Onuncu bölüm.
Kuzenlerine son kez sıkı sıkı sarıldı Müjgan. Artık onlar için Kıbrıs'a dönme vakti gelmişti. Bir saate uçakları kalkacaktı, şimdi çıksalar anca yetişirlerdi. Neredeyse bütün mahalleli onları uğurlamak için sokağa inmişti. Severlerdi Şenay Sultanla Turgut Reisi. İki yaşlı herkese tek tek sarıldıktan sonra torunlarına da sarıldı son kez.
"Dikkatli olun," dedi Müjgan. Son yaşanan olaylardan sonra çok fazla tedirginlik yaşıyordu. "Varınca haber verin," ikizlere bakarak söylemişti.
"Merak etma Müjgan abla," dedi Ayşen. Müjgan'ın arabasının hemen arkasında duran Kutay'a da sarıldılar. Kutay, hepsini çok sevmişti Buğra ve Memduhlar hariç. Onların gitmesine daha vardı. Dediklerine göre bir hafta daha buradalardı. Yani bir hafta daha bu küçük oyuna devam edeceklerdi.
"Güveyi!" Müjgan, dedesinin sesini duyunca kafasını oraya çevirmişti. Eniştesine asla güveyi demezdi, şu an çağırdığı kişi Kutay'dı.
Müjgan, arkasında duran Kutay'ın koluna hafifçe dokundu. "Seni çağırıyor," kaşlarını çatarak Müjgan'a baktı. Tekrar Turgut reisin sesini duyduklarında Kutay hemen yanına koştu. Bir şeyler konuştular, Kutay elini öptü daha sonra gülümseyerek Müjgan'ın arkasındaki yerini aldı.
Herkes arabaya bindikten sonra Sude, arkalarından su döküp el sallamaya başladı. "Güveyi ne demek?" kulağının hemen dibinde tanıdık sesi duymasıyla irkildi Müjgan. Kafasını çok az bir açıyla çevirdikten sonra konuştu. "Araştır," bunu derken gülümsemişti. Kutay'ın bunu öğrendiğindeki yüz ifadesini merak ediyordu, kendisinin söylemememesinin nedeni buydu.
Kutay'dan ayrılıp evin önüne gittiğinde onu yukarı çıkarmak için bekleyen Buğra'yı gördü. Göz devirmemek için kendini zor tutarken onu kucaklaması için Caner'e döndüğü sırada hala arkasında duran Kutay'ı gördü. Müjgan, bir şey demesine kalmadan kendini Kutay'ın kucağında bulmasıyla hızla kollarını boynuna doladı. Cihangir Allah'tan babaannesini ve diğerlerini havaalanına bırakmaya gitmişti yoksa şu an kıskançlıktan delirebilirdi.
Buğra, ikiliyi gördüğünde bozguna uğrarken Müjgan, Kutay dışında her yere bakıyordu. İster istemez utanmıştı.
Caner ve Sude kapı pervazına yaslanmış Kutay ve Müjgan'a sırıtarak bakıyorlardı. Olmuşlardı bunlar, tamamdı ama Caner Müjgan'a kızgındı. Diğerlerine göre Caner üç kardeşle daha yakındı. Kapı komşularıydı çünkü. Birbirlerini diğerlerinden daha çok görüyorlardı. Hani üç yakın arkadaşsınızdır ama sizin dışında diğer ikisinden biriyle daha yakınsınızdır ya bunların durumu da aynıydı.
Kutay, Buğra'nın bıraktığı arabaya Müjgan'ı oturttu. Yanından ayrılmadan önce Müjgan biraz kendine çekti. Hafif eğilip şakağına uzunca bir öpücük bıraktıktan sonra sinsi sırıtmasıyla Buğra'ya bakıp kapıdan çıktı. Merdivenlerden inmeden önce el sallamayı da unutmadı.
Müjgan, Kutay'ın yaptığı bu hareketle olduğu yerde donup kalırken Sude'nin onu arkadan itmesiyle salona girdi. Bacak bacak üstüne atmış telefonuyla oynayan Memduha'yı gördü ikisi de. Zoraki gülümseyerek oturdular. Odanın içinde ölüm sessizliği kol gezerken Memduha içinde tuttuğu soruyu dışarı salıverdi. "Meva..." telefonunu kilitleyip hemen yanına koydu. "Sen bu Kutay denen çocuğa güveniyor musun?"
Kaşları çatıldı Müjgan'ın. Beklemediği bir soruydu bu. "Bu nereden çıktı teyze?" sinir bozucu bir gülümseme takınıp omuz silkti. "Benim gözüm pek tutmadı da."
Sude de Müjgan kadar sıkılmıştı bu durumdan. Ablasına 'iflah olmaz bu' bakışlarını attı. Müjgan ise küçük bir tebessümle karşılık verdi kardeşine. "İstediğin olsaydı böyle demezdin ama," parmaklarını birbirine geçirip kollarını kol kısmına koydu. "Ne derseniz deyin, ben Kutay'ı severim. Size de bu zamana gadar saygısızlık yapmak istemedim amma artık beni buna zorlarsınız; bir daha sevgilimle ilgili herhangi bir konu açılırsa galpçiğini gırarım teyze."
Salondaki üç kişinin de bir şey demesine fırsat vermeden sigarasını da alıp ön balkona çıktı. Gerçekten bunalmıştı teyzesinin bu baskısından. Ailesi öldükten sonra daha fazla baskı yaparak üç kişiden oluşma küçük aileyi delirtmişlerdi. Ne kadar ikazda bulunsalar da, düzgünce dertlerini anlatmaya çalışsalar da sağır taklidi yaparak duymuyorlardı.
Saat öğlenin ikisiydi. Hava ne kadar sıcak da olsa başına güneş geçecek de olsa abisi gelene kadar burada durmayı düşünüyordu. Önündeki koca bir hafta ona cehennem azabı gibi gelecekti ama elinden bir şey de gelmiyordu. Misafir kovmamayı annesi ve babasından öğrenmişti. 'Tanrı misafiri de olsa onu güzel ağırla' derdi annesi hep. "Kız, kararmışsın yine."
Karşı balkondan gelen tanıdık sesle ciğerlerine çektiği zehri serbest bıraktı. "Öyle oldu," modu düşmüştü, bir şey yapası gelmiyordu.
Salih, saniyelik gösterdiği evle Müjgan'ın bakışları oraya kaydı. Kutay'dan bahsediyordu. "Sıkıntı mı var?"
"Yok Salih abi, iyiyiz," duman çekti. "Sıkıntı içeride oturuyor," bunu söylerken sinirden gülmüştü. Salih de onunla birlikte güldü. Müjgan'ı tanıdığından beri Buğra'dan çektiğini biliyordu. Üç kardeşin anlattığı kadarıyla onlar da ondan çekmişti. Hep beraber otururlarken Müjgan'a durmadan karışması, kıskançlık krizlerinin tutması sadece Müjgan'ı değil, mahalle gençlerini de bezdirmişti.
Sigarası bittiği halde güneşin alnında Salih'le konuşmaya devam etti. Karşı komşuları olması dışında Salih de ona abilik yapıyordu. İyi anlaşırlardı genelde tabii Salih onu sinir etmek için uğraşmadığı zamanlarda.
Müjgan doğup büyüdüğü bu mahalleyi çok severdi. İnsanlarını ise ayrı bir severdi. Küçük bir mahalleydi ama birbirlerine sıkı sıkıya bağlılardı. Birisi kötü bir şey mi yaşadı hemen moralini düzeltmek için ellerinden geleni yaparlardı.
Müjgan ve Salih konuşmaya devam ederken sokağın başından Asuman ve eşinin geldiğini gördüler. Asuman, Müjganların evinin önünde camdan sarktı. "Kız! Çayları hazırla ben geliyorum," Asuman'ın şen şakrak haline kahkaha attı Müjgan. Mahalledeki kızlar olarak aralarında en deli dolu Asuman ve Bahar'dı.
"Tamam," demekle yetindi. Salih'e karşı elini kaldırıp içeriye girdi. Salona girmesiyle aldığı negatif enerji bütün moralini sömürmüştü. Ne yapıp edip teyzesi ve kuzenini buradan göndermeliydi yoksa ilerleyen günlerde bu evde harp çıkacaktı.
"Asu geliyor," Sude telefondan kafasını kaldırıp Müjgan'a baktı. "Çay koyun dedi," Müjgan'ı onaylayıp çay koymak için mutfağa giderken Müjgan da teyzesinin karşısına geçti. Acıkmıştı. Kahvaltıyı erkenden yaptıkları için bu saatlerde acıkması normaldi.
Buğra'nın ona bakışlarını aldırmayarak mahalle grubuna mesaj attı.
Müjgan: Deniz, Asu gelecek birazdan. Çabuk gel hadi.
Deniz: Tamam canım, iki dakikaya oradayım.
Caner: Ne kaynatacaksınız kız kıza?
Müjgan: Seni çekiştireceğiz :)
Caner: Dedikodumu yapacağınızı yüzüme karşı söylemezsin bee.
Sude: Canercim, işinin başına dönsene sen. Ne yapacaksın bizim ne konuştuğumuzu.
Caner: Aman iyi be! Bir şey demedim.
Müjgan: Of canım mantı çekti. Bahar olsa kendi elleriyle yapardı.
Caner: Sevgiline söylesene. Adam şef nasılsa.
Kutay: Yaparım tabii, Müjgan benden bir şey istedi de yapmadım sanki.
Caner: Hanımcılık...
Sude: Enişte gibi enişte bee!
Cihangir: Sude, çok konuşma da kapıyı aç abicim.
Cihangir'in araya girmesiyle grupta herkes sustu. Kutay'ın dediğiyle kalbi olması gerekenden fazla atmaya başlamıştı Müjgan'ın.
Yapar mıydı gerçekten?
Yapardı yapmasına da Müjgan ondan mantı istememişti ki. İçine bir şey koyma ihtimali yüksekti, onun yüzünden zehirlenebilirdi, hastaneye yatabilirdi yine.
Abartma Müjgan!
İç sesini dediğini duymazlıktan gelerek içeriye giren abisine döndü. Gülümseyerek yanına gelip Müjgan'a sarılmıştı. Abi kardeş kendi aralarında muhabbet ederken zilin çalmasıyla bakışlarını salon kapısına döndürdüler. İçeriye giren Asuman ve Deniz'i görünce tebessüm. Asuman, Memduha ve Buğra'yı görünce yüzü düşse de yapmacık bir tebessümle yüz ifadesini topladı. "Aaa siz de mi buradaydınız? Hoş geldiniz Memduha teyzecim," dilinin ucuyla konuştuktan sonra Memduha'nın uzattığı elini öptü.
"Hadi bizim odaya gidelim," gözlerini belerterek Asuman ve Deniz'e baktı. Kızlar aldığı uyarıyla yönlerini kapıya çevirirken Sude onların önünden odalarına girmişti. Asuman, Müjgan'ı arkadan ittirerek odaya soktuktan sonra yataklardan birinin ucuna oturup Müjgan'ı da karşısına çekti. "Çabuk anlat!"
"Neyi?" bilmezlikten geliyordu.
Asuman, Deniz'e ve Sude'ye baktıktan sonra bakışlarını Müjgan'a çevirdi. "Ay neyi olacak Müj! Kutay'la sevgililik olayınızı tabii ki!"
"Sevgiliyiz işte."
"Kızım sadece bir hafta görüşmedik. Bir hafta içinde bu kadar salaklaşmış olamazsın," Müjgan dediği şeye gözlerini devirdi. "Evet Müj, şu sevgililik olayını bize düzgünce anlat."
"Yahu neyi anlatacağım, sevgiliyiz işte."
"Ne ara birbirinizden etkilendiniz de sevgili oldunuz?" dedi Asuman.
"Hani sen sevgili istemiyordun bir süre?" dedi Deniz.
"Bize yalan mı söyledin Müjgan?"
"İlk kim duygularını açtı?"
"Sence de şipşak olmadı mı bu sevgililik olayı?"
"Ayy, Kutay da benimki gibi romantik mi?"
Asuman ve Deniz onu darlamaya devam ederken kafasını iki elinin arasına alıp gözlerini kapattı. Odadaki uğultu daha da büyümüştü. Sude bir yandan kızları susturmaya çalışırken bir yandan da Müjgan'a sesleniyordu.
"Yeter!" kızların Müjgan'ın çığlığı andıran sesiyle irkilip geriye doğru gittiler. "Sude git çayları getir, siz de biz susun ya. Taramalıya bağladınız iki dakikada."
Sude çayları getirene kadar üçü de sus pus odada oturdu. Müjgan söyleyecekti artık yoksa bu birbirinden gözü kara arkadaşları onu delirtmeye devam edecekti.
Sude, getirdiği çayları dağıttıktan sonra hepsinin bakışı Müjgan'a döndü. Aynı anda üçü de Müjgan'a bakmaya devam ederek hızlı hızlı çaylarını karıştırdı. Müjgan, çayları karıştırmaları bitirmeleri için uzunca bir süre bekledi. Doğruyu söylemeyecekti aslında ama arkadaşlarının çenesinden kurtulmak için buna mecburdu.
Sonunda durduklarında Müjgan konuya girme gereği duydu. "Hepsi küçücük bir oyun."
"Ne?" Asuman ve Deniz'in yüksek çıkan sesine Cihangir koştura koştura geldi. "N'oldu? Niye çığlık attınız?"
Müjgan, abisini hemen göndermek için araya girdi. "Önemli bir şey yok abi. Git sen içeri," Cihangir inanmayarak salona tekrar dönerken Müjgan da kızların meraklı bakışlarına döndü.
"Buğra ve teyzemin evlilik baskısından kurtulmak için Kutay'la onlara sevgililik oyunu oynuyoruz."
"Tüh ya! Ben ne güzel sizi gerçekten sevgili sanmıştım," Asuman üzgün üzgün çayından yudumladı. "Asu, sen ne olsun istiyorsun kızım? Hadi aralarında bir şeyler var diyelim, Müjgan onu tanımadan sevgili olur mu sence? Hem daha ilişkisi biteli iki ay anca oldu."
Deniz'in söylediklerine omuz silkmekle yetindi Asuman. Sonra kucağında duran fotoğraf zarfının içinden Müjgan ve Kutay'ın düğünlerinde çekildikleri fotoğrafları çıkardı. "Ama baksanıza çok yakışıyorlar," sevgi dolu sesiyle kızlara fotoğrafları gösterdikten sonra fotoğrafları Müjgan'a uzattı.
Dans ederlerken çekilen iki tane fotoğraf vardı. Birinde konuşurlarken habersizce çekilmişti, diğer ise birlikte kocaman gülümseyerek poz vermişlerdi. İki fotoğrafı da hatırladı Müjgan. Gülümseyerek elindeki fotoğraflara baktı. Çok güzeldi iki fotoğraf da. Konuşurlarken çekilen fotoğrafta Müjgan bir şeyler anlatıyordu Kutay ise gülümseyerek onu izliyordu. Bakışlarında hayranlık var gibiydi. Müjgan, o büyülü anda bunu fark edememişti.
Çok da yakışmışlardı. Fotoğraflara tanımadıkları biri baksa onları çok mutlu, birbirlerine son derece yakışan bir çift görürdü.
"Müj," Asuman arkadaşına seslendi ama sesini duyuramadı.
"Müjgan," Deniz de sesini duyuramayınca Sude araya girdi. "Abla!"
İrkilerek kafasını fotoğraflardan kaldırdı. "Efendim?"
"Fotoğraflara daldın gittin hayırdır?" Asuman'ın muzırca gülüşüne takıldı Müjgan. Omuz silkti sadece.
Akşamüstüne kadar üçü de odada muhabbet etti. Sonra kızlar müsaade isteyerek evden ayrıldılar. Memduha yine yerinden kalkmayarak akşam yemeğinin hazırlanmasına yardım etmedi. Üç kardeş mutfakta söylene söylene masayı hazırladılar.
Masaya oturduklarında Müjgan'ın aklında hala o fotoğraflar vardı. Gerçekten güzel çıkmışlardı. Müjgan, ona karşı bir çekim içindeydi Kutay da öyle. Müjgan ondan ne kadar uzak durmaya çalışsa da Kutay bilerek onun aurası içine giriyordu. Onun çekimine kapılması için elinden geleni yapıyordu ama Müjgan bana mısın demiyordu.
Kutay kendinden emindi ama. Duygularından da emin olduktan sonra açılacaktı Müjgan'a. İster reddetsin ister kabul etsin açılacaktı ama daha zamanı değildi. Müjgan'a kendini alıştıracaktı, öyle ya da böyle bunu yapacaktı. Zaten bu sevgililik oyunu onun lehine olmuştu. Teyzesi ve kuzeni gidene kadar bu oyunu iyice kendi lehine çevirmesi gerekiyordu.
Müjgan Kutay'dan kendini çekmeye çalışıyordu. Aralarında bir şey olmaması için elinden geleni yapardı çünkü bir daha herhangi bir yıkıma daha bünyesi kaldırmazdı. Bu yüzden uzun bir süre kendini dinlemek istiyordu. Bu uzun süre ne kadardı kendi de bilmiyordu ama kendini dinleyecekti. Yine toxic bir ilişki içine girmek istemiyordu. Bu yüzden kırk yaşına kadar evlenmeyeceğini bilse evlenmezdi.
Yemekten sonra Memduha'yı evde bırakıp mahalleye indiler. İnmeden önce Müjgan onların bahçesinde toplanmaları için mesaj atmıştı gruba. Caner işte olduğu için tek eksik oydu.
Cihangir çay için semaveri hazırlarken diğerleri muhabbet ediyordu. Kutay daha gelmemişti. Bu yüzden Buğra Müjgan'a karşı laubali davranabiliyordu. Müjgan kızlarla arka mahalledekilerin dedikodusunu yaparken Kutay elinde tabakla yanlarına geldi. Tabak tepeleme mantı doluydu. Müjgan'a uzattığında kaşlarını çatarak Kutay'a baktı. "Canın çekmişti," Müjgan şaşkın bakışlarla uzatılan tabağı ve kaşığı aldı.
Kızlar da dahil herkes onlara bakınca Müjgan gerildi. Böyle bir şey tabii ki beklemiyordu. Yaparım falan demişti ama geçiştirdiğini sanmıştı. Herkesin bakışları üzerindeyken mantıdan bir kaşık alıp tattı. Mantı, yoğurt ve sosla o kadar güzel olmuştu ki gözlerini kapamadan yapamadı. Kutay onun bu halini görünce otuz iki diş sırıttı. "Çok..." gözlerini açıp Kutay'a baktı. Gülümsüyordu. "Çok güzel olmuş, eline sağlık."
"Afiyet olsun canım," Cihangir'in sahte öksürüğüyle Kutay kendine geldi. Müjgan kaşık kaşık mantıyı yemeğe devam ederken Arda ona doğru yaklaştı. "Müjgan abla bize de versene bir kaşık."
"Hadi canım hadi," dedi elini sallayarak. "Başka kapıya."
"Bize de mi vermeyeceksin Müj?" Asuman masumca ona bakıyordu. "Ya hamileysem?"
"Çüş!" Sude'nin yüksek çıkan şaşkınlık nidasıyla herkes güldü.
Müjgan bitirdiği tabağı dikkatle kucağına koydu. Buğra'nın ve Kutay'ın bakışları üzerindeydi, bunu hissedebiliyordu. Gülümseyerek Kutay'a baktıktan sonra sinirle ve somurtarak Buğra'ya baktı. Deniz çayları dağıttıktan sonra muhabbete geri döndüler.
Müjgan hepsini o kadar çok seviyordu ki canları yansa çok fazla üzülüyordu. Kutay, kolunu Müjgan'ın arkasına, arabanın sırt kısmına koydu ve muhabbet etmeye geri döndü. Buğra her zamanki gibi patavatsızlığını konuşturarak ortaya bomba etkisi yaratacak cümleyi attı. "Seninkinden bir cacık olmaz Meva," bunu gülümseyerek söylemişti.
Müjgan kaşlarını çatarak elindeki çayı, çay tabağına koydu ve iki yanında oturan Buğra'ya döndü. "Bu nereden çıktı Buğra abi?"
"Tadımlık da olsa bize mantı getirmemiş," hala gülümsüyordu.
"Getirmek zorunda değildi, özellikle de sana. Ayrıca," tüm yapmacıklığıyla Buğra'ya bakmaya devam etti. "Senden güzel cacık olur amma yoğurdun eksikdir. Merak etma ben seni yanına yoğurt bulurum senin kendini yormana gerek galmaz," deyip çayından bir yudum aldı.
Kutay sırıttığını kimsenin görmemesi için çayı fondipledi, diğerleri kıkırdayan birkaç ses çıkardıktan sonra susmaya çalıştılar. Buğra bozguna uğramış halde önüne dönerken Müjgan yüzündeki zafer ifadesiyle sigarasını yaktı.
İşte böyle ağzının payını alırsın Buğra Bey!
Akşamın ilerleyen saatlerinde Caner elinde kocaman pastayla Müjganların arka bahçelerine giriş yaptı. "İyi akşamlar millet! Size pasta getirdim."
"Doğum günüme daha var yalnız Caner," dedi Sude herkese küçük bir hatırlatma yapmak istercesine.
"Söylediğin gibi kızım, senin doğum gününe daha var. Bir daha yaparım o zamana," kollarını göğsünde bağladı Sude.
Caner'in getirdiği pastayı ortaya koyup ellerindeki çatallarla pastaya hunharca saldırdılar. Onların huyları böyleydi. Pasta yiyecekleri zaman evden uzaktalarsa ve tabak falan yoksa çatalla yerlerdi. Evet, pastayı bölme gereği duymazlardı. Şimdi de öyle yapıyorlardı.
Kutay bunu garipsese de fazla üstünde durmayıp pastadan yemeğe başladı. Kısa sürede hepsine alışmıştı. Sanki yıllardır burada yaşıyor gibiydi. Burada doğup büyümüş, hepsiyle çocukluk geçirmiş gibiydi.
**
beni yargılamayın olur mu? 🥹🥹 Kıbrıslıların konuşma şeklini duyduğum, izlediğim şeylerden öğrendiğim kadarıyla yapıyorum. yanlış yazdığım varsa -ki kesinlikle vardır- beni uyarıp doğrusunu söyleyin lütfen. 😟🥲
kişisel: merve.ekiinci
bookstagram: mervaninkitaplari