Öylesine koşuyordum kumsalda, Sanki kuş gibiydim.
Bir tane oğlumuz olmuştu, adi ise Güney idi.
Emre ile evlenmiştim. Mutluydum, huzurluydum.
Ne güzel bir şeydi bu? Mutlu olmak neden bu kadar güzel bir şey di ki? Mutlu olmak insanı mutlu hissettiriyordu. İnsanın içi kıpır kıpır oluyordu.
"Güzelim gel hadi mangal yaptık!" Aşık olduğum adamın sesiydi bu. Ben ona kör kütük aşık olmuştum. Hatta bu aşk otizmliliğimi engelliyordu.
"Geliyorum!" Herkes vardı burada. Sena, Zeynep, Kaan, Hürkan, Merve, Ali, Umut, Eslem, Mert, Ömer...
Hem aşık olduğum adamın arkadaşları, hemde benim kuzenim ve kardeşim vardı.
Bu güzel manzara ile hafif gözüm doldu ama yok edebilmiştim.
Buradan size sesleniyorum, bir şeyi asla imkansız diye düşünmeyin. İmkansız diye bir şey yoktur. Tabii gerçekten imkansız bir şeylerden bahsetmiyorum. Güneşe gitmek gibi...
Bu ise farklı bir söndü işte. Eğer ben o gün Emre'yi dinleseydim, böyle bir son olacaktı.
Sizce hangi son bu kitaba uyardı?...