namjoon'dan;
Otobüsten indikten sonra hala mutluluktan yerimde duramıyor olsam bile Jimin haklıydı. Biraz pişman olduğunu görüp öyle affedecektim onu.
Uzaktan, kafenin içerisinde oturmuş sürekli etrafa bakan Jin'i görünce derin bir nefes alıp içeri girdim. Beni görünce rahatlamış bir yüz ifadesi ile gülümseyip yanına gitmemi bekledi. Büyük ihtimalle geç kaldığım için gelmeyeceğimi falan düşünmeye başlamıştı ama ben o sırada otobüs şoförü ile yaşlı teyzenin kavgalarını dinlemek zorunda olduğumdan dolayı geç kalmıştım.
Jin: Hoşgeldin Namjoon
Namjoon: Selam
Jin: Nasılsın?
Namjoon: İyi. Oldukça iyi.
Jin: Uzatmaya gerek yok değil mi Namjoon. Direk konuşabiliriz.
Namjoon: Seni dinliyorum.
Jin: Üzgünüm Namjoon. Tahmin ettiğinden daha çok hemde. O kadar çok pişmanım ki. Nasıl böyle çocukça davrandım bilmiyorum. Sadece ciddiye almak istemedim. Kabullenmek istemedim. Sana karşı bir şeyler hissettimiğimi anladığımda korktum. Yaş farkı, hayatlarımız hepsi bahane. Ben bir daha birine kapılıp yüz üstü kalmaktan korktum. Ve bu yüzden de hata yaptım.
Namjoon: İkimizinde güven sorunları olduğunu biliyorduk zaten. Birlikte aşabiliriz demiştim. Sen yaşamak istemediğin şeyi bana yaşattın Jin.
Jin: Özür dilerim. Namjoon lütfen affet beni. Seni seviyorum ve söz veriyorum seni bir daha asla yarı yolda bırakmayacağım. Sadece bize bir şans daha ver
Namjoon: Bırakırsan döverim ama.
Jin: Ha
Namjoon: Terk edersen falan araba çalıp yolun ortasında bırakıp içerisine senin ehliyetini koyup polise ihbar ederim görürsün.
Jin: Bu gidişle seninle evleneceğim falan gibi gözüküyor. Teşekkür ederim. Bize şans verdiğin için.
Namjoon: Pişman olmana sevindim. Aslında biraz daha burnun sürtsün dedim de sonra kıyamadım. Çünkü seviyorum seni
Jin: Bende seni.
Masanın üzerinde duran elimi sıkıca tutup hayran olduğum gözlerini ayırmadı yüzümden.
Jin: Sevgilim
Jungkook'dan;
Söylene söylene hazırlanırken odaya girme teşebbüsüme karşı kapıyı da kitlemeyi ihmal etmedi. Her ne kadar sinirlenmiş gibi dursa da onunda hoşuna gidiyordu. Buna emindim. Beni istemiyormuş gibi davransa da bunun tam tersini istiyordu. Sadece sapa saçma platonik lise aşkı olduğu için kabullenmiyordu hepsi bu.
Jungkook: Jimin bu kadar süslenmene gerek yok. Pijamalı halini gördüm nasıl olsa. Jimin. Jimiiin. Hadi amaa
İçeriden vurma tarzı sinirli olduğunu belli eden sesler gelince kıkırdadım. Onu sinir etmek eğlenceliydi.
Jungkook: Jimiiii- ahh
Yaslandığım kapı bir anda açıldığında kendimi Jimin'in üzerinde buldum. Aptal gibi çocuğun üzerine düşmüştüm. O da beklemediği için büyüttüğü gözleri ile bana bakıyordu
Jungkook: Şey-
Jimin: Hayvan mısın Jungkook
Konuştuğunda dudaklarına inen bakışlarım ile sadece bir an kendime hakim olamayacağımı düşündüm. Dudakları çok öpülesi duruyordu
Bayan Park: Çocuklar çıkmıyacak mıydını-
Bu olmasa olmazmış gibi annesi bizi bu durumda görünce Jimin karnıma dirseğini geçirip beni üzerinden attı.
Bayan Park: Ah üzgünüm. Böldüm mü?
Jimin: Ne bölmesi anne düştük biz. Yanlış anladın
Bayan Park: Biliyor musun Jimin bizde babanla düşmüştük. Sonra sen oldun
Jimin: Anne!
Bayan Park: Neyse utandırmayayım şimdi sizi. Aşağıya iniyorum Jimin daha sonra konuşuruz oğluşum.
Annesi geldiği hızda geri gittiğinde çatık kaşlarıyla bana kızgın bakışlarını attı
Jungkook: Ne? Düştüm alt tarafı bilerek mi oldu
Jimin: Seninle neden o gün denk geldik ki biz.
Ayağa kalktığında bende alayla gülüp ayaklandım.
Jungkook: Aa öyle söyleme ama. Denk gelmesek hayatına bu kadar mükemmel birini alamayacaktın.
Jimin: Nerde o mükemmel kişi?
Jungkook: Hadi bebeğim ilk randevumuz için harika bir yer seçtim.
Jimin: Hata bende. Neden şuan karşı çıkmak yerine seninle geliyorum ki
Jungkook: Aşkımdan ölüp bitiyorsun da o yüzden.
Jimimlerin evinden çıkıp arabaya bindikten sonra aramızda pek muhabbet geçmedi. Zaten araç kullanırken konuşmaktan hoşlanmazdım. Jimin ise konuşma taraftarı değildi.
Yoongi kankacığım sağolsın sayesinde ayarladığım restorana gelip bizim için ayrılan masaya geçtik. Lüks ve manzaralı bir mekan seçmiştim ama Jimin'i etkilemiş gibi görünmüyordu. Her zaman nasıl bu kadar duygularını gizli tutabilirdi ki? Yüzünden ne düşündüğü asla anlaşılmıyordu.
Jungkook: Burayı beğenmedin mi?
Jimin: Güzel. Ne?
Jungkook: Yani pek memnun olmuş gözükmüyorsun?
Jimin: Nasıl tepki vermemi istersin Jungkook?
Jungkook: Neyse yemeğe geçelim istersen?
El işaretiyle garsonu çağırdığımda menüleri uzattı. Jimin dikkatle menüyü inceledikten sonra söylendi
Jimin: bildiğimiz yemeklere garip adlar koyup 2 katına satıyorlar resmen.
Sessizce kıkırdayıp sipariş vermesini bekledim. Sonunda karar verdiğinde bende sipariş verdim. Garson yanımızdan ayrıldıktan sonra sessizce beklememek için konuşmaya başladım.
Jungkook: Ee nasıl gidiyor?
Jimin: Bazı hayatıma nasıl girdiğini anlayamadığım insanlarla uğraşmak ile. Senin?
Jungkook: Sürekli laf sokan çok tatlı bir çocukla uğraşmak ile.
Jimin: Sensin çocuk
Jungkook: Jimin iki düzgün medeni insan gibi konuşup anlaşmaya ne dersin? Beni tanımaya çalış mesela?
Jimin: Zaten yeterince tanıyorum seni
Jungkook: Bak sen. Nereden tanıyorsun?
Jimin: Stalk gücü. Konservatuar 2. sınıf öğrencisisin. Arkadaşların ile yaşıyorsun-
Jungkook: Jimin bunlardan bahsetmiyorum. Bunları herkes bilir zaten. Ben beni gerçekten tanımanı istiyoru-
Cho Hee: Aa Jungkook inanmıyorum
Jimin: Birde çapkınsın.
Bu nereden çıkmıştı şimdi ya. Yoongi ile Taehyung'un kafe olayına benzemesin sonumuz. Hadi hayırlısı
Jungkook: Cho Hee
Cho Hee: Tesadüfe bak. Ne zamandır denk gelemiyorduk özledim seni.
Jungkook: Ya öyle oldu.
Cho Hee: Selam. Cho Hee ben Jungkook'un çok çok yakın arkadaşı olurum.
Jimin: Jimin ben. Öyle düz
Cho Hee: Ah oturuyorum artık masanıza sorun olmaz umarım. Jungkook seni bulmuşken hayatta bırakamam.
Jimin: sorun olsa oturmayacak sanki
Cho Hee: En son bana geldiğin günden beri ulaşamıyorum sana. Numaran değişmiş haber vermiyorsun ayıp
Jungkook: Telefon bozuldu rehberden silindi bütün numaralar. O yüzden.
Cho Hee: Öyle olsun. Ee siz ne yapıyorsunuz burada?
Jimin: Hiç öyle sandalyeleri güzelmiş buranın oturmaya geldik bizde. İnsanlar restoranta ne yapar?
Cho Hee: Ah demi ya benimki de soru işte. Jungkook söylesene Hana ile görüşüyor musunuz hiç? Bir ara o kadar sıkı fıkıydınız ki sevgili olursunuz falan diye düşünmüştüm.
Aferin Cho anlat anlat. Tam zamanı ve yeri zaten. Şurada Jimin ile yakınlaşacağım işleri yoluna koyacağım diyorum çıkan sorunlara bak.
Jungkook: Hayır görüşmüyoruz artık.
Cho Hee: Ah desene gecelikti sizin ilişki. Diğerleri gibi. Eh hepsi bir ben değil sonuçta
Jimin: Sen Jungkook'un çok çok yakın arkadaşı değil miydin ya?
Cho Hee: Ya öyleyiz canım. Jungkook kardeşim gibidir.
Jimin: Ne güzel. Kardeşin gibi olduğun çocuğun randevusunu bölmek istemezsin herhalde. Müsade edersen
Cho Hee: Bir dakika siz randevuda mısınız? Gukk bu kulaklar neler duyuyor?
Jungkook: Jimin'i yemeğe çıkarmıştım aslında.
Cho Hee: Ah söylesene başta. Tabiki bölmek istemem. Siz devam edin çocuklar. Ve kook işin bitince ara beni. Mesela bu gece.
Jimin: Ara Jungkook çok çok yakın arkadaşın. Sanki anlamadı baş başa yemek yediğimizi.
Cho masadan kalkmadan son patavatsızlığını yapmayı ihmal etmedi. Ama en azından Jimin Taehyung gibi depar atıp mekanı terk etmemişti. Onun yerine öldürücü bakışlarıyla kızı süzmüştü hepsi bu.
Jungkook: Jimin kusura bakma olur mu? Cho Hee. Böyle biri işte.
Jimin: Diğerleri derken ne anlatmak istedi Jungkook?
Jungkook: Ne?
Jimin: Çapkın olduğunu biliyordum da böyle her ortamda bir yattığının çıkacağını düşünmüyordum.
Jungkook: Hayır öyle değil.
Jimin: Seni tanıyorum Jungkook. Gerçekten. Sen baba parası ile hiçbir emek vermeden her şeye sahip olan züppe ve her konuştuğu kişiyle tek gecelik işi olan bir çapkınsın. Senin için en iyi tanım bu. Paran ile herşeye sahip olacağını sanıyorsun ama hayır Jungkook. Beni parayla lüks mekanlarla falan elde edemezsin.
Jungkook: Jimin böyle düşünmen doğru değil.
Jimin: Doğru olmayan şey senin bunu kabullenmemen. Bence bir şeyleri zorlamamalıyız. Ben ciddi ilişki insanıyım senin gibi aklım başka yerlerde değil.
Jungkook: Denemedik bile? Sapa saçma bir kızın söyledikleri mi buna karar veriyor?
Jimin: Hayır. Jungkook senin cinselliğe benim ise sevgiye ihtiyacım var hepsi bu. Ben saf ve gerçek sevgiyi arıyorum ve bu sende yok. Yani dediğim gibi denemenin bir anlamı da yok.
Jungkook: Saf ve gerçek aşk platonik olduğun, seni sadece aptal gibi kullanan Minho da mı var Jimin?
Jimin: Bu seni ilgilendirmez. Hayatım hakkında yorum yapmaya hakkın yok.
Jungkook: Üzgünüm Jimin.
Jimin: Yemek için sağol. Yanımda bu kadar para var. Mekana bakacak olursak yeterli değil. Sen üzerini tamamlarsın artık.
Hayatımda ikinci kez birinin benim hakkımda söyledikleri çok canımı yaktı. Jimin'in benim hakkımda böyle düşünmesi kırıcıydı ve önemli olan bir bakıma haklı olmasıydı. Dışarıdan söylediği gibi gözüküyordum. O da herkes gibi beni yanlış tanımıştı. Tek kızdığım konu ise beni gerçek anlamda tanımaya çalışmamasıydı. O da diğer herkes gibi vazgeçmişti. Ama bu sefer en azından içimde tuttuklarımı söyleyecektim. Bu sefer konuşmadan tekrar terk edilmeyecektim.
Jungkook: Jimin bekle
Jimin: Bırak kolumu Jungkook. Yeterince sana katlandım.
Jungkook: Ben daha konuşmadım. Ben seni dinledim. Şimdi sıra sende
Jimin: Ne konuşacaksın Tanrı aşkına. Konuşulacak bir şey mi var?
Jungkook: VAR! Var anlasana.
Jimin: Dinlemek istemiyorum. Biri istemiyorum diyince istemiyordur. Zorlayamazsın. Hoş ailen seni egoist bir züppe olarak yetiştirmiş olmasaydı istediğin her şeye sahip olamayacağını anlardın. Söylesene baban mı böyle narsist yaptı seni.
Jungkook: İleri gidiyorsun
Jimin: Hoşuna gitmiyorsa bırak kolumu ben evime gideyim
Konuşmama hazırlık yapan yağmur damlaları yavaş yavaş yeryüzüne süzülmeye başladığında sadece derin bir nefes aldım. Jimin dinlemek istemese de konuşacaktım.
Jungkook: Hani bana seni yeterince tanıyorum dedin ya. Aslında gram tanımıyorsun. Hakkımda bildiğin herşey yalan. Senin gerçek Jungkook'dan haberin bile yok.
Biraz olsun sakinleşmiş ve meraklı gözlerini şimdiden dolmuş gözlerime dikti.
Jungkook: Ailen ailen diyip duruyorsun. Ne ailesi Jimin? Benim ailem yok. Benim annem babam yok. Annem öldü. Tam 5 yıldır benim bir annem yok. Babam ise hiç olmadı. O her zaman evin içindeki bir yabancıydı. Sürekli beni aşağılayan, onun istediği gibi bir çocuk olamamı isteyen adamdı. Aynı zamanda annemin de katili. Züppe diyip duruyorsun ya ben babamdan bir kuruş bile almıyorum. Hani bu araba lüks mekanlar hepsi Yoongi'nin sayesinde. Bu araba Yoongi'nin parası ile kiralık. Yaşadığım evin kirası tamamen arkadaşlarıma ait. Cebimdeki para onu geç annemin katilinin babam olduğunu ispatlamaya çalışan avukat bile arkadaşlarımın parası. Ben tek başıma çulsuzun tekiyim. Ve şuan en çok üzen şey ne biliyor musun?
Jimin: Jungkook-
Jungkook: Bunları sana anlattım Jimin. Parkta annemin öldüğünü babamla görüşmediğimi kendim hakkımdaki şeyleri anlattım. O kadar umrumda olmamışım ki hiçbirini hatırlamayıp üzerine hala annen baban diyip duruyorsun. Beni tanımıyorsun
Jimin: özür dilerim-
Jungkook: Neden konservatuar seçtim mesela? Havalı diye mi? Hayır. Annem her zaman ne kadar güzel sesin var diye beni övdüğü için. Şimdi şarkı söyleyince şarkı yazınca sanki annem ile olan bağımız kopmuyor gibi. Jimin ben okuyup kendime hayat kurmaya çalışıyorum. Nereye kadar arkadaşlarıma yük olabilirim ki? Bu düşünceler ile okuduğumu biliyor muydun mesela? Tabiki hayır. Ve çapkınlık konusuna gelecek olursak
Gözyaşımı elimin tersi ile silerken her zaman olduğu gibi babam olacak herifin iğrenç sesi kulaklarım da yankılandı; " Erkek adam ağlamaz". Düpedüz yalandı. Erkek kadın ne fark eder. Herkes ağlardı. Ağlamakta temel ihtiyaçdı. Ağlamadan nasıl gülecekti ki yüzümüz.
Jungkook: Ben annemden sonra sapıttım Jimin. Tek başıma hayatı öğrenmeyi çalışırken iğrenç bir insana dönüşüm. Bu konuda savunulacak hiçbir şeyim yok. Yanlış arkadaşlar ve yanlış ortamlar hepsi bu. Ve şimdi bunları neden anlattım biliyor musun? Hı?
Jimin: Neden?
Jungkook: Çünkü hayatımda ilk defa farklı şeyler hissettiğim ve beni gerçek sevgi ile sevebileceğini düşündüğüm birinin, senin beni tanımaya çalışmadan vazgeçtiğini gördüğüm için.
Jimin:
Jungkook: Bir şey söylemeyecek misin?
Jimin:
Jungkook: Rahat ol. Şimdi bir şeyler değişecek değil. Hala beni istemiyorsun bunu gözlerinden anlayabiliyorum ve Jimin emin ol sana saygı duyuyorum. Hadi seni eve bırakayım. Ardından arabayı teslim edeceğim.
Jimin'den
Neden böyleydim? Neden peşin sıra hüküm veriyordum? Onu dinlemeden dinlemeye çalışmadan bu zaman kadar ağır şeyler söylemiştim. Özellikle de ailesi hakkında. Niye yapmıştım ki? Bir anda düşününce Minho'dan alamadığım karşılığın hırsını neden iğneli sözlerim ve gıcık hareketlerim ile ondan çıkarmaya çalışmıştım resmen. Ben bencil ve anlayışsız biriydim ve şuan o arabayı sürerken hala ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Utancımdandı belki de. O gerçekten değer verirken ben tam bir aptaldım. Ciddi ilişki derken ciddiye almayan kişi bendim.
Jungkook: Bir daha seni rahatsız etmeyeceğim. Sevmeyi denemiştim hepsi bu. Belli ki bana göre değil. Sevilmeyen biri sevemez. İyi geceler Jimin.
Yüzüme bakmadan boş sokağa bakarak konuştu. Dudaklarında ise buruk alaycı bir gülümseme vardı.
Jimin: Üzgünüm. Özür dilerim Jungkook.
Başka söyleyecek bir şey bulamamıştım. Ne söylenirdi ki zaten. Kendimden ve duygularımdan emin değildim. Aklım bulanıktı. Bu gece bu konuşma ile sonlanmıştı bizim için.
Bayan Park: Jimin erken döndün? Noldu oğlum?
Jimin: Bir şey yok anne. Çok uykum var yarın konuşuruz.
Bayan Park: Nasıl istersen.
Odama çıkıp pijamalarımı üzerime geçirdim. Jungkook'un hayatını öğrendikten sonra gerçek Jungkook'u gördükten sonra kendimi suçlu hissetmeye başlamıştım ve geçici bir duygu değildi.
Ona cevap verememiştim çünkü onu sevip sevmediğimi bilmiyordum. Ümit veremezdim. Ben Minho'dan hoşlanıyordum. Ya da kendimi kandırıyordum emin değilim. Tek kalmak ve düşünmek beni daha da kötü hissettirirken tavşanlı pijama takımlarımın üzerine montumu geçirip odamdan çıktım. Şuan Tae'ye ve Joon'a ihtiyacım vardı. Sanırım Jungkook'un fazlasıyla üzerine gitmiştim.
Anneme görünmeden evden çıkıp Taelerin evine doğru yürümeye başladım. Yakın olduğu için hızlıca vardım. Kapıyı çalınca Kim Teyze açtı.
Bayan Kim: Jimin hoşgeldin evladım.
Aşırı birbirimize gidip geldiğimiz için Kim Teyze bu saatte ne işin var tarzı sorular sormayıp direk eve almıştı beni. Ama ne şans ki Tae evde yoktu. Bir arkadaşı ile dışarıda olduğunu söylemiş. O kişi tabiki Yoongi'ydi. Bir arada olduklarını unutmuştum.
Bayan Kim: Tam zamanında geldin bak. Mis gibi tatlı yapmıştım. Tae yok bu Yeonjun da depresyonda mı ne hiçbir şey yemiyor çocuk. Birlikte yiyelim bari.
Jimin: Sağol Kim Teyze.
Bayan Kim: Senin neyin var Jimin? Suratın asık. Annen ile mi tartışınız yine.
Jimin: Hayır. Bir şey yok. Biraz sıkıldım Tae'i görmeye geldim.
Bayan Kim: İyi peki. İstersen Tae'i beklerken Yeonjun'un yanına git. Dertleşirsiniz hem neymiş bizim küçük ergenin sorunu öğrenirsin.
Jimin: Olur.
Kim teyzenin ağzına kadar doldurduğu tatlı tabağını ve iki kaşığı alıp Yeonjun'un odasına çıktım. Kapı çalma kültürüm olmadığı için direk içeri daldım. Resim çizen Yeonjun içeri giren annesine kızmak üzereyken ben olduğumu görünce şaşırdı.
Yeonjun: Jimin abi? Ne zaman geldin
Jimin: Biraz önce. Ama gereksiz abin yokmuş evde. Ne yapıyorsun diye sana bakayım dedim.
Yeonjun: Kafamı dağıtmaya. Bu arada pijamaların yakıyor.
Jimin: Dalga geçme. Evde çok bunaldım.
Yatağına ilerleyip yanına oturdum. Bu çocuk son zamanlarda çok dertli görünüyordu.
Jimin: Başka bunalmış birini daha görüyorum.
Yeonjun: Birini sevip sevmediğini anlamak niye bu kadar zor abi?
Jimin: Bir bilsem Yeonjun. Hayırdır kim o?
Yeonjun: Abim anlatmıştır diyordum size.
Jimin: Abinin aklı fikri Yoongi. Bizimle konuştuğu yok ki.
Yeonjun: Soobin. Abim ondan hoşlanıyorsun falan dedi ama kafam allak bullak. Anlamıyorum. Seviyor muyum sevmiyor muyum. Nasıl çözücem?
Jimin: Soobin çok iyi çocuk. Tae bir ara bizimkinden hoşlanıyor falan demişti de hiç belli olmuyor o işler. Ve bunu tam adamına sordun resmen. Ben senden daha beter bir olayın içine düştüm Yeonjun. Emin ol seninle aynı duyguları paylaşıyoruz.
Yeonjun: Ne olacak bizim bu halimiz
Jimin: Boşver şimdi tatlı yiyelim.
İki yıkık bir tabak tatlıya kaşık daldırıp yemeğe başladık. Harbi ne zaman mutlu olacaktık biz? Taehyung bile imkansız aşkına sahip olmuş ki çok hızlı yaşanmıştı bu. Bir anda sevgili olmuşlardı. Ben ise bir milim yol ilerlemeyi bırak resmen gerilemiştim.
.
Taehyung: Jimin sen salak mısın? Söylenir mi bilip etmeden öyle şeyler?
Jimin: Gel Tae biraz daha üzerime gel.
Namjoon: Haklı ama. Adam o kadar şey söyledi sen karşılık vermedin yani?
Jimin: Çocuklar farkında mısınız ben Jungkook'u değil Minho'u seviyorum. O an bir karşılık versem ümit olarak algılayacaktı.
Namjoon: Ulan ne Minhomuş be adam ömür törpüsü resmen. Burada yakışıklı kaslı Jungkook var hala Minho Minho.
Jimin: Senin aşkından ölüp bittiğin Jin'i de gördük.
Namjoon: Jinime laf etme. Çok yakışıklı o bir kere.
Taehyung: Ne olacak şimdi peki?
Jimin: Bilmiyorum. O yüzden gecenin bu saati size gelip Namjoon'u çağırdım ya.
Namjoon: Sen şimdi bu çocuğu sevmiyor musun?
Jimin: Bilmiyorum.
Taehyung: Özür diledikten sonra ne söylemek istiyorsun?
Jimin: Bilmiyorum
Namjoon: Sen ne biliyorsun?
Jimin: Bilmiyorum.
Taehyung: Of off. Tamam dur şimdi herşeyi yoluna koyacağım ben- Ayy Yoon arıyor bekleyin
Mutlu mutlu telefonu açıp balkona ilerledi.
Jimin: Bütün gün yan yanaydılar zaten. Şuna bak hala konuşuyorlar.
Namjoon: Kıskanma cicim senin de olsun sende konuş
Jimin: Kime ne dert anlatıyorsam ben.
Namjoon: Aptallık yapmışsın işte. Tamam Jungkook çokta masum sayılmaz ama ailesi konusunda üstüne gitmişsin. Yani ne bileyim belki de zamana ihtiyacınız vardır. Ya da daha çok senin bir şeylere karar vermeye.
Taehyung: İyi mi peki? Biliyorum Jimin bizde zaten
Taehyung telefonla konuşurken her yeri turlayan biri olduğu için yanımıza geri dönmüştü.
Taehyung: Yoon emin ol Jimin de çok pişman ve üzgün. Böyle olmasını kimse istemezdi. Hayır Jungkook'a sinirli değil. Ah biliyorum biliyorum.
Namjoon: Nolmuş?
Taehyung: Merak etme hallolur. Belki bir araya gelip sorunu hallederler daha sonra.
Namjoon: Ne diyor?
Taehyung: Haklısın. İyi olduğuna emin misin peki? Dün zaten dayak yemişti şimdi birde bugün yine kavga edince
Namjoon: Kim? Kim kimi dövmüş? Tae cevap versene aq nolmuş
Taehyung: Tamam Yoon haberleşiriz. İyi geceler. Bende.
Namjoon: Nolmuş hayvan herif söylesene çatladım burada meraktan
Taehyung: Bir sabret aq senin yüzünden doğru düzgün konuşamadım. Meraklı kafanı skim. Ecdadını sevdiğim
Namjoon: Ya bırak dedemi soyumu şimdi. Nolmuş söyle
Taehyung: Bişey olmamış ya. Jungkook biraz depresyona girmiş birde eve giderken kavga etmiş o kadarcık
Jimin: Kavga mı etmiş? Neden?
Namjoon: Hiçbir şey olmamış kanka gerçekten.
Taehyung: Ne biliyim Jimin. Yol kavgası mı ne
Namjoon: Yol kavgası bahane, sevgili olamadan terkedilmenin hırsını çıkarma şahane
Taehyung: Bakıyorum senin baya keyfin yerine kardeşim. Sana posta koyan çocukla barışınca enerji gelmiş bünyeye
Namjoon: Asıl sen kankacığım. Mal gibi platonik olduğun karşında exi ile öpüşen adam ile randevuya çıkmak sana bir mutluluk katmış anlatamam.
Jimin: Oğlum sevgili yaptınız hemen değiştiniz siz de.
Taehyung: Sen de yap sende-
Jimin: Tamam tamam. Yapıcam bende yarın.
Namjoon: Altılı date?
Jimin: Minho ile takılmak isterseniz neden olmasın
Taehyung: Yok bundan adam olmaz. Ben Yoonum ile konuşup uyuycam ne haliniz varsa görün.
Namjoon: Bende şuraya kıvrılayım bari eve gitmeye üşendim. Jin'e yazayım.
Gecenin sonunda yine herkes mutluydu. Ben hariç
Jimin sende "He" deyiver neyin nazı bu kardeşim? Olan bizim çapkın tavşana oluyor 😿😿