2. Bölüm
__________________________
12 Eylül 2024
Bucky
San Francisco
________________
"Daha ne kadar böyle devam edeceksiniz?"
Uzun bir aradan sonra, gelir gelmez Sam ve onun söylenmeleriyle karşılanmıştı.
Artık bu duruma alışan Bucky pek cevap verme taraftarı olmadığı için Sam'in sinirleri daha çok gerilmişti. Ve şuanda merkezde çalıştıkları bölümün toplantı odasında sessizce oturmuş birbirlerine kötü bakışlar atıyorlardı.
"Hey! size diyorum."
Bu durumdan sıkılan bir tek Sam ve Bucky değildi. Onlarla aynı ekipte çalışan ve tartışmaların sonu sürekli ona patlayan Joaquin'de söyleniyordu.
İkili ses çıkarmazken gergin bakışmalarını sonlandırdılar.
Yaklaşık yirmi dakikadır, onları merkeze çağıran bölüm şeflerinin gelmesini bekliyorlardı. Sonunda Bay Janson odaya giriş yaptığında, genelde enerjik görünen bu adamın cenazeden çıkmış hali ortamı daha çok germişti.
Odaya girmesiyle herkes ayağa kalktı ve masanın başına geçene kadar tek kelime etmediler.
"Oturun. Hoşgeldin Bucky."
Bucky kafasını sallarken hepsi yerlerine oturmuş, Bay Janson'ın açıklama yapmasını bekliyordu.
Bucky geldiğinden beri merkezdeki koşuşturmayı ve gerginliği farketmişti. Merkezdeki bu atmosfer ve bu elli yaşındaki yaşlı adamın hali kesinlikle normal değildi.
"Bay Janson bir sorun mu var?"
Sam'in meraklı sorusuyla, kimsenin bir şeyden haberi olmadığını anlamıştı Bucky.
"Evet var Sam. Özellikle sizi bir araya getirdim çünkü bana siz yardım edebilirsiniz sadece."
İyice meraklanan ikili birbirlerine kısa bir bakış atıp sorularını sormak için tekrar Bay Janson'a döndüler.
"Sana verdiğim Flaş diski getirdin mi?"
Joaquin elindeki dosyadan bir flaş disk çıkarttı ve masadaki bilgisayara yerleştirip ayarlamayı yaptı. Masanın karşısındaki büyük ekrana yansıtıldığında Bay Janson konuşmaya başladı.
"Son bir yıldır yok olanların geri gelmesiyle kalanların beş yılda kurduğu düzen alt üst oldu. Bununla birlikte kargaşa ve örgütlenmeler da arttı. Bizde oluşan yasa dışı örgütleri çökertmek için gizli araştırmalar yapıp düzeni sağlamaya çalıştık. Ama en son karşılaştığımız olayların normal olmadığını farkettik."
Ekranda banka soygununu gösteren bir kamera kaydı çıktığında herkes izlemeye başladı. Bir adamın tek eliyle bankamatiği söktüğü görülünce Bucky'nin gözleri büyüdü.
"Süper asker serumuna benzer bişey kullandıklarını düşünüyoruz. Şimdiye kadar bir çok adam kaçırma, yaralama, soygun, gasp ve bir kaç cinayet ihbarı aldık. Bunların daha çok olduğunu düşünüyorum. Ama henüz hiçbirini yakalayamadığımız için ne kullandıklarını, ne amaçladıklarını veya nereye bağlı olduklarını bilmiyoruz. Normalde daha çok paniğe yol açmamak için gizli yürütürdük ama son olan olay ve hükümetten aldığım baskılar yüzünden yürürlüğe koydum."
Ekranda bu sefer alevler içindeki polis aracı ve ardından, Bucky sayesinde dün yakaladıkları senatör Atwood'un fotografi belirdi.
"Senatör Atwood, dün yakaladıktan ve polis merkezinde sorgusu yapıldıktan sonra buraya getirilirken şehrin ortasında tanımlayamadığımız bir silah tarafından patlatıldı. Maddi hasar ve bir kaç yaralanma dışında, Senatör ve içindeki polisler öldü."
"Şimdiye kadar bir şey bulabildiniz mi?"
Yerinden kalkmış olan Sam sorusunu sorarken, Bucky'de yerinde sessizce olanları dinliyordu.
"Hayır, sürekli olarak kişiler ve konumlar değişiyor. Neye ve kime göre haraket ettiklerini bilmiyoruz. Ayrıca kamera kayıtlarından kimliğini tespit ettiğimiz kişilerin hiçbir yerde kayıtlı her hangi bir şeyi yok. Kime veya neye çalışıyorlarsa her şeyi düşünmüşler."
"Peki, planımız nedir?"
Bay Janson derin bir nefes alırken elindeki küçük kumandayla ekrandaki görüntüleri değiştirdi.
"Size bir haberim daha var. Biri, geçmişi HYDRA olan ve hala bu işlerle uğraşanları yakalıyor."
"Ne? Ne demek şimdi bu?"
Sonunda konuşan Bucky, duyduğu şeyle hayretle sordu.
"Nasıl bundan haberimiz olmaz?"
Ekranda yine bir güvenlik kamera görüntüsü çıkarken herkes oraya gözünü dikti.
Vücudunu tamamen kaplayan siyah suitli, yüzünü saklayan yine simsiyah maske ve başını örten kapişon ile bir kadın olduğu aşikardı. Başka bir görüntüde caddenin ortasında motoruyla ilerlerken, diğerinde de otelin geniş pencerinden bir adamla dövüşürkenki görüntüleri ekranda belirdi.
"Çünkü hükümet, uzun zamandır peşinde olduğu, hatta bazılarının varlığından haberdar olmadığı kişileri sadece bir kişinin yakalıyor olması gerçeğini kabul etmek istemedi. Bir yıldır isimsiz ihbarlar alıyoruz. Yok olanlarin geri gelmesiyle bu altı ayda artış gösterdi ihbarların sayısı. Yakalananların hepsi hükümetin içinden olduğundan bunu gizli yürütmemiz istendi, aynı senatör gibi."
"Yani, bir nevi bize yardım ediyor."
"Kendi çıkarları için mi yoksa hükümete yardım eden yeni bir süper kahraman mi ortaya çıktı bilmiyoruz. Ama baştakiler bu durumdan hiç hoşlanmadı ve bu her kimse onuda yakalamanızı istiyor."
Bay Janson ellerini dayadığı masadan kaldırıp konuşmaya devam etti.
"Bense bize yardım edebileceğini düşünüyorum."
"Nasıl olacak o?"
"Bu kadar insanı, bu kadar kısa sürede, bu derecede yakalayabilen biri örgüt davasında da bize yardım edebilir. Bilemeyiz belki de örgüte çalışıyor, ama işimizi çözebilecek tek kişi bu kadın gibi görünüyor."
"Peki bu kadar profesyonel bir şekilde bu işi yapan birini nasıl bulabiliriz?"
"Onuda bize sen söyliyeceksin, Bucky."
Aldığı cevapla kaşları çatılan Bucky oturduğu yerden doğruldu ve sorar bakışlarını yaşlı adama yolladı.
"Yakaladığı ve bize teslim edilenlerden aldığımız ifadelere göre öncesinde HYDRA'da bulunan biri olabilir. Kulağa mantıklı geliyor, bu kadar insanı yakalayabiliyorsa elinde sağlam bilgiler olmalı ve buda eskiden bu işlerin içinde bulunan biri olabilir."
"HYDRA'da bir kadın mı? İmkansız."
Bucky'nin hafif sırıtarak verdiği olumsuz cevapla, yaşlı adam omuz silkerek devam etti.
"Bence hafızanı zorlarsan biseyler bulabilirsin. Bu konuyla senin ilgilenmeni istiyorum. Gerekli herşeyi sana yönlendiririm."
"Bu imkansız bişey. Bunu na-"
Bir anda içeriye dalan görevliyle Bucky'nin itirazı yarıda kesildi. Endişeli görünen yüzünden birşeyler olduğu belliydi.
"Efendim, uyandı."
__________
11 Eylül 2024
Jessica
San Francisco
________________
"Çok zayıfsın."
"Beceriksiz!"
"Burda ölüp gideceksin ve kimsenin ruhu duymayacak."
Beyninde yankılanan sesleri susturmak için ardı ardına kum torbasına yumruk atmaya devam ederken sonunda güçsüz düşüp nefes nefese olduğu yere çöktü.
Göğsü derin derin aldığı nefesler yüzünden kalkıp inerken terden sırıl sıklam olmuş alnını eline dayadı.
Bir bir geçmişinin özetlerinden sahneler aklında canlanıyordu. Ne kadar kaçmaya çalışsada hiçbir zaman yakasını bırakmadı.
Nefesleri düzene girerken kafasını kaldırdı ve dolmuş olan gözlerinden göz yaşları akmaması için geriye bıraktı.
Nefret ediyordu bu durumdan, geçmişinden, bırakamadığı alışkanlıklarından, kendisinden...
Hayatı bulanıktı, geçmişine dair sadece işkence, kan ve acı hatırlıyordu. Masum çocukluğu, doya doya yaşayamadığı gençliği yoktu. Sadece karanlık...
Boşlukları doldurmaya çalıştı, ne kadar başarısız olsada, ama bı sure sonra bunun çok aptalca olduğuna karar verdi. Çünkü hatırladıkça daha çok acı çekiyordu.
Şuanki hayatından memnundu ve gayet mutluydu. Ama içindeki ateş sönmüyordu, intikam almak artık aklında yer edinmişti ve vazgeçmicekti.
"Jessica, her şey hazır."
Düşüncelerinden ayrılıp kapının önünde duran kıvırcık siyahi arkadaşına döndü.
Yerinden kalkıp kapıya doğru ilerledi ve elindeki dosyayı alıp bakma gereği duymadan koridorda yürümeye başladı.
"Sen iyi misin? İstiyorsan başka bir gü-"
"Hayır, gerek yok. Gayet iyiyim."
Hazırlanmak için silah odasına giderken kadını geride bıraktı.
.
.
"Konumu sana gönderdim. İltibatta olucaz, yine bizi cevapsız bırakıp öldüğünü düşündürtme."
"Evet, evet biliyorum. Her zamanki şeyler."
Genç kız eldivenlerini eline geçirirken, arkadaşının defalarca yaptığı teminlerini mırıldanarak onayladı. Belki de kırkıncı kez aynı işi yapıyorlardı.
Suitinin bileğine monte edilmiş ekranı kontrol etti, ardından ceplerine ve kemerine yerleştirdiği aletleride gözden geçirdiğinde hazırdı.
Kıvırcık beline kadar gelen saçlarını dağınık bir topuz yaparken, ona doğru gelen gözlüklü arkadaşına döndü.
"Maskenin ses değiştiricisini onardım."
Harvey'in verdiği maskesini taktı ve suitiyle bir olan kapişonunu da kafasına geçirdiğinde sadece ela rengi gözleri görünüyordu.
"Hazırım, çıkıyorum."
"Kulaklıklarını unutma."
Normalde gerek duymazdı, hızlıca işini halleder ve ortalıktan tam vaktinde ayrılırdı. Arkadaşlarının zoruyla takıyordu.
"Dikkatli ol."
Jessica kulaklıkları kulağına yerleştirirken Adrian'a anlamsız bakışlarını yolladı.
"Tamam söylemedim say."
Genç kız küçük çantasınıda sırtına taktığında tamamen hazırdı. Takım arkadaşlarını arkasında bıraktı ve ortak alandan çıkıp koridordan asansöre doğru ilerledi.
Asansör kapısının yanındaki cihaza elini okutup kapıyı açtı ve geniş asansörün içinde bulunan motoruna doğru ilerledi. Asansör yukarı doğru hareket ederken Yamaha xsr900 Akira modeli motorsikletine binmişti.
Motoruna aşık bir kızdı ve özenle ilgilenip bu işler için en iyi modifiyeyi yapmıştı. Ayrıca kafasını dağıtmak istediğinde motoru ona fazlasıyla yardım ediyordu.
Asansör kapısı açıldığında motora gaz verip çıktı, ardından ara sokağa açılan kısa yokuşu geçtiğinde tamamen dışardaydı.
Suitine sabit olan ekrana bakıp adresi öğrendi ve görünmesi en az olan yerleri seçerek rotasını oluşturdu. Evet, bütün kamerasız, ara sokakları ve tenha yolları biliyordu.
Senatör Atwood yakalandıktan sonra ortaya çıkan, ifadesine ulaşıp bulduğukları eski HYDRA görevlilerinden ve Jessica'nın eğitmenlerinden olan Albert Connell'di hedefi. Büyük ihtimal şuan hükümette bu adamı arıyor ama Jessica onu çoktan buldu bile. Hükümet onu bulana kadar o ülkeyi terk etmiş olacaktı.
Intikam ateşiyle yanıp tutuşan kız buna izin veremezdi.
.
.
Gece karanlığında elindeki şırınga şişesini çevirirken eski binanın önünde duruyordu. Kimsenin onu görmeyeceği bir yerde motoruyla saklanmıştı.
Bir yandan yapacaklarını aklından geçirirken, bir yandan da aklı elindeki ilaçtaydı. Travması olan ilaç. Belki de bu kadar güçlü ve dayanıklı olmasını bu ilaca borçluydu.
Fazla beklemek istemediğinden şırıngayı çantasına atıp işine geri döndü. Bileğindeki cihaza bakıp Albert'ın binadaki tam konumuna baktı.
İkinci katta olması büyük şanstı, çünkü önceden 30 katlı bir otelden 15. kata sarkmak zorunda kaldığı olmuştu.
Kapişonunu kafasına geçirip saklandığı karanlık ara sokaktan çıktı ve hızlı sessiz adımlarla binaya ilerledi.
Birinci katın balkon demirleriden destek alarak ikinci katın balkonuna ulaştı. Balkonun kapısını açtığında onu salondaki iki adam karşıladı. Hemen arka cebine yönelen adamı Jessica, beline sabit olan elektrik halkalarından birini fırlatarak engelledi. Diğer adamda tam silahını ateşleyeceği sırada genç kız hızlı bir şekilde ona doğru atılarak silahı tutan eline tekme attı. Silah geriye düşerken adam diğer eliyle kızın yüzüne yumruk atmaya çalıştı.
Kız koluyla gelen yumruğu engelledi ve hızlıca bacak arasına tekme attı. Acıyla eğilen adamın yüzüne dizini geçirdiğinde odadaki iki adamıda etkisiz hale getirmişti.
"Jessica her şey yolunda mı?"
"Adamları hallettim."
Jessica çok oyalanmadan salondan çıkıp koridora ilerledi. Direk aralık olan kapıya yöneldi ve eline silahını aldı. Normalde fazla silah kullanan biri değildi ama işini hızla halletmek istiyordu. Jessica kolaylıkla yenebilirdi ama kendisine tanıdığı süre kısıtlıydı.
Elindeki silahla tetikte bekleyip kapıyı hızla açtı. Ama açmasıyla odaya doğrulttuğu silahı, gelen tekme yüzünden bırakmak zorunda kaldı.
Duvarın arkasından çıkan Albert izinsiz evine giren maskeli kadının yüzüne yumruk attı. Kadın çok geçmeden karşılık verip koridorun ortasında dövüşmeye başladılar.
Genç kız sabrının sınırlarına ulaştığında adamın yumruğundan kaçınıp karnına tekme atarak az önce çıktıkları odaya geri fırlattı. Adam geri geri sürünerek üstüne yürüyen, sadece korkutucu kahverengi gözleri görünen kadından uzaklaşmaya çalıştı.
Sanki hareketlerini ezbere bilen bu genç kız adamın bütün hamlelerini bloklamıştı.
"Kimsin sen?!"
Kız cevap verme ihtiyacı bile duymadan yerdeki bitkin adamın omzunu sertçe tutup yüz üstü yere yatırdı ve ellerini arkadan kelepçeledi. Ardından şırıngayı çıkarıp adamın ensesine enjekte etti. Hızlı hareketleri yüzünden adam karşılık verme zamanı bile bulamamıştı.
Daha genç yaşında ona ceza olarak yaptıkları işkenceyi şimdi adama yaşatacaktı.
Adamın saçından kavrayıp kafasını kaldırdı ve kulağına eğildi.
"Önce heryerinde uyuşma hissedeceksin. Sanki derin ve rahatlatıcı bir uykuya dalacakmış gibi. Sonra bir anda gelen ama öldürmeyen o acıyı yaşayacaksın. İliklerine kadar ama uyumak yok... ölmekte yok."
Maskesindeki cihaz sayesinde kalın çıkan sesiyle adamın kulağına doğru konuştu genç kız. Acıyarak yerde yatan adama baktı ve çantasına koyduğu dosyaları yatağın üzerine bıraktı.
"Jessica, polisleri oraya yönlendirdim. İşin bitti, çık."
Kız arkadaşının seslenmesiyle odadaki camı açıp pencerenin kenarlarına çıktı.
"Jessica?"
Yerde, uyuştuğu için boğuk çıkan sesin sahibine döndü. Arkasına dönüp sonunda onu hatırlayan adama baktı.
"Hatırladın demek."
"Jessica polisler ulaşmak üzere, acele et."
"Ne yapmaya çalışıyorsun."
"Geçmişin intikamını alıyorum piç kurusu."
Genç kız pencereden atlayıp gecenin karanlığında kaybolurken polis sirenleri yaklaşmaya başlamıştı bile.
______________
Selaminkolarrr
Umarım beğenmişsinizdir. Benim pek içine sinmedi.
Kahramanımızın hayatını bi sonraki bölümlerde tam olarak anlayacaksınız.
Sorularınız varsa sorabilirsiniz.
Yorum yazmayı unutmayın.
Sizi seviyoreee
♡♡♡