Arkadaşlar daha önce de söylediğim gibi ilk bölümleri Ekin'in ağzından da okutmak istedim size.Çünkü Afra'nın da bilmediği gibi bizde Ekin'in yaptıklarının sebebini anlamıyorduk.
Hikayenin kafanızda oturması için Ekin'in ağzından da yazdım ki her şey anlaşılsın.Ekin'in anlatımıyla bu bölümle beraber üç bölüm oluyor.
Bölümler birbirinin devamı bu yüzden
EA.K bölümlerini tek parça okuyun size tavsiyem.Sizi bölüme uğurluyor ve bolca selamlıyorum canlarım...
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen...
🎧
Emre Aydın:Kırlangıç
Madrigal:Dip
Mabel Matiz:Müphem
Ayfer Vardar:Gide Gide Bir Söğüde...
15.BÖLÜM:BİLİNMEYEN DENKLEM
Part(III)
***
Kafamda ihtimaller dönüp duruyor, çıkışa giden kapılar yüzüme kapanıyordu.Sorun çıkmasına alışmıştım ama bu diğerlerinden çok daha farklıydı.Kendi içimde sorun bile diyemiyordum.Kader mi demeliydim yoksa sadece bir tesadüf mü?Ya da tesadüfler değil miydi hayatımızı şekillendiren?Oturduğum yerde derin bir nefes aldım,daha fazla düşünmemek için burdan çıksam daha iyi olacaktı sanırsam.
Yatakta uyuyan kıza baktım...
Eline takılan serum,üzerinde hastane kıyafetiyle dağılmış durumdaydı.Onu ilk gördüğüm an geldi aklıma...Elleri zincire bağlı üstü başı yara içindeyken.
Hiç birini haketmemişti.Bu işkenceye maruz kalmış perişan olmayı hiç bir şekilde haketmemişti.Kendime çok öfkeliydim.Onu Serkan'ın eline bıraktığım için kendime çok kızıyordum.Eğer o gün ona yetişmeseydim Serkan, gözünü kırpmadan onu öldürecekti.Bu vicdan azabıyla ne o ne de ben yaşayamazdık.
En çokta Miray'a kızgındım ve ona olan öfkemin kolay kolay geçeceğini sanmıyorum.
Dün kızı hastaneye getirmiş sonrasında bende bayılmıştım.
Kendime geldiğimde çoktan akşam olmuştu ve hala kız kendine gelmemişti.Doktorun söylediğine göre bedeni çok yorgun düştüğü için kendini toplaması zaman alacakmış.
Kim bilir kaç gündür aç susuz şekilde orda tutulmuştu?Aklıma geldikçe deliriyordum.
Kapı açıldı ve Deniz odaya girdi.
Deniz,hem arkadaşım hemde hastanemizin doktoruydu.Baş selamı vererek yatağın ucunda durdu.Bende baş selamı verip ayağa kalkmıştım.
"Kolunuz nasıl oldu?diye sordu.
Hastanede olduğumuz için resmiyeti elden bırakmıyordu.
Kestirip atarak"İyim ben ufak sıyrık sadece."Dedim.Bu durumuma alışkın olan Deniz göz devirerek bakışlarını elinde ki dosyaya çevirdi.Denizi boş verip"Neden uyanmıyor normal mi bu durum?"diye sordum merakla.Hala uyanmaması beni tedirgin etmeye başlamıştı.
"Birazdan uyanır Ekin bey.Darbeye bağlı karnında hasar tespit ettik.İç kanama riskine karşı iki gün boyunca uyuttuk.Uzun süre aç kaldığı için bedeni besin yetersizliğinden kaynaklı yorgun düştüğü için bu kadar uzun süre uyuması normal.Uyanınca haber verin kontrol için geri gelicem.
Tekrardan geçmiş olsun."dedi ve odadan çıktı.
Bakışlarımı yatakta uyuyan kıza çevirdim,zamansız bir izlemeydi benimkisi.Ne zaman uyanacağını bilmiyordum ama yine de burdan çıkmak istemiyordum.Uyandığını ve iyi olduğunu görmeden içim rahat etmeyecekti.Camın önünde ki koltuğa geçip oturdum.Kafamın içinde savaş vardı.Olasılıklar birbirini kovalıyor gerçeklerin üzerine gölge olarak çöküyordu.Şu durumdayken neyin doğru neyin yanlış olduğunu kestiremiyordum.Şu an tek odak noktam bu kızın iyi olmasıydı.
Kısa süre sonra yatakta bir hareketlilik oldu ve kız gözlerini huzuruma serdi.İlk olarak odayı tarayan gözleri benim gözlerimle kesişince olduğum yerde dumur oldum.Gözlerim masmavi gözlerinde asılı kaldı.Ben şaşkınlığın verdiği rahatlamayla ona baktım. Şaşkınlığımın sebebi nasıl bu kadar güzel olabildiğiydi.O gözlerin içinde gördüğüm masmavi bir deniz vardı sanki.Yutkundum.Oturduğum yerden kalkıp ona doğru yürüdüm.O ise sorgulayıcı gözlerle baktı bana.Küçük burnu ve kurumuş dolgun dudakları vardı.Yüzünü seyre daldım bir süre.O kadar güzel ve masum duruyordu ki yaşadıklarını düşününce içim ezildi.
"Su..."Dedi fısıltıyla,eğer yakınında olmasam sesini duymazdım bile.
"Su mu içmek istiyorsun?"diye sordum kısılan gözlerimle.Başını sallayıp gözlerini yumdu.Gözlerini açıp gözlerime baktı."Gözleri gerçek miydi?"
"Su istiyorum."Dedi yüzünde okunan acıyla.Canı yanıyordu.Baş ucunda duran su şişesini alıp açtım,elimi sırtına atıp destek olup şişeyi ağzının yakınında tutup içmesini bekledim.İlk başta şaşırdı ama yine de içti.Çok susamıştı ki şişeyi bitirdi daha sonra koluyla dudaklarında kalan suyu sildi.Mavileri beni bulunca bakışlarını kaçırıp ellerine baktı.Yüzü düştü.
Yaşadıkları aklına geldi muhtemelen.
Umarım bu yaşadıkları onda travma olarak kalmazdı.İki bileğinde de morluklar vardı.Benimde bakışlarım ellerine inince kaşlarım çatıldı.Tekrar bana baktı,bu sefer gözlerinde asılı kalan sorular vardı.Merak ettikleri ve cevaplarının bende olduğunu düşündüğü...
"Biraz daha ister misin?"diye sordum.
Başını iki yana hayır anlamında salladı.
"Peki.Ben doktoru çağırıp geliyorum."
Deyip odadan çıktım.Şu an ona anlatacaklarımı anlayacak durumda değildi.İyileşmesini bekleyip daha sonra onunla konuşacaktım.Kapıda duran adamıma"Doktoru çağır."
Dedim.Bende sırtımı duvara yaslayıp Deniz'in gelmesini bekledim.İçeri girersem soru sorardı biliyorum.
Dakikalar sonra Deniz koridorda göründü.Tam kapıyı açacakken içerden duyduğum sesle elim kapı kulpunda durdu.Ne olduğunu anlamaya çalışırken çığlık sesi yükseldi ve ben kendimi hızla odaya attım.Bu sırada Deniz de gelmiş benimle beraber odaya girmişti.
Bakışlarım yatakta duran kıza takılınca şaşkınlıkla durup ne olduğunu çözmeye çalıştım.İki elini boynuna atıp boynunu sıkıyor,elleriyle sanki bir varmış ve ona saldırıyormuş gibi hareket ediyordu.Deniz, hızla kıza ilerleyip ellerini tutup kendine zarar veren kıza engel olmaya çalıştı.
"Sakin ol,beni duyuyor musun?Deniz onunla konuşuyor sakinleştirmeye çalışıyordu.
Kızın sesiyle hemşireler de odaya gelince,kızı bileklerinden ve kollarından tutmaya başladılar.Kız bir türlü durmuyor,boğazını yırtarcasına çığlık atıyordu.Ne yapacağımı bilmez şekilde olduğum yerde durdum.Bu kız bizim yüzümüzden ne hale gelmişti böyle?
"Sakinleştirici iğne yapın hemen,kriz geçiriyor."Dedi Deniz.Ellerim iki yanımda yumruk oldu.Böyle bir şeye nasıl sebeb olabilirdik?Saniyeler sonra duyduğum acı dolu sesle titredim.Evet ben,Ekin Asaf Karalı,bir kızın acı dolu sesiyle bedenim titredi.
"Ben bir şey yapmadım.Ben hiç bir şey bilmiyorum.Yemin ederim bilmiyorum..."Dedi ,ağlayıp çığlık atarak.Kendini açıklıyor,suçsuz olduğuna inandırmaya çalışıyordu sanki.Kim bilir ne kadardır kendini anlatmaya çalıştı Serkan'a da onu dinlemedi.Kız onu tutanların elinde debelenip durdu.Bilinçsiz döküldü kelimeler ağzından.
"Hayır.Hayır...Ben bir şey yapmadım
Bırakın beni..."Dedi hıçkırıkların arasında.Nefes alamadım sanki.
Bulunduğum oda saniyesinde küçüçük olmuştu.Ağlayışları fısıltıya döndü ve bilinci kapandı.Bedeninde ki yaralar kapanırdı da ruhuna çizilen her bir anı nasıl silinecekti? Günlerce gördüğü kâbusu nasıl unutabilirdi ki?Deniz hala onun başında ona müdahale ediyordu hemşirelerle beraber.
Ben ise daha fazla duramadım ve koltuğa ilerleyip ceketimi alıp,son defa savunmasız kıza bakıp odadan çıktım.
Kapıda iki kişi bekliyordu.Ali beni görünce yanıma geldi."Abi kolun nasıl?"diye sordu merakla.Öfkeyle ona dönüp "İyim ben Ali! işkence gören ben değilim o kız..."Dedim kızgınlıkla.
Olanların bir diğer sorumlusu da Ali'ydi benim gözümde.Olanları bana anlatamadığı için."Abi kusura bakma,
bu kadar gözünün döneceğini tahmin edemedim."Dedi üzüntüyle.
"Ali,sen olunca benim gözüm arkada kalmıyordu ama görüyorum ki sende sınıfta kaldın.Senin tahmin etmediğin başkasının hayatına mal oldu.İşimi gücümü bırakıp sizin arkanızıda mı ben toplayayım?Kendinize çeki düzen verin,yoksa ben size ne yapacağımı biliyorum."Dedim sert bir şekilde.
Çünkü anladıkları dil buydu.
Ali konuşmadı,haklı olduğumu biliyordu.Bu olanlardan kendisini de suçladığını biliyordum.Daha fazla üzerine gitmedim."Ne yaptın kızı?Bir şey çıktı mı?"Diye sordum.En son konuştuğumuzda detaylı bir araştırma yapacağını söylemişti."Abi,İzmir'e adam gönderdim.Yarın dosya elinde olur.O zaman neymiş anlamış oluruz."
Dedi.
Başımı sallayıp"Tamam,bu konu aramızda."Dedim.
Ali;"Tamam abi.Serkan abiyi ne yapacaksın?diye sordu.Telefonumu çıkarıp kulağıma yasladım."Ne yapacağımı çok iyi biliyorum.Sen burdan ayrılma,kız uyanınca haberim olsun."deyip yanından ayrıldım.
Sıra Serkan'a gelmişti.Bakalım onu benim elimden kim alcaktı.
Açılan telefonla konuşmasına izin vermeden"Bir yere ayrılma, geliyorum..."deyip telefonu yüzüne kapattım.
***
Mekanın önünde durunca hızla arabadan indim.Bedenimde kol gezen öfkeyle kendimi nasıl mekana attığımı,zemin kata inip kızın tutulduğu odaya nasıl girdiğimi bilmiyorum.Gözüm dönmüş gibiydi ve arkamdan iş çevirdikleri aklıma geldikçe daha da deliriyordum.Hele de kızı gördüğüm hali bir an olsun aklımdan çıkmıyordu.Kızı çıkardığım işkence odasının kapısını hızla açtım.
Odayı tarayan bakışlarım tek bir kişinin üzerinde durdu.Sırtını duvara yaslamış,bir dizini kendine çekip diğer ayağını öne uzatan,elinde sigarasını içen Serkan'a...
"Ne halt ediyordun sen lan?Sen benim arkamdan nasıl iş çevirirsin?Hangi götle emrimden çıkarsın?Ben sana kızı bırak demedim mi?"öfkeyle üzerine atıldım.Yakasından tutup ayağa kaldırdım ve yumruğum yüzünde patladı.Bir yumruk...Bir yumruk daha ve bir tane daha...Burnundan ve ağzından kan geldi ama durmadım.Bu sefer karnına da yumruğu indirip yüzüne kafamı gömdüm.İnleyerek burnunu tuttu ve saniyeler sonra geriye doğru sendeleyip düştü.
"SEN KİMSİN LAN?SEN KİMSİN DE BENİM SÖZÜMDEN ÇIKIYORSUN?"
Öfkeyle karnına bir tekme attım.Ve bir tane daha.Karşılık vermiyor öylece yerde, öfkemi çıkarmamı bekliyordu.
Son bir kez daha vurup geriye doğru gittim.Hızla inip kalkan göğsüm içimdeki öfkenin ve sinirin göstergesiydi.Şu anda öfkeli bir boğadan farksızdım.Aklıma geldikçe öfkem daha da artıyordu.
"Onlardan biri sandım onu.Bir insan bu kadar masum olamaz,olmamalı.
Bugüne kadar onun gibi kimi gördük ki?İlk defa şartsız çıkarsız biri geldi ve ben şüphelendim.Defalarca izledim kamera kaydını.Kız tuhaf geldi bana anladın mı?O sandalyeye otururken bile ürkekti ve bu beni daha da şüphelendirdi.Mekanımıza gelmiş ama bizi tanımıyor... İstanbul'un liderini tanımıyor, saçmalık.Arkadaşını sorguladığımda bile bizim hakkımızda bir şeyler biliyor gibiydi ama o, adımızı bile duymamış.Bu yüzden bırakmadım onu.Miray'ın yerini biliyor sandım..."Kısık sesiyle bana anlattı.
Yaptığı açıklama daha da beterdi.Ben de öyle düşündüğüm için bırakın dedim zaten.Daha ilk andan kucağımda bayılınca anlamıştım olaylarla alakası olmadığını.
"Bizi tanımaması mı suçlu yapar onu.
Ne sikim anlatıyorsun lan sen?Kız bizi tanımıyor diye şüphelendin.
Kız masum diye şüphelendin bak sen...Eee başka?Hızla üstüne atılıp yakasından tuttum."Oğlum bak elimde kalırsın.Yemin ediyorum varya ters düz sikerim seni.Şimdi kalk ve pılını pırtını toplayıp siktir git.Ve ben gel diyene kadar da Türkiye'ye adım atmayacaksın."
Serkan şaşkınlıkla yüzüme bakıp
"Ne!...Nereye gidicem?"diye sordu kısık sesiyle.
Sakinleşmek adına derin bir nefes aldım,gözlerinin içine bakarak
"Kıbrıs'a gidiyorsun.Bundan sonra kumarhanelerin başında sen duracaksın.Burda işin bitti."Diyerek dişlerimin arasından tısladım.
Kafasını iki yana salladı, kıpkırmızı olan gözlerini kapatıp açtı.Sindirmeye çalışıyordu belli ki."Asla!Ekin asla gitmem.Seni tek başına burda çakalların arasında bırakamam.
Benden başka kimin var lan senin?Hayır...Olmaz gitmiyorum ben hiç bir yere..."diyerek kafasını salladı.
Elimi boğazına atıp sinirle sıktım.
Yüzümü yüzüne eğip buz gibi sesimle
"Gideceksin.Hemde arkana bakmadan defolup gideceksin."Yüzünü itip ayağa kalktım."Beni düşünseydin arkamdan iş çevirmezdin şerefsiz."dedim ve hızla kapıya yöneldim.Serkan'ın sesiyle elim kapı kulpunda kaldı.
"Tamam sen ne dersen yapıcam."Biraz duraksadıktan sonra"Kız iyi mi?"diye sordu kısık sesiyle.Biliyordum, köpek gibi pişman olduğunu anlık öfkeyle hareket ettiğini biliyordum.Ama son pişmanlık neye yarardı ki?Hele de o kıza hayatının kabusunu yaşatmışken.
"Abi çok pişmanım.Miray'ın kaybolduğunu duyunca kan beynime sıçradı.Ne yaptığımın sonradan farkına vardım.Şerefsiz adamın tekiyim ben.Ona neler yaptım.Abi ondan af dilemek istiyorum ama yüzüm yok.Çok pişmanım abi..."dedi ağlayarak.Ağlaması içimi acıttı ama o kızın yaşadıklarını düşününce Serkan'ın pişmanlığının fayda etmediğini gördüm.O kızı o hale getirip sonra pişman olmuş neye yarar ki...
"Serkan,o kızla bir daha yüz yüze gelme diye Kıbrıs'a git diyorum.İçimde bir his o kızın bende kalacağını söylüyor.Ve ben ikinizi hayatımda yan yana getiremem.Bir nevi seçim yapıyorum say ve ben o kızı seçiyorum.Kıbrıs'a git ve bir daha dönme..."Dedim.Son kez gözlerine bakıp odadan çıktım.
Az önce söylediklerimi hangi akılla söylemiştim bilmiyorum ama benim o kıza büyük bir borcum vardı.
Ödemem içinde hayatına girmem gerekiyordu.Hayatının travmasını yaşatan kişi benim kardeşim dediğim adamdı.Ve ben bu yükün altından nasıl kalkacağımı bilmiyordum.Kızın hayatına nasıl devam edeceği bir muammaydı.Ama en azından rahatca hayatına devam etsin diye,olurda bu koca İstanbul'da Serkan'la karşılaşacak olma ihtimali varsa da bunu ortadan kaldırmak için Serkan'ı Kıbrıs'a gönderiyordum.
***
İşimi gücümü bırakıp ayaklarımın beni neden hastaneye getirdiğini bilmiyordum.Bu hastaneyi satın aldığımızdan bu yana bu kadar gidip gelmemişimdir.Hastanede çalışan doktorların bile benim buranın sahibi olduğumdan haberi yoktur muhtemelen.Bu sıklığımın sebebi asla o kız değildi.Yavaşca kaldığı odanın kapısını açıp içeri girdim.Çoktan akşam olmuştu,ama kız hala uyanmamıştı.Koltuğa geçip elimde ki poşeti bıraktım.Eşofman takımı getirmiştim,belki giyer diye.Üzerimde ki ceketi çıkarıp koltuğa bıraktım, gömleğin kollarını kıvırdım.Kızın yüzüne düşen sarı saç tutamları onu benden gizlemişti.Yerinde hafif kıpırdandı, ağzında bir şeyler mırıldanıp tekrar uykusuna döndü.
Durup seyre daldım onu...Ne yapabilirdim de kendimizi ona affettire bilirdik?Affetmesini bıraktım da acaba ona sunacağım teklifi kabul eder miydi?Önemli bir konu daha vardı ki o da polise gitme ihtimali...
Polise gitmesini nasıl engelleyebilirdim?Zaten bu aralar baş komiser Onur'un gözü bizim üstümüzdeyken açık vermememiz gerekiyordu.Adam kafayı bize takmıştı zaten,daha fazla gözüne batmamak gerekiyordu.
Derin bir nefes alıp sırtımı koltuğa yasladım.Umarım ona sunacağım teklifi uslu bir şekilde kabul ederdi,yoksa hiç iyi şeyler olmazdı.
***
Hastaneden çıktıktan sonra kendime gelmek için mekana geçtim.Saatlerdir oturduğum yerden kalkmadan bir şişe bitmiş ikinci sigara paketide bitmek üzereydi.Sırf kabul etsin diye onu ailesiyle tehdit etmiştim.Büyük sıçmıştım da nasıl temizlicem diye düşünüyordum.Beni yanlış anladı ve bana olan bakışları hiç hoşuma gitmemişti.O korku dolu bakışlar gözümün önünden gitmiyordu.Bir şeyleri düzeltmek isterken hepten bozmuştum.Sıkıntılı bir nefes bıraktım.Çalan telefonumu açıp hoparlöre koydum.
"Abi kız hastaneden çıktı.Ne yapalım?"diye soran Mustafa ile elimde ki viski bardağını sıktım.
Dişlerimin arasından "Aptal."diye tısladım.O halde nereye kadar gidebilirsin ki?"Takibe devam edin.
Bakın nereye kadar gidiyor,polise gitmeden engelleyin."Dedim sert sesimle.
Onu tanımıyordum ama nedense uslu durmayacağını tahmin etmiştim.O mavi gözlerde fırtına esiyordu ve ben o fırtınaya kapılıp gidiyordum.
Kahretsin o gözleri yine geldi aklıma.
Bardağı bırakıp ikinci şişeyi kafama diktim.Herkeste gördüğüm mavi gözlerin onun bende bıraktığı etkisi farklıydı.Etrafım mavi gözlülerle doluyken neden o farklı gelmişti ki?Üstelik tercihim esmerlerden yana olurken...
***
Bir süre sonra Mustafa tekrar arayıp
"Abi, çöpçü adama bir şey verdi,ve adamı takip ediyor"dedi.Ne olduğunu biliyordum,çek defteriydi."Ne yapacağını biliyorsun,çek defterini alıp biraz nakit ver adama..."Dedim.
Bu kadar salak olacağını düşünmemiştim.Bir insan elinde ki çek defterini hiç tanımadığı birine verir miydi?Çok büyük bir aptallıktı ama bu aptallığı neden hoşuma gitmişti şimdi?
En azından para göz bir insan değildi.
Belki de öyle olsaydı her şey daha kolay olurdu.Ama o zaman da diğer kadınlardan ne farkı kalırdı ki? Bugüne kadar tanıdığım bütün kadınlar beni sevdiği için değil servetim, gücüm ve olduğum kişi yani İstanbul'un hükümdarı olduğum için benimle olmak istiyorlardı.
Bu kız yüzünden içimde ki karmaşıklığı çözemiyordum.Tam bir baş belası gibi görünüyor.Dudaklarım bardağın üzerindeyken kıvrıldı.Ama şimdi düşününce bu kız nasıl bu düşüncesizliği yapabilmişti?
Açık çek defterini çöpçü adama vermek asla akıl karı değildi.
Saatler geçti Mustafa tekrar aradı.
"Abi emniyetin kapısında duruyor,
müdahale edelim mi?"diye sordu.
Hiç şaşırmadım tabi ki.
"Hayır.Girmeyecek oraya izlemeye devam edin."Dedim tüm rahatlığımla.
Emniyete gideceğini biliyordum ama oraya girmeyeceğinden adım gibi emindim.
Bir süre sonra Mustafa;"Abi nerden bildin?Geri dönüyor."dedi şaşkınlıkla.
"Abi hiç iyi görünmüyor ne yapalım?"
Diye sordu,tedirgin bir sesle.Henüz kendine bile gelememişken saatlerdir yürüyordu ve umuyorum ki yaraları tekrar açılmamıştı."Konum at geliyorum."Deyip oturduğum yerden hızla kalktım.
Mekandan ayrıldıktan sonra Mustafa'nın attığı konuma gelmem yirmi dakikamı almıştı.Girdiğim sokağın başında bizim çocukların arabaları duruyordu,hızla arabamı oraya park edip arabadan indim.Beni gören Mustafa yanıma gelip yolu gösterdi.Biraz yürüdükten sonra sırtını duvara yaslamış gözleri kapanmış kızı gördüm.Adımlarım hızlandı,gözlerim üstündeyken ona doğru yürürken bir anda olduğu yere yığıldı.Koşar adım gelip tam yanında durdum,onu süzerken eşofmanın kanla kaplandığını gördüm.Kötü görünüyordu.Elim kendiliğinden havalandı ve yüzünü örten saçlarına gitti.Saçlarını yüzünden çektim,gözleri açılır gibi oldu ama sonra bayıldı.
Hızla bir elimi sırtına,diğer elimi de dizlerinden geçirip dikkatle kucağıma aldım.Kafası aşağı doğru düşünce yüzünü örten saçlarıda kolumdan aşağı doğru sarkıp yüzünü açığa çıkardı.Acı çektiği yüzünün her zerresinden belli oluyordu.Kendinde değildi ama ağzından inleme sesi geliyordu.Hızlanarak Mustafa'nın açtığı kapıdan içeri girip kızı kucağıma çektim.
Mustafa son sürat arabayı hastaneye sürmeye başladı.Dudakları hareket ediyor bir şeyler mırıldanıyordu.Tek anladığım bir kelime vardı o da kaşlarımı çatıp ona daha dikkatli bakmama sebeb oldu."Abi..."
Bu kız acı çekiyordu.Fiziksel acıdan bahsetmiyorum,ruhu acı çekiyordu.
Onun hakkında yaptığım araştırma sonucu abisinin sokak kavgasında bıçaklanarak öldüğünü öğrenmiştim.
Belli ki atlatamamıştı.Bu kız tek başına İstanbul'da tutunmaya çalışırken ailesi İzmir'de ne halt ediyordu?Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirlerdi aklım almıyordu.Ali'nin araştırıp getirdiği dosyada annesinin ev hanımı olduğu,babasının bir mağazada müdür olduğunu ve bugüne kadar kızın neler yaptığı vardı.
Arkadaşıyla aynı evde kaldığı hatta ailesinin bir şirkette çalıştığını sandığı ve kızlarının bir kafede çalıştığından habersiz oldukları bile vardı.Ama ölen abisiyle ilgili bıçaklanarak öldüğü dışında bilgi yoktu.Fotoğrafı bile yoktu.Ve bu benim daha meraklanmama sebeb oluyordu.
Elimle yüzüne düşen asi saçlarını okşayıp arkaya doğru ittim.Karamel rengi saçları ne de güzel yakışıyordu mavi deniz gözlerine.Bir an bu kızın hayatını merak ettiğimi hissettim.
Neler yaşadı?Nasıl biri?En sevdiği şeyler ne?"Afra..."diye geçirdim içimden.Sonra kaşlarımı çatıp kendime kızdım.Ne düşünüyorum ben?İyice balatalar yanmıştı bende.Alt tarafı sıradan küçük bir kız.Neyini merak ediyordum ki?
Hastaneye varınca otoparktan giriş yaptık.Tekrar kızın kaldığı odaya onu götürene kadar Deniz gelmiş şaşkınlıkla kıza bakıp hasar tespiti yapıyordu.Hastaneden çıktığından haberi tabi ki vardı ama dikişlerinin nasıl açıldığını,buraya gelirken ki halinden şu an daha beter durumda olmasının nedenini anlamaya çalışıyordu.
Kızı sedyede bırakıp geri çekildim.
Deniz ve yanında ki hemşireler hızla müdahale ederken ben ise sadece onları izliyordum.Üzerinde ki eşofmanları makasla kestiklerinde karnında ve bir çok yerinde morarmalar vardı.Bacaklarında ki açılan dikişlerinden bedenini saran kanı gördüm.Nefes alamadım sanki.
Olduğum yerde gerginlik ve öfkeden bedenim kas katı kesilmişti.Eğer biraz daha izlersem hiç düşünmeden gidip o Serkan'ın kafasına sıkardım.Hızla odadan çıkıp koridorda ilerledim.
Ne yapmam gerekiyordu şimdi?Kızı korkutmadan ona nasıl yaklaşabilirdim ki?Onun için bir şeyler yapmak istiyordum.En azından şirkette bir iş verip omuzlarında ki yükü almış olurdum.Ailesine de yalan söylemek zorunda kalmazdı.Ya da direk iş mi kursam? Öğrendiğim kadarıyla mimarlık bölümünü bitirmişti.E benim de şirketim zaten gayrimenkul üzerineydi.Benim yanımda çalışır hemde gözümün önünden ayrılmazdı.Bu fikir kafama fazlasıyla oturmuştu.Gülümsedim.
Ama işin zor kısmı var tabi,ben bu kızı buna nasıl ikna edecektim?
Göğsümü şişirecek derin bir nefes aldım.İllah ki bunun da bir yolunu bulurdum.
***
Bir kaç gündür işleri çok boşladığım için her şey üst üste binmişti.Şirket,
mekanlar derken evdekilerle de görüşmemiştim o günden sonra.
Asistanım olan Gizem'in işine son verdiğim için şu an işleri idare edecek kimse yoktu.Ali şirketle ilgileniyordu ama onun da pek vakti olmadığı için işlerim aksıyordu.Mekana geldiğimde direk odama çıktım.Ceketimi koltuğa atıp tam yerine oturacakken kapı çaldı,Ali baş selamı vererek içeri girdi."Abi konuşmamız gerek."Dedi.
"Konuş."Dedim mesafeli bir sesle.
Hala ona olan sinirim geçmiş değildi.
"Abi Şirkette işler baya aksadı.Yeni bir firmayla görüşmen vardı iptal etmek zorunda kaldım.Kalender baba da aradı sana ulaşamıyormuş,onu aramanı söyledi.Yeni mekanın açılışı için tarih vermen gerekiyor,bir de çağıracaklarımızı listelemem lazım abi."Devam edecekken sözünü kestim.
"Ali seni boşuna şirkette bırakmadım.
Git ve ne gerekiyorsa yap bunlarla uğraşacak vaktim yok.Yeni mekanı da sonraya bırak kafam yerinde değil şu an hata yapmayalım."Dedim bıkkınlıkla.Ali,"Abi tamam şirketle ilgileniyorum da benim de anladığım işler değil ki.Durmadan görüşme yapıp program ayarlamaktan gına geldi.
Asistanlık için gelenler de senin görüşmen lazım.Senin prensiplerine uyacak birini bulamadım.Kendi asistanını kendin seçmen gerekiyor."
Deyip sesli bir nefes verdi.
İçki dolabına ilerleyip kendime viski doldurdum.Yerime geçerken Ali konuşmaya devam etti."Serkan abi de sabah senin uçağınla Kıbrıs'a gitti.Oda seni aramış ama ulaşamamış."Dedi.
Hiç bir tepki vermedim.Serkan konusu
kapanmıştı benim için."Diğer işi ne yaptın?Bir şey çıkmadı mı?"Diye sordum.Ali telefonunu çıkararak birini aradı."Mustafa sana verdiğim dosyayı Ekin abinin odasına getirir."
Dedi ve telefonu kapattı."Abi sabah teslim ettiler ama içine bakamadım.
Şirkette ki işlerden fırsat olmadı."Dedi bıkkınlıkla.Acilen bu asistan işini çözmem gerekiyordu.Asistanımı bulmuştum.O kız asistanım olacak ve yanımda çalışacaktı.
"Asistan işini çözdüm.Afra asistan olarak yanımda çalışacak."Dedim.
Ali,şaşkınlıkla yüzüme baktı."Kabul eder mi ki ?"Diye sordu şüpheyle.
"Etmek zorunda.Onu başka türlü yanımda tutamam.Ona olan borcumu ödemem için iş verip alanında ilerlemesini sağlayacağım.Kabul etmekten başka çaresi yok."Dedim tüm rahatlığımla.
"O nasıl olacak abi?Bence o kız bir dakka daha yanımız da durmaz."Dedi.
Doğru söylüyordu ama benim onu yanımda tutmam gerekiyordu.Ona para teklif ettiğimde kabul etmedi ama gerekirse tehtid eder ona o işi yaptırırdım."Ben hallederim orasını."
Dedim.
Biraz sonra kapı çaldı ve Mustafa geldi baş selamı vererek mavi kapaklı dosyayı masama bıraktı.Daha sonra ceketinin iç cebinden çıkardığı çek defterini de masama bıraktı."Abi dediğin gibi,biraz para verip aldım defteri.Adam zaten korkusundan direk çıkarıp verdi."Dedi.
"Tamam Mustafa sen çıkabilirsin." Deyip çek defterini çekmeceye koydum.Ali anlamaz gözlerle bana bakarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu."Abi ne çek defteri?"diye sordu."Sadede gel Ali."Diyerek kestirip attım ona anlatacak sabrım yoktu.Bir an önce hastaneye gitmek istiyordum.Acaba kız uyanmış mıydı? Gerçi Deniz, gece ya da sabaha uyanır demişti ama...
Dosyayı açtım.İlk sayfasında kızın fotoğrafı vardı.Karamel saçları açıktı ve yine bir tutamı yüzünü örterken mavi gözlerini kısmış küçük bir gülümsemeyle kameraya bakıyordu. Dudakları gülüyordu ama o gülümseme gözlerine ulaşmıyordu. Sanki zoraki bir gülümsemeydi.
Diğer dosyaya benzer bilgiler vardı, yaşı,boyu,kilosu,okuduğu okullar,İzmir'de çekilmiş bir kaç fotoğraf bazıları ailesiyle bazıları arkadaşlarıylaydı.Annesi ve babasının da bunlara benzer bilgileri vardı.Ama dikkatimi çeken başka bir şey oldu. Abisine dair tek fotoğraf karesi bile yoktu.Hızla hakkında ki bilgilere göz attım.
Bora Verah:İzmir spor lisesi mezunu.
Doğum tarihi:13.01.1991
Ölüm tarihi:18.07.2015
Afra'nın on altıncı yaş gününde, abisi 24 yaşında vefat etmiş.Onu bıçaklayan adam hapishanede çıkan tartışmada şişlenerek öldürülmüş.İşeme yaramayan bilgilerdi bunlar.Benim istediğim bir fotoğraftı ama o da yoktu
Yaşantım ve işim gereği hayatıma giren çıkan insanları araştırıyordum. Bunu için özel bir güvenlik ekibi kurmuş kimsenin ulaşamayacağı bilgilere bile ulaşıyorlardı.Ve benim bu tam donanımlı ekibim sıradan birinin hakkında nasıl olurda tek bir fotoğraf bulamazdı.Bu dosya da sadece,İzmir de komşularının söylediklerine göre sokak kavgasında bıçaklanarak hayatını kaybettiği söyleniyordu.Bu adam sanki hiç var olmamış gibi ne bir fotoğraf ne de elle tutulur bir bilgi vardı.
Sorgulayıcı bakışlarım Ali'yi bulunca kaşlarım derinden çatıldı."Ali eksik bir bilgi var burda.Güvenlik şirketi de mi arkamdan iş çeviriyor?Ben size abisini araştırın dedim,eksik bilgi de ne demek oluyor?"Dedim öfkeyle.
"Anlamadım abi.İki gündür çocuklar uğraşıyorlar,nasıl eksik bilgi olur?"
Dedi şüpheyle,neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Afra'nın abisi hakkında tek bir fotoğraf bile yok.Bu ne demek oluyor." Ali'nin kaşları çatıldı ve hızla yanıma gelip dosyayı incelemeye başladı. Ali şaşırdı çünkü oda buna olasılık vermiyordu.
"Bu nasıl olur?"Deyip hızla incelemeye başladı."Adamın mezarı var ama hiç bir yerde bir kaydı yok."Kendi kendine konuşuyor sayfaları inceliyordu.
"Ben hiç bir şey anlamadım."Deyip cebinden telefonunu çıkardı bir numarayı tuşlayıp hoparlöre koydu.Bir çalıştan sonra"Efendim Ali abi."diye bir ses geldi.
"İso sizin bu dosya da eksik bilgi var koçum.Ne biçim iş yapıyorsunuz lan.Size gidip detaylı bir araştırma yapın dedim değil mi?"Dedi Ali,detaylı kelimesine vurgu yaparak.
"Abi gittik,girmediğimiz mekan kalmadı,herkese sorduk hatta ama adamın tek fotoğrafı yoktu belgeli bir şey bulamadık.Adam buhar olmuş sanki.Tek bildikleri sokak kavgasında öldüğü.Mezarına bile gittik.Oradan çıkardık yaşını.Abi Sanki biri bu adamın arkasını temizlemiş.Hiç var olmamış gibi,ne kimlik ne devlette tek bir kayıt.Sanki Türkiye'de hiç bulunmamış.Elimizde ki bütün imkanları kullandık, sıza bildiğimiz yerlere kadar girdik bazı sistemler dışında.Karıştığı sokak kavgasının faillerine kadar baktık ama bir şey çıkmadı.Onu bıçaklayan adam hapse girdikten bir hafta sonra öldürülüyor ve galiba ailesinin bundan haberi yok."Dedi.
Aklıma gelen fikirle Ali'ye dönüp "Afra'nın telefonuna bakın belki bir şey çıkar.İllah ki abisiyle bir fotoğrafı vardır."Dedim.Ondan habersiz telefonunu karıştırmak pek içime sinmese de merak etmiştim.
Ali,"Abi biz telefonuna bakmıştık bir şey çıkmadı."Dedi.Kaşlarımı çatıp baktım ona,kendim emin olmak istiyordum.Yüzümde ki sert ifadeyi görüp başını sallayıp telefonu kapattı,
Mustafayı aradı ve afra'nın telefonunu getirmesini istedi.Dakikalar sonra Mustafa geldi ve telefonu Ali'ye verip odadan çıktı.Bu sırada benim telefonum çalmış,kimin aradığına bakınca direk telefonu kökten kapatmıştım.Değil Miray'ın yüzünü görmek şu an sesini duymaya bile tahammülüm yoktu.Ali'nin sesiyle ona döndüm.
"Abi ,galeride çizimler ve manzara resimleri dışında bir şey yok.Telefonu yeni almış sanki.Bir kaç kişi dışında kayıtlı numara da yok."Deyip telefonu bana uzattı.Bende bir göz attım ama dediği gibi pek bir şey yoktu.Kendisine ait fotoğraf hiç yoktu.Dikkatimi çeken bir fotoğraf'a girince kaşlarım havalandı.Çok güzel bir manzara çizimiydi.Uçurumun başında duran bir beden sırtı dönük şekilde,kollarını iki yana açıp kafasını göğe kaldırmış,
sırtını örten saçları hayalî bir rüzgarla uçuyormuş gibi havanmıştı.Üzerinde rüzgarın etkisiyle uçuşan siyah bir elbiseyle ayakta dikiliyordu. Kara kalemle çizilmiş bir resimdi ve çok hoşuma gitmişti ama aynı zamanda düşündürmüştü.Telefonumu çıkarıp bu görselin fotoğrafını çektim.
Ali ne yaptığımı anlamak için sorguyla bana bakıyordu.Telefonu tekrar ona uzattım.Telefonu alıp ceketinin iç cebine koydu.Bakışlarımı telefonuma çevirip resme baktım.Bu kızı yanımda nasıl tutacağım bulmuştum.Bizim yaptığımız işin bir parçası da insanları kendimize borçlandırıp bize mecbur hale getirmektir.Hep yaptığım bir yöntemi bu seferde kızı yanımda tutmak için kullanacaktım.Madem güzellikle olmuyor bende bildiğim yoldan gidecektim.Sonuçta kötü bir niyetim yoktu.Amacım kıza yardım edip yaptıklarımızı ona güzel imkânlar sunarak telafi etmekti.
Ona verdiğim çek defterinin adama verdiğini ve adamın durmadan paramı çektiğini söyleyecektim.Bana borçlandığını ve benim paramı ödemesi karşılığın da yanımda çalışması gerektiğini söyleyecektim.
Biliyorum yine kabul etmezdi ama elimde bir koz vardı ve bu koz istediğim her şeyi yaptıracak güçteydi.
Ailesini kaybetmeyi asla istemiyordu hatta onlara yalan söylediği için çektiği vicdan azabını gördüm.
Biliyorum adice bir hareketti ama onu yanımda tutmanın başka yolu yoktu.
"Abi ne düşünüyorsun bu konu hakkında?"Diye soran Ali'ye baktım.
Sorguyla"Hangi konu?"diye sordum.
Ali anlamaz şekilde yüzüme bakıp şüpheyle"Afra'nın abisi hakkında?
Adam buhar olmuş sanki.Sen ne diyorsun?"diye sordu merakla.
O konuyu daha düşünmemiştim ama bazı şüphelerim vardı.Ama şu an o kadar kafam burda değildi ki bir şey söyleyemiyordum."Bilmiyorum.Ama kafamda yerine oturmayan şeyler var.
Acaba devlete falan çalışıyor olmasın,
asker ya da mit ajanı olarak görev gereği ölü gösterilmiş?Onu bıçaklayan kişiler kimler peki?Onlar arkalarında delil bırakmamak için temizlemiş olabilirler.Pek emin değilim şu an hiç bir şeyden.Aradan sekiz yıl geçmiş olan olmuş ölen ölmüş.Ama burnuma kötü kokular geliyor Ali."Dedim.
"Ne gibi abi?"diye sordu.
"Bilmiyorum ama yaşayıp göreceğiz.
Şimdilik kapatın konuyu."Deyip kestirip attım.Ali kafasını sallayıp
"Tamam abi sen nasıl istersen."Dedi.
Yerimden kalkıp ceketimi aldım.
"Abi nereye?"Diye sordu Ali.Silahımı belime takarken ona cevap verdim.
"Hastaneye."Deyip odanın kapısına ilerledim."Abi bende geliyim mi?"diye sordu hevesle.Ona dönüp şüpheyle baktım bu isteğin sebebi neydi?
"Hayırdır neden bu kadar meraklısın gelmeye?"
"Abi çok üzgünüm o kız için.İyi olduğunu göreyim istiyorum."Dedi.
Hala ona sinirliydim ama belli ki o da vicdan azabı çekiyordu.Kafamı olumlu anlamda sallayıp odadan çıktım.O da peşime takıldı ve beraber hastanenin yolunu tuttuk.
***
Hastanenin otoparkında arabayı durdurup indim.Ali de benimle inip arkamda yürümeye başladı.Asansöre binmeden bir sigara içmiş,sigara kokusunu alması için de naneli şekerlerden ağzıma atmıştım.
Asansöre binince üzerimi düzeltip saçlarıma şekil verdim.Kaç gündür baya dağılmıştım.Kolumun dikişleri alınması gerekiyordu ama ona da üşeniyordum.Hemde hastanede olmama rağmen üşeniyordum.
Geldiğimiz odanın kapısını açmam ile bir çift mavi denizle göz göze geldim.
Yataktan destek alarak yarı büklüm şekilde duruyor ve şaşkınlıkla bana bakıyordu.Muhtemelen varlığımı sorguluyor hala peşini neden bırakmadığımı anlamaya çalışıyordu.
İçeri doğru attığım her adımda gözleri şaşkınlığı bırakıp tedirgin olmaya başladı.Benden korkuyordu ve benim hoşuma gitmemişti.Hala olduğu yerde duruyordu ve hareket edemiyordu.
"İyi misin"diye sordum.Şaşırdı bu soruma ama yanıt vermedi.
Ona yaklaşıp elimi sırtına diğer elimde karnının üzerinde ki elinin üstüne koydum.Destek olmak isterken bedeni elimin altında kas katı kesildi.
Dokunuşumdan rahatsız olmuştu.Hızla kendini geri çekip"Dokunma bana."
Dedi kısık sesiyle.Yavaş adımlarla yatağa ilerledi.Kaşlarım çatıldı bu hareketiyle,alt tarafı yardım edecektim.Gözlerini benden alıp Ali'ye çevirince şaşırdı.Fark etmemişti geldiğini daha çok tedirgin oldu.Biraz sonra Deniz,bir hemşireyle beraber kontrol için geldi.
Deniz baş selamı vererek Afra'ya doğru ilerledi.Kontrol edecekken Afra,
ondan korkmuş olmalı ki geriye doğru çekildi.Bunula beraber canı açmış olmalı ki inledi.
Deniz ile göz göze gelince kızın olduğu durumun hiçte iyi olmadığını anladım.
Bu kızın bu kadar korkmasının sebebi bizim ona yaptıklarımızdı.Ali'ye bakınca gözlerinde ki üzüntü ve mahcubiyeti gördüm.Biliyorum elinde olsa karşı çıkar bu olanlara izin vermezdi.Ama Serkan'ın gözü dönünce olduğu kişiyi çok iyi bilirdim.Onu kimse durduramazdı.Ben bile...
Aldığı destek ve kullandığı ilaçların hiç bir faydası yoktu.Ailesinin ölümünden bu yana destek alır psikoloğa giderdi.Ama bir faydası olmak yerine gittikçe daha da dibe batıyordu.Hayatında bir tek ben kaldığım için benim ölmemden,beni de kaybetmekten korktuğu için elinden geleni her şeyi yapıyordu.Bu yüzdendir beni tek başıma bırakıp gitmek,onun için en büyük cezaydı.O ordayken benim tek başıma olduğumu düşünüp kafayı yiyecekti.Ama bu cezayı çoktan hak etmişti.
Bakışlarım tekrar yatakta ürkek gözleriyle etrafa bakan kıza döndü.
Bu kızın yeniden hayata dönmesi için elimden gelen her şeyi yapacaktım.
Bu,en yakın dostum olan Serkan'ı hayatımdan çıkarmama sebeb olacaksa bile hiç düşünmeden bunu yapacaktım.
****
Bazı zamanlar vardı.Kendi benliğini unuttuğun,olduğun kişinin bu olmadığını sandığın...Bir insan kendini anlattığında aslında o kişi olmadığını ve davranışların geçici ve olaya bağlı olarak değiştiğini anlarsın.Bazen birine davrandığın gibi bir diğerine o şekilde davranamıyorsun.Adam kaydırmak asla benlik bir şey değil ama konu o olunca her şey değişiyor.
Normal hayatta asla müsama göstermeyeceğim şeyleri o yapınca ona kıyamıyordum.Sebebini bende bilmiyorum.Belki ona borçlu hissettiğim için, belki de ona acıdığım içindir,emin değilim.
Onu en son gördüğüm zamandan bu yana tam bir hafta geçmişti.Bu sürede Ali onunla ilgilenmiş yanında durmuştu.Ali her zaman beni haberdar edip onun fotoğraflarını bana gönderiyordu.Onun yanına gitmek istesem de hastanede bana olan bakışlarından bunu yapmamıştım.
Onu yanımda istiyordum ve bunun için elimden gelen her şeyi yapacaktım.
Bu kendimi ona acımasız biri olarak gösterse bile.
Çok düşünmüştüm,onu nasıl yanımda tutabilirim diye...Bulduğum çözüm biraz boktandı ve onu tehtid ederek yapmıştım ama başka türlü yanımda durması bir yana yüzüme bile bakmazdı.Elimde ki en önemli koz ailesiydi ve bu yoldan gidiyordum.Hiç düşünmeden kendi hayatını bırakıp ailesi için benim hayatıma dahil oldu.
Çöpçü adamın durmadan paramı çektiğini ve bunu onun şirkette yanımda çalışarak karşılayacağını söylemiştim.Mecburen kabul etmişti.
Aslında ona hayatının şansını sunuyordum ama o farkında değildi.
Ailesine söylediği yalan ortadan kalmış olacaktı ve o da Türkiye'nin en iyi şirketinde iş sahibi olacaktı.
Hayatının ilerisinde bu teklifim için bana teşekkür bile edecektir.
Oturduğum sandalyemden kalkıp ceketimi giydim.Hava çoktan kararmıştı.Telefonumu da alıp şirketten çıktım.Saatler önce Mustafa aramış ve Afra'nın şirkete yakın bir sahilde bankta oturduğunu söylemişti.
Dün gece onu eve bıraktıktan sonra sabah şirkete gelmesini söylemiştim.
Gelmişti de.Ama şirkete girmekten vaz geçmiş saatlerdir o bankta oturmuştu.
Bende şarteller atmıştı tabi.Yine aynı şeyi yapmıştı,benim sözümden çıkmıştı.Ama sabahki ona olan sinirim geçmişti.Onu da anlamam gerekiyordu,bir anda hayatını tümden değiştirmesini istiyordum.Ona kabullenmesi için biraz zaman vermem gerekiyordu.Ve bu zaman yeterliydi bence.
Oto parka inince arabamın üzerine bırakılmış bir notla olduğum yerde şüpheyle durdum.Cam sileceklerine sıkıştırılmış bir fotoğraf ve arkasında yazan bir cümleyle bedenim öfkeden kas katı kesildi.
"Yeni oyuncağın güzelmiş Karalı..."
SİKTİR.Kocaman bir SİKTİR...
Fotoğrafta ki kişi kollarımın arasında baygın şekilde uyuyan Afra'ydı.Bir hafta önce onu o duvar dibinde baygın şekilde bulduğum ve hastaneye götürdüğüm gün çekilmiş bir fotoğraftı.Ben hızla yürüyor, Afra'nın bedeni kollarımın arasında bir ölü gibi hareketsiz duruyordu.Ne kadar ifadesiz dursamda endişelendiğim yüzümün her bir zerresinden belli oluyordu.Bu da onun benim için önemini gösteriyor ve düşmanlarıma büyük bir yem olduğu anlamına geliyordu.
Bu fotoğrafı kimin gönderdiğini bilmiyorum ama Afra büyük tehlikedeydi.Nasıl olurda onu fark etmiş olabilirlerdi? Kahretsin.
Bir süredir kafamı kurcalayan düşünceler ile kafayı yemek üzereydim.Nasıl olurda bu kısa sürede hedef noktası olabilmişti aklım almıyordu.Ben onu Serkan'dan korumak isterken daha çok bataklığa çekmiştim ve onu nasıl koruyacağımı bilmiyordum.
Derin bir nefes alıp sakin olmaya,çıkış yolu bulmaya çalıştım.Direksyonu sıkarak öfkemi dizginlemeye çalıştım.
Mustafa'nın attığı konuma gelince arabayı yol kenarına park edip arabadan indim.Afra'nın oturduğu banka doğru ilerlerken kısa kollu tişörtüyle durduğunu gördüm.Belli ki havanın soğukluğunun farkında değildi. Üzerimde ki ceketi çıkardım,yavaşca omuzlarına bırakıp yanına oturunca irkildi ve şaşkınlıkla bana döndü.
"Ne düşünüyorsun? Üşüdüğünü bile fark edemeyecek kadar neler dönüyordu kafanda?"diye sordum alayla.
"Senden nasıl kurtulacağımı..."dedi açıkça.Güldüm.Bu kızda fark ettiğim bir şey vardı.Aklından geceni hiç düşünmeden direk söylüyordu.
Bakışlarım ona döndü ve üzerine bastırarak"O iş o kadar kolay değil yalnız.Sen kaçış yolları ararken bir bakmışsın kafayı yemişsin.Olan sana olmuş olur"dedim.
Gözlerini benden alıp denize çevirdi cevap vermeden."Neden burdasın?"
diye sordum bu seferde,sessiz kaldı.
Bakışları anlık bana değince hızla gözlerini kaçırdı.Derin bir nefes alıp tane tane,"Sana bir soru sordum.Ve bu arada sorduğum sorulara cevap verilmemesinden nefret ederim.Beni tanımadığın için bu seferlik mazur görüyorum.Ama bir daha sana soru sorduğumda cevap ver.Yoksa iyi şeyler olmaz."Dedim otoriter bir sesle.
Sırtımı banka yaslayıp cebimden sigaramı çıkarıp yaktım.Ağzımda ki dumanı üfleyip bakışlarımı ona çevirdim,bana baktığını gördüm.
Yüzünde ki alık ifadeyle hafifçe sırıttım.Biraz sonra ağzında bir şeyler geveledi ve tekrar ona baktım.
"Kes sesini."
"Ne?"diye bir tepki verdim.
Aklını kaçırmış olabilir miydi?Kendi kendine konuşuyordu.Gözleri kocaman açılmış ve sudan çıkmış şaşkın balık gibi bana bakıyordu.
"Ben ııı, şey ben üşüdüm gidelim mi?"
Ayağa kalktı ve tuhaf hareketler sergiledi.Ne yaptığının o da farkında değildi.Aldırış etmedim bu hareketlerine zaten çek defterini adama verdiğinden beri aklından şüphe duymuyor değildim.Tekrar yerine oturdu.Farkında değildi ama titriyordu.
"Titriyorsun?"Dedim sorar gibi.
Bugün şirkete gelmedim ve sen beni tehtid etmiyorsun.Sebeb?"Diye sordu benim ona olan sorumu es geçerek.
Sigaramı ayakkabımla ezip bacak bacak üstüne atıp rahatça oturdum.
"Senin anlamadığın şey ne biliyor musun?Senin keyfine göre yürümüyor bu işler.Tatlı dille anlattım ama sen anlamamak için ısrar ediyorsun?
Bulunduğun durumun gerçekliğini anla diye illa bir şey mi olması mı gerekiyor?Senin anlaman gereken şu;
sen buna mecbursun.Sen bana mecbursun Yavru Ceylan..."dedim.
İyi halt ettin Ekin.Yavru ceylan ne lan?
Ama ne güzel de yakışmıştı ona.
Bu söylediklerimle sesiz kaldı.
Bakışlarım ona dönünce dolan gözlerini gördüm.Çok mu ileri gitmiştim?Biraz sonra fısıltıya çıkan sesi ulaştı kulağıma."Bana son bir şans ver,bir daha olmayacak."Yüzüne düşen saçını hoyratça kulağının arkasına sıkıştırıp dolu gözlerini gözlerime çıkardı.
"Kimseye asla ikinci şansı vermem ve sen benden üçüncü şansımı istiyorsun?"sordum yarı alayla.
"Bak ben bir daha sözünden çıkmam yemin ederim ne istersen yaparım ama aileme bir şey olmasın.Onlara zarar verme."Ağlamaya başladı.Her bir damla yanaklarından düşerken,
elleriyle yüzünde ki yaşları sildi.
Biraz sonra elime uzanıp ellerimi tuttu.Şaşkınlıkla sıcak ellerinin buz gibi ellerimi esir alışına baktım."Bak benim onlardan başka kimsem yok."
Burnunu çekti,"Beni öldür ama onlara zarar verme lütfen.Onlar yeterince üzüldü şimdi de buna ben sebeb olmak istemiyorum.Tamam yanında çalışıp borcumu tek kuruşuna kadar ödeyeceğim.Hayatım üzerine söz veriyorum."
Benim gözlerim ellerimizdeyken düşündüm.Bu kıza bunu yapmaya hakkım var mı diye?Tamam benim açımdan düşününce ona iylik yapmak istiyorum ama belki de bunu zorla yapmam hataydı.Onu korkutarak ve zorlayarak yanımda tutmam yanlıştı.
Ama yine de içimde yayılan rahatlamayı inkar edemezdim.
Gözlerine baktım uzun uzun.Ben bu kızdan vazgeçemezdim.
"Son bir şans yavru ceylan.Sadece son bir şans ve hata yok anladın mı?"
Baskın ses tonumla konuştum.
Yüzüne rahatlamanın verdiği bir gülümseme yayıldı.Bakışlarım dolgun dudaklarına kaydı saniyelik ama tekrar gözlerine baktım."Bundan sonra ben ne dersem o tamam mı?"sordum baskın sesimle.
Başını sallayıp sıcak ellerini çekti.
"Başka çarem mi var?"kinayeyle söylediği cümleyle kaşlarım çatıldı.
Hemen kendini toparlayıp"Sen ne dersen o.Peki eski kurallar mı geçerli?Yani asistanın mıyım hala?"diye sordu merakla.
Gözlerinin içine bakıp kafamı sallayıp onu onayladım."Bir kaç şey dışında bir şey değişmedi."Ayağa kalkıp üzerimi düzelttim,ellerimi ceplerime koyup ona üstten baktım.
"Bundan sonra benimle aynı evde yaşayacaksın..."
Az önce aklıma gelen fikirle başka yolum yoktu.Biliyorum onu yanımda kalmaya zorlamak büyük bir saçmalıktı ama başka bir yol bulamamıştım.Beynim işlevini kaybetmiş gibi fikir üretmiyordu ve bu beni daha da çıkmaza sürüklüyordu.
Onu başka türlü koruyamazdım.Ama yanımda kalır ve gözümün önünde durursa kendi canım pahasına koruyabilirdim.
Ne kadar onu hayatıma dahil etmem tehlikeliyse,yanımda olması hayatına kimsenin dokunmaya cesaret edemeyeceği anlamına geliyordu.
Ben ki Cellat olarak anıldığım bu dünya da yanımda ki kadına dokunmak bir yana hayatına kast etmek isteyenlerin canını alırdım.
****
Afra'yı evine bıraktıktan sonra hızla mekana gitmiş ve olup bitenlere ilgili akıl yürütmeye çalışmıştım.Kim buna cüret edip beni tehtid etmeye cesaret ediyordu?Sinirden elim ayağım titriyordu.Hayır sinirden değil,
saatlerdir içki içmemiştim bu yüzden bedenim uyuşuyordu.Acilen viski içip kafamı toplamam gerekiyordu.İçki dolabına ilerleyip şişeyi açtığım gibi ağzıma aldım.Bardak kesmezdi beni şu an tek ihtiyacım olan sınırsız içkiydi.
Ali kapıyı açtığı gibi içeri girdi.
Hareketleri telaşlı ve birazda meraklıydı.Sorgulayıcı gözlerle bana bakarken cebimden fotoğrafı çıkarıp masaya sertçe bıraktım.Ali masaya doğru gelip fotoğrafa yakından baktı ve irileşen gözleri ve şaşkınlıkla açılan ağzıyla bir bana bir fotoğraf baktı.
"Kim yaptı bunu,bir fikrin var mı?"diye sordu şüphenin sarmaladığı sesiyle.
"Yok amına koyayım yok.Olsaydı şu an burda olmazdım değil mi?Her kimse onu elimden hiç kimse alamaz duydun mu?Beni tehtid etmek ha?bak sen...
Bu yürekli şerefsizi bizzat yakından sikerek tebrik edeceğimden hiç şüphe duymasın."Diyerek öfkeyle arkamda kalın koltuga tekme attım.
Delirecektim az kalmıştı.Hala kim olduğumun tehtid edilecek son insan bile olmadığımın farkına varmayan cahillerle uğraştığıma inanamıyordum.
Ben Ekin Asaf Karalı.Namı diğer Cellat ve tehtid ediliyorum ha? Çok güzel.Her kimse doğduğuna pişman edicektim.
Hem de öyle böyle değil...
"Bana o pici bulun Ali."Dişlerimin arasından buz gibi sesimle konuştum.
🔗🔗
Son Ekin Asaf Karalı bölümünden sonra Ekin'e veda edip Afra'ya dönüş yapalım.
Afra'yı özlediniz mi?
Ekin'in bulduğu çözümü nasıl buldunuz?
Sizce Afra'yı yanında tutarak doğru mu yaptı?
Ekin'in Afra'ya kiyamamasına ne demeli peki?
Bölüm size emanet canlarım yıldıza basmayı ve de yorum yapmayı unutmayın lütfen.Bir yanlışımız varsa affola.Yorumlarda buluşalım minik kuşlarım...🥂
Firdevs Eti ✨