Geç bölüm atan yazar sonunda geldi. Okuyan minik kitlemden özür dilerim. Bazı aksaklıklar yaşadım ve bölüm yazmaya fırsatım olmadı.
Umarım beğenirsiniz keyifli okumalar dilerim... 🍀💜
Karanlık, hiç olmadığı kadar korkutucu ve çaresiz hissettiriyordu. Herşeyi içine çeken bir karadelik misali sızlatıyordu kalbini. Sanki kalbinden bir şey yavaşça süzülüyor ve her akan bir damla yavaş yavaş nefesini tüketiyordu. Aynanın karşısındaki sanki o değil gibiydi. Ay ışığı gibi parlak biri mavi, bir diğeri ise yeşil olan gözlerine baktı. Bembeyaz tenini saran damarları parlarken hissetiği mide bulantısı etkisini arttırırken derin bir nefes almaya çalıştı. Sanki ciğerleri deli gibi içine çektiği oksijeni istemiyordu. Vücudunda hissettiği ağırlık gittikçe artıyordu. Bunca acıya rağmen sesini bile çıkaramıyor, hareket dahi edemiyordu. Bir süre sonra aynadaki görüntüsü kararmaya ve gözlerindeki ağrı artmaya başladı. Sonrası ise tamamen karanlık...
Jungkook, yatakta ölü gibi yatıyordu. Etrafında Jimin, Taehyung ve Yoongi ne yaptılarsa onu uyandıramamış resmen deliye dönmüşlerdi. Hala nefes alıyordu fakat gözlerinden süzülen yaşların ardı kesilmiyordu. Üçü de onu uyandırmak için elinden geleni yapıyordu fakat hiçbiri Jungkook'un bileklerinde yanıp sönen sembolleri fark etmemişti. Artık ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Bu en çok Yoongi'yi mahvediyordu çünkü kardeşi gözleri önünde acı çekiyordu ve o hiçbir şey yapamıyordu. Bir süre sonra herkes sakinleşmiş her biri Jungkook'un yattığı yatağın bir köşesine çökmüştü. Yoongi, kalbinin sıkıştığını hissediyordu. Jimin ise kendini daha ne kadar çok suçlamaya devam edecekti, bilmiyordu. Taehyung, gözlerini Jungkook'un gözlerinden ayırmıyor ve sanki onun gördüklerini görebilecekmiş gibi bakmaya devam ediyordu. Bir şeyler yapmalıydı. Elinden gelen herhangi bir şey olmalıydı. Aniden el bileklerinde hissettiği acıyla gözlerini Jungkook'tan ayırmak zorunda kaldı.
"Taehyung, ne oluyor? " Jimin'in sorusu yanıtsız kalırken Taehyung'un gözleri kararmaya başladı. İçinde onu nefessiz bırakan bir şeyin yükseldiğini hissediyordu. Bileklerindeki acı dokunmasına bile izin vermiyordu. Yaşlı gözlerini zorlukla açıp Jungkook'a yöneldi. Bileklerindeki acıya rağmen Jungkook'un ellerini tuttu. Zar zor nefes alıyordu. Zorlukla uzun, kemikli ellerini Jungkook'un büyük ve damarlı ellerine kenetledi. Gözlerini kapatıp derin nefesler almaya çalıştı. Ölecek gibi hissediyordu Taehyung ve bu his ilk defa onu korkutmuştu. Çünkü öleceğini hissetiği tek kişi o değildi. Birleşen elleri bileklerindeki sembollerin daha fazla parlamasına sebep olurken ikisinden de büyük bir çığlık koptu. Jimin ve Yoongi odanın diğer köşesine savrulurken Taehyung, içindeki acının yavaş yavaş azaldığını hissediyordu. Bir süre daha bu şekilde kaldılar. Kimse sesini çıkarmaya cesaret edemiyordu. Yoongi ise Jungkook'un onu bırakacağı düşüncesi içinde boğulurken saatlerdir sesini duyamadığı kardeşinin ona gülümseyerek baktığını fark etti. Aptal bir gülümsemeyle ona bakan kardeşine karşılık verdi. Jungkook, sonunda uyanmıştı.
"Hyung, gerçekten iyiyim. Cidden artık sakin olur musunuz?"
Jungkook, bıkkınlıkla nefesini verdi. Uyandığından beri hepsi neler olduğunu sorup duruyor, bir yandan da iyi olup olmadığını dakika başı sorup duruyor ve ciddi anlamda başının ağrımasına sebep oluyorlardı.
"Ne olduğunu bilmiyorum ama size herşeyi olduğu gibi anlattım. Herşeyi çok net bir şekilde hissettim. Uyuyor gibi değil de sanki ayıkken yaşıyor gibiydim. Hissettiğim acının tarifi yok fakat nasıl uyandığımı cidden bilmiyorum. Son hatırladığım şey aynadaki yansımamın karardığı ve bir çift siyah göz... "
Jimin, bazı şeyleri anlamaya başladığını düşünüyordu. Jungkook, Taehyung sayesinde uyanmıştı fakat onu bu uykuya çeken şeyin ne olduğu daha çok ilgisini çekiyordu. Elbette, Taehyung'un onu uyandırmasına şaşırmıştı fakat onun dünyaya gelmesi zaten Jungkook ile bağlantılıydı ve aralarında bundan fazlası olduğunu hissediyordu.
"Jungkook, hala anlamadığımız şeyler var fakat bu sadece seninle ilgili değil. Bundan daha fazlası olduğunu düşünüyorum ve Taehyung'un dünyaya gelmesi bir tesadüf değilmiş gibi geliyor. İkiniz arasında çözemediğim başka bir şey var."
Jungkook, anlamaz gözlerle ona bakarken Taehyung buna hiç şaşırmamış gibi üstüne Jimin'in konuşmasını devam ettirir şekilde konuşmaya başladı.
"Jimin, haklısın fakat burada atladığın bir şeyler var. En başında, dünyaya adımımı attığım ilk günden beri baş etmekte zorlandığım hislerle boğuşuyorum. Jungkook'ta bir türlü çözemediğim başka bir şey var. Kitap, boş sayfalar, içine çekildiği uyku ve ikimizin bileklerinde de olan semboller... Çok daha fazlası var ve ben bunu çözemiyorum. "
Odadaki sessizlik hepsini esir alırken Taehyung ve Jungkook hala birbirlerine olan çekimlerini algılamaya çalışıyordu. Yoongi, elinin üstündeki minik ele baktı. Kendini ilk defa Jimin'den uzak hissediyordu ve bu his zorlukla yutkunup elini geriye çekmesine sebep oldu. Jimin, üzgün ve mahcup bir ifadeyle sevgilisine baktı. Ne hissettiğini tahmin edebiliyordu fakat ister istemez şaşırmıştı. Yoksa uğruna hayatını hiçe saydığı sevgilisini kaybediyor muydu?
O gece çıkan tek ses, odaya karışan nefesleri olmuştu. Kimse tek bir kelime edecek durumda değildi. Sanki biri tek bir kelime ederse her şey toz olup yok olacakmışcasına sessiz kalıp geceyi sonlandırmaya karar verdiler. Sessizce odalarına çekilirken hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını çok net hissetmişlerdi. Ne ilişkiler, ne duygular ne de yaşamları...
1 hafta sonra
Hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. Tıpkı o günün gecesinde hissettikleri gibi ...
Geçen bu bir haftada Yoongi, Jimin ile arasına ciddi bir mesafe koymuştu. Jimin, buna her ne kadar üzülse de elinden hiçbir şey gelmiyordu. Sevgilisinin ondan uzak olması yetmiyormuş gibi Jungkook konusunda hala suçlu hissediyordu. Bu süreçte düşünmeye daha fazla vakit ayırmıştı. Jungkook ve Yoongi arasında olmaması gereken bir şeyler hissediyordu. Hislerinin doğru çıkması bir tesadüf değildi çünkü Jimin'in öngörü özelliği de vardı. Bunu, Taehyung'un hafızasını yerine getirdikten sonra fark etmişti fakat o an bunun üzerine fazla düşmemişti. Bu yüzden hissettiği her şey için korku ve tedirginlik üzerinde bir yük olmuştu. Mutfakta Jungkook için yemek pişiren sevgilisine baktı. Onu ve kardeşini berbat bir duruma sokmuştu. Hiç düşünmeden ceketini alıp dışarı çıktı. Biraz hava almalıydı. Yoksa ciğerleri onu tüketecekti.
"Hyung, Jimin hyung'un bir suçu yok. Ne kadar üzüldüğünün farkında değil misin?"
Elindeki tabakları masaya yerleştirirken zorlukla yutkunup gözlerini kardeşine çevirdi.
"Biliyorum Jungkook, sadece sana bir şey olacak korkusuyla ilk defa karşılaştım ve hala bu korkuyu yaşıyorum. Biraz zamana ihtiyacım var. Kendimi toparladıktan sonra emin ol onunla konuşacağım." İçtenlikle gülümseyip sinir olduğunu bile bile Jungkook'un saçlarını karıştırdı. Kardeşi onun herşeyi idi ve onu kaybetmeyi göze alamazdı.
Herkes kendi dünyasında takılmaya devam ediyor fakat asla o gece öncesi gibi olamıyorlardı. Nasıl olabilirlerdi? Taehyung, kendini odaya kapatıp kabuğuna çekilmişti. Mecazi anlamda değil cidden öyle yapmıştı. Kanatları, bir kalkan gibi etrafını sarmış kimseyi duymamasını ve hatta hissetmemesini sağlıyordu. Kendi düşünceleriyle baş başa bir hafta geçirmişti. Bazı şeyleri anlamak onun için daha kolay olmuş hatta evdekilerin kimliklerini dahi sorgulamıştı. Tahmin edemeyeceği şeylerin gerçek olma ihtimali onu korkutuyordu. Kim Taehyung, korkuyu ikinci defa hissediyordu ve yine bunun sebebi Jeon Jungkook idi.
Bir süre kendine gelmek ve daha sağlıklı düşünmek için oda da sanki hiç oksijen yokmuşçasına ardı ardına nefesler aldı. Yerine oturmayan bir şeyler vardı. Jungkook, tıpkı kendisi gibi doğaüstü bir güce sahipti. Bunu daha boş sayfaları kolayca okuyabilmesinden anlamıştı fakat onu şaşırtan sadece bu değildi. Kendisinin yapamadığı bir şeyi Jungkook nasıl kolayca yapabildi? Uykusu sırasında ona bağlanması ve henüz Jimin'e bile anlatmadığı görüntüler aklını karıştırıyordu. Ateş ve su daha önce hiç bu kadar cazip gelmemişti. Jungkook ile birleşen ruhları ve tahmin edemeyeceği kadar mükemmel olan bu uyum onu mest etmişti. Çektiği acı bunun yanında hiçbir şeydi. Sadece o birleşimi ve muazzam hissi tekrar ve tekrar yaşamak istiyordu.
"Daha iyi misin Jungkook?" Taehyung'un endişeli sesiyle başını kaldırdı "İyi miyim yoksa kötü müyüm bilmiyorum Taehyung. Hissettiğim tek şey içimde koca bir boşluk olduğu." Bir şey söylemeden sessizce onu izlemeye devam etti. Bir yandan da hala anlamaya çalışıyordu. Yerine oturmayan şeyler çok fazlaydı ve mantığı sömürülmüş gibi hissediyordu. Gerici sessizliği bozan Jungkook oldu.
"Taehyung, benim de sizin gibi ya da size benzer bir şey olma ihtimalim var mı sence?" Jungkook'un sorusu onu gülümsetti. "Biz 'şey' miyiz Jungkook?" Soruyu hiç sormamış gibi utançla başını aşağı eğdi. "Jungkook, ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok fakat bildiğim ve emin olduğum bir şey varsa o da senin normal ya da basit bir insan olmadığın." Jungkook, korktuğunu hissetse de duydukları hoşuna gitmiyor değildi. Kendini her zaman farklı hissetmişti. Hatta ergenlik çağında yaşadığı bazı şeylerin anlam kazanıyor olması duyduklarını daha da ilgi çekici yapıyordu.
"Hissediyorum Taehyung. Farklı bir şeyler hissediyorum ve bu korkuttuğu kadar ilgimi de çekiyor. Hatta hoşuma bile gidiyor diyebilirim. Sence korkmalı mıyım?"
Jungkook'un derin bakan gözleri içine işlerken "Bence korkmamalısın Jungkook ve biliyor musun, asıl korkması gereken kişi benmişim gibi hissediyorum." Jungkook, kaşlarını çatıp anlamaz bir ifadeyle ona baktı. "Bu ne demek şimdi Taehyung?" Gerginliği her halinden belli olan Taehyung, zorlukla yutkunup derin bir nefes aldı. "Bilmiyorum Jungkook sadece... Kafam çok karışık ve ne hissettiğimi bir türlü anlayamıyorum. İkimizin sürekli değişen ruh halleri ve yaşadıklarımız çok anormal ve içimdeki korku bir türlü geçmek bilmiyor." Jungkook, elini Taehyung'un omzuna atıp destek olduğunu belirterek omzunu sıvazladı. Ortada dönen şeyler herkesi alt üst etmişti ve bunu çözmek belli ki uzun zaman alacaktı. Sakın hayatını şimdiden özlediğini hissediyordu ama sanki bundan sonra sakin bir hayat yaşayacağını hissetmiyordu. Aynı şekilde Taehyung da öyle hissediyordu ve bunun düşüncesi bile herkesi huzursuz hissettirmek için fazlasıyla yeterliydi.
Bölüm sonu...
Koşa ama etkili bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Umarım severek okumuşsunuzdur ve beklettiğim için tekrar tekrar özür dilerim... 💜