CESUR

By mermarid

95.7K 9.1K 381

Cesur yıllar sonra kızı için kovulduğu evine geri döner ancak ailesi onu kabul edecek midir? Genç yaşında bab... More

Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
DUYURU!
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. BÖLÜM
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. BÖLÜM
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
66. Bölüm
FİNAL

65. Bölüm

1K 127 5
By mermarid

Yeni bölümle karşınızdayım arkadaşlar. Ramazan geldi çok şükür bu yılda nasip oldu görmek. Herkesin Ramazanı mübarek olsun. Keyifli okumalar 🥰

***

Her şey çok hızlı geçiyordu. Genç kız zamanın nasıl geçtiğini anlamazken gününün çoğu bölümünü okul ve hastane arasında geçiriyordu. Bu durumdan en çok şikayetçi olan şüphesiz Ayşem'i doğru düzgün göremeyen Serdar oluyordu. Genç adam telefonu çaldığında hastasını yeni uğurlamıştı odasından. Telefonunun ekranına baktığında ise arayan kişiyi görünce hemen cevap vermişti.

"Beni hatırlayıp arayabildiğine inanamıyorum güzelim."

"İnanmıyorsan kapatabilirim." Serdar genç kızın sözlerine gözlerini devirerek konuşmuştu.

"Ne zaman göreceğim seni, çok özledim. Eskiden daha çok görüyordum seni," Serdar'ın haklı sitemine Ayşem bir şey söyleyememişti. Yorgundu ve bu yorgunluk genç kızı bitiriyordu. Bulduğu ilk köşe başında uyuyacakmış gibi hissediyordu.

"Çok hastan var mı?" Serdar gelen soruyla heyecanlanmıştı.

"Sonuncusunu az önce gönderdim. Servise çıkacağım birazdan. Sen neredesin?"

"Hastaneye geliyorum, babamla konuşmak için." Genç adam heyecanla sormuştu.

"Ona bizi mi anlatacaksın?" Ayşem derin bir iç çekerek cevap verdi.

"Çoktan anlatmam gerekiyordu ama araya hep bir şey girdi. Hastanede işler yoluna girdiğine göre anlatmamda bir sakınca kalmadı." Serdar hevesle kız görmese de başını sallamıştı.

"Aynen öyle, bende yanında olacağım."

"Olmaz Serdar, babamla yalnız konuşmam gerekiyor. Sonra birlikte tekrar konuşuruz." Genç adam bir şey söyleyemeden Ayşem telefonu kapatmıştı. Birkaç dakika dinlendikten sonra yerinden kalkıp servisteki hastalarını görmeye giden genç adam Deniz ile karşılaşınca onu yanına çağırmıştı.

"Buyurun Serdar Hocam bir şey mi isteyecektiniz?"

"210 da kalan hastanın durumu nasıl, bir sorun yaşadı mı?" dün doğum yapan kadının doğumu sorunlu geçmişti. Serdar önlem amaçlı kadını hastanede tutarken Deniz ve birkaç hemşirenin de onu arada kontrol etmesini istemişti.

"Bir sorun yaşanmadı hocam, şuanda durumu gayet iyi görünüyor. Tabi siz muayene ettikten sonra emin olabiliriz."

"Tamam, benimle gel sen. Duruma göre akşama onu taburcu edebiliriz." Genç adam koridorda hastasının odasına doğru ilerlerken Deniz de onu takip ediyordu. Kadının odasına girdiğinde kocası bebeği annesine vermeye çalışıyordu.

"Merhaba Nesrin Hanım, bu gün nasıl hissediyorsunuz?" kadının ayak ucundaki dosyasına bakarak yeniden kadına dönmüştü. Normal doğum olarak başlayan doğum son anda sezaryen doğum olmuştu. Karnında ki dikişleri kontrol eden genç adam kenarda endişeyle duran kadının kocasına bakarak "Bir sorun mu var beyefendi?" diye sormuştu.

"Şey Doktor Bey, biz ne zaman çıkacağız? Malum burası özel bizimde durumlar pekiyi değil..." diyen adam oldukça mahcuptu. Genç adam yeni baba olmuş adama gülümseyerek cevap vermişti.

"Endişelenmeyin, hastanenin vakıf bölümüne giderseniz size yardımcı olurlar. Durumunuza göre indirim yapacaklardır. Devlet hastanesi fiyatını sizden alırlar." Adam heyecanla sormuştu.

"Gerçekten mi?"

"Bu hastanede yönetimin uyguladığı bir yardım fonu var. Sizin gibi durumu olmayan hastaların daha kaliteli sağlık hizmeti alması için yardımcı oluyorlar. Bu yüzden paradan çok karınızın ve bebeğinizin sağlığını düşünün."

"Allah sizden razı olsun Doktor Bey. Karımın aniden sancısı tutunca en yakın diye buraya getirdik. Ne yalan söyleyeyim çok korktum masrafların altından kalkamayacağız diye." Adam neredeyse mutluluktan ağlayacak duruma gelmişti.

"Sizi bu akşam da misafir etmemiz gerekiyor, eşinizin değerlerinde oynama var. Yarın bir aksilik çıkmazsa öğleden sonra taburcu olursunuz." Adam Serdar'ın eline sarılacakken genç adam güçlükle ona engel olmuştu. Kadının odasından çıkarken Deniz derin bir nefes alarak doktora bakmıştı.

"Hocam, Servet Bey çok iyi bir insan, Cesur Bey de babasının bu uygulamasını tüm olumsuzluklara rağmen devam ettiriyor."

"Aslında uygulamayı başlatan Cesur Bey'miş. Daha lise çağında hastanede babasının yanında çalışmaya başlamış. O günlerden kalma bir uygulama. Servet Bey de oğlunun isteğini yıllardır o olmasa bile devam ettirdi." Deniz adamın sözleriyle duraksamıştı. Lise çağında bir çocuğun hastane koridorlarında görebileceği olumsuz görüntüleri düşününce ürpermeden edememişti. Üstelik kendisi ilk ebelik okumaya başladığı günlerde neredeyse psikolojisinin bozacak duruma geldiğini düşününce bir çocuk için üzülmüştü.

"Sen yeni doğan bölümüne git oradaki bebekleri kontrol et. Son raporları çocuk doktoruna götürürsün. Biz kendi aramızda paslaşırız. Ona göre taburcu olacak bebekleri ailelerine veririz." Deniz genç adamın yanından ayrılırken Serdar yorgunluk kahvesi almak için kantine inmişti. Bu akşam ablasını görmeye gidecekti. Kahvesini alıp boş bir masaya geçerken bir yandan da dışarıda ki hareketliliği izlemeye başlamıştı. Dalgın bir şekilde kahvesini yudumlarken önündeki sandalyenin çekilmesiyle yanına oturan kişiye bakmıştı.

"Nabersin doktorum eniştem." Genç kızın hitabına gülen Serdar başını iki yana sallayarak cevap vermişti.

"Cesur Bey bu dediğini duyarsa seni kulaklarından asar." Gülsüm omzunu silkerek gülümsemişti.

"Aman yakında alışır o da... Yalnız kıyak kayınpederin olacak. Cesur abi gibisini arasan bulamazsın."

"Öyle mi dersin?" Gülsüm hızla başını sallarken kantin büfesine yaklaşan genç adamı görünce elini kaldırarak "Deniz Bey bana da bir çay alır mısınız?" diye seslendiğinde bakışlar ona dönmüştü. Tüm onaylamaz bakışlarını umursamadan önüne dönen genç kız Serdar'a göz kırparak "Ayşem babasıyla konuşacakmış?" dediğinde Serdar gülerek başını salladı.

"Evet, bu gün kararını babasına açıklayacak. Yanında olmamı istemedi."

"Ayşem babasıyla arasına girilmesinden hoşlanmaz. Bunca yıl onların baba kız ilişkilerine imrenerek şahit oldum. Benim babam dedem sayesinde kız düşmanı olarak yetişti ama Cesur amca Ayşem'in ağzının içine bakardı. Bir şey isterse hemen yerine getirmeye çalışırdı." Gülsüm imrenerek konuşurken iç çekerek "Keşke benim babam Cesur abi olsa diye içimden az geçirmemiştim."

"Eminim senin yanında da durmuştur zamanında..." Gülsüm adamın sözleriyle hızla başını sallamıştı.

"Durmaz mı be... Üniversiteye onun sayesinde gittim. Yoksa babam beni hayatta göndermezdi okula. Liseden sonra evlenmemi istiyordu." Serdar genç kıza üzülmeye başlamıştı.

"Neyse ki okumuşsun. Üstelik hastanedeki olayı ortaya çıkarmanda çok zekice olmuş." Gülsüm kaşlarını çatarak önüne bırakılan çaya bakmıştı. Deniz çayı genç kızın önüne bırakarak yanlarındaki sandalyeyi çekip oturdu.

"Kendini başkalarından üstün gören insanlara dayanamıyorum. Hele de benden zeki olduğunu düşünen erkekleri görünce sinirlerim tepeme çıkıyor. Kaldı ki zeki bile olsalar kimse kimseyi aşağılayacak şekilde ezmeye çalışamaz. Saygı göstermeyene saygı duymam. Bende beni küçümseyene haddini bildirdim."

"Olayın bundan ibaret olduğunu sanmıyorum sadece."

"Elbette değil, onlar durumu olmayan insanların hakkına göz dikmişti. Yokluğu iyi bilirim hocam, zamanında varlık içinde yokluğu az çekmedim. Bizimkiler almak istediğim şeyleri alabilecek durumda olmalarına rağmen almazlardı. Onlara göre sürekli istemeyeyim diye ihtiyacım olan şeyleri almıyorlardı." Serdar anlayışla genç kıza bakarken zamanında ablasıyla geçirdiği zor günleri düşünmüştü. Serdar da fakirliği biliyordu. Üstelik dibine kadar yokluğu da yaşamışlardı. Neyse ki ablası Servet beyin yardımıyla hem okumuş hem de hastanede çalıştığı için durumları giderek düzelmeye başlamıştı.

"Neyse arkadaşlar benim gitmem gerek, siz keyfinize bakın." Serdar ikilinin yanından ayrılırken Gülsüm Deniz'in dikkatle kendisine baktığını görünce başın iki yana sallayarak "Bir şey mi oldu?" diye sordu.

"Akşama sinemaya gidelim mi diye soracaktım," diye konuşan Deniz genç kızın duraksamasına neden olmuştu. Akşamları dışarı çıkmayı pek sevmezdi. Kaldı ki ailesinin yanında olmadığı için Cesur abisinden izin alması gerekiyordu. Bu yaşına gelmiş hala izin aldığı için bazı arkadaşları ona şaşırsa da Gülsüm bu şekilde yetişmiş ve bu durumdan da şikâyetçi değildi. Ailesi en azından bir şey olduğunda onu nerede bulacaklarını biliyordu. Özellikle lisede arkadaşı ailesine haber vermeden gezmeye gittiğinde geçirdiği kaza sonrası iki gün sonra hastanede bulunmuştu. Ailesi nerede olduğunu bilmediği için iki gün boyunca onu aramış ama ulaşamamıştı. Sonradan polis tarafından kimliği belirsiz bir hastanın yoğun bakımda olduğunu öğrenince aile kızlarını hastanede yarı ölü bir şekilde bulmuştu. O günden sonra bu haber verme işine daha çok önem verir olmuştu.

"Yarın akşam gitsek olur mu? Bu akşam Ayşem babasıyla konuşacak. Cesur abi sinirliyken izin alamam." Deniz şaşkın bir şekilde genç kıza bakarken anlayışla başını sallamıştı.

"Elbette, biletler benden. İçecekleri de sen alırsın." Gülsüm teşekkür ederek masadan elinde çayıyla kalkarken biriken işlerini halletmek için odasına geçmişti. Yanına birkaç eleman daha alsalar da Gülsüm kimseye kolay güvenemiyordu. Onların yapmış olduğu işleri bile çaktırmadan yeniden kontrol ediyordu. Bu durum tatmin olana kadar böyle devam edecekti.

***

Genç kız otobüsten inerek hastaneye doğru yürümeye başlamıştı. Ağır adımlarla ilerlerken aklında babasına yapacağı konuşmayı düzenlemeye çalışıyordu. Babasının konuşmadan sonra fazla tepki vermemesi için elinden geldiğince alttan almaya çalışacaktı. Derin bir iç çekerek hastaneye ulaştığında yönetim katına çıkmak için babasından aldığı özel asansörün kilidini kullanarak üst kata çıkmaya başlamıştı. Asansörden indiğinde babasının sekreteri onu gülümseyerek karşıladı.

"Hoş geldin Ayşem, nasılsın?" bir süredir Ayşem'in isteği üzere kadın ona resmi davranmayı bırakmıştı. Sadece adıyla seslenmesini istediğinde Selda oldukça şaşırmış, başta itiraz etse de Ayşem'in diretmesine daha fazla dayanamayarak kabul etmişti.

"Teşekkür ederim Selda abla, babam odasında mı?"

"Evet, bu gün aşağıya hiç inmedi. Dosyalarla ilgileniyor."

"Bize iki oralet söyler misin?" Selda kızın isteğine şaşırırken başını sallayarak masasına geçmişti. Genç kız yavaş bir şekilde babasının kapısını tıklatarak içeriye girdiğinde Cesur kızını görünce gülümseyerek ona bakmıştı.

"Hoş geldin hayatım, okuldan erken çıkmışsın."

"Çok yoğun değildi, hoca bizi erken bıraktı. Bende seninle konuşmaya geldim," dediğinde Cesur tek kaşını kaldırarak kızına bakmıştı.

"Evde konuşmayı bekleyemeyecek kadar önemli olan şey nedir hayatım?" Ayşem derin bir nefes alırken odanın kapısının tıklatılmasıyla Selda elinde iki oraletle odaya girmişti. Cesur oraletleri görünce kaşlarını çatarak kızına bakmıştı. Baba kızın bir geleneğiydi bu içecek. Birinin kararının diğerinin hoşuna gitmeyeceğini kısaca anlatıyordu. Cesur kaşlarını çatarak kızına bakmaya devam ediyordu. Bu içeceğin tek bir anlamı olabilirdi o da kızı Serdar hakkında bir karar vermiş olmalıydı.

"Duymak istemiyorum Ayşem!" babasının ani çıkışıyla gülümseyen genç kız başını iki yana sallamıştı.

"Duymak istemesen bile duyacaksın babacım, bir karar verdim ve senin de benim yanımda olmanı istiyorum."

"Başka adam mı kalmadı kızım?" Cesur isyan edercesine sorarken Ayşem babasının ifadesine neredeyse kahkaha atacaktı.

"Baba lütfen, sende Serdar'ı az çok tanıyorsun. Bu yüzden..."

"Duymak istemiyorum," diyen adam kulaklarını kapatırken Ayşem gözlerini devirerek babasına bakmıştı.

"Baba çocuk gibi davranıyorsun. Hemen evleneceğimi söylemedim. Sadece ilerde olabileceğini söyledim."

"Birde hemen evlenseydiniz!" diye çıkışan Cesur'un sesi yüksek çıkmıştı.

"Gerçekten mi?" Cesur kapıdan içeriye giren genç adamı görünce kaşları daha da çatılmıştı.

"Senin ne işin var burada?"

"Ayşem'i yalnız bırakmak istemedim. Hem bu durum ikimizi de ilgilendiriyor. Ben Ayşem'i seviyorum Cesur abi!" dediğinde Ayşem bir elini alnına götürerek olanları parmaklarının arasında izlemeye başlamıştı.

"Ben seni sevmiyorum ama."

"Çok ayıp, ablam duymasın. Ayrıca senin değil Ayşem'in sevmesi yeterli."

"Kızımda seni sevmiyor," dediğinde Serdar genç kıza dönmüştü. Ayşem başını iki yana sallarken genç adama "Bizi yalnız bırakır mısın Serdar, babamla yalnız konuşmak istiyorum ." dedi.

"Bu durum ikimizin hayatını da ilgilendiriyor Ayşem, bundan sonra tüm konuşmaları birlikte yapacağız." Ayşem adama hak verse de babasıyla arasına girmesini istemiyordu. Serdar kızın yanına giderek elini tutmuştu. Serdar bu görüntü karşısında kulaklarından duman çıkaracak kadar kızarmış durumdaydı.

"Bana bak, haddini aşma. Kızımın elini hemen bırak!"

"Buna alışsan iyi edersin enişte, Ayşem'in elini bir kez tuttum mu bir daha bırakmaya niyetim yok. Ayrıca bu hafta sonu kızını istemeye geliyoruz. Hazırlıklı olsan iyi edersin."

"Hani hemen evlenmeyecektiniz?" Cesur kızına dönerek hiddetle sormuştu.

"Yok öyle bir şey baba, okul bitene kadar evlilik yok." Cesur rahat bir nefes alırken Serdar'a dönmüştü.

"Ayşem haklı, okulu bitene kadar evlenmek yok ama bu ilişkinin adını koymayacağımız anlamına gelmiyor. Ayşem'in parmağında bana ait yüzük olsun istiyorum. Malum dışarıda çakal çok."

"Bilmez miyim, bir tanesi de karşımda oturuyor."

"Teveccühünüz babacım," diyen adam Cesur'u iyice sinirlendirmişti. Ayşem şaşkınlıkla genç adama bakarken onaylamaz bir şekilde başını iki yana sallamıştı.

"Bu konuşmayı da yaptığımıza göre ben eve geçiyorum, çok yorgunum."

"Seni bırakmamı ister misin? Bu günlük benim mesaim bitti," diyen adamla Ayşem babasına bakmıştı.

"Babacım?" Ayşem babasına sorarcasına bakınca Cesur derin bir iç çekerek başını sallamıştı.

"Aylin'i de görür, ne zamandır ablasını ziyarete gelmedi. Ayrıca bu konu burada kapanmadı, evde yeniden konuşacağız." Genç kız yerinden kalkarak babasının boynuna sarılıp yanaklarını öperken "Sen nasıl istersen babacım," diyerek kapıya yönelmişti.

"Öpeyim mi babacım," diyen adama ters bir şekilde bakan Cesur, adama "Bir süre gözüme görünme," dediğinde Serdar gülümsemekle yetinmişti. Olayı bu kadar kolay atlattıklarına inanmıyordu. İkili birlikte odadan çıktığında Serdar kızın kolunu tutarak onu durdurmuştu.

"Bu kadar mıydı?"

"Anlamadım?"

"Babanın tepkisi sence de çok sakin olmadı mı?" Ayşem genç adamın sözlerine gülerek karşılık vermişti.

"Babam benim kararlarıma saygı duyar. Bu yüzden fazla bile tepki verdi. Ama sen yine de dikkatli ol. Alışana kadar sana saracaktır." Serdar şaşkın bir şekilde genç kıza bakarken Ayşem çoktan asansöre binerek genç adama bakmıştı.

"Gelmiyor musun?" kızın seslenmesiyle hızla asansöre binen adam odasına giderken Ayşem Gülsüm'ü görmek için odasına gitmişti.

"Bende seni bekliyordum, ne oldu çok merak ediyorum?" Gülsüm hevesle yerinden kalkarak kuzeninin karşısına dikilmişti.

"Ne olmasını bekliyordun Gülsüm, biraz mırın kırın etti ama kabullenmek zorunda olduğunu biliyor. Serdar'dan emin olmasan kabul etmeyeceğimi biliyor baba. Belli etmiyor ancak babamda ona güvendiği için fazla bir tepki vermedi." Gülsüm sevinçle genç kızın boynuna sarılırken neşeyle şakımıştı.

"Ee ne zaman seni istemeye geliyorlar?"

"Hafta sonu dedi Serdar ama bilmiyorum. Bakarız artık,"

"Ay hafta sonu mu? Daha kıyafet alacağız Ayşem," diyen genç kız geri çekildiğinde Ayşem'e bakınca yüzünü asmıştı. "Ne bu surat Ayşem, ben senden daha heyecanlayım vallahi," dediğinde Ayşem gülmüştü.

"Sen her zaman heyecanlısın Gülsüm. Ortada henüz bir şey yok, neden heyecanlanayım Allah aşkına?"

"Aman sakince dur sen ama yarın akşam kıyafet bakalım seninle. Hem Deniz ile birlikte sinemaya gideceğiz. Sende gelsene," dediğinde Ayşem imayla kaşını yukarı kaldırmıştı.

"Hayırdır, ne iş? Deniz ne alaka?" diye sorduğunda Gülsüm omzunu silkmişti.

"İyi arkadaş olduk, sen olmayınca elimde Deniz kaldı."

"İnanayım mı?" Ayşem'in sözlerine Gülsüm bakışlarını kaçırarak masasına geçmişti. Son birkaç haftadır Deniz'in kendisine olan ilgisinin farkındaydı ancak Gülsüm bazı konularda kendine güvenemiyordu. Deniz'i üzmek istemiyordu. Özellikle iki gün sonra abisi nişanlısını görmeye geleceğini haber verince geride durmaya karar vermişti. Şuanda aklını toparlaması ve ağabeyini kazasız belasız bir şekilde şehirden göndermesi gerekecekti.

"Daldın ne düşünüyorsun?"

"Birkaç gün sonra abim gelecek, nişanlısını görecekmiş. Ayrıca nişanlısıyla görüşmedim diye bana saydırıp durdu."

"Ne yapacaksın, yengenle konuşacaksan seninle gelebilirim."

"Aman başımıza bela etmeyelim şimdi o kızı."

"Çok ayıp Gülsüm neden öyle konuşuyorsun?"

"Abim kendinin kopyasını buldu, sence neden olabilir. Neyse çok zora kalmadan o kızla görüşmek istemiyorum. Sen çıkacak mısın?"

"Evet, Serdar'la eve geçeceğiz."

"Ooo damat efendi şimdiden sizin şoförlüğe talip desene."

"Saçmalama Gülsüm, Aylin ablayı ne zamandır ziyarete gelmedi. Kadın kardeşini görmeyince üzülüyor, onu ziyarete gelecek."

"İnanmadım ama inanmış gibi yapayım bari," diyen kız kahkaha atarak gülmeye başlamıştı.

"Seninle uğraşamayacağım ben gidiyorum. Akşam evde konuşuruz." Genç kız hızlı bir şekilde hastanenin çıkışına doğru ilerlerken Serdar'ın çoktan arabasının yanına geçtiğini görünce ona doğru yürümeye başlamıştı.

"Neden gerginsin?" Serdar kızın ifadesinden gergin olduğunu anlamıştı.

"Önemli bir şey yok, hadi gidelim." Ayşem arabaya binerken Serdar kızın üzerine gitmemeye karar vermişti.

"Dersler nasıl gidiyor, sınavlara çok var mı?"

"İki hafta sonra başlayacak sınavlar, derslere odaklanmam gerekiyor." Serdar kızı onaylarken derin bir iç çekmişti. Ayşem'in başarılı olacağına inanıyordu. Eve doğru yola çıktıklarında genç adam ablasının pastanesine uğrayarak işleri kısa bir kontrol etmiş sonrada Aylin'in sevdiği tatlıdan alarak yeniden yola çıkmışlardı. Ayşem yol boyunca sessizdi. Eve geldiklerinde onları kapıda Ayşem Hanım karşılamıştı. Torununu gören kadın her seferinde sanki Ayşem'i uzun süre görmemiş gibi karşılıyordu genç kızı.

"Babaanne, sabah evden çıktım. Haftalardır görüşmüyormuşuz gibi davranıyorsun."

"Özlüyorum yavrumu ne yapayım. Geç buldum torunumu," dediğinde Ayşem hüzünle yaşlı kadına sarılmıştı.

"Bende seni özledim sultanım. Çok yoruldum akşam yemeğine kadar dinlensem, sonra seninle ilgilensem..." dediğinde kadın anlayışla genç kızın saçlarını okşamıştı.

"Hadi sen odana çık, yemeğe ben seni kaldırırım." Genç kız babaannesinin yanağını öperek Serdar'a kısa bir bakış atıp odasına çıkmıştı.

"Sende hoş geldin Serdar oğlum, yine bizi unuttun. Kulaklarını çekeceğim sonunda."

"Ne yapayım sultanım, hastanede çok yoğunduk. Biliyorsun yeni ekipler kuruluyor. Bizler de elimizden geldiğince ortamı yatıştırmaya çalışıyoruz. Birkaç gün daha böyle yoğun olacak sonra rahatız inşallah." Genç adamın cevabıyla kadın buruk bir şekilde gülümsemişti. Hastane çalışanları neredeyse baştan aşağı değişmişti.

"Ablan salonda hadi yanına git seni sorup duruyordu." Serdar üzerinde ki ceketi portmantoya asarak salona geçerken ablasını göbeğinde meyve tabağıyla televizyon izlerken bulmuştu.

"Bak anne bu kadın kocasını bırakıp kaçtı," diyen kadınla Serdar şok olmuştu. Ablası kadın programları izlemekten nefret ederdi. Şimdiyse yorum yapacak şekilde izlemeye başlamıştı.

"Sen ne zamandan beri bu tarz program izler oldu ablacım?" Aylin kardeşinin sesini duyunca hızla ona dönmüştü.

"Seninle konuşmuyorum ben, bir ablan olduğunu unuttun." Aylin yüzünü asarak kardeşine bakmayı kesmişti. Genç kadın alınmış bir şekilde televizyon izlemeye devam ederken Serdar ablasının ciddi olduğunu anladığında şaşkınlıkla yanına gidip oturmuştu. Elini kadının kucağında ki meyve dilimine uzatırken Aylin sert bir şekilde eline vurmuştu.

"Bebeğimin rızkını alma," dediğinde Serdar gülmemek için kendisini tutmuştu.

"Bana kızacağına kocana kızsana, onun yüzünden hastaneden çıkamaz olduk."

"Telefonuna da el koymadı ya, neden aramadın?" Serdar iç çekerek ablasının tüm itirazlarına rağmen kadını kolunun altına alarak saçlarını öpmüştü.

"Benim ablam bana küsmüş mü? Hem yeğenim dayısına küstüğünü anlarsa çok üzülür."

"Bebeğimi karıştırma Serdar, gerçekten sana küsüm."

"Tamam özür dilerim ablacım, bir daha gece yarısı da işten çıksam sana uğramadan eve geçmeyeceğim." Aylin omzunu silkerken Serdar ablasının yanağından makas alarak gülmüştü.

"Küsme hem sana güzel haberleri var. Hafta sonu kız isteyeceğiz."

"Hiii... Cesur'a söylediniz mi yoksa?" Serdar gülerek ablasını onaylamıştı. Genç kadın kardeşinin yüzünü elinin içine alarak incelemeye başlamıştı.

"Ne yapıyorsun abla?"

"Hasar tespiti yapıyorum, sana vurmadı değil mi?"

"Aşk olsun karıcım, neden vurayım? Ne kadar kardeşini sevmesem de bana kızımın kararına saygı duymak düşer." Cesur işlerini bitirerek ikilinin peşinden eve geçmişti. Karısının gülen yüzünü görmek istiyordu. Son haftalarda Serdar'ı sık sık göremediği için sürekli yüzü asılıyordu. Onun küçük bir mutluluğunu bile kaçırmak istemiyordu.

"Hoş geldin hayatım, erkencisin bu gün?"

"Ben geldim ya ondandır!" Serdar ağzının içinden homurdanırken Aylin kardeşine ters bir şekilde bakmıştı.

"Nasıl oldun hayatım, bu gün daha iyi misin?" Aylin kocasının sorusuyla başını sallayarak onu onaylamıştı.

"Bir şey mi oldu abla, iyi hissetmiyor musun?" Aylin altıncı ayının sonuna yaklaşmıştı. Genç kadın gün geçtikçe daha da ağırlaşıyordu. Bebekleri inatçı çıktığı için cinsiyetini öğrenememişlerdi. Aylin son kontrolünde de cinsiyetini öğrenemeyince artık öğrenmek istemediğini söylemişti.

"Önemli bir şey yok Serdar, sadece biraz halsizim. Doktor normal olduğunu söyledi."

"Sen yemek yedin mi? Dün doğru düzgün bir şey yememişsin, yarın doktoruna gidelim."

"Acıkmadım Cesur, kendimi zorlayamam ya."

"Zorlaman gerekiyor ama karıcım. Sen iki canlısın, bebeğimizin aç kalmasını istemezsin değil mi?" Aylin yüzünü asarken Serdar ablasına sıkıca sarılarak derin bir iç çekmişti.

"Sen çok güzel bir anne olacaksın ablacım, kendini strese sokmadan hamileliğinin keyfini çıkar. Bizler hep yanında olacağız." Genç adamın sözleriyle Aylin ağlamaya başlayınca Serdar geri çekilerek ablasına bakmıştı.

"Neden ağlıyorsun şimdi?" Cesur Serdar'ı iteleyerek onun oturduğu yere oturup karısını kollarının arasına çekmişti. Ayşem Hanım iki adamın genç kadına olan düşkünlüğünü gülümseyerek izlemişti. Kapı zili çaldığında Ayşem Hanım kocasının sonunda eve geldiğini düşünerek kapıyı açmaya gitmişti.

"Ay Servet Bey bu ne?" Ayşem hanımın sesini duyan Cesur yerinden kalkarak kapıya yönelmişti. Babasını kapıda nefes nefese görünce şaşkınlıkla ona bakmıştı.

"Yaşlanmışız Ayşem Hanım, şuncağız şeyi taşırken nefes nefese kaldım," dediğinde Cesur babasının elindeki ahşap beşiği görünce şaşkınlıkla babasına bakmıştı. Hızlı birkaç adımda babasının yanına giderek beşiği alıp salona kadar taşımıştı. El yapımı olduğu belli olan beşik oldukça ağırdı. Babasına merakla bakan Cesur onun beşiği ne kadar süredir taşıdığını düşünmüştü.

"Baba, böyle ağır şeyleri taşımamalısın, bir yerini sakatlayacaksın." Yaşlı adam nefes nefese koltuklardan birine çökerken Ayşem Hanım hemen çemkirmişti.

"Bey üzerin toz toprak içinde her yeri batırdın."

"Dur be Ayşem nefesleneyim. Temizlenir nasıl olsa."

"Baba bu beşik nereden çıktı?" Aylin gözleri parlayarak eskiyle yeni model karışımı ahşap beşiğe bakıyordu. Beşiğin hemen üzerinde beşik sallandıkça ses çıkaran çember şeklinde ahşaptan yapılmış çıngırak bile vardı. Üstelik her biri rengârenge boyanmıştı.

"Bu çok güzeli nereden aldın baba?" Aylin yerinden hafif doğrularak beşiği sallamıştı.

"Ben yaptım," diyen adam herkesi şaşkına çevirmişti.

"Sen mi yaptın?" Servet Bey gururla eserine bakmıştı. Yapması aylarını almıştı ama sonunda istediği gibi bir beşik yapabilmişti.

"Elbette, torunumu öyle ne olduğu belli olmayan beşiklere mi yatıracaktım. Arkadaşın atölyesi vardı girdim kendim yaptım," diyen adamla Ayşem Hanım başını iki yana sallarken Aylin duygulanarak ağlamaya başlamıştı.

"Cesur şunun güzelliğine bakar mısın? Çok tatlı değil mi?" Cesur karısına gülümseyerek cevap vermişti.

"Öyle güzelim, hadi ağlama artık. İyi tarafından düşün artık hangi renk beşik alacağımızı düşünmeye gerek kalmayacak."

"Herkese hayırlı akşamlar," Ayşem salona girdiğinde azda olsa dinlenmiş görünüyordu.

"Gel torunum," diyen Servet Bey genç kızı yanına çağırmıştı. Ayşem dedesinin oturduğu koltuğun kenarına oturarak bir kolunu yaşlı adamın omzuna atmıştı.

"Dedecim hayırdır, yine toz toprak olmuşsun. Doğru söyle seni çalıştırıyorlar mı?" dediğinde bakışları salonun ortasında ki beşiğe takılmıştı. "Beşik mi aldınız, çok güzelmiş." Ayşem beşiği sallarken çıngırak ses çıkarınca gülmüştü.

"Deden yapmış, çok güzel oldu değil mi?" Ayşem babasının sözleriyle şaşırarak dedesine bakmıştı.

"Gerçekten mi? Bunca zaman beşik için mi uğraşıyordun?" diye soran kız merakla yaşlı adama bakmıştı.

"Bir şey daha var ama onu yarın getireceğim," diyen adam Cesur'un kaşlarını çatmasına neden olmuştu.

"Baba sen ağır şeyler taşıma, bana söyle ben gider alırım."

"Onu ben taşıyamam zaten..." Adam kısa bir süre duraksadıktan sonra iki genç adama bakmıştı.

"Hatta siz buradayken gidip alalım," diyen adam dizlerine vurarak yerinden kalkmıştı.

"Servet Bey, geç oldu nereye?"

"Atölye yakında Ayşem, geliriz yarım saate. Hadi delikanlılar," diyen adam iki genç adamı peşine takarak evden ayrılmıştı. Ayşem şaşkınlıkla onların arkasından bakarken Aylin'in yanına oturarak beşiği sallamaya başlamıştı.

"E buna göre iç yatak bulabilecek misiniz?" diye sorduğunda Ayşem Hanım araya girmişti.
"Özel yaptırırız sorun değil. Kızım sen gerçekten beşiği beğendin mi? baban yaptığı için istediğin beşiği almaktan geri durma sakın."

"Yok anne, istesem de bunun kadar güzelini bulamazdım," diyen kadın duygulanarak beşiğe bakmıştı.

"Hangi odaya koyacaksınız karar verdiniz mi?"

"Birkaç ay bizimle aynı odada kalacağı için şimdilik yatak odasına koyarız. Sonra da yatağa geçer zaten, o zamana kadar bir yer düşünürüz." Ayşem başını sallarken yaşlı kadın çalışanlara yemek masasını hazırlamalarını söylemişti. On dakika sonra evin kapısı çaldığında genç kız merakla koşturarak kapıya gitmişti. Babası ve Serdar'ın güçlükle tuttuğu sallanır sandalyeyi gören Ayşem gözleri parlayarak sandalyeye bakmıştı.

"Bu çok güzel," diyen kıza Cesur "Kızım çekil de girelim belimiz koptu," dediğinde Ayşem hemen kenara çekilmişti. Genç kız dedesinin elindeki ayak uzatma sallanır pufu görünce uzanarak almıştı. Sandalyeyi de beşiğin yanına koyan ikili nefeslenmek için kendilerini koltuklara atmıştı.

"Baba çok ağır bu? Normalde sallanır sandalye bu kadar ağır olur mu?"

"En iyi ağaçtan yaptık, elbette ağır olacak," diye adam gururla oğluna bakmıştı.

"Çok güzelmiş bu, Aylin abla kardeşimi uyutmak için sana çok yardımcısı olacaktır. Arada bende otururum ona göre." Servet Bey torununun parlayan gözlerine gülümseyerek bakmıştı.

"Sevdin mi Ayşem?" Ayşem dedesinin sorusuyla gülümsemişti.

"Çok güzel olmuş dede, eline sağlık."

"İyi bari, beğenmezsin diye endişelenmiştim." Ayşem dedesinin sözleriyle duraksamıştı.

"Anlamadım?"

"Sandalyeyi sana yapmıştık. Gülsüm bir keresinde sevdiğini söylemişti." Ayşem şaşkınlıkla aile üyelerine bakarken alınmış olabileceğini düşünerek Aylin'e de kısa bir bakış atmıştı. Kadının gülümsediğini görünce rahat bir nefes alarak "Bana mı yaptın?" diye emin olmak için sormuştu.

"Evet, bir toruma beşik, diğerine sevdiği bir şeyi yapmak istedim." Ayşem dedesinin boynuna sarılarak sevinçle yanaklarını öperken Serdar yine yapmıştı yapacağını ve "Evimizin en güzel köşesine yerleştiririz artık," dediğinde tüm ters bakışların hedefi olmuştu. Serdar iki adamın kötü bakışları altında tırsarak tedirgince gülümsemeye çalışırken Ayşem onaylamaz bir şekilde "Babacım istediğini yapabilirsin," diye izin vermişti.

"Büyük zevkle kızım," diyen Cesur yerinden kalktığında Serdar hızla ablasının arkasına saklanmıştı.

"Ne kızıyorsunuz abi ya, sen izin vermedin mi? haftaya istemeye gelmiyor muyuz?"

"Ne diyorsun oğlum sen, kimi istiyorsun. Ben torunumu vermiyorum!" Servet Bey kaşlarını çatarak Serdar'a bakarken Cesur babasının sözlerine keyiflenerek kollarını bağlamıştı. Serdar ise Ayşem'e bakarak "Ayşem vermeyeceğim diyor," diye çocuk gibi şikayet edince genç kız onu umursamayarak salondan çıkıp gitmişti. Serdar'a ise kızın arkasından bakmak kalmıştı.

***

Kız isteme var bakalım ne olacak. 🙂🙂Yorumlarınızı bekliyorum. Hayırlı Ramazanlar

Continue Reading

You'll Also Like

715K 18.1K 26
-Gel Fatma otur kızım babamdan kızım kelimesini duyunca bişey olduğunu anlamıştım -Buyur baba -Fatma Duran ağayı tanırsın büyük oğlu Şirvan'ın eşi bu...
GERBERA By ...

Teen Fiction

589K 19.4K 30
Sessiz olmaktan uzak bir kız... Fazla çaresiz bir genç adam... Onları bir araya ne getirebilir? Kader mi? Yoksa tesadüfler mi? Hayır,onları...
KUMA By Gaye Korkut

Teen Fiction

176K 4.1K 35
Her son yeni bir başlangıçtır. Aramıza hoş geldin. 1.bölümde görüşmek üzere Sevgiyle kal ❤️
102K 2.6K 31
İyiliğin olduğu her yerde çaresiz bir günah vardır. Birkaç yanlış, birkaç günah Bunların bir hayat doğuracağını kim bilebilirdi, Ya da bir hayat alac...