Taehyung aniden seslenen kişi tarafından korktuğunu belli etmeden arkasını döndü. Karşısında duran asker ona nedense hiç yabancı gelmedi. Sanki defalarca görmüş gibiydi.
Hoseok: Bu saatte burada ne işiniz var
Taehyung: Hiç. Sadece hava almaya çıktım.
Hoseok: Sarayın dışında hava almak için. Birde sarayı gözetleyerek mi?
Omega daha yaratıcı bir yalan düşünemedi. Böyle durumlarda düşünme kabiliyetini kaybederdi her zaman. Şimdi bu asker onu Bay Min'e götürecekti ve herşey mahvolacaktı. Belki de sarayda olmadığı bile fark edilmişti
Hoseok: İyimisiniz efendim?
Taehyung: Birilerine bir şey söylemesen. Olur mu
Hoseok: Yoongi'nin yanından mı geliyorsunuz?
Taehyung bu soru karşısında şaşırıp kaldı. Birincisi bunu nereden anlamıştı. İkinicisi Yoongiden nasıl sadece adıyla bahsedebilirdi. Aralarında samimiyet olmalıydı demek ki. Bir dakika Taehyung şimdi hatırladı. Bu asker her zaman Yoongi'nin yanında olan asker. Bu yüzden tanıdık geldi
Hoseok: Benden çekinmeyin lütfen. Şaşırmanızı anlayabiliyorum. Ama 10 yıldır bir kere bile yanından ayrılmadığım Yoongi'nin kokusu üzerinize sinmiş. Anlamak zor olmadı. Hem sarayda olmadığınızında farkındaydık
Taehyung: Farkındaydık? Kim. Yoksa herkes-
Hoseok: Endişelenmeyin. Sadece ben ve Jin. İlk o fark etmiş zaten. Saraydakiler anlamasın diye rahatsız olduğunu odandan çıkmayacağını söyledi. Saraydakilerin haberi yok. İsterseniz daha fazla vakit kaybetmeyelim. Sizi güvenle odanıza ulaştırayım
Taehyung: Çok sağol.
Hoseok omegayı kimseye fark ettirmeden odasına götürdü. Taehyung yakalanmadan bu işi atlatabildiğine sevindi. Olası bir sorgudan kurtulmuştu.
Taehyung: Tekrar sağol. Bu arada adın nedir?
Hoseok: Hoseok efendim. Bay Yoongi'nin hem askeri hemde en yakın arkadaşıyım.
Taehyung: Çok memnun oldum. Bir anda Yoongi diyince samimiyetinizi anlamak zor olmadı. Bu arada Hoseok lütfen bana siz diye hitap etme.
Hoseok: Nasıl istersen. Ben artık gideyim dikkat çekmek istemeyiz.
Hoseok gülümseyip odadan ayrıldı. Taehyung kendini yorgunca yatağına bıraktı. Bir gün önce rahatsız yer yatağından ve saatlerce kurt halindeki yolculuğundan dolayı yeterince yorulmuştu. Bir an önce uyuyup dinlenip Yoongi'nin gelişini beklemeliydi. Abisi Jimin'i ve Jungkook'u nereye götürmüştü merak ediyordu. Birde endişeleniyordu. Ama tek elinden gelen Yoongi'i beklemek olacaktı.
Hava tam anlamıyla aydınlanmıştı ama Taehyung bunu umursamayıp normalde uyandığı saatte uyumaya başladı. Hem uyurken zaman daha hızlı geçecekti. Ama umduğu gibi olmadı. Daha yeni uyumuşken odanın kapısının açıldığını duydu ve gözlerini ovuşturup kalktı. Karşısında Jin duruyordu.
Jin: Ah Taehyung nerelerdesin sen. Yokluğun belli olmasın diye kaç takla attım haberin var mı senin. Öyle haber verilmeden ortadan kaybolur mu insan. Az daha Bayan Min'e yakalanıyorduk-
Jin'in konuşması Taehyung'un ona sıkıca sarılması ile bölündü. Bir anda sarılınca şaşırmıştı
Taehyung: Jin sana ne kadar teşekkür etsem az. O kadar büyük beladan kurtardın ki beni. İyiki varsın
Jin: Rica ederim Taehyung. Elimden geleni yaptım. Ama senin için endişelendim de. Bir an başına kötü bir şey geldiğini herkese yalan söylediğim için de seni kurtaramadıklarını düşündüm. Neyseki sonradan Hoseok haber verdi. Bay Yoongi'i takip ettiğini görmüş
Taehyung: Takip ettiğimi mi görmüş? Birde bana yok 10 yıllık arkadaşım yok kokusu üzerine sinmiş. Gerçekten üstün koku alma özellikleri olduğuna inandım.
Jin: Neden habersiz gittin peki? Bay Yoongi'i neden takip ettin?
Taehyung: Bu aslında uzun bir hikaye
Jin: Yalan söylemek için klişe laflarla zaman mı kazanıyorsun sen?
Taehyung: Tamam. Sana karşı dürüst olacağım. Ama Jin lütfen kimseye tek kelime etme. Sana güveniyorum
Jin: Tabiki Taehyung. Emin olabilirsin
Taehyung oturup neredeyse herşeyi Jin'e anlattı. Jin ilgiyle ve şaşkınlıkla dinledi. Yoongi'nin davranışını ve Taehyung'a olan tavrını taktir etti. Hangi prens olsa sırf babasının gözüne girmek için masum olup olmadığına bakmadan kralın isteğini yerine getirirdi. Ama Yoongi farklıydı. En azından merhamet duygusunu kaybetmemişti.
Jin: Abin adına gerçekten çok üzüldüm. Umarım Bay Yoongi onları güvenli bir yere götürmüştür.
Taehyung: Umarım Jin
Jin: Ben artık gideyim. Sende dinlen. Akşam yemeğine katılman gerek. Bugün Namjoonda yemekte olacak
Taehyung: Namjoon dönüyor mu?
Jin: Evet. Dün yola çıkmışlar. Akşam yemeğinde olacağını söylediler.
Taehyung bu habere hiç sevinmedi. Aksine içi daraldı. Tek tesellisi ise bugün Jin Namjoon ile konuşup onu ikna edebilirdi. Gerçi Yoongi'nin söyledikleri
Taehyung: Jin sana söylemem gereken bir şey daha var
Jin: Nedir
Taehyung: Namjoon. Evliliği kabul etmiş. İstediğini söylemiş. Yoongi bana böyle söyledi
Jin: Kabul mu etmiş? Namjoon? Yine ne tilkilikler peşinde bu adam.
Taehyung: Üzülme lütfen
Jin: Sende üzülme. Kendini de suçlama. Ben yine de onu ikna etmeye çalışacağım. Krallık için kabul ettiğini biliyoruz.
Taehyung: Evet. Bay Min zorluyor.
Jin: Bir şekilde hepimiz bu işten sıyrılacağız. Sonra görüşürüz Taehyung
Taehyung: Görüşürüz Jin
Jin ile olan sohbetlerinden sonra hala yorgun olan Taehyung bir kez daha uyumak amacıyla yatağına uzandı. Uymadan Namjoon meselesi kafasında dolanıp dursa da zar zor uyumayı başardı.
Uyandığında hava kararmak üzereydi. Jin'in söylediklerini hatırlayıp telaşla hazırlandı. Akşam yemeğine katılması gerekiyordu. Hemde geç kalmaması.
Kendisine çeki düzen verdikten sonra derin bir nefes alıp sahte yüz ifadesini takındı ve odasından çıktı. Merdivenleri, Namjoon'un korkunç yüzünü görmek istemediğinden yavaş adımlarla istemeye istemeye indi. Kafasındaki karmaşık düşünceler büyük yemek odasının kapısına vardığında dağıldı. Kapıdaki korumalar omegaya kapıları açtığında içeriye ilerledi. İçeri girer girmez göz göze geldiği Namjoon Taehyung'a alışa geldik bakışları yerine daha sakin bakıyordu.
Bayan Min: Taehyung canım nasıl oldun. Rahatsızlanmışsın merak ettim seni ama rahatsız etmek istemedim.
Taehyung: Çok daha iyiyim Bayan Min. Hafif bir kırgınlığım vardı dinlenince geçti.
Bayan Min: Sevindim. Gel bak müstakbel eşin nihayet döndü. Yanına otur
Taehyung buna karşı koyamayıp Namjoon'un yanına oturdu. Yemek servisleri başladığı sırada yan bakışlarıyla süzdüğü Namjoon şu ana kadar hiçbir sinirli hareket sergilememedi. Kral Min nereye göndermişti de burada olmadığı süreçte bu kadar sakinleşebilmişti bu?
Bu düşüncelerle farkında olmadan dümdüz Namjoon'a bakarken yakaladı kendini. Ama ondan önce Namjoon. Omeganın çatık kaşları ve düşünceli bakışlarını fark ettiğinde hafifçe gülümsedi. Bu Taehyung'a daha şaşırtıcı geldi. Anında önüne dönüp yemeğiyle ilgileniyormuş gibi yaptı. Hayır bu Namjoon falan değildi. Bu Namjoon'un saklanan ikiz kardeşi olmalıydı. Diğeri sorun çıkarınca yerine bunu koydular. Evet bu hikaye Namjoon'un hür iradesiyle Taehyung'a gülümsemesinden daha inandırıcıydı.
Yemek odasının kapısı açıldığında Taehyung bakışlarını kapıya çevirdi. Nihayet Yoongi dönmüştü. Ama durmadan yaptığı yolculuk yüzünden yorgun olduğu her halinden anlaşılıyordu. Uzaktan bile belli olan göz altı morlukları ve çizgileri, dağılmış saçları, yorgun bakışları.
Bay Min: Yoongi
Kral şüpheli bakışlarıyla kapıda dikilen oğlunu süzdü. Yüzündeki ifadeden başarısız olduğu anlaşılıyordu. En azından o Yoongi'i iyi tanıyordu. Ne zaman bir işte başarısız olsa bu yüz ifadesini takınırdı.
Bay Min: Görevin ne oldu?
Yoongi: Üzgünüm Kralım. Başaramadım. Onları hiçbir yerde bulamadım.
Kral sinirle oturduğu yerden kalktığında Taehyung iyice endişelendi. Şimdiden suçluluk duygusunu iliklerine kadar hissediyordu.
Bay Min: Ne demek başaramadım. Yoongi sana bu görevi başarmak zorundasın demedim mi? Sana güvendim. Sana inandım. Sen geçmiş karşıma üzgünüm diyorsun. Ne zaman oğlum olduğunu bana bu tahta bu krallığa uygun olduğunu göstereceksin söylesene. Senin yaşında ben bu krallığı dipten çıkarıp kıtanın en büyük krallığı yaptım. Sen ise daha yerini bile belirlediğimiz iki kişiyi alıp karşıma çıkamıyorsun
Yoongi hiçbir şey diyemedi. Başı önüne eğik babasının azarlamalarını dinledi. Bu sözler canını acıtıyor mu bilmiyordu. Alışık olabilirdi belki de. Tamam babası her zaman iyi bir baba olmuştu ağabeyi ve kendisine ama ağabeyi hep bir adım öndeydi. Yoongi onun gölgesinde büyümüştü. Bu işleri sevmiyordu. Krallığı istemiyordu. Belki de bu yüzden hep başarısız oluyordu.
Taehyung ise Kralın bağırmaları karşısında yutkunamadan Yoongi'e bakıyordu. Bu sözler onun canını daha çok yakıyordu sanki. Yoongi onun yüzünden başarısız olmuştu. Şuan onun yüzünden babasından azar işitiyordu.
Bay Min: Hayatımda ilk defa senden utanıyorum Yoongi. Kral Kim'e karşı nasıl mahcup olacağımı biliyor musun sen. Keşke abin senin yerine bu göreve gitseydi. Onun başarılı olacağına yüzde yüz eminim.
Taehyung hala tepki vermeyen Yoongi'nin solmuş yüzüne bakarken elinin üzerinde hissettiği baskı ile şaşkınca Namjoon'a baktı.
Namjoon: Neden elini sıkı sıkı yumruk yaptın. Sanki babam Yoongi'e değilde sana kızıyor
Sadece Taehyung'un duyabileceği tonda konuşan Namjoondan sonra Taehyung eline baktığında fark etti. Taehyung sıkı sıkı yumruk yaptığı elini Namjoon'un avucundan kurtarıp hiçbir şey söylemedi. Neden elini tutmuştu ki. Neyse ki kimsenin dikkati bu ikisinde değildi. Durun bir dakika. Jin hariç. Bayan Min onu sanki bilerek bu akşam yemek servisinde görevlendirmişti. Ve o da şimdi sadece bu ikiliye odaklanmıştı.
Taehyung kafasını iki yana sallayıp endişeyle Jin'e baktı. Alt tarafı elini tutmuş hatta sadece değdirmiş bile denebilirdi ama Taehyung yine de gerilmişti. Jin'in yanlış anlamasını istemiyordu. Jin sorun yok anlamında kafasını sallayıp yemek odasından çıktı. Taehyung Namjoon'a ters bir bakış atmaya cesaret edip karşılığında tekrar gülümseme aldığında artık bunun gerçek Namjoon olmadığına emin oldu. Ayrıca bunlardan daha önemli bir konu var. Hala 5 yaşındaki çocuklar gibi azar işiten Yoongi. Kral Min de hiç acımıyor ağzına geleni söylüyordu âdeta.
Bayan Min: Kralım bu kadar yeterli. Yoongi hatasını anlamış olmalı. Daha fazla üzerine gitmeyin lütfen
Anne yüreği oğlunun daha fazla aile bireylerinin önünde küçük düşürülmesine razı olmayınca atıldı araya. Kral bir nebze olsun sakinleşip yerine geri oturuken son olarak darbesini vurdu.
Bay Min: Yıkıl karşımdan. Bir süre gözüme gözükme
Yoongi hızlı adımlarla odayı terk ederken Taehyung kalkıp ardından gitmeyi. Ona sıkı sıkı sarılıp özür dilemeyi çok istedi. Ama şuan böyle bir şey mümkün değildi. Herkes yeterince gergindi. Bu yüzden kimse bir şey söylemeden yemeğe devam etti. Ya da ediyormuş gibi davrandı. Bu kadar bağrışmada kimsenin iştahı kalmamıştı. Krala olan saygıdan dolayı masayı terk edemiyorlardı da.
Gergin ortamı yumuşatma amacı olan Bayan Min nedense Jin tekrar içeri girer girmez konuşmaya başladı. Taehyung anlamıştı. Bayan Min Jin'in canını yakmak istiyordu. Namjoon dan uzak durması için.
Bayan Min: Daha fazla bu can sıkıcı konu üzerinde durmayalım ne dersiniz? Hem Namjoon döndü. O bütün işleri yerine koyacaktır.
Bay Min: Yoongi'nin başarısızlığından mı bahsediyorsun
Bayan Min: Eminim ki Namjoon onları bulacak ve Kim Kralına teslim edecektir. Yoongi henüz çok genç ve de deneyimsiz. Bu kadar önemli görevde başarısız olması doğal. Hem görevlerden daha önemli şeyler var. Bir an önce yapmamız gereken bir düğün. Artık bir sorun çıkmadan halletmeliyiz.
Namjoon: Haklısın anne. Bir an önce düğün olmalı
Taehyung masanın karşı tarafında duran Jin'e baktığında gözlerindeki kırgınlığı çok iyi anlıyordu. Namjoon o buradayken nasıl düğün hakkında konuşabilirdi ki. Daha önce sırf Jin için boynuna sarılıp öldürmeye çalışan o değil miydi.
Bay Kim: En azından bir oğlumun benden sonra tahta sahip çıkabilecek olduğunu görmek beni mutlu ediyor. Namjoon gittiğin yer sana yaramış olmalı.
Namjoon: Yalnız kaldığım süre boyunca düşündüm Kralım. Siz her zaman ki gibi haklıydınız. Bu evlilik ile iki krallığı bir birine bağlayıp aramızdaki ilişkiyi güçlendireceğiz. Hem artık yaşım geçiyor. Bir an önce omegam ile evlenmeli ve varislerime sahip olmalıyım. Yoongi'nin bu soya bir yararı olacağına inanmıyorum.
Herkesin Yoongi'i bu kadar küçük görmesi Taehyung'u sinir ediyordu. O küçük görülecek biri değildi. Yeterince zeki güçlü biriydi. Ayrıca insani duygularını kaybetmiş değildi.
Namjoon'un anlattığı saçmalıkların ardından Jin aceleyle odadan çıkarken Taehyung Bayan Min'in yüzündeki keyifli gülümsemeyi fark etti. Bu kadarı da fazlaydı. Ne istiyordu Jin'den
Taehyung'a bitmek bilmeyen uzun sürenin ardından nihayet yemek bitmişti. Taehyung direk Jin'i bulup onunla konuşmayı planlarken koridorda arkasından gelen Namjoon ile duraksadı.
Namjoon: Odan o tarafta değil
Taehyung: Sağol odamın ne tarafta olduğunu biliyorum
Namjoon: Nereye gidiyorsun o halde
Taehyung: Sana hesap mı vermeliyim Namjoon. Esir miyim ben. Sarayda odam dışında başka bir yerde bulunamaz mıyım
Namjoon Taehyung'un bu denli çıkışmasına şaşırıp artmakta olan öfkesini kontrol etti. Şimdiden sinirlenemezdi.
Namjoon: Karşında hala aynı Namjoon var Taehyung. Beni öfkelendirmezsen iyi edersin
Taehyung: Senden korkmuyorum Namjoon. Çok merak ediyorsan da Jin'in yanına gidiyorum. Bayan Min ve Sen onu bu akşam yeterince üzdünüz.
Namjoon: Jin ile arkadaş mı oldun sen? Yokluğumda neler oldu bu sarayda
Taehyung: Evliliği istemediğini söylemiştin
Namjoon: Yanlış düşünmüşüm
Taehyung: O ne demek?
Namjoon: Evliliği istiyorum Taehyung. Ben seni istemiyorum. Ama mecburum. Kendi geleceğim için buna mecburum. Benim için bir şey ifade etmiyorsun. Bu öyle de kalacak.
Taehyung: Jin ne olacak peki?
Namjoon: Bu durumda kendin dışında birini mi düşünüyorsun
Taehyung: Herkes senin gibi bencil mi olmalı yani?
Namjoon: Jin'i benden daha fazla kimse düşünemez Taehyung. Küçük aklını bunlar için yorma.
Taehyung: Sen kendini beğenmiş Kim Namjoon. Madem Jin'i düşünüyorsun yemekte söylediklerin de neydi. O odadayken özellikle bu konuyu konuştunuz.
Namjoon: Taehyung yeter. Jin'in üzüldüğünün farkındayım ama başka yolu yok. Ayrıca seninle evleniyor olmam ondan vazgeçeceğim anlamına gelmiyor. Şimdi müsaade edersen onunla konuşmaya gideceğim.
Başka bir şey söylemeyip koridorda ilerledi ve gözden kayboldu. Taehyung berbat hisleriyle geri odasına dönemekten başka çare bulamadı. Namjoon Jin ile ilgilenecekse şuan da düşüneceği tek kişi Yoongiydi. Kendisi ve ağabeyi yüzünden neler hissediyordu kim bilir şuan.
Gece boyu Taehyung Yoongi'i düşündü. Düşünmekten uykusu bile gelmedi. Pencerenin dibinde gece yarısına kadar öylece oturdu durdu. İçindeki suçluluk olduğunu düşündüğü duygu yüzünden dayanamayıp ayaklandı. Yoongi'i görmesi gerekiyordu. Onun için önemsiz olsa da özür dilemesi gerekiyordu. Bir işe yaramayacak olsa da.
Görmesi gerekiyordu gerekmesine de nasıl görecekti gecenin bir yarısı. Odasının yerini bilmiyordu. Bulsa sarayda bir sürü çalışan var illaki biri onu orada görürdü. Hepsinden önemlisi gecenin bir yarısı odasına gitmesi uygun olur muydu. Oturup beklemeliydi sabah görürdü. Ama hayır o Taehyung'du sabaha kadar bekleyemezdi. Hem abisinin iyi olup olmadığını da sorması gerekiyordu. Bunda yanlış anlaşılacak ne vardı ki.
Taehyung odasından çıkıp sessizce ilerledi. Odayı bulma konusunda bir planı var mıydı hayır. Ama belli ki şansı vardı. Koridorun sonunda duran askeri hemencik tanıdı ve yanına gitti. O Taehyung'u Yoongi'e götürürdü.
Taehyung: Hoseok
Hoseok: Taehyung? Bu saate ne arıyorsun burada. Bir şey mi oldu
Taehyung: Hayır. Hoseok senden bir şey rica edebilir miyim
Hoseok: Tabiki. Eğer yapabileceğim bir şeyse?
Taehyung: Yoongi nerede biliyor musun.
Hoseok: Odasında. Döndüğünden beri hiç çıkmadı
Taehyung: Beni ona götürebilir misin?
Hoseok: Bu saatte? Neden.
Taehyung: Konuşmam gereken bir şey var
Hoseok: Sabahı bekleyemeyecek kadar önemli olmalı. Bir takip etmeler bir gece gece yanına gitmek istemeler. Garip açıkçası
Taehyung: Bir iyilik istedim Hoseok
Hoseok: Pekala gel götüreyim.
Hoseok alaycı gülümsemesini silip her zaman ciddi olan yüz ifadesini takındı ve Omegayı kimseye fark ettirmeden Yoongi'nin odasına götürdü. Kapıyı çalıp açmasını bekledi. Yoongi'i iyi tanıyordu. Bu saatte henüz uyumuş olmadığına emindi.
Yoongi de gece gece odasına Hoseoktan başkasının gelmeyeceğini biliyordu. İyi olup olmadığını kontrol etmek için gelmiş olmalıydı. Israrla kapıyı çalmasına müsade etmeden odasının kapısını açtı.
Yoongi: İyiyim Hoseok saatte bir gelip kontrol etmen gerekmiyor.
Hoseok: İyi olduğunu görmek güzelde onun için gelmedim. Bak sana kimi getirdim.
Yoongi kapının ardında Taehyung'u görünce şaşırıp kaldı. Bu saate ne işi vardı kapısının önünde.
Yoongi: Taehyung?
Taehyung: Yoongi müsaitsen konuşabilir miyiz
Yoongi: Tabi. Gel
Taehyung çekinerek odasına girerken Hoseok Yoongi'e kaçamak bir bakış atıp geldiği tarafa geri döndü. Yoongi etrafı kontrol edip kapıyı kapattı ve odasına girdi.
Yoongi: Otursana Taehyung. Bir sorun mu var anla-
Taehyung oturmak yerine gece boyu istediği şeyi yapıp Yoongi'e sarıldı. Yoongi bu ani sarılmayla afallayıp bir tepki vermedi. Kalbi yeterince tempolu atmaya başlamıştı zaten
Taehyung: Yoongi özür dilerim. Asla böyle olmasını istemezdim. Benim yüzümden Bay Kim karşısında başarısız oldun. Gerçekten çok özür dilerim.
Yoongi: Taehyung sakinleş. Sorun değil. Gerçekten değil.
Taehyung kendini fazla kaptırdığını anlayıp hızlıca geri çekildi. Sarılmada yanlış bir şey yoktu değil mi? Dostça sarılmıştı hepsi bu.
Taehyung: Benim yüzümde-
Yoongi: Sorun değil dedim ya. Kendini suçlama. Onlar için yeni bir şey değil. Daha önce de birçok konuda başarısız oldum. Neyse bunlar önemli şeyler değil. Jimin ve Jungkook'u güvenli bir yere götürdüm. Kimse onları bulamaz. Onlar için endişelenme
Taehyung: Teşekkürler Yoongi. Bu iyiliğinin karşılığını nasıl ödeyeceğimi bilemiyorum
Yoongi: Karşılık falan beklemiyorum Taehyung. Onlar iyi insanlar. Yaptıkları kötü bir şeyde yok. Cezayı hak etmiyorlar. Yemekte bir şey oldu mu.
Taehyung: Bir şey olmadı ama Namjoon kısa sürede değişmiş sanki. Onu tanıdığımdan beri sadece sinirli olduğunu görmüştüm. Bu sakin halleri tuhaf
Yoongi: Düğünle alâkalı?
Taehyung: En kısa sürede olacakmış. Dediğin gibi Namjoon istediğini söyledi. Jin onu ikna etmeye çalışacaktı ama
Yoongi: Ama o iş biraz zor. Abimin taht için yapamayacağı şey yok.
Bu evlilik konusu yine iki gencin canını oldukça sıkmıştı. Taehyung evlenmek istemiyordu Yoongi de Taehyung'un evlenmesini istemiyordu. Özellikle de ağabeyi ile. Bu iş bu kadar zor olmak zorunda mıydı. Taehyung evlenmek istemediğini söylese de kimse fikrini önemsemiyordu. Yoongi bu konu hakkında bir şey söylese konu çok yanlış yerlere giderdi.
Bu düşünceler arasında ikisi uzun bir bakışma yaşadı. Saf duyguların yansıdığı göz bebekleri bir an bile odak kaybetmeden birbirine odaklandı. Odadaki atmosfer garip bir şekilde değişmeye başladı. Taehyung yardım istiyordu Yoongi ise yardım etmek. Ama ikisi de bunu nasıl yapacağını bilmiyordu.
Derin sessizliği Taehyung bozdu. Oturduğu yerden ayaklanıp karşısındaki Alfaya gülümsedi
Taehyung: Artık gitsem iyi olur. Gecenin bu saatinde rahatsızlık verdim.
Yoongi: Taehyung biraz daha kalsan
Yoongi düşünmeden konuştu. Taehyung tabiki şaşırdı. Biraz daha kalmasını istemişti. Neden istemişti ki bunu
Yoongi: Uykun yoksa tabi. Sen yanımdayken daha iyi hissediyorum. Düşüncelerim dağılıyor. Galiba bana iyi geliyorsun
Yoongi konuştukça daha da batırıyordu. Bir an önce susması gerektiğini düşünüyordu ama ne olmuşsa çenesine hakim olamıyordu. Taehyung ise onun söylediği şeyler karşısında nefes almayı unutmuştu âdeta. Daha fazla konuşursa kalbinin dayanmayacağına emindi. Kabullenmişti ona karşı boş olmadığını. Şimdi bu tür şeyler söylerse tabiki de boşuna da olsa ümitlenecek çok başka düşüncelere sahip olacaktı.
Taehyung: Ben. Biraz daha kalabilirim sanırım
Gereksiz oluşan heyecan ile geri oturduklarında işler daha da saçmalaşmaya başladı çünkü ne konuşacaklarını bilmiyorlardı. Birinin konu açması gerekiyordu. İkiside bu konuda pek iyi sayılmazlardı ama idare ederdi.
Taehyung: Hoseok ile uzun zamandır tanışıyorsunuz galiba. Öyle söyledi.
Yoongi: Dokuz yaşından beri.
Taehyung: Ne güzel. Çocukluk arkadaşlarınla hiç bağın kopmamış.
Yoongi: Öyle. Ben küçük çocukken abim büyüktü. Pek ortak şeyimiz yoktu anlayacağın. Ben bahçede koşup oyun oynamak isterken o derslere giriyordu. Aramızdaki yaş farkı çok olunca oynayacak başka birilerini bulmam gerekti. Senin?
Taehyung: Babam karşı olduğu için soyumuzdan olmayan kimseyle konuşmamıza bile izin yoktu. Benim tek arkadaşım Jimindi. Yaş farkı çok olmayınca sizin aksinize oyunu da beraber oynadık derse de beraber girdik. O yüzden o benim herkesten daha çok değer verdiğim biri.
Yoongi: Onunla tekrar bir arada olmayı çok özledin değil mi
Taehyung: Hemde çok. Ama Yoongi senin sayende onu gördüm ya biraz olsun özlemim dindi. Sana ne kadar teşekkür etsem az
Yoongi: Taehyung eğer başarabilirsem ileriki zamanlarda temelli bir arada olabilirsiniz.
Taehyung: Gerçekten mi Yoongi?
Yoongi: Evet. Ama sadece zamana ihtiyacımız var.
Konuyu tekrar evliliğe getirmemek için her türlü şeyden sohbet ettiler. Geç olan saat daha da geç olduğunda hala sohbet ediyorlardı. Zaten Taehyung sadece sohbet ettiklerini hatırlıyor. Çünkü sessizleştikleri bir anda kafasını geri yasladığı gibi uykuya dalan Taehyung her zaman her yerde uyuyabileceğini belli etmişti. Yoongi başta şaşırıp ardından kıkırdayarak bir kaç saniyede uykuya dalan Taehyung'u izlemeye başladı. O geceki ki gibi kusursuz uyuyordu. Taehyung'un her hali Yoongi'nin erimesine sebep oluyordu. Onun yüzünden bu denli hızlı atan kalbi feci zorluyordu onu
Yoongi uyuya kalan Taehyung'u kendi yatağına uzandırıp yanına oturdu. Uykusu da oldukça derindi. Ya da Taehyung fazlaca uykusuzdu. Yoongi karşısında kusursuzca uyuyan omegayı izlerken bir anda kabul etmişti. Evet Yoongi Taehyungdan fazlasıyla etkileniyordu. Hoşlanmanın da ötesindeydi. İlk günden beri içinde olan kabul etmek istemediği duygu buydu. Yoongi Taehyung'a aşık olmuştu. Böyle söyleyince sorun yoktu da Abisinin evleneceği kişiye aşık olmuştu diyince içine büyük bir sıkıntı çöküyordu. Önemli olanı da Taehyung'un da ona karşı boş olmadığını görebilmiş olmasıydı. Hissediyordu. Duyguları karşılıklıydı. Bu yüzden de düğünü engellemeliydi.
Taehyung gözüne hücum eden rahatsız edici güneşin ilk ışıkları ile huysuz bir şekilde uyandı. İlk bir kaç dakika olduğu durumun farkına varamadı. Bu yabancı oda ve yatak. Taehyung bir anda telaşla olduğu yerden kalkıp neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. En son Yoongi ile muhabbet ediyorlardı ne ara uyuya kalmış ve Yoongi'nin yatağına yatmıştı. Ne oluyordu burda?
Yoongi: Günaydın
Taehyung köşede oturmuş onu izleyen Yoongi'i daha yeni fark ediyordu. Stresten görememişti bile
Taehyung: Günaydın. Ben şey burda
Yoongi; Muhabbetin ortasında bir anda uyuya kaldın. Bende seni yatağa taşıdım.
Taehyung: Kusura bakma
Yoongi: Yok sorun değil. Uykusuz kaldın sonuçta normal
Taehyung: Normal değil Yoongi. Yatağı işgal etmişim. Benim yüzümden uyuyamadın.
Yoongi: Ben alışkınım uykusuzluğa. Hem malum babam bir süre beni görmek istemediği için tüm gün odamda kalmayı tercih edeceğim. O ara uyurum.
Taehyung: Kahvaltıya inmeyecek misin
Yoongi: Hayır Taehyung. Dediğim gibi babam beni görmek istemiyor.
Taehyung: Kral dün sinirlendiği için öyle söyledi. Elbette seni görmek istiyor. Sen onun oğlusun Yoongi
Yoongi: Bu tatlı tesellilerin için sağol Taehyung ama babam öylesine konuşmadı dün.
Taehyung: Kırma beni Yoongi. Kahvaltıda ailenle birlikte ol. Baban seni affedecektir. Şimdi bir köşeye çekilip başarısız olduğunu kabullenirsen sana hiçbir zaman güvenleri olmayacak. Ne kadar hata yaparsan yap kendine güvenip yola devam edersen başarılı olursun. Hem ayrıca unutma sen son derece başarılıydın. Sadece hesaba katmadığın şeyler olaya dahil oldu.
Yoongi: Mesela sen mi?
Taehyung: Evet ben. Ve pişman olup olmadığıma henüz karar veremedim
Yoongi: Seni bilmem de ben hiç pişman değilim. Sen aynı şeyi tekrar istesen tekrar yaparım. Hatta sanırım sen ne istersen yaparım
Taehyung yine lanet olası duygularına kendini kaptırmak üzere olduğunu fark ettiği an avuçlarını sıkıp sadece gülümsedi. Şimdi iki seçenek vardı. Ya Yoongi Taehyung'a ümit veriyordu ondan hoşlanıyordu, ya da sadece arkadaşça olan bir samimiyetti ve Taehyung yanlış anlıyordu.
Bu derin düşüncelere bir kez daha dalmadan odasına dönmesi gerektiğini neyseki akıl edebildi.
Taehyung: Ben etraf kalabalıklaşmadan odama gideyim en iyisi. Kahvaltıda görüşürüz
Yoongi'nin odasından çıkıp etrafı kontrol edip hızlıca odasına gitti. Kimseye denk gelmemiş olması da bir başka şansıydı.
Üzerini değiştirip tam vaktinde yemek salonuna indiğinde Namjoon ve Bayan Min'in çoktan buraya gelmişlerdi. Yoongi'nin yeri boştu. Henüz inmemişti yemeğe ve gelip gelmeyeceği de kesin değildi.
Bayan Min: Günaydın Taehyung.
Taehyung: Günaydın efendim
Taehyung onu seyreden Namjoon'un yanına değilde karşısına oturdu. Onunla pek muhatap olmak istemiyordu.
Namjoon: Müstakbel eşine günaydın demek yok mu?
Taehyung: Günaydın
Namjoon: Sanada günaydın Taehyung
Namjoon'un dalga geçer gibi olan halleri Taehyung'u daha da sinir ediyordu. Bu şekilde daha çok çekilmez hale geldiğinin farkında mıydı acaba
Yemek salonuna giren Kral Min ile herkes yerinden kalkıp saygıyla Kralın oturmasını bekledi. Kral baş köşesindeki yerine geçince diğerleri de tekrar oturdu.
Bay Min: Günaydın
Bayan Min: Günaydın Kralım
Çalışanlar yemek servisine başladığında Taehyung'un gözü hala kapıdaydı.
Bayan Min: Kralım ben artık düğün tarihini kesinleştirsek diyorum. Hem daha Taehyung'un ailesine de haber vereceğiz. Zaten hazırlıklarda yarım kalmıştı.
Bay Min: Haklısın canım. Ne zaman isterseniz o zamanı ayarlayalım
Bayan Min: Bana kalırsa daha fazla uzatmaya gerek yok. Önümüzdeki hafta nasıl olur sizce
Taehyung tüm bu konuşmaları dinlerken resmen ağlamamak için zor duruyordu.
Bay Min: Aslında-
Kralın sözü açılan kapı ile bölündü. Yoongi dünkü halinden eser kalmamış bir şekilde ciddi yüz ifadesi ile salona girdi. Taehyung gülümsemeye başlarken Kral Min gözlerini kısmış Yoongi'e bakıyordu. Bir süre odasından çıkmaz diye düşünmüştü. Bayan Min kralın ters bir şey söylemesinden çekindiği için emdişeliyken Namjoon'un hiçbir şey umrunda değildi.
Yoongi: Günaydın
Bayan Min: Günaydın oğlum.
Bayan Min krala kaçamak bir bakış atıp tekrar kıyamaz bakışlarını oğluna çevirdi. O onun en küçük çocuğuydu sonuçta. Hem Namjoondan çok daha farklı olduğunu biliyordu. Yoongi kırılgandı ve babası onu çok kırıyordu annesi ise bu duruma hep daha çok üzülüyordu.
Bayan Min: Gel otur. Daha yemeğe başlamamıştık
Yoongi ona her zaman şefkatle bakan annesine gülümseyip Taehyung'un yanına oturdu. Taehyungda Yoongi'nin gelmesine mutlu olduğu için hala gülümsüyordu.
Yoongi: Böldüm mü. Ne hakkında konuşuyordunuz?
Namjoon: Taehyung ve benim düğünüm hakkında kardeşim.
Namjoon zeki biriydi. Ondan hiçbir şey kaçmazdı. Taehyung'un Yoongi'i görünce bile değişen yüz ifadesinden anlıyordu. Bu ikisi birbirine karşı bir şeyler hissediyordu. Duruma bakılırsa ikisi de Namjoon'dan olabildiğince nefret ediyordu.
Yoongi: Öyle mi?
Bayan Min: Evet. Tarihten bahsediyorduk tamda. Ben haftaya düğünü yapalım diyorum.
Yoongi: Çok erken değil mi? Yani bir sürü hazırlık yapılacak, insanlar davet edilecek
Bayan Min: Hızlı davranırsak yetişecektir
Yoongi tekrar onu boğacak gibi hissettiği duygu ile dolup taşarken Taehyung'a baktı. Taehyung umutsuzdu. Kafasını önüne düşürmüş öylece duruyordu.
Bay Min: Bencede haftaya uygun. Düğünü bir an önce yapıp bitirelim.
Taehyung kimsenin duyamayacağı tonda ağzından bir hıçkırık kaçırırken bunu duyan sadece Yoongi oldu. Yoongi çaresiz bırakılmaktan nefret ediyordu.
Bir anda masanın altından Taehyung'un elini sıkıca tuttu. Taehyung elinin üzerinde hissettiği baskı ile şaşkınca kafasını kaldırıp Yoongi'e baktı. Yoongi ise biraz olsun umutlanması için gülümsedi.
Yemek boyunca Yoongi elini geri çekmedi. İzin verseler bir ömür tutar bırakmazdı ama yemek bittiğinde salondan ayrılmak için ayağa kalktıklarında elini bırakmak zorunda kaldı. Taehyung yemek boyunca düğün gibi can sıkıcı konuya değil Yoongi'nin eline odaklandı. Ufak bir dokunuşu bile Taehyung'un aklını başından alıyordu. Hem ayrıca tüm yemek boyunca sıkı sıkı elini tutmuştu. Bu ne anlama geliyordu. Yoongide Taehyung'a karşı bir şeyler hiseediyor olabilir miydi?